Nâsır-ı Hüsrev: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
EmausBot (mesaj | katkılar)
k r2.7.2+) (Bot: Ekleniyor: sh:Nasir Hosrov
{{ayrıca bakınız|Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh|Ebû’l Hasan Kharakânî}} {{ayrıca bakınız|Bâtınî|İsmâilîlik|Hurûfîlik}}
1. satır:
'''Nasır-ıNâsır Hüsrev''', tam adı '''Ebu Mu'inMuin’ed-Dîn NasırNâsır-ı Hüsrev el-Mervazi el-Kubadiyani''' (d. 1004, [[Kubadiyan]], [[Merv]], [[Horasan (İran)|Horasan]] <small>(bugün [[Tacikistan]])</small>-ö. y. 1072/77, [[Yumgan]], [[Bedehşan]], [[Orta Asya]] <small>(bugün [[Afganistan]])</small>), [[şairTürkistan]] [[Bâtınî]]liği ve [[Pamir Alevîliği]]'nin kurucusu, [[ilahiyatçışair]], [[daiilahiyatçı]], dâî ve [[İran edebiyatı]]nın en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilmektedir.
{{ayrıca bakınız|Pamir Alevîliği|Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev}}
 
== Yaşamı ve fikirleri ==
Yönetimde çeşitli görevler üstlenmiş [[Şiî]] mezhebine mensup bir ailenin oğluydu. Okula yalnızca kısa bir süre devam etti. 1045'te [[Mekke]]'ye hacca gitti. Ardından [[Filistin]]'i ve o dönemde [[Fatımiler Devleti|Fâtımî]] hanedanının hüküm sürdüğü [[Mısır]]'ı dolaştı. [[Şiî]]liğe bağlı [[İsmâilîyye]] mezhebini benimseyen Fâtımî dâîleri aracılığıyla inançlarını bütün [[İslam ülkeleri|İslam dünyası]]nda yaymaya çalışıyorlardı. Mısır'a yaptığı yolculuktan önce [[İsmâilîyye|İsmâilî]] olup olmadığı bilinmeyen Nasır-ı Hüsrev bu dâîlerden biri oldu. Din ve felsefe ilimlerinde büyük şöhret sahibi olan “[[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]”, [[Tuğrul Bey|Tuğrul Selçukî]]’nin kardeşi [[Çağrı Bey]]’in Horasan valiliği esnasında önemli memuriyetlerde bulundu. H. 437, M. 1046 yılında Hicaz’a gitti. H. 440, M. 1049’da [[Fâtımî]] halifesi [[Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh]]’ın emrine girdi. “İmâm-ı Zaman” tarafından Horasan Dâî Â’zamlığına tâyin oldu. Tehame, Yemen, Lehsa [[Karmatîler]]’i ile ilişkiler kurdu. Oralarda bir hayli neşriyatta bulunduktan sonra Basra ve İsfahan’a uğrayarak kardeşi Ebû Said ile birlikte Belh’e geldi. Kendisine “Hüccet-î Mûstensir”, “Hüccet-î Horasan” ve “Sâhib-î Cezîre” ünvanları verildi.
 
