Cenap Şahabettin: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Maddenin içeriğine katkı yapıldı.
Maddenin içeriği genişletildi.
19. satır:
}}
{{Türk edebiyat tarihi}}
'''Cenab Şahabeddin''', (d. 02 Nisan 1871, [[Manastır, Makedonya|Manastır]] - ö. 12 Şubat 1934, [[İstanbul]]) [[Servet-işâir, Fünun]] dönemi şairi ve yazarıdıryazar. [[Edebiyat-ı Cedide]]'nin önde gelen temsilcilerindendir.<ref name="CDTA">{{ansiklopedi kaynağı | başlık=Cenap Şahabettin | ansiklopedi=Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi | yayıncı=Yapı Kredi Yayınları | editör=Bedirhan Toprak | yıl=2003 | cilt=1 (1923-140) | basım=4 | yer=İstanbul | sayfa=232}}</ref>
 
[[Servet-i Fünun]] edebîyatının önde gelen temsilcilerindendir.<ref name="CDTA">Sadeddin Nüzhet Ergun, ''Cenab Şehabettin: Hayatı ve Seçme Şiirleri'', İstanbul 1934</ref>
 
== Hayatı ==
Satır 29 ⟶ 31:
Paris’te dört yıl cilt hastalıkları ihtisası yaptı. Döndükten sonra hekim yüzbaşı rütbesiyle bir müddet [[Haydarpaşa Askeri Hastanesi|Haydarpaşa Hastahanesi]]’nde hekimlik yaptı. Takip edildiği korkusuyla İstanbul’dan uzak bir yerde görev alabilmek amacıyla kendi isteğiyle karantina dairesine geçti. [[Mersin]] ve [[Rodos]]'ta karantina hekimliği yaptı. 1896’da sıhhiye müfettişliği göreviyle [[Cidde]]’ye tâyin edildi. 1898’de Cidde’den merkez müfettişliği vazifesiyle İstanbul’a döndü. Daha sonra kısa bir süre Suriye vilâyeti sıhhiye reisliğine atandı. [[İkinci Meşrutiyet]]’in ilânından sonra [[Meclis-i Kebîr-i Sıhhî]] üyeliği ve [[Dâire-i Umûr-ı Sıhhiyye]] müfettişliğiyle tekrar İstanbul’a döndü. 1914'te emekliye ayrıldı.
 
Emekliliğinde [[Darülfünun|Darülfünûn]]’da "BatıGarp Edebiyatıedebiyatı"<ref name="CDTA" />, "Fransız Dili"<ref name="CDTA" /> ve "TürkOsmanlı Edebiyatıedebiyatı Tarihitarihi" dersleri okuttumüderrisliğine tâyin olundu.
 
1922 yılında, bir gün derste Yunanlılar’ı övüp [[Türk Kurtuluş Savaşı|Millî Mücadele]]’yi küçümseyen sözler sarfettiği ileri sürülerek Dârülfünun öğrencileri ve diğer bazı hocalar tarafından aleyhinde nümâyişler düzenlendi. Cenab Şahabeddin Bey'in o sözleri söyleyip söylemediği hiçbir zaman tesbit edilemediyse de, önceki bazı siyasî yazıları onu suçlu bulmaya yeterli görüldü. [[Ali Kemal]], [[Rıza Tevfik Bölükbaşı|Rıza Tevfik]], [[Hüseyin Dâniş]] ve [[Barsamyan Efendi]] ile beraber 1922 yılı eylül ayında Dârülfünun’daki görevinden istifa etmek zorunda bırakıldı. Bu olaylar üzerine bir çeşit inzivayı tercih eden Cenab Şahabeddin, daha çok edebiyat ve sanat konularında yazı faaliyetine devam etti.
[[12 Şubat]] [[1934]]’te beyin kanaması nedeniyle [[İstanbul]]’da yaşamını yitirdi.<ref>Ahmet Özdemir (1975) '' Cenap Şehabeddin'', istanbul:Toker Yayınları</ref> 14 Şubat'ta sade bir törenle [[Bakırköy Mezarlığı]]'nda kızı Destine Hanım'ın yanına gömüldü.<ref name="CDTA"/>
 
