Tartışma:Resneli Niyazi Bey: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Kibele (mesaj | katkılar)
k Ykanarya tarafından yapılan değişiklikler geri alınarak, Kibele tarafından değiştirilmiş önceki sürüm geri getirildi.
Ykanarya (mesaj | katkılar)
Doğruları kaynak göstererek açıkladım.Diğer arkadaş gibi sübjektif olmadım.
1. satır:
Arnavut asıllı olan Resneli Niyazi, II. Meşrutiyet'in ilanında ön safta yer almış, Kanun-i Esasi'nin yeniden yürürlüğe girmesinde de etkili olmuştur. Fakat tüm bu önemli rollerde bulunmasına rağmen devletin yüksek makamlarını, koltuklarını işgal suretiyle almayı aklına bile getirmeden "vatana hizmet sadece hizmet maksadıyla olur" diyerek Balkan Savaşı'na katılmış ve bu savaşta hayatını kaybetmiştir.
{{tartışma}}
(Tanıtım Yazısından)<ref group=KİTAP>{{kitap kaynağı|soyadı=SARAÇOĞLU|ad=AHMET CEMALETTİN|yıl=2006|yayıncı=ŞEMA YAYINEVİ|yer=İSTANBUL|sayfalar=TANITIM YAZISI}}</ref>'''Kalın metin'''[[Kullanıcı:Ykanarya|Ykanarya]] ([[Kullanıcı mesaj:Ykanarya|mesaj]]) 16:42, 19 Aralık 2013 (UTC)
* eklediğiniz metin uygun bir dilde olmadığı için çıkarıldı. bilgileri kaynak göstererek ve ansiklopedik bir dille eklemenizi öneririm. --[[Kullanıcı:Kibele|kibele]] 20:24, 15 Kasım 2006 (UTC)
 
== Vatan Fedaisi ==
* Sayin kullanici Senol, iddialarinizi anamaddeden asagiya tasidim, lutfen asagidaki iddialarinizi kaynaklarla destekleyiniz ve metninizi ansiklopedik bir ifade ile belirtiniz. Eger maddenin su hali ile ilgili tarafli veya yanlis oldugunu dusundugunuz seyler varsa lutfen somut ve analitik bir uslupla madde uzerinde tartisalim. --[[Kullanıcı:BullsEye|BullsEye]] 22:22, 17 Kasım 2006 (UTC)
 
Resneli Niyazi Bey'in Özellikleri:
== Kullanici Senol'un iddialari ==
1) Vatan Fedaisi
2) Kahraman-ı Hürriyet
3) Atatürk'ün "O Benim Ağabeyimdir" dediği kişi
4) Efsane Komutan
5) Geyiği olması
6) 1897 Yunan Savaşında büyük başarılar kazanması
7) 31 Mart Olayını bastırmada etkin rol alması
8) Her zaman en önde korkusuz ve cesurca savaşması
9) Makedonya dağlarında teröristlerle göğüs göğüse savaşıp onları avlaması.[[Kullanıcı:Ykanarya|Ykanarya]] ([[Kullanıcı mesaj:Ykanarya|mesaj]]) 19:12, 19 Aralık 2013 (UTC)<ref><ref name=Kitaplar,Dergiler,Yayınlar>{{haber kaynağı}}</ref> </ref>
 
== Kahraman-ı Hürriyet ==
Niyazi bey,yalancı hürriyet kahramanıdır Resne ve civarında zorla insanları sindirmiş ve Abdülhamiti devirmek için civardaki insanları zorla Manastır dan trene bindirerek İstanbul a göndermiştir..Özellikle Resnede büyük dedemin karşı gelmesine rağmen (Niyazi beyin emri ile ) atlar önünde koşturularak Manastıra kadar sürülmüş ve zorla trene bindirilmiştir.Dedem bunların yüzüne sizler JÖNlersiz,padişahı devirmek neyinize,demiştir..Tüm hayvanatını Resnede bırakmak zorunda kalmış ve istanbula gelmek zorunda bırakılmıştır.Zorla Halk Hürriyet kahramanı olunmaz zülümkar olan hangi hürriyetin kahramanı olabilir.Fransa nın jönleri Milleti sonunda 1. dünya savaşına sokmuşlar ve hürriyetimiz için Türkiyemizi kuran Gazi Mustafa Kemal in kükremesini ve milyon şehitler vermek zorunda kalmışız.Hürriyeti ve halkını seven birinin ve etrafındakilerinin yaptıkları kurcalanırsa Hain likle bile suçlanabilir.Büyük dedemi isyanına zorla alet eden bu insanı ALLAH a havale ediyorum.
 