[[Sünnî]]liğin egemen olduğu bölgelerde [[İsmâilîyye]] öğretisini cesaretle savunmaya girişti. [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev|Nâsır Hüsrev]]’in fa’aliyetlerinden şüphelenen hükümet onu Horasan’dan çıkardı. Bu yüzden [[Bedehşan]]'a kaçmak zorunda kaldı. Uzun seyahatlerden sonra [[Belh]]’e oradanda [[Mazenderan]]’a gitti. Vardığı yerlerde hep Bedmezheplik ile suçlandı. Bu sebeple kimliğini gizlemek ve deruhte ettiği görevi tehlikesiz ifa edebilmek amacıyla kimi zaman bir [[tarikât]] üyesi gibi [[Ebû’l Hasan Kharakânî]]<ref>''Tarih Peçevî'', Cilt: 2, Sahife: 56.</ref> zâviyesinde, kimi zaman da [[İsfahan]] ve Geylan âlimleriyle hikmet ve felsefeye dair münakaşalara giren bir hâkim olarak tanınmaktaydı. Sonraki zamanını etkin dâîlik yapamamaktan duyduğu üzüntüyü işleyen şiirler yazarak geçirdi. [[Bedehşan]] köylerinden Yemlekân’da öldü.<ref>''Tezkere-i Devlet Şâh-ı [[Semerkand]]î''.</ref>
Yönetimde çeşitli görevler üstlenmiş [[Şii]] mezhebine mensup bir ailenin oğluydu. Okula yalnızca kısa bir süre devam etti. 1045'te [[Mekke]]'ye hacca gitti. Ardından [[Filistin]]'i ve o dönemde [[Fatımiler Devleti|Fatımi]] hanedanının hüküm sürdüğü [[Mısır]]'ı dolaştı. Şiiliğe bağlı [[İsmaili]] mezhebini benimseyen Fatımiler [[dai]]ler aracılığıyla inançlarını bütün [[İslam ülkeleri|İslam dünyası]]nda yaymaya çalışıyorlardı. Mısır'a yaptığı yolculuktan önce İsmaili olup olmadığı bilinmeyen Nasır-ı Hüsrev bu dailerden biri oldu. [[Sünni]]liğin egemen olduğu bölgelerde İsmailiye öğretisini cesaretle savunmaya girişti. Bu yüzden Bedehşan'a kaçmak zorunda kaldı. Sonraki zamanını etkin dailik yapamamaktan duyduğu üzüntüyü işleyen şiirler yazarak geçirdi.
“Orta Asya Alevîleri” üzerinde derin izler bırakmış olan [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’in mezarı bütün Rusya, İran, Hindistan, Afganistan ve Çin’den akın eden ziyaretçilerle takdis edilmektedir.<ref>Profesör M. Şerafeddin, ''Pamir İsmâ‘ilîleri'', İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Sayı 71, Yıl 1928.</ref>
{{ayrıca bakınız|Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh|Ebû’l Hasan Kharakânî}}
=== Nâsır Hüsrev’in savunduğu bâtınî âkideler ===
Nâsır-ı Hüsrev’in yaydığı ve telkin ettiği [[bâtınî]] akideler içerdiği onca te’vilâta rağmen nass’ın zâhir hükümlerinin göz ardı edilmesine kesinlikle karşı çıkması ve şer’in amelî tekliflerini kabul etmesi nedeniyle [[Bâtıni]] Suriye [[Nusayrîler]]’i ile [[Alamut|Elemût]] [[Sabbahiyye|Bâtınîliği]]’nden ayrılmaktadır. Nâsır Hüsrev, yalnız bâtının “tek göz” ve yalnız zâhirin de “tek göz” olduğunu söylemekte ve hakikâti kavrayabilmek için “çift göze” gereksinim olduğunu savunmaktadır. “Zâd-ûl Müsâfirîn” adlı eserinin girişinde bu konudaki görüşlerini anlatmaktadır. [[Bâtınî]]liğe kendi şahsi kanaatlerini ekleyerek bir hususiyet kazandırmağa çalışan [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]], bilumum [[Bâtınî]]lerce esas olan te’vil yolunu daha ziyâde tevsi’ ederek o zamana kadar gidilmiş olan yoldan farklılaşan yeni bir çığır açmıştır.
 
=== Nâsır Hüsrev’in Hurûfîliği ===
==Eserleri==
Doğu Hurûfîliği’nin bir atlama basamağı konumunda bulunan hurûfun anlamları Nâsır’ın öğretilerinde çok önemli bir yer tutmaktadır. [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]]’nin [[Kur'an-ı Kerîm]] hakkında çıkardığı hükümlerle Hurûf-u Mukattaa’nın izahatına yönelik yapmış olduğu te’vil ve tevcihler hususundaki üstün zekâsını ustaca kullanabilme yeteneği [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’i diğer “Âba-i Bâtınî’yye” arasında çok farklı bir üst seviyeye taşımaktadır. Nâsır’a göre “Lâ ilâhe il-l’Allâh” cümlesinin ihtivâ ettiği harfler hıfz’edildikten sonra geriye “İ – L – H” harflerinden ibaret olan üç harf kalır. Bu üç harf din âleminde “Ced–Feth–Hayâl” ifâde eden “Eb’âd-ı Selâse’yi iş’ar” eder. Diğer Hurûfîler tarafından kullanılan çeşitli “taklib” şekilleri ise [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’de gittikçe inceleşmektedir.
Nasır-ı Hüsrev'in en ünlü düzyazı yapıtı, 1045-1052 yılları arasında [[Merv]]’den başlayarak [[Nişabur]], [[Rey]] gibi [[İran]] kentlerini ve [[Anadolu]] topraklarından geçerek, [[Suriye]] ve [[Mısır]]’a yaptığı yaklaşık 18000 km yol aldığı yedi yıllık seyahatini içeren ''Sefer-nâme'' (''Seyâhatnâme'') adlı eseridir.<ref>[http://farsca.blogcu.com/etiket/Nas%C4%B1r%20H%C3%BCsrev İran Seyyahları ve Farsça Seyahatnameler]</ref> İlk kez [[Fransızca]] çevirisiyle birlikte 1881'de yayımlanan yapıtın [[Türkçe]] çevirisi 1950'de basılmıştır.
{{ayrıca bakınız|Bâtınî|İsmâilîlik|Hurûfîlik}}
== Eserleri ==
* [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’in en önemli eseri fıkıh kitabını andıran ve ''“[[Türkistan]] [[Bâtınî]]leri”'' ile ''“[[Pamir Alevîliği|Pamir Alevîleri]]”'' tarafından mezhepte “Düstur-û Amel” olarak bilinen “[[Veçh-î Dîn]]” adındaki eseridir. Günümüzde kadar korunabilmiş olan bu eser ''"[[Bâtınî]]–[[Pamir Alevîliği]]"'' i’tikadının ana hatlarını kayıt altında tutabilmiş olan en ciddî belge niteliğindedir.
 
