Trajan

13. Roma İmparatoru

Marcus Ulpius Nerva Traianus (18 Eylül 53 - 8 Ağustos 117), yaygın adıyla Trajan, Roma İmparatorluğu'nun Beş İyi İmparatorundan ikincisidir. Tahta çıktığı MS 98 yılından öldüğü 117 yılına kadar Roma İmparatorluğu’na altın çağını yaşatmıştır. Mütevazı kişiliği sayesinde hem halk hem de ordu tarafından sevilmiştir. Ortaya koyduğu politikalar ve savaşçı kişiliği sayesinde Roma’yı tarihinin en geniş sınırlarına ulaştırmakla kalmayıp, Augustus’un tuğla, Nero’nun mermer yapılarla zenginleştirdiği Roma şehrinde mermer ve beton yapıları birleştirerek Roma’yı döneminin en harika mimari eserleriyle donatmıştır. Traianus, savaşçı kişiliğinin yanında sanat ve edebiyata da destek vermiş ve bunlarla uğraşan kişileri korumuştur. Döneminde birçok yazar Roma ve Grek dünyasını ele alan eserler yazmıştır. Halefleri tarafından, vasıfları nedeniyle ideal yönetici olarak görülen Traianus, her daim asalet, erdem ve doğru yöneticiliğin sembolü olarak görülmüştür.

Trajan
İmparator Trajan'ın mermer heykeli
13. Roma İmparatoru
Hüküm süresi28 Ocak 98 - 8 Ağustos 117
Önce gelenNerva
Sonra gelenHadrianus
Doğum18 Eylül 53
Italica, Roma İmparatorluğu
Ölüm8 Ağustos 117
Selinus
Eş(ler)iPompeia Plotina
HanedanNervan-Antoninler Hanedanı
BabasıMarcus Ulpius Traianus (Trajan'ın babası)
AnnesiMarcia

Erken yılları değiştir

Traianus İtalya yarımadası dışında doğan ilk Roma İmparatoru’dur.[1] Buna karşın Ulpia gens’i antik Umbria’nın kuzey sınırındaki Tuder kasabasıyla ilişkilidir.[not 1][2] Traianus’un annesinin doğum yeri olan ve bu bölgeye yakın aile bağları kurma olasılığını güçlendiren bazı Ameria yerel yönetimlerinde de Ulpius adı görülmektedir. Resmi adının Marcus Ulpius Traianus olması bu ilişkiyi desteklemektedir. Marcus, Roma dünyasında yeterince ortak bir isim iken Ulpius ise bölgeye özgü bir isim olarak görülmektedir. Ulpius adının Latince lupus (kurt) kökeninden geldiği düşünülmektedir. Diğer ismi Traianus’u onunla aynı adı kullanan akrabalarından ayırmak için kullanılmıştır.[3] Traianus doğduğu sırada ailesi Hispania’nın güneyindeki Italica’ya (Santiponce) yerleşmişti.[4] Ailesinin bu bölgeye yerleşmesinden sonra tarihî kaynaklarda ilk kez Ulpius’un torunlarının MÖ I. yüzyıl başlarında vatandaşlıklarını kaybetmişlerdir.[5][not 2] MÖ I. yüzyılın sonlarında ise patrici olan Ulpia ailesi gerçekleştirdikleri ekonomik faaliyetlerle öne çıkmıştır ancak Italica’dan Roma’ya geçişleri Augustus’un reformları sayesinde olmuştur.[6][7]

Traianus’un tarih sahnesine girişi, MS 89 yılında gerçekleşen Germen ayaklanmasıyla bağlantılıdır.[8] Aldığı eğitimin o dönemin geleneksel çizgilerinde olması muhtemeldir.[not 3][9][10] Eğitimini tamamladığı sırada, farklı pedagoji okulları kendi resmi müfredatlarını geliştirmişti.[not 4] Traianus'da muhtelemelen yeni metodların öncülerinden biri olan Fabius Quintilianus'un eğitim metodunu almıştır. Grekçe öğrendiği bilinmesine rağmen bu dili kullanma becerisi yeni mezun bir öğrenci düzeyinden daha fazla değildi.[not 5][11] Ancak rhetor’dan aldığı edebi öğretimin ötesinde kendini daha fazla geliştirmiş olabileceğine dair birkaç kanıt vardır. Tarihçi C. Dio'ya göre Traianus’un eğitimi hatiplik seviyesine uzanmamış, ancak temel ilkeleri anlamış ve uygulamıştır.[12] Diğer bir kaynakta: “Zekâsı öğrenmesinden daha sezgisel oldu ancak bilgisi sürekli artıyordu, birçok meselede elverişli ve yeterli bir konuşmacıydı ve imparator olduğunda, rutin olarak araştırma yapmak ve konuşmalarını yazmak için başkalarını kullandı” denilmiştir.[13][14] İmparatorluk döneminde, Yaşlı Plinius'a gönderdiği ellinin üzerinde mektuplara bakarak Traianus'un grammaticus'un ustaca öğretimini yansıtmakla birlikte eğitiminde kullanılan edebi eserler hakkında da bilgiler göstermektedir.[15] Yazılarında vecizeler ve nesirler, özlü ve mükemmel bir Latince kullanmıştır.[16]

Askeri Kariyeri değiştir

Traianus MS 73 yılı Eylül ayında latus clavus ve vigintivirate seçilmiştir. Ancak bu göreve seçilirken öncesinde hangi makamlarda görev aldığı konusunda doğrudan bir bilgi bulunmamaktadır. İlerleyen süreçte decemvirate olarak seçilmesi ve gayretli bir hukukçu olduğunun bilinmesi, daha sonra yapacağı birçok yargı reformu açısından büyük önem taşımaktadır.[not 6][2] Askeri kariyerine dair bilgiler Genç Plinius’un Panegyricus adlı eserinde şu şekilde zikredilmiştir;

"zaferlerini büyütürken bu zaferleri baltalayan gruplar arasından neredeyse hiç çıkmıyordunuz. Babanızın şöhretine layık olduğunuzda, Germanicus adını almayı hak ettiğinizde Partlar’ın barbar ve kibirli kalplerinde terör estirdiğinizde, Euphrates ve Ren sizin hayranlığınızla birleşti.”… Doğrusunu söylemek gerekirse, hâlâ tecrübesiz bir yaşta iken tribunus olarak imparatorluğun en ücra köşelerinde hizmet verdiniz ve erkekliğinizi kanıtladınız, çünkü talih daha sonra öğrenmeniz gereken dersleri acele etmeksizin, dikkatle öğrenmenizi sağladı. Bir seferi, kısa süreli göreviniz boyunca uzaktan izlemek sizin için yeterli değildi: bir tribunus iken nitelikli bir kumandan olmayı ve bilgilerinizi başkalarına aktarmayı arzu ettiniz, böylece öldüğünüzde öğrenilecek/öğretilecek bir şeyiniz kalmayacaktı. On yıllık hizmetiniz boyunca halkların geleneklerini, ülkelerin yerlerini, topoğrafik şartların uygunluğunu ve her türlü nehri geçmeyi, her türlü hava ve arazi koşullarına tahammülü öğrendiniz. Pek çok defa savaş atınızı değiştirdiniz, pek çok defa silahlarınız hizmet ederken yıprandı!"[17]

