Abiyogenez: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmiş revizyon] |
İçerik silindi İçerik eklendi
Tunguska similar impacts and origin of life |
k ufak düzenlemeler |
||
18. satır:
[[Aristoteles|Aristo]]'ya göre [[yaprak biti|yaprak bitlerinin]] bitkilerin üstüne sinen nemden, [[pire]]lerin kokuşmuş maddelerden, farelerin kirli tahıldan, timsahların suyun derinliklerindeki çürümüş ağaç kütüklerinden meydana geldikleri su götürmez bir gerçekti. [[17. yüzyıl]]da bu iddialar sorgulanmaya başlandı; mesela [[Sir Thomas Browne]]'ın 1646’da yayımlanan [[Pesudoxia Epidemica]]'sı (''Genel Kabul Gören Öğretilerin ve Gerçeklerin Sorgulanması'' alt başlıklı), yanlış inanışlara ve kabaca işlenen hatalara bir saldırıydı. Çıkarımları büyük oranda kabul görmedi; örneğin çağdaşı [[Alexander Ross]] şunları yazmıştı: “Bunu (kendiliğinden oluşu) sorgulamak, nedeni, algıyı ve deneyimi sorgulamaktır. Eğer şüphesi varsa bırakalım [[Mısır]]'a gitsin, orada yerliler için bir felaket olan [[Nil]]'in çamurundan doğan tarlalar dolusu fare bulacaktır." <ref>Balme, D.M. (1962), "Development of Biology in Aristotle and Theophrastus: Theory of Spontaneous Generation" (Phronesis: A journal for Ancient Philosophy, Volume 7, Numbers 1–2, 1962), pp. 91–104(14)</ref>
[[Akşemseddin]] (1389-1459) Maddet-ül Hayat'ta geçen "Hastalıkların insanlarda teker teker peyda olduğunu zannetmek yanlıştır. Hastalıklar insandan insana gözle görülmeyecek kadar küçük tohumlar vasıtasıyla geçer" cümlesi ile ilk mikrop teorilerinden birini ortaya atmıştır. Daha sonra [[1546]]'da fizikçi [[Girolamo Fracastoro]] salgın hastalıkların canlı olmayabilecek çok küçük, görünmez parçacıklardan ve sporlardan kaynaklanabileceğini kuramsallaştırdı, ancak bu görüş yaygın kabul görmedi. Daha sonra [[Robert Hooke]] 1665’te bir [[mikroorganizma]]nın ilk çizimlerini yayımladı. Kendisi aynı zamanda mantar örneklerini gözlemlerken keşfettiği hücreyi adlandırmış olmasıyla kayda geçmiştir.
[[1676]]'da [[Anton van Leeuwenhoek]] mikroorganizmaları keşfetti; yaptığı çizimlere göre bunların [[protozoa]] ve [[bakteri]]ler olduğu düşünülmektedir. Bu [[mikroskop|mikroskobik]] dünyaya olan ilgiyi ateşledi.<ref>Dobell, C. (1960), "Antony Van Leeuwenhoek and his little animals"New York (EUA)</ref>
31. satır:
[[Dosya:Charles Darwin 01.jpg|thumb|right|Charles Darwin]]
19. yüzyılın ortalarında [[Pasteur]] ve diğer araştırmacılar canlıların cansız maddeden kendiliğinden üreyemeyeceğini kanıtlayınca, yaşamın doğal yollardan nasıl meydana geldiği sorusu ortaya çıktı.{{fact}}
[[Charles Darwin]], 1 Şubat 1871'de [[Joseph Dalton Hooker]]’a yazdığı mektupta<ref>
[[Dosya:Aleksandr Oparin and Andrei Kursanov in enzymology laboratory 1938.jpg|thumb|right|Aleksandr Oparin (sağda)]]
46. satır:
Çarpma sonucu meydana gelen yıkıcı çevresel hasarlar arasındaki zaman aralıklarının, kendi kendini üreten proto-organizmaların oluşumu için gereken süreden daha uzun olması gerektiği göz önüne alınırsa, yaşamın kendi kendine oluşabileceği dönem farklı ortamlar için hesaplanabilir. Maher ve Stephenson’un çalışması<ref>Maher, Kevin A. and Stephenson, David J (19880 "Impact frustration of the origin of life" (Nature. Vol. 331, pp. 612–614. 18 Feb. 1988)</ref> eğer derin denizde hidrotermal ortam yaşamın kökeni için uygun bir ortam sağlamışsa, abiyogenez 4 ila 4,2 milyar yıl önce meydana gelmiş olabilir. Eğer yeryüzünün yüzeyinde olmuşsa abiyogenez 3,7 ila 4 milyar yıl önce meydana gelmiş olabilir.