'''''Kalın metin'''''Kahraman-ı Hürriyet Resneli Niyazi Bey,tam bir Osmanlı vatanseveridir.Meşrutiyet'in iki sembol isminden birisidir.<ref name="RUMELİ'YE ELVEDA" group=KİTAP>{{kitap kaynağı|soyadı=AKYOL|ad=TAHA|başlık=RUMELİ'YE ELVEDA|yıl=2013|yayıncı=DOĞAN KİTAP|yer=İSTANBUL|sayfalar=101,102}}</ref>
 
== Resneli Niyazi Bey'in Eşine Mektubu ==
[[Kullanıcı:Şenol|Şenol]]şenol[[Kullanıcı:Şenol|Şenol]] 22:08, 17 Kasım 2006 (UTC)
Yukarıda anlattıklarım canlı şahitlerden olan büyük dedem Şabadin Hacigora (şabo ağa) `nın sözleridir,kabri Eyüp te bulunmakta ve yüz yaşından fazla yaşamıştır.Dedemin ve babam, Kenan Tezcan (hacigora) anlattıkları yani yaşayan şahitlerinin sözleridir.Ayrıca osmanlının zor döneminde kendine saray yaptıracak(Resnede) kadar müsrif birisi ve yaşadığı çevreye zülmeden birisi nasıl olurda hürriyet kahramanı olur....
tezcanyapi@gmail.com
 
<ref name="Bir Devrimcinin Aşk Mektubu" group=WEB>{{web kaynağı|url=www.timeturk.com/Mustafa-Armagan-Bir-devrimcinin-ask-mektubu-4284-yazisi.html}}</ref>
Şenol
 
'''Resneli Niyazi Bey'in Eşine Mektubu'''
 
Ahmet Niyazi Bey 1873 yılında bugün Makedonya sınırları içerisinde kalan Manastır ili yakınlarındaki Resne kasabasında doğmuştur. Bu nedenle Resneli Niyazi Bey olarak anılır. İttihat ve Terakki'nin önde gelen isimlerinden olup II. Meşrutiyet'in ilanına yol açan ayaklanmanın lideri olarak ve 1903 deki Türk Yunan savaşındaki başarılarından dolayı ün yaptı. [II. Abdülhamit]]’in Meşrutiyeti ilan etmek zorunda kalmasından sonra döndüğü Selanik’te “Hürriyet kahramanı” olarak karşılandı. 17 Nisan 1913'te Arnavutluk'un Avlonya limanında İstanbul'a gitmek üzereyken koruması tarafından öldürüldü. Hem Meşrutiyet hem de 31 Mart sırasında İstanbul’a gelen kuvvetlerin içerisinde Niyazi Bey en önde gidenler arasındaydı. Başındaki şapkanın üzerinde “Vatan Fedaisi” yazmaktaydı. Türk Yunan savasında gösterdiği başarı ve esir aldığı Rum askerlerinden dolayı Kendisine Padişah yaverliği ünvanı verilmek istenmiş ancak kendisi ,kazaskerin 13 yaşındaki oğluna da aynı ünvan verilmesi üzerine bunu reddetmiştir. . 1913 yılı Nisan ayının 29’unda, yani 95 yıl önce Arnavutluk’un Avlonya limanına 8 kişi geldi. Sivil giyimliydiler. İstanbul’a kalkacak vapuru bekliyorlardı. İçlerinden biri bilet almaya gitmişti. Tam bu sırada üç el silah patladığı duyuldu. İki kişi yere yuvarlandı. Birkaç el daha ateş edildiği görüldü. Herkes kaçışmıştı. Orada bulunanlar, kırçıllı bir paltonun içindeki sivil giyimli şahsı zar zor tanıdılar. Bu, Resneli Niyazi Bey idi. Öldürülme sebebi karanlıkta kalması ve en kendi koruması tarafından vurulması nedeniyle "Ne Şehittir Ne de Gazi, Pisi Pisine Gitti Niyazi" deyimi Türk milletinin hafızasına kazınmıştır ve Resneli Niyazi Bey adında Şişli Fulyada bir okul açtırmıştır Resneli Niyazi Bey'in 1908 Devrimi öncesi dağa çıkmadan eşine yazdığı mektup şöyledir;
“İki gözüm!
Sana pek kıymetli bir yadigârım olmak üzere gönderdiğim şu vedâ mektubumu gayet soğukkanlılıkla sevine sevine oku! Ve okudukça sevincini ilan et!
Sakın ağlama! Hatta hiç sıkılma! Beni Allah'a emanet et, bilakis iftihar et! Sen bahtiyarsın! Zira dünyanın en muhterem bir kadını sen olacaksın! Bunun için gayet serinkanlılıkla oku.
Ruhum, sakın asla vicdanen müteessir olma ki, benim zevcem olduğunu cihana bildiresin! Ve bir fevkalade gayret göstermeyi herhalde arzu ederseniz hakkımı helal ederim.
Sakın hatırına başka bir şey getirme! Bildiğinden ziyade seni severim. Ve senin ismet ve namusunu düşünerek şu fedakârlığı göze aldım.
Ecdadımızın mübarek kanlarıyla yoğrulup zapt edilmiş olan mukaddes vatanımız, vatan hissinden mahrum olan alçakların […] hıyaneti eseri [olarak] bugün yaralı bir arslan gibi çırpınıyor. Eğer yarası sarılmazsa elden de gidiyor. Vatan elden gidince namuslarımızı […] ve şimdi Girit'te gözümüz önünde olduğu gibi onlar […] özerklik için çalıştıkça kıymetli namusumuz da yabancıların saldırısına ve zulme uğrayacaktır. Şu fani dünyada ölüme mahkûm olan insanların mukaddes vatanımızın uğradığı şu felakete herkes gibi seyirci olarak yaşamayı pek hakir gördüm.
Bizi bu vatan besledi, büyüttü. Vatan olmasa biz de yokuz demektir. “Hubbu'l-vatan mine'l-iman” [Vatan sevgisi imandandır] buyrulmuştur.
Gerçi seni çok severim [fakat] toprak ve vatanımızı dünyada her şeyden ziyade severim. Ne yarar, her bir şey yine onların varlığıyla kâimdir. Bunlar için istibdad hükümeti idaresi kötülükleriyle zaten uyuşmuş olan vicdan sahiplerini gayrete getirmek, bu güzel sebeple gayrete getirerek kurbanlık hale gelmiş olan vatanımızı düşmanların saldırısından kurtarmak üzere mavzer tüfekleriyle silahlı iki yüz fedaiyle dağa çıktım (işte şimdi telaş etme).
On günden beri gördüğün telaş buydu. Sen! Sakın ümidini kesme, elveda bile etmem. Çünkü ben Rabbimin yardımına ve Hazret-i Peygamber'in ruhaniyetine dayanarak vatan için fedai çıktım. Merak etme! Dediğim gibi inşaallah yakında İstanbul'da seni kucaklayacağım.
Sana şimdilik daha otuz lira gönderiyorum.
Ben senin ismet ve namusundan her suretle eminim, ve vicdanen rahatım. Sakın ha beni üzme. Seni Cenab-ı Hakk'a emanet ederim gözüm.
Bâki: Ya ölüm ya vatanın kurtuluşu.
Vatan fedaisi Kolağası zevceniz
20 Haziran 324 (3 Temmuz 1908)
Kaynak: http://www.timeturk.com/Mustafa-Armagan-Bir-devrimcinin-ask-mektubu-4284-yazisi.html [[Kullanıcı:Ykanarya|Ykanarya]] ([[Kullanıcı mesaj:Ykanarya|mesaj]]) 13:25, 23 Aralık 2013 (UTC)
 
