Çanakkale Savaşı: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Kireçtepede Bursa ve Gelibolu Jandarma Taburları vardı.
Manstein41 (mesaj | katkılar)
Birkaç yazım hatasını düzelttim
49. satır:
==== I. Dünya Savaşı ====
 
[[Sanayi Devrimi]]'nden itibaren giderek büyüyen üretim bir yandan hammadde gereksinimini sürekli artırırken diğer yandan yeni pazarları gerektiriyordu. Diğer yandan giderek büyüyen [[sermaye birikimi]], yeni yatırım alanları bulmaya yöneliyordu.<ref>Oral Sander, ''Siyasi Tarih (İlkçağlardan 1918'e)'' Sh.: 346</ref> Avrupa'nın büyük devletleri 19. yüzyıl boyunca farklı hızlarda gelişmişlerdi ve gelişmelerini sürdürebilmek için etki alanlarını genişletmek için sıkı bir rekabet içindeydiler. [[İngiltere]], [[Fransa]], [[Almanya]], [[Avusturya-Macaristan İmparatorluğu]] ve [[Çarlık Rusyası]] farklı ilgi alanlarına sahip olsalar da bu alanlar çok yerde iç içe girmektedir. Sonuçta bu rekabet, 20. yüzyılın başlarında bir savaşı kaçınılmaz olarak gündeme getirmişti.<ref name="ia14">İ. Artuç, Sh.: 14</ref> Bu ülkeler arasında süreç içinde oluşan ittifaklar da olası savaşın Avrupa çapında bir savaş olmasına yol açacaktır. Bu dönemde netleşen bu itifaklar, İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusyası'nın oluşturduğu [[İtilaf Devletleri]] ile Almanya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu ve [[İtalya]]'nın oluşturduğu [[İttifak Devletleri]] bloklarıdır.<ref name="ia14"/> Bu şekilde bir bloklaşma 1882 yılında Almanya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu ve İtalya arasındaki bir ittifakla, bir bloğu oluşturmuştu. Kısa süre sonra 1894 yılında Fransa – Rusya, 1904 yılında İngiltere – Fransa, 1907 yılında da İngiltere – Rusya arasında antlaşmalar yapılarak diğer blok şekillenmiştir.<ref name="açasam">[http://acasam.comu.edu.tr/savasoncesi.html Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi (AÇASAM)]</ref> İngiltere ve Fransa arasındaki 1904 yılı antlaşması ilginçtir. İngiltere, Fransa'nın "Kuzey Afrika'nın en iyi parçalarını" almasına göz yumuyordu, Fransa ise Mısır'daki İngiliz varlığına karışmayacaktı.<ref>J. M. Roberts, ''Yirminci Yüzyıl Tarihi'' Sh.: 179</ref> İngiltere ile 1907 yılında Çarlık Rusyası arasındaki antlaşma da 1904 antlaşmasına benzer biçimde, esas olarak tarafların Avrupa dışı ilgi alanlarını düzenliyordu. İran, Afganistan, Çin ve Tibet'teki iki ülkenin çıkarları arasındaki çekişmelere çözüm getiriyordu.<ref>Roberts, Sh.: 182</ref> Tüm bunların ortaya koyduğu haliyle Avrupa'daki bu bloklaşmalar, esas olarak Avrupa dışı paylaşımı konu almaktaydı. Dolayısıyla bu bloklaşmanın sonunda ortaya çıkacak olan Avrupa çapındaki [[topyekün savaş]], esas itibariyle Avrupalı büyük güçlerin, Avrupa dışını yeniden paylaşımı mücadelesi olarak görülmektedir.
 
I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde [[Balkanlar]] da iki kampa ayrılmıştı. Bir bakıma İtilaf Devletleri'nin himayesinden olan Yunanistan, Romanya ve Sırbistan bir tarafı oluştururken İttifak Devletleri'ne daha eğilimli görünen Bulgaristan diğer tarafı oluşturuyordu. Dolayısıyla bu bölgeyle ilgili hesaplarda Bulgaristan'ın durumu hesaba katılmak zorundaydı. Nitekim 1914 yılının Haziran ayında Bulgaristan yüklüce bir borç anlaşmasıyla [[de facto]] İttifak Devletleri safına kaymıştır.<ref name="Oral Sander, Sh.: 366">Oral Sander, Sh.: 366</ref> Sonuç olarak özellikle Avrupalı büyük devletler arasıdaarasında oluşan bu bloklaşma, yerel bir çatışmanın bile Avrupa'nın en azından dört büyük devletinin işe karşımasını gerektirecekti.<ref>Roberts, Sh.: 222</ref>
 