Buna göre; Genç yaşta tribunus görevine başlamasına atıfta bulunmuş ve babası Traianus’a zafer nişanesi verildiğini belirtmiştir. Bundan dolayı, bu göreve geldiğinde gençlik yıllarının sonunda olduğunu ve babasının idaresindeki Syria lejyonuna atandığı tespit edilmiştir.[18] Daha sonra Traianus’un Syria’daki hizmetinden sonra Ren sınırında bulunan bir lejyona atanmıştır.[19] Plinius'a göre bir lejyondan diğerine muhtemel transferini stipendia decem’de on yıllık askeri hizmeti vasıtasıyla yapmıştır.[20] Ancak bu açıklama oldukça kafa karıştırıcıdır çünkü Tiberius’un saltanatından sonra, üst düzey generaller bile tüm ulusu ilgilendiren nadir durumlar dışında yetkilerini uzun süre ellerinde tutamamışlardır. Öte yandan methiyeye bağlı kalarak Traianus’un belirtildiğinden daha uzun süre tribunus görevi yaptığını da söyleyebiliriz. Çünkü Traianus her zamanki kısa hizmet süresinden memnun olmadığını belirtmiştir.[21] Bundan ötürü askerlik kariyerinin ilk evresini MS 78 yılında, yirmi beş yaşında tamamladığını kabul edilir. MS 79 yılı Eylül’ünde quaestor seçilmiştir. Hayatı boyunca yirmi kez yaptığı quaestorluğun; on ikisi senato eyaletlerinde finans memurluğu, ikisi quaestores urbani olarak Curia’da idari görevi, dördü consul yardımcılığı ve ikisi de imparatorluk sekreterlik üyeliğidir.[22] Quaestorluğu muhtemelen MS 81/82 Ocak’ta sona ermiş ve bundan sonra da praetorlük öncesi zorunlu olarak beş yıl beklemiştir. Bir patrici olarak, sivil bir görevden de mahrum bırakılmıştır, öte yandan pleb meslektaşlarıysa bu dönemin bir kısmında aedile ya da plebeian tribunus olarak hizmet vermişlerdir. Traianus ve benzeri statü sahibi kişilerin bu zorunlu emekliye ayrılma durumunu kamusal alanda nasıl kullandığı ise belirsizdir. MS 85 yılında praetor olarak seçildiği belirtilir. Historia Augusta'daki Vita Hadriani bölümünde Traianus’un yeğeni Hadrianus’un on yaşında yetim kaldığını, daha sonra P. Acilius Attianus ve Traianus’un vasiliğine yerleştirildiğini ve sonra da Traianus’un praetor rütbesini aldığı geçer.[23] MS 86-89 yılları arasında consullüğe seçilmiş ve Domitianus tarafından desteklenen tek patrici olarak Legio VII Gemina’nın komutanlığına atanmıştır.[24]

Yükselişi ve Öncesi değiştir

İmparator Titus’un MS 81’deki ani ölümünden sonra tahta kardeşi Domitianus geçmiştir. Domitianus genel özellikleriyle hoşgörüsüzlüğü ve bağnazlığı ile ön plana çıkmıştır. Saltanatının son yılları kanlı olaylarla geçmiş, bu faaliyetlerinden dolayı pek çok kişinin nefretini kazanmıştır.[25] Tahta geçişinden sonra sosyo-ekonomik konularda iyileştirmeler yapmış ve imparatorluğunu pekiştirmek için siyasî faaliyetlere girişmiştir.[26][27] Domitianus, bu faaliyetler noktasında Legio VII Gemina’nın komutanlığına atadığı Traianus’u kuzey kavimlerinden Chatti’ler üzerine gitmesi için görevlendirmiştir.[not 7][28] Traianus MS 12 Ocak 89’da Chatti’lere karşı saldırıya geçmiştir. Ancak kaynaklar Traianus’un bölgedeki faaliyeti hakkında bilgi vermemektedir.[29] Nihayetinde isyan bastırılmış ve Domitianus dikkatini Tuna bölgesine vermiştir.[30] Babası gibi, Traianus’da Flavian hanedanının sarsılmaz destekçisidir. MS 91 yılı consullüğünü Domitianus’un saltanatında seçilmiş imperial olmayan consules ordinarii olan Acilius Glabrio ile paylaşmıştır.[31] Consullükten sonra iki kez Germania’da, iki kez Moesia’da ve Kapadokya-Galatia veya Syria-Filistin’de görev yapmıştır.[32] Domitianus tiranlığı altında dikkat çekmeden yükselmeye çalışmıştır. Genç consuller için ayrılan iki eyalet Germania Superior veya Inferior’da 92-93 yıllarında görev yapmıştır. Plinius’un 93-96 yıllarını anlattığı methiyesinde: “korkularımızı, tehlikelerimizi ve hayatlarımızı paylaştınız” sözü Domitianus’un altında bile başarılı olduğunu gösterir.[33][34] Tuna’daki isyanda da Domitianus’un generallerinden birisidir. Nerva, MS 96 yılında Domitianus’un ölümü sonrasında başa geçmiştir. İmparator Nerva birçok kayda değer hizmet gerçekleştirmiş, buna rağmen ne eyalet valiliği ne de askerî komutanlık yapmıştır. Ülke iç işlerine yönelmiş, kapalı ve denge politikası izlemiştir.[35][36] Domitianus dönemindeki sertlik Nerva döneminde yerini yumuşamaya bırakmıştır. Nerva’nın bu faaliyetlerine karşın otoritesinde zayıflık meydana gelmiş ve yönetimine karşı saldırılar gerçekleşmiştir. Bu koşullar mevcut rejimin ayakta kalması için iyiye işaret değildi ve Nerva’nın otoritesindeki zayıflığın yanında, senato da Nerva’ya destek vermiyordu. Uzun istişareler sonunda Nerva, mutsuz yıllarına dönüşü engellemek için lejyonların sadakatini sağlayabilecek, Praetorianları korkutacak ve principate otoritesini yeniden düzenleyebilecek olan halefine karar vermiş ve MS 97 sonbaharında, Jüpiter Tapınağı’na doğru yola koyuldu ve orada yüksek sesle halefini Traianus olarak deklare etmiştir.[37][38] Halef olma doğrultusunda ilk hedef doğal olarak dönemin en saygın kişiliklerinden biri olarak ön plana çıkan Traianus’du. Halef olarak seçilmesiyle tüm karışıklıklar son buldu. Nerva’nın sarsılan otoritesi, Traianus’un kişiliği ve saygınlığı sayesinde düzeldi.[39] Traianus, Nerva tarafından evlâtlık edinilmeden önce vir militaris olarak görev yapmıştır.[40] Plinius’un Panegyricus’u ve Historia Augusta’daki Hadrianus bölümlerinde, Traianus’un evlâtlık edinilmeden önce Yukarı Germania valisi olduğu ve evlât edinildiği sırada Moguntiacum’da olduğu vurgusu yapılmıştır.[41] Nerva, Traianus’a ilk olarak Caasar ismini principate’ye mirasçı ve halefi olarak seçtiğini belirten bir işaret olarak vermiştir.[42] Bu statü her ikisinin de Suebilere karşı kazanılan zafer sonrası Germanicus unvanını aldığında vurgulanmıştır. Traianus, princeps ve selefi ile sınırlı bir unvan olan Imperator olarak ilan edilmiştir.[43] Senato’daki resmî evlât edinme merasiminden sonra Traianus tüm Germen eyaletlerinin komutasına tam yetkilerle atanmıştır.[44][45]

