Vikipedi:Günün maddeleri/Ağustos 2020


1 Ağustos
'2002 UEFA Kupası finali, 8 Mayıs 2002'de, Hollanda'nın başkenti Rotterdam'daki Feijenoord Stadyumu'nda oynanan ve UEFA Kupası'nın 2001-02 sezonunun şampiyonunun belirlendiği maçtır. Hollanda ekibi Feyenoord ile Alman Borussia Dortmund takımları arasında oynanan maçı 3-2'lik skorla Feyenoord kazandı. UEFA Kupası'nın otuz birinci finali olan bu maç, 1998'de UEFA Kupası'nda tek maçlı final sisteminin uygulanmaya başlamasından bu yana, bir final maçının finalist takımın sahasında oynandığı ilk maç oldu.

Feyenoord bu maçın öncesine kadar, Tottenham Hotspur'u yenerek UEFA Kupası'nı kazandığı 1974 yılından bu yana bir UEFA müsabakası kazanamamıştı. Son Bundesliga şampiyonu Borussia Dortmund ise, 1997 UEFA Şampiyonlar Ligi finaliden bu yana ilk kez bir UEFA müsabakası finalinde mücadele etti. Feyenoord'un elde ettiği bu zafer, 1995'teki Ajax'ın UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğundan 7 yıl sonra bir Hollanda kulübünün UEFA müsabakalarındaki ilk zaferi oldu. (Devamı...)


Ayla Erduran (d. 22 Eylül 1934), Türk keman sanatçısı. Türkiye'de ve dünyanın bir çok yerinde verdiği konserler ile tanınmış bir keman virtüözüdür. Üroloji alanında Türkiye'nin öncü doktorlarından Behçet Sabri Erduran'ın kızı olan Ayla Erduran, kemana dört yaşında Karl Berger'in öğrencisi olarak başladı. 1946-1951 yılları arasında Paris Ulusal Konservatuvarı'nda eğitim görerek keman bölümünden birincilikle mezun oldu. Avrupa'daki konser kariyerine Polonya'da, Varşova Filarmoni Orkestrası eşliğinde çaldığı Aleksandr Glazunov'un keman konçertosuyla başladı. 1971'de Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı unvanı aldı. Erduran bir yandan konser kariyerine devam ederken 1973'ten 1990'lara kadar İsviçre'deki Conservatoire Populaire'de ve Lozan Konservatuvarı ustalık sınıfında öğretmenlik yaptı. (Devamı...)

2 Ağustos
Çöl yerkürede yer alan ana biyom tiplerinden birisidir.

Çöl, yıllık 250 mm'den az yağış alan bölgeler için kullanılan bir tabirdir. Sanılanın aksine Antarktika ve Grönland'ın büyük bölümüde çöl tabirinin içine girer yani "çöl" kelimesi sadece sıcak bölgeleri değil soğuk ve kurak bölgeler için de kullanılır. Çöller birer ekosistemlerdir ve çöl atmosferinin düşük nemliliği gece ve gündüz arasında çok büyük sıcaklık farklarının oluşmasına neden olur. Çöller, aldıkları yağışın miktarında büyük değişkenlik gösterebilirler. Yağışın zamanı da öngörülememektedir. Sıcak çöllerde toprakta organik madde miktarı az olmasına karşın mineraller bol miktarda bulunur. En gelişmişlerinde bile bitki örtüşü çok seyrektir ve toprak güneş ışınlarına ve rüzgara doğrudan maruz kalır. Hem yıllık hem de çok yıllık bitkiler mevcuttur, ancak çok yıllık bitkiler olarak kaktüsler tipiktir, Kuzey kutbu'nda 400'e yakın bitki türü olmasına karşın Antarktika'da hiçbir bitki türü bulunmamaktadır. Bu bitkiler su kaybını azaltmak için genellikle çok küçük yapraklara sahiptir ya da hiç yaprakları yoktur. Bazı bitkiler ise yer altı organları olarak yaşarlar ve yalnızca aşırı yağışların olduğu kısa bir büyüme dönemine sahiptirler. Çöllerde yaşayan hayvanlar, çok çetin koşullarla baş etmek zorundadırlar: su ve besin çok nadirdir, sıcaklık dramatik bir şekilde değişmektedir, kumda ve kalın kar tabakasında yürümek ve yuva kazmak zordur. Bu sorunları aşmak için çok çeşitli fizyolojik ve davranışsal uyumlar evrimleşmiştir. Sıcak çöllerde çoğu hayvan küçüktür, günün en sıcak saatlerini bitkilerin altında ya da yer altında geçirirler, gece avlanır ve besin ararlar. Kanguru faresi gibi hayvanlar, besinlerde bulunan ve metabolizma sonucu ortaya çıkardıkları su (metabolik su) ile canlılıklarını devam ettirirler. Canlı biyokütlesi çok düşüktür ve biyota oldukça özelleşmiştir. (Devamı...)


Cristiano Ronaldo ya da tam adıyla Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro (d. 5 Şubat 1985, Funchal), forvet pozisyonunda oynayan Portekizli futbolcudur. La Liga ekiplerinden Real Madrid'de 7 numaralı formayı giymektedir ve Portekiz millî futbol takımı kaptanıdır.

Cristiano Ronaldo 5 Şubat 1985'te Funchal, Madeira'da doğmuştur. Maria Dolores dos Santos Aveiro ve José Dinis Aveiro'nun son çocuklarıdır. İkinci ismi olan Ronaldo'yu babası Ronald Reagan hayranı olduğu için koydu. Hugo adında bir abisi, Elma ve Liliana Cátia adlarında iki ablası vardır. Profesyonel olmadan önce Andorinha, CD Nacional ve son olarak Sporting genç takımında oynayan Ronaldo, 17 yaş altı Portekiz millî takımında da dikkat çekmişti. Profesyonel kariyerine yine Sporting Lizbon'da başlayan genç oyuncu, 2003 yılından 2009 yılına kadar Manchester United'da oynadı. 2008-2009 sezonun sonunda Real Madrid kulübüne transfer oldu. Ronaldo'nun çocukluğunda tuttuğu takım Benfica'ydı. 8 yaşındayken, babasının malzemeci olarak çalıştığı amatör takım olan Andorinha kulübünde oynuyordu. Ronaldo 1995 yılında C.D. Nacional kulübüyle anlaştı ve bir unvan yarışmasında başarılı olduktan sonra 3 günlük denemeliğine Sporting Lizbon'a gitti. Sporting kulübü kendisini transfer ücretini açıklamadığı bir anlaşmayla renklerine kattı. (Devamı...)


3 Ağustos
Ngô Đình Diệm (d. 3 Ocak 1901 - ö. 2 Kasım 1963), 1955-1963 arasında Güney Vietnam'ın devlet başkanı. Baskıcı bir yönetim kurmuş ve askeri bir darbe sonucu öldürülmüştür.

1901 yılında Orta Vietnam'daki Quảng Bình'de doğdu. Ataları 17. yüzyılda Katolikliği benimsemiş ilk Vietnamlılardandı. 1918'de Vietnam'da bürokrat yetiştiren bir Fransız okulu olan Kamu Yönetimi ve Hukuk Okuluna girdi. 1921 yılındaki mezuniyetinden sonra kamu görevine giren Diem, en alt tabaka olarak mandarin'den başlayarak yükseldi; 28 yaşında 300 köyden sorumlu olduğu tuần phủ pozisyonuna getirildi. 1929'da Bình Thuận ilinin valisi oldu; komünistlerce organize edilen köylü isyanlarının bastırılmasında Fransız güçlerine yardım etti. 1933 yılında İmparator Bảo Đại'nin içişleri bakanı olarak görev yaptı. Fransız yönetimi Vietnam'da parlamento kurulması da dahil olmak üzere sunduğu siyasi reform önerilerini reddedince göreve gelişinden üç ay sonra istifa etti. 1945'te Ho Şi Minh'e bağlı birlikler tarafından yakalandı. Katoliklerin desteğini kazanmayı amaçlayan Ho'nun kuzeydeki bağımsız hükümete katılması yolundaki önerisini reddederek Vietnam'dan kaçtı ve sonraki 10 yılın büyük bölümünü yurtdışında geçirdi. 1954'te Güney Vietnam'da ABD desteğinde kurulan hükümetin başına geçmek üzere sürgünden döndü. Rejimi muhalifi gruplar ve siyasal hizipler arası çatışmalar nedeniyle parçalanmış durumda olan Güney Vietnam'da baskıcı bir yönetim kuran Diem, önemli yönetim kadrolarına akrabalarını yerleştirdi. Katolik olması ve Katolikleri kayırması, Güney Vietnam'da nüfusun çoğunluğunu oluşturan Budacılar arasında hoşnutsuzluk yaratırken toprak reformu yapacağı yolundaki sözünü de tutmadı. (Devamı...)


Alfa Romeo 1910 yılında İtalya'nın Milano şehrinde, Milano'lu aristokrat bir aile tarafından kurulmuş olan bir otomobil üreticisidir. Özellikle 1960'lı yıllarda Avrupa'da popüler bir marka haline gelen Alfa Romeo, 1986 yılında Fiat'a katılmıştır. Yönetimi Fiat'ın elindedir. Ürettiği spor model otomobillerle dikkat çeken Alfa Romeo, ilk zamanlar kamyon, minibüs ve troleybüs gibi çeşitli vasıtaları da üretsede daha sonra sadece binek otomobil üretmeye karar vermiştir.

Alfa 147, Alfa Romeo tarafından ilk olarak 2000 yılında üretilmeye başlanan küçük aile tipi otomobildir. Alfa 147, 3 kapılı ve 5 kapılı hatchback olmak üzere 2 farklı gövde stiline sahiptir. Ayrıca Alfa 147, 2001 yılında Avrupa'da yılın otomobili seçilmiştir.1,6 lt benzinli 120 hp, 2,0 lt benzinli 150 hp, 1,9 lt dizel 150 hp ve 3,2 lt v6 250 hp gta modelleri mevcuttur. Blackline ve Collezione adı altında 2 farklı modeli daha mevcuttur.Bu modeller genellikle iç ve dış opsiyonlar ve küçük makyajlardan oluşmaktadır. Alfa 156, 1997 yılı sonunda 155 modelinin yerinde D segmentte konumlandırılmış ve 1998 model olarak piyasaya çıkmıştır. Değişik tasarımı ve önceki modellere göre yükselen kalitesi ile markanın yeniden dönüşünü sağlamıştır.1998 yılında Avrupa'da yılın en iyi otomobili seçilmiştir. 2004 yılında makyajlı kasası ile tasarım ödülü almıştır. 1.6 120 HP,1.8 140 HP, 2.0 155 HP Twin Spark ve 2.5 V6 24V 192 HP benzinli motorlar ile 1.9 JTD ve 2.4 JTD yeni nesil Common-Rail Dizel motorlar ile üretilmiştir.Daha sonra motor gamına 250 HP güç üreten 3.2 V6 24V ve 2.0 JTS ilave edilmiştir.156, 2005 yılında yerini 159'a bırakmıştır. (Devamı...)


4 Ağustos
Koza Han 15. yüzyıl sonlarında II. Bayezid tarafından İstanbul'daki eserlerine vakıf olarak Bursa'da yaptırılmış handır. Ulu Cami ile Orhan Camii arasında bulunan yapının mimarı, Abdül ula bin Pulat Şah'tır. Geçmişte Yeni Han, Han-ı Cedid, Han-ı Cedid-i Evvel (Pirinç Han'ın yapılmasından sonra), Han-ı Cedid-i Amire, Yeni Kervansaray, Beylik Han, Beylik Kervansaray, Simkeş Han, Sırmakeş Han gibi birçok adla anılmış; ipek kozası ticareti bu handa yapıldığından zamanla Koza Han adıyla anılır olmuştur. Koza ticareti için Bursa'ya gelen ipek tüccarları konaklama hizmeti veren handa altlı üstlü iki oda tutmuşlar; üstteki odayı ticari işlerini görmek ve konaklamak, alttaki odayı da ticaret mallarını depolamak için kullanmışlardır. Avlu ortasında, bazı Selçuklu kervansaraylarında oluğu gibi ayrı bir mescit bulunur. Mescidin altında havuzlu bir şadırvan vardır. Hayvan ahırı olarak inşa edilen ikinci avlu bölümü "İç Koza Han" olarak adlandırılır. (Devamı...)

Alman İşçi Partisi I. Dünya Savaşı'ndan sonra Weimar Cumhuriyeti'nde kurulan ilk siyasi partilerden biridir. 5 Ocak 1919'da kurulmuş olan ve ömrü kısa süren Alman İşçi Partisi sadece bir yıl etkin kalmıştır. Ekim 1918'de "Thule Cemiyeti" tarafından, cemiyetin iki üyesi olan gazeteci Karl Harrer ve çilingir Anton Drexler'e bu siyasi topluluğun etkisini işçiler arasında artırmak için özel siyasi dernek oluşturmaları söylenir. Bunun üzerine Drexler, Alman İşçi Partisi'ni kurar. 12 Eylül 1919'da parti toplantısında yer alan Adolf Hitler de partinin sloganlarını beğenir. Ardından Hitler ile tanışan Ernst Röhm, Hitler'e Alman İşçi Partisi'ne dâhil olması ve parti yönetimini kendi eline alması konusunda görüş bildirir. Hitler ilk defa 16 Ekim 1919'da 111 kişiden oluşan izleyici karşısında görülür. Öncelikle Hitler, "Büyük Almanya" hakkındaki kendi görüşlerini bildirir, sonra ise Almanya'nın mağlubiyetinden Marksistleri, sosyalistleri ve Yahudileri sorumlu tutar. Hitler, Alman İşçi Partisi'nin toplantılarında Versay Antlaşması'nın Almanya'ya kaybettirdiği toprakların geri alınması gerektiğini ve antlaşmanın barbarlık olduğunu bildirmiştir. (Devamı...)

5 Ağustos
Ayçiçeği (Helianthus annuus), papatyagiller (Asteraceae) familyasından çekirdekleri ve yağı için yetiştirilen sarı çiçekli bir tarım bitkisidir.

