Kuantum mekaniği: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
→‎Dipnotlar: Ufak düzenleme yapıldı
8. satır:
== Tarihçe ==
{{Üslup2}}
[[Klasik mekanik]] çok başarılı olmasına karşın, 1800'lü yılların sonlarına doğru, [[kara cisim ışıması]], tayf çizgileri, fotoelektrik etki gibi bir takım olayları açıklamada yetersiz kalmıştır. Açıklamaların yanlışlığı bilim adamlarının yetersizliğinden değil aksine klasik mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. En yalın halde klasik mekanik Evren'ievreni bir "süreklilik" olarak modelliyordu. Bazı deneysel gözlemleri açıklayabilmek için, 1900 yılında [[Max Planck]] enerji'nin, 1905 yılında ise [[Albert Einstein]] ışığın paketçiklerden oluştuğunu, yani süreksizlik gösterdiğini, bazıgösterdiği deneyleri açıklamak için bir varsayım olarakvarsayımını kullanmak zorunda kaldılar. Elbette bu iki darbe klasik mekaniği yıkmadı. UzuncaBilim adamları uzunca bir süre bilim adamları, bu süreksizliğisüreksizlik varsayımlarını klasik mekanik kuramlarından türetmek için uğraştı. Yine aynı yıllarda, atomun iç yapısı üzerine yapılan deneyler bir gerçeği gözler önüne serdi: [[Ernest Rutherford]] yaptığı deneyle atomun küçük bir çekirdeğe sahip olduğunu gösterdi.
 
Bu dönemde elektronun varlığı biliniyordu{{olgu}}. Bu durumda, eğer negatif yüklü elektronlar pozitif çekirdeğin etrafında dairesel hareket yapıyorlarsa, çok kısa bir zaman diliminde elektronlar çekirdeğe düşeceklerdi. BuBunun sebebi, [[Elektromanyetizm|elektromanyetik teoriye]] göre açıklanacak olursa,açıklanabilir: ivmelenen yükler ışıma yapar, dairesel hareket de ivmeli bir hareket olduğu için, elektron bu ışımayla enerji yayacakkaybedecek ve çekirdeğe düşüpdüşecek, güneş sistemine benzeyen klasik sistemmodel çökecekti.
 
Geçiçi bir çözüm [[Niels Bohr]]'dan geldi. Elektronlar belli [[kuantizasyon]] kurallarınca, belli yörüngelerde hareket ediyorlar, enerjileri belli bir değere ulaşmadıkça ışıma yapamıyorlar bu sayede sistem dengede durabiliyordu. Bu geçici çözüm küçük atomlarda işe yaradıysa da daha büyük kütlelerde işe yaramıyordu. [[Bohr atom modeli]]ne, modeli deneylere uydurulmak için birçok yama yapıldı. Ne var ki Bohr'un "yamalı bohça"sı 1920'lere gelindiğinde artık iş görmüyordu, tayf çizgilerinin gözlenen yoğunluğunu yanlış veriyor, çok elektronlu atomlarda salınım ve emilim dalgaboylarını tahmin etmede başarısız oluyor, atomik sistemlerin zamana bağlı hareket denklemini vermedeki başarısızlığı gibi birkaç konuda daha gerçekleri gösteremiyordu.
 
Kuantum mekaniğini Planck doğurduysa, bebekliğinin sonu da De Broglie ile gelmiştir. [[Louis de Broglie]]; birçok elçi, bakan ve Dük yetiştirmiş, aristokrat bir Fransız ailesinin çocuğuydu. Tarih eğitimi gördükten sonra fiziğe geçmiş ve 1923'te verdiği doktora tezinde, ışığın hem dalga hem de parçacık karakteri olmasından esinlenerek, aslında bütün madde çeşitlerinin aynı özelliği gösterebileceğini önerdi. Ortaya koyduğu fikir, Bohr'un "gizemli" yörüngelerini açıklamada başarılı oluyordu.
 
Işığın girişim, ve kırınım yaptığı, yani dalga özelliği gösterdiği, [[Thomas Young]]'in yaptığı çift yarık deneyi ile gösterilmişti. AmaAncak tüm madde parçacıklarının, su dalgaları ile aynı matematiksel özellikleri göstereceğigösterebileceği beklenmiyordu.
 
[[Max Planck]] 1900 yılında kara cisim ışınımı problemini ([[morötesi facia]] diye de anılır), çözmek için
:<math> E= hf \, </math>
denklemini kullanmıştı. Bu denklem, [[foton]] kavramının başlangıcı oldu; çünkü ''f'' frekansındaki elektron salınımından oluşan ışığın, klasik mekanikle uyuşmayan bir şekilde sadece, ''h*f'' nun sadece tamsayı katlarında enerjikesikli enerjiler (''E'') taşıyabileceğini göstermişti.varsaymıştı ('''h''<nowiki/>', günümüzde [[Planck sabiti]] adıyla anılır). Fotonlar dalga özelliği gösteriyorsa, madde de bu dualiteyi (ikiligi) gösterebilir analojisi çok kuvvetli bir fikir idi. Bunun yanında önemli bir ipucu da Einstein'in birkaç yıl önce özel görelilik ispatında kullandığı [[Lorentz dönüşümü|Lorentz Dönüşümleri]] idi.
 
