Üçüncü Gazze Muharebesi

Üçüncü Gazze Muharebesi, I. Dünya Savaşı sırasında Filistin'in güneyinde gerçekleşmiş bir muharebedir. General Edmund Allenby'nin kumandanlığında Büyük Britanya güçleri 2. Gazze Muharebesi sonrası kaynak ve insan gücü olarak her geçen gün daha da güçlenirken Osmanlı Ordusu'nun insan gücü tükenmekte olduğundan geniş bir hatta az kuvvetle savunmak durumunda kalınmış, gerçekleşen muharebelerde İtilaf Birlikleri Gazze-Birüssebi savunma hattını kırmıştır. Muharebenin kaderini belirleyen Avustralya atlı birliklerinin ilk gün Birüssebi'yi ele geçirmiş olmalarıdır.

3. Gazze Muharebesi
I. Dünya Savaşı, Sina-Filistin Cephesi
Tarih31 Ekim–7 Kasım, 1917
(7 gün)
Bölge
Gazze, güney Filistin
Sonuç İngiliz zaferi[1]
 • Osmanlı garnizonu, Tel el'Hüveylife Muharebesi ve Hareyra ve Şeria Muharebesi sırasındaki çatışmalar sonucunda 7 Kasım'da Gazze'den geri çekildi.
Taraflar
Komutanlar ve liderler
Osmanlı İmparatorluğu Cemal Paşa
Alman İmparatorluğu Erich von Falkenhayn
Alman İmparatorluğu Kreß von Kressenstein
Osmanlı İmparatorluğu Fevzi Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Mustafa Kemal Paşa
Alman İmparatorluğu Werner von Frankenberg
Osmanlı İmparatorluğu Refet (Bele) Bey
Osmanlı İmparatorluğu Ali Fuat (Cebesoy) Bey
Osmanlı İmparatorluğu İsmet (İnönü) Bey
Britanya İmparatorluğu Edmund Allenby
Britanya İmparatorluğu Edward Bulfin
Güçler
Yıldırım Ordular Grubu
Toplam:~35.000 – 45.000[kaynak belirtilmeli]
Kayıplar
13.000 ve 12.000 esir 18.000 ölü, yaralı, kayıp.

Üçüncü Gazze Muharebesi bu üç safhada cereyan etmiştir.

  • Birinci Safha: Birüssebi Muharebesi ve ele geçirilmesi,
  • İkinci Safha: Gazze’ye Taarruz,
  • Üçüncü Safha: Hurira - Şeria’ya taarruz edilmesi ve Türk savunma hattının yarılması.

Tarafların durumu

değiştir

İngilizlerin Durumu

değiştir

Fransızların Chambine Batı Cephesi’ndeki hezimetleri, Sovyetlerin Bolşevik devrimi nedeniyle savaştan çekilmesi ve ABD’nin savaşa girmesinden sonra İngilizler, Filistin bölgesindeki durumlarını yeniden gözden geçirme ihtiyacı hissetmişlerdir. Yukarıda adı geçen gelişmeler ışığında İngiltere Başbakanı Lloyd GeorgeAlmanları yenmek için müttefiklerine en ağır darbeler indirilerek saf dışı bırakılması gerektiği” nazariyesi haklılık kazanmıştır. Benimsenen bu nazariyeden hareketle Türk kuvvetlerine Filistin ve Irak’ta en ağır darbenin indirilmesi hazırlıklarına başlandı. İngilizlerin, hazırlıklarını sürdürdükleri sıralarda, Türk kuvvetlerinin Bağdat’ı geri almak için Almanların desteğiyle büyük hazırlıklara giriştikleri istihbaratı gelmekteydi. Her iki tarafın hazırlıklarının sürdürüldüğü bu dönemde, İngilizlerin, Türklerin Gazze güneyinden başlayıp Uvayca’ya kadar gelen demir yolunu sabote etme eyleminin haricinde herhangi bir fiili harekâtları olmamıştı.[2]

İngiliz Harp Bakanlığı, Türklere Filistin’de ağır darbe indirip savaştan çekilmelerini sağlamak amacıyla Selânik cephesinden bu cepheye yeni birlikler göndermeye karar verdi. Bu arada bölgedeki politik ve dini amaçlarını tahakkuk ettirmek amacıyla Fransızlar ve İtalyanlar sembolik birlikler göndermişlerdir. Bölgedeki İngiliz Kuvvetleri Başkomutanlığı’na Sir Edmund Allenby atanmıştır. 56 yaşında olan Sir Edmund Batı cephesinde gösterdiği başarılarla tanınmaktaydı Bu general, 28 Haziran 1917 tarihinde Mısır’a gelerek komutanlığı resmen devraldı. İngiltere’den ayrılmadan önce İngiltere Başbakanı Lloyd George ile görüşen General Edmund, Kudüs şehrini miladi yılbaşında Hristiyan âlemine hediye olarak sunmak istediğini izhar etmiştir.[2]

General Edmund, Filistin’de girişilecek bir harekâtın Türklerin Halep’teki ihtiyatlarını bölgeye sevk etmelerine neden olacağı, baskılarının hafifleyeceği ve Bağdat’ın Türklerin eline tekrar geçmesinin önleneceğini bekliyordu. General Edmund, Mısır’a geldikten sonra, durumu etüt ederek harekâtın gereklerini tespit etti ve İngiliz Harp Bakanlığı’na bir rapor halinde sundu. Buna göre;[2]

  • Tam teşeküllü iki tümenin bölgeye gönderilmesini,

Halihazırda mevcut olan tümenlerin topçu bataryaları, orta menzilli toplarla ve uçaksavarlarla takviye edilmesini,

  • 5 adet muharip uçak filosunun bölgeye gönderilmesini,
  • Destek kıtaatı olan istihkâm, muhabere ve tababet (sıhhiye) sınıflarının takviye edilmesini talep etmiştir.[3]

Edmund’un bu talepleri tamamen karşılandı. Bunun üzerine Doğu Kuvveti Komutanlığı lağvedildi. Mısır’daki İngiliz kuvvetleri aşağıda belirtildiği tarzda 3 kolordu halinde teşkil edildi.

  • Sahra Süvari Kolordusu Komutanlığı: Bu kolordunun komutanlığına General Chouphel getirildi. Bu kolordu şu birliklerden oluşturuldu.

ANZAC Süvari Tümeni, Avustralya Süvari Tümeni, gönüllülerden oluşan Gönüllü Süvari Tümeni.

  • 20. Kolordu: Bu kolordunun komutanlığına general Tatchved getirildi. Birlikleri: 53, 60 ve 74. Tümenler.
  • 21. Kolordu: Komutanlığına general Bolfin getirildi.
  • Genel Komutanlık Karargâhı şu teşkillerden oluşturuldu.

Kraliyet Özel Görev Tugayı, 7. Süvari Tugayı, 20. Hint Piyade Tugayı, Kraliyet Hizmetleri Süvari Tugayı.

İngilizlerin, hazırlıklarını yukarıda zikredildiği şekilde sürdürdükleri bu dönemde Filistin’deki durum askerî açıdan harekâtın icrasına çok müsaitti. Batı Mısır sahrasına İngilizler tarafından bir himaye birliği konuşlandırılmıştı. Mısır ve Sudan’da durum İngilizler açısından çok sakindi. Habeşistan İngiltere’ye bağlılığını ilân etmişti.[3]

Şerif Hüseyin’in liderliğinde kurulan Arap ordusu, teşkilini tamamlayarak güçlü bir duruma gelmişti. Bu ordu, Filistin’de İngiliz kuvvetlerinin kanatlarını himaye edecek ve Türk ulaşım ikmal yollarını tehdit edecek güce erişmişti.[3]

Türk Tarafının Durumu

değiştir
 
30 Ekim 1917 akşamı durum

Bağdat’ın İngilizlerin eline geçmesi Osmanlı İmparatorluğu üzerinde elim (acı) bir durum yaratmıştı. Osmanlılar Bağdat’ın geri alınması için yoğun gayretlerin sarf edilmesine karar vermişlerdi. Bu görev, Irak’ta konuşlanan 6. Ordu ile Suriye’de bulunan ve Komutanlığını[3] Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı 7. Ordu'dan oluşan Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’na verilmişti. 7. Ordu, 3. ve 15. Kolordulardan müteşekkildi. Bu iki kolordunun bünyesinde 7 tümen vardı.[4]

Yıldırım Orduları Grubu, Asya Kolordusu adıyla anılan bir Alman kuvvetiyle de takviye edilmişti. Asya Kolordusu; 3 piyade alayı, süvari topluluğu, 3 makinalı silâh bölüğü, 3 havan topu takımı, 2 sahra topu bataryası, bir dağ topu takımı, 1 uçaksavar bataryası, 4 muharip uçak filosu, istihkâm muhabere, tababet ve ulaştırma kıta’atlarından müteşekkildi. Ulaştırma teşkilinin bünyesinde 400 adet cemse (kamyon) mevcuttu.[4]

Kolordunun toplam muharip personel sayısı 6500 kadardı. Kolordunun komutanlığına Albay Frankenberg und Proschlitz getirilmişti. Kolordu emrine verilen teşkiller Orta Doğu’nun şartlarına göre eğitilmiş en seçkin birliklerden oluşmaktaydı.[4]

Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’na, Eylül 1914 - Ağustos 1916 tarihleri arasında Alman İmparatorluk Ordusu'nun Genelkurmay Başkanlığını yapan Müşir Erich von Falkenhayn getirilmişti.[4]