Ayçiçeği dünyada ve Türkiye'de en önemli yağ bitkilerinden biridir. Marmara Bölgesi'nde daha çok yetiştirilir. Trakya Bölgesi'nde yoğunluk gösterir. Ayçiçeğinin üstündeki çekirdekler fabrikalarda işlenerek satılır. Ayçiçeği dünyada ve Türkiye'de en önemli yağ bitkilerinden biri olup, Türkiye'de genelde yağlık olarak yetiştirilir. Yağlık olarak ekiminin % 70'inden fazlası Trakya ve Marmara bölgesindedir. Ayçiçeği, yetişme periyodu boyunca (100-150 gün) 2600-2850 °C civarında toplam sıcaklık ister. Derin ve kazık kök sistemine sahip olması nedeniyle, kuraklığa dayanımı fazladır. Her türlü toprakta yetişmesine rağmen, iyi drenajlı, nötr PH (6,5 - 7,5)'a sahip ve su tutması yüksek toprakları daha fazla sever. Taban suyu yüksek, asitli topraklardan hoşlanmaz. Tuzluluğa dayanması ortadır. Ayçiçeğinin çimlenmesi için en az toprak sıcaklığı 8-10 °C olmalıdır. Bu nedenle genelde Nisan ayı başı-Mayıs ortası arasında ekimi yapılır. Erken ekim, verimi önemli ölçüde arttırır. Ayçiçeği soğuğa dayanıklı olup, genelde ilk donlardan 4-6 yapraklı devreye kadar zarar görmez. Ancak ısının -4 °C nin altına düşmesiyle oluşan dondan oldukça fazla etkilenir. Optimum verim için bölge koşullarında yapılan araştırmalarda 7-8 kg. saf azot (N) ve aynı miktarda fosfor yeterli olur. Ancak sulu koşullarda bu miktarları arttırmak gerekir. (Devamı...)


Helen Keller (27 Haziran 1880 – 1 Haziran 1968), ABD'li pedagog ve aktivist.

Bebeklik çağından itibaren kör-sağır ve dilsiz olması, onu pek çok meslektaşından ayıran önemli özelliğidir. Engellerine rağmen başardıkları, onu efsanevi bir kişilik haline getirmiştir. Beş lisan bilen, bisiklet, kano ve yelkenli ile gezintiye çıkan, yüzen, satranç oynayan Helen Keller, yazdığı makaleler ve bir dizi kitapla kendisini engellilere yardımcı olmaya adamıştır. Başta Amerikan Görme Engelliler Vakfı olmak üzere çok sayıda organizasyonda görev almış ve görevleri nedeniyle dünyanın pek çok yerine seyahat etmiştir. 17 Haziran 1880 günü Alabama kırsalında küçük bir kasabada (Tuscumbia) Yüzbaşı Arthur Henley Keller ve Kate Adams Keller'ın kızı ve sağlıklı bir bebek olarak doğan Helen Keller, on dokuz aylık iken geçirdiği bir ateşli hastalık sonucu görme, işitme ve konuşma yetilerini yitirdi. Çok huysuz ve bakımı zor bir çocuk haline gelen Helen'in ailesi çok zor duruma düşmüştü. Helen 6 yaşında iken Charles Dickens'in Genel Okur için Amerikan Notları adlı eserini okuyan annesi Kate Keller, başka bir kör ve sağır çocuk olan Laura Bridgman için yapılanlardan etkilenmişti. Bunun üzerine Baltimore'da bir uzman doktorla görüşmeye gittiğinde Helen'in bir daha asla görme ve duyma yetilerine kavuşamayacağı bilgisi teyit edilmişti ancak doktor, çocuğun eğitilebileceğini, bunun için sağır çocuklarla çalışan bir uzmanla görüşmelerini önerdi. (Devamı...)


6 Ağustos
Muhrip (İngilizce: destroyer, "yok edici"), donanma terminolojisinde, hızlı, yüksek manevra kabiliyeti olan, zırhlı, dayanıklı, filolara veya saldırı takımlarına, daha küçük araçlardan (torpido botu, denizaltı ve uçaklar) gelen saldırılara karşı koruma ve eskortluk yapan bir savaş gemisidir. Büyük savaş gemileri arasında ortada kalan Muhrip, Fırkateyn'den daha büyük ve kapsamlı, biraz hantal Kruvazör'den de küçüktür. (Devamı...)

Marie Antoinette ya da tam adıyla Josephe Jeanne Marie Antoinette von Habsburg-Lorraine (Jozef Jan Mari Antuanet von Habsburg Loren) (d. 2 Kasım 1755 – ö. 16 Ekim 1793), Fransa Kraliçesi ve Avusturya arşidüşesi. Kısaca Marie Antoinette veya Maria Antonia olarak bilinir. Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve eşi Avusturya İmparatoriçesi Maria Theresa'nın kızıdır. Henüz 14 yaşındayken Fransa veliahtı XVI. Louis ile evlendi. 1774 Mayıs'ında XVI. Louis Fransa kralı ve Fransa kraliçesi oldu. XVII. Louis'nin (Kayıp Döfen) annesidir. Fransız Devrimi esnasında "Vatan hainliği" ile suçlanarak giyotinle idam edildi. (Devamı...)

7 Ağustos
Atlasjet'in 4203 sefer sayılı uçuşu İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Isparta Süleyman Demirel Havaalanı'na yapılması planlanmış, tüm yolcular ve mürettebatın ölümüne yol açan bir kazayla sonuçlanan Atlasjet seferidir.

İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Isparta'ya 29 Kasım 2007 günü saat 23:20'de havalanması gerekirken, Priştine seferinden geç dönmesi nedeniyle 30 Kasım'da saat 00:51'de toplam 50 yolcu ve 7 mürettebat ile İstanbul'dan kalkış yapan KK4203 sefer sayılı uçak, saat 01:36'da Süleyman Demirel Havalimanı'na inişe geçtiği sırada Isparta'ya 18 km mesafede Keçiborlu'da düştü. Atlasjet Havayolları başkanı Tuncay Doğaner kazadan kimsenin sağ kurtulamadığını açıkladı. Atlasjet'in World Focus Havayolları'ndan kiralamış olduğu uçak bir McDonnell Douglas MD-83 idi. Uçak kaza esnasında World Focus Havayolları pilotları tarafından kumanda edilmekteydi. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi'ndeki bir fizik konferansına katılmak üzere uçakta bulunan nükleer fizikçiler Engin Arık, Fatma Şenel Boydağ ve yanlarında bulunan 4 akademisyen kazada hayatını kaybedenler arasındaydı. Yerel görevlilerin ve gazetecilerin açıklamalarına göre uçak Keçiborlu ilçesine bağlı Çukurören ve Kılıç köyleri arasındaki 1830 m rakımlı Türbetepe'de, orman gözetleme kulesine yakın bir yerde bulundu. Uçak bulunduğunda iki parçaya ayrılmış, gövdesi ve arka kısmı ayrı yerlere düşmüş durumdaydı. Bir kanadı ve motoru bir tepenin üzerinde iken gövdesi 150 metre aşağıda bulunmaktaydı. Kaza sonucu kokpit kısmı da gövdeden ayrılmıştı. Bagajlar, cesetler ve enkaz geniş bir alana dağılmış ve polis tarafından kordonla çevrilmişti. (Devamı...)


Natalia Oreiro (d. 19 Mayıs 1977, Montevideo, Uruguay), Tu Veneno albümü ile Latin Grammy ödüllerine aday gösterilmiş, kariyerinin büyük kısmını Arjantin'de yapmış Uruguaylı şarkıcı ve oyuncu.

İlk yıllarda daha çok pembe dizilerde yer alan Natalia Oreiro, daha sonraki yıllarda sinema filmlerinde başrol aldı. Müzikal kariyeri, ilk sinema filmi Un Argentino en New York'ta seslendirdiği "Que Sí, Que Sí" ile başlayan sanatçının ilk albümü Arjantin'de çift platin plak, Yunanistan, İsrail ve Slovenya'da altın plak kazandı. İkinci albümü Tu Veneno ile de Arjantin'de 2000 yılında ilk, 2002 yılında ikinci altın plak ödülünü kazandı. 2002 FIFA Dünya Kupası'nda Uruguay millî futbol takımının "vaftiz annesi" (ispanyolca: madrina) seçildi. 2006 yılında başrolünde oynadığı Sos mi vida dizisindeki Esperanza Muñoz - La Monita rolü ile 2006 Martín Fierro Ödülleri'nde "en iyi komedi (kadın) oyuncusu" seçildi. 2010 yılında Esquire dergisinin "Yaşayan En Seksi Kadın Atlası"nda yer aldı. Carlos Oreiro Poggio ve Mabel Iglesias Bourié'nin kızı olan Natalia, henüz çocuk yaşta Coca-Cola, Pepsi ve Johnson & Johnson gibi dünyaca ünlü markaların reklamlarında boy göstermeye başladı. Sekiz yaşından on dört yaşına kadar drama dersleri aldı. On beş yaşında Latin Amerika'nın en önemli şovlarından biri olan El Show de Xuxa'ya katıldı ve birinci oldu. On altı yaşına geldiğinde Uruguay'dan Arjantin'e taşınmaya ve kariyerini orada devam ettirmeye karar verdi. 17 yaşında MTV de VJ'lik yaptı. 1995 yılında Dulce Ana adlı dizide rol aldı. 90-60-90 modelos (1996) adlı dizinin oyuncu listesine de ismini yazdıran Natalia, asıl çıkışı Valeria rolünü oynadığı, Arjantin'de ve birçok ülkede tanınmasını sağlayan Ricos y famosos (1997) adlı dizi ile yaptı. Daha sonraki yıl ise şöhret olmak isteyen, hırslı bir genci oynadığı sinema filmi Un Argentino en New York (1998) ile seyircinin karşısına çıktı. Film, Arjantin'de 1998 yılında Titanik filminden sonra en çok izlenilen film oldu ve filmi toplam 1.634.702 kişi izledi. (Devamı...)


8 Ağustos
SMS Brandenburg Alman Donanması'nın 1890'ların başında inşa edilen Brandenburg sınıfı dört pre-dreadnought zırhlısından ilkidir. Sınıftaki diğer gemiler SMS Kurfürst Friedrich Wilhelm (daha sonra Barbaros Hayreddin), SMS Weißenburg (daha sonra Turgut Reis) ve SMS Wörth'tür. Brandenburg, Alman Donanması için inşa edilen ilk pre-dreadnought gemidir. Donanma daha önce sadece kıyı savunma gemileri ve zırhlı fırkateynler inşa etmişti. Geminin omurgası 1890'da AG Vulcan tersanesinde serildi. 21 Eylül 1891'de denize indirilen gemi donatımının tamamlanmasının ardından 19 Kasım 1893'te Alman Donanması'na katıldı. Brandenburg ve üç kardeş gemisi, taşıdıkları altışar topla dönemin dört top taşıyan zırhlılarına kıyasla daha modern tasarımlardı. Geminin adı Almanya'nın Brandenburg ilinden gelmektedir.

Brandenburg ilk aktif görevini 1900 yılında, üç kardeş gemisiyle beraber Boxer İsyanı'nı bastırmak üzere Çin'e giderek gerçekleştirdi. Almanya'ya dönüşünün ardından 1902 yılında Wörth hariç diğer kardeşleriyle beraber geniş çaplı donanma manevra tatbikatlarına katıldı. 1900'lerin başında dört gemi de ciddi bir modernizasyondan geçti. Buna rağmen I. Dünya Savaşı'nın başlangıcında Brandenburg ve kardeşleri teknolojinin gerisinde kalmış gemiler haline gelmişlerdi. Bu yüzden Brandenburg savaşın ilk döneminde kıyı savunma gemisi, ilerleyen dönemde ise kışla gemi olarak görev yaptı. Brandenburg 1920 yılında Danzig'de söküldü. Brandenburg, zırhlı A adı altında sınıfının ilk gemisi olarak ısmarlandı. Geminin omurgası 1890'da Kiel'de yer alan Germaniawerft tersanesinde serildi. Geminin teknesi Eylül 1891'de tamamlandı, denize indirilmesi ise 21 Eylül'de gerçekleşti. Gemi denize indirildikten sonra donatım çalışması başladı. Gemi 1893 sonlarına doğru bitirilerek, ilk bitirilen kardeş gemisi olan Wörth'ten dört haftadan az bir süre sonra 19 Kasım 1893'te donanmaya katıldı. (Devamı...)


Mustafa Kemal Atatürk (Osmanlıcaمصطفى كمال پاشا), Soyadı Kanunu'ndan (1934) itibaren Atatürk (19 Mayıs 1881, Selanik – 10 Kasım 1938, İstanbul), Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923'ten 1938'e değin görev yapmış kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı, mareşal ve daha evvelinde bir Osmanlı subayı.

Atatürk, I. Dünya Savaşı sırasında bir ordu subayıydı. Savaş sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisini takiben Türk Kurtuluş Savaşı'ndaki Türk Ulusal Hareketi'ne önderlik etmiştir. Kurtuluş Savaşı sürecinde Ankara Hükûmeti'ni kurmuş, askeri eylemleriyle İtilaf Devletleri tarafından gönderilen askeri güçleri bozguna uğratmış ve Türkleri zafere götürmüştür. Atatürk daha sonra eski Osmanlı İmparatorluğu'nu modern ve seküler bir ulus devletine dönüştürmek için politik, ekonomik, toplumsal ve kültürel reformlar başlatmıştır. Liderliği altında binlerce yeni okul inşa edildi. İlköğretim ücretsiz ve zorunlu hale getirildi. Kadınlara sivil eşitlik ve politik haklar verildi. Köylülerin sırtına yüklenen ağır vergiler azaltıldı. Türk Orduları Başkomutanı olarak Sakarya Meydan Muharebesi'ndeki başarısından dolayı 19 Eylül 1921 tarihinde "Gazi" unvanını almış ve mareşalliğe yükselmiştir. Halk Fırkası'nı kurmuş ve ilk genel başkanı olmuştur. 1938 yılındaki vefatına kadar arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı olmuştur. Atatürk tarihte oynadığı önemli rolden dolayı pek çok yazar ve tarihçi tarafından incelenmiş ve hakkında 379 eser yazılmıştır. Bu yönüyle hakkında en çok eser yazılan ilk 100 kişi arasında yer almaktadır. Ayrıca dünyada ilk kez ve tek örnek olmak üzere, Birleşmiş Milletler'in UNESCO örgütü tarafından, kendisinin 100. doğum yılı olması sebebiyle ve tüm ülkelerin oy birliğiyle 1981 "Atatürk Yılı" olarak kabul edilmiştir. Dergilerinin Kasım 1981 sayısında da, Atatürk ve Türkiye konusu ele alınmıştır. (Devamı...)


9 Ağustos
Tembel hayvan Orta ve Güney Amerika'da yaşayan Megalonychidae, Bradypodidae familyalarına ait 6 türü kapsayan orta büyüklükteki memelilerdir.

