Nâsır-ı Hüsrev: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmemiş revizyon] |
İçerik silindi İçerik eklendi
k r2.7.2+) (Bot: Ekleniyor: sh:Nasir Hosrov |
{{ayrıca bakınız|Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh|Ebû’l Hasan Kharakânî}} {{ayrıca bakınız|Bâtınî|İsmâilîlik|Hurûfîlik}} |
||
1. satır:
'''
{{ayrıca bakınız|Pamir Alevîliği|Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev}}
== Yaşamı ve fikirleri ==
Yönetimde çeşitli görevler üstlenmiş [[Şiî]] mezhebine mensup bir ailenin oğluydu. Okula yalnızca kısa bir süre devam etti. 1045'te [[Mekke]]'ye hacca gitti. Ardından [[Filistin]]'i ve o dönemde [[Fatımiler Devleti|Fâtımî]] hanedanının hüküm sürdüğü [[Mısır]]'ı dolaştı. [[Şiî]]liğe bağlı [[İsmâilîyye]] mezhebini benimseyen Fâtımî dâîleri aracılığıyla inançlarını bütün [[İslam ülkeleri|İslam dünyası]]nda yaymaya çalışıyorlardı. Mısır'a yaptığı yolculuktan önce [[İsmâilîyye|İsmâilî]] olup olmadığı bilinmeyen Nasır-ı Hüsrev bu dâîlerden biri oldu. Din ve felsefe ilimlerinde büyük şöhret sahibi olan “[[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]”, [[Tuğrul Bey|Tuğrul Selçukî]]’nin kardeşi [[Çağrı Bey]]’in Horasan valiliği esnasında önemli memuriyetlerde bulundu. H. 437, M. 1046 yılında Hicaz’a gitti. H. 440, M. 1049’da [[Fâtımî]] halifesi [[Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh]]’ın emrine girdi. “İmâm-ı Zaman” tarafından Horasan Dâî Â’zamlığına tâyin oldu. Tehame, Yemen, Lehsa [[Karmatîler]]’i ile ilişkiler kurdu. Oralarda bir hayli neşriyatta bulunduktan sonra Basra ve İsfahan’a uğrayarak kardeşi Ebû Said ile birlikte Belh’e geldi. Kendisine “Hüccet-î Mûstensir”, “Hüccet-î Horasan” ve “Sâhib-î Cezîre” ünvanları verildi.
[[Sünnî]]liğin egemen olduğu bölgelerde [[İsmâilîyye]] öğretisini cesaretle savunmaya girişti. [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev|Nâsır Hüsrev]]’in fa’aliyetlerinden şüphelenen hükümet onu Horasan’dan çıkardı. Bu yüzden [[Bedehşan]]'a kaçmak zorunda kaldı. Uzun seyahatlerden sonra [[Belh]]’e oradanda [[Mazenderan]]’a gitti. Vardığı yerlerde hep Bedmezheplik ile suçlandı. Bu sebeple kimliğini gizlemek ve deruhte ettiği görevi tehlikesiz ifa edebilmek amacıyla kimi zaman bir [[tarikât]] üyesi gibi [[Ebû’l Hasan Kharakânî]]<ref>''Tarih Peçevî'', Cilt: 2, Sahife: 56.</ref> zâviyesinde, kimi zaman da [[İsfahan]] ve Geylan âlimleriyle hikmet ve felsefeye dair münakaşalara giren bir hâkim olarak tanınmaktaydı. Sonraki zamanını etkin dâîlik yapamamaktan duyduğu üzüntüyü işleyen şiirler yazarak geçirdi. [[Bedehşan]] köylerinden Yemlekân’da öldü.<ref>''Tezkere-i Devlet Şâh-ı [[Semerkand]]î''.</ref>
“Orta Asya Alevîleri” üzerinde derin izler bırakmış olan [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’in mezarı bütün Rusya, İran, Hindistan, Afganistan ve Çin’den akın eden ziyaretçilerle takdis edilmektedir.<ref>Profesör M. Şerafeddin, ''Pamir İsmâ‘ilîleri'', İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Sayı 71, Yıl 1928.</ref>
{{ayrıca bakınız|Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh|Ebû’l Hasan Kharakânî}}
=== Nâsır Hüsrev’in savunduğu bâtınî âkideler ===
Nâsır-ı Hüsrev’in yaydığı ve telkin ettiği [[bâtınî]] akideler içerdiği onca te’vilâta rağmen nass’ın zâhir hükümlerinin göz ardı edilmesine kesinlikle karşı çıkması ve şer’in amelî tekliflerini kabul etmesi nedeniyle [[Bâtıni]] Suriye [[Nusayrîler]]’i ile [[Alamut|Elemût]] [[Sabbahiyye|Bâtınîliği]]’nden ayrılmaktadır. Nâsır Hüsrev, yalnız bâtının “tek göz” ve yalnız zâhirin de “tek göz” olduğunu söylemekte ve hakikâti kavrayabilmek için “çift göze” gereksinim olduğunu savunmaktadır. “Zâd-ûl Müsâfirîn” adlı eserinin girişinde bu konudaki görüşlerini anlatmaktadır. [[Bâtınî]]liğe kendi şahsi kanaatlerini ekleyerek bir hususiyet kazandırmağa çalışan [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]], bilumum [[Bâtınî]]lerce esas olan te’vil yolunu daha ziyâde tevsi’ ederek o zamana kadar gidilmiş olan yoldan farklılaşan yeni bir çığır açmıştır.