[[12Son yıllarında yoğun bir şekilde üzerinde çalıştığı sözlüğünü tamamlayamadan 13 Şubat]] [[1934]]’te1934’te beyin kanaması nedeniyle [[İstanbul]]’da yaşamını yitirdi.<ref>Ahmet Özdemir (1975) '' Cenap Şehabeddin'', istanbul:Toker Yayınları</ref> 14 Şubat'ta sade bir törenle [[Bakırköy Mezarlığı]]'nda kızı Destine Hanım'ın yanına gömüldü.<ref name="CDTA" />
== Çalışmaları ==
Edebiyata ilgili bir ailede doğan Cenap Şahabettin küçük yaşta şiir yazmaya başladı. İlk şiiri [[1885]]’te daha öğrenciyken ''Saadet'' gazetesinde yayınlandı. Önceleri [[Muallim Naci]]’nin etkisiyle [[divan edebiyatı]] tarzı şiirle uğraştı. Daha sonra [[Recaizade Mahmut Ekrem]] ve [[Abdülhak Hamit Tarhan]]’dan ve özellikle [[Paul Verlaine]]'den etkilenerek<ref name="CDTA"/> Batı tarzı şiire yöneldi. [[Servet-i Fünun]] dergisinde şiirleri yayımlandı. [[Tevfik Fikret]] ve [[Halit Ziya Uşaklıgil]]’le birlikte Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biriydi. Gelenekçi şairlerin en çok saldırdığı yenilikçi şairdi. Diğer Servet-i Fünuncuların tersine bireysel şiiri tercih etti. [[Edebiyat-ı Cedide]]’nin en aşırı örneklerini verdi.
 
== Edebî kişiliği ==
1908'den sonra düz yazı ağırlıklı yazmaya başladı. ''[[Tanin]]'', ''[[Hürriyet]]'', ''[[Kalem ve Hak]]'' gazetelerinde makaleler yazdı.<ref name="CDTA"/> Şiirleri ölümünden sonra kitaplaştırılan yazarın gezi, makale ve tiyatro eserleri sağlığında basılmıştı.
Cenab Şahabeddin, 1895 yılından başlayarak ölümüne kadar devam eden yazı faaliyetlerinde, özellikle Cumhuriyet dönemine kadar başta şiir olmak üzere edebiyatın çeşitli alanlarında otorite kabul edilmiş başlıca şahsiyetlerden biridir.<ref name=":0">İbnü'l-Emin Mahmut Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri,Cilt 1, s. 230-233, Ankara 1999, <nowiki>ISBN 9789751612373</nowiki></ref> Tanzimat’tan sonra Batı edebiyatı tesirinde gelişen Türk şiirinde Abdülhak Hâmid’in ardından en büyük yenilikleri yapanlar arasındadır.
 
== EdebiEdebî kişiliği ==
Edebiyata ilgili bir ailede doğan Cenap Şahabettin küçük yaşta şiir yazmaya başladı. Gençlik yıllarında [[Muallim Naci]], [[Namık Kemal|Nâmık Kemal]], [[Şeyh Vasfi|Şeyh Vasfî]] gibi şâirlerin etkisiyle [[divan edebiyatı]] tarzı şiirle uğraştı. Bu etkilerle yazdığı ilk şiiri bir [[Gazel|gazeldi]] ve [[1885]]’te daha öğrenciyken ''Saadet'' gazetesinde yayınlandı. Bu dönemde yazdığı belirlenen on dokuz şiirinin hepsi gazel türündedir.
Türk şairlerine [[Sembolizm (sanat)|sembolizmi]] ve [[parnasizm]]i öğreten Şahabettin "sanat sanat içindir" anlayışını benimsemişti. Aruz ölçüsüyle yazdığı eserlerinde ahenge ve müzikaliteye önem vermişti. Şiiri "nesir-musikisi" olarak tanımlıyordu. Heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayı savundu. ''"Yakazat-ı Leyliye"'' ve ''"Elhan-ı Şita"'' şiirleri bu tarzdadır. Şiirlerinde kullandığı ''"Sâât-i semenfâm"'', ''"çeng-i müzehhep"'', ''"nay-i zümürrüt"'' gibi deyimler ve imgeler, döneminin edebiyat dünyasında önemli tartışmalara yol açtı. Dilde sadeleşme tartışmalarında Osmanlıca'yı savundu, karşıtlarını alaycı bir üslupla eleştirdi.<ref name="CDTA"/>
 
Bu dönemden sonra Abdülhak Hâmid ve Recâizâde Mahmud Ekrem gibi ustaların eserlerini okumaya başlayan Cenap Şahabeddin, yeni şiirleri [[Saadet Partisi|Saadet]] gazetesiyle beraber Gülşen, Sebat ve İmdâdü’l-midâd dergilerinde yayımlandı. Henüz tıbbiye öğrencisi iken 18 şiirini "Tâmât" adıyla küçük bir kitap hâlinde 1886'da yayımladı.<ref name=":0" />
 