Sonuçta ortaya çıkan da bu oldu. Avusturya Macaristan İmparatorluğu veliatıveliahtı [[Franz Ferdinand (Avusturya Arşidükü)|Franz Ferdinand]] 28 Haziran 1914 günü bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürüldü.<ref>Oral Sander, Sh.: 354</ref> Bunun üzerine Avusturya Macaristan İmparatorluğu Sırbistan'a 48 saat süreli bir ültimatom vermiştir. Sırbistan'ın tüm oyalama çabalarına karşın 28 Temmuz Belgrad'ı bombalamaya başlayarak bu ülkeye savaş ilan etti. Ardından Çarlık Rusyası genel seferberliğe gitti.<ref name="os355">Oral Sander, Sh.: 355</ref> Ancak Almanya daha önce Rusya'nın seferberlik ilanını, savaş ilanı olarak kabul edeceğini tüm devletler nezdinde deklare etmiştir.<ref name="os347">Oral Sander, Sh.: 347</ref> Bunun üzerine 1 Ağustosta Rusya'ya, 3 Ağustosta da Fransa'ya savaş ilan etti.<ref name="os355"/> Bu savaş ilanlarının ardından İtalya tarafsızlığını ilan ederek Almanya – Avusturya bloğundan ayrılmış, bir yıl sonra yeniden katılmıştır.
 
Almanya, geçmişten beri, daha net olarak [[Bismarck]]'tan beri iki cepheli bir savaştan kaçınmaktaydı ancak bu değişmez kaderi gibi görünüyordu. Doğuda Çarlık Rusyası, batıda ise Fransa gibi iki güçlü devlet vardı. [[Alman İmparatorluğu]]'nun 1891 – 1905 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığını üstlenen [[Alfred von Schlieffen|Schlieffen]], bu tehlikeli durum için bir plan geliştirmişti ve doğal olarak [[Schlieffen Planı]] olarak biliniyordu. Bu plan, Rusya'nın seferberliğini bir ay içinde tamamlayabileceği hesabına dayanmaktadır. Almanya, tüm gücüyle batıya saldırarak kesin sonuç elde edecek ve bunun üzerine seferberliğini anca tamamlamış olan Rusya'ya saldıracaktı. Böylelikle iki cephede savaşma durumunda düşmekten kaçınacaktı.<ref name="os347"/> Almanya bu stratejiyi uygulamak için 3 Ağustosta Fransa'ya savaş ilan eder etmez hiç vakit kaybetmeden, bu ülkeye Belçika üzerinden saldırı hazırlığına girişmiştir. Belçika'dan geçiş için izin istendiyse de olumlu yanıt alınmadı ve bunun üzerine Alman orduları 4 Ağustosta Belçika'ya saldırdı.<ref>Oral Sander, Sh.: 356</ref> Ancak kısa süre içinde bu stratejinin uygulaması başarısız oldu ve Alman Orduları Marne'de Fransız – İngiliz savunmasını aşamadı ve 12 Eylülde Marne hattında durduruldular. Artık Schlieffen Planı işlemeyecekti<ref>Oral Sander, Sh.: 359</ref> Bu durumda Almanya yine iki cepheli savaşla karşı karşıyaydı. Doğuda Rusya ile, batıda da İngiliz ve Fransız kuvvetleriyle çarpışmak durumundaydı. Ancak iki cephede de güçlü olamazdı, bir tarafa öncelik vermeliydi. Güçlü olmayı seçtiği cephe Batı Cephesi'ydi, doğuda zayıf kuvvetlerle oyalama muharebesi verecek, diğer deyişle savunmada kalacak, kuvvetlerinin büyük kısmını Batı'da kullanarak burada kesin sonuç elde ettikten sonra esas kuvvetlerini Rusya Cephesi'ne aktaracaktı.<ref name="ia21">İ. Artuç, Sh.: 21</ref>
 