Nasır* Nâsır-ı Hüsrev'in en ünlü düzyazı yapıtı, 1045-1052 yılları arasında [[Merv]]’den başlayarak [[Nişabur]], [[Rey]] gibi [[İran]] kentlerini ve [[Anadolu]] topraklarından geçerek, [[Suriye]] ve [[Mısır]]’a yaptığı yaklaşık 18000 km yol aldığı yedi yıllık seyahatini içeren ''Sefer-nâmeNâme'' (''SeyâhatnâmeSeyâhat-Nâme'') adlı eseridir.<ref>[http://farsca.blogcu.com/etiket/Nas%C4%B1r%20H%C3%BCsrev İran Seyyahları ve Farsça Seyahatnameler]</ref> İlk kez [[Fransızca]] çevirisiyle birlikte 1881'de yayımlanan yapıtın [[Türkçe]] çevirisi 1950'de basılmıştır.
Nasır-ı Hüsrev'in [[felsefi]] şiirlerinin en önemlilerinden biri de ''Ruşenainame'' 'dir (1928). ''Saadetname'' 'de (1950) yöneticilere ağır eleştiriler yönelten Nasır-ı Hüsrev, ''Camiü'l-Hikmeteyn'' adlı yapıtında İsmaili ilahiyatı ile [[Yunan felsefesi]]ni bağdaştırmaya çalışır. Büyük bir teknik ustalığa dayanan üslubu düz ve canlıdır.
 
* Nâsır Hüsrev’in felsefî görüşlerini içeren en değerli ise ''"Zâd-ûl Misafirîn"'' adını taşır. Bu kitap Yunan feylesoflarının meslekleri ve İslâm hükemâsının, özellikle de Muhammed bin Zekerriya’nın kuramlarına karşı şiddetli eleştiri ve tartışmaları ihtiva eder. Nâsır Hüsrev’in bu eserinde, felsefî mes’eleler ile [[Kur'an-ı Kerîm]]’in ayetleri arasında karşılıklı ilişkiler kurulması hususunda Nâsır’ın konulara olan hâkimiyeti şaşırtıcı derecede kuvvetlidir.
 
* Ayrıca Nâsır-ı Hüsrev’in bâtınîlerin mezheplerinin ana ilkelerini içeren önemli bir tefsiri ile, “Kitâb-ı Musbah”, “Botan-ûl Ukûl”, “Eksir-î Â’zâm”, “Kanûn-û Â’zâm”, “El-Müstevfî”, “Düstur-û Â’zâm” ve “Kenz-ül Hâkayık” isimlerindeki eserlerinin de tercümeleri mevcuttur.<ref>Profesör M. Şerafeddin, ''Nâsır-ı Hüsrev'', İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Sayı: 5 ve 6, Yıl: 1927.</ref>
 
Nasır* Nâsır-ı Hüsrev'in [[felsefi]] şiirlerinin en önemlilerinden biri de ''RuşenainameRüşenâ-î Nâme'' 'diradlı eseridir. (1928). ''SaadetnameSaâdet-Nâme'' 'de (1950) yöneticilere ağır eleştiriler yönelten Nasır-ı Hüsrev, ''CamiüCami'lûl-Hikmeteyn'' adlı yapıtında İsmaili[[İsmâilîyye|İsmâilî]] ilahiyatıilâhiyatı ile [[Yunan felsefesi]]ni bağdaştırmaya çalışır. Büyük bir teknik ustalığa dayanan üslubu düz ve canlıdır.
 
* Diğer eserlerinden ''Havan-ûl İhvân''<ref>Ayasofya kütüphanesinde tek el yazma nüshası mevcut olan bu eser İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi profesörlerinden M. Şerafeddin tarafından bulunmuştur.</ref> adlı bir divânı da zamanımıza kadar gelmiştir.
 
==Dış bağlantılar==