Bilim adamlarının çoğu tembel hayvanları Folivora alttakımında sınıflandırırken, bazıları onları Phyllophaga grubunda toplar. Bu iki grubun da adı, ilki Latince'de, ikincisi ise Eski Yunanca'da "yaprak seven" anlamındadır. Bu metin genellikle ağaçlarda yaşayan tembel hayvanlarla ilgilidir. Geçmiş jeolojik zamanlarda, Megatherium gibi büyük yer tembel hayvanları Güney Amerika'da ve Kuzey Amerika'nın bazı kısımlarında yaşamışlardır, fakat insanların gelişinden sonra onlar da diğer bazı hayvanlar gibi birden yok olmuşlardır. Bazı kanıtlar, diğer Kuzey Asya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Madagaskar faunalarında olduğu gibi, Amerikan megafaunasının yok olmasında insanların eylemlerinin etkili olduğunu ileri sürmektedir. Bununla beraber, Buz Çağı'nın sonunda meydana gelen eş zamanlı iklim değişimi de bazı durumlarda rol oynamıştır. Tüm memeliler arasında en yavaş hareket eden hayvanlar olarak bilinirler. Dakikada en fazla yarım metre kadar hareket ettiği hesaplanmıştır. Tembel hayvanlar, günde 15 ila 18 saat uyuyarak en çok uyuyan hayvanların başında gelirler. Kalan zamanda ise yemek yerler ve tutundukları ağaç dalını değiştirirler. Pek fazla yemek yemeyip su içmedikleri de bilinmektedir, bu nedenle doğaya en az zararı olan hayvanlar olarak tanınırlar. Tembel hayvanlar, keskin pençeleri sayesinde dalların üzerinde tersine doğru asılı bir şekilde yaşarlar. Yere ise yalnızca ağaç değiştirmek veya boşaltım yapabilmek için inerler. Sürekli ters asılı oldukları için iç organlarının yerleri bile diğer memelilerden farklıdır. Hatta tüyleri de ters yöne uzar. Yaşadıkları Kosta Rika'daki tembel hayvanların ana ölüm kaynakları elektrik tellerine takılmaları ve kaçak avcılardır. Tembel hayvanlar ağaçlarda yaşamaya uyum sağlamalarına rağmen iyi yüzücülerdir. (Devamı...)


Amedeo Avogadro ya da tam adıyla Lorenzo Romano Amedeo Carlo Avogadro (9 Ağustos 1776 - 9 Temmuz 1856), İtalyan kimyager ve bilim insanıdır. Günümüzde, adı, derişim teorisi ve moleküler ağırlık alanındaki katkılarıyla anılır.

Amedeo Avogadro, Torino, İtalya'da, köklü ve asil bir aile olan Piedmont ailesinin bir üyesi olarak dünyaya geldi. 20 yaşında, kilise eğitimi bitirip çalışmaya başladı. Ancak kısa bir süre sonra kendini fizik ve matematik alanındaki çalışmalara adadı. 1809'da bu dalları, Vercelli'deki bir lisede (liceo) öğretmeye başladı. 1820'de, Turin Üniversitesi'nde fizik profesörü oldu. 1821'deki Sardinia Kralı'na karşı olan ayaklanmalarda aktif rol aldı. Bunun sonucu olarak da 1823'te üniversitedeki görevinden alındı. Ancak Avogadro'nun da sahip olduğu fikirler zamanla - Savoy krallarının da katkılarıyla - daha kabullenilir oldu ve 1848'de Charles Albert, modern anayasayı açıklayınca Avogadro Turin'deki görevine geri getirildi. 20 yıl daha burda profesörlüğe devam etti. Çok düzgün ve dinine uygun bir hayat sürmüşe benzeyen Avogadro'nun özel hayatı ve politik yaşamı hakkında çok az şey bilinmektedir. Felicita Mazzé'yle evliydi ve altı çocukları oldu. Bazı tarihi çalışmalar, Sardinya'da, Charles Albert'ın modern anayasasıyla son anda önlenen bir ayaklanmayı maddi açıdan desteklediğini savunmaktadır. Ancak bu konuda çok az bilgi olduğundan, iddialar ancak kuşku olarak kalmıştır. Avogadro, istatistik, meteoroloji ve ölçü sistemlerinde önemli rollar oynamıştır. Aynı zamanda Halk Bilgilendirilmesi Kraliyet Üstün Konseyi'nin de bir üyesiydi. (Devamı...)


10 Ağustos
August Friedrich Ferdinand von Kotzebue (Almanca telaffuz: [ˈaʊɡʊst fɔn ˈkɔtsəbu]; 3 Mayıs 1761 – 23 Mart 1819), Alman oyun yazarı ve yazar. Aynı zamanda Rusya'da Generalkonsul olarak da çalışmıştır.

Kotzebue'nin kitaplarından biri 1817 Wartburg Festivali sırasında yakılmıştır. 1819'da Burschenschaften militan üyesi Karl Ludwig Sand tarafından öldürülmüştür. Kotzebue'nin öldürülmesi Metternich'e Burschenschaften'ı dağıtan, liberal basını sindiren ve Alman Konfederasyonu'nda akademik özgürlüğü kısıtlayan 1819 Karlsbad Kararnamesi'ni yürürlüğe sokmak için bahane olmuştur. (Devamı...)


ATM (İngilizce Automated Teller Machine sözcüklerinin kısaltması), ticari bankalar tarafından kullanılmakta olan bir dağıtım kanalıdır. Önceleri sadece para ödeme ve ekstre basma gibi hizmetler sunabilirken, günümüzde, para yatırma, EFT, fatura ödeme ve yatırım gibi birçok konuda müşterilere hizmet vermektedir.

Makinenin mucidi; Osmanlı Ermenisi Luther George Simciyan'dır ve 1930'larda Amerika'da pek talep görmediği için bir müddet sonra kullanımdan kalkmıştır. Daha sonra, İngiliz John Shepherd-Barron tam elektronik bankamatiği icat etmiştir. Tam anlamı ile ATM sayılabilecek ilk cihaz 27 Haziran 1967 tarihinde De La Rue firmasınca Barclays Bank için üretilerek, Londra'nın Enfield kasabasında hizmete sunulmuştur. Çoğunlukla üzerinde manyetik bir banda sahip plastik kartlar ile işlem yapılabilen bankamatiklerde işlemlere başlanmadan önce kullanıcıdan karta ait şifre talep edilerek güvenli giriş temin edilmektedir. Zaman içinde, bankamatik cihazlarına kartsız işlem menüleri de dahil edilmiştir. ATM cihazı Türkiye'ye ilk defa 1982 yılında Türkiye İş Bankası tarafından, Bankamatik ismiyle kurulmuştur. (Devamı...)


11 Ağustos
Simurg (Farsça: سيمرغ) veya bir diğer ismiyle Zümrüdü Anka efsanevi bir kuştur. Pers mitolojisi kaynaklı olsa da zamanla diğer Doğu mitoloji ve efsanelerinde de yer edinmiştir. Sênmurw (Pehlevi) ve Sîna-Mrû (Pâzand) diğer isimlerindendir. Ayrıca zaman zaman sadece Anka kuşu olarak da anıldığı olmuştur. Türk mitolojisinde karşılığı Tuğrul kuşu'dur.

İsim Avesta'daki mərəγô saênô "Saêna kuşu"ndan türemiştir. Orijinalde bir yırtıcı kuş, kartal veya şahin, olduğu etimolojik olarak aynı olan Sanskritçe śyenaḥ`dan çıkarılabilir. Halk etimolojisinde ilişkilendirilen ilk öğe Farsça "otuz"dur. Fakat tarihi anlamda ilgili değillerdir. Bu kuşun küllerinden yeniden doğduğu da söylentiler arasındadır. Mistik kuş Simurg Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için yavrularını emzirirdi. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir antik İran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir. İran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur. Sasani Persler Simurg'un yere bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı, Gaokerena'da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi tedavi eden, düzelten kutsal Haoma bitkisinin yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki İran geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü haline gelmiştir. Ayrıca, Sên-Murv/Simurg Pers edebiyatında Homâ olarak tanımlanmış, Arapça'ya ise Rukh olarak girmiştir. (Devamı...)


Şarl Helu (Arapça: شارل الحلو‎, d. 25 Eylül 1913 - 7 Ocak 2001), Lübnanlı devlet adamı, 1964-70 arasında Lübnan cumhurbaşkanı. 1972'den sonra, Fransızca konuşulan ülkelerin oluşturduğu birliğin (Assemblée parlementaire de la francophonie) onursal başkanlığını yapmıştır.

Beyrut'ta Cizvitlerin yönettiği bir kolej olan St. Joseph Üniversitesi'nde öğrenim gördü (1919-29). Gene Beyrut'taki Fransız hukuk fakültesinde hukuk öğrenimini tamamladı. Halep'te Fransızca yayımlanan L'Eclair du Nord (1932), Beyrut'ta da Le Jour (1935-46) adlı gazeteleri kurdu. 1947'de Vatikan'a büyükelçi olarak gitti. Daha sonra değişik hükümet görevleri üstlendi, 1949'da adalet ve haberleşme, temmuz 1951-şubat 1952 arasında dışişleri, 1954-55'te adalet ve sağlık, 1964'te eğitim bakanlığı görevlerinde bulundu. Hiçbir siyasi gruba bağlı olmayışı ona birleşik bir Lübnan'ın lideri olabileceği görünümü kazandırdı ve bu özelliği sayseinde 1964'te cumhurbaşkanı seçildi. Helu, 23 Eylül 1964'te cumhurbaşkanlığı görevine başladıktan kısa süre sonra Kahire'de bir Arap zirvesine katıldı (Kasım 1964). Bu toplantıda, Arap ülkelerinin Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) desteklemesi kararını benimsedi ama FKÖ'nün Lübnan'da üslenmesine izin vermeye yanaşmadı. Bu konu Helu'nun cumhurbaşkanlığı döneminde gittikçe büyüyen bir sorun haline geldi. 1968-69'da Helu ve ordunun komuta kademeleri FKÖ'nün Lübnan'da üslenmesine karşı çıkarken, Müslüman başbakan Raşid Kerami üsleri destekliyordu. Arap devletlerinin ve Lübnanlı Müslümanların ağır baskısı altında kalan Helu, cumhurbaşkanlığı görevinin sona ermesinden kısa süre önce, Kerami'nin eşgüdüm politikasını kabul ederek bunalımı atlatmayı yeğledi. (Devamı...)


12 Ağustos
Postmodern mimari ilk örneklerinin 1950'lerde başlıdığı varsayılan ve günümüz mimarisinde de etkisini sürdüren uluslararası bir üsluptur. Mimarlıkla postmodernitenin habercisi, genellikle modernizmin sahip olduğu uluslar arası üslubun biçimciliğine bir yanıt olarak "nüktenin, süslemenin ve göndermenin" geri dönüşüdür. Pek çok kültürel hareket gibi, postmodernizmin en fazla dillendirilen ve görünür olan fikirleri mimaride gözlemlenebilir. Modernizmin işlevsel olan ve resmileştirilen şekilleri ve alanları tam aksi yöndeki bir estetikle yer değiştirmiştir: üsluplar çarpışır, kendi için biçim anlayışı ortaya çıkar ve tanıdık üslup ve alanlara bakmanın yeni biçimleri fazlalaşır.

Modern mimarinin klasik örnekleri arasında, ticari alanda Lever House ve Seagram Binası, özel yahut kamu alanları arasında da Frank Lloyd Wright veya Bauhaus gösterilebilir. Postmodern mimarinin geçiş örnekleri arasında Oregon, Portland'daki Portland Binası ve New York'taki Sony Binası gösterilebilir. Bu yapılar geçmişten bileşenler ve referanslar alır, rengi ve sembolizmi mimariye yeniden sokar. Postmodern mimariden etkilenim taşıyan birincil örnekler arasında Las Vegas'tan Öğrenmek adlı ve 1977 tarihli kitabında Robert Venturi tarafından üzerinde durulan Las Vegas Strip adlı bina vardır. Venturi kitabında binanın sıradan ve evrensel mimarisine alkış tutmaktadır. Postmodern mimari yeni-eklektik mimari olarak da tanımlanmıştır; binaların cephesi göndermeler ve süslemelerle doludur ve sert süslemesiz modern üslubu karşısına alır. Bu eklektizm, Stuttgart Devlet Galerisinde ve Charles Willard Moore tarafından yapılan Piazza d'Italia'da en belirgin halini alan, dik olmayan açıların ve alışıldık olmayan yüzeylerin kullanımı ile kendini gösterir. Edinburgh'taki İskoç Parlamento binası da postmodern modanın bir örneği olarak gösterilmektedir. Modernist mimarlar postmodern binaları kaba ve cicibiciyle süslü binalar olarak görürler. Postmodern mimarlar da modern alanları ruhsuz ve kişiliksiz olarak nitelendirir. Bu fikir ayrılığı amaçlar söz konusu olduğunda da kendini gösterir: Modernizm süslemenin yoksunluğu kadar malzemenin minimalist ve yerinde kullanımıyle dikkati çekerken, postmodernizm erken modernistler tarafından konulan kesin kuralların bir reddidir ve inşa tekniklerinin, açılarının ve üslupsal göndermelerin bolluğunu tercih eder. (Devamı...)


Michael Gambon ya da tam adıyla Sir Michael John Gambon (d. 19 Ekim 1940 - Dublin), İrlanda doğumlu sinema ve tiyatro oyuncusu.

Michael Gambon ilk önce bir mühendis olarak çalışmaya başladı. 21 yaşındayken kesinlikle bir aktör olmak istediğine karar verdi. Oyunculuk kariyerine 1963'te Dublin'deki Edwards/MacLiammoir Gate Tiyatrosu'nda başladı. Old Vic'teki Ulusal Tiyatro'nun ilk üyelerindendi. Lawrence Olivier'nin yönettiği bu tiyatroda pek çok oyunda rol aldıktan sonra, Othello'yu oynadığı Birmingham Rep'e geçti. O günden bu güne geçen 40 yıl içinde, Gambon, döneminin en iyi tiyatrocularından biri olarak ün yaptı. Aktör, Alan Ayckbourn'un yönettiği "A Chorus of Disapproval"daki rolüyle Olivier Ödülü, "The Life of Galileo" ve "Volpone"la da En iyi Erkek Oyuncu dalında 1995 Evening Standard Ödülü kazandı.