İmparatorluk Dönemi değiştir

MS 97/98 yıllarında ağır kış şartlarından dolayı yüksek ateş ve sürekli tekrarlayan nöbetler nedeniyle Nerva ölmüştür. Traianus üzücü haberi aldıktan sonra öncelikle senatoya iyi niyet mektubu göndermiştir. Tiranlıktan uzak duracağına dair yemin etmiş ve Nerva’nın hiçbir senatörün doğrulanmadan öldürülmeyeceğine dair ilkesini de yeniden teyit etmiştir.[46][47] Ayrıca Augustus için düzenlenen cenaze töreninin aynısının Nerva için yapılmasını istemiştir. Nerva’nın onuruna dikilmiş bir tapınak, sunak ve rahip ile bir kült oluşturulmasını istemiştir. Nerva’nın cenaze töreninin bitmesiyle Traianus artık resmen Roma İmparatoru’ydu. Bu bilgiler doğrultusunda Traianus’un ileri görüşlü yöneticiliği ve askeri dehasının yanında gelenekçiliğiyle de ön plana çıktığını görmekteyiz. Resmi yas dönemi sona erdikten sonra, senato Traianus’u Nerva’nın halefi olarak onaylamak için bir araya gelmiş ve onu Pontifex Maximus (Başrahip) ve Pater Patriae (Vatanın Babası) seçmiştir. Paralar hızla yeni imparatorun resmiyle değiştirildi ve Augustus adı hem Plotina hem de Marciana için oylandı.[48] Bunları haber alan Traianus, Pontifex Maximus haricindeki diğer unvanı reddetti.[46][not 8] Senatonun bu unvanı da kabul etmesi için ısrarı neticesinde Traianus sonunda kabul etmek zorunda kalmıştır. Kendine olan güveni ve sarsılmaz otoritesiyle Traianus, halkın isteğiyle alelacele başkente dönmemiş, bunun yerine bir süre daha Ren sınırında kalarak bölgenin yeniden düzenlenmesi için çalışmıştır. Nerva’yı küçük düşüren Casperius Aelianus ve suç ortaklarını dikkat çekmemek için Germania’da kendisine katılmalarını emretmiştir. Belki de Aelianus, Iudaea ve Mısır’da Vespasianus’la birlikte çalıştığı ve bu nedenle muhtemelen Traianus tarafından tanındığı için korkacak hiçbir şeyi olmadığını düşünüyordu. Lakin Traianus onu ve elebaşlarını Nerva’yı küçük düşürdüğü için idam ettirerek ortadan kaldırmıştır. Traianus, Aelianus’un yerine Attius Suburanus’u atamıştır. Ona sembolik olarak kılıç takdim etmiş ve “Bu kılıcı al, eğer iyi yönetirsem benim için, kötü yönetirsem bana karşı kullan” diyerek emir vermiştir.[49][50][51] MS 98 yılının sonuna doğru, başkentte bulunamayacağı gerekçesiyle 99 yılı consullüğünü geri çevirmiş ve Tuna sınırını gözden geçirmeye başlamıştır. Görünüşe göre bunu yapmaktaki amacı iki yönlüydü. İlk olarak leyjonların kayıtsızlık, saygısızlık ve başkalarını küçük görmelerini baştan sona bitirerek “disiplini düzeltmek” ikinci olarak da kuzeydeki diğer eyaletlerde bulunan legates’ler ve hâkim durum hakkında bilgi edinmekti.[52][53] O sıralar Dacia sürgününden dönen Filozof Dio Chrysostom’un ifade ettiğine göre Tuna ordusu savaşa hazırdı: "her yerde kılıçlar, mızraklar ve kalkanlar görülebiliyordu ve pek çok at vardı, pek çok silah, pek çok silahlı adam […] hepsi de özgürlük ve toprakları için savaşan rakiplerine karşı mücadele etmek üzere hazırlanıyorlardı."[54] Traianus Tuna’da kaldığı süre boyunca muhtemelen askerî disiplin ve sınır güvenliğiyle ilgilenmiştir. Domitianus’un hükümdarlığı döneminde Roma ve Dacia arasındaki aralıklı savaş, komşusunun beklenmedik bir şekilde iyi organize edildiğini ve askerî açıdan başarılı olduğunu gösteriyordu. Decabalus ve Domitianus arasındaki barış, Dacia kralının Roma tarafından gönderilen maddi desteği ve teknisyenleri kullanarak askerî gücünü arttırmasına ve müttefik kabileler arasında başkaldırı seslerine neden olmuştur. Traianus, Roma’nın tüm gücü ve ihtişamını buradaki kabilelere göstermek amacıyla ordusunu Tuna’nın donmuş kısmından karşıya geçirmiştir. Korkan kabileler, savaştan kaçınmak ve gergin ortamı düzeltmek için rehineler göndermişlerdir. Traianus Dacia’ya Roma otoritesini geri getirmek için gelecekte bir saldırı tasarlıyordu ve buradaki sınırın güvence altına alınmasının zorunlu olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden Tuna’nın sağ yakasındaki Djerdap patikasının yeniden inşası ve kötü ünüyle meşhur Demir Kapılar’daki[not 9] kanalın taşkınını engellemek için başka bir kanalın kazılması emrini vermiştir.[55] Her iki önlem de sadece nehir kıyısı boyunca yerleştirilen garnizonların ihtiyaç duyduğu malzemelerin su üzerinde taşınmasına kolaylık sağlamak için değil aynı zamanda sınır devriyesi işinin Moesia filo komutanına devredilmiş olması nedeniyle gerekliydi. Ancak bu girişimler başkentin yeni imparatoru çağırmasıyla tam anlamıyla tamamlanamamıştır. Traianus, MS 99’a doğru Roma’dan gelen çağrılara daha fazla kayıtsız kalamamış ve çok sevdiği askerî kariyerini şimdilik rafa kaldırıp başkente dönmeye karar vermiştir.[56][57] Danubia eyaletlerinden Roma’ya dönüşü sessiz ve telaşsızdır. Dönüş için gereken hazırlığı yol boyunca konaklama masraflarını kendi cebinden karşılamıştır. Bu sebeple halk tarafından alçakgönüllü ve saygın olarak anılmıştır. Roma’ya geldiğinde ilk iş olarak iç düzeni yeniden kurmuş ve kuzey eyaletlerin valiliklerine deneyimli kişileri atamıştır.

İmar ve Kültürel Faaliyetler değiştir

Roma İmparatorluk Dönemi’nde hükümdarların kendi otoritelerini güçlü kılmalarının ana unsurlarından biri de gerçekleştirdikleri imar faaliyetleridir. Örneğin imparator Augustus’un principate unvanını almasında Roma ve İtalya’da gerçekleştirdiği kamu arzlarının inşası ve çeşitli imar faaliyetlerinin etkili olduğu söylenebilir. Augustus’un halefleri de bu yolu seçmiş, Roma halkının sevgisini ve taraftarlığını kazanmak için yapılan kamu arzlarını bir ilke hâline getirmişlerdir.[58]

Tadilat Faaliyetleri değiştir

Traianus, Dacia Savaşları sonucunda elde ettiği altın gümüş sayesinde mimari yapılanmalarıyla Augustus’un halefi olduğunu tüm Roma’ya duyurmuştur. Traianus’un M.S. 106 yılında Roma’ya dönmesinden kısa bir süre sonra, Dacia’yı ilhak etmesinin getirdiği güç ile kentin kutsal sınırı olan meyve bahçesinin yeniden yapılması ve genişletilmesi niyetini ortaya koymuştur. İmparatorluk sarayı olan Domus Tiberiana’yı genişletmemiş ve herhangi bir ölçekte saray inşa etmeyi de reddetmiştir. Nero ve Domitianus ile kıyaslanabilecek ölçüde aşırılıklardan da olabildiğince kaçınmış, bunun yerine Pater Patriae olarak popülaritesini, halkın rahatını düşünerek ve pleblere faydaları ile ayırt edilen yapıları kurarak itibarını arttırmıştır.[59][60] Traianus, önceliğini Domitianus tarafından başlatılan ancak tamamlanamamış olan, özellikle MS 64 ve 80 yıllarındaki iki büyük yangında hasar gören, kamu binalarının onarımının tamamlanmasına vermiştir. Çalışmalar Augustus Tapınağı’nın kütüphanesinin tamamlanması ve Flavian amfitiyatrosu ile başlamış, yangında büyük zarar gören Circus Maximus’un Nerva ve Domitianus dönemlerinde yapılan tadilatların tamamlanması ile devam etmiştir. Circus Maximus’u Palatine tarafına uzatmış ve koltuk sıralarını tepenin yamacında taşıyarak, kapasitesini 5.000 kişi daha arttırmış ve soylu bir davranış sergileyerek Roma’nın yirmi beş büyük ailesi onuruna bir heykel diktirmiştir.[61][62][63][64][65] Ayrıca MS 105/106 yıllarında Jupiter Victor Tapınağı,[66] 112 yılında Domitianus döneminde kurulan dört büyük gladyatör okulundan biri olan Ludus Magnus,[67] 113 yılında Venus Genetrix Tapınağı,[68] ve muhtemelen günümüzde Palazzo Massimo alle Colonne’nin altında bulunan, müzikal ve tiyatro gösterileri için yapılmış olan Odeum’un onarımı tamamlanmıştır.[69][70]

Limanlar değiştir

Plinius eserinde, Traianus’un karayolları ağını iyileştirmesini yeni limanlar kurma programına sıkı sıkıya bağlamış; “uzaktaki insanları ticaretle birbirine bağlıyor, böylece artık herhangi bir yerdeki doğal ürünler artık herkese ait görünüyor” demiştir.[71] Bu stratejinin en somut ifadesi, Traianus’un Ostia’nın kuzeyinde yeni bir ticari cazibe bölgesi kurmasıdır.[72] Tiber Nehri’nin ağzında bulunan ve Roma’dan 19 km uzaklıkta olan Ostia, Roma’nın başlıca limanıydı. İmparator Claudius döneminde gemi yapım teknolojisindeki hızlı gelişmelerin neticesinde inşa edilen büyük gemiler limana giremiyordu. Liman girişi oldukça sınırlıydı ve nehir ağzı çökmeye meyilliydi. Büyük gemiler Napoli Körfezi’nin kuzey tarafındaki Puteoli’nin daha derin liman girişinden daha fazla yararlanmaya başlamıştı. Caesar’ın ticari hayatı canlandırma projesini İmparator Cladius devralmış ve Ostia doğrudan bir kanal ile Tiber’e bağlanmıştı.[73][74] Traianus’un yeni limanı olan Portus Traiani Felicis, Claudius’un kurduğu rıhtımın güney-doğusuna inşa edildi ve mevcut kanalın yeni ticari limana giriş olarak kullanılmasına karar verildi.[75] Buraya girişe bakan ve hem yeni hem de eski kentlerin manzarasını gören bir hamam, küçük bir tiyatro, bir tapınak ve büyük odalarla çevrili büyük bir atriyum ile zengin bir şekilde dekore edilmiş binalardan oluşan bir kompleks yapı inşa edilmiştir.[76] Bunun dışında Centumcellae ve Ancona limanları da Traianus döneminde inşa edilmiştir.[77]