=== Nâsır Hüsrev’in Hurûfîliği ===
==Eserleri==▼
Doğu Hurûfîliği’nin bir atlama basamağı konumunda bulunan hurûfun anlamları Nâsır’ın öğretilerinde çok önemli bir yer tutmaktadır. [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]]’nin [[Kur'an-ı Kerîm]] hakkında çıkardığı hükümlerle Hurûf-u Mukattaa’nın izahatına yönelik yapmış olduğu te’vil ve tevcihler hususundaki üstün zekâsını ustaca kullanabilme yeteneği [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’i diğer “Âba-i Bâtınî’yye” arasında çok farklı bir üst seviyeye taşımaktadır. Nâsır’a göre “Lâ ilâhe il-l’Allâh” cümlesinin ihtivâ ettiği harfler hıfz’edildikten sonra geriye “İ – L – H” harflerinden ibaret olan üç harf kalır. Bu üç harf din âleminde “Ced–Feth–Hayâl” ifâde eden “Eb’âd-ı Selâse’yi iş’ar” eder. Diğer Hurûfîler tarafından kullanılan çeşitli “taklib” şekilleri ise [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’de gittikçe inceleşmektedir.
Nasır-ı Hüsrev'in en ünlü düzyazı yapıtı, 1045-1052 yılları arasında [[Merv]]’den başlayarak [[Nişabur]], [[Rey]] gibi [[İran]] kentlerini ve [[Anadolu]] topraklarından geçerek, [[Suriye]] ve [[Mısır]]’a yaptığı yaklaşık 18000 km yol aldığı yedi yıllık seyahatini içeren ''Sefer-nâme'' (''Seyâhatnâme'') adlı eseridir.<ref>[http://farsca.blogcu.com/etiket/Nas%C4%B1r%20H%C3%BCsrev İran Seyyahları ve Farsça Seyahatnameler]</ref> İlk kez [[Fransızca]] çevirisiyle birlikte 1881'de yayımlanan yapıtın [[Türkçe]] çevirisi 1950'de basılmıştır. ▼
{{ayrıca bakınız|Bâtınî|İsmâilîlik|Hurûfîlik}}
▲== Eserleri ==
* [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’in en önemli eseri fıkıh kitabını andıran ve ''“[[Türkistan]] [[Bâtınî]]leri”'' ile ''“[[Pamir Alevîliği|Pamir Alevîleri]]”'' tarafından mezhepte “Düstur-û Amel” olarak bilinen “[[Veçh-î Dîn]]” adındaki eseridir. Günümüzde kadar korunabilmiş olan bu eser ''"[[Bâtınî]]–[[Pamir Alevîliği]]"'' i’tikadının ana hatlarını kayıt altında tutabilmiş olan en ciddî belge niteliğindedir.
▲
Nasır-ı Hüsrev'in [[felsefi]] şiirlerinin en önemlilerinden biri de ''Ruşenainame'' 'dir (1928). ''Saadetname'' 'de (1950) yöneticilere ağır eleştiriler yönelten Nasır-ı Hüsrev, ''Camiü'l-Hikmeteyn'' adlı yapıtında İsmaili ilahiyatı ile [[Yunan felsefesi]]ni bağdaştırmaya çalışır. Büyük bir teknik ustalığa dayanan üslubu düz ve canlıdır. ▼
* Nâsır Hüsrev’in felsefî görüşlerini içeren en değerli ise ''"Zâd-ûl Misafirîn"'' adını taşır. Bu kitap Yunan feylesoflarının meslekleri ve İslâm hükemâsının, özellikle de Muhammed bin Zekerriya’nın kuramlarına karşı şiddetli eleştiri ve tartışmaları ihtiva eder. Nâsır Hüsrev’in bu eserinde, felsefî mes’eleler ile [[Kur'an-ı Kerîm]]’in ayetleri arasında karşılıklı ilişkiler kurulması hususunda Nâsır’ın konulara olan hâkimiyeti şaşırtıcı derecede kuvvetlidir.
* Ayrıca Nâsır-ı Hüsrev’in bâtınîlerin mezheplerinin ana ilkelerini içeren önemli bir tefsiri ile, “Kitâb-ı Musbah”, “Botan-ûl Ukûl”, “Eksir-î Â’zâm”, “Kanûn-û Â’zâm”, “El-Müstevfî”, “Düstur-û Â’zâm” ve “Kenz-ül Hâkayık” isimlerindeki eserlerinin de tercümeleri mevcuttur.<ref>Profesör M. Şerafeddin, ''Nâsır-ı Hüsrev'', İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Sayı: 5 ve 6, Yıl: 1927.</ref>
▲
* Diğer eserlerinden ''Havan-ûl İhvân''<ref>Ayasofya kütüphanesinde tek el yazma nüshası mevcut olan bu eser İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi profesörlerinden M. Şerafeddin tarafından bulunmuştur.</ref> adlı bir divânı da zamanımıza kadar gelmiştir.
==Dış bağlantılar==
|