Sinemaseverler onu Peter Greenaway'in yönettiği "The Cook, the Thief, His Wife and Her Lover"daki başrolüyle olduğu kadar, daha yakın dönem çalışmalarından Matthew Vaughn'ın yönetimindeki "Layer Cake", "Being Julia", Wes Anderson'ın yönettiği "The Life Aquatic", "The Gambler", "Dancing at Lughnasa", "The Last September", Tim Burton'ın yönettiği "Sleepy Hollow", "The Insider", "High Heels and Low Lifes", "Charlotte Gray", Robert Altman'ın yönettiği "Gosford Park", John Frankenheimer'ın yönettiği "Path to War", Conor McPherson'ın yönettiği "The Actors", Mike Nichols'ın yönettiği "Angels in America" ve Kevin Costner'ın yönettiği "Open Range"le de tanıyorlar. (Devamı...)


13 Ağustos
Sıkıysa Yakala veya orijinal adıyla Catch Me if You Can, Frank Abagnale Jr.'nin hayat öyküsünden esinlenilerek oluşturulan 2002 yapımı komedi-drama türünde bir sinema filmidir. Steven Spielberg'in yönetmenliğini üstlendiği filmde, 19 yaşında dahi olmayan Frank Abagnale Jr.'ın, Pan American World havayolu şirketinde pilot, Georgia'da doktor ve Louisiana'da savcı kılığına bürünerek milyonlarca dolarlık çek sahtekârlığıni nasıl yaptığı anlatılmaktadır. Abagnale'i Leonardo DiCaprio canlandırırken, filmin diğer önemli oyuncuları Tom Hanks, Christopher Walken, Amy Adams, Martin Sheen ve Nathalie Baye'dir.

Filmin gelişim süreci 1980'li yıllara uzanmaktadır. 2000'li yılların başlarında David Fincher, Gore Verbinski, Lasse Halström, Milos Forman ve Cameron Crowe gibi film yönetmenleri Sıkıysa Yakala projesinde yer alma konusunda anlaştılar. Büyük Balık, Bir Geyşanın Anıları gibi projelerden ayrılan Spielberg (aslında yapımcı olarak katılmıştı), yönetmen olarak katılma kararı aldı. Filmin çekimleri 2002 yılının Şubat ayından Mayıs ayında kadar sürdü. Film, finansal ve eleştirel yönden başarı elde ederken gerçek Abagnale de filmi oldukça başarılı bulduğunu söyledi. Bu film ile aynı adı taşıyan bir Broadway müzikali ise halen yapım aşamasındadır. Frank Abagnale Jr. (Leonardo DiCaprio), 1963 yılında babası Frank Abagnale Sr. (Christopher Walken) ve Fransız olan annesi (Nathalie Baye) ile New Rochelle, New York'ta yaşamını mutluca sürdürmekte olan 15 yaşında bir gençtir. Gelir vergisi sahtekarlığı yüzünden Frank Abagnale Sr.'nin bankadaki parasına el konulmasının ardından, aile daha küçük bir eve taşınmak zorunda kalır. Paula, kocasının arkadaşı Jack (James Brolin) ile kaçamak bir ilişki yaşar. (Devamı...)


Immanuel Kant 22 Nisan 1724 – 12 Şubat 1804 (Königsberg) tarihleri arasında yaşamış olan Alman filozofu. Alman felsefesinin kurucu isimlerinden biri olmuş ve felsefe tarihinin kendisinden sonraki dönemini belirleyici olarak etkilemiştir.

Kant, eleştirel felsefenin babası olarak kabul edilir. Doğu Prusya'nın Königsberg (Kaliningrad) kasabasında doğdu. Hep burada yaşadı. Üniversite eğitimi sırasında birkaç yıl öğrencilere özel dersler verdi. Eğitimi sırasında Leibniz ve Wolff'tan etkilendi. 1755 tarihinde doçent derecesi aldıktan sonra üniversitede çeşitli sosyal bilimler alanlarında dersler vermeye başladı. Kant başlangıçta fizik ve astronomi alanında yazılar yazdı. 1755 yılında "Evrensel Doğal Tarih ve Cennetlerin Teorisi" adlı eserini yazdı. 1770 yılında Königsberg'de mantık ve metafizik kürsüsüne atandı. 1770'ten sonra Hume ve Rousseau etkisiyle eleştirel felsefesini geliştirdi.12 şubat 1804'te Königsberg'de öldü. Modern felsefenin gelişim seyrine uygun olarak bilgi kuramını ön plana çıkartmıştır. Kant'ın gözünde bilim, liderleri kesin olan ve yöntemleri, ancak Hume'unki gibi felsefi bir kuşkuculuk benimsendiği zaman sorgulanabilen evrensel bir disiplindir. Bilim yansızdır ve nesneldir. O, felsefedeki ilk ve temel misyonunun bilimi temellendirmek, daha sonra da ahlakın ve dinin rasyonelliğini savunmak olduğuna inanmıştır. Bu amacı gerçekleştirmek için, hem Descartes'ın rasyonalizminden ve hem de Hume'un empirizminden önemli gördüğü öğeleri alarak, transsendental epistemolojik idealizm diye bilinen kendi bilgi kuramını geliştirmiş, yükselen bilimin felsefi temellerini gösterdikten sonra, özgürlük ve ödev düşüncesine dayanarak Hristiyan ahlakını savunma çabası vermiştir. O, fenomenal gerçeklikle, yani bizim duyular aracılığıyla tecrübe ettiğimiz dünya ile numenal gerçeklik, yani duyusal olmayan ve hakkında bilgi sahibi olunamayacak dünya arasında bir ayrım yapmıştır. (Devamı...)


14 Ağustos
Gulliver'in Gezileri 18. yüzyılda İrlandalı yazar Jonathan Swift'in yazdığı, dünya klasikleri arasına girmiş fantastik roman.

Swift'in 1726 yılında tamamladığı Gulliver'in Gezileri, Lemuel Gulliver adındaki macerası doktorun seyahatlerinde geçirdiği deniz kazalarından kurtularak sığındığı kara parçalarında karşısına çıkan, birbirinden ve kendi ülkesi olan İngiltere’den son derece farklı zaman ve mekan ölçülerine sahip ülkelerde başından geçen olağanüstü öyküleri anlatır.

Guliver'in gezdiği yerler ve başından geçenler yoluyla 18. yy İngiltere'sini, Avrupalılığı ve Avrupalı bakış açısını semboller yoluyla anlatmakta ve yermektedir. Siyasal hiciv niteliğindeki bir eser olarak yazılmış iken yayınlanmasından seksen yıl sonra, Glasgow’daki bir kitabevi tarafından sadeleştirilip resimlerle süslenerek çocuk edebiyatına kazandırılmış ve çocuk edebiyatı klasikleri arasına girmiştir. Dört ayrı yolculuğun anlatıldığı dört bölümden oluşan kitapta yazar, okuyucuyu benimsediği ölçülerin, değerlerin, yasaların ve yönetim sistemlerinin genel-geçerliğini sorgulamaya, farklılıklar konusundaki anlayışını geliştirmeye yöneltir. Zamanın toplumsal, siyasal ve dinsel kurumlarına yöneltilmiş çok sert bir eleştiri ve taşlama niteliği içeren yapıt, yazarın tek eseridir. (Devamı...)


Charles Martel (d. 23 Ağustos 686 Herstal – ö. 22 Ekim 741, Quierzy-sür-Oise), Franklar Krallığı'nda bir devlet adamı ve askerî komutan. Saray Nazırı ve Frankların Dükü ve Prensi unvanları ile 718'den ölümüne kadar Franklar Krallığı'nda çıkan fetret döneminde kral vekili olarak fiilen yönetmiştir.

Charles Martel, modern Belçika sınırlarında bulunan, Herstal’da doğmuştur. Franklar Krallığı'nda Saray Nazırı unvanı ile en yüksek idarecilerden olarak görev yapan Pepin Herstallı ile Apaina adlı bir soylu kadının evlilikdışı doğmuş oğlu idi. Charles Martel iyi bir eğitimden sonra babasının izinde Franklar Krallığı yüksek politikacı ve idarecileri arasında kendini göstermiştir. 717'de Avusturasya saray nazırı Theudoald yerine babasının unvanı olan "Saray Nazırı" unvanı ile Avusturasya ülkesinin fiilen idaresini üzerine almıştır. 717'de ise bu görevin yanından Ragenfrid yerine Neustrasya Saray Nazırı görevini yüklenmiştir ve 741'de ölene kadar bu iki saray nazırlığı görevi ile tüm Franklar Krallığını fiilen idare etmeye başlamıştır. Franklar Krallığı'ndan merkezi hükümetini yeniden kurmuştur. Franklar kavmının tüm Galya bölgesinde hiç rakipsiz üstünlüğünü tekrar geri getirmek için bir seri askeri sefer tertip etmiştir. Yabancı ülkelere yaptığı savaşlar sonunda Bavyera, Alemanya ve Frisya topraklarını Franklar Krallığı eline geçirmiştir; putperest olan Saksonlar'i tümden mağlup etmiştir. Endülüslü Arap müslüman ordularının Galya'ya ve Batı Avrupa'da ilerleyip bu ülkelerde Müslümanlığın yerleşmesini Poitiers Muharebesi'ni kazanarak durdurmuştur. (Devamı...)


15 Ağustos
Niagara Şelalesi Kuzey Amerika'nın doğusunda, ABD ile Kanada sınırı arasında, Niagara Nehri'nin üzerinde bulunur. 3 büyük şelaleden oluşur. Horseshoe (Atnalı Şelalesi) bunların en büyükleridir. American Falls ve Bridal Veils Fall diğer iki küçük şelalelerdir.

Niagara Şelalesi'nden yarım dakikada 168.000 m³ su akar. Kuzey Amerika'nın en büyük şelalesi olan Niagara, 10.000 yıl önce Kuzey Kutbu'ndan gelen buz kütlelerinin yol açtığı çöküntülerdir. Şelalenin çevresi Niagara Şelaleleri Parkıdır ve kardeş şehirler olan Niagara Falls-Ontario ve Niagara Falls - New York tarafından doğal koruma altındadır. Niagara isminin yerli dilindeki "Onguiaahra" (düz) kelimesinden geldiği sanılmaktadır. Ayrıca üç büyük şelaleden oluşur ve 51 metre uzunluğundadır. Nehir çevresindeki Nikola Tesla tarafından yapılan birkaç hidroelektrik santrali, hem ABD hem Kanada için elektrik üretmektedir. Şelale çevresinde yapılabilecek aktiviteler, Niagara Parkından büyük şelaleyi ve havaya uçan suların oluşturduğu gökkuşağını izlemek, şelalenin altına kadar ilerleyen bot gezilerine katılmak, ortası sınır kabul edilen Rainbow köprüsünden diğer ülkeye geçmek veya gümrüksüz mağazalardan alışveriş yapmaktır. Niagara Şelalesi 1932 yılında tamamen donarak buz olmuştur. Şelalenin Kanada tarafı Amerika tarafına nazaran daha gelişmiştir. Şelale bot turlarıyla ünlüdür. (Devamı...)


Karl Seitz (Almanca telaffuz: [kaʁl zaɪ̯ʦ]; d. 4 Eylül 1869, Viyana - 3 Şubat 1950, Viyana, Avusturya), Avusturyalı siyasetçi ve devlet adamı.

İmparatorluğun son yıllarında Devlet Konseyi'nde (Reichsrat) Sosyal Demokrat milletvekili olarak yer aldı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Avusturya Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla oluşturulan geçici meclise başkanlık etti (1918-19). Yaklaşık bir hafta sonra geçici devlet başkanı oldu. Ardından Kurucu Meclis (Mayıs 1919-Ekim 1920) ve Ulusal Konsey (Nationalrat) başkanlığı yaptı. Ekim-Kasım 1920'de vekaleten cumhurbaşkanlığı görevini yürüttü. 1923'te Viyana belediye başkanı seçildikten sonra sosyal hizmetleri hızla yaygınlaştırmaya yönelik bir program uyguladı. Şubat 1934'teki sosyalist ayaklanmadan sonra görevden uzaklaştırıldı ve kısa bir süre hapsedildi. Temmuz 1944'te Nazilerce tutuklandı, Ravensbrück ve Plauen toplama kamplarında kaldı. Mart 1945'te özgürlüğüne kavuştuktan sonra Avusturya Sosyalist Partisi'nin onursal başkanlığına getirildi. (Devamı...)


16 Ağustos
Mazot veya motorin dizel motorlarda kullanılan, ham petrolün damıtma ürünlerinden biridir.

Ham petrolün damıtılması sırasında 200-300°C kaynama aralığında alınan üçüncü ana ürün motorindir. Motorin dizel motoru yakıtıdır. Yanma ısısını mekanik güce çevirmek için en yeterli mekanizma olan dizel makinesi, benzin ve gaz makinelerinden takriben 30 yıl kadar sonra 1892 de Rudolf Diesel tarafından keşfedildi. Yüksek kompresyonlu bir makinenin geliştirilmesinin sebeplerinden biri, daha ucuz yakıtların kullanılabilme arzusundan dolayı idi. Termik verim bakımından dizel makinesi gaz ve benzin makinelerinden daha verimlidir. Çünkü daha yüksek bir sıkıştırma oranı ile çalışır, ilk imal edilen dizeller ağır devirli ve büyük silindirli olduklarından piyasaya arz edilen benzinlerin silindire püskürtülerek yanma suretiyle kullanılmaları mümkün oluyordu. Fakat zamanla dizel imalatçıları makine ebatlarını küçültüp devir adedini artırarak daha fazla güç üretimi yoluna gidince bu ihtiyaca cevap verecek yakıtların yapılması zaruret haline geldi. Çeşitli makine imalatçıları değişik tip motorlar imal ettiklerinden bunların her biri için ayrı bir dizel yakıtı imalinin imkansızlığı karşısında ASTM de bunları bir sınıflandırmaya tabi tutmak mecburiyetinde kaldı. (Devamı...)


Hipokrat (Yunanca: Ἱπποκράτης, Hippokrates) (d. MÖ 460, İstanköy - ö. MÖ 370, Larisa), tıbbın babası olarak anılan İyon hekim. Hekim olan babası tarafından yetiştirilip birçok yerde hekimlik yapmıştır.