Başka bir araştırma yaşam için daha serin bir başlangıç önermektedir. [[Stanley Lloyd Miller]] tarafından yapılan araştırma, sentezlenmek için [[adenin]] ve [[guanin]]'in suyun donma sıcaklığı, ancak [[sitozin]] ve [[urasil]]’in kaynama sıcaklıklarına ihtiyaç duyduğunu göstermiştir.<ref>Michael P. Robertson and Stanley L. Miller, "An Efficient Prebiotic Synthesis of Cytosine and Uracil," ''Nature 375'' (1995), pp. 772–774</ref> [[Dosya:Adenine-3d.png|150px|thumb|right|Adenin]] Araştırmasına dayanarak yaşamın kökeninin dondurucu soğuğa ve patlayan meteoritlere ihtiyaç duyduğunu iddia etmiştir.<ref>J.L. Bada, C. Bigham, and S.L. Miller, "Impact Melting of Frozen Oceans on the Early Earth: Implications for the Origin of Life," ''Proceedings of the National Academy of Sciences'', USA 91 (February 1994), pp. 1248–1250</ref>. 1972 – 1997 arasında [[Antarktika]]’da buzda bırakılan [[amonyak]] ve [[siyanür]]ün yedi değişik [[amino asit]] ve 11 tip [[nükleobaz]] oluşturduğu bulunmuştur.<ref>{{Dergi kaynağı|last=Levy |first=M |coauthors=Miller SL, Brinton K, Bada JL. |year=2000 |month=June |title=Prebiotic synthesis of adenine and amino acids under Europa-like conditions. |journal=Icarus |volume=145 |issue=2 |pages=609–13 |pmid=11543508 |url=[http://www.ncbi.nlm.nih.gov/sites/entrez http://www.ncbi.nlm.nih.gov/sites/entrez] |accessdate= 2008-02-11 |quote= }}</ref> [[Hauke Twins]] ise donma koşullarında tek iplikli bir RNA zincirinin kalıp olarak kullanılarak 400 baz uzunluğunda yeni bir RNA moleküllünün oluştuğunu göstermiştir. Bu yeni RNA ipliği büyüdükçe kalıp molekülüne bağlanmaktadır.<ref>{{Dergi kaynağı|last=Trinks |first=Hauke |coauthors=Schröder, Wolfgang; Biebricher, Christof |year=2005 |month=October |title=Ice And The Origin Of Life |journal=Origins of Life and Evolution of the Biosphere |volume=35 |issue=5 |pages=429–445 |doi=10.1007 |url=[http://www.ingentaconnect.com/content/klu/orig/2005/00000035/00000005/00005009#aff_1 http://www.ingentaconnect.com/content/klu/orig/2005/00000035/00000005/00005009#aff_1] |accessdate= 2008-02-11 |quote= }}</ref> Bu kadar düşük sıcaklıkta bu tepkimelerin sıra dışı hızının açıklaması [[ötektik nokta|ötektik]] donmadır. Buz kristali oluşurken, saf halde kalır: yalnızca su molkülleri büyüyen kristale katılır, tuz veya siyanür gibi katışıklar ise dışlanır. Bu katışık maddeler buz içindeki mikroskopik sıvı ceplerde birikir ve bu birikme moleküllerin daha sık birbirleriyle çarpışmasına neden olur.<ref>
Yaşamın erken dönemde belirmesinin kanıtı Batı [[Grönland]]’daki [[Isua yeşiltaş kemeri|Isua]] süper kabuk kemerinde ve yakınındaki [[Akilia Adası]]’ndaki benzer oluşumlarda bulunmaktadır. Kaya oluşumlarına giren karbonun [[Δ¹³C|δ<sup>13</sup>C değeri]] yaklaşık -5'dir, oysa canlıların <sup>12</sup>C'yi tercihli kullanımı nedeniyle biokütlenin δ<sup>13</sup>C değeri -20 ile -30 arasındadır. Bu izotopik parmak izleri çökeltilerde saklanmıştır ve Mojzis bu tekniği kullanarak yeryüzünde yaşamın yaklaşık olarak 3.85 milyar yıl önce başlamış olduğunu kanıtlamıştır.