Su Kanalları değiştir

Traianus Tiber Nehri’nin taşkınlarını önlemek için selefleri gibi bir dizi idari ve pratik reformlar yoluyla tedavi etmek yerine sorunu çözmeye karar vermiştir. Bunun için curator alvei et riparum Tiberis et cloacurum urbis ofisini kurmuş ve mevcut olan Tiber kıyılarını denetleme görevi ile hem kanalizasyon hem de nehir suyunu kontrol etme yetkisini bu ofise devretmiştir. Daha sonra Traianus, Roma’nın daha fazla su baskını tehlikesini azaltmak için bir yardımcı tahliye kanalı olan fossa Traiana’nın inşa edilmesini emretmiştir.[78] Nehir cephesi gözden geçirildikten sonra Traianus, Tiber’i kontrol altına almak ve taşkın olasılığını azaltmak için Emporium’daki limanı iyileştirme programını başlatmıştır.[not 10][79] Halka temiz su sağlanması için çalışmalar yapmıştır. Nerva tarafından curator aquarum ofisine atanan Sextus Iulius Frontinus ofiste geçirdiği zamanı kente su temini ve su yolları üzerinde bir tez yazmak için kullanmıştı ve Traianus’un mevcut kaynakların kalitesini ve standardını geliştirmek için çalışmalar başlattığını bildirmiştir. 342 Şehrin altyapısını iyileştirmek için gerekli olan projeleri hayata geçiren Traianus, dikkatini süslemelere yöneltmiştir.[80]

Mimari Faaliyetleri değiştir

İlk olarak MS 11 Kasım 109’da deniz savaşları için yapılmış yapay bir havuz olan Naumachia Traiani (Traianus Göleti) yapılmıştır. Domitianus’un benzer yapısının yerine geçmesi ve Circus Maximus’un alanının genişletilmesi için yapılmıştı.[81][82] Esquiline’nin güney yamaçlarına kurulan ve MS 22 Haziran 109 yılında yapımı tamamlanan Thermae Traiani (Traianus Hamamı), dönemin mimarisinin şaheserleri arasında en önemlilerinden birisidir. Şamlı Apollodorus, 104 yılındaki yangında tahrip olmuş Nero Domus Aurea’nın ayakta kalan alt katını, mevcut yerleşim alanına taraçalı bir uzantı sağlamak, kalan odaları molozla doldurmak ve dış iskeletini sağlam bir duvar temeli oluşturarak sağlamlaştırmak için ustaca kullanmıştır. Büyük imparatorluk banyolarının ilki olan Traianus Hamamı kendinden önce yapılmış Nero Hamamı’ndan daha gelişmiş ve Titus Hamamı’ndan üç kat büyüktü ve Antonin, Diocletian ve Constantin Hamamlarının tasarımlarına kaynak olmuştur.[83] Hamam genel olarak erkekler için inşa edilmiş olsa da Traianus döneminde kadınlar için de özel yer yapılmıştır.[84]

Daçya Savaşları değiştir

Daçya Kralı Burebista bütünlük politikası izlemesi sonucunda devletleşmiştir ve Roma için bir problem haline gelmiştir. Caesar döneminde bir dizi mücadele yaşanmıştır fakat Burebista ve Caesar'ın aynı dönemde hayatını kaybetmesiyle kesin bir sonuç elde edilememiştir. Domitianus’un, döneminde izlediği politikalar ve Daçyalılara sağladığı imtiyazlar sonucunda, dolaylı yoldan güç kazanmalarına yol açmıştır. Traianus Germen eyaletleri komutanı olduğu dönemde Daçya'nın Roma için ne kadar büyük bir tehlike yaratacağını farketmiştir ve Tuna Nehri'nin sol yakasında önlemler almıştır. Djerdap patika yolunun yeniden inşa edilmesini, yol üzerinde bulunan kalelerin taştan yeniden inşasını ve Ister nehrindeki taşımacılığın yol açtığı tehlikeleri ortadan kaldırmak için Karatash—Gradac kanalının kesilmesini emretmiştir.[85] Bu yapım ve onarım hareketleri Traianus’un Dacia’yı istilâ etmeye karar vermiş olduğu anlamına geliyordu. Decebalus bu durumu Dacia ile mevcut ticareti genişletme faaliyetleri olduğunu sanarak düzenlemelerden memnun kalmış ve herhangi bir karşı harekette bulunmamıştır. Traianus ise oldukça ihtiyatlı davranmış, savunmayı ve lojistik desteği güvence altına alacak bir politika yürütmüştür.

I. Daçya Savaşı Öncesi değiştir

Traianus tahta geçtikten sonra bir süre daha Tuna eyaletlerinde faaliyetlerde bulunmuş ve kafasında planladığı Dacia seferini bizzat kontrol etmek için başkent Roma’ya dönmüştür. Traianus’un Dacia seferi için uygun şartlar MS 101 yılı consullüğünü geri çevirdiğinde oluşmuştur.[86] C. Dio’nun da eserinde belirttiği gibi Traianus, Decabalus’u en az kayıpla yenme stratejisi gütmüştür.[87] Bu düşünce fetihten ziyade cezaî bir savaşın göstergesidir. Bu sefer, Mars Ultor’un resmini taşıyan 101 yılı madeni paralarında da belirtilmektedir. Dacia seferi için gereken hazırlıklar bir önceki yılda başlamıştır. Traianus bölgedeki eyaletlerden, Moesia Superior’a G. Cilnius Proculus; Moesia Inferior’a M. Laberius Maximus; Pannonia’ya L. Iulius Ursus Servianus gibi atamıştır. Sonuncusu Traianus’un yakın adamlarından biri olmasına rağmen savaş başladığında L. Iulius Ursus Servianus’un yerine Q.Glitius Atilius Agricola’yı getirmiştir.[88] Traianus, kazasız yolculuk ve dönüş için Arval Brethren kültüne dualar sunmasının ardından MS 25 Mart 101 yılında Dacia seferi için Roma’dan ayrılmıştır. Bu sefer için kayda değer bir güç oluşturulmuştu. Otuz lejyondan dokuzu birkaç yardımcı alae (süvari) ve cohors (piyade) ile birlikte ön cepheye yerleştirilmişti.[not 11][89] İmparator, Praetorian Muhafızları’ndan Titus Claudius Livianus ve sırdaşı L. Licinius Sura’nın eşliğinde son zamanlarda Germania Inferior’dan dönmüştü. Traianus’un yakın çevresinde imparatorluğun en yetenekli generallerinden birkaçı vardı. En tanınmış olanları; büyük stratejist Frontinus’un kayınpederi olan S. Sosius Senecio ve Domitianus’un Dacia seferi sırasında XIII Gemina’da tribunus olan C. Iulius Quadratus Bassus ve MS 93 ve 96 yılları arasında Moesia Superior valisi ve Traianus’un Pannonia’daki halefi olan Pinarius Pompeius Longinus’tur. Ayrıca ordunun merkezinde olan Afrikalı süvarilerin komutanı Lusius Quietus; equestrian C.Manlius Felix, seferin levazım subayı ve Traianus’un yeğeni olan P. Aelius Hadrianus’da Traianus’un çevresindeki önemli kişilerdir.[90] Roma ordusunun başlıca savaş gücü olan lejyonlar, en az 5.500 Roma vatandaşından oluşmaktaydı. Lejyonlardaki her asker başlarını korumak için lorica segmentata adı verilen demir kasklar ve vücutlarını korumak için demirden yapılmış şekilli vücut zırhı lorica hamata ya da squamata giyiyorlardı. Bazıları ise kollarını Dac falkslarından korumak için vambraces adı verilen kollukları kullanıyorlardı. Her lejyonerde dikdörtgen bir skutum, kısa bıçaklama gladiusu ve altı ayak uzunluğunda bir pilum vardı. Ayrıca lejyona destek veren ağır silahlar ve okçu birlikleri de bulunmaktaydı.[91] Lejyonlar ilk çatışma, savaş ve kanatların sorumluluğunu alarak harekâtın merkezini oluştururken bu görevler daha sonra Roma vatandaşı olmayan piyade ve süvari destek birimlerine devredilmiştir. Piyadeler demir zırh, oval kalkan ve bronz kasklar takıyor, uzun spatha ve mızrak kullanıyorlardı. Altıgen veya oval bir kalkan taşıyan ve demir ya da bronz örgülü zırh giyen süvariler de aynı şekilde silahlanmıştı.[92] Traianus’un ordusunda çok sayıda millet Roma’ya karşı yaptığı antlaşma yükümlülüklerini yerine getirmek için bulunuyorlardı. De Munitionibus Castrorum, 157 Birinci Dacia Savaşı’na katılan 500 Palmyralı, 900 Get, 700 Dacialı, 500 Briton ve 700 Cantabrialılar’ın olduğunu belirtmiştir. Bunlara ek olarak C. Dio, Lusius Quietus’un önderlik ettiği Afrikalı süvari birliklerinin de savaşa dâhil olduğunu ve Balear sapancıları ile birlikte yaklaşık olarak 50.000 kişinin savaşta bulunduğunu belirtir. 158 Bu birimler kendi milli silahları, kıyafetleriyle savaşmış ve keşif ekibi olarak yardımcı hizmette kullanılmışlardır.[93]

I. Daçya Savaşı değiştir

 
Traianus'un ordusunu Tuna Nehri’nden köprü yaptırarak geçirdiği sütun. Köprünün yapıldığı yer muhtemelen Tuna ve Csernovec’in birleştiği Lederata (Palanka)’dır.
 