Avrupa içlerindeki bu gelişmeler, İngiltere ve Fransa’yı müttefikleri Rusya’yı desteklemek zorunda bırakmıştı.<ref name="oa68">General C.F. Aspinall - Oglander, Sh.: 68</ref> Zaten Rusya, Almanya üzerinde yeterince güçlü bir baskı yapamamaktaydı. Kısıtlı endüstriyel kapasitesi dolayısıyla İngiliz ve Fransız desteğine gerek duyuyordu.<ref name="oa68"/><ref>Burhan Sayılır, Sh.: 23.</ref> Ancak Almanya'yı yenilgiye uğratabilmek için Rusya'nın muazzam insan kaynaklarından yararlanmak gerekiyordu. Bunun için de Rusya mühimmat, silah ve mali olarak desteklenmeliydi. Özellikle mühimmat yönünden bu zorunluydu. Çünkü Rus ordusu mühimmat stoklarını büyük ölçüde tüketmiş durumdadır. Bu durumda ondan taarruzi bir hareket beklenemezdi.<ref name="ia47">İ. Artuç, Sh.: 47</ref> Fransa ve İngiltere’nin bu desteği sağlaması için olası dört yol vardır. Kuzey ulaşım hatlarından ikisi olanaksızdır. [[Kuzey Buz Denizi]], yılın çok büyük bölümünde donmuş olduğundan deniz ulaşımına olanak vermemektedir, [[Baltık Denizi]] ise Alman Donanması’nınDonanmasının denetimindedir.<ref>Burhan Sayılır, Sh.: 24</ref> Orta ulaşım yolu olan Avrupa karayolu ise Alman denetimindedir. Olası dördüncü yol ise Osmanlı İmparatorluğu’nun denetiminde bulunan Çanakkale ve İstanbul boğazlarının oluşturduğu denizyoludur. Sonuçta Rusya ile müttefiklerinin irtibatı kesilmiştir. Sadece Rusya'ya yardım konusu değil, Rus buğdayının ve petrolünün Avrupa'ya getirilmesi de artık olanaksızdır.<ref name="ia30">İ. Artuç, Sh.: 30</ref> Sonuç olarak Rusya ile tek bağlantı boğazlardır.<ref name="ia47"/> İtilaf Devletleri'nin İngiltere / Fransa ve Rusya olarak doğu – batı parçaları arasındaki tek ulaşım hattı boğazlardı. Üstelik Rus savaş sanayi, savaş sırasındaki mühimmat sarfiyatını karşılayacak kapasitede değildi ve mühimmat açığı her geçen gün büyümekteydi.<ref>Carl Mühlman, ''Çanakkale Savaşı, Bir Alman Subayının Anıları'' Sh.: 38</ref>
 
==== Osmanlı İmparatorluğu'nun ittifak arayışı ====
 
Osmanlı İmparatorluğu, 20. Yüzyıl'ın başlarında neredeyse 200 yıldır [[Osmanlı İmparatorluğu gerileme dönemi|Gerileme Dönemi]]'ndeydi.<ref>İ. Artuç, Sh.: 17</ref> Bu süre boyunca uğranılan askeri yenilgilere 1912-13 yıllarında yaşanan [[Balkan Savaşı]] eklenmiş, [[Balkanlar]]'daki toprakların bütün bütün elden çıkmış olmasının ötesinde en iyi eğitimli ve en iyi techizteçhiz edilmiş ordular bu savaşta kaybedilmişti. Dahası büyük müktarda silah ve mühimmat da terk edilmişti.<ref>İ. Artuç, Sh.: 16</ref>
 
