Eugène Delacroix

Fransız ressam (1798 – 1863)

Ferdinand Victor Eugène Delacroix (Öjen Dölakrua) (26 Nisan 1798 - 13 Ağustos 1863) Fransa'nın en önemli Romantik ressamlarından birisidir. Ressamın ifadesi güçlü fırça darbeleri ve renklerin optik etkileri üzerine çalışmaları Empresyonistleri, egzotik olana tutkusu da Sembolistleri etkilemiştir. Fransız şair Baudelaire, onu "Rönesans'ın son büyük ressamı ve modern dönemin ilk büyük ressamı" olarak tanımlar.

Eugène Delacroix
Nadar'ın çektiği fotoğrafı
Genel bilgiler
Doğum adıFerdinand Victor Eugène Delacroix
Doğum26 Nisan 1798[1]
Charenton (Saint-Maurice, Val-de-Marne), Île-de-France, Fransa
Ölüm13 Ağustos 1863 (65 yaşında)
Paris, Fransa
UyrukFransız
AlanıResim, Taş baskı
Katıldığı akımlarRomantizm
Ünlü yapıtlarıHalka Yol Gösteren Özgürlük (1830)
İmzası
Eugène Delacroix'in "La liberté guidant le peuple" (Halka Yol Gösteren Özgürlük) adlı çalışması, Fransa'daki Temmuz Devrimi'nin en önemli simgesi olmuştur.

Ressamlığının yanı sıra iyi bir taşbasma sanatçısı da olan Delacroix, William Shakespeare'in, İskoç yazar Sir Walter Scott'un ve Alman yazar Johann Wolfgang von Goethe'nin eserlerinin taşbaskılarını yapmıştır.

Michelangelo ve Rubens gibi eski dönem sanatçılarının ruhunu eserleriyle yeniden hayata geçirse de, tarz olarak onların yapıtlarından çok farklı işler ortaya koymuştur. Fransız şair Baudelaire, ressamın bireyci romantik anlayışını şöyle tanımlar:"Delacroix tutkuya tutkuyla bağlıdır, ama tutkuyu mümkün olabilecek en soğukkanlı şekilde resmetmiştir." Delacroix, Fransız ressam Théodore Géricault'un sanat anlayışının takipçisidir ve İngiliz şair Byron'dan çok etkilenmiştir.

1830 yılında yaptığı Halka Yol Gösteren Özgürlük adlı yağlı boya tablosu,Fransız resim sanatının başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.

Hayatı ve eserleri değiştir

 
Scène des massacres de Scio ("Sakız Adası Katliamı", 1824, Louvre Müzesi)

Paris yakınlarında dünyaya geldi. Annesi, ünlü mobilyacı Oeben ve Riesener‘in soyundan gelmiştir. Babası devlet adamı Charles Delacroix'tir. Ancak, asıl babasının, C.Delacroix'in aile dostu olan diplomat Talleyland oldugu da iddia edilmektedir. E. Delacroix, fiziksel görünüm ve karakter olarak Talleyland'a benzemektedir. Ressamlık yaşamı boyunca Talleyland onu koruyup kollamıştır.

Resim öğrenimine 18 yaşında, Güzel Sanatlar Ulusal Okulu'nda başlamıştır. Bu okulda Pierre-Narcisse Guérin'den neo-klasik stilde resim eğitimi almıştır. Bu yıllar boyunca Shakespeare, Byron, Scott gibi yazarlın eserlerini okumuştur. Öğrenciliğinde karikatür çalışmaları da yapmıştır. Bir kilisede sipariş üzerine resim yapmakta iken sıtmaya yakalanmıştır. İlk çalışmalarında Rönesans ressamı Raphael'in etkileri görülse de giderek daha serbest bir tarzı benimsemiş, bir süre Flemenk ressam Peter Paul Rubens'in sitilinden etkilenmiştir. Daha sonra, okul yıllarında tanışarak arkadaş olduğu Fransız romantik ressam Théodore Géricault'tan etkilenmeye başlamıştır. Gericault'tan etkilenerek ortaya koyduğu ilk büyük çalışması -Dante'nin Kayığı-, Paris'te 1822 yılında sergilenmiş, gerek halk gerekse resim otoriteleri tarafından alayla karşılanmıştır. Yine de bu çalışma devlet tarafından satın alınarak Lüksemburg Galerisi'ne yerleştirilmiştir. Delacroix, hayatı boyunca eserlerinin önce olumsuz bir tepki ile karşılandığını, sonra bazı güçlü ve aydın çevrelerce şiddetle savunulup desteklendiğini görmüştür.