Savaşların aşamalarını tasvir eden bir sütun

Traianus ordusunu Tuna Nehri’nden iki portatif köprü yaptırarak geçirmişti. Dacialılar Demir Kapılar Geçidi önlerindeki birinci seferde çok az direnç göstermişlerdir. Traianus, sayısal üstünlüğünü kullanarak kaleleri ele geçirmek için kuşatma savaşını tercih etmiştir. Apus Flavius’tan Caput Bubali’ye kadar yol üzerinde bulunan kaleler ele geçirilmiş, burada ilk Dacialı esirler imparator ve heyetinin önüne getirilmiştir. Dacia başkenti Sarmizegetusa, Roma ordusunun görüş alanına girmişti. Traianus tarafından emir gelmesiyle birlikte yardımcı süvari birlikleri Dacia ordusunun kanatlarını bozguna uğratırken; yardımcı piyadeler mızraklar ve oklarıyla onlara set oluşturmuşlardır. Yarıçıplak milletler ordusu (Roma’ya antlaşma ile yükümlü olan kavimler) ise kılıçlarıyla acımasız bir şekilde Dacia ordusunun merkezine ilerlemişlerdir. Traianus, yaşlı, kadın ve çocuklara zarar verilmemesini emretmiştir. Savaş bir dizi mücadeleler sonucunda Dacialılar’ın yenilgisi ve geri çekilmesiyle sona ermiştir. Savaşın sona ermesiyle bir Dacialı comati (uzun saçlılar) elçisi imparator ile görüşmek için gelmiş, ancak Traianus tarafından reddedilmiştir.[94] Caput Bubali’yi geçen süvariler Poganis’ten Tibiscum’a kadar kırsal bölgeleri kontrolü altına alırken piyadeler kaçan Dac askerlerinin peşinden gitmiştir. Kaçakların bir kısmı nehirden geçerken boğulmuş, diğerleri piyadeler tarafından esir edilmiştir.[95] Romalılar Tapae’de gerçekleşen ikinci sefer öncesinde Apus Fluvius’ta olağanüstü derecede güçlü bir savunma sistemi kurmuşlardı, çünkü Dacialıların hâlâ Arcidava’da olduğunu düşünüyorlardı.[96] Traianus, bu sıralarda Decebalus’tan bir elçilik heyeti daha kabul etmiştir. Elçilik heyeti "silahlarını bıraktılar ve yere kapandılar ve mümkünse Decabalus’un huzuruna gelmesine ve onunla şahsen konuşmasına ve yapmasını emrettiği her şeyi yapacağını taahhüt etmek, aksi takdirde onunla barış şartlarını ayarlaması için birini yollaması için izin istediler".[97] Ardından, Decabalus tarafından kendisine gönderilen elçilik heyetinin teminatlarına inanan Traianus geri dönüş hazırlıkları yaparken Decabalus sözünden dönmüş, Roxolan atlılarıyla takviye edilmiş ordusuyla Moesia eyaletine baskın düzenlemiştir. Traianus’un yetişmesiyle baskın güçlükle geri püskürtülmüştür.[98] M.S. 102 yılında Roma orduları Demir Kapılar Geçidi’nde yeniden konuşlanmıştır. İmparator Demir Kapılar Geçidi’ndeki savaşı bizzat kontrol ederken, başka yönden kıskaç saldırıları yapılması için emir vermiştir. Lusius Quietus ve onun hafif silahlı Afrikalı süvarileri, Doğu Karpatlar’daki Vulcan Geçidi aracılığıyla, birçok Dacia askerini öldürmüş ve çok fazla esir alarak Decebalus’a arkadan saldırmıştır. Olt vadisi boyunca Laberius Maximus’un önderlik ettiği ikinci bir saldırı ise Kızıl Kule Geçidi’ni almıştır. Laberius Maximus, Decebalus’un kız kardeşini ve önemli birkaç kaleyi birliklerine zarar gelmeden ele geçirmeyi başarmıştı. Decabalus’un kız kardeşini geri almak için Maximus’un ordusuna yaptığı sürpriz saldırı geri püskürtülmüş ve Decebalus tarafından Part kralı II. Pacorus’a sunulan hane kölesi Callidromus’un yakalanmasıyla sonuçlanmıştır.[99] Quietus ve Maximus, Dacia başkentine 32 km kala Aquae (Calan) kaplıcaları bölgesinde Traianus’un ana kuvvetlerine dâhil olmuşlardır. Ardından Decabalus tarafından yine bir elçilik gönderilmiştir. C Dio'nun açıkladığına göre: "Bu nedenlerden dolayı […] Decebalus başka bir birinci sınıf pileati elçiliği gönderdi ve imparatora başvurdu ve istisnasız olarak kendisine emredilen tüm şartları kabul etmeye hazırdı.[…] silahları, makineleri ve mühendisleri teslim edeceğini, kaçakları iade edeceğini, kaleleri yıkacağını, [Roma tarafından] ele geçirilen [Dacia] topraklarından feragat edeceğini, bundan sonra Roma’nın dostunu dost, düşmanını düşman belleyeceğini ve ne asker kaçaklarını barındıracağını ne de Roma’nın hâkimiyet bölgelerinden asker toplamayacağını söyledi […] ve Traianus’un huzuruna geldi ve silahlarını yere atarak imparatorun önünde yere kapandı ve ona itaat etti".[100]

I. Daçya Savaşı'nın sonuçları değiştir

Birinci Dacia Savaşı, bu yeni antlaşmayı güvence altına almak ve Dacialıları dağlık bölge içinde sınırlandırmak gayesiyle özel hedefinde başarılı olmuştur. Traianus, yaklaşık yirmi bir ay sonra MS 102 yılının sonuna doğru İtalya’ya dönmüştür. Cumhuriyetçi gelenek doğrultusunda Decebalus’un elçileri barışı onaylamak için senatonun önüne getirilmiştir. C. Dio senatoda yaşanan olayları şu şekilde açıklamıştır: "silahlarını yere bırakarak ellerini kelepçeli mahkûmlar gibi bir araya getirdiler ve yalvardılar ve böylece anlaşmayı tamamladılar ve silahlarını geri aldılar."[101] MS 10-31 Aralık 102 tarihleri arasında Traianus’a senato tarafından Dacicus unvanı ve bir zafer nişanesi verilmiştir. Onuruna oyunlar düzenlenmiştir. Bu onurları zaferini kazandığını gösteren savaş arabası şeklinde basılan hatıra parası ile kutladı.[102] Campus Martius’ta muzafferin konuşma yapması, nişan takdim edilmesi ve sonrasında tanrılara kurbanlar adanarak etkinlikler başladı. Ardından Jüpiter’in heykeli için kullanılan kırmızı boya yüzüne sürüldü ve ona üstün tanrının niteliklerini üstlenmesini sağlamak için yaldızlı bir at arabası hediye edildi. Zaferinin sembolü olan beyaz tunik üzerine işlenmiş defneyaprakları olan mor toga giymişti. Consuller, magistralar ve senatörler ele geçirilen ganimetleri, zincirlere vurulan savaş esirlerini ve seferin bölümlerini gösteren tabloları Circus Flaminius, Porta Triumphalis, Circus Maximus ve Palatine’den Sacra ve Forum Romanum’a geçen alayı yönetmişti. Bu alayın heybeti ve şatafatı Capitoline’de doruğa ulaştı. Jüpiter’e kurbanlar sunuldu ve tapınakta bir ziyafet düzenlendi.[103] Congiarium (para dağıtımı) vererek halkın gönlünü kazanmış ve halka çeşitli tiyatro gösterileriyle daha fazla eğlence gösterileri vermiştir.[104] Bununla birlikte gösteriler için tamir edilip genişletilen Circus Maximus da düzenlenen törenle açılmış ve daha büyük oyunlar düzenlenmiştir.[105] Oturma şekli rütbelere göre düzenlenmiş olsa da girişler gibi imparatorun cömertliğini sembolize ettiği için ücretsizdi.[not 12] Öğle vakti yapılan infazların ardından gladyatör dövüşleri yapılırdı. Savaşçıların arzı oldukça fazlaydı. Birçoğu profesyonel gladyatör iken kalan kısmı Dacia Savaşı esirleriydi. Tuna’daki durum bir kriz noktasına ulaşmadan iki yıldan fazla bir süre geçmemiş olsa da, kutlamalar bir süre daha devam etmiştir.