<ref>Mojzis, S.J. et al (1996), "Evidence for life on earth before 3,800 million years ago", ''"Nature"'' 384 pp.55–59</ref> Lazcano ve Miller (1994) yaşamın evrimleşme hızının orta okyanustaki denizaltı sıcak su kaynakları ekseninde suyun devinimiyla belirlendiğini iddia etmektedir. Bir devinim 10 milyon yıl sürmektedir, böylece üretilen herhangi bir organik bileşik 300 °C’yi geçen sıcaklıklarla ya değişime uğramış ya da imha olmuştur. DNA ve proteinli, 100 kilobaz genomlu ilkel bir [[heterotrof]]tan 7000 genli flamentöz bir [[siyanobakteri]]ye evrimleşmesi için 7 milyon yıla ihtiyaç olduğunu tahmin edilmektedir.<ref>Lazcano A, and S.L. Miller (1994) "How long did it take for life to begin and evolve to cyanobacteria"" ''"Journal of Molecular Evolution" 39 pp.546–554</ref>
82. satır:
# ani şoklardan kaynaklanan organik sentezler
Bu kaynaklara dair son zamanlarda yapılan tahminlerde dünyanın erken dönemine ait atmosfer ortamında, 3,5 milyar yıldan önceki zamanda meydana gelen ağır bombardıman sonucu meydana gelen organik madde miktarının diğerleri ile kıyaslanınca çok daha fazla olduğu iddia edilmektedir.<ref>Chyba, Christopher and Sagan, Carl (1992), "Endogenous production, exogenous delivery and impact-shock synthesis of organic molecules: an inventory for the origins of life" (Nature 355, 125–132 ([[09 January]] [[1992]]))</ref>
==== Miller deneyleri (İlkel Çorba Kuramı) ====
{{Ayrıca bakınız|Miller deneyi}}
1953'te profesör [[Harold Urey]] ve asistanı [[Stanley Lloyd Miller]] bir deneyle, organik moleküllerin dünyanın oluşum döneminde inorganik maddelerden kendiliğinden oluşabileceğini gösterdi. Günümüzde çok ünlü olan bu deney temel organik [[monomer]]lerin oluşumunu sağlamak için ileri derecede indirgenmiş moleküllerden oluşmuş bir gaz karışımı - [[metan]], [[amonyak]] ve [[hidrojen]]- kullanmıştı.
Ancak Miller-Urey deneyindeki gaz karışımının dünyanın ilk dönemlerindeki atmosferi ne kadar yansıttığı tartışmalı bir konudur. Diğer daha az indirgenmiş gazlar daha düşük bir birikim ve çeşitlilik göstermektedir. Önceleri yaşam öncesi atmosferde önemli miktarda oksijen olduğu tahmin ediliyordu bu da organik moleküllerin oluşumunu engellerdi; ancak hâlen bunun öyle olmadığı konusunda fikir birliği vardır. Bakınız [[Oksijen Felaketi]].
97. satır:
[[Dosya:Blacksmoker in Atlantic Ocean.jpg|thumb|Derin deniz sıcak su kaynağı]]
Dünyada yaşamın kökenine dair derin deniz sıcak su kaynağı teorisi, gezegeni çevreleyen ay veya gezegenlerin çekim kuvveti gibi mekanizmalar nedeniyle ısınan, kimyasal açıdan zengin sıvıların deniz tabanından yükselmesiyle yaşamın başlamış olabileceğini iddia etmektedir. Sıcak su kaynağından gelen hidrojen sülfit ve hidrojen ile karbon dioksit gibi indirgenmiş gazlar ile uygun bir oksitleyici arasındaki [[redoks]] reaksiyonları (tepkimeleri) sonunda kimyasal enerji elde edilebilir.<ref>Bu teoriye göre Satürn'in ay Enseladus'ta hayat oluşmuş olabilir. Bkz.