Makedonya dağlarında bir 'Hürriyet Kahramanı' Resneli Niyazi Bey
 
 
1908 yılında; Padişah II. Abdülhamit’e ‘Meşrutiyet’i ilân ettirmek üzere isyan ederek, birliği ile Makedonya dağlarına çıkan, hürriyet kahramanı Osmanlı zabiti Resneli Niyazi Bey’in, son bulunan belgelerde 1911 yılında; Padişah V. Mehmet Reşat’ın İstanbul’dan Bursa’ya yapacağı ziyareti organize etmek üzere kentimize geldiği ortaya çıktı. Yeşil Bursa Dergisi’nin 3. sayısında Araştırmac-Yazar Hüseyin Genç tarafından Resneli Niyazi Bey ile ilgili hazırlanan yazı ilginç yaşamını gözler önüne seriyor.
 
26 Temmuz 2013 Cuma 15:09
 
Katıldığımız Balkan gezisinde Üsküp’e giderken yol üzerinde bulunan bir kasabanın girişinde, gördüklerimizden ve bildiklerimizden çok farklı büyükçe ve gösterişli bir bina dikkatimizi çekti. Otobüsü durdurup aşağı inerek fotoğraflar çektik ve geniş bir avlu içindeki bu yapı hakkında bilgi aldık. Kasabanın adı Resne idi. Meğer bu konak; II. Abdülhamit’e ‘meşrutuyeti’ zorla kabul ettirmek üzere 1908 yılında etrafına topladığı asker ve gönüllülerle dağa çıkan, ‘hürriyet kahramanı’ olarak bilinen Resneli Niyazi Bey’e aitmiş. Kasabanın çevresindeki dağlar ormanlarla kaplı.
 