II. Daçya Savaşı değiştir

Traianus, Decebalus’a karşı zaferini kutlarken Dacialılar MS 102 yılı antlaşmasını destekleyenlerden intikam almaya başlamıştı. Ayrıca, Decebalus anlaşmayı bir kez daha açıkça ihlal ederek silah tedarik etmeye başlamıştır. Roma topraklarından asker toplamaya başlamış, krallığını yeniden finanse etmiş ve Roma’nın en eski düşmanı Parthia’yı da içeren Roma’ya düşman komşu kabilelere elçilikler göndermiştir.[106] Birinci savaştakinden daha büyük bir kuvvetin toplanması diplomatik faaliyetlerin artmasına neden olmuştur. C. Dio, birçok Dacialının bu zamanda Decabalus’u terk ettiğini ve onu barışa sürüklediğini anlatır. Traianus, Decebalus’un teslim olmasını ve yakın zamanda edinilen silahları teslim etmesi şartıyla barış yapacağını bildirmiştir. Decabalus ise komşularıyla askerî ittifaklar yapmak için girişimlerini arttırmıştı.[107] Decebalus'un, Traianus'un çağrılarına kulak vermemesi sonucunda diplomasi sona ermiş ve Dacia’ya boyun eğdirme seferi MS 106 yılı baharında başlamıştır. Traianus, Berzobis ve Demir Kapılar Geçidi yerine, doğrudan 1621 m. yüksekliğindeki Vulcan Geçidi yolu ile Sarmizegethusa Regia’yı hedef almıştır. Bumbesti büyük bir tahkimat ile korunurken ihmal edilen Vulcan Geçidi Havzası’na kolay erişim sağlamış ve bir dizi küçük vadi aracılığıyla Dacia başkentine çeşitli yollardan yaklaşmalarına olanak sağlamıştır. Yapılan müzakereler neticesinde Traianus, Dacia başkenti Sarmizegethusa Regia’ya ulaşmıştı. Başkent her iki taraftaki derin vadiler ve iyi takviye edilmiş ağ geçidine açılan dar bir eğim ile korunan şehir ele geçirilemez gibi görünüyordu, ancak sütunda şehrin savaşmadan teslim edildiğinin betimlendiği görülmektedir. Saray halkından birçoğu Decebalus'un Traianus ile anlaşması için yalvarmışlardı, fakat sonuç nafileydi. Decabalus, ailesi ve şahsi korumalarıyla birlikte dağlara kaçarken Sarmizegethusa Regia teslim olmuş, yağmalanmış ve ateşe verilmiştir. Traianus kalelerin temizlenmesini ve burçlara Roma bayraklarının dikilmesini emretmiştir.[108] Sonunda Decabalus’un kaçışı MS 2 Eylül 106 yılında bir süvari grubunun takibine takılmıştır. Yakalanacağını anlayan Decabalus, Roma komutanından önce davranarak kendi boğazını keserek intihar etmiştir.[109][110] İki çocuğu da dâhil olmak üzere Decebalus’un grubundan kalanlar hızla Roma askerleri tarafından tutsak edilmiştir. Kralın başı vücudundan ayrılmış ve bir Dacia yerleşimi olan Piatri Craivii’de bulunan Traianus’a teslim edilmiştir.[111]

II. Daçya Savaşı'nın sonuçları değiştir

Traianus zaferinin bir parçası olarak fethedilen bölgelerden 500.000 kadar Dacialı esir almış ve bunların çoğu Roma’ya gladyatör dövüşlerinde kullanılmak amacıyla gönderilmiştir.[112] Dacia’daki erkek nüfusu olabildiğince azalmış, kalanlar dağlık bölgelere çekilmek durumunda bırakılmış ve bu arazilere bölgeye getirilen kolonistler yerleştirilmiştir.[113] Roma’da Augustus mezar anıtını taklit eden, 30 m çapında, tambur şeklinde bir anıt inşa edilerek M.S. 107/108 yılı Mars Ultor, “Yenilmez Mars” yılı olarak kabul edilmiştir. Bu anıtta Traianus’un yakınlarda kurulmasını emrettiği ve Municipium Tropaeum Traiani (Adamklissi, Romanya) adını alan yeni kasabaya giden kolonistler, imparatorun askeri kazanımlarının getirdiği güvenceyle bölgeye yerleştirildi.[114] İkinci zaferinde birincisinden bile daha görkemli festivaller düzenlenmeye başlanmıştır.[115][116] İkinci festivalin başı, imparatorun kişi başı 500 denarius dağıttığı ve on iki gün süren en az 322 gladyatörün dövüştüğü 25 Mayıs ya da 26 Haziran 107 yılında başlamıştır.[117] İkinci festivalin başı, imparatorun kişi başı 500 denarius dağıttığı ve on iki gün süren en az 322 gladyatörün dövüştüğü 25 Mayıs ya da 26 Haziran 107 yılında başlamıştır.[118] Sonunda, 11 Kasım 109 yılında Traianus, sahte deniz savaşlarına adanmış bir yapı olan bir naumachia düzenlenmesini emretmiş ve Dacia’nın fetih kutlamaları 24 Kasım 109 yılında tamamlanmıştır.[119]

Doğuda ilerleme değiştir

Aynı yıl Roma'ya bağımlı Nebatî Krallığı'nın olan kralı Rabbel varis bırakmadan ölünce ülkesi de Roma'ya bağlanır. Bu ülkenin iki kenti Petra ve Bostra birer Roma kalesi haline gelir.

Sonraki yedi yıl boyunca imparatorluğa barış hâkim oldu. Trajan İtalya ve memleketi İspanya'da yeni yapılar, anıtlar ve yollar yaptırdı. Daçya'daki zaferlerinin anısına bir forum, Trajan Sütunu ve bir alışveriş merkezinden oluşan ve bugün hâlâ Roma'da ayakta olan büyüleyici bir kompleks yaptırdı.

Ayrıca bu dönemde Roma'da üç ay süren bir gladyatör festivali düzenledi. Festivalde 11.000 gladyatör can vermişti. Bunlar ağırlıklı olarak Yahudiler ve suçlulardı. Etkinlikleri toplam 5 milyon kişi izlemişti.

İmparatorluğun en geniş sınırları değiştir

113 yılında Roma'ya bağımlı olan Ermeni kralı ölünce Perslerin desteğiyle Roma'nın istemediği bir kral başa geçti. Bu olay Trajan'ı Ermenistan'la karşı karşıya getirdi. Trajan önce Ermenistan'ın üstüne yürüdü ve ülkeyi Roma'ya kattı. Bunun üstüne Mezopotamya'ya inerek 116 yılında Perslerin başkenti olan Ktesiphon'u aldı ve Basra Körfezi'ne kadar ilerledi. Mezopotamya'yı bir Roma eyaleti olarak ilan etti. Bu dönemde çok yaşlı olduğu için Büyük İskender'in izini takip edemedi ve Asya'nın içlerine ilerlemedi.

 
Trajan dönemindeki İmparatorluk sınırları

Bugünkü İran topraklarına girdi ve Susa kentini işgal etti. Burada Pers kralı Osroes'i tahtından indirdi ve yerine Roma'ya sadık oğlu Parthamaspates'i tahta çıkardı. Roma ordusu, Trajan döneminden sonra bir daha asla Doğu'ya doğru bu kadar fazla sokulamamıştır.

Trajan döneminde İmparatorluk, tarihindeki en geniş sınırlara kavuşmuştur. Savaşçı kişiliği çok ağır basar bunun yanında Senatoyla olan ilişkisi sırasında bilgeliği, saygısı ve alçak gönüllülüğüyle anılır. Trajan döneminde yollar ve limanlar inşa edilmiştir, ayrıca İmparatorluk hazinesinden fakirlere ve çocuklara destek olunması için ödenek hazırlanmıştır.