==== Fox deneyleri ====
1950'lerde ve 1960'larda [[Sidney W. Fox]], dünyanın ilk oluşum zamanındaki muhtemel koşullar altında [[peptit]] yapılarının kendiliğinden oluşumu üzerinde çalıştı. Amino asitlerin kendiliğinden küçük peptitler oluşturabileceğini gösterdi. Bu amino asitler ve küçük peptitler mikroküreler olarak adlandırılan kapalı küresel yapılar oluşturmuş olabilirdi.<ref name="foxexp">
==== Eigen hipotezi ====
1970'lerin başında yaşamın kökeni sorunu için [[Max Planck Biyofizik Kimya Enstitüsü]]'nden (''Max Planck Institut für biophysikalische Chemie'') [[Manfred Eigen]] ve [[Peter Schuster]] konuya eğildiler. Yaşam öncesi çorbada moleküler kaos ve kendi kendini üreten [[hiper daire]] arasındaki geçiş süreçlerini incelediler.<ref>Manfred Eigen and Peter Schuster: The Hypercycle: A principle of natural self-organization, 1979, Springer ISBN 0-387-09293-5</ref>
Bir hiper dairede, [[bilgi]] bir depolama sistemi (muhtemelen [[RNA]]) bir enzim üretir, bu da başka bir bilgi sisteminin olşumunu katalizler, bu işlem birçok kere tekrarlandıktan sonra en sonuncu ürün ilk bilgi sisteminin oluşumunu sağlar. Matematiksel olarak hiper dairelerin, doğal seçim ekseninde bir çeşit Darwinci evrime uğrayan [[Quasispecies model|quasispecies]]'ler (Türkçede ''türümsü'' öneriliyor) meydana getirebileceğini göstermişlerdir. Hiper daire teorisine önemli bir destek, RNA’nın bazı durumlarda kendi kimyasal tepkimelerini katalizleyebilme yeteneğine sahip olan [[ribozim]]ler oluşturabilmesinin keşfedilmesiyle geldi.<ref name="eigen">
==== Wächtershäuser’ın hipotezi ====
{{Ayrıca bakınız|demir-kükürt kuramı}}
İçinden çıkılmaz bir soruna dönen polimerizasyon problemine getirilen yanıtlardan birisi ise 1980'lerde [[Günter Wächtershäuser]]’ın [[demir-kükürt kuramı]] oldu. Bu teoriye göre teorisyen (biyo)kimyasal patikaların yaşamın evriminin temeli olduğunu öne sürdü. Bugünün basit gaz bileşiklerinden organik yapı bloklarının sentezi için alternatif yollar sağlayan en eski reaksiyonlardan bugünün biyokimyasına kadar götüren tutarlı bir sistem sundu.
Dış enerji kaynaklarına (yıldırım veya mor ötesi ışınlara) ihtiyaç duyan klasik Miller deneylerinin aksine "Wächtershäuser sistemleri" kendi içinden enerji kaynaklarını içermektedir: [[demir]] [[sülfür]]leri ve diğer mineraller (örneğin pirit). Bu metal sülfürlerin [[redoks]] reaksiyonlarından ortaya çıkan enerji sadece organik moleküllerin sentezi için değil, aynı zamanda [[oligomer]]lerin ve [[polimer]]lerin sentezi için de müsaittir.
118. satır:
==== Radyoaktif sahil teorisi ====
[[Washington Üniversitesi]], Seattle'dan Zachary Adam<ref>Dartnell, Lewis "Life's a beach on planet Earth" in ''[[New Scientist]]'' [[12 January]] [[2008]]</ref> şimdikinden çok daha yakında olan bir aydan kaynaklanan gelgitlerin [[uranyum]]un radyoaktif taneciklerinin ve diğer radyoaktif elementlerin o zaman varolan kıyılarda suların üst seviyelerinde yoğunlaşmasına neden olabileceğini, bunların buralarda yaşamı oluşturan yapı blokları üretmiş olabileceğini iddia etmektedir. Astrobiyoloji dergisinin cilt 7 sayfa 852'deki bilgisayar modellemesine göre, benzer radyoaktif maddelerin [[Gabon]]'da [[Oklo]] uranyum maden yatağında belirlendiği gibi benzer şekilde kendi kendini sürdüren nükleer reaksiyonlar gösterebilmektedir.