Yıldırım Orduları Grubu’nun oluşturulmasına tekaddüm eden günlerde; 7 Mayıs 1917’de İstanbul’a gelen Alman Mareşal Erich von Falkenhayn bölgeyi dolaştıktan ve durumu inceledikten ve değerlendirdikten sonra Yıldırım Orduları Grubu’nun kurulmasına karar vermişti. Yıldırım Orduları Grubu alınan karar mucibince Haziran 1917’de yukarıda arz edildiği şekliyle resmen kurulmuştu. Alman Genelkurmay Başkanlığı, 3 yıldan beri Türk ordusunun reorganizasyonu ile görevli Liman von Sanders komutasındaki Alman Askerî Misyonunun Türk ordusunun kabiliyeti ve psikolojik durumu ile ilgili çalışmalarından istifade edemediği için Yıldırım Orduları Grubu karargâhına yeni Alman uzman subayları göndermişti.[4]

20 Haziran 1917’de Başkomutan Vekili Enver Paşa, Halep’te bir değerlendirme toplantısı düzenledi. Toplantıda, Kafkas Orduları Grubu Komutanı İzzet Paşa, Van gölü çevresinde bulunan 2. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa, Suriye’deki 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa, Irak’ta bulunan 6. Ordu Komutanı Halil Paşa ve Alman Mareşal Falkenhayn hazır bulunmuştu. Bu toplantıda Bağdat’ın geri alınması görevinin Yıldırım Orduları Grubu’na verilmesi kararlaştırılmıştı. Bu amaçla 7. Ordu’nun Halep’te toplanması emredilmişti. Harekât; Hit-Ramadi yolu mihverinden Bağdat’a doğru icra edilecekti.[4]

Toplantıda, 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa, Filistin cephesinin önemini vurgulayarak ordusunun bir tümen ile takviye edilmesini istedi. İstenen tümen Şam kuzeyinde kain olan Riyak’ta konuşlanacak ve ordu komutanlığı ihtiyatı olarak bekletilecekti.[5]

Cemal Paşa’nın bu önerisi, Bağdat’ın geri alınmasını ısrarla isteyen Enver Paşa tarafından reddedilmişti. Enver Paşa’ya göre; Filistin cephesine gönderilecek her asker Bağdat’ın geri alınması ihtimalini zayıflatırdı.[5]

Bu gelişmeler olurken, Filistin’de görev yapan Alman subayları, geniş çaplı bir taarruza hazırlanan İngiliz kuvvetlerinin bölge için ileri boyutlarda tehdit teşkil ettiğini hissetmişlerdi. İngiliz taarruzu Gazze-Birüssebi mihverine 1917 yılının güz aylan sonunda bekleniyordu. Almanlar, kendi kuvvetlerinin İngiliz hazırlıkları karşısında yetersiz kalacağının bilincindeydi. Bu nedenle, bölgeye ivedi olarak takviye birlik gönderilmesini ve Birüssebi’den çekilerek savunma hattını alabildiğince kısa tutulmasını önermişlerdi. Türk Kuvvetleri Başkomutanlığı Almanların bu önerilerini geri çevirdi.[5]

Ancak, Alman General von Kress’in Filistin cephesinin yarılması durumunda Filistin ve Suriye’nin düşebileceğini Bağdat’ı geri almanın imkânsızlaşacağını hatta Irak’taki Türk birlikleri, sırf Halep'ten geçen ulaşım yollarını korumak amacıyla Suriye’ye kaydırılmak zorunda kalınacağını ileri sürüyordu.[5]

Bölge gezildikten ve İngiliz tehdidinin boyutları görüldükten sonra Enver Paşa, Bağdat’ı geri alma fikrinden vazgeçerek 7. Ordu’nun derhal Filistin cephesini takviye etmesini emretti. 7. Ordu birliklerinin Filistin cephesini takviye etmek amacıyla Halep’e intikalleri ağır bir seyirle başladı. Bu arada bölgeye sevk edilmesi emredilen Almanların Asya Kolordusu ancak Eylül ayında İstanbul’a gelebildi. Bölgeye intikali ancak Kasım ayında olabildi.[5]

1917 Yılının güz sonunda Halep’te Yıldırım Orduları Grubu’nun 4 karargâhı oldu. Yıldırım Orduları Grubu karargâhı, 7. Ordu, 3. ve 15. Kolordu karargâhları ile 3 tümen karargâhı. Bölgedeki Türk birlikleri aşağıda belirtildiği şekilde yeniden teşkilâtlandı:[5]

  • Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı Filistin ve Irak’taki askerî harekâtın tedvirinden sorumludur.
  • 4. Ordu Komutanlığı lağvedildi. Yerine Batı Arap Memleketi Genel Komutanlığı ihdas edildi. Tamamen politik ve İdarî amaçlı olup, bu komutanlığın görevi; Suriye ve Filistin’de idareyi tedvir etmek sahilleri ve Hicaz demir yolunu müdafaa etmekti. Komutanlığına Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde üçüncü kişi olarak addedilen Cemal Paşa getirilmişti. Bu komutanlığın ihdası, askerî zaruretlerden olmayıp, tamamen Cemal Paşa’yı onurlandırmak ve gönlünü etmek amacıyla olduğu söylenebilir.[6]

Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı bu komutanlığın dışındaydı. Batı Arap memleketi Genel Komutanlığı, yani Cemal Paşai Yıldırım Orduları Grubu karargâhı ile koordine ve işbirliğine gitmemişti. İki kuvvetin karargâhları arasında aksayan koordine ve işbirliğini Cemal Paşa'nın kibirli tutumundan kaynaklandığını zikretmek mümkündür.

  • Filistin cephesindeki temas hatlarında konuşlandırılan birliklerden teşkil edilen bir 8. Ordu Komutanlığı kuruldu. Bu ordunun komutanlığına von Kress getirildi. Ordu, şu birliklerden oluşturuldu:[6]
  • 7. Ordu Halep’ten Filistin’e sevk edildi. Bu orduya komuta eden Mustafa Kemal Paşa, Alman subayları ile anlaşmazlıkları nedeniyle bu görevinden istifa ederek başka bir göreve nakledildi. Yerine Fevzi Paşa, Ordu Komutanlığı’na getirildi. Bu ordunun ilk öncü birlikleri olan 19. Tümen ile Albay İsmet Bey komutasındaki 3. Kolordu karargâhı Birüssebi’ye hareket ettirildi. 13 Ekim 1917 tarihinde Birüssebi’ye vasıl olundu.[6]

Zikredilmeye değer ki, Türk komutanlığının Filistin cephesi ve Bağdat’ın geri alınması ile ilgili olarak uzun süre mütereddit kalması ve bu konuyu uzun süre tartışması, ellerine geçen toparlanma fırsatının zayi olmasına neden olmuştur.[6]

31 Ekim 1917 akşamı Türk birlikleri henüz yeni yerlerine intikal ederken İngiliz kuvvetleri General Edmund Allenby komutasında beklenen büyük taarruzlarını başlattılar.[6]

1 Kasım 1917 günü Alman Generali Falkenhayn’ın karargâhı Kudüs’e, 7. Ordu Komutanı Fevzi Paşa karargâhıyla El Halil’e ancak 27 Kasım günü vasıl olabildiler. Türklerin bu mütereddit tutumları İngilizlerin Filistin’de büyük bir zafer kazanmalarına neden oldu. Taarruza tekaddüm eden aylarda İngiliz casuslarının bölgedeki yerli halk üzerinde sağladıkları olumsuz duygular ile bölgedeki Türk ulaşım şebekelerine yaptıkları sabotajlar zaferin kazanılmasında önemli faktörler[6] olarak zikredilebilir. 6 Eylül 1917 tarihinde İngiliz casuslarının İstanbul’da Haydarpaşa limanındaki Filistin’e giden demir yolu makaslarına ve Filistin cephesine gönderilmek üzere depolarda bekletilen cephane, erzak ve levazım depolarına yaptıkları sabotaj, Filistin cephesindeki savaşın seyrini İngilizlerin lehine çevirmiştir.[7]

Türk Savunma Plânı

değiştir
 
Geri çekilme muharebeleri

Türk savunma hattının uzunluğu Birüssebi’den Gazze’ye kadar 32 mildir. Gazze muharebelerinin İngilizlerin hezimeti ile sonuçlanmasından sonra Türkler Gazze şehri çevresinde çok sağlam savunma mevzileri inşa ettiler ve engeller yerleştirdiler. Gazze şehrinin etrafı dikenli tellerle çevrildi. Böylece düşman İngilizlerle olan temas hattından Gazze şehrine doğru 1000-3000 yarda derinliğinde sağlam ve güçlü bir savunma manzumesi ihdas edildi.[7]

Bu bölgede savaşan taraflar arasındaki uzaklık 500-1000 yarda arasındaydı. Türk savunma hattı güneye doğru kesintisiz olarak uzanmakta olup, Birüssebi 15 mil kuzeybatısında kain olan Kakuke’ye kadar devam etmektedir. Gazze-Kakuke arasındaki Türk savunma hattı 6 savunma manzumesinden oluşturulmuştu. Bu manzumeler; Gazze, Sihan, Atwane, Beha, Hurira ve 'Kakuke’dir. Bu manzum halkalarından olan Hurira’nın doğusu ve kuzeyindeki arazinin topografik yapısı itibarıyla rakım bakımından yüksek olup, Gazze şehri ile bu şehri geri hatlarla bağlayan ulaşım şebekesini kontrol altına tutabilme niteliğine haizdi.[7]

Birüssebi savunma manzumesi müstakil bir manzume niteliğinde olup, Tellü’s-Sebi, (Arslan Tepesi) Ras Gannem ve 1070 rakımlı stratejik öneme haiz platoyu kapsamaktaydı. Birüssebi savunma manzumesi batıda Ebu Rakik’e kadar uzanmaktaydı. Bu bölgede Ebu Rakik ile Ka-kuke arasında 4 mil kadar uzunluğunda su kaynakları olmayan ve Hurira aşiretinin egemen olduğu, askerî açıdan boşluk addedilen savunmasız bir boşluk vardı. Türkler bu bölgenin savunmasını ihmal etmişlerdi.[7]

Türk savunma hattı üzerindeki savunma mevzileri arasındaki yollar her türlü ulaşıma müsaitti. Gazze-Birüssebi arasındaki yol ulaşıma açıktı ve ulaşım güvenliği tamamen sağlanmıştı. Keza Birüssebi’yi geri hatlarla bağlayan Birüssebi-El Halil ve Kudüs yolu her türlü mekanize birlik intikaline müsaitti.[7]

Demir yolu ulaşımı bakımından 3,5 fit mikyaslı bir demir yolu mevcut olup, Sarrar vadisinden Birüssebi’ye kadar uzanmaktadır.[7]

Tina’dan Gazze’ye kadar uzatılması düşünülen ve üzerinde çalışmaların sürdürüldüğü demir yolu, Hass vadisine kadar getirilmişti. Bu yol, Hoc’ta bulunan ordu karargâhı ile genel ihtiyat kuvvetleri merkezine uzatılmaya çalışılıyordu.[7]

Türk savunma hattı üzerinde konuşlandırılan Türk birlikleri aşağıda belirtildiği şekilde tevzi edilmişti.[8]

  • Sağ Kanat: Karargâhı El Hülikat’ta olan von Kressentein komutasındaki 8. Ordu ile karargâhı Gazze’de olan ve 3. ile 53. Tümenlerden oluşan 22. Kolordu.