Anadolu’nun kuzey illerini gezdikten sonra İstanköy adasına dönerek hekimliğini sürdürdü. Antik İyonya’da bilimsel gelişme ve felsefe ile sımsıkı bağı olan hekimlik gözdeydi. Bu gelişme Hippokrates ile doruğa ulaştı. Kendisine göre tıbbın ilk kuralı “Primum non nocere” (Önce zarar verme!) ilkesidir. Çağdaşı Eflatun Protagoras adlı yapıtında Hipokrat’tan “Koslu Asklepiades” olarak bahseder. Hipokrat'ın öğrencilerini para karşılığında eğittiğini ve hekimlik alanında Polykleitos ile Phidias'ın heykelcilikte kazandığı üne yakın bir ün kazandığından bahseder. Eflatun, “Phaidros” adlı yapıtında ise Hipokrat'a değinerek onun tıbba felsefi bir yaklaşım getirmiş ünlü bir Asklepiades olduğunu ve insan vücudunu bir bütün olarak ele aldığını anlatır. Aristoteles'in öğrencilerinden Menon ise yazdığı tıp tarihinde Hipokrat'ın hastalıkların nedeni konusundaki görüşlerine özel bir yer verir. Menon’un aktardığına göre, Hipokrat'ın temel hastalık kuramı; yanlış beslenme sonucunda sindirilemeyen bazı artıkların buhar çıkardığı, bu buharların vücuttan atılamayarak hastalıklara yol açtığı şeklindedir. Hippokrates tarafından yazıldığı kabul edilen “Corpus Hippocraticum” (Hipokrat’ın Toplu Yapıtları) adlı yapıtı milattan sonra onuncu yüzyıldan kalmadır. Arap ve Avrupa tıbbına katkısı büyüktür. Bu yapıtta; batıl inançlar, büyülü şifa yöntemleri reddedilerek bir bilim dalı olan tıbbın temel ilkeleri öğretilmiştir. Hipokrat'ın çağında hekimler “Asklepiadlar” denen (hekimlik tanrısı olarak kabul edilen Asklepios adından türemiştir) loncalarda toplanırdı. Hekimlik babadan oğula geçerdi. Genç hekimler loncaya alınırken günümüzde de geçerli olan fakat bazı değişikliklerin yer aldığı ünlü “Hipokrat Yemini” ederlerdi. Eski Hipokrat Yemini’nde tıp tanrısı olarak kabul edilen Asklepios adına yemin edilirken, yeni yeminde kutsal inançlar üzerine yemin edilmektedir. (Devamı...)


17 Ağustos
Gergedan gergedangiller (Rhinocerotidae) familyasından bugüne kadar soyunu sürdürebilmiş kara hayvanları içinde filden sonra en iri olan hayvan türü.

Bugünkü gergedanların, üçü Asya'da, ikisi Afrika'da yaşayan beş türü vardır. Bunların hepsi iri yapılı, kısa ve kalın bacaklı hayvanlardır. Ayaklarında tek bir toynakla (geniş ve kalın tırnakla) çevrili üçer parmak bulunur. Kafaları iri ve ağır, kulakları geniş, ucu püsküllü olan kuyrukları ince ve oldukça kısadır. Son derece kalın olan derileri, kulaklarının tepesindeki tüy tutamları ile kuyruk püskülleri dışında tümüyle çıplaktır. Türleri ayıran en önemli fark burunlarının üstündeki boynuzların bir ya da iki tane olmasıdır. Asya'da yaşayan üç türden ikisi tek boynuzlu, öbür Asya türü ile iki Afrika gergedanı çift boynuzludur. İçlerinde en irisi olan Beyaz gergedanın ağırlığı beş tonu bulur. Gergedanların boynuzu öbür hayvanlarınki gibi kemikten değil, saç, kıl ve tırnakların yapısındaki (keratin) denen lifsi bir proteinden oluşmuştur. Bazı Asya ülkelerinde bu boynuzların doğaüstü güçler taşıdığına inanılır. Otçul hayvanlar olan gergedanlar genellikle tek başlarına ya da aile grupları hâlinde geniş otlaklarda, çalılık ve bataklık bölgelerde yaşarlar. Yalnız Sumatra gergedanı sık ormanlarda yaşar. Görme duyularının zayıf olmasına karşılık koku alma ve işitme duyuları çok gelişmiştir. Hayvanlar arasında kendilerinden daha güçlü düşmanları olmayan gergedanlar insanla karşılaştıklarında da genellikle kaçarlar. (Devamı...)


Chris Isaak (26 Haziran 1956, Stockton, Kaliforniya) Amerikalı aktör, bestekâr, müzisyen, şarkıcı.

Müzik hayatına ağabeyiyle beraber AWOL'un U0P albümüne katkıda bulunarak başlamıştır. 1984 yılından günümüze, birçok alanda aktif olan Isaak temelinde müzik kariyerine odaklanmış; birçok albüme imzasını koymuştur. İlk albümü Silvertone'yi çıkardıktan sonra büyük beğeni topladı, David Lynch'nin filmlerine film müzikleri yaptı. 1988'de Babanın Metresi filminde palyaço rolü yaparak aktörlüğe başlayan Isaak, birçok filmde rol üstlendi. Lynch tarafından Mavi Kadife filminde başrol teklif edildiğinde bu rolde oynamayı reddetti. 2001-2004 yılları arasında The Chris Isaak Show adlı programı sundu. Isaak şu anda Amerikan Biyografi Kanalında yer alan The Chris Isaak Hour'u sunmaktadır. Chris Isaak 26 Haziran 1956'da Stockton'da St. Joseph's Hastanesinde doğdu.< Annesi Dorothy patates cipsi fabrikası işçisi, babası Joe ise forklift sürücüsüydü. Annesi İtalyan asıllı Amerikandır. Nick ve Jeff adında iki kardeşi vardır. 1961 ve 1970 yılları arasında ilköğrenimini Stockton's Woodrow Wilson Elementary School ve Daniel Webster Junior High okullarında gerçekleştirmiştir. Isaak'a 1971 yılında ilk gitarını kız arkadaşı Carole Low hediye etmiştir. Isaak genç yaşta iken ailesi ve kendisinin aldığı ikinci el Elvis Presley kayıtlarıyla kendi müzik eğitimini geliştirdi. Dinlediği kayıtlar onun müzik sesini belirlenmesinde etkili oldu. Isaak ve ağabeyi Nick akustik gitarlarıyla birbirlerine uyum sağlayarak amatör şekilde gitar çalmaya başladılar. (Devamı...)


18 Ağustos
Puma (Puma concolor), ya da Dağ aslanı, Kuzey ve Güney Amerika'da yaşayan, kedigiller (Felidae) familyasından yırtıcı bir hayvan türüdür. Bu büyük ve yalnız dolaşan kedi kuzeyde Kanada'nın Yukon bölgesinden güneyde And Dağları'nın güneyine kadar oldukça geniş bir alanda yaşar. Bulunduğu çevreye uyum sağlayabilen puma Amerika kıtasındaki belli başlı her habitatta yer alır. Aşırı avlanma ve doğal yaşam alanlarındaki insan yerleşmeleri sonucu tarihi olarak bulundukları bölgelerde sayıları azalmıştır. Ancak bazı alanlarda son zamanlarda yapılan koruma çalışmaları ile popülasyonlarının arttığına rastlanmıştır.

Çok geniş bir alana yayılan puma değişik habitatlarda çok çeşitli renklerde ve cüssededir. Amerika kıtasında jaguardan sonra ikinci en büyük kedi olan puma, kaplan, aslan ve jaguardan sonra dünyanın en büyük dördüncü kedisidir. Kuzey Amerika'daki pumalar tropik leoparlardan daha da büyük olsa bile puma kükreyemediği için büyük kediler arasında sayılmaz ve Panthera cinsi içinde değil de Puma cinsi içinde sınıflandırılır. (Devamı...)


Anthony Martial (d. 5 Aralık 1995), Fransız millî futbolcudur. Şu an Premier League takımlarından Manchester United'ın formasını giymektedir ve Fransa millî takımında da oynamaktadır.

Massy, Essonne şehrinde dünyaya gelen Martial, futbol kariyerine; 2001 yılında Paris'te yer alan CO Les Ulis'de başladı. Martial, 12 yaşındayken Manchester City tarafından da denenmeye alındı. Martial, 2009 yılında 14 yaşındayken Lyon futbol akademisine katıldı. Lyon U-17 formasıyla ikinci sezonunda 21 maçta 32 gol attı ve bu performansıyla, Slovenya'da düzenlenen 2012 Avrupa 17 Yaş Altı Futbol Şampiyonası için Fransa U-17 kadrosuna dahil edildi.

Martial, kariyerindeki ilk maçına; 6 Aralık 2012 tarihinde Avrupa Ligi mücadelesinde 2-0 kazandıkları maçta Hapoel Ironi Kiryat Shmona karşısında Yassine Benzianın yerine oyuna girerek çıktı. İlk Ligue 1 maçına ise; 3 Şubat 2013 tarihinde 3-1 kaybettikleri maçta Ajaccio karşısında Rachid Ghezzalın yerine oyuna girerek çıktı. Monaco, 30 Haziran 2013 tarihinde Martial'ı 5 milyon € karşılığında transfer etti ve onunla üç yıllık sözleşme imzaladı. (Devamı...)


19 Ağustos
Magma herhangi bir köken bölgedeki kayaçların basınç düşmesi, sıcaklık yükselmesi, H2O ilavesi gibi etkenler altında bir kısmının ergimesi sonucu oluşan silikat hamuru durumundaki eriyiklerdir.

Magma, içeriğindeki SiO2 oranına göre dört gruba ayrılabilir. > %63 ise Asidik Magma, %63-%52 ise Ortaç Magma, %52-%45 ise Bazik Magma, < %45 ise Ultrabazik Magma olarak adlandırılır. Magmanın katılaşmasıyla magmatik kayaçlar oluşur. Üç tür magmatik kayaç vardır. Bunlar derinlik, yarı derinlik ve yüzey kayaçlarıdır. Magmanın sıcaklığı yaklaşık 2000 derecedir. Eğer magma derinlerde soğursa iri kristaller oluşur. Derinlerde magma ile ortam arasındaki ısı farkı azdır. Çünkü derinlere inildikçe yerin ısısı artar. (jeotermal gradyan -1km'de 33 °C) Magma ile ortam arasında ısı farkı az olduğu için iri kristaller oluşur. Derinlik kayaçları tamamen iri kristallerden oluşur. Ve kristaller yaklaşık eş boyutludur. Magma yarı derinlikte soğursa hem iri hem de küçük kristaller oluşur. Yarı derinlik kayaçları,başka bir deyişle damar kayaçları tamamen kristalli ve kristaller iki farklı tane boyutundadır. (Devamı...)


George Abela (d. 22 Nisan 1948), Nisan 2009 - Nisan 2014 tarihleri arası Malta'nın 8. Cumhurbaşkanı.

Hamrun'da Lyceum ve Qormi yerel ilköğretim okuluna gitti. 1965 yılında sanat bölümünden mezun olduğu Malta Üniversitesine gitti​​. Kısa bir süre öğretmen olarak çalışmalarına devam etti ve noter oldu. 1975 yılında avukat olarak mezun oldu. Hemen bir hukuk danışmanı olarak Genel İşçi Birliği tarafından işe alındı ​​ve böylece önemli bir deneyim elde ederek 25 yıl birliğin içinde çalıştı. 1995'te Avrupa hukuku üzerine doktara (Magister Iuris) yaptı. 1982 yılında, Qormi FC başkanı olarak hizmet verdikten sonra Malta Futbol Federasyonu başkanlığına seçildi. Başkanlığı döneminde önemli değişikliklere giderek eğitim alanları, spor salonu ve fizik tedavi kliniği ve altyapı geliştirilmiştir. Malta millî futbol takımının oyuncularına profesyonel olarak ilk kez eğitimleri ile meşgul olunmuştur. On yıl sonra, 1992 yılında İşçi Partisi içinde sorumlu olarak bir rol aldı. Abela 1996 yılında partinin seçim zaferi ardından Başbakan Alfred Sant'ın bir hukuk danışmanı olarak atandı ve bu nedenle kabine toplantılarınada katıldı. Başbakan Alfred Sant ile anlaşmazlığa düştükten sonra 1997 yılında bu görevinden istifa etti. 1998 yılında erken seçim çağrısı bildirildi. (Devamı...)


20 Ağustos
Çöl yerkürede yer alan ana biyom tiplerinden birisidir.

Çöl, yıllık 250 mm'den az yağış alan bölgeler için kullanılan bir tabirdir. Sanılanın aksine Antarktika ve Grönland'ın büyük bölümüde çöl tabirinin içine girer yani "çöl" kelimesi sadece sıcak bölgeleri değil soğuk ve kurak bölgeler için de kullanılır. Çöller birer ekosistemlerdir ve çöl atmosferinin düşük nemliliği gece ve gündüz arasında çok büyük sıcaklık farklarının oluşmasına neden olur. Çöller, aldıkları yağışın miktarında büyük değişkenlik gösterebilirler. Yağışın zamanı da öngörülememektedir. Sıcak çöllerde toprakta organik madde miktarı az olmasına karşın mineraller bol miktarda bulunur. En gelişmişlerinde bile bitki örtüşü çok seyrektir ve toprak güneş ışınlarına ve rüzgara doğrudan maruz kalır. Hem yıllık hem de çok yıllık bitkiler mevcuttur, ancak çok yıllık bitkiler olarak kaktüsler tipiktir, Kuzey kutbu'nda 400'e yakın bitki türü olmasına karşın Antarktika'da hiçbir bitki türü bulunmamaktadır. Bu bitkiler su kaybını azaltmak için genellikle çok küçük yapraklara sahiptir ya da hiç yaprakları yoktur. Bazı bitkiler ise yer altı organları olarak yaşarlar ve yalnızca aşırı yağışların olduğu kısa bir büyüme dönemine sahiptirler. Çöllerde yaşayan hayvanlar, çok çetin koşullarla baş etmek zorundadırlar: su ve besin çok nadirdir, sıcaklık dramatik bir şekilde değişmektedir, kumda ve kalın kar tabakasında yürümek ve yuva kazmak zordur. Bu sorunları aşmak için çok çeşitli fizyolojik ve davranışsal uyumlar evrimleşmiştir. Sıcak çöllerde çoğu hayvan küçüktür, günün en sıcak saatlerini bitkilerin altında ya da yer altında geçirirler, gece avlanır ve besin ararlar. Kanguru faresi gibi hayvanlar, besinlerde bulunan ve metabolizma sonucu ortaya çıkardıkları su (metabolik su) ile canlılıklarını devam ettirirler. Canlı biyokütlesi çok düşüktür ve biyota oldukça özelleşmiştir. (Devamı...)


Cristiano Ronaldo ya da tam adıyla Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro (d. 5 Şubat 1985, Funchal), forvet pozisyonunda oynayan Portekizli futbolcudur. La Liga ekiplerinden Real Madrid'de 7 numaralı formayı giymektedir ve Portekiz millî futbol takımı kaptanıdır.