Bu tip radyoaktif sahil kumu, sudaki [[asetonitril]]den [[amino asit]] ve [[şeker]] gibi organik moleküller üretmeye yetecek enerji sağlamaktadır. Aynı zamanda radyoaktif [[monazit]], kum tanecikleri arasındaki ortama çözünür [[fosfat]] salarak onun biyolojik olarak "erişilebilir" kılar. Böylece amino asitler, şekerler ve çözünür fosfatlar eş zamanlı olarak bu teoriye göre üretilebilirler. Radyoaktif [[aktinit]]ler organik-metalik komplekslerin (karmaşıkların) içinde yer almış olabilir. Bu kompleksler yaşam süreçlerinin erken katalizörleri olmuş olabilir.
Aberdeen Üniversitesi'nden John Parnell, böylesi bir sürecin ıslak kayalık herhangi bir gezegenin ilk dönemlerinde yaşamın potasının bir parçasını oluşturabileceğini düşünmektedir; yeter ki radyoaktif mineralleri yüzeye çıkaran kıtasal [[levha hareketleri]] sistemini üretecek kadar büyük olsun bu gezegen. Dünyanın ilk oluşum dönemlerinde gezegenin küçük "levhacıktan" oluştuğu düşünüldüğü için bu durum bu süreçler için uygun bir ortam mevcuttu.{{fact}}
124. satır:
==== Homokiralite ====
{{Ayrıca bakınız|Homokiralite}}
Kimyasal evrimdeki bazı süreçler [[homokiralite]]nin kaynağını oluşturduğu düşünülmelidir; örnek vermek gerekirse canlı organizmalarda tüm yapı blokları benzer özelliklere sahiptir: sol elli [[amino asit]]ler, sağ elli nükleik asit şekerleri [[riboz]] ve [[deoksiriboz]] ve kiral [[Fosfolipit#Fosfogliserit|fosfogliseritler]]. Kiral moleküller sentezlenebilir ancak bir kiral kaynak veya bir kiral katalist olmazsa iki [[enantiyomer]] eşit oranda oluşur. Buna [[rasemik karışım]] denir. Clark, homokiralitenin uzayda başlamış olabileceğini ileri sürmüştür, çünkü [[Murchison göktaşı]]ndaki amino asitler üzerinde yapılan araştırmalar, [[alanin|L-alaninin]] D formundan iki kat daha fazla ve [[glutamik asit|L-glutamik asidin]] de D formundan 3 kat daha sık bulunmuştur. Gezegenin oluşum döneminde etrafını saran halkanın içinde [[Polarizasyon|polarize ışığın]] bir enantiomeri yok edecek güce sahip olduğu öne sürülmektedir. Noyes<ref>Noyes, H. Pierre; Bonner, William A.; and Tomlin, J. A. (1977), "On the origin of biological chirality via natural beta-decay" (Origins of Life and Evolution of Biospheres, Volume 8, Number 1 / April, 1977)</ref> [[Beta bozunumu]]nun [[Rasemik karışım|rasemik bir karışımda]] D-[[lösin]]in parçaladığını ve dünyanın erken devrelerinde çokca bulunan [[carbon-14|<sup>14</sup>C]]’ün bunun nedeni olabileceğini gösterdi. Robert M. Hazen, değişik kiral kristal yüzeylerin makro moleküllere dönüşen kiral monomer birimlerinin olası yoğunlaşması ve biraraya gelmesi için kümeleşme ve sentez mekanları olabildiğini bildirmektedir.<ref>Hazen, Robert M (2005), "Genesis: the scientific quest for life's origin" (JosephHenry Books)</ref>. Bir kez oluştuktan sonra doğal seleksiyon kiralite lehine olacaktır.<ref>Clark, S. (1999), "Polarised starlight and the handedness of Life" (American Scientist 97, pp336–343)</ref> Şekerler sağ ellilik özelliği gösterirken amino asitler sol ellilik özelliği gösterdiğinden, göktaşlarında bulunan organik bileşiklerde yapılan çalışmalar kiralitenin abiyojenik sentezin bir karakteristiği olduğunu düşündürtmektedir.<ref>
==== Kendi kendine organize olma ve kopyalama ====
140. satır:
# Modern organizmalarda ([[DNA]] biçiminde) genetik bilginin ifadesi ve muhafazasında bir araç olarak sahip olduğu önemli roller;
# Dünyanın ilk oluşumundaki şartlara yakın şartlar altında onu oluşturan bileşiklerin (nükleotitlerin) kolayca kimyasal sentezinin olabilmesidir.