 
Yerleşim yerinin yakınları ise elma bahçeleri ile dolu. Bu şirin kasabanın nüfusunun 18 bin dolayında olduğunu öğrendik. Bu nüfusun 5 bin kadarı Türk ve Arnavut Müslümanlar’dan oluşuyor. Az da olsa, bu çevrede Alevi- Bektaşi inancını sürdürenlerin de yaşadığı söyleniyor. Niyazi Bey adıyla ve yaptıklarıyla burada bir efsane.
 
 
•DOĞUMU VE YAŞAMI İLE İLGİLİ BİLGİLER
 
Resneli Ahmet Niyazi Bey ile ilgili edindiğim bilgiler özetle şöyle:
 
1873 yılında Arnavut Abdullah Ağa’nın oğlu olarak Resne’de dünyaya geldi. Alevi-Bektaşi inancına sahip bir ailenin çocuğudur. İlk mektebi ve Rüştüye’yi bitirdikten sonra, o da Mustafa Kemal gibi Manastır Askeri İdadisi’nde (lise) okudu. Daha sonra İstanbul Harbiye mektebini bitirip subay oldu. 1896’da 24 yaşındayken Makedonya’daki III. Ordu’da piyade mülazımı (teğmen) olarak göreve başladı.
 
 
 
 
1897’deki Türk – Yunan Savaşı’nda büyük kahramanlıklar gösterdi. Elinde kılıcı ile birliğinin en önünde savaştı. Binlerce Yunan askerini esir aldı. Daha sonra esir aldığı Yunan askerleri ile birlikte İstanbul’a gönderildi. Padişah II. Abdülhamit’in huzuruna çıkmadan önce rütbesi ‘mülazım-ı saniliğe’ (üsteğmen) yükseltildi. Taltif edildi. Oysa daha orduya yeni katılmıştı, rütbesinde altı ayını bile doldurmamıştı. Bunun ardından kendisine ‘padişah yaverliği’ unvanı verilmek istendi. Ancak ‘Kazasker’in 13 yaşındaki oğluna da aynı unvan verilmesi üzerine bu teklifi reddetmiştir. Padişah yaverliğini kabul etmeyince, tekrar cepheye dönmek istedi. Ancak Resne’de anbar memurluğu gibi pasif bir göreve atandı.
 
 
1903 yılına dek bu görevde kaldı. Sonra Bulgar, Makedon ve Sırp komitacılara karşı mücadele etmek üzere görevlendirildi. Başarılarından dolayı kolağası (yüzbaşı) rütbesine yükseltildi. Ardından ‘İttihat ve Terakki’ye katıldı. Kısa sürede İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen kişileri arasına girdi.
 
Üsküp’ten, Harbiye’yi birlikte okudukları arkadaşlarından birkaçı, o yıllarda Osmanlı’nın Paris Büyükelçiliği’nde görevlendirilmişlerdi. Bir gün oradan gönderdikleri mektubun içine, elçilik önünde çektirdikleri bir de resim koyarlar ve kendisine hitaben: “ Sen orada otur. Bak biz buralarda nasıl yaşıyoruz? Neler yapıyoruz” diye yazarlar.
 
Niyazi Bey buna sinirlenir ve Resne’de; o resimde görünen binanın aynısını yaptırarak burada yaşamaya başlar. Köşk halen sapasağlam yerinde duruyor.
 
• DAĞA ÇIKMASI VE GELİŞEN OLAYLAR
 
1908 yılına gelindiğinde Avrupa’nın büyük ülkeleri ve özellikle de İngiltere ile Rusya, II. Abdülhamit’e baskı yaparak Makedonya’ya bağımsızlık verilmesini istiyorlardı. O yıllarda bir de, Makedonya dağlarında ve Rodoplar’da Bulgar, Makedon ve Yunan çeteleri türemişti. Bunlara halk arasında ‘komitacılar’ deniyordu. Bunlar birçok yerde sabotajlar düzenliyorlar. Türk köylerine ani baskınlar yapıyorlardı. Selanik’te tren istasyonuna, postaneye, Osmanlı bankasına ve limandaki gemilere bomba atmışlardı.
 
 
Amaçları Osmanlı Devleti’ni yıpratarak bağımsızlıklarını elde etmekti. (Günümüzde bunların Makedonya’nın birçok yerine heykelleri dikilmiş.) Abdülhamit bunlara karşı sessiz kalıyor. Sesini çıkaranlara da baskı uyguluyordu. Genç subaylar bu durumdan rahatsızdı. İmparatorluktan bir parça daha kopmasını istemiyorlardı. Vatanın bütünlüğü tehlikedeydi. Selanik’teki Masonlar ve Sabataylar da ‘hürriyet-meşrutiyet’ hareketini destekliyorlardı. Aynı şekilde Aleviler ve Bektaşiler de Genç Türkler’in yanında yer almışlardır. Bunların başında Resneli Niyazi Bey geliyordu. İşte Avrupa ülkelerinin Osmanlı’nın iç işlerine karışmasını ve Makedonya’nın elden çıkmasını önlemek ve Abdülhamit’in baskılarını hafifletmek üzere genç subaylar buna bir çözüm bulma arayışına girdiler.
 