Cristiano Ronaldo 5 Şubat 1985'te Funchal, Madeira'da doğmuştur. Maria Dolores dos Santos Aveiro ve José Dinis Aveiro'nun son çocuklarıdır. İkinci ismi olan Ronaldo'yu babası Ronald Reagan hayranı olduğu için koydu. Hugo adında bir abisi, Elma ve Liliana Cátia adlarında iki ablası vardır. Profesyonel olmadan önce Andorinha, CD Nacional ve son olarak Sporting genç takımında oynayan Ronaldo, 17 yaş altı Portekiz millî takımında da dikkat çekmişti. Profesyonel kariyerine yine Sporting Lizbon'da başlayan genç oyuncu, 2003 yılından 2009 yılına kadar Manchester United'da oynadı. 2008-2009 sezonun sonunda Real Madrid kulübüne transfer oldu. Ronaldo'nun çocukluğunda tuttuğu takım Benfica'ydı. 8 yaşındayken, babasının malzemeci olarak çalıştığı amatör takım olan Andorinha kulübünde oynuyordu. Ronaldo 1995 yılında C.D. Nacional kulübüyle anlaştı ve bir unvan yarışmasında başarılı olduktan sonra 3 günlük denemeliğine Sporting Lizbon'a gitti. Sporting kulübü kendisini transfer ücretini açıklamadığı bir anlaşmayla renklerine kattı. (Devamı...)


21 Ağustos
Fizik (Antik Yunanca: φύσις fisisdoğa”) maddeyi, maddenin uzay-zamanda hareketini enerji ve kuvveti de kapsamak üzere bütün ilgili kavramlarla birlikte inceleyen doğa bilimidir. Daha genel olarak, evren ile ilgili nasılları cevaplamak için doğanın genel bir analizidir.

Fizik en eski akademik disiplinlerden biridir. 16. yüzyıldan bu yana kendi sınırlarını çizmiş modern bir bilim olmasına karşın, Bilimsel Devrim'den önce iki bin sene boyunca felsefe, kimya, matematik ve biyolojinin belli branşları ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Buna karşın, matematiksel fizik ve kuantum kimyası gibi alanlardan dolayı fiziğin sınırlarını net olarak belirlemek güçtür. Fizik, diğer disiplinleri etkilemesi bakımından da önemlidir. Bunun nedeni kısmi olarak ondaki gelişmelerin genellikle teknolojiye uygulanmasıyken, fizikteki yeni fikirlerin matematik ve felsefe gibi diğer disiplinleri etkilemesinin katkısı da büyüktür. Örneğin, elektromanyetik ve nükleer fizikteki yenilikler günümüz toplumunun gelişmesinde önemli yer tutan televizyon, bilgisayar, elektrikli ev eşyaları, nükleer silahlar gibi ürünlerin, termodinamikteki yenilikler motorlu taşımanın, mekanikteki yenilikler kalkülüsün gelişmesine neden olmuştur. Fizik kuarklar, nötrinolar ve elektronlar gibi temel parçacıklardan galaksi süperkümelerine kadar çok geniş bir yelpazede birçok fenomeni inceler. Diğer her şeyin kendilerinden oluştuğu bu fenomenleri incelemesi itibarıyla fizik zaman zaman “temel bilim” olarak da anılır. Fizik doğadaki çeşit çeşit fenomeni daha basit fenomenlerle açıklamaya çalışır. Böylece fizik hem gözlemlenebilir şeyleri temel nedenlere indirgemeye hem de bu temel nedenleri birbirleriyle ilişkilendirmeye çalışır. (Devamı...)


Venedik Gettosu Venedik Cumhuriyeti altında yaşayan Yahudilerin Venedik'te yaşamaya zorlandığı muhittir. Getto kelimesinin kökeni, İtalyanca "ghèto"dan gelmektedir.

Getto, Venedik'in Cannaregio bölgesinde bulunmakta ve yan yana iki gettodan oluşmaktaydı. Bu gettolar Ghetto Nuovo ("Yeni Getto") ve Ghetto Vecchio ("Eski Getto") idi. Bu isimler yanıltıcıdır çünkü sıfatlar buralarda bulunan dökümevlerinin kullanılış zamanlarını belirtmektedir; aslen getto olarak Ghetto Nuovo, Ghetto Vecchio'dan daha eskidir. Bugün, getto hala şehirdeki Yahudi yaşamının merkezini oluşturmaktadır. Venedik Yahudi Cemaati sadece 500 kişiden oluşmasına rağmen cemaatin küçük boyuna tezat olarak birçok kültürel aktivite gerçekleştirilmektedir. (Devamı...)


22 Ağustos
Filateli veya pulculuk, posta pullarını konu edinen uğraş alanına verilen isim. Posta pulları ile ilgili ilk gün zarfı, özel gün damgası, antiye, posta tarihi ve benzeri maddeler ile de ilgilenir.

Filateli ile uğraşanlara filatelist denir. Çoğunlukla pul koleksiyonculuğu ile karıştırılır, oysa pul koleksiyonculuğu posta pulları ve posta pulları ile ilgili maddelerin biriktirilmesinden ibaretken, filateli, pulları bir inceleme konusu olarak değerlendirir. Koleksiyonculuk Filateli alanının bir parçası değildir, yani filatelik çalışma yapmak için çalışma konusu malzemeleri toplamak gerekli değildir. Elbette filatelistler arasında aynı zamanda koleksiyoncu olanlar çoğunluktadır. Pullar incelenirken pul maşası ile tutularak zamkın zarar görmemesi sağlanır, ve parmaklardaki yağlardan korunmuş olur. Güçlü bir büyüteç ise pulun kâğıt ve baskısındaki detayların daha iyi görülmesini sağlar. Ayrıca odontometre ile pulların dantel ölçülerinin ölçülmesi de gerekebilir. Türk filatelisinde sıklıkla dönemler halinde çalışmalar yapılabilmektedir. (Devamı...)


Léo Delibes ya da tam adıyla Clément Philibert Léo Delibes (21 Şubat 1836, Saint-Germain-du-Val köyü, La Fleche, Sarthe, Fransa – 16 Ocak 1891, Paris), özellikle opera, operet ve bale eserleri yaratıcısı olarak tanınan bir Fransız besteci.

Léo Delibes Fransa'nın Pays de la Loire bölgesinde şimdi "La Fleche" şehrinin bir mahallesi olan Saint-Germain-du-Val adlı bir köyde doğmuştur. Babası bir postacı idi ve Delibes küçük yaşta iken öldü. Annesi çok yetenekli bir amatör müzisyen idi ve büyük babası bir opera şarkıcısı idi. Delibes annesi ve dayısı tarafından yetiştirildi. 1847'de Paris'e gidip Paris Konservatuvarı'nda eğitimine başladı ve Adolphe Adam tarafından verilen kompozisyon derslerini almaya başladı. Bir yıl sonra şan derslerine başladı ise de şarkıcılıktan daha çok bir orgcu olarak yetişti. Konservatuvara devam ederken geçimini sağlamak için "Theatre Lyrique"de provalara piyano eşlik sağlama ve koro lideri işlerinde çalıştı. 1864'te Paris Operası'nda ikinci koro lideri oldu. 1865-1871 döneminde "Saint-Pierre-de-Chaillot" kilisesinde orgculuk yaptı. Delibes bir seri operet hazırlamıştır ve bunlardan ilki 1865'te Folies-Nouvelles'de galası yapılan "Deux sous de charbon, ou Le suicide de Bigorneau (İki Şu Değerine Kömür veya Bigorneau'nun İntiharı)" olmuştur. III. Napolyon için Algers (Cezayir) temalı ve aynı adlı bir törensel kantata ile o zamanki Fransız devlet başkanının ilgisini çekti. 1866'da hazırladığı, kareografisini Leon Minkus'un yaptığı, "La Source (Kaynak)" adlı bale çok popüler oldu. 1870'te hazırlamış olduğu, bir mekanik oyuncağın bir köylü gencini yaşayan sevgilisinden ayırması temasını işleyen Coppelia adlı bale eseri ile sanatının zirvesine eriştiği kabul edilir. Delibes bundan sonra 1876'da "Sylvia" adlı bir diğer bale eseri de hazırlamıştır. (Devamı...)


23 Ağustos
Avrupa Afrika'nın kuzeyinde, Asya'nın batısında ve Atlas Okyanusu'nun doğusunda bulunan, yarımada şeklindeki kıta. Dünyanın en küçük ikinci kıtasıdır.

Avrupa, Sami dillerde Erep (yahut Irib), güneşin battığı taraf anlamına gelir. Fenikelilerden Yunanlara geçen bu ad, Yunancada Europa olmuş ve Ege Denizi'ne göre batıda bulunan ülkelere bu ad verilmiştir. Ayrıca mitolojide Finike kralı Agenar ile Telepassa'nın kızının adıdır. Boğa şekline giren Zeus tarafından İda'ya kaçırılmış, Zeus'tan Minos, Sarppedon ve Rhadamnthys isminde üç oğlu olmuştur; adı bu yarımadaya verilmiştir. Öteden beri büyük krallık ve imparatorluklara beşiklik yapmış bu yarımada, endüstri devriminden sonra da gelişmişliğini korumuş ve diğer tüm kıtalara göre endüstrileşmesini kısa sürede tamamlamıştır. Avrupa'nın önemi, konumu, yüzölçümü, doğal kaynakları, nüfusu ve fiziki özelliklerinden değil sahip olduğu insan kaynağı ve onun niteliklerinden ileri gelmektedir. İyi eğitilmiş insanlardan oluşan nüfus, bilim ve teknolojide göstermiş olduğu ilerlemeler sayesinde ekonomik yönden de gelişmiş ve yüksek bir hayat standardına ulaşmıştır. Doğal kaynakları görece az olan Avrupa, bu gelişmesini tamamen eğitimli insan kaynağına ve sömürgecilik sisteminin kazanımlarına borçludur. Günümüzde dünyanın en büyük güç odağı olan ABD'nin halkı da büyük oranda Avrupa kökenlidir. Ayrıca bilimsel ve teknolojik gelişmelerin kilometre taşları olan önemli buluşların çoğu da Avrupalılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Avrupa ülkelerinin her yönden birleşmesini amaçlayan ve bu yolda önemli aşamalar gerçekleştiren Avrupa Birliği, Avrupa'nın yeryüzündeki gücünü ve önemini daha da artırmaktadır. (Devamı...)


Fritz Walter (d. 31 Ekim 1920 - ö. 17 Haziran 2002), döneminin en popüler Alman futbolcudur. Futbol yaşamı boyunca Almanya millî futbol takımı formasını 61 kez giydi ve bu maçlarda toplam 33 gol attı.

Kulübün tesis sorumlu olan babası sayesinde futbola 1. FC Kaiserslautern kulübünde çok erken yaşta başladı. Henüz 8 yaşında iken Kaiserslautern genç takımına girdi ve 17 yaşında ilk kez üst seviyede maç oynadı ve uzun süren futbol hayatı boyunca bu kulübe bağlı kaldı. Alman millî futbol takımına ile kez 1940 yılında Sepp Herberger tarafından Romanya maçı için çağrıldı ve bu maçta hat trick yaptı. Ancak 1942 yılında orduya çağrıldı. Savaş bittiğinde, Ukrayna yakınlarında bir esir kampında savaş esirleri maç yaptığı bir sırada, 23 yaşındaki Fritz Walter'i Almanya adına futbol oynarken gören Macar gardiyanlardan biri, Ruslara Alman değil Avusturyalı olduğunu söylemiş ve hayatını kurtarmıştır. Almanya'ya döndükten sonra tekrar Kaiserslautern'de oynamaya başlayan Fritz Walter, takımının 1951 ve 1953'teki lig şampiyonluklarında pay sahibi olmuştur. 1953'te 38 gol ile gol kralı oldu. Millî takıma da 1951 yılında dönmüş ve kaptanlığa kadar yükselmiştir.

Almanya'nın (Batı Almanya) ilk kez FIFA Dünya Kupası'nı kazandığı 1954 FIFA Dünya Kupası'nda yılında takımın kaptanı olarak görev yaptı. İronik olarak finalde Macaristan'ı yenerek kupayı kaldıran futbolcu oldu. 1958'de İsveç'te düzenlenen Dünya Kupası'nda, 38 yaşında iken, takımın yarı finale kadar çıkmasında rol aldı. Bu maçtan sonra millî takımdan ayrıldı. 1959'da ise aktif futbol yaşantısına bir son verdi. (Devamı...)


24 Ağustos
San Vitale Kilisesi Ravenna'da bulunan, muhtemelen 537 yılında yapımına başlanmış, 547 yılında aziz Vitalis'e adanmış, geç antik erken Bizans döneminin en önemli kiliselerinden biridir. Yapıda Bizans İmparatorluğu mimari formlarının yanı sıra, o zamana özgü tipik italyan mimarisinin izlerini de görmek mümkündür. Kilise, Bizans Kayseri I. Justinianus'un İtalya'da Ostrogot Krallığı'na karşı sürdürdüğü savaş sırasında inşa edilmiştir. Merkezi kubbeli bu kilise, daha çok içinde barındırdığı muntazam Mozaik'leri ile ünlüdür. Özellikle I. Justinianus ve karısı Theodora'nın Apsis'te bulunan portreleri bu mozaiklerin en önemlileri arasında sayılırlar. San Vitale Kilisesi, 1996 yılından beri UNESCO Kültür Mirası Listesi'nde bulunmaktadır. 1960 yılında dönemin papası XXIII. Ioannes tarafından kiliseler arasında şeref unvanı olarak da bilinen "Minor bazilika" unvanını almıştır.

1911 yılında yapılan kazılardan anlaşıldığına göre, kilisenin bugün bulunduğu bölgede 5. yüzyılda haç biçiminde bir yapı bulunmaktaydı. Bu erken tarihli yapının aziz Vitalis adına yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir. Keller'e göre günümüz yapısının Narteksi aziz şehitliğiydi. (Martyrium) Devamı...


Aleksandr Puşkin (Rusça: Алекса́ндр Серге́евич Пу́шкин) (6 Haziran, 1799 - 10 Şubat, 1837), Rus şair ve yazar. Birçok kişi tarafından en büyük Rus şairi ve Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul görmektedir.