Buna göre, serbest bir parçacık, yönü '''''k,''''' fazı '''''k'''*'''x''''', zamanıve zaman bağlılığı ''t'' olan bir dalga ile ifade edilirse, 2*π*('''''k'''*'''x''' - f*t'') , ve bu faz Lorentz dönüşümlerinde sabit kalacaksa, '''''k''''' vektörü ve '''f''' frekansı, '''x''' vektorü ve ''t'' zamanı gibi dönüşmelilerdi. Ya da diğerDiğer bir deyişle, '''''p''''' ve ''E'' gibi.
Fotonlar dalga özelliği gösterirse madde de gösterebilir analojisinin yanında önemli bir ipucu da Einstein'in birkaç yıl önce özel görelilik ispatında kullandığı [[Lorentz dönüşümü|Lorentz Dönüşümleri]] idi.
Bunun mümkün olabilmesi için, '''''k''''' ve ν''f'', '''''p''''' ve ''E'' ile aynı hız bağımlılığınabağımlılığa sahip olmalılardı, bu yüzden de onlarla doğru orantılı olmalılardı.
 
FotonlarBu şekilde, fotonlar icin ''E=h*f'' olduğundan, '''madde''' için de,
Buna göre, serbest bir parçacık, fazı '''''x''''', zamanı t olan bir dalga ile ifade edilirse, 2*π*('''k'''*'''x''' - f*t) , ve bu faz Lorentz dönüşümlerinde sabit kalacaksa, '''k''' vektörü ve '''f''' frekansı, '''x''' ve t gibi dönüşmelilerdi. Ya da diğer bir deyişle, '''''p''''' ve E gibi.
Bunun mümkün olabilmesi için, '''k''' ve ν, '''p''' ve E ile aynı hız bağımlılığına sahip olmalılardı, bu yüzden de onlarla doğru orantılı olmalılardı.
 
Fotonlar icin E=h*f olduğundan, '''madde''' için de
 
:<math> E = hf \ ve \ k=p/h </math>
Satır 33 ⟶ 31:
varsayımlarını yapmak 'doğal' gözükmüştür.
 
HerhangiBu varsayıma ek olarak, de Broglie, herhangi bir kapalı yörüngenin 1/|k| nın tam katı olması varsayımıvarsayımını ile,da de Brogliekullanarak, deneysel olarak gözlenen, ve [[Sommerfeld]] ve Bohr tarafindan "kuantize olma şartları" olarak anılan şartları, matematiksel olarak kolayca türetti. Bu türetme gayet gizemli bir şekilde doğru sonuçlar verince (Davisson ve Germer, 1927 yılında Bell Laboratuvarlarında gerçekleştirdikleri deneyle, elektronların da aynı ışık gibi girişim yaptığını ortaya koydular. Deney 1924'te de Brogli tarafından önerilmişti) insanlar deneysel olarak başka şeyleri tahmin etmesini de beklediler.
 
Elbette yanıldılar çünkü bu şartlar serbest ışık parçaları için yola çıkan varsayımların, çekirdeğe bağlı elektronlar için uyarlanmasıydı ve çok ileri götürülmemesi gerekiyordu.
 
Ama dalga mekaniği için doğru çıkış noktası idi.
 
Enteresan bir şekilde, 1925-1926 yılları arasında [[Werner Heisenberg]], [[Max Born]], [[Wolfgang Pauli]] ve [[Pascual Jordan]], [[matris mekanigi]] ile kuantum mekaniğinin formal tanımını yaptılar. Ama formalizmlerinde dalga mekaniğine yer vermediler. Benimsedikleri felsefe ise, tamamen [[pozitivist]] idi. Yani sedece deneysel olarak gözlenebilen değerleri gözönüne alan bir yaklaşım kullandılar.
 
1926 yılında [[Erwin Schrödinger]] bir dizi denklemle dalga mekaniğini yeniden canlandırdı. Sonunda kendi dalga mekaniğinden Heisenberg'in matriks mekaniğini de türetip iki formalizmin matematiksel olarak denk olduğunu da gösterdi (son makalelerinden birinde Schrödinger, relativistik bir dalga denklemi de sunar).
 
Sonunda kendi dalga mekaniğinden Heisenberg'in matriks mekaniğini de türetip iki formalizmin matematiksel olarak denk olduğunu da gösterdi. Son makalelerinden birinde Schrödinger, relativistik bir dalga denklemi de sunar.
 
[[Dirac]]'a göre ise tarih biraz daha farklı işlemiştir. Ona göre, Schrödinger önce relativistik dalga denklemini geliştirdi, sonra bunu kullanarak hidrojenin spektrumunu hesapladı ve deneylere uymadığını gördü. Ancak bu denklemin, düşük hızlarda geçerli olan versiyonu aslında çalışıyordu!, ve bildigimiz Schrodinger dalga denklemine ulaşılıyordu.
 
Daha sonra relativistik dalga denklemini yayınladığında ise, budenklemi Oskar Klein ve Walter Gordon tarafından yayınlanmıştıyayınladı ve hâlâ [[Klein-Gordon denklemi]] olarak anılır.
 
Bu noktadan sonra Dirac; teoriye çeki düzen vermiş, özel görelilikle uyumlu hale getirmiş ve bazı deneylerin sonuçlarını teorik olarak üretmiştir. Örneğin [[pozitron]]'un varlığının tahmini..{{olgu}}. 1930'lara gelindiğinde ergenlikten çıkmış bir teori halini almıştır kuantum teorisi. Daha sonra 1940'larda [[Sin-Itiro Tomonaga]], [[Julian Schwinger]] ve [[Richard P. Feynman]], Kuantum elektrodinamiğiElektrodinamiği (Q.E.D.) konusunda önemli çalışmalara imza atmış, 1950'li ve 60'lı yıllar [[Kuantum renk dinamiği]]nin gelişimine tanık olmuştur.
===Gelişmeler===
*1897: [[Pieter Zeeman]], ışığın bir atom içindeki yüklü parçacıkların hareketi sonucu yayımlandığını buldu; [[J.J. Thomson]] da, elektronu keşfetti.