Kaynakça değiştir

  1. ^ C. Dio, LXVIII. 4.1. 
  2. ^ a b A. Victor, Epitome de Caesaribus, XIII. 
  3. ^ J. Bennett, Trajan Optimus Princeps: A Life and Times, Routledge, London 1997. 
  4. ^ Appianus, Histoira Romana, The Spanish Wars, VIII.38. 
  5. ^ P.A. Brunt, Italian Manpower, 225 B.C.-A.D. 14. 
  6. ^ Plinius, Epistulae, I.19; II.4; III.19. 
  7. ^ L.A. Curchin, The Local Magistracies of Roman Spain. 
  8. ^ "J. Lendering, "Batavian Revolt"". 
  9. ^ XX.4, Plinius. 
  10. ^ Epistulae, III.3. 
  11. ^ C. Dio, LII.26.1-2. 
  12. ^ C. Dio, LXVIII.7. 
  13. ^ A. Victor, Epitome De Caesaribus, XIII. 
  14. ^ Historia Augusta, Hadrian, III.8. 
  15. ^ A.N. Sherwin-White, The Letters of Pliny: A History and Social Commentary, Oxford University Press, Oxford 1966. s. 536-546. 
  16. ^ F.A. Lepper ve S.S. Frere, Trajan's Column: A New Edition of the Cichorius Plates, Introduction, Commentary and Notes, Sutton, Gloucester 1988, s.226-228. 
  17. ^ Plinius, Panegyricus, XIV.1-3. 
  18. ^ J. Bennett, a.g.e., s.24. 
  19. ^ Plinius, Panegyricus, XIV. 
  20. ^ Plinius, Epistulae. VIII.3.2. 
  21. ^ Polybios, Historiae, VI.19.2. 
  22. ^ J. H.M. Strubbe, “The Imperial Cult at Pessinous”, Lukas de Blois (ed.), The Impact of Imperial Rome on Religions, Ritual and Religious Life in The Roman Empire, Brill Leiden, Boston, 2006, s.110.
  23. ^ Historia Augusta, Hadrian, I.4.; R. Syme, “Hadrian and Italica”, The Journal of Roman Studies, C:54 S:1/2 (1964). s. 142. 
  24. ^ Historia Augusta, Hadrian, X.1. 
  25. ^ T.A. Dorey, “Agricola and Domitian”, Greece & Rome, C:7 S:1 (1960), s.66-71. 
  26. ^ Domitian, VIII.3. 
  27. ^ Dio, LXVIII.13.1. 
  28. ^ Domitian, VII.1-3. 
  29. ^ Plinius, Panegyricus, XIV.5. 
  30. ^ E. L. Wheeler, “Rome’s Dacian Wars: Domitian, Trajan, and Strategy on the Danube, Part I”, The Journal of Military History, C:74 S:4 (2010),. s. 1185-1227. 
  31. ^ A. R. Birley, The Roman Government Of Britain, Oxford Unviersity Press, Oxford 2005, s.115. 
  32. ^ Plinius, Panegyricus, XCV.3. 
  33. ^ Plinius, Panegyricus, XLIV.1. 
  34. ^ J. Bennett, a.g.e., s.46. 
  35. ^ Tacitus. Annales, XV.72. 
  36. ^ Plinius, Epistulae, IV.22. 
  37. ^ C. Dio, LXVIII.2.3. 
  38. ^ Plinius, Panegyricus,VI.3.;VIII.1.;X.1. 
  39. ^ Plinius, Panegyricus, I.5; I.5.3-4. 
  40. ^ J.B. Campbell, The Emperor and the Roman Army, 31 BC/AD 235,Routledge, London 1996,s.142
  41. ^ Plinius, Panegyricus,IX.2.; Historia Augusta, Hadrian, II.5. 
  42. ^ O. Akşit, Roma İmparatorluk Tarihi I, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1976. s. 178. 
  43. ^ Plinius, Panegyricus, IX.3. 
  44. ^ Plinius, Panegyricus,VI.6.; VIII.6.; IX.3. 
  45. ^ Plinius, Panegyricus, IX.2. 
  46. ^ a b C. Dio, LXVIII.5. 
  47. ^ A.R. Birley, “The Oath Not to Put Senators to Death”, The Classical Review, C:12 S:3 (1962), s.198.
  48. ^ Plinius, Panegyricus,XXI.5.; LXXXIV.6. 
  49. ^ C. Dio, LXVIII. 5.4. 
  50. ^ Panegyricus, LXVII.8. 
  51. ^ A.Victor, XIII.9. 
  52. ^ Plinius, Panegyricus, X.1-2.;XVIII.1. 
  53. ^ Epistulae, VIII.14.7.; X.29.1. 
  54. ^ Dio Chrysostom, Orationes, XII.16-20. 
  55. ^ J. Šašel, “Trajan's Canal at the Iron Gate”, The Journal of Roman Studies, C:63 (1973). s. 80-81. 
  56. ^ Plinius, Panegyricus, XX.1.;XXII. 
  57. ^ Martial, Epigrams, X.6.7. 
  58. ^ R.J. Starr, “Augustus as "Pater patriae" and Patronage Decrees”, Zeitschrift für Papyrologie und Epigraphik, S:172 (2010), s.296.
  59. ^ Tacitus, Annales, XII.23-24. 
  60. ^ H. Mattingly, a.g.e., s.829
  61. ^ Plinius, Panegyricus, LI.
  62. ^ C. Dio, LXVIII.7.2
  63. ^ Suetonius, Domitian, V
  64. ^ P.V.Hill, “Buildings and Monuments of Rome: PART 1I” s. 83
  65. ^ H. Mattingly, a.g.e., s. 827-828 ve 853-856.
  66. ^ P.V.Hill, “Buildings and Monuments of Rome: PART 1”, s.49.; H. Mattingly, a.g.e., s.863-865
  67. ^ L. Richardson, A New Topographical Dictionary of Ancient Rome, The Johns Hopkins University Press, Maryland 1992, s.237
  68. ^ W.L. MacDonald, The Architecture of The Roman Empire, s.102-103.
  69. ^ C. Dio, LXIX.4.1
  70. ^ Suetonius, Domitian, V.
  71. ^ Plinius, Panegyricus, XXIX.2
  72. ^ Ostia için bkz. R. Meiggs, Roman Ostia, Clarendon Press, Oxford 1973, s.16-62
  73. ^ Suetonius, Claudius, XX.3.
  74. ^ C. Dio, LX.11.4
  75. ^ R. Meiggs, a.g.e., s.161-166
  76. ^ J. Bennett, a.g.e., s.143.
  77. ^ O. Akşit, a.g.e., s.192
  78. ^ Plinius, Epistulae, II.11
  79. ^ Plinius, Epistulae, VIII.17
  80. ^ Frontinus, De Aquaeductu Urbis Romae, II.87 ve II.93
  81. ^ L. Richardson, a.g.e., s.266.
  82. ^ J. Bennett, a.g.e.,s.151.
  83. ^ L. Richardson, a.g.e., s.387-397
  84. ^ J. Bennett, a.g.e., s.152-155
  85. ^ J. Bennett, a.g.e., s.89. 
  86. ^ F.A. Lepper ve S.S. Frere, a.g.e. s. 277-282. 
  87. ^ C. Dio, LXVIII.6.1. 
  88. ^ J. Bennett, a.g.e., s.90
  89. ^ L.Keppie, The Making of the Roman Army: From Republic to Empire, Routledge, London 1998
  90. ^ C.P. Jones, “Sura and Senecio”, The Journal of Roman Studies, C:60 (1970), s.98-104
  91. ^ M. B. Şenocak, Anadolu’da Roma Lejyonları ve Askeri Birlikleri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya, Selçuk Üniversitesi, 2014, s.15-21
  92. ^ M.C. Bishop ve J.C.N. Coulston, Roman Military Equipment: From The Punic Wars to The Fall of Rome, Owbow Books, Oxford 2006, s.4-5,188 ve 269.
  93. ^ E. B. Birley, “Hyginus and the First Cohort: Notes”, Britannia, C:12 (1981), s.287
  94. ^ Tacitus, De vita Agricolae, XXXV. 
  95. ^ F.A. Lepper ve S.S. Frere, a.g.e., s.79-80. 
  96. ^ G.A.T. Davies, a.g.m., s.83
  97. ^ C. Dio, VIII.2.; LXVIII.9.2. 
  98. ^ C.Dio, LXVIII.8.3.1. 
  99. ^ Plinius, Epistulae, X.74. 
  100. ^ C. Dio, VIII.3.2.; LXVIII.9.4-7. 
  101. ^ C.Dio, LXVIII.10.1. 
  102. ^ H. Mattingly, a.g.e., s.762. 
  103. ^ J. Bennett, a.g.e., s.98-99. 
  104. ^ C.Dio, LXVIII.10.2. 
  105. ^ C.Dio, VII.1. 
  106. ^ C. Dio, LXVIII.10.3. 
  107. ^ C. Dio, LXVIII.11.2. 
  108. ^ E. L. Wheeler, “Rome’s Dacian Wars: Domitian, Trajan, and Strategy on the Danube: Part II”, The Journal of Military History, C:75 S:1 (2011), s.210-211