 
Bunların arasından Resneli Niyazi Bey; memleketi Makedonya’ya bağımsızlık verilmesini önlemek ve Abdülhamit’e ‘meşrutiyeti’ zorla kabul ettirmek üzere bir kısım askerler ve etrafına topladığı gönüllülerle birlikte toplam 150 kadar kişiyle isyan ederek Ohri yakınlarındaki dağa çıktı. Resne Belediye başkanı Hoca Cemal, vergi katibi Tahsin, Polis Komiseri Tahir ve Mülazım Yusuf Efendi gibi kimseler de yanındaydı. Hatta gönüllü Bulgar ve Sırplar da vardı aralarında. Bir gün dağda gezerken dişi bir geyik kendilerine yol gösterip ormandan çıkmalarını sağladı. Sonrasında Niyazi Bey bu geyiği yanından ayırmadı. Çarpışmalarda bile adamlarının arasında geziniyordu. Manastır’ı ele geçirirken bile bu geyik onun yanı başındaydı.
 
 
Bilindiği üzere Alevi-Bektaşi inancına göre; aslan gücü ve kahramanlığı temsil eder. Geyik ise; masumiyetin ve sadakatin göstergesidir. O nedenle bu geyiğin de bir ulviyet taşıdığı düşünülüyordu!. ‘Geyik muhabbeti’ deyimi onun bu geyiğine fazla düşkün olmasından ve o zamanlar her tarafta bu konunun konuşulmasından dolayı söylenmiştir. (Geyikli Baba’nın, geyiği ile birlikte Bursa’nın fethine katılması ile benzerlik gösteriyor!) Niyazi Bey dağa giderken, kışladan adam başına iki tüfek ile bol cephane, ordunun kasasından da 550 altın almış ve ‘parası sonra devlete ödenecek’ diye bir yazı bırakmıştır. Halktan da bir miktar para ve altın topladığı ifade edilir.
 
 
Niyazi Bey’in ardından Eyüp Sabri Bey (sonradan Erzurum milletvekili) Ohri’de 900 mavzer ve 96 sandık cephane ile dağa çıktı. Daha başka kumandanlar da isyana destek verdiler. Gerebeneli Bekir Bey’in isyanını, Serez ve Firzovik başkaldırıları izledi. Abdülhamit önce olaya itidalli yaklaştı. Sonra yakalanmaları için gerekenlerin yapılması emrini verdi. Bu arada Kolordu komutanı Şemsi Paşa, Mülazım Atıf Bey tarafından Manastır’ın ortasında güpegündüz öldürüldü. Yerine Tatar Osman Paşa getirildi ancak bu da Niyazi Bey’in ve Eyüp Sabri Bey’in müşterek güçleri tarafından kaçırılarak dağa kaldırılır. Bunun üzerine Avlonyalı Ferit Paşa’nın sadrazamlık görevine de son verildi. Yerine Sait Paşa getirildi.
 
 
Olaylar birbirini kovaladı. Bu arada Enver Bey (Paşa) Selanik yakınlarında isyana katıldı. Ertesi gün Selanik Hükümet Konağı İttihatçılar tarafından basıldı. Olayların daha da büyümesinden çekinen II. Abdülhamit; aynı gün, yani 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyeti kabul etmek zorunda kaldı.
 
•MEŞRUTİYETİN KABUL ETTİRİLMESİNDEN SONRA NELER OLDU?
 
Niyazi Bey Selanik’e döndüğünde ‘hürriyet kahramanı’ olarak karşılandı. Meşrutiyet’in ilan edilmesini sağlayan isyanın lideri oydu. Herkes ona sevgi gösterisinde bulundu. Şapkasının önünde ‘vatan fedaisi’ yazıyordu. Cesur ve atılgan bir kişiliğe sahipti. Güney Makedonya ve Manastır çevrelerinde sevilip sayılan ve tanınan biriydi.
 