Karargâhı Hoc’te bulunan 20. Kolordu ise şu tümenlerden oluşmaktaydı: Sihan’da bulunan 54. Tümen, El Alıvanı’ye de bulunan 26. Tümen. Beha ve Tel El Şeria’da bulunan 16. Tümen. Hurira ve El Kakuke’de bulunan 24. Tümen.

  • İhtiyatlar: Deyr Senid’de bulunan 7. Tümen. Irak El Mevşiye’de konuşlandırılan 19. Tümen.
  • Sol Kanat: Birüssebi’de bulunmakta olup 27. Tümen ile 3. Süvari Tümeni’nden oluşmaktaydı.

Birüssebi’nin savunması; Yıldırım Orduları Grubu Komutanı General Falkenhayn’ın plânlamasına göre, 7. Ordu’ya verilecekti. Ancak Albay İsmet (İnönü) Bey komutasındaki 3. Kolordu - Birüssebi’ye geldikten sonra sol kanat birlikleri bu kolordunun emrine verilmişti. 6 Kasım günü 7. Ordu’ya bağlı 15. Kolordu’nun 20. Tümeni El Rumayliye’ye vasıl oldu. Bölgeye intikal eden Türk kıtaatlarınm çoğu zayıf ve noksandı. Tümenlerin kadroları ancak bir tugay kadrosu kadardı.[8]

Bölgede toplanan Türk kuvvetlerinin toplam silâh sayısı 40.000 klasik piyade tüfeği, 1500 kılıç ve 300 top kadardı.[8][8]

Oysaki taarruza hazırlanan İngiliz kuvvetlerinin toplam silâh sayısı 70.000 klasik piyade tüfeği, 18.000 kılıç ve 450 top kadardı.

İngilizlerin Taarruz Plânı

değiştir

İngiliz Kuvvetleri Komutanı General El Lanbi, Eski Sahra Kuvveti Komutanı General Tetcheved’in yaptığı durum değerlendirmelerini iyice inceledikten sonra, bu değerlendirmenin ışığında taarruz plânı hazırladı.[8]

Durum değerlendirmesi yapılırken özellikle şu ana hususlar üzerinde durulmuştur:[8]

  • Gazze şehrine ve burada bulunan Türk savunma mevzilerine yapılacak taarruzun, denizden rahatlıkla desteklenebilmesine ve lojistik ikmal sağlamanın kolayca yapılabilirliğine rağmen, İngilizler için Gazze’ ye taarruz bir felâket getirebilirdi. Zira Türkler, birliklerini rahatlıkla Hass vadisinin gerisine çekebilirlerdi. Bu nedenle Asıl İngiliz taarruzunun Gazze mihverine yapılmaması yeğlenmişti.[8]
  • Türklerin ellerinde tuttukları ve Birüssebi’nin kuzeybatısında kain olan Hurira - Şeria platosu bölgenin en stratejik bölgesidir. Çünkü Gazze’ye giden tüm ulaşım yolları buradan geçmektedir. Bu bölgenin İngilizler tarafından kontrol altına alınması Türklerin sahil kesimine çekilmesine neden olacaktır. İngilizler, bu bölgeyi bir süvari birliğiyle rahatlıkla elde tutabilirlerdi.[9]
  • Hurira-Şeria stratejik bölgesinin ele geçirilmesi, Birüssebi’deki Türk savunma mevzilerinin ele geçirilmesini veya imha edilmesini sağlayacaktır. Ayrıca bu bölgedeki su kaynaklarının hasarsız ele geçirilmesi harekâtın diğer safhalarının başarıyla uygulanmasını kolaylaştıracaktır. İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Edmund Allenby 22 Ekim günü aşağıda belirtileceği tarzda taarruza geçilmesini emretti:[9]

Taarruzun Amacı

değiştir

Gazze ve Birüssebi’deki Türk savunma mevzilerine taarruz edilecek. Birüssebi’deki mevzileri ele geçirdikten sonra İngiliz taarruz birlikleri kuzeye yönelecek, Türklerin Hurira-Şeria’da kain olan sol kanat birlikleri ihata (kuşatma) altına alınmaya çalışılacaktır.[9]

20. Kolordu ile Atlı Sahra Kolordusu 22 Ekim gününün sabahında Birüssebi’deki Türk mevzilerine karşı taarruz edecek ve ortalık aydınlanmadan bu mevziler ele geçirilmeye çalışılacaktı. Atlı Sahra Kolordusu’nun bir tümeni 20. ile 21. Kolordular arasındaki boşluğu doldurmakla görevlendirildi.[9]

Birüssebi’deki Türk mevzilerinin düşürülmesi ve bu bölgedeki su kaynaklarının ve su depolama ve tevzi şebekelerinin salimen ele geçirilmesinden sonra 20. Kolordu ve Atlı Sahra Kolordusu Türk sol kanat savunma mevzilerine doğru taarruzlarını sürdüreceklerdir. 20. Kolordu’nun ana hedefi bölgedeki demir yolu ile Şeria vadisi ve bu vadinin kuzeyinde kain olan Hureyra savunma mevzilerine taarruz etmekti.[9]

Atlı Sahra Kolordusu, 3. Tümen’le takviye edilerek Necla stratejik tepesini ele geçirmeye çalışacak ve Türklerin, 20. Kolordu’nun taarruzuna müdahale etmeleri durumunda da Türk sol kanat kuvvetlerini baskı altına alacaktı.[9]

21. Kolordu, Birüssebi’ye yapılacak taarruzdan 4 gün önce Gazze’deki Türk savunma mevzilerini kesif ve etkili bir ateş baskısı altına alacak, bu ateş bombardımanına sahildeki İngiliz donanması da iştirak edecektir. Zaman derledikçe kesafeti artırılacak olan ateş bombardımanı Birüssebi’deki Türk savunma mevzilerinin düşürülmesinden sonra daha da artırılacak ve 21 nci Kolordu Gazze şehrine güneybatıdan icra edeceği bir taarruzla Mazılla stratejik tepesi ile sahile 3 km mesafede olan Şeyh Haşan arasında konuşlandırılan Türk ön savunma mevzilerini ele geçirmeye çalışacaktı. İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Edmund Allenby 31 Ekim günü aşağıda açıklanacağı üzere taarruza karar verdi.[9]

  • 20. Kolordu iki tümeniyle 30-31 Ekim günü Birüssebi güneybatısında kain olan Türk savunma mevzilerine taarruz edecek, kolordunun sol kanadını bölgedeki platolara hakim ve El Sufi ile Hanafis vadilerine bakan bölgede konuşlandırılacak bir süvari tümeni himaye edecekti.[10]
  • Atlı Sahra Kolordusu, Türklerin Birüssebi’deki sol kanat kuvvetlerini kuşatım altına alacak. Güneydoğu, doğu ve kuzeydoğudan bu kanada taarruz edecek, böylece Türklerin şehirden uzaklaşmalarını temin ettikten sonra rahatlıkla Birüssebi şehrine girmeyi sağlayacak ve su kuyularını ve dağıtım şebekelerini salimen ele geçirecek. Bu arada süvari birlikleri taarruza hazır bir şekilde toplanma mevzilerinde hazır bekleyecek ve 20. Kolordu’dan önce taarruza geçecekler.[10]

Muharebe süreci

değiştir

İngiliz kuvvetleri, taarruz plânları gereğince; 26 Ekim günü Türklerin dikkatlerini ana taarruz hedefinden çevirmek için Gazze mihverini karadan ve denizden yoğun topçu ateşine tutmuşlardır. Ateş kesaretini sürekli olarak tırmandırmışlardır. 30 Ekim gecesi 20. Kolordu ile Atlı Sahra Kolordusu toplanma ve taarruza geçme (intikal) noktalarına hareket etmek üzere tüm hazırlıklarını tamamlamışlardır. 20. Kolordu’nun üç tümeninin cephe temas hattına intikalleri büyük bir gizlilikle icra edilmiştir. Tugay teşkilleri konvoylar halinde gece yola çıkmışlar, gündüz olunca vadilerin tabanlarında kendilerini kamufle etmişlerdir. Bu intikaller yapılırken, Türk mevzileri önünde çok sağlam bir savunma hattı oluşturmuşlar ve böylece Türklerin keşif müfrezelerinin görevlerini icra etmeleri engellenmişti.[11]