  109. ^ C. Dio, LXVIII.14.3. 
  110. ^ Plinius, Epistulae,VIII.4.2. 
  111. ^ J. Bennett, a.g.e., s.104.
  112. ^ M. Speidel, “The Captor of Decebalus a New Inscription from Philippi”, The Journal of Roman Studies, C:60 (1970), s.142-153
  113. ^ Eutropius, VIII.6.2. 
  114. ^ J. Bennett, a.g.e., s.104. 
  115. ^ C. Dio, XV.1.
  116. ^ Plinius, Epistulae, VIII.4.2. 
  117. ^ H. Mattingly, a.g.e., s.769
  118. ^ H. Mattingly, a.g.e., s.769.
  119. ^ C. Dio, LXVIII.15.1.
Notlar
  1. ^ Gens, kan bağı ile ortak bir atadan gelme ve yasal olarak tanımlanmış bir Roma toplumu birimidir (The Oxford Classical Dictionary (4th ed.), Oxford University Press, 2012).
  2. ^ Caracalla’nın hükümdarlığına kadar sadece vatandaşlık hakları bulunanlar, çocuklarına connubium (vatandaşlık statüsü olan ile vatandaş olmayanın yasal yollarla evliliği) ile bir Romaya da Latin vatandaşlığı talep edebilirdi. Italica’ya yeni yerleşmiş olan emekli askerler için uygun gelinleri sağlayan nüfuzlu aileler muhtemelen çok azdı. Ailelerin birleşiminden doğan melezler ise ebeveynlerinin medeni statüsünde bir hakka sahip değillerdi.
  3. ^ Traianus zamanında birkaç patres familiae, oğullarına tüm müfredat dallarında şahsi olarak eğitim vermesi için bir erdem örneği olan Cato’nun peşine düşmüştür. Lakin soylular kendi özel eğitimli kölelerini kullanıyordu. Güç olarak daha azınlıkta olan aileler evde öğretim için öğretmenler kiralamış ya da çocuklarını ludus’a göndermişlerdi (Plutarkhos, Bioi Paralleloi, The Life of Cato the Elder).
  4. ^ Bu eğitim hem imtiyazlı hem de özeldi. MS 1. yüzyıla kadar, çoğu öğretmen Livius Andronicus tarafından benimsenen kuralları takip etti. Yunan ve Latin klasiklerini sağlam bir şekilde öğretmek, medeni bir insan yetiştirmek için o dönemde gerekli görülüyordu. Ancak Roma toplumu kendi içinde daha politik hale gelmiş ve bu nedenle öğretim sistemi, hatiplik sanatında giderek artan talebi karşılamak gayesi doğrultusunda uyum sağlamıştı (J. Bennett, a.g.e., s.20-21).
  5. ^ Institutiones’e göre, çocuğun örgün eğitimindeki ilk aşaması, yedi yaşındayken okuma ve yazma ögelerini öğretmekle sorumlu olan, genellikle Grek kökenli paedagogus’un rehberliği altına alındığında başlamalıydı. İyi yetiştirilmiş her Romalı’nın Grekçe ve Latince’yi öğrenmesi bekleniyordu. Grekçe öğretimi ön plandaydı çünkü çocuğun evde Latince’yi öğrenmesi beklendiğinden, vurgu daha çok Grekçe’yeydi. On ve on iki yaşlarında kişinin iyi bir şekilde ilerlemesini sağlamak için bir grammaticus altında atletizm, müzik ve geometrinin yanı sıra; değerlendirme, yorumlama ve çözümleme üzerine vurgu yapılarak temelde kapsamlı bir eğitim veriliyordu. Grammaticus altında kabul edilebilir bir ilerleme kaydedildiğinde, çocuk son resmi öğretmeni olan rhetor’dan hitabet sanatını öğrenir ve mezun olurdu. Eğitimini tamamlayan gençler, Roma Forum’unda düzenlenen geleneğe göre erkekliği ifade eden beyaztoga virilis’ler giyerek halkın karşısına çıkarılırdı. Bu gelenek erkekliğe adım atan gençleri bir nevi halka tanıtma seramonisiydi. Bundan sonra gençler, Augustus’un Romanitas ve temel askeri yetenek ve kavramları öğretmek için kurduğu bir gençlik örgütü olan collegium iuvenum’a kaydolur ve kamu hizmetine girmeye hazırlanırdı (Quintilianus, Institutio Oratoria, I.1.15 & 12-14)
  6. ^ Öte yandan kaynaklarda, Traianus’un deneyimli bir hukukçu olma yolunda ilerlediği ya da sivil bir kariyere devam etmeyi amaçladığı yönünde bir işaret yoktur ve çok az decemviri yüksek askeri rütbeye eriştiğinden bu görevde ilerlemesi pek olası görünmemektedir.Babasının sosyal statüsü ve oğlunun kariyerinde izlediği yol göz önüne alındığında, Traianus’un triumvir monetalis ve ardından vigintiviri olması daha makul bir seçim gibi gözükmektedir (J. Bennett, a.g.e., s.22).
  7. ^ Vespasianus Ren Nehri karşısında Agri Decumantes olarak bilinen bölgeyi ele geçirmek için birlikleri sevk etmiştir. Domitianus bu birlikleri yeniden düzenleyerek Chatti'lere karşı bir sefer başlatmıştır. Domitianus, Chatti Savaşı’na MS 83 yılında Ren karşısına yapılan sürpriz bir saldırıyla başlamış ve 84 Eylül’e gelindiğinde Chattileri mağlup etmeyi başarmıştır. Sonrasında ise Germanicus ünvanını almıştır.
  8. ^ Pater Patriae unvanını kabul etme konusundaki isteksizliği, muhtemelen senatonun geçmişte özellikle seçkin eylemlerinden dolayı bir vatandaşa verebileceği nihai ödül olmasından ve Augustan’ın saygın unvanından kaynaklanmaktadır. İlk olarak bu unvanı Cicero almıştır. Caesar da MÖ 45’te Cumhuriyet’e yaptığı hizmetler için benzer şekilde onurlandırılmıştır. MÖ 2’de Augustus’a verildiğinde, hâlâ onur unvanıdır, ancak o zamandan sonra kademeli olarak emperyal unvanın düzenli bir parçası haline gelmiştir. Nerva’da tahta çıktığı ilk gün bu unvanı kullanmıştır (Plinius, Panegyricus,LVII.5.; LXXXIV. 6 & 10.).
  9. ^ Tuna Nehri'nde bulunan Demir Kapılar, günümüzde Romanya ve Sırbistan'ı birbirinden ayıran dört dargeçit ve üç geniş havzadan oluşmaktadır (G.E. Farquhar-Chilver, “Dacia”, Encyclopaedia Britannica,2019).
  10. ^ Plinius, Caecilius Macrinus’a yazdığı bir mektupta durumu şu şekilde açıklamıştır: "Tiber yine yatağını aştı ve alt bölgeleri bir miktar derinliğe kadar su bastı, öyle ki imparatorun her zamanki öngörüsüyle açtığı kanal tarafından boşaltılırken bile, vadileri su basmış ve tarlaları su altında bırakmıştır. Zemin seviyesinde bile, sudan başka görülecek bir şey yoktur." (R. Meiggs, a.g.e., s.172)
  11. ^ Caesar’ın tüm Galia için on, Augustus’un Germania için altı, Cladius’un Britanya için dört lejyon kullandığı dikkate alındığında Traianus’un ordusunun büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
  12. ^ Ön sıralara senatörler ve yabancı elçiler, arkalarına atlı sınıftakiler ve kalan katlar en üst sıra hariç (bu katlar kadınlara ayrılmıştı) pleblere ayrılmıştı.
Trajan
Doğumu: 18 Eylül 53 Ölümü: 9 Ağustos 117
Resmî unvanlar
Önce gelen:
Nerva
 
Roma İmparatoru

98 - 117
Sonra gelen:
Hadrianus