Dante'nin Kayığı'ndan iki sene sonra yaptığı "Sakız Adası'nda Katliam (1824)" adlı tablosu ile çok ün sağlamıştır. Bu tabloda, Sakız Adası'nda Türkler'in katliamdan geçirdiği hasta ve ölmek üzere olan Yunan sivil insanlar betimlenmektedir. O dönemde Fransızlar arasında Türkler'e karşı bağımsızlık mücadelesi veren Yunalılar için sempati beslemek çok yaygındı. Yeni romantik dönemin ileri gelen ressamı olarak Delacroix, Fransızlar'ın bu temaya çok ilgi göstereceklerini hemen kavradı ve tahmin ettiği gibi, Sakız Adası'nda Katliam, derhal devlet tarafından satın alındı. Ancak resim, her ne kadar bir katliamı betimlemek için yapıldıysa da, kılıcından kan damlayan barbar askerlerin olmayışı, daha çok acı çeken insanların gösterilmesi, katliam resminden çok doğal felaket resmi izlenimi vermesine yol açmaktadır. Resme güzellik ve enerji katan asıl unsurun at üstündeki bir Türk askerinin olduğunu söyleyerek, resmin Yunanlara sempatiden çok kahraman Türk askerine hayranlık ifade ettiğini iddia edenler de olmuştur. Resimde, ölü annesinin göğsünden süt emmeye çalışan bir bebek figürünün olması, o dönemin bazı eleştirmenlerce ayıplanmıştır. Delacroix, Yunanların bağımsızlık mücadelesini destekleyen bir resim daha yapmış, Türk Güçleri'inin 1825'te Yunan kasabası Missolonghi'yi ele geçirişlerini betimlemiştir. "Yunanistan'daki Missolonghi Harabeleri" adlı bu resimde, göğsü çıplak Yunan bir kadının, korkunç bir manzaraya bakarak ellerini yalvaran bir ifadeyle iki yana açışı resmedilmiştir. Kadın, Yunanistan'ı sembolize etmektedir ve görmekte olduğu manzara, intihar etmiş Yunalılar'ın görüntüsüdür. Yunanlar, toprakların Türklerin eline geçtiğini görmektense kendilerini öldürmeyi tercih etmişlerdir. Delacroix'in bu temaya özel bir önem vermesi, yalnızca Yunalılar'a duyduğu sempatiden değildir. Çok sevdiği şair Lord Byron, o topraklarda ölmüştür. Soylu bir amaç için ölme temasının resmedildiği bu resimlerle Delacroix,daha sonra yapacağı ve onun en ünlü eseri olan "Halka Yol Gösteren Özgürlük (1830)" tablosuna hazırlanmıştır.

İngiliz ressam John Constable'dan etkilenen Delacroix, 1825'te İngiltere'ye gitmiştir. İngiltere'de sanat galerilerini gezen ve İngiliz kültürünü tanıyan ressam, Thomas Lawrence ve Richard Bonington gibi dönemin ünlü ressamları ile buluşmuş ve İngiltere izlenimlerini resimlerine yansıtmıştır. 1827-1832 arasında pek çok eser üretmiş, daha çok tarih temalı resimler yapmıştır. Lord Byron'ın bir şiirinden etkilenerek "Sardanapalus'un Ölümü (1827-1828)" adlı tabloyu yapmıştır. Ayrıca, Goethe'nin Faust adlı eseri için 17 taşbaskısını bu dönemde yüretmiştir. 1830'daki Fransız devrim hareketinin etkisiyle, "Halka Yol Gösteren Özgürlük" adlı eserini ortaya çıkarmıştır.