Birüssebi Muharebesi (31 Ekim 1917)

değiştir

Birüssebi kasabası çanağımsı bir düzlükte kurulmuş olup, kuzeyden, doğudan ve güneyden taşlık tepelerle çevrilidir. Demir yolunun kasabaya girdiği batı tarafı ise tamamen açık olup, bu kesimde kain Türk savunma mevzileri 3-4 mil ilerdedir. Türklerin en güçlü mevzileri kasabanın güneybatı ve güneyindedir. Buradaki mevzilerin önünde savlam dikenli teller çekilmiştir. Kasabanın doğu ve kuzeyindeki savunma mevzileri zayıftır. Önlerine dikenli teller çekilmemiştir.[11]

Türk savunma mevzilerinin, genel olarak en büyük noksanlığı coğrafî derinlikten yoksun olmalarıdır. Birkaç mihverde ancak bir tek savunma hattı mevcuttu.[11]

Birüssebi’deki Türk kuvvetleri 3. Kolordu’nun Karargâhı komutasında olup, başında İsmet (İnonü) Bey bulunmaktaydı. Bu kuvvetler; 2. Tümen ile 3. Süvari Tümeni ve 16, 19. ve 24. Tümenlerin bazı birliklerinden oluşmaktaydı. Kuvvet hacmi 4000 tüfek, 1000 kılıç, 50 orta makineli otomatik mitralyöz ve 28 toptan müteşekkildi.[11]

Türk mevzileri karşısında konuşlandırılan İngiliz kuvvetlerinin hacmi ise; bir süvari tümeni, 3 piyade tümeni yani 12.000 kılıç, 30.000 piyade tüfeğ'i ve 240 toptan oluşmaktaydı. Görülmektedir ki İngilizlerin askerî üstünlüğü hayli yüksekti. İngilizler, bu kuvvetlerle en seri şekilde netice alınıp bölgedeki su kaynaklarının salimen ele geçirilmesini amaçlamışlardı.[12]

İngilizlerin taarruz plânı şu esaslar üzerinde hazırlanmıştır. İngilizlerin Birüssebi’ye taarruzları 60. ve 74. Tümenlerle kasabanın güneybatısında kain olan Türk mevzilerine 5000 yard uzunluğunda bir hat üzerinde olacak, Heccane Tugayı ile 53. Tümen, taarruz kolunun sol kanadını, Hureyra istikametinden muhtemelen gelebilecek Türk takviye birliklerine karşı koruyacak ve Birüssebi’yi kuzeyden tehdit altına alacak.[12]

Atlı Sahra Kolordusu ise; iki tümeni gece yola çıkacak şekilde 30 mil yol kat edecek, tanyeri vaktinden önce Birüssebi’nin doğu kesimine vasıl olacak, burada mevzilendikten sonra El Halil ile Birüssebi arasındaki ikmal yolunu kesecek, bu mihverdeki Türk mevzilerinin zayıflığından istifade ederek Birüssebi’yi bu istikametten tehdit edecek.[12]

7. Müstakil Süvari Tugayı, Atlı Sahra Kolordusu’nun sol kanadım himaye edecek, bu kolordu ile 20. Kolordu arasındaki boşluğu dolduracak.[12]

Atlı Sahra Kolordusu’nun kuzeyine Albay Miu Camp komutasında bir heccane müfrezesi ile Arap ordusundan bazı birlikleri konuşlandırılacak ve El Halil istikametinden Birüssebi’ye gelebilecek Türk takviye birliklerini engellemeye çalışacak.[12]

20. Kolordu, saat 05.55’te 1070 rakımlı stratejik tepeye taarruzu başlattı. 60. Tümen’in bir tugayı ile icra edilen taarruz saat 08.30’da çok kesif bir tecrit ateşinden sonra sona erdi ve tepe ele geçirildi. Saat 13.30’a doğru 20. Kolordu’nun iki tümeni tüm hedeflerini ele geçirdiler. Hulasa yolu ile Sebi vadisi arasındaki mevziler Türklerden temizlendi. Kuzeyden Birüssebi’ye başlatılan taamız da başarıya ulaştı. Saat 19.00’da İngiliz piyadeleri mevzileri temizleme harekâtını tamamladılar ve durum İngilizler lehinde müstakir (istikrarlı) bir şekil aldı. 20. Kolordu’nun zayiatı 1200 ölü ve yaralı oldu. Türklerden 500 asker esir alındı ve kullanıma elverişli, faal durumda 6 top ele geçirildi.[12]

Daha önce zikredildiği üzere bir tümeni noksan olan Atlı Sahra Kolordusu 30 Ekim 1917 günü toplanma noktalarından hareket ederek geçide elverişli olmayan iki ayn yoldan gece yola çıkarak 25-35 mil katettikten sonra 31 Ekim günü saat 08.00’de yeni mevzilerine vasıl oldu.[12]

Kolordunun öncü kuvveti olan ANZAC Tümeni taarruz plânı gereğince Birüssebi kasabasına doğu ve kuzeydoğu mihverlerinden taarruz etti. Avustralya Süvari Tümeni kolordunun ihtiyatı olarak bekletildi. Bu esnada 7. Müstakil Süvari Tugayı Birüssebi’nin güneyinde kain olan Ras Ğannam mevkiine geldi. Bu tugayın görevi 20. Kolordu ile Atlı Sahra Kolordusu arasındaki boşluğu doldurmaktı. ANZAC Tümeni’nin bu safhadaki görevi, Birüssebi’nin 3 mil doğusunda kain olan Sebi tepesindeki güçlü Türk mevzilerini ele geçirmekti. Yoğun çarpışmalardan sonra saat 15.00 sıralarında tepedeki mevziler düşürülmüştür. Atlı Sahra Kolordusu Komutam General Şofel, plân gereği karanlık başlamadan önce Birüssebi’ye girmesi gerekmekteydi. Bunun için Avustralya Süvari Tümeni’nin 4. Tugayı’na atlı bir taarruzla şehre saldırması emredildi.[13]

Tugay, taarruza geçtiği anda karanlığın başlamasına bir saat kalmıştı. Tugayın taarruzu iki taburun savunduğu bir hatta karşı başlatıldı. Türk mevzilerinin topçu ve otomatik silâhlarının menzilinden acilen çıkmak için, tugayın çok seri bir şekilde ilerlemesi emredildi. Çünkü Türk topçusunun baraj ateşi İngiliz taarruz birliklerinin ilerlemesini dikkate almadan sürekli arka taraflarına yapılıyordu. Türkler İngilizleri karanlık basıncaya kadar oyalayıp, karanlık basınca da su depolama ve tevzi tesislerini imha etmeyi düşünüyorlardı. Ancak İngiliz tugayının taarruzu başarılı olmuş, Türk mevzilerine karanlık basmadan girilebilmiştir. 1400 Türk askeri esir alınmış, 14 top faal bir şekilde ele geçirilmişti. Taarruzu başlatan İngiliz tugayı ise çoğu Türk savunma mevzilerinin önünde olmak üzere 32 ölü v’^^e 32 yaralı zayiatı vermiştir. Harekâtın bu şekilde başarıyla sonuçlanması süvari birliklerinin morallerini yükseltmiş ve bilâhare icra edilen harekâtlarda süvari birliklerinin piyadelere karşı üstünlük sağlamalarında etkinliği olmuştur. Harekât atlı süvarilerin piyadeleri mevzilerinden söküp atabileceklerini ispatlamıştır. Bu harekât 'Türk piyadelerinin moralleri üzerinde olumsuz etki yaratmıştır.[13]

Böylece İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Edmund Allenby’nin plânladığı harekâtın birinci safhası başarıyla sonuçlanmış oldu. Birüssebi’deki Türk himayesi sona ermiş Birüssebi’ye girilmiş ve buradaki su kaynakları salimen kullanır bir durumda ele geçirilmiştir. İngilizlerin Birüssebi’ye baskın tarzında icra ettikleri harekât Türk Komutanlığınca sürprizle karşılanmıştır. Bu baskın harekâtının bu şekilde neticelenmesinin sebeplerinden olarak zikredilebilir ki Hurira’da konuşlandırılan Türk kuvvetleri, İngilizlerin ana taarruz hedefini kestirememeleri nedeniyle duruma müdahale edememişlerdir. Böylece beklenmeyen ve bu mihvere yapılacağı tahmin edilemeyen İngiliz taarruzu başarılı olmuştur.[13]

Türk kaynakları, harekâtın bu şekilde sonuçlanmasının en büyük müsebbibi olarak 8. Ordu Komutanı Friedrich Kreß von Kressenstein’i göstermişlerdir, Zira Birüssebi’de kain olan bu kuvvetlerin komutanının İngilizlerin Birüssebi’deki her hareketini detaylı olarak her gün von Kressenstein'e rapor etmesine rağmen, İngilizlerin bu hareketleri birer manevra ve taktik olduğuna kesin kes inanılmış ve esas taarruz mihverinin Gazze olacağı beklenilmişti. Yukarıda konu edilen çanta hadisesi, Türk 8. Ordu Karargâhı’nın bu tahminlerini iyice pekiştirmişti.[14]

31 Ekim günü gecesinde Birüssebi’den geriye çekilen Türk kuvvetlerinin komutanlığını 7. Ordu üstlenmiştir. 1 Kasım 1917 günü Ordu Komutanı Fevzi Paşa karargâhı ile birlikte El Halil’e vasıl olmuştur. Buradaki asken durum çok kritikti ve net değildi. Yalnız 19. ile 16. Tümenler noksansız muharebeye hazırdı. 24, 27. ve 3. Süvari Tümenlerinin geriye çekilen birlikleri ancak 3 gün sonra yeniden teşkillenebilmişlerdir. Bu aşamadan sonra bu birlikler Türk cephesinin sol kanadında kahramanca savaşmışlardır.[14]

Gazze’ye Taarruz (1-7 Kasım 1917)

değiştir

İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Edmund Allenby, Gazze’ye yapılacak taarruzun, Birüssebi harekâtının başarısına ve bu bölgedeki su kaynaklarının kullanılabilir bir durumda ele geçirilmesine bağlı olarak icra edilmesini plânlamıştı.[14]