Meşrutiyet’in ilanından beş ay sonra ‘Meclis-i Mebusan’ açıldı. Kısa süre sonra ‘Ahrar’ adıyla bir muhalif grup oluştu. Bunlar genelde mutaasıp ve muhafazakar görüşte kimselerdi. Kendilerini destekleyenler arasında Volkan Gazetesi sahibi ve Nakşibendi Şeyhi Derviş Vahdeti ile başyazar Hasan Fehmi de vardı. İttihat ve Terakki taraftarlarına cephe aldılar. Gazetelerinde bu ‘Cemiyet’ aleyhinde yazılar yayınladılar. Halk arasında menfi propoganda yaptılar. Dini kullanarak halkı isyan çıkarmaya kışkırttılar. İrticai hareketler her tarafa yayılma eğilimi göstermeye başladı. 8 nisan 1909 günü Gazeteci Hasan Fehmi, Galata köprüsü üzerinde vuruldu. Muhalifler bunu bahane ederek olayları daha da körüklediler. Sokaklara, meydanlara dökülerek gösteriler yaptılar. ‘İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti’ üyeleri olayları körüklüyordu. Olaylar sırasında Said-i Kürdi (Nursi) de İstanbul’da bulunuyordu.
 
 
O da ‘İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti’ne mensuptu. Ancak kendisinin isyancılara; ‘itidal’ tavsiye ettiği söylenir. (Nitekim, yaşanan olaylardan dolayı yargılandığı ‘örfi idare mahkemesi’ndeki davadan beraat etmiştir.) Cemiyet; olanlara temkinli yaklaşıyor, zira Selanik’ten getirilen ‘avcı taburlarına’ güvenleri tamdı. Şeriat yanlılarının yaptıkları gösterileri pek önemsemediler. Abdülhamit ve şeriat heveslileri ordu içinde, gizli gizli taraftar topluyorlardı. Bunda başarılı da oldular. Ardından büyük bir harekat için düğmeye basıldı.
 
Şeriatçılar ve alaylı subaylar İstanbul’da ’31 Mart Vak’ası’(13 Nisan 1909) denilen bir isyan hareketini ateşlediler. Önce ‘Mecli-i Mebusan’ın kapısına dayandılar. ‘Şeriat istiyoruz’ diye bağırdılar. Etrafa saldırıp, her şeyi, her yeri yıkıp döktüler. Sağa sola ateş açtılar. Mektepli genç subayları, mebusları ve gazetecileri öldürdüler. İttihat ve Terakki’nin ileri gelenlerine saldırdılar. Onların kellelerini istediler. Alaylı askerlerin nümayişlerinin ardı arkası kesilmiyordu. Sokaklarda insanlar boğazlanıyordu. Olaylar çığırından çıkarak büyük bir isyana dönüştü.
 
İsyan Selanik’te duyulunca Mahmut Şevket Paşa kumandanlığında ‘Hareket Ordusu’ adıyla anılan kuvvetler İstanbul’a doğru yola çıktı. Önde gelen subaylar ‘İttihatçılar’dan seçilmişti. Bu ordunun kurmay başkanı M. Kemal’di. Resneli Niyazi Bey’de bu kuvvetler içinde görev almıştı. Manastır taraflarından topladığı Alevi- Bektaşi inançlı gönüllülerle bu orduya katılmıştı. Hareket ordusu 24 Nisan günü İstanbul’a girdi. Yer yer sokak çatışmaları yaşandıysa da, kısa sürede vaziyete hakim olundu.
 
 
Yıldız Sarayı kuşatıldı. İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelenleri, Hareket Ordusu kumandanları ile Hükümet yetkilileri Yeşilköy’de bir araya geldiler. Abdülhamit tahttan indirildi. Yerine Mehmet Reşat padişah oldu. Abdülhamit Selanik’e sürgüne gönderildi. (1909)
 
31 Mart gerici ayaklanması, alaylı subaylarla, mektepli subayların mücadelesine sahne olmuştur. İsyanı bastıran subaylara ‘Halaskaran-ı Zabitan’ denmiştir. İsyanın bastırılmasından sonra bir kez daha ordudan ayrılan Niyazi Bey, Resne’nin imarı ve halkın eğitim-öğretimi ile ilgilendi. 1910 yılında; doğruluğunu ‘İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne de tasdik ettirdiği hatıralarını yayınladı.
 
•DİĞER HİZMETLERİ VE ÖLDÜRÜLMESİ
 
Niyazi Bey’in eşinin adı Feride idi. Bundan Mithat ve Saim adlarında iki oğlu olmuştur. Torunu Ahmet Resnelioğlu’nun, Babaannesi Feride Hanım’dan naklen anlattığına göre; Niyazi Bey, beş yıllık evlilikleri süresince görevi nedeniyle kendisi ve çocuklarıyla pek bir arada olamamıştır.
 