Avrupa devletleri I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Osmanlı İmparatorluğu'nun tarafsız kalacağını varsayıyorlardı.<ref name="ys222"/> Nitekim Osmanlı İmparatorluğu savaşın ilk aylarında "savaş dışı" durum ilan etmiştir. Bu durum İtilaf Devletleri arasında olumlu karşılanmıştır. Bu sayede Boğazlar ticari deniz trafiğine açık kalacaktır.<ref name="os369">Oral Sander, Sh.: 369</ref> Osmanlı İmparatorluğu açısından da I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde en doğru pollitikapolitika tarafsız kalmak gibi görünüyordu. Ancak "bu yeterli bir çözüm müydü? Bir de mümkün müydü?".<ref name="ia18"/> Avrupalı devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki niyetleri biliniyordu. Rusya, yüzyıllardır sıcak denizlere çıkabilmekinebilmek için Boğazlar'ı istiyordu. İngiltere, Hindistan yolunun güvenliği için [[Filistin]]'i, petrolü için de [[Irak]]'ı istiyordu. Fransa, [[Lübnan]], [[Suriye]] ve [[Kilikya]]'yı, İtalya ise Antalya'yı istemektedir.<ref name="ae318">Ahmet Eyicil, ''Çanakkale Savaşları] Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2009 8 – Sh.: 318</ref> Bunları bilen Osmanlı yöneticileri, söz konusu devletlerin bu emellerine ulaşmak için, savaş sırasında ya da savaştan hemen sonra Osmanlıyı rahat bırakmayacaklarını rahatlıkla seziyorlardı.<ref name="ia18"/> Gerçekten de Avrupa'nın büyük devletleri arasındaki gerginliklerin bir Avrupa savaşına varmasının nedenlerinden biri de Osmanlı toprakları üzerindeki emelleriydi ve İmparatorluğun parçalanması sorunuydu. Diğer değişle her devlet, kendi ilgi alanının rakiplerinden önce kontrol altına almak istiyordu.<ref>Oral Sander, Sh.: 350</ref>
 
Fakat Osmanlı İmparatorluğu için en vahim tehlike Rusya'nın durumuydu. Çarlık, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa katılması durumunda, savaş sonrasında istanbulİstanbul'u terk etmek zorunda kalacaklarını hesaplıyor, şimdiden durumu sağlama bağlamayı gerekli görüyordu. Bunun için dönemin Dış İşleriDışişleri Bakanı [[Sergey Dmitriyeviç Sazonov|Sergey Sazonov]], 1914 yılı ilkbaharında İngiliz ve Fransız hükümetleriyle görüşmeler yaptı. İngiliz Hükümeti'nin yanıtı oldukça açıktır.<ref name="ys222">Yaşar Semiz, ''18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşı: Sebepleri, Gelişimi ve Sonuçları] Sh.: 222</ref>
 
{{quote|Eğer savaş zaferle bitecek olursa İngiltere, kendilerinin Osmanlı İmparatorluğu arazisine ya da başka yerlerdeki arazilere (özellikle İran) yapacakları taleplerinin olumlu karşılanması kaydı ile İstanbul ve Boğazlar hakkındaki Rus taleplerini tasvip edecektir.}}
 
Fransa ise bir süre Rus talebine karşı tutum takınmıştır. Ancak Akdeniz'de Alman tehdidi ortaya çıktıktan sonra karşı çıkmaktan vazgeçmiştir.<ref>Yaşar Semiz, Sh.: 222-223</ref> Osmanlı topraklarının İtilaf Devletleri arasında gizli antlaşmalarla, savaşın sona ermesinden önce paylaşılmasının bir diğer örneğini Fransa vermiştir. Fransa'nın Suriye ve Adana bölgesini alması, İngiltere ve Rusya tarafıdantarafından prensip olarak kabul edilmiştir. Daha sonraki görüşmelerde Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Batı Karadeniz Bölgesi'nin Rusya'ya bırakılmasında anlaşma sağlandı. Fransa'ya verilecek toprakların çerçevesi de genişletildi. Paylaşmanın bir diğer uzantısı İngiltere ile [[Haşimi]] Ailesi'nden [[Hüseyin bin Ali (Mekke Emiri)|Şerif Hüseyin]] arasında yapılan anlaşmadır.<ref name="hü"/> İngiltere yönünden Şerif Hüseyin önemli bir kozdu, çünkü Peygamber ailesinden kabul ediliyordu.<ref name="hü"/> Böylelikle Osmanlı Halifesi'nin İslam Dünyası üzerindeki otoritesini sarsacak güçte kabul ediliyordu.<ref name="hü"/> Şerif Hüseyin de Arap Yarımadası'nı ve tüm Orta DoğuOrtadoğu'yu içine alacak bir krallığı olsun istiyordu.<ref name="hü"/> Görüşmeler sonunda Arap Yarımadası, Irak ve Suriye'yi kapsayan bir krallık kurması üzerinde 1916 yılı Ocak ayında anlaşma sağlanmıştır.<ref name="hü"/> Ancak bu durum Fransa'yı harekete geçirdi. İngiltere ile Fransa arasıda 9-16 Mayıs 1916 tarihlerindeki bir dizi resmi mektuplaşmanın ardından Fransa'nın hakimiyet alanı yeniden belirlendi. Bu mutabakat, 29 Nisan 1916 tarihli [[Sykes-Picot Anlaşması]] ile resmileştirilmiştir.<ref name="hü"/>
 