Birüssebi’nin düşmesinden ve bu bölgedeki su kaynaklarının Türkler tarafından imha edilmeden ele geçirilmesinden sonra, Türklerin Hurira - Şeria’daki savunma mevzilerine doğru bir taarruz takvimlenmesine geçilmiştir. 3 veya 4 Kasım günü tan ağardığında taarruzun başlatılmasına karar verilmiştir. 1-2 Kasım gününde ise 21. Kolordu Şeyh Hasan’dan El Muzılla tepesine kadar uzanan, yani 5000 yard uzunluğundaki cephe boyunca Gazze şehrine taarruz etmesi emredilmiştir. Bu taarruza hazırlık olarak 26 Ekim gününden itibaren Gazze savunma mevzilerine karşı topçu bombardımanı başlatılmıştır. Bu bombardımanın dozajı zaman geçtikçe şiddetlendirilmiştir. Bombardımana 218 topla birlikte denizde seyir halinde olan İngiliz donanması da iştirak etmiştir. Taarruzun ilk safhası saat 23.00’te fiili olarak başlatılmıştır. 52. Tümen’in bir tugayı ile başlatılan taarruzun hedefi Muzılla tepesini ele geçirmekti. Aynı gece saat 23.30’da hedef ele geçirilmişti.[14]

Aynı gece, 54. Tümen, 6 adet tankın ateş desteğinde saat 03.30’da Şeyh Hasan’ı hedef alan taarruzun ikinci safhasını başlatmıştır. Saat 06.30’da hedefin ele geçirilmesi sağlanmıştır. Bu harekâtın sonucunda 650 Türk esir düşmüş 1000 kadar asker şehit olmuş ve harekât alanında defnedilmişlerdir. 3 adet top İngilizlerin eline geçmiştir.[14]

Harekâtı icra eden 21 nci Kolordu’nun zayiatı ise; 350 ölü, 360 kayıp, 2000 yaralı olmuştur. Harekâtın bu şekilde neticelenmesinden sonra bölgedeki Türk mevzileri ciddi bir tehdit altına sokulmuş, sol kanatlarının takviye edilmesi engellenmiş ve İngilizlerin burada tutunmaları sağlanmıştır.[15]

Bombardıman neticesinde büyük zayiatlara uğrayan Türkler, ön hattaki tümenlerinden birini geriye çekmişler, yerine ihtiyat olarak bekleyen başka bir tümeni sevk etmişlerdir.[15]

Hurira - Şeria’ya Yapılan Taarruz Ve Türk Savunma Hatlarının Yarılması

değiştir

1 Kasım günü yani Birüssebi’nin düşmesinden bir gün sonra İngilizlerin sağ kanadının durumu şöyleydi.[15]

Sahra Kolordusu:[15]

  • ANZAC Tümeni: El Halil ile Birüssebi’nin 6 mil kuzeyinde kain olan Ebu Cerval tepesi arasında konuşlandırılmış olup, buradaki su kaynaklarının himaye etmekle görevlendirilmiştir.
  • Avustralya Süvari Tümeni: Birüssebi'de ihtiyatta bekletilmiştir.
  • Gönüllüler Tümeni: Şellal’da konuşlandırılmış olup, İngilizlerin iki kanadı arasındaki boşluğu doldurmakla görevlendirilmiştir.

20. Kolordu:[15]

  • 53. Tümen Ebu Cerval tepesi istikametinde üerleınekle görevlendirilmiştir. Tümenin sol kanadını korumak ve 20. Kolordu ile Sahra Kolordusu arasındaki irtibatı sağlamakla Heccane Tugayı görevlendirilmiştir.
  • Kolorduya dördüncü bir tümen olarak ilhak edilen 10. Tümen, Şellal’dan hareketle Ebu Rakik’te konuşlandırılan 53 Tümen’in yerini alacaktır.
  • Türklerin, Kakuka - Hurira ve Şeria’daki sol kanat birliklerine saldırmak için 60. ve 74. Tümenler 53. Tümen’e yardım etmekle görevlendirilmişti.

Yıldırım Orduları Grubu Karargâhı, Birüssebi’nin geri alınması için 7. Ordu’ya emir vermiştir. 7. Ordu’ya harekâtın icrası sırasında 8. Ordu yardım edecekti. Bu nedenle daha önceleri 8. Ordu’nun ihtiyatında olan 19. Tümen 7. Ordu’nun emrine verilmişti.[15]

7. Ordu, El Halil’le arasında ancak birkaç mil kalan New Cama Müfrezesi’ne karşı bir karşı taarruz başlatmıştır. 2 Kasım günü her taraftan kuşatılan bu müfreze 80 kişilik mevcudu île teslim olmuştur.[16]

Karşı taarruz için yeniden teşkillenen 7. Ordu şu birliklerden oluşmaktaydı. 3. Süvari Tümeni, 19. Tümen ve 24. ile 27. Tümenlerin artta kalan birlikleriydi. Yani kuvvet hacmi 8 alay civarındaydı.[16]

Karşı taarruzun ana mihveri İngiliz sağ kanadına karşı başlatılmıştı. Muharebe, bölgenin en yüksek platosu durumunda olan Birüssebi’nin birkaç mil kuzeybatısında kain olan Hwilfa ile Ebu El Hof mevkiinde cereyan etmişti. Muharebe 2-3 Kasım günleri boyunca aralıksız bir şekilde devam etmişti.[16]

Bölgedeki su kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle kritik duruma düşen İngiliz süvarilerine geriye çekilmesi ve atlarını sulamaları için emir verilmişti.[16]

Hurira ve El Şeria’ya yapılması plânlanan taarruz General Edmund Allenby tarafından 6 Kasım’a ertelenmişti. 4-5 Kasım günleri müddetince aralıksız olarak cereyan eden çok şiddetli muharebelerde, Türkler, İngilizleri Hwilfa mevkiinden söküp atamadıkları gibi Hurira - Şeria hattına yapılması plânlanan taarruz hazırlıklarını engelleyememişlerdi. İngilizler; 5-6 Kasım günlerinde Hurira - Şeria’ya yapacakları taarruzun hazırlıklarını tamamlamışlar ve 6 Kasım günü fecrinde iki mihver üzerinden bir taarruz başlatmışlardı.[16]

Birinci mihver, 20. Kolordu tarafından Hurira - Şeria hattına yapılmış olup, güneydoğu-kuzeybatı istikametinde geliştirilmişti. Taarruz icrasında 74. Tümen sağ, 60. Tümen sol kanatları teşkil etmişlerdi. 10. Tümen geri hatlarda ihtiyata alınmıştı. Taarruzun ana mihveri demir yolu olmuştu. Bu arada 20. Kolordu’nun, hedeflerini ele geçirme başarısına bağlı olarak Sahra Kolordusu Hoc’a taarruz için hazırlıklarını başlatmıştı.[16]

Bölgedeki Türk savunma mevzileri Hurira’dan başlayıp, Kakuka’dan geçerek güneydoğuya doğru demir yoluna kadar uzanmaktadır. Bu savunma silsilesinin uzunluğu 7000 yard kadar olup, güçlendirilmesi için 6 aydan beri çalışmalar sürdürülmekteydi. Mevzilerin önü ve etrafı dikenli tellerle çevriliydi ve önlerinde düzlükler halinde uzanan araziye çök hakimdi. Mevziler, demir yolundan sonra 6000 yarda daha uzanarak Şeria’daki demir yolu istasyonunu himaye için geliştirilmişlerdir. Ancak demir yolundan sonra silsileler halinde uzanan bu savunma hattı çok zayıf olup, çevresinde dikenli teller bile yoktu.[16]

20. Kolordu taarruza başlarken üç tümenini şu şekilde tertipledi. 74. Tümen sağdan, 60. Tümen merkezden, 10. Tümen soldan taarruza geçmişti. Gönüllü Süvari Tümeni, Kolordunun sol kanadına yerleştirilmişti.[17]

20. Kolordu tarafından icra edilen taarruz yönünün ana mihverleri güneybatıdan kuzeybatı istikametine doğru olup, bölgedeki Türk mevzilerini muhtelif cihetlerden kuşatmak ve sahile doğru atmaktı. Kolordunun harekât plânı:[17]

  • 74. Tümen, 10. Tümen’in bir tuga3u ile takviye edilen 60. Tümen’in Kakuka mevzilerine yaklaşmasına destek sağlayacak ve demir yolunun doğusunda kain olan Türk mevzilerini ele geçirecekti.
  • 60 ncı Tümen, 10 ncu Tümen’den 1 tugay takviye alarak Kakuka mevzilerini ele geçirecek ve kuzeye doğru hareket ederek 74. Tümenle birlikte Şeria istasyonunu ve bölgeye irtifa olarak hakim olan plâtoları ele geçirecekti.
  • Bir tugayı noksan olan 10. Tümen, kolordunun ihtiyatı olacaktı.