Tıp ihtisası için Paris’te bulunduğu yıllarda, daha çok edebiyata ilgi gösteren Cenab, kendi ifadesiyle [[Parnasizm|parnasyen]] ve [[Sembolizm|sembolist]] şairleri okumuş, özellikle [[Paul Verlaine]]’den etkilenmiştir. Yurda döndükten sonra da şiiri yavaş yavaş bu tesirler etrafında değişmeye başlamıştır. 1895 yılı sonlarında [[Hazîne-i Fünûn]] dergisinde yayımlanan “''Benim Kalbim''” başlıklı şiiri Cenap Şahabeddin'in kelimelerle çizilen tablo karakterindeki şiirlerinin ilkidir.
 
Servet-i Fünûn şairlerinin çok kullandıkları, bir Fransız şiir formu olan "[[sone]]" tarzını, Türk edebiyatı'nda ilk defa Cenab Şahabeddin “''Şi‘r-i Nânüvişte''” adıyla yayımladığı şiirinde uygulamıştır (1895).<ref>Hikmet Dizdaroğlu, "Cenap Şehabettin: Hayatı, Sanatı, Eserleri", İstanbul 1964</ref> Şâir, bu yıllarda Mekteb, Hazîne-i Fünûn, Maarif, Ma‘lûmat gibi dergilerde şekil, içerik ve anşatım bakımından farklı şiir denemelerine başladı. Bu dönemde meydana gelen edebî kutuplaşmada [[Servet-i Fünun]] takımına katıldı. [[Tevfik Fikret]] ve [[Halit Ziya Uşaklıgil]]’le birlikte Servet-i Fünun edebiyatının üç önemli isminden biri ve gelenekçi şairlerin en çok saldırdığı yenilikçi şâir oldu.
 
Cenab’ın şiirleri hakkında dikkate değer tahliller yapmış olan [[Mehmet Kaplan (yazar)|Mehmet Kaplan]], onun şiirlerinin tabiat ve ev içi tasvirleriyle, alegorik ve sembolik imajlarla yoğunlaştığını belirtmiştir;<ref>Mehmet Kaplan, "Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 1", 2014 İstanbul, <nowiki>ISBN 9789759953454</nowiki></ref>
 
"Yalnız o da çağdaşları gibi hayatı ve insanları, aralarına girmeyerek uzaktan temaşa lezzetiyle yetinmiştir. Resim ve mûsiki kültürü olan Cenab Şahabeddin, şiirini bu sanatlarla beraber yürütmüştür. Şiirine mûsiki sanatının girişinde Fransız sembolistlerinden faydalanmakla beraber bunu pek az şiirinde başarı ile uygulayabilmiştir. “Elhân-ı Şitâ”, “Yakazât-ı Leyliyye”, “Temâşâ-yı Leyâl”, “Temâşâ-yı Hazân” gibi şiirleri nesiller boyunca okunan Cenab Şahabeddin, şiirde âhenge önem verdiği için hece yerine daima aruzu tercih etmiş, makalelerinde ve tartışmalarında hece veznini küçümsemiştir."
 
Şiirin tek gayesinin güzellik olduğunu savunan ve ona başka bir fonksiyon yüklemek istemeyen Cenab, tabiatı panteist bir duygu ile bir bütün olarak algılamıştır. Bu bakış açısıyla doğadaki her maddeyi birtakım ruh halleri ile betimlemiştir. Şair, fikir ağırlıklı şiirlerinde sosyal konuları ele almamış, insanın kaderi ve kâinat içindeki yeri üzerinde durmuştur. Gece, mehtap ve sonbahar gibi daha çok hissî tabiat manzaralarını da saf bir şekilde ele almış, şiirlerinde tabiat, kadın ve aşk temalarını işlemiştir. “Münâcât I-IV”, “Derviş” ve “Tevhid” gibi şiirlerinde panteist dinî duygulara, “Hilâl-i Giryân” başlıklı şiirinde ise millî duygulara yer vermiştir.
 
1908'den sonra düz yazı ağırlıklı yazmaya başladı. ''[[Tanin]]'', ''[[Hürriyet]]'', ''[[Kalem ve Hak]]'' gazetelerinde makaleler yazdı.<ref name="CDTA"/> Şiirleri ölümünden sonra kitaplaştırılan yazarın gezi, makale ve tiyatro eserleri sağlığında basılmıştı.
 
== Eserleri ==