1912 ve 1913’teki I. ve ve II. Balkan Savaşları’nda Makedonya ile birlikte Balkan ülkelerinin tamamı elimizden çıktı. Niyazi Bey Balkan Savaşları’nda da görev yapmıştır. Ülkesini, koruyup kollamak için canla başla savaştı. Lakin Balkanlar tamamen elimizden çıkması önlenemedi. Hele Tahsin Paşa tek kurşun bile atmadan 35 000 askeri ile birlikte Selanik’i Yunan kuvvetlerine teslim etti.
 
Niyazi Bey memleketi Makedonya elden çıkınca; İttihat ve Terakki’nin de davetiyle İstanbul’a gitmek üzere Arnavutluk’un Avlonya limanına gider. İttihat ve Terakki’nin bir adamı ona muhafızlık edip, korumalık yapacaktı. Ancak 8 kişi ile birlikte vapur beklerken, üç el ateş edilerek öldürüldü.(1913) Kırçıllı paltosu içinde yere düşen kişinin, Niyazi Bey olduğu zar zor anlaşıldı. Kimilerine göre Viyosa Geçidi’nde Arnavut çeteciler tarafından katledilmiştir. Kimilerine göre ise; Enver Paşa tarafından öldürtülmüştür.
 
 
Kendisini öldürtenlerin arasında Arnavutluk’un bağımsızlığı için mücadele eden Esat Toptani ve İsmail Kemal gibi kimselerin adları da geçer. Velhasılı ‘kim vurduya’ gitti. Mezarı Avlonya’dadır. Buraya bir heykeli dikilmiştir. ‘Ne şehit oldu ne gazi, pisipisine gitti Niyazi” deyimi onun öldürülmesi üzerine söylenmiştir. Öldürüldüğünden iki ay kadar sonra küçük oğlu Saim dünyaya geldi.
 
Hiçbir makam ve rütbe uğrunda koşan bir adam değildi. İnsanlara ve devlete hizmet etmekten hiçbir zaman geri durmadı. Yüreği vatan ve millet sevgisi ile dolu bir kimseydi. Kendinden çok vatanını ve milletini düşünürdü!. Halk kendisini çok seviyordu.
 
Torunu Ahmet Resnelioğlu, Avlonya’daki naaşını İstanbul’a getirip ‘Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ndeki diğer hürriyet şehitlerinin yanına defnetmek için birkaç kez resmi makamlara başvuruda bulunmuş ancak bir sonuç alamamıştır.
 
 
Hüseyin GENÇ / Yeşil Bursa Dergisi
 
<ref name="YEŞİL BURSA" group=DERGİ>{{dergi kaynağı|soyadı=GENÇ|ad=HÜSEYİN|dergi=YEŞİL BURSA}}</ref>[[Kullanıcı:Ykanarya|Ykanarya]] ([[Kullanıcı mesaj:Ykanarya|mesaj]]) 13:33, 23 Aralık 2013 (UTC)
 
== RESNELİ NİYAZİ ==
 
<ref name="İTÜ SÖZLÜK" group=WEB>{{web kaynağı|url=http://www.itusozluk.com/goster.php/resneli+niyazi}}</ref>
 
1.yakup cemil ile beraber birçok cephede beraber savaşmış, hürriyet kahramanımızdır. batı trakya türk cumhuriyeti'nin kurulmasında büyük katkıları olmuştur. balkan savaşı sonrası koruması* tarafından bıçaklanarak şehit edilmiştir.
 
 
 
2.makedonya'da dağa çıkan ilk ittihatçı subaydır. dağa çıktığında rütbesi kolağası idi.
dağa çıkmazdan evvel, abdülhamid'in gizli hafiyelerince takibata uğrayan, hatta divanı-ı harb'e bile verilmiş bir subaydır. 3 temmuz 1908 cuma günü, emrinde 200 kadar insanla makedonya dağlarına çıkıp 23 temmuz 1908'de manastır telgrafhanesinden yıldız sarayı'na çekilen telgrafla ikinci meşrutiyet'in ilan edilmesinin öncü gücüdür. enver paşa dahi resneli niyazi'yi izleyerek dağa çıkmış; ittihat ve terakki partisi önyüzbaşı niyazi'nin bu darbesi sayesinde iktidara gelmiştir. (resneli'nin dağa çıkması ile meşrutiyet'in ilanı arasındaki 20 gün tarihte hala uzun uzadıya anlatılabilmiş bir dönem değildir.)
resneli niyazi, meşrutiyetin ilanından sonra askeri görevinin başına döndü. 1909'da hareket ordusu mensubu olarak istanbul'a geldi. trablusgarp savaşına katıldı. 1912 yılında, 39 yaşında arnavutluk'ta şehit edildi.
 