Fransızlar Cezayir'i işgal ettiğinde, diplomatik bir görevle Yemen'e gönderilmiş, bu vesileyle İspanya ve Kuzey Afrika'ya seyahat etmiştir. Bu gezilerindeki asıl amaç sanatını geliştirmek değil, Paris'in uygar yaşamından kaçarak ilkel yaşamları görmektir. Fakat Fas'ın güneyinde bir kent olan Tanca'da yerel gelenekleri ve pek çok oryantal nesneyi detaylı bir biçimde betimleyen çok sayıda çizim yapmıştır. Bu çizimlerde asla gerçeği bire bir göstermeye çalışmayıp kendi hayal gücünü de çizimlere katmıştır. Daha sonra, Kuzey Afrika'daki yaşamı betimleyen 100 kadar resim yaparak, pek çok oryantal temayı Fransız resim sanatına kazandırmıştır. Kuzey Afrika'daki insanlardan ve kıyafetlerinden çok etkilenmiş ve yaptığı resimlerde bu etkilenmeyi yansıtmıştır. Kuzey Afrika insanının duruşu ve tutumunun, görsel olarak, klasik Yunan ve Roma insanlarının duruşu ve tutumu ile örtüşmekte olduğunu düşünmüştür. Cezayirli Müslüman kadınların resmini gizlice yaptığı olsa da (örneğin: "Cezayirli Kadınlar (1834)"), ülkede müslüman kadınların örtünmesi kuralından ötürü genellikle kadınları resmetmekte çok zorlanmıştır. Yahudi kadınları çizmek daha az problemli olduğundan, "Yahudi Düğünü (1837-1841)" adlı bir eser vererek Yahudi kadınları resme aktarmıştır. Resimlerinde hayvan figürlerine de romantik bir tutkuyla yer vermiştir. "Aslan Avı" adlı bir eser vermiştir. 1854-1861 arasında bu resmin farklı versiyonlarını yaratmıştır. Aslana, hem bir av hem de bir avcı olarak ilgi göstermiştir. Ayrıca at resimleri çizmeyi tutkuyla sevmiştir. Afrika'nın parlak güneşi altında resim yapan Delacroix, ışığın renklerle ilişkisini ve renklerin birbiri ile ilişkisini yorumlamak üzere yeni bir yöntem geliştirmiştir: «püsküllemek» veya tonların bölünmesi. Doğrudan doğruya tuvale geçirecek yerde renkleri önceden karıştırmış, böylelikle orijinal nüanslar yaratma imkânı kazanmıştır. Daha sonra izlenimciler, bu yöntemden esinlenmişlerdir.

1833-1861 arasında Paris'te pek çok duvar süslemesi yapmış, sağlıksız koşullarda çalışmaktan ötürü hastalanarak 1863 yılında, 65 yaşında iken ölmüştür. Yaşadığı ev müzeye dönüştürülmüştür. Ancak eserlerinin pek çoğu Louvre'da sergilenmekte olduğundan, kendi müzesi pek zengin değildir. Delacroix Paris'te, Père Lachaise'de gömülüdür.

Etkilediği ünlü sanatçılar değiştir

Empresyonist sanatçıları çok etkilemiştir. Renoir ve Manet, onun resimlerini kopyalamışlardır. Degas, Delacroix'in yaptığı Baron Schwiter portresini alarak özel koleksiyonuna katmıştır. Modern sanatçı Pablo Picasso da, Delacroix'in eserlerini yorumlamış, onun Cezayili Kadınlar adlı eseri üzerinde çalışmalar yapmıştır.

Portre çalışmaları değiştir

Ressam Baron Schwiter'in ve keman ustası Nicolò Paganini'nin portrelerini yapmıştır. Ayrıca besteci Frédéric Chopin ile yazar George Sand'in bir arada portrelerini yapmıştır. Bu resim, ressamın ölümünden sonra ikiye ayrılmış ve her bir bireyi gösteren parçalar ayrı ayrı saklanmıştır.

Delacroix ve Halil Şerif Paşa değiştir

"Bir Müslüman tarafından toplanan ilk koleksiyon" unvanına sahip olan Halil Şerif Paşa, Delacroix'in altı tablosuna sahip olmuştur. Görev yaptığı Fransa'dan yurda dönerken çıplak resimleri İstanbul'a getirmemesi emrini alınca, bugünün değeriyle milyar dolarları bulan tabloları, sadece 638 bin franka elinden çıkarmıştır. Eskiden Halil Şerif Paşa'ya ait olan Delacroix resimleri ve şu anda bulundukları yerler şunlardır: Liège Başpiskoposunun Katli - Paris, Louvre Müzesi, Cezayirli Kadınlar - Paris Louvre Müzesi, Tasso Deliler Hastanesinde - Zürih'teki özel Bührle koleksiyonu, Tom O'Shanter'i Cadılar Kovalarken - Nottingham Castle Müzesi ve Savaş Talimi Yapan Arap Süvariler - Montpellier, Fabre Müzesi.

Kaynakça değiştir

  1. ^ Sjöberg, Yves (1963). Pour comprendre Delacroix. Editions Beauchesne. s. 29. GGKEY:021FPT3P5E8. 30 Haziran 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2014.