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, 1799’da Moskova’da doğmuştur. Babası Sergey Lvoviç, soylu bir ailenin ilk çocuğudur. Annesi Nadejda Osipovna Hannibal’in dedesi Etiyopya'lı Hannibal’in Rus Çarı I. Petro’nun vaftiz çocuğudur. Puşkin soylu bir ailenin üyesidir. Annesi ve babası eğitimli insanlardır. Puşkin, ilk bilgilerini yabancı eğitmenlerden edinmiştir. Henüz sekiz yaşındayken Fransızca Rusça bilmektedir. On bir yaşına geldiğinde ise özgürlükçü ve alaycı yazarlarını beğendiği Fransız Edebiyatı’ndan etkilenerek Fransızca şiirler ve komediler yazmaya başlamıştır. Döneminin tanınmış şair ve yazarları, Puşkin’in evine gelip gidenler arasındadır. Ancak hiçbiri onu kendisine Rus masallarını anlatan, eski Rus türkülerini söyleyen dadısı kadar etkilememiştir. Yaşlı dadısı Arina’nın anlattıkları, Puşkin’in çocukluk ruhunda önemli izler bıraktığı düşünülmektedir. Puşkin, on iki yaşına geldiğinde, Rus Çarı I. Aleksandr’ın Tsarskoye Selo’da (Çar’ın yazlık köyü) açtırdığı okula yazdırılmıştır ve buradaki altı öğrenim yılı boyunca tıpkı okulun diğer öğrencileri gibi, Petersburg’a gitme izni verilmeden dış dünyadan kopuk bir şekilde eğitim görmüştür. Puşkin’in lise yıllarında yazdığı şiirlerinde gerçekçilik eğilimi açıkça göze çarpmaktadır. O dönem şiirinde kullanılmayan kaba ve gündelik sözcükleri kullandığı şiirleriyle Derjavin’in dikkatini çekmeyi başarmıştır. (Devamı...)


25 Ağustos
Akordeon akordiyon ya da akordion, bir körüğü harekete geçirmekle yaratılan hava akımının etkilediği serbest metal dillerinin titreşmesiyle ses çıkaran havalı çalgıdır.

Bir ya da iki kılavuz ile bir körükten oluşan akordiyonda, serbest metal dillerin titreşmesi, klavyenin tuşlarına basmakla sağlanır. Akordeon'un ilkel şeklinin 1822'de Berlin'de Christian Friedrich Ludwig Buschmann tarafından icat edildiğine inanılır. Ama yakın zamanda akordeon olarak adlandırılabilecek bir enstrümanın 1816'da veya daha önceki bir tarihte Nürnbergli Friedrich Lohner tarafından kullanıldığı saptanmıştır. Akordeon ismine ilk patent ise 1839'da, Viyanalı org ve piyano yapımcısı Cyrillus Demian tarafından günümüzdeki akerdeona çok da benzemeyen tek klavyeli küçük bir çalgı alındı. Kısa sürede, birçok firma bu yenin çalgının üretimine girişti. "Diyatonik akordeon" denilen ve diyezli ya da bemollü sesleri veremeyen bu çalgı, köylere kadar yayıldı. 1880'de,iki klavyeli kromatik akordeon gerçekleştirildi. Diyezli ve bemollü sesleri de verebilen bu yeni akordeon, kısa sürede çok tutundu. 1940'ta daha da gelişti ve konser akordeon adını aldı. George Auric ve Jean Françaix gibi besteciler bu çalgı için birçok parça besteledi. (Devamı...)


Carl Orff (d. 10 Temmuz 1895 Münih, Almanya - ö. 29 Mart 1982 Münih) Carmina Burana isimli sahne kantatının yaratıcısı olan Alman besteci. Orff çocuklara müzik öğretmek için özel bir eğitim yöntemi geliştirmiştir.

Subay kökenli, soylu bir aileden gelen Orff 10 Temmuz 1895 günü Münih'te doğdu. Annesi yetenekli bir piyanistti. Carl, müzik sevgisini annesinden almıştı ve küçük yaştan başlayarak tiyatroya da düşkündü. Henüz çocukken evde oluşturduğu kukla tiyatrosu için oyunlar yazan ve besteler yapan Carl, 17 yaşına geldiğinde bir opera ve pek çok şarkı bestelemişti. Münih Müzik Akademisi’ne girdiyse de, kısa sürede akademik müzik çalışmalarından sıkıldı. Sahne müziğine olan ilgisinden ötürü ortaçağ ve Rönesans döneminin ilk sahne müziği yapıtlarını inceledi. Bu çalışmaları 1935’te Carmina Burana’yı yaratması için Orff'a esin verdi. 1803’te Münih yakınlarında bir manastırın kütüphanesinde bulunan 200 kadar şarkı ve şiir Carmina Burana’ya kaynaklık etmiştir. Carmina Burana, çoğu oldukça açık saçık Latince metinlere dayanan bir üçlemenin ilk yapıtıdır. Trionfi (Zaferler) diye adlandırılan bu üçlemenin diğer yapıtları Catulli Carmina ve Trionfo di Afrodite’dir. Yapıtın ilk gösterimi 1937’de gerçekleşti ve Orff’a büyük ün getirdi. Orff, 1924’te dans öğretmeni Dorothee Günther ile genç kızların müzik eğitimi için Münih’te bir okul kurmuştu. Bu okulda çocuklar için müzik eğitimine yönelik araştırmalar yaptı. Okul, 1944’te Naziler tarafından kapatıldı. 4 yıl sonra Orff’un bazı dans müziği kayıtlarının rastlantı olarak yayınlanması, geliştirdiği yöntemlerin Almanya’da yayılmasını sağladı ve çocuklar için müzik yayını yapan radyo programları başladı. Orff, çocuklardaki doğal müzik yeteneklerinin basit vurmalı ve yaylı çalgılar yoluyla geliştirilebileceğini düşünüyordu. Geliştirdiği teknikler şimdi pek çok ülkede kullanılmaktadır. (Devamı...)


26 Ağustos
Müze sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek için sergilendiği yer veya yapılardır.

Toplumun ve gelişimin hizmetinde olan, halka açık, insana ve yaşadığı çevresine tanıklık etmiş malzemelerin üzerinde araştırmalar yapan, toplayan, koruyan, bilgiyi paylaşan ve sonunda inceleme, eğitim ve zevk alma doğrultusunda sergileyen, kâr düşüncesinden bağımsız, sürekliliği olan bir kurumdur. Müzeler tarihte yer almış ve şu an yaşamakta olan toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yeraltı ve yer üstü zenginliklerini sergilemek, sunmak amacıyla oluşturulan kurumlardır. Müzeler değerli eserleri saklamak ve halka sunma amacı taşır ve bilim ve sanat açısından bu eserleri işleyerek, hem günümüzü hem de geleceğimizi aydınlatmaya yarayan kurumlardır. Müzelerde bulunan nesnelerin anlam ve önemi rehberler aracılığıyla yapılan gezilerde ziyaretçilere bilgilenme imkânı sunar ve böylece ziyaretçiler eserler hakkında bilgi sahibi olurlar. Müzeler, insanlığın geçmişine ait materyalleri, bunların bulunduğu çevreyi araştırır ve korur. Elde edilenleri halka sunarak halkı eğitmeyi, eğlendirmeyi, geliştirmeyi amaçlar. Müzeler, toplumun hizmetinde sürekli ve kalıcı olan, kâr amacı gütmeyen kurumlardır. Müzelerin işlevleri toplama, belgeleme (arşivleme), koruma (bakım - onarım) sergileme ve eğitimden oluşur. (Devamı...)


II. Ramses (MÖ 1302 – MÖ 1212), Antik Mısır'da, 19. Hanedan firavunlarından biridir.

16 yaşındayken babası I. Seti, Ramses'i veliaht olarak seçmiştir. 20'li yaşlarının başında tahta geçen Ramses Mısır'ı MÖ 1279'dan MÖ 1213'e kadar, tam 66 yıl yönetmiştir. Kadeş Savaşı'nda ise tanrı Amon'un ilahi gücü ile Hititlerin ordusuna karşı başarı kazandığı söylenir. II. Ramses 19. hanedanın 3. firavunudur. I. Seti ve Kraliçe Tuya'nin ikinci oğludur. Ramses'in en çok tanınan ve hatırlanan eşi Kraliçe Nefertari olmuştur. Nefertari dışında Büyük Kral Eşi unvanına sahip olan diğer eşler sırasıyla İsetnofret (Güzel İset); anneleri Nefertari ve İsetnofret'in yerine geçen Ramses'in kızları Bintanath, Meritamon; Nebettawy, Henutmire, Maathorneferure ve Mat-Hor (eski Mısır dilinde Mat-Hor-neferu-Ra) adında bir Hitit prensesidir. II. Ramses'in 1000 kızı ve 1000 oğlu olduğu düşünülmektedir. Ancak Ramses Krallık Çocukları olarak bilinen bir kurum kurmuştur ve burada 110'a yakın çocuğu olduğu tahmin edilmektedir. Bu çocuklar arasında, evlendiği iki kızı Bintanath ve Meritamen, kralın ilk oğlu Amun-her-khepeshef, ikinci oğlu Kha-em-waset, Sethkaneth ve kraldan sonra onun yerine geçen 13. oğlu Güzel İset'ten Merenptah bulunmaktadır. Ramses'in ilk çocuğu Kha, ikincisi Meritamon ve Merenptah'tır. Ramses'in hayatında Kadeş Savaşı gibi birçok önemli olayla beraber yaptığı şehir ve tapınaklar da çok önemli bir yer tutmaktadır. Kurduğu Per-Ramses şehri ülkenin yeni başkenti olmuştur. Yaptığı en önemli tapınak ise Kraliçe Nefertari'ye adadığı Ebu Simbel'deki dağın içine oyulmuş büyük tapınaktır. (Devamı...)


27 Ağustos
Barbaros Hayreddin zırhlısı veya SMS Kurfürst Friedrich Wilhelm, okyanus ötesi sefer yapabilen bir Alman zırhlısıdır. Alman İmparatorluk Donanması ve sonrasında Osmanlı Donanması'nda görev yapmıştır. Geminin orijinal adı Prusya dükü ve Brandenburg seçici prensi olan I. Frederick William'dan gelmektedir. Brandenburg sınıfının dördüncü pre-dreadnought gemisi idi (Diğer üçü Brandenburg, Weißenburg (Turgut Reis) ve Wörth). 1890 yılında Kaiserliche Werft Wilhelmshaven'da inşa çalışmaları başladı, 1891'de denize indirildi ve 1893'te tamamlandı. Geminin yapımı 11,23 milyon marka mal oldu. Brandenburg sınıfı savaş gemileri üç zırhlı tarette taşıdıkları altı ana top ile, diğer donanmaların iki tarette dört top taşıyan gemilerine kıyasla daha modern bir tasarımdı.

Kurfürst Friedrich Wilhelm Alman İmparatorluk Donanması'ndaki görev süresi boyunca az sayıda aktif görevde bulundu. Üç kardeş gemisiyle beraber 1900-1901 yıllarında Çin'deki Boxer Ayaklanması'nda görev yaptı. Gemi 1904-1905 yıllarında büyük çaplı yenilemeden geçti. 1910 yılında Kurfürst Friedrich Wilhelm Osmanlı İmparatorluğu'na satılarak Barbaros Hayreddin adını aldı. Osmanlı hizmetinde Balkan Savaşları'nda görev aldı, Aralık 1912 ve Ocak 1913'te Yunan donanmasına karşı iki muharebeye katıldı, savaş boyunca Trakya'da Osmanlı kara kuvvetlerine destek sağladı. 8 Ağustos 1915'te Çanakkale'de İngiliz denizaltısı HMS E11 tarafından torpidolanarak batırıldı. Kurfürst Friedrich Wilhelm, sınıfının dördüncü ve son savaş gemisi idi. Savaş gemisi D adı altında ısmarlandı, Kaiserliche Werft Wilhelmshaven'da 1890 yılında kızağa kondu. 30 Haziran 1891'de denize indirildi. 29 Nisan 1894 tarihinde Alman İmparatorluk Donanması'nda göreve başladı, aynı gün kardeş gemisi olan SMS Brandenburg'ta göreve başladı. Kurfürst Friedrich Wilhelm, Alman donanmasına 11,23 milyon marka mal oldu. Kurfürst Friedrich Wilhelm, 115.7 m uzunluğa, 19.5 m genişliğe sahipti, daha sonra torpido şebekesinin de eklenmesi ile 19.74 m oldu. Geminin su çekimi, burunda 7.6 m, kıç kısmında ise 7.9 m idi. Geminin tasarım ağırlığı 10,013 ton, maksimum deplasmanı 10,670 tondu. Gemi iki adet üç silindirli üçlü genleşmeli motora sahipti, toplamda 10,228 beygir gücünde idi ve 16.9 knot (31.3 km/s; 19.4 mph) hız yapabiliyordu. (Devamı...)


Roald Amundsen ya da tam adıyla Roald Engelbregt Gravning Amundsen, (16 Temmuz 1872 - 18 Haziran 1928) Güney Kutbu'na ulaşan ve Kuzeybatı Geçidi'ni aşan ilk denizci olan Norveçli bir kaşiftir. Arkadaşları arasında 'viking' lakabıyla tanınıyordu.

1893'te bir fok gemisinde denizciliğe başlayan Amundsen, dünyanın çeşitli kıyılarında dolaştı, değişik gemicilik teknikleri, buharlı gemiler ve bilimsel denizcilik yöntemleri konusunda uzmanlaştı. Kuzey Kutbu'nun kaşifi Nansen'in de yüreklendirmesiyle, Atlas Okyanusu'nu Büyük Okyanus'a bağlayan deniz yolunu bulmayı aklına koydu. İlk denemeleri başarılı sonuçlar verdi ve iki okyanusu birbirine bağlayan deniz yolunun varlığı kesinlik kazandı. Daha önce geçilememiş olan Kuzeybatı Geçidi'nin baştan sona kadar gemiyle aşılabileceğini gösteren ilk gemici oldu. Aslında amacı Kuzey Kutbu'nu keşfetmekti; ama Frederick Cook ve Robert Peary 1909'da Kuzey Kutbu'na gidince, o da 1910'da yolunu Güney Kutbu'na çevirdi. Bu kez de güney için yarış başladı. Amundsen, 20 Kasım 1911'de dört kişilik ekibi ve 150 köpekle yola çıktı; ancak yolda erzakları bitince köpeklerin bir kısmını yemeleri gerekti. Amundsen ve ekibi, 14 Aralık'ta Robert Falcon Scott'tan 35 gün önce Güney Kutbu'na vardı. Amundsen, 16 Haziran 1928'de, kaza geçiren arkadaşı Umberto Nobile'yi aramak amacıyla Kuzey Kutbu'na uçtu. Kendisinden bir daha haber alınamadı. Kuzey Buz Denizi'ne düştüğü sanılıyor. (Devamı...)


28 Ağustos
Çocukların askerî kullanımı birbirinden bağımsız üç şekilde görülebilir. Çocuklar doğrudan saldırılarda yer alabilir (çocuk askerler); hademe, casus, haberci, gözcü ya da seks kölesi olabilir ya da politik çıkar için canlı kalkan olarak veya propaganda için kullanılabilir.