3.bu adam 1873 doğumlu bir ittihatçıdır.aslen arnavuttur.geyiği vardır kendisinin,ismi rehber-i hürriyettir.kendisine resneli denmesinin sebebi resne'de tabur kumandanı,kolağası olmasındandır.(kazım karabekir manastırda staj yaparken resneli de oradaydı.tanışıklıkları oradan başlar diye biliyorum)aslında bu şahsiyet 17 nisan 1897 de patlak veren rum savaşında ciddi kahramanlıklar yapmıştır.ardından 2.abdülhamit'in dikkatini çeker.bu kişi dürüstlüğüyle de meşhurdur.buraya kadar herşey normal,ta ki resneli 3 temmuz 1908 de dağa çıkana kadar.yaklaşık 200+200 kişiyle çıktığı söylenir kendisinin yanında halktan bazı kişiler(kendilerini sonraları vatan fedaisi ilan edecekler hiç meraklanmayın) artı ittihadçı subaylar vardır.dağa çıkarken taburun çoğunun cuma namzında olmasından faydalanıp taburun kasasını soyar(o kadar dürüst ki not bıraktığı söyleniyor aldığım borçtur,öderim manasına gelen sözlerle).padişah olayı duyduğunda resnelinin bulgar çeteleriyle savaşacağı için çıktığını düşünür.keza o dönemde ordular yetersiz kalıyordu.olay duyulunca(4 temmuz 1908) kazım karabekir fedai zabitlerinden salih beye müfettiş ismail paşanın durumu sorduğunu öğrenir. salih bey "aralarının nasıl olduğunu bilmem ama niyazi bey bulgar düşmanıdır onlarla savaşmak için gitmiştir" der(belki bu haber gitmiştir padişaha).fakat 2.abdülhamitin hafiye teşkilatı kısa bir süre sonra hadiseni iç yüzünü
öğrenir.yakalaması için arnavut şemsi paşa’yı gönderir.şemsi paşa çete üsulu savaşları daha önce pek iyi başardığı için bu göreve verilir.fakat postane çıkışında 7 temmuz 1908'de öldürülür.vuran kişi teğmen atıf bey adlı insandır.(daha sonra çanakkale mebusluğu yapmıştır ve kahraman olmuştur.)şemsi bey vurulduğu sırada topaldı ve zor yürüyordu vurulduktan sonra postane binasına geri giren şemsi bey içerde iç kanamadan ölmüştür. arkasından tatar osman yollanır onu da kaçırırlar.resneli artık meşrutiyet ilanı için yapacağını yapmış sayesinde 2 değerli kumandan öldürülmüştür.kendisinin ölümü ise ittihaçıların iç hesaplaşmasıdır.bu ittihaçıların doğasında vardır.yani tek iç hesaplaşma cinayeti bu değidir.zaten kendisi vurulunca "neden" dediği söylenir.unutmadan vuran kişi yakın korumasıdır
 
4.ittihat terakki partisinin bi bakıma kuklasıdır. yanına aldığı adamlarıyla dağa çıkmış klasik ''köroğlu'' oyununu oynamıştır.bundan sonra köyleri basmis, kasabalarda harekâtlar düzenlemis, ahaliden kendi uydurdugu vergileri toplamis, ufak bir devlet gibi olmustu. malumunuz istenilen sonuç alınamayınca, ittihatçılar işleri bitince koruması tarafından vuruldu.tek kurşunda limanda yğıldı kaldı. kimin vurdurduğu hala muallaktır. kimine göre enver paşa kimine göre
ismail kemal. işte bu durumdan ötürü türkçede ne şehittir ne gazi yok yoluna gitti niyazi lafı türedi.
 
onun en meşhur olayı tabi ki de geyik olayıdır. niyazi dağa çıkınca bir yavru geyik musallat olur. zamanla bu geyik evcilleşip niyazi'nin yanından ayrılmaz olur. çok sever geyiğini ve ona rehber-i hürriyet adını verir. 1908 de ikinci meşrutiyetin ilanından sonra istanbula getirdiği geyiğin, sonradan yazdığı anılarında, tanrı tarafından gönderilen bir yol gösterici olduğuna inandığını söyler. hatta bu geyik o dönem en çok tanınanlar listesine bile girer.ikinci meşrutiyeti izleyen günlerde geyik istanbulda büyük üne kavuşur. gülhane parkında halka gösterilir. hatta veliaht abdülmecit çocuklarıyla geyiği görmeye bile gelirler.
 
bir süre sonra geyik artık devletin demirbaşı olmuştur adeta. hakkında halk arasında espriler ayyuğa çıkar.işte geyik muhabbeti terimi bu olaydan sonra çıkmıştır.[[Kullanıcı:Ykanarya|Ykanarya]] ([[Kullanıcı mesaj:Ykanarya|mesaj]]) 13:37, 23 Aralık 2013 (UTC)
"Resneli Niyazi Bey" sayfasına geri dön.