Diğerlerini kopyalayacak görece kısa RNA molekülleri laboratuvar ortamında üretilebilmiştir.<ref>W. K. Johnston, P. J. Unrau, M. S. Lawrence, M. E. Glasner and D. P. Bartel
Araştırmacılar [[sitozin]] ve [[urasil]]den nükleotidlerin abiyojenik sentezinin çok zor olduğunu dikkati çekmişlerdir.<ref>L. Orgel, The origin of life on earth. Scientific American. 271 (4) p. 81, 1994.</ref> Sitozin 100 °C'de 19 günlük, donmuş suda ise 17.000 senelik bir yarı ömre sahiptir.<ref>Matthew Levy and Stanley L. Miller, ''The stability of the RNA bases: Implications for the origin of life'', Proceedings of the National Academy of Science USA 95, 7933–7938 (1998)</ref> Larralde ve arkadaşları "ribozun genelde kabul görmüş prebiyotik sentezi olan formoz reaksiyonu, herhangi bir seçicilik olmaksızın pek çok şeker tipi üretmektedir" demektedir.<ref>Larralde R, Robertson M P, Miller S L. Proc Natl Acad Sci USA. 1995;92:8158–8160.</ref> ve şu sonuca varmaktadırlar: "sonuçlar ilk genetik materyalin omurgasının riboz ve diğer şekerleri, dengesiz yapılarından dolayı, içermediğini düşündürmekteir." RNA'daki riboz ve fosforik asidin ester bağı hidrolize olmaya eğilimli olarak bilinmektedir.<ref>Lindahl T. Nature (London). 1993;362:709–715.</ref>
Bu hipotezin biraz farklı bir biçimine göre, ilk kendi kendini üreten molekül [[Peptit Nükleik Asit|PNA]], [[TNA]] veya [[Gliserol Nükleik Asit|GNA]] gibi bir nükleik asit tipiydi, bu daha sonra RNA ile yer değiştirdi.<ref>Orgel, Leslie (Nov 2000). "A Simpler Nucleic Acid". Science 290 (5495): 1306–1307</ref><ref>Nelson, K.E., Levy, M., and Miller, S.L.
==== "Önce Metabolizma" modelleri: demir-kükürt kuramı ve diğerleri ====
158. satır:
Amfifililer, [[hidrofobik]] bir molekülün bir veya her iki ucunda [[hidrofilik]] bir başı olan yağlı bileşklerdir. Bazı amfifiler suda kendiliğinden zarlar oluşturmaya eğilimlidir. Küre şeklinde kapalı bir zar su içerir ve günümüzdeki hücre zarının hipotetik olarak öncüsüdür. Eğer bir protein gelip ana kabarcığın bütünlüğünü artırıyorsa, bu durum o kabarcığa bir üstünlük sağlamakta ve [[doğal seçilim]]in bekleme listesinde o en üst sıraya yerleştirilmiş olur. Kabarcıkların patlaması sonucunda deneyin sonuçlarını çevrelerine saçmaları ilkel bir üreme olarak düşünülebilir. Ortama yeterince doğru eleman dağıtıldığında ilk [[prokaryot]], [[ökaryot]] ve çok hücreli organizmalar yaşamaya başlamış olabilir.<ref>''"The Cell: Evolution of the First Organism"'' by Joseph Panno</ref>
Benzer şekilde, [[mikro küre]] olarak adlandırılan protein benzeri moleküllerden oluşturulan kabarcıklar, doğru şartlar altında kendiliklerinden oluşacaktır. Ancak hücre zarları muhtemelen amino asit bileşiklerinin öncülleri değildir, çünkü hücre zarları başlıca lipitlerden oluşur. (Abiyogenez ile ilişkili zar küre tipleri için bakınız [[protobiont]]lar, [[misel]], [[koaservat]].)