Kolordunun taarruzu, 74. Tümen’in 6 Kasım günü saat 05.00’te başlattığı taarruzla başladı. Taarruz, kısa sürede gelişerek 74. Tümen birlikleri demir yolu ile intikal noktaları arasındaki 6 millik mesafeyi kısa sürede katettiler ve saat 13.30’da tüm hedeflerini ele geçirdiler. Bu duruma müteakip olarak 60. Tümen Kakuka’daki Türk savunma mev- üzerine karşı taarruza geçti ve saat 16.30’da plân gereği tüm hedefleri ele geçirdi. Daha sonra 74. Tümen ile 60. Tümen müşterek bir harekâtla kuzeye yöneldiler ve Şeria demir yolu istasyonuna saldırdılar. Ancak istasyonda mevcut olan cephanelikler ve erzak depolarının Türklerce imha edilmesi ve bu esnada hasıl olan şiddetli patlamalar, İngilizlerin, taarruzlarını durdurmalarına neden oldu. Türkler, akşam olunca karanlıktan bi istifade geri hatlara doğru çekildiler. 7 Kasım günü Şeria tepesine irtifa olarak hâkim olan plâtolar, 60. Tümen tarafından tamamen ele geçirildi. Kolordunun ihtiyatı olarak bekletilen 10. Tümen ise, gece Türklerce terk edilen Hurira’daki mevzilere girdi.[17]

Türk Kuvvetleri Komutanı Friedrich Kreß von Kressenstein Yıldırım Orduları Grubu Komutanı General Erich von Falkenhayn’ın mutabakatını almak suretiyle Gazze şehrini ve buradaki mevzileri 4 Kasım’dan itibaren boşaltmaya başladı. 6-7 Kasım günü gece yarısından sonra çekilme ameliyesi sona erdi. 7 Kasım günü tan ağardığında İngiliz birlikleri Gazze’ye mukavemetsiz bir şekilde girdiler.[17]

Böylece, Gazze-Birüssebi hattı tamamen İngilizlerin eline geçmiş ve İngilizlere Filistin kapıları açılmış oldu.[17]

Falastia Düzlüğünde Takip Harekâtı

değiştir

7 Kasım 1917 Günü Harekâtı

değiştir

İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Allenby Türklerin 7 Kasım günü içine düştükleri kritik durumu kavramış ve süvarilerinin cesurane bir mutarede (kovalama) icra etmeleri halinde Türklere ağır bir darbe indirilebileceğini hissetmişti. Bu nedenle 6 Kasım günü öğleden sonra Atlı Sahra Kolordusu’na zaferin neticelerinden yararlanılması ve doğan fırsatların değerlendirilmesi için hazır olması emredildi. Gönüllülerden oluşan Gönüllü Süvari Tümeni yeniden teşkillendi. Bu arada ANZAC Tümeni’ne bağlı olan Yeni Zelanda Tugayı Birüssebi’nin kuzeyinde kain olan tepelerde mevzilenmişti.[18]

Türklerin, Ebu Hof mihverinde başlattıkları ve üç gün devam eden karşı taarruzları, İngiliz süvarilerinin Türk mevzilerini kuşatma harekâtından sarf-ı nazar etmelerine neden olmuştu. Yerine Türk savunma hattında keşfedilecek gediklerden girme yapmaları emredilmişti.[18]

Bilindiği üzere İngiliz süvarileri 31 Ekim gününden itibaren gerek taarruza katılma, gerek intikallerde sürekli hareket halinde olmuştu. Bu nedenle atları bitkin bir duruma düşmüştü. İleri düzeyde yem, su ve dinlendirmeye ihtiyaç duyulmuştu.[18]

6-7 Kasım gecesi Atlı Sahra Kolordusu Komutanı, ANZAC Tümeni’ ne Umidat’taki tren istasyonunu ele geçirmeye, Avusturalya Süvari 'Tü- meni’ne El Şeria istasyonunda toplanması için emir vermişti.[18]

Avusturalya Süvari 'Tümeni’nin taarruzu bölgeden çekilmekte olan Türk artçı birliklerince püskürtülmüştü. Taarruz İngiliz Komutanlığı’nda sükut-u hayale sebep olurken, ANZAC Tümeni Umidat istasyonunu ele geçirmiş ve 400 kadar Türk askerini esir almıştı. Türk artçı birlikleri ANZAC Tümeni’ni Ebu Dakaka tepesi mevkiinde 60'ncı Tümen’den ve Atlı Sahra Kolordusu’ndan aldığı takviyelere rağmen durdurabilmişti. Türkler karanlık basıncaya kadar mevzilerini koruyabilmişlerdi.[18]

Kovalama harekâtı Gazze yani 21 nci Kolordu kesiminde daha başarılı olmuştu. 52. Tümen’in öncü tugayı sahile paralel olarak ilerlemiş ve karanlık basmadan önce Hus deresine kadar gelerek derenin denize döküldüğü yerde karşı tarafa geçebilmişti. Diğer bir tümen yine gece karanlığından istifade ederek Hus deresini geçmişti. 54 ncü Tümen Gazze’deki Türk mevzilerini Türklerden temizlerken Bağımsız Kraliyet Süvari Tugayı, mevzilerinden geriye doğru çekilen Türk kıtaatlarını kovalama ameliyesini başlatmıştı. Ancak Türk artçı birlikler Beyt Hanun mevkiinde bunları durdurmuştu. 7 Kasım günü harekâtı incelendiğinde görülecektir ki, Türk artçı birlikleri kahramanca kendilerini takip etmeye çalışan İngiliz kuvvetlerini durdurabilmişler, kanatlarının arka hatlarına[18] yapılan İngiliz sızmalarından hiçbir şekilde müteessir olmamışlardır. Atwaniye mevkiinde asıl savunma hattı üzerinde akşama kadar bir adım gerilemeden savaşmışlardır. Bu mevkide savunma yapan Türk kıtatları, mevzilerindeki cephaneleri bitirmek amacıyla açtıkları baraj ateşi sonucunda 21'nci Kolordu’nun geriye dönen nakliye konvoylarının hareketini geciktirmiş ve planlanan zaman içerisinde geriye çekilen İngiliz kıtaatlarının kolordularına ühaklan engellenmiştir.[19]

8 Kasım Günü Harekâtı

değiştir

Atlı Sahra Kolordusu’mm, Atwaniye istikametinden çekilen Türk kıtaatlarının yolunu kesmek amacıyla Hoç - El Hamama’ya doğru seri bir şekilde hareket etmesi emredilmişti. Gönüllü süvari tugayı ile Heccana Tugayı’na, kolorduya iltihak etmeleri için emir verilmişti. Bu arada AKZAC Tümeni, Birüssebi’de mevzilendirilen yeni ZelandalI 7'nci Süvari Tugayı ile takviye edilmişti. Sarf edilen tüm gayretlere rağmen ANZAC 'Tümeni El Hamama’ya ancak saat 15.00’te girebilmişti. Hoc mıntıkasında ise çok çetin bir muharebe cereyan etmişti. Bu mihvere saldıran 60'ncı Tümen saat 14.00’te, kanatları açık durumda olan Türk topçu bataryalarını yanlardan vurmak için süvari kıtaatlarından yardım istemişti.

Açık bir arazide ve zayıf bir ateş desteğiyle Türk topçu bataryalarının yanlarına baskın tarzında taarruz eden süvari kıtaatları, çok ağır zayiatlar vermelerine rağmen Türklerin topçu bataryalarım imha etmeye muvaffak olmuşlardı. Türk topçu askerleri mevzilerini terk ederek kaçmışlardı. Bu taarruzda İngiliz süvarilerinin zayiatı 70 ölü, 100 at olmuştu. Bu arada 11 top, 70 Türk askerî esir alınmıştı. Bu başarılı ameliye neticesinde ANZAC 'Tümeni Hoc’a girebilmişti.

Sahil kesiminde ise 52'nci 'Tümen birlikleri ile geri hatlara çekilen Türk artçı birlikleri arasında çetin muharebeler devam etmişti. Bu arada İngiliz Hava Kuvvetleri, çekilmekte olan Türk kıtaatlarının ikmal ve çekilme yollarını sürekli bombalamıştır ki 'Türklerin Hus vadisi kuzeyinde toplanma ve toparlanma hattı olarak kararlaştırdıkları hatta durmaları ve mevzilenmeleri engellenmişti. Başta atlı sahra kolordusu olmak üzere İngiliz birliklerinin çekilmekte olan 'Türk kıtaatlarının yollarını Türklerin azimli ve kahramanca savaşmaları neticesinde kesmeye muvaffak olmamalarına rağmen, Türk birlikleri yorgun ve bitkin bir duruma düşmüşlerdi. Türklerin bu durumu İngilizlerin Filistin toprakları içerisinde ilerlemeye devam etmelerini adeta cesaretlendirmişti.

9 Kasım Günü Harekâtı

değiştir

İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Allenby Sekrir nehrinin gerisinde kain olan ve 'Türklerin muhtemelen toplanma ve toparlanma hattı olarak kullanacakları beklenilen Beyt Da- ras-El Tina hattına saldırması için Atlı Sahra Kolordusu’na emir vermişti. Ancak atlarını uzun süredir dinlendiremeyen ve su veremeyen kolordunun bu emri yerine getiremeyeceğinin açıklanması üzerine, bu görev atlarını dinlendiren ve sulayan ANZAC Tümeni’ne verilmişti. ANZAC Tümeni, Mecdere, oradan Beyt Daras’a ve Esdud’a kadar ilerleyebilmişti. Türkler kıtaatlarının direniş gücü zayıfladığından pek çok esir vermişlerdi.

İngilizlerin, Filistin topraklarında Türklere karşı başlattıkları takip harekâtı, su yetersizliği, yorgunluk ve idari işlemlerde görülen zafiyet- 1er nedeniyle 10-11 Kasım günlerinde çok ağır bir seyir takip etmişti. Bu arada İngiliz donanması takip harekâtını icra eden birliklerin iaşe ve lojistik taleplerini karşılamada ve karaya malzeme çıkarmada yetersiz kaldığı görülmüştü. Türk sol kanat kuvvetleri 10 Kasım günü Beyt Cebrin’e çekilmişti.

11 Kasım Günü Akşamında Durum

değiştir

İngiliz kıtaatlarının durumu 11 Kasım günü akşamında atide olduğu gibiydi.

  • Sahra Kolordusu: ANZAC Tümeni ile Heccana 'Tugayı Sekrir nehri üzerinde bir köprübaşı tutmuşlardı. Bu birliklere, 11 Kasım akşamı gönüllü süvari tümeni iltihak etmişti. Avusturalya Süvari Tümeni ise sağ kanada doğru ilerleyerek Irak El Menşiye’yi ve Felluce’yi ele geçirmiş ve ANZAC hattı ile temasa girmişti. Yeni Zelanda Tugayı sağ kanadı korumak amacıyla Birüssebi’de kalmıştı.
  • 21. Kolordu: 52. ve 74. Tümenler Sekrir nehri gerisinde ve Etdud-Beyt Darus hattı üzerinde önemli bir köprübaşı tutmuşlardı.