Diğer tarafta Osmanlı yöneticileri de Batılı devletlerin bu emellerini seziyor ve Rusya'nın en büyük tehlike olduğunu görüyorlardı. Bu durumda Osmanlı yöneticilerinin, imparatorluğun güvenliği için bir desteğe ihtiyaçları vardı.<ref name="ia18">İ. Artuç, Sh.: 18</ref> En mantıklı görünen, hem savaşta Rusya'nın ittifakı içinde olmak, hem de aynı ittifak içinde yer almakla İngiltere ve Fransa'nın desteğini sağlamak gibi görünüyordu. Bu amaçla Maliye Bakanı [[Mehmet Cavit Bey|Cavit Bey]] İngiliz makamlarıyla, Bahriye Nazırı [[Cemal Paşa]] ise Fransız makamlarıyla bir süredir temas halindedir. Ancak ne İngiliz tarafı ne de Fransız tarafı bu ittifak yaklaşmasına sıcak bakmadılar. Rusya'nın da bu işe kesin olarak karşı olmasının da bu durumda payı olduğu kabul edilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu'nun İngiltere ile ittifak girişimine olumlu yaklaşılmamasında, [[Jön Türkler|Jön Türk]] yönetiminin kısa sürede çökeceği yönündeki öngörü etkili olmuştur.<ref>Alan Moorehead, ''Gelibolu'' Sh.: 8</ref> Jön Türkler yerine Alman yanlısı olmayan bir iktidarın Almanya'nın [[Ortadoğu]]'daki tehdidini ortadan kaldıracağı hesap edilmektedir.<ref>Alan Moorehead, Sh.: 9</ref> Diğer yandan Almanya ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu da savaş öncesinde Osmanlıyı ittifaka almaya yakın değillerdi.<ref name="ia18"/>
 
Osmanlı İmparatorluğu'nun dış politikası, [[İkinci Meşrutiyet]]'in ilk yılarındanyıllarından (1908) itibaren Almanya'dan yavaş yavaş uzaklaşırken İngiltere'ye yaklaşmıştır.<ref name="1,5">[http://acikders.ankara.edu.tr/mod/resource/view.php?id=234 Birinci Dünya Savaşı'na Giden Yol] Ankara Üniversitesi Açık Ders Malzemeleri – Sh.: 3</ref> Hatta İngiltere ile bir ittifak kurulması yönünde [[İttihat Terakki]] Merkez Komitesi'nden Ahmet Rıza Bey ve Nazım Bey, 1908 yılı içinde İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey ile bir görüşme yapmışlardır. İzleyen yıllarda bir dizi olayın da etkisiyle, artık şekillenmeye başlayan İtilaf Devletleri'ne yakışlaşmayakınlaşma sürmüştür.<ref>Birinci Dünya Savaşı'na Giden Yol, Sh.: 4</ref> İtilaf Devletleri'yle bir yakınlaşma arayışlarının bir başka örneği de 1914 Mayıs ayında [[Mehmet Talat Paşa]]'nın Kırım'da Çar II. Nikolay ve Dışişleri bakanı Sazanov'la görüşmesidir. Ancak Çarlık Rusyası, diğer müttefiklerinden ayrı bir antlaşmaya yanaşmamıştır. Diğer yandan Bahriye Nazırı [[Cemal Paşa]]'nın Fransa görüşmeleri de bir sonuç vermemiştir.<ref name="1,6">Birinci Dünya Savaşı'na Giden Yol, Sh.: 6</ref>
 
Almanya ile ilişkiler ise Balkan Harbi sonrasında bir kesiti dönemi geçirmiştir. Balkan Harbi öncesinde bir dönem Osmanlı Ordusu Alman generali [[Colmar von der Goltz|Von der Goltz]] düzenleme desteğini alıyordu. Ancak yenilgi sonrasında Alman desteğine güven hırpalandı ve Osmanlı Ordusu Kurmay Başkanlığı Yardımcısı görevinden ayrıldı. Bu ayrılmadan 1913 yılı Aralık ayına kadar geçen süre içinde İstanbul'da etkili olacak bir Alman politik - askeri varlığı olmamıştır. Bu ayda Liman von Sanders başkanlığında bir Alman subay grubu İstanbul'a gelmiştir. Bu grubun yetkileri oldukça geniştir. Liman von Sanders bu yetkilere dayanarak üç ay içinde Osmanlı Ordusu içinde büyük ölçüde hakim duruma gelmiştir.<ref>Oglander, 1. Cilt, sh. 22</ref>
 