Fernando ve Rowe tarafından geliştirilen son bir model<ref>{{Web kaynağı| url = [http://www.cogs.susx.ac.uk/users/ctf20/dphil_2005/publications.htm http://www.cogs.susx.ac.uk/users/ctf20/dphil_2005/publications.htm] | başlık = www.cogs.susx.ac.uk/users/ctf20/dphil_2005/publications.htm<!--INSERT TITLE--> | erişimtarihi = 2007-07-10 }}</ref> enzimatik olmayan otokatalitik metabolizmaların proto-hücrelerin içine alınmasının, daha evvelki modellerin metabolizmasına has yan reaksiyon sorununun önünü almak için bir çözüm olmuş olabileceğini önermektedir.
167. satır:
=== Kil teorisi ===
[[Glasgow Üniversitesi]]'nden Dr [[A.Graham Cairns-Smith]] 1985’te [[kil]]e dayanarak yaşamın kökenini açıklayan bir model ortaya koydu ve [[Richard Dawkins]] de dahil olmak üzere başka birçok bilim insanı tarafından akla yatkın bir açıklama olarak kabul edildi.
'''Kil Teorisi''' karmaşık organik moleküllerin daha önceden var olan, inorganik bir kopyalama tabanı –çözelti içinde silikat kristalleri- üzerinden aşamalı olarak geliştiğini öne sürmektedir. Farklı tip kil kristal yüzeyleri organik moleküllere farklı seçici baskılar uygulayarak onların karmaşıklaşmasını sağlamış olabilir, belli bir aşamadan sonra bu moleküllerin kendilerin kopyalama yeteneği silikat “çıkış noktalarından” bağımsız olarak devam edebilir hale gelmiş olabilir.
176. satır:
=== Gold'un "Derin Sıcak Biyosfer Modeli" ===
1990'ların sonuna doğru [[nanob]] olarak adlandırılan, derin kayalarda bulunan, bakteriden daha küçük ama DNA içeren ipliksi yapılar keşfedildi. Bu keşif 1970'lerde [[Thomas Gold]] tarafından savunulan ve yaşamın dünyanın yüzeyinde değil kilometrelerce altında meydana geldiğini öne süren teori ile ilişkilendirildi <ref name="nanobe">
Günümüzde [[mikrop|mikrobiyal]] yaşamın Yeryüzünün sığ derinliklerinde (yüzeyden itibaren beş kilometre)<ref name="nanobe"/> başlıca aşırı şartlara dayanıklı [[arke]]lerden oluştuğu genel kabul görmüştür; [[bakteri]]ler yaşamak için yüzeye daha yakın ortamlarda yaşamaktadır. [[Güneş Sistemi]]miz içerisinde başka bir cismin yüzeyinin altında mikrobiyal yaşamın keşfinin bu teoriye inanılırlık sağlayacağı iddia edilmektedir. [[Thomas Gold]] organik bir madde birikintisi içinde gelişen yaşamın orada bulunan bütün besini tüketip yok olacağından dolayı, varlığını sürdürebilmesi için aynı zamanda derin, ulaşılamaz bir kaynaktan besin sızıntısı olması gerektiğini savunmuştur. Gold’un teorisine göre besin akışı Dünyanın mantosundan ilk başta varolan [[metan]] çıkışına bağlıdır. Derinlerde bulunan ve tortulardaki karbon bileşiklerinden uzakta olan mikropların besin temini için daha geleneksel açıklamalara ise, bu organizmaların su ve kayalardaki (indirgenmiş) demir bileşikleri arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan [[hidrojen]]den yararlandığıdır.
202. satır:
}}</ref>
Yakın bir tarihte Jason Dworkin tarafından düzenlenen bir deneyde, dünyadışı ortamın şartlarını taklit ederek, donmuş su, metanol, amonyak ve karbon monoksidi ultraviyole ışığına tabi tutulmuştur. Bu bileşim suya daldırıldığında, çok sayıda organik madde ortaya çıktı, bunlar kendi kendine organize olup kabarcıklar meydana getirdiler. Dworkin bu kabarcıkların hücre zarlarına benzediğini, yaşamın kimyasının içine alan ve onu yoğunlaştıran, onu dış dünyadan ayıran bir duvar oluşturduğunu düşünmektedir.