52 nci Tümen’in tugaylarından biri Esdud önlerinde 10 Kasım günü şiddetli bir muharebeye girmişti. 54'ncü Tümen ile Kraliçe Süvari 'Tugayı ve kolordunun diğer teşkilleri Gazze’de bırakılmıştı.

  • 20. Kolordu: 53. Tümen Birüssebi’nin kuzeyinde, 60. Tümen Hoc’ta, 74. ile 10. Tümenler Karm’da konuşlandırılmışlardı.

İstisnai bir durumla, bu kolordumm teşkilleri 60 ncı 'Tümen’in haricinde takip harekâtlarına katılmamışlardı. İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Edmund Allenby, Türklerin Sarrar vadisindeki demir yolu kesişim makası çevresindeki mevzilerini takviye etmeden baskı altına almaya karar vermişti. Bu mevkide Gazze - Birüssebi hattı ile Kudüs’e giden demir yolları kesişmekteydi. İngilizler, 11-12 Kasım günlerini Sarrar vadisindeki Türk mevzilerine saldırmak için hazırlık yapmakla geçirmişlerdi.

İngiliz kuvvetlerinin yıpratma ve baskı hareketleri neticesinde, Türkler özellikle sahile yakın düzlüklerde tutunamamışlardı. Türkler geriye çekilmekte olan kıtaatlarını yeniden teşkil etme ve sağlam bir hat üzerinde mevzilenme seçeneğini tamamen bu baskılar neticesinde kaybetmişlerdi.

12 Kasım Günü Harekâtı - Türk Karşı Taarruzu

değiştir

52. İngiliz Tümeni, 12 Kasım günü, Sekrir Nehrinin denize döküldüğü yerde kain olan Türk mevzilerini ele geçirmek amacıyla sahile paralel bir rota ile harekete geçti. Bu harekât; İngilizlerin Sarrar vadisindeki demir yolu istasyonunu ele geçirme plânının bir parçasıydı. İngilizler, sol kanat kuvvetlerini güçlendirdikten sonra Türklerin sağ kanatlarına saldırmaya ve böylece Türk cephesini yararak 7. ila 8. Orduları birbirinden ayırmayı amaçlıyorlardı.

Bu durumda; İngiliz kuvvetlerinin sağ kanadı, Beyt Cebrin istikametinden başlayacak bir Türk karşı taarruzuna maruz bırakabileceği düşünüldü. Bu nedenle Avustralya Süvari Tümeni sağ kanadı korumakla görevlendirildi.

İngiliz öz mevzilerinde murakabe görevi icra eden devriyeler, Türklerin 12 Kasım günü El Tina istasyonuna sürekli asker indirdiklerini rapor ettiler. Aynı gün öğle saatlerine doğru kuzeydoğu istikametinden 3 Türk konvoyunun El Tina’ya vasıl olduğu müşahade edildi.

Türklerin El Tina istasyonuna sevk ettikleri birlikler 54, 53, 26 ve 16. Tümenlerin yeniden teşkülendirilen mütebaki birlikleriydi.

Türk topçusunun çok kesif bir ateş örtüsü içerisinde başlatılan Türk karşı taarruzu, piyade yorgun ve aç olmasına rağmen kısa sürede gelişti. Ingüiz süvarileri 4 mil kadar geriye çekilmek zorunda kaldılar. İngilizlerin bu mihverde geriye doğru çekilmeleri cephenin genel durumuna önemli bir etki yapmamıştı. İngiliz süvarilerin geriye çekilmeleri esnasında verdikleri zayiat 50 kişi kadardı. Türklerin karşı taarruzunun geliştiği İngiliz sağ kanat muharebeleri devam ederken, sol kanatta, yani sahil paralelindeki mihverlerde yoğun çarpışmalar sürmekteydi. Bu mihverlerde İngiliz birlikleri Sekrir Nehrinin karşı yakasına geçmeyi ve burada bir köprübaşı elde etmeyi başardılar. İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Allenby bu mihverlerde elde edilen yeni mevzilerin takviye edilmesinden sonra, buralardan hareketle Sarrar vadisindeki demir yolu istasyonuna saldırmayı düşünüyordu.

İngiliz birliklerinin sahip düzlüklerinde yayılmaları, Türklerin birliklerini doğu ve kuzeye doğru çekmelerine ve karşı taarruza devam etmekten vazgeçmelerine neden olmuştu.

Sarrar Vadisi istasyonunun Ele Geçirilmesi

değiştir

İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Edmund Allenby Kudüs - Yafa Birüssebi ve Gazze demir yollarının kesişim noktasında kain olan Sarrar vadisinin ele geçirilmesine büyük önem vermişti. Bu amaçla hazırlanan taarruz plânının esasını, İngiliz sol kanat kuvvetlerinin saldırıya geçmesini ve Türklerin sağ kanat kuvvetlerinin kuşatımını teşkil etmekteydi. Plân şu muhtevayı içermekteydi.

21. Kolordu taarruzu icra ederken, Avustralya Süvari Tümeni sağ kanadını. Sahra Kolordusu sol kanadını himaye edecek.

Kolordu komutam, taarruzun 13 Kasım günü saat 08.00’de başlatılmasını kararlaştırmıştı. Taarruza geçilmeden önce saat 07.00’de Türk mevzilerine karşı kesif bir topçu ateşi başlatılacaktı. Taarruz, iki tümenlik bir cephe hattı boyunca sürdürülecekti. 75. Tümen taarruz kolunun sağ, 52. Tümen ise sol kanatlarını teşkil edecekti. 75. Tümen’in hedefi, birinci aşamada El Termiş tepesi - El Kastina - Yazur mevkilerini ele geçirmek, akabinde ikinci aşama olarak El Mesmiye’ye girmekti.

52. Tümen, taarruzun birinci safhasında Lazur - Beşit hattını ele geçirecek, ikinci aşamada, bu hattan hareketle Katra mevkiine girecekti.

El Musammiye - Katra hattının düşürülmesinden sonra nihai hedef olan Sarrar vadisine hareket edilecekti. Bu arada ilerleyen süvari ve piyade birliklerine ateş desteği sağlaması için topçu bataryalarının ön hatlara doğru nakledilmesi plânlanmıştı.

75. Tümen, iki tugaylrk bir cephe hattı üzerinde 13 Kasım günü taarruzu başlattı. Karanlık basmadan El Musammiye’ye girdi. Bu başarı üzerine, tümen komutanı tümeninin ilerleyişini sürdürebilmesi için artçı tugayını ileri hatlara sevk ederek, gece Sarrar vadisine doğru hareket etmesini emretti. Hedeflerin net bir şekilde belirlenememesi ve tugayın çekilmekte olan 'Türk kıtaatlarıyla çok çetin muharebelere girmesi nedeniyle ilerlemesi çok ağır bir seyir içinde olabildi. Hedefe, ancak 14 Kasım günü saat 08.30’da vasıl olunabildi ve Sarrar vadisindeki demir yolu istasyonu ele geçirildi. Tugaya, bu harekâtında zırhlı araçlar refakat etti.

52. Tümen ise; büyük bir kolaylıkla Beşit’e vasıl oldu ve Gönüllü Süvari Tümeni Yibna mevkiini ele geçirdi. Bu bölgedeki köyler ve yerleşim birimleri taşlık ve avlulu evlerden müteşekkil olduğu için mukavemete uygundu. 52. Tümen bu bölgede ilerlerken, bu bölgenin mukavemeti nedeniyle süvarilerden yardım talebinde bulunmak zorunda kalmıştı.

Gönüllü Tümeni’ne bağlı 6'ncı Süvari Tugayı 13 Kasım günü saat 15.00’te Mağar kÖ3âindeki Türk mevzilerine girdi, 1000 Türk askerini esir aldı, 2 top 14 otomatik silâhı ele geçirdi. Tugayın bu harekâttaki za3datı 150 kişiyi geçmemişti.

52'nci Tümen Katra’yı ele geçirmeye muvaffak oldu. 13-14 Kasım gecesinde de Avusturalya Tümeni Türkler tarafından tahliye edilen El Tina’ya girdi.

14 Kasım günü Türk kıtaatları genel bir çekilme plânı çerçevesinde geri hatlara doğru çekilme durumundaydı. Türk 8'nci Ordu kıtaatları Yafa - El Ud hattını korumak amacıyla kuzeye doğru, 7'nci Ordu’ya bağlı 20'nci Kolordu Halde istikametine doğru çekiliyordu. Bu arada İngiliz 52'nci Tümeni herhangi bir direnişle karşılaşmadan 14 Kasım günü saat 10.30’da El Mansura’ya girdi.

Gönüllü Süvari Tümeni Sarrar vadisinden 4 mil kuzeyde kain olan Ebu Şoşe hattına doğru ilerlemeye başladı. ANZAC Tümeni ise; El Kabibe, Zernuka ve Akir’i Türklerden temizlemek harekâtına girişti.

İngiliz kuvvetleri, bölgede ilerlerken yer yer Avrupai tarzda inşa edilmiş modern Yahudi yerleşim birimlerinden geçiyorlardı. Bu merkezlerde yaşayan Yahudiler, İngiliz askerlerine coşkulu tezahüratlar yapıyorlardı. Çünkü, bölgede, Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerine şiddetle karşı çıkan Müslüman Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti sona eriyordu. Bu arada İngiliz kuvvetlerinin Falastia düzlüğünde icra ettikleri takip harekâtına tekaddüm eden 2 Kasım gününde İngiliz Dışişleri Bakanı Bel- for’un Yahudilere, Filistin’de devlet kurma hakkının verilmesi vaadi İngilizlere karşı duyulan sempatiyi artırmıştı.