Ancak İttihat Terakki'nin 1913 yılı Ocak ayında iktidara gelmesiyle Osmanlı dış politikası yeniden Almanya'ya yakınlaşmaya başlamıştır.<ref name="1,5"/> Zaten İtilaf Devletleri'yle ile yapılan tüm ittifak görüşmeleri boşa çıkmıştır. Bu durumda Osmanlı İmparatorluğu'nun, eğer Avrupa Savaşı öncesinde bir ittifaka girmesine zorunluluk gözüyle bakılıyorsa, tek seçenek Almanya'dır.<ref name="1,6"/> Bir başka açıdan bakıldığında Enver Paşa'nın, Almanya'nın Avrupa'nın en güçlü askeri gücüne sahip olduğu ve bir Avrupa Savaşı'nda kesin olarak kazanan taraf olacağına güçlü bir inanç beslediği, genellikle kabul edilmektedir.<ref>Oral Sander, Sh.: 367</ref><ref group=not>I. Dünya Savaşı üzerine öngörüleri her ne kadar yanlış çıkmış olsa da Türkçe yayınların tersine, Batılı kaynaklar Enver Paşa hakkında oldukça saygı ve takdir dolu ifadeler kullanırlar. İngiliz resmi tarihi dahi Enver'den "büyük bir seciye kudreti ve hudutsuz bir kavrayış kabiliyeti..." sahibi olarak söz etmektedir. Oglander, Sh.: 22</ref> Fakat esas önemlisi 1890'lı yıllardan itibaren Osmanlı ekonomisinde Alman sermayesinin etkinliğinin artıyor olmasıdır.<ref name="os368">Oral Sander, Sh.: 368</ref> Özellikle [[Bağdat Demiryolu]] inşaasının bir Alman firmasına ihale edilmesi, Osmanlı topraklarında Alman sermayesinin [[Yakındoğu]]'ya uzanan güçlü bir rekabet durumu yaratmıştır.<ref name="Oral Sander, Sh.: 366"/> Bu arada Almanya'nın özellikle İstanbul'daki [[Türkçülük]] hareketini, Osmanlı'nın Rusya ile yakınlaşmasının önleyici bir manevra olarak desteklediği bilinmektedir.<ref name="os368"/>
 
==== Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa katılması ====
 
Sadrazam (Başbakan) ve Hariciye Nazırı [[Sait Halim Paşa]] Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun Sırbistan'a savaş ilanından bir gün önce 27 Temmuz akşamı geç saatlerde Alman Büyükelçisi'ni çağırtmış, iki devlet arasında Rusya'ya karşı bir savunma antlaşması yapma teklifinde bulunmuştur. YirmidörtYirmi dört saate kalmadan Almanya bu teklife olumlu yanıt vermiştir.<ref>Oglander, Cilt 1, Sh.: 24-25</ref> Bu mutabakat üzerine Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan etmesinden bir gün sonra, 2 Ağustos 1914 günü Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır.<ref name="1,6"/><ref>İ. Artuç, Sh.: 15</ref><ref group=not>Bazı kaynaklarda ([http://acasam.comu.edu.tr/savasoncesi.html Açasam]) Osmanlı İmparatorluğu'nun bu tarihten itibaren seferberlik ilan ettiği kaydedilmektedir.</ref> Eylül sonları ve Ağustos başlarında İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi izin kullanmaktaydı. Dolayısıyla İngiltere'nin bu olaylar üzerine müdahalesi oldukça sınırlı kalmış olmalıdır.<ref>Oglander, Sh.: 24</ref> Antlaşmadan sadece Sadrazam (Başbakan) ve Hariciye Nazırı [[Sait Halim Paşa]]'nın, Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın, Dahiliye Nazırı [[Talat Paşa]]'nın ve [[1912 Nisan-Ağustos Osmanlı Meclis-i Mebusanı|Meclis-i Mebusan]] Başkanı [[Halil Bey]] haberdardır. Diğer meclis ve hükümet üyelerinin, dahası Sultan [[Mehmet Reşat]]'ın dahi haberi yoktur.<ref>İ. Artuç, Sh.: 19</ref>
 