Bu deneylerde üretilen kabarcıklar 10 ila 40 mikrometre veya yaklaşık alyuvar boyutunda idi. Dikkat çekici bir biçimde kabarcıklar ultraviyole ışığına tutulduğunda floresan ışıma gösteriyordu. Ultraviyoleyi emmesi ve onu bu yolla görünebilir ışığa çevirmesi ilkel hücreye enerji sağlamanın yollarından biri olarak düşünüldü. Eğer bu tip kabarcıklar yaşamın kökeni için bir rol oynadıysa, floresans ilkel fotosentez için bir öncü olmuş olabilirdi. Bu tip bir floresan ışıma aynı zamanda UV radyasyonu tarafından meydana getirilebilecek herhangi bir zararı da güneş koruma etkeni gibi işlev görerek ortadan kaldırmış olabilir. Böylesi bir koruma işlevi ilkel dünyada yaşam için hayati önem taşımış olmalıdır, çünkü güneşin en zararlı ultraviyole ışınlarını kesen ozon tabakası, fotosenteze bağlı yaşam oksijen üretmeye başlayıncaya kadar oluşamamıştır.<ref>
=== Lipit Dünyası ===
213. satır:
=== Polisiklik Aromatik Hidrokarbon Dünyası ===
Karmaşık moleküllerin diğer kaynakları öne sürülmüştür, Dünya dışı yıldız sistemleri ve yıldızlararası kaynaklar dahil olmak üzere. Mesela, tayf çözümlemelerinden, organik moleküllerin kuyruklu yıldızlarda ve göktaşlarında bulunduğu bilinmektedir. 2004’te bir grup araştırmacı bir nebulada [[polisiklik aromatik hidrokarbon]]ların izini belirledi.<ref>
=== Çoklu başlangıç ===
Dünyanın tarihinin başlarında farklı [[yaşam]] biçimleri yaklaşık eş zamanlı olarak belirmiş olabilir.<ref>''
<blockquote>İlk organizmalar karbon dioksit sabitleyerek oksalik ve diğer dikarboksilik asitleri oluşturan, kendini kopyalayan demir zengini killerdi. Bu kendini kopyalayan kil sistemi ve onların metabolik fenotipi daha sonra sıcak su kaynaklarının kükürt zengini bölgelerine evrimleşerek azot sabitleme yeteneğini kazandı. Bu evrimleşen sisteme en sonunda fosfat katılması, nükleotit ve fosfolipitlerin sentezine olanak sağladı. Eğer biyo-sentez biopoezin evrelerini tekrarlıyorsa o zaman amino asitlerin sentezi pürin ve pirimidin bazlarının sentezinden önce gelmiştir. Amino asit tiyoesterlerinin polipeptitlere polimerizasyonu da, amino asit esterlerinin polinükleotitler tarafından yönlendirilmiş polimerizasyonundan önce meydana gelmiştir.</blockquote>
270. satır:
}}
* Morowitz, Harold J. (1992) "Beginnings of Cellular Life: Metabolism Recapitulates Biogenesis". Yale University Press. ISBN 0-300-05483-1
*
*
* {{Kitap kaynağı|
last=Luisi|
295. satır:
== Ek okuma ==
* Buehler, Lukas K. (2000–2005) ''The physico-chemical basis of life'', [http://www.whatislife.com/about.html http://www.whatislife.com/about.html] accessed [[27 October]] [[2005]].
* Pitsch, S. Krishnamurthy, R. Arrhenius, G. (2000). Concentration of simple aldehydes by sulfite-containing double-layer hydroxide minerals: implications for biopoesis. ''
* Hartman, H. (1998). Photosynthesis and the origin of life. ''
* ''Things Come to Life'' by Henry Harris (2002) ISBN 0-19-851538-3
* Arrhenius, G. Sales, B. Mojzsis, S. Lee, T. (1997). Entropy and charge in molecular evolution — the case of phosphate. ''
* NASA Astrobiology Institute:
* NASA Specialized Center of Research and Training in Exobiology:
* [http://web.snauka.ru/en/issues/2013/12/30018 Zlobin, A.E. (2013). Tunguska similar impacts and origin of life. ''Modern scientific researches and innovations''. No.12]
|