Tarih boyunca ve birçok kültürde çocuklar, kültürel ve ahlâki değerlere aykırı sayılmasına rağmen yaygın olarak askeri kampanyalarda kullanıldı. 1970'lerden bu yana çocukların askeri anlaşmazlıklarda kullanılmalarının sınırlandırılmasını amaçlayan kimi uluslararası anlaşmalar yürürlüğe girdi. Bununla birlikte Çocuk Asker Kullanmayı Durdurun Koalisyonu çocukların askeri güçler içerisinde kullanılmasının ve askeri anlaşmazlıklarda aktif olarak yer almalarının yaygın olduğunu rapor etmiştir. 1989'da kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi m. 38'e göre, "Taraf devletler on beş yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmaması için mümkün olan tüm önlemleri alacaktır." (Devamı...)


Wim Wenders ya da tam adıyla Ernst Wilhelm ("Wim") Wenders (d. 14 Ağustos 1945, -) Almanya'nın Düsseldorf kentinde doğmuş Alman film yönetmeni, oyun yazarı, fotoğraf sanatçısı, yapımcı.

68'lerin özgürlük, toplumsal eleştiri, yeni bir yaşam biçimi arama ruhunun sinemadaki temsilcisi Wim Wenders, genç kuşak yönetmenlerinin en önemlilerinden biridir. Wenders film kariyerine 60'ların sonunda Yeni Alman Sineması akımının bir parçası olarak başladı. İlk çıkışını 1970 yılında The Kinks'e adadığı Summer in the City ile yaptı. 1982'de Venedik Film Festivali'nde Stand der Dinge ile kazandığı Altın Arslan, 1984'te Cannes'da Paris, Texas ile kazandığı Altın Palmiye ve 1987'de yine Cannes'da Arzunun Kanatları (Der Himmel über Berlin) ile aldığı en iyi yönetmen ödülü kazandığı önemli ödüllerden bazılarıdır. Wenders'a 1989'de Sorbonne'da ve 2005'te Université Catholique de Louvain (Belçika)'da onursal doktora verilmiştir. Birçok filminde ünlü Alman görüntü yönetmeni Robby Müller ile birlikte çalışmıştır. Ayrıca Avusturyalı yazar Peter Handke ile yazarın Die Angst des Tormanns beim Elfmeter (Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi)isimli romanının filmleştirilmesinde ve Arzunun Kanatları'nın senaryosunun yazılmasında ortak çalışmıştır. Kübalı müzisyenler hakkındaki Buena Vista Social Club ve Amerikan blues'u hakkındaki Soul of a Man yönetmenliğini üstlendiği pek çok önemli belgeselden sadece ikisidir. Wenders ayrıca U2'nun Stay(Faraway, So Close!) dahil birçok klibini ve Carling Premier isimli Kanadalı bir bira markasının İngiltere reklamları dahil birçok reklam filmini de yönetmiştir. (Devamı...)


29 Ağustos
Yel değirmeni enerji üretmek için rüzgâr gücünden faydalanarak çalışan büyük pervaneli çarklı makine.

Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır. Hollanda'da bulunan yel değirmenleri, karayı denizden ayırmak için su pompalamakla görevlidir. Gelişmekte olan ülkelerde halâ önemli güç kaynağı olmalarına rağmen endüstri bakımından gelişmiş ülkelerde rolleri azalmıştır. Elektrik enerjisi kaynağı olarak kullanılan ilk yel değirmeni 1890 yılında Danimarka'da yapılmıştı. Bu tarihten sonra rüzgârla çalışan değirmenler küçük ev ve çiftliklere elektrik sağlamak için kullanılmıştır. Yel değirmeninin model ve çalışması rüzgâr hızına, yönüne ve yüksekliğine bağlıdır. Rüzgârın saatteki hızı ortalama 29 – 40 km olan yerler yel değirmenleri için uygundur. Saatte 8 km hızı olan hafif rüzgârlar yel değirmenini çalıştıramazlar, güçlü rüzgârlar ve fırtınalar ise yel değirmenini hasara uğratabilirler. Yel değirmenleri genel olarak rüzgârla dönen bazı parçalardan meydana gelir. Başlıca iki çeşidi vardır; yatay eksenli ve dikey eksenli yel değirmenler. Bir yel değirmenini döndüren rüzgârın gücü, hızının küpü, yel değirmenini döndüren pervane çapının karesi ve havanın yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Küçük çaptaki rüzgâr güç sistemleri, elektrik ve mekanik güç sağlamak bakımından ekonomik önem taşır. 6 kilowattlık bir rüzgâr jeneratörü, ortalama rüzgâr hızının saatte 16 km olduğu kabul edilirse, ayda 325 kilowatt saat (kWh) elektrik üretebilir. Bu da orta halli bir evin bütün elektrik ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Rüzgâr olmadığı zaman elektrik, rüzgâr enerjisinin kimyasal enerji olarak depolandığı akümülatörlerden sağlanır. (Devamı...)


Zoe Saldana ya da tam adıyla Zoe Yadira Zaldana Nazario (d. 19 Haziran 1978) Amerikalı aktris. Aynı zamanda Zoë Saldana, Zoe Saldaña ve Zoë Saldaña olarak da bilinmektedir.

Saldana New Jersey'de doğdu. Annesi Porto Rikolu babası ise Dominik Cumhuriyeti'ndendir. Queens, New York'ta büyüyen sanatçının ilk öğrendiği diller İngilizce ve İspanyolca oldu. Zoe, 9 yaşında iken babası bir trafik kazasında öldü. Bunun üzerine annesi Zoe'yi ve Zoe'nin kızkardeşini de alarak Dominik Cumhuriyeti'ne yerleşti. Orada, ülkenin en prestijli dans okuluna devam eden Zoe bale eğitimi aldı ve bir dansçı olmak için çalıştı. ABD'ye geri döndüklerinde lisede tiyatro programlarına yazıldı ve bir oyunculuk kursuna gitti. Aynı zamanda 1990'ların ortalarında Burger King'de kasiyer olarak çalıştı. Saldana, hala programın bir üyesi iken ilk kez bir televizyon yapımında rol aldı, Law & Order dizisinin 13 Ekim 1999 tarihli bölümünde göründü. Bir grup dansçının hikâyesini anlatan Center Stage filminde aldığı önemli rol sebebiyle okulu terketti ve 2000 yapımı bu filmde oynadı. 2002 yılında Britney Spears'ın Crossroads filminde ve Drumline adlı komedi filminde oynadı. Daha sonra Anamaria adlı bir korsanı canlandırdığı 2003 yapımı Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl filminde rol aldı.Devamında birçok televizyon şovu ve filmlerinde rol aldıktan sonra 2004 yılında The Terminal ve 2005 yılında Guess Who filmlerinde oynadı. Juan Luis Guerra'nın "La llave de mi corazón" adlı şarkısının klibinde rol aldı. Uhura rolüyle Star Trek filminin kadrosunda yer aldı. 2009 yılında Neytiri adlı bir Na'vi prensesini canlandırdığı, James Cameron'un Avatar filminde başrollerden birini oynadı. (Devamı...)


30 Ağustos
Millau Viyadüğü Tarn Nehri'nin bulunduğu vadiden geçen ve Millau ile Güney Fransa’yı birbirine bağlayan kablo destekli bir asma köprüdür. İnşaat mühendisi ve Mimar Norman Foster tarafından tasarlanan köprü dünyanın üzerinden taşıt geçen en yüksek köprüsü ünvanına sahiptir. 343 metre yüksekliği ile Eyfel Kulesi’nden biraz daha yüksek ve Empire State Binası’ndan 37 metre daha kısadır. Köprü saatte 225 km. hıza ulaşan rüzgâr hızına dayanıklı biçimde üretilmiştir. 14 Aralık 2004 günü açılış töreni gerçekleşen köprü iki gün sonra araç trafiğine açıldı. Köprünün kullanım süresi 120 yıldır.

Paris ve İspanya arasındaki yolda yaşanan sıkıntılar, bir köprü projesi için çalışmaları başlattı. İnsanlar nehiri geçerken yoğun günlerde 30 km'lik kuyrukta 3 saat boyunca bekliyorları. Araçlar sadece eski bir köprüden geçebiliyordu. 10 senelik bir çalışmanın sonucu köprünün inşaasına başlandı. Projenin toplamı 394 milyon Avro’ya mal oldu. Eiffage Group'un 75 yıl işletmesi halinde maliyetin karşılanacağı düşünülmektedir. Bununla birlikte çok karlı olan köprüyü, Fransa hükumeti 2044 yılında işletmeye başlayabilir. Projede 127.000 metreküp beton, 19.000 ton betonu güçlendirmek amacıyla çelik ve taşıyıcı kablo ve örtülerde 5.000 ton gerilmiş çelik kullanılmıştır. (Devamı...)


Bo Derek (d. 20 Kasım 1956, Long Beach, Kaliforniya, ABD), gerçek adı Mary Cathleen Collins olan oyuncu, model ve film yapımcısı.

Derek, İrlanda, Alman, Hollanda ve Galler kökenleri olan bir melezdir. Babası Paul Collins, Hobie Cat isimli şirkette yönetici, annesi Norma Collins ise kuafördü. Bir erkek iki kız kardeşe sahiptir. Derek 1974'te Harbor City'deki Narbonne Lisesi'nden mezun olmuştur. Modelliğe başlayan Derek, Hollywood'da 30 yıllık tecrübeli bir yönetmen olan John Derek ile tanışır. Bo, 16 yaşında iken John Derek Linda Evans'tan boşanır ve Bo ile Almanya'ya giderler. Bo 18 yaşında iken Amerika'ya dönüp, evlenirler. John Derek'in vefatından sonra Paul McCartney, Kiefer Sutherland, medya zengini Ted Turner ve John Corbett ile romantik ilişkiler yaşar. Derek Santa Ynez Valley, Kaliforniya'da orijinal bir çiftlikte kız kardeşinin ailesi ile yaşamaktadır. Özellikle ata binmeyi sevmekte ve İber atları ile ilgilenmektedir. Ailesinde babası, üvey babası ve eski kocası asker kökenliydi. Bu nedenle sık sık eski askerlerin hastanelerini ziyaret eder. Formula 1 yarışlarına meraklıdır. (Devamı...)


31 Ağustos
Yel değirmeni enerji üretmek için rüzgâr gücünden faydalanarak çalışan büyük pervaneli çarklı makine.

Çok eski zamanlardan beri yel değirmenleri, buğday öğütmek ve su pompalamak gibi işler için mekanik güç elde etmekte kullanılmıştır. Hollanda'da bulunan yel değirmenleri, karayı denizden ayırmak için su pompalamakla görevlidir. Gelişmekte olan ülkelerde halâ önemli güç kaynağı olmalarına rağmen endüstri bakımından gelişmiş ülkelerde rolleri azalmıştır. Elektrik enerjisi kaynağı olarak kullanılan ilk yel değirmeni 1890 yılında Danimarka'da yapılmıştı. Bu tarihten sonra rüzgârla çalışan değirmenler küçük ev ve çiftliklere elektrik sağlamak için kullanılmıştır. Yel değirmeninin model ve çalışması rüzgâr hızına, yönüne ve yüksekliğine bağlıdır. Rüzgârın saatteki hızı ortalama 29 – 40 km olan yerler yel değirmenleri için uygundur. Saatte 8 km hızı olan hafif rüzgârlar yel değirmenini çalıştıramazlar, güçlü rüzgârlar ve fırtınalar ise yel değirmenini hasara uğratabilirler. Yel değirmenleri genel olarak rüzgârla dönen bazı parçalardan meydana gelir. Başlıca iki çeşidi vardır; yatay eksenli ve dikey eksenli yel değirmenler. Bir yel değirmenini döndüren rüzgârın gücü, hızının küpü, yel değirmenini döndüren pervane çapının karesi ve havanın yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Küçük çaptaki rüzgâr güç sistemleri, elektrik ve mekanik güç sağlamak bakımından ekonomik önem taşır. 6 kilowattlık bir rüzgâr jeneratörü, ortalama rüzgâr hızının saatte 16 km olduğu kabul edilirse, ayda 325 kilowatt saat (kWh) elektrik üretebilir. Bu da orta halli bir evin bütün elektrik ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Rüzgâr olmadığı zaman elektrik, rüzgâr enerjisinin kimyasal enerji olarak depolandığı akümülatörlerden sağlanır. (Devamı...)


Zoe Saldana ya da tam adıyla Zoe Yadira Zaldana Nazario (d. 19 Haziran 1978) Amerikalı aktris. Aynı zamanda Zoë Saldana, Zoe Saldaña ve Zoë Saldaña olarak da bilinmektedir.

Saldana New Jersey'de doğdu. Annesi Porto Rikolu babası ise Dominik Cumhuriyeti'ndendir. Queens, New York'ta büyüyen sanatçının ilk öğrendiği diller İngilizce ve İspanyolca oldu. Zoe, 9 yaşında iken babası bir trafik kazasında öldü. Bunun üzerine annesi Zoe'yi ve Zoe'nin kızkardeşini de alarak Dominik Cumhuriyeti'ne yerleşti. Orada, ülkenin en prestijli dans okuluna devam eden Zoe bale eğitimi aldı ve bir dansçı olmak için çalıştı. ABD'ye geri döndüklerinde lisede tiyatro programlarına yazıldı ve bir oyunculuk kursuna gitti. Aynı zamanda 1990'ların ortalarında Burger King'de kasiyer olarak çalıştı. Saldana, hala programın bir üyesi iken ilk kez bir televizyon yapımında rol aldı, Law & Order dizisinin 13 Ekim 1999 tarihli bölümünde göründü. Bir grup dansçının hikâyesini anlatan Center Stage filminde aldığı önemli rol sebebiyle okulu terketti ve 2000 yapımı bu filmde oynadı. 2002 yılında Britney Spears'ın Crossroads filminde ve Drumline adlı komedi filminde oynadı. Daha sonra Anamaria adlı bir korsanı canlandırdığı 2003 yapımı Pirates of the Caribbean: The Curse of the Black Pearl filminde rol aldı.Devamında birçok televizyon şovu ve filmlerinde rol aldıktan sonra 2004 yılında The Terminal ve 2005 yılında Guess Who filmlerinde oynadı. Juan Luis Guerra'nın "La llave de mi corazón" adlı şarkısının klibinde rol aldı. Uhura rolüyle Star Trek filminin kadrosunda yer aldı. 2009 yılında Neytiri adlı bir Na'vi prensesini canlandırdığı, James Cameron'un Avatar filminde başrollerden birini oynadı. (Devamı...)