Antlaşmanın imzalanmasında Osmanlı İmparatorluğu'nun savaş hazırlıkları tamamlanana kadar tarafsız görünmesine karar verilmiştir. Diğer deyişle antlaşma gizli tutuldu, Osmanlı "silahlı tarafsızlık" ilan etti. Ertesi gün ise seferberlik hazırlıklarına başlanmıştır.<ref>İ. Artuç, Sh.: 20</ref>
87. satır:
Antlaşmanın ana teması Osmanlı İmparatorluğu'nun Avusturya ve Sırbistan arasındaki çekişmede tarafsız kalması, bu çatışma Almanya ve Çarlık Rusyası arasında bir savaşa yol açarsa Almanya yanında savaşa girmekti. Diğer yandan Almanya, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğünü korumayı kabul etmektedir. Aslında bu antlaşma imzalandığında Almanya ile Çarlık Rusyası zaten savaş durumuna geçmiş bulunmaktaydılar.<ref name="os368"/>
 
Ekim ayı başlarında Almanya'nın savaşdasavaşta kısa süre içinde kesin sonuç alma umutları sönmeye başlamıştı. Alman ordularının Batı Cephesi'nde durdurulmaları, Çarlık ordularının Galiçya'da başarılı harekatları durumu sıkışık hale getirdi. Bu durumda Almanya, kilitlenmiş durumu başka bir bölgedeki girişimlerle çözmenin yollarını aramıştır. Bu girişimlerin ip uçları Yakın Doğu'da aranmaya başlandı. Alman İmparatoru Alman Üst Komutanlığı'na emri, Osmanlı Kabinesi'nin oluru alınamazsa bile durum bir oldu bittiye getirilerek Osmanlı İmparatorluğu'nun fiilen savaşa çekilmesinin sağlanması yönündedir.<ref>Oglander, Cilt 1, Sh.: 35</ref> Sonuç olarak Almanya ile ittifak antlaşması imzalandıktan hemen sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun bir an önce fiilen savaşa girmesi konusunda Alman baskıları başlamıştı. Bu baskılar aralıksız sürmüştü. Örneğin Alman Krupp Fabrikaları'nda hazırlanan dört adet 28 cm.lik sahil topuna Alman Denizcilik Bakanlığı el koyduğu 11 Eylül 1914 tarihli telgrafla İstanbul'a bildirilmiştir. Alman Denizcilik Bakan Vekili'nin Berlin ataşemiliteri Cemil Bey'le bir görüşmesindeki sözleri çok nettir, "Süveyş'e hareket ediniz, sahil toplarını alırsınız"<ref name="vh"/>
 
Almanya'nın, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir an önce savaşa fiilen girmesi yönünde baskısının bir taktik nedeni de Kafkasya Cephesi'ndeki Osmanlı askeri tehdidinin Almanya'nın [[Galiçya Cephesi]] kuvvetleri karşısındaki baskıyı hafifleteceğinin hesaplanmasıdır.<ref name="os368"/> Ekim ayına gelindiğinde İngiltere'nin ve Rusya'nın seferberlik hazırlıkları tamamlandığı ve cepheye daha fazla kuvvet getirdikleri görülmektedir. Almanya'nın kısa sürede Batı'da kesin sonuç elde etme planı bütünüyle başarısız olmuştur. Buna bağlı olarak Osmanlı'nın savaşa girmesi yönünde baskılar artıyordu.<ref>İ. Artuç, Sh.: 26</ref> Öte yandan İngiltere Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak bütünlüğünü garanti ediyor, [[kapütülasyonlar|kapitülasyonlar]]'ın kaldırılmasına olumlu yaklaşıyor ve mali yardım öneriyordu. Osmanlı İmparatorluğu zaten 17 Ağustosta kapütülasyonlarıkapitülasyonları kaldırdığını ilan etmişti.<ref name="ia29">İ. Artuç, Sh.: 29</ref>
 
Almanya'dan, bir an önce savaşa fiilen girilmesi yönündeki baskılar, Enver Paşa tarafından savaş hazırlıklarının henüz tamamlanmadığı gerekçesiyle oyalanıyordu. Ancak iki Alman savaş gemisinin girişimi, bir oldu bitti durumu yaratarak Osmanlı İmparatorluğu'nun fiilen savaşın içine çekmiştir.<ref name="ia22"/>