Yeni Zelanda Tugayı ile Türk artçı birlikleri arasında Yahudilerin en eski yerleşim merkezi olan ve 1882’de kurulan Rişon Lozyun (îyun Ğara) civarında şiddetli çarpışmalar cereyan etmişti. Bu çarpışmalarda Yahudiler Ingilizlere her türlü yardımı sağlamışlardı.

15 Kasım ve daha sonraki günlerde İngiliz kıtaatları, bölgedeki temizleme ve takip harekâtlarını sürdürmüşlerdi. Bölgedeki tüm cepheler Türk kıtaatlarından temizlenmiş, Ebu Şuşe, El Lıd ve El Ramle stratejik tepeleri İngiliz kuvvetlerinin eline geçmişti. Böylece Falastia düzlüklerinde İngilizlerce sürdürülen takip harekâtı sona ermiş oldu. Bu arada Avusturalya Süvari Tümeni El Latruna’ya kadar vasü oldu ve Türk mevzileriyle temasa geçildi. Yeni Zelanda Tugayı ise Yafa şehrini ele geçirdi.

Bu tarihte Türk kıtaatlarının durumu aşağıda olduğu gibiydi.

1. 8. Ordu: Oca nehri boyunca uzanan bir savunma hattında mevzilenmişti.

2. 7. Ordu: Yahuda dağlan bölgesinde mevzilenmiş olup, Kudüs’ü ve El Halil’in güneyden Kudüs’e kadar uzanan bölgeyi savunmakla görevlendirilmişti. Falastia düzlüklerinde İngilizlerin icra ettikleri kovalama takip harekâtı 10 gün sürmüş, 50 mil kadar girilmiş Türk kıtaatlarına büyük zayiatlar verdirilmişti. Bu zayiatlar 10.000 esir, 100 top kadar olmuştu. İngilizlerin zayiatı ise 6000 ölü civarında olmuştu. Her ne kadar İngiliz kuvvetleri çekilmekte olan Türk kuvvetlerini imha etmeyi başaramamışlarsa da, büyük zayiatlar verdirmekle Filistin’deki Türk cephesinin zafiyete düşmesine ve Kudüs kapılarının İngiliz kuvvetleri karşısında açılmasına neden olmuştu.

Muharebe sonucu

değiştir

Harekâttan Çıkarılan Dersler

değiştir

Üçüncü Gazze Muharebeleri 31 Ekim 1917 günü başlanmış olup, 6 Kasım 1917 gününe kadar yani 7 gün devam etmişti. Bu muharebede 100.000’e yakın asker harekâta katılmış, muharebeler, havada, karada ve denizde her çeşit silâhın kullanıldığı, muhtelif taktiklerin çok değişik arazi yapılarında denendiği muharebeler şeklinde cereyan etmişti. Bu nedenle bu harekâtı muhtelif yönleriyle incelemenin ve sentezlere varmanın elzemliğine inanılmaktadır.

Edmund Allenby'nin rolü

değiştir

Savaşların tekniği ne kadar gelişirse gelişsin tasarlama, plânlama ve uygulama kaynağı olan komutanın önemi geçerliliğini her zaman muhafaza edecektir. Bu olguyu İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Allenby’nin şahsında görmek mümkündür. General Allenby, I. Dünya Harbi’nde İngiliz Savaş Bakanlığı’nın itimadına mazhar olmuştur. Görüldüğü üzere Üçüncü Gazze Muharebeleri, komutanın değişimi ve yeni komutanın tutumu nedeniyle daha önceki muharebelerden başarılı olmuştur. General Allenby, sürekli olarak kıtaatların arasında dolaşmış sorunları en alt kademeden başlamak üzere teşkilât piramidinin doruk noktasına kadar inceleyerek çözümler getirmiştir. İngiliz kıtaatları için bu tutumundan dolayı adeta bir ümit, güven ve moral kaynağı olmuştur. Karargâhını Kahire’den naklederek muharebe alanına en yakın mevkilerde kurmuştur. Harekâtı bizzat kendisi tedvir etmiştir.

Birliklerini yeniden teşkillendirdikten sonra en itimat ettiği generalleri komutan olarak atamıştır. Çok cesur ve azimli bir şahsiyete sahiptir. Bu hususiyetleri mahiyetinde görev yapan tüm birim komutanlarına sirayet etmiştir. Akimli kararlı ve mantıklı tutumları nedeniyle, taarruz inisiyatifini Türklerden almıştır.

Türk tarafında ise, harekâtın sevk ve idaresinden birinci derecede Alman General von Kressenstein sorumlu olmuştur. Eylül 1917 tarihinden sonra Türk Kuvvetleri Komutanlığı yeniden bir reorganizasyondan geçirilmiştir. Filistin ve Suriye’deki Türk Kuvvetleri Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı’na verilmiştir. Birüssebi bölgesini müdafaa etmek amacıyla 7. Ordu karargâhı bölgeye sevk edilmiştir. Ancak, İngiliz taarruzu Birüssebi’ye başlamadan 4 gün önce, El Halil’e vasıl olan 7. Ordu Karargâhı Birüssebi’nin düşmesini önleyememiştir.

1 Kasım günü Kudüs’e gelen Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Erich von Falkenhayn muharebelerin seyrine hiçbir etki yapamamıştır.

Yukarıda zikredildiği şekliyle durum incelendiğinde; İngiliz Komutanlığı’nın, harekâtı, Türk Komutanlığı’nın yeniden teşkil, tanzim ve intikal devresine denk getirmeleri başarıyı hazırlayan büyük bir faktör olduğu görülür.

Türk tarihçilerinin çoğu, Türk askerinin sosyal yapısını, psikolojisini ve kapasitesini bilemeyen Alman subayların, Yıldırım Orduları Grubu, ordu, kolordu ve tümen komutanlıklarına getirilmeleri, başarısızlığı hazırlayan önemli faktörlerden biri olmuştur.

'Türk kaynaklarının belirttiğine göre “birliklere gönderilen emirler Almanca yazılmıştır. Bilahare Türkçeye çevrilen bu emirlerin, yerine getirilmesi zaman alıcı olmuş, bazen de emrin özünden bazı sapmalar olduğu” ifade edilmiştir.

Alman General von Kressenstein'in çok gururlu olması, başkasının görüşüne saygı göstermeyip sadece kendi dogmalarına bağlı kalması ve 7. Ordu ile koordineye girmemesi, hezimeti hazırlayan diğer bir faktördür. Bu nedenle Kasım 1917’de von Kressenstein görevinden azledilerek yerine Cevat (Çobanlı) Paşa getirilmişti.

Türk Savunma Plânı

değiştir

Türk savunma plânı birçok cihetten tenkit edilebilir. Birinci husus; Türk kıtaatlarının savunduğu arazilerin genişliği ve bu arazilerin savunma için tahsis edilen birlikler arasında bir dengesizlik mevcuttu. 30 mil uzunluğunda bir cephe hattı ancak 25.000 adet otomatik silâhla savunulmaya kalkışılmıştır. Bu durum cephenin derinliğinde büyük zayiatlara sebebiyet vermiştir.

Birüssebi’nin savunması detaylı bir şekilde Türk Komutanlığınca tartışılmıştır. Kudüs-El Halil yolunun İngiliz kuvvetlerine karşı kesilmesi için Birüssebi bölgesindeki su kuyularının korunması gerektiği prensibi benimsenmişse de, kuyuların düşman İngilizlerin eline geçmeden imha edilmesi de öngörülmüştü. Birüssebi’nin savunması ve görevlendirilen kıtaatların yan kanatlarının uzaması neticesinde birtakım boşluklar hasıl olmuştur. Mihverlerini savunmada kifayetsiz kalan bu kıtaatların mevzilerinden sökülüp atılmaları İngilizler için zor olmamıştır. Şayet, Birüssebi’de konuşlandırılan Türk kıtaatlarının, derinlikten muntazam bir şekilde takviye edilmeleri olabilseydi ve Gazze’den harekâtı tedvir etmesinin mümkün olamayacağı açıkça bilinen komutanlığın yeri Birüssebi’ye yakın ve hemen geri hatlarında olsaydı, sonuç Türkler açısından şüphesiz daha olumlu olabilirdi.

Türk cephesinin 7'nci ve 8'nci Ordular arasında paylaşılması ve Birüssebi’nin müdafaası sorumluluğunun 3'ncü Kolordu Karargâhı’na verilmesi çok isabetli bir uygulama olmuştur. Ancak bu karar ve uygulamalar taarruzdan sonra başlatıldığı için geç kalınmıştı ve herhangi bir somut netice alımına vesile olmamıştı.

Türk savunma plânında, tartışılabilen ikinci husus Türklerce Birüssebi-Gazze hattının kesin muharebe hattı olduğunun kabul edilmesiydi. Şayet Türkler, Birüssebi - Gazze hattını oyalama hattı olarak kabul edip, esas savunma hatlarını daha gerilerde inşa etselerdi, İngilizler bu durumda yeni tedbirler almak zorunda kalacaklardı. Bu durum Türk tarafına zaman kazandıracak ve Yıldırım Orduları Grubu takviye kıtaatlarının bölgeye sevk edilmesine fırsat doğacaktı. Bu teşkiller zamanında yetişebilseydi İngilizlerin Filistin’e girmeleri mümkün olamayacaktı.

Türkler için düşünülebilen ikinci savunma hattı Hus Vadisi - El Hamama - El Zahiriye ve Ölü Deniz’den geçecek bir hattır. Böyle bir hattın oluşturulmasına ve esas savunmanın bu hatta yapılmasına Alman subayları görüş olarak meyyal olmasına rağmen, politik nedenlerle bu tasarımı hayata geçirmek mümkün olamamıştır. Çünkü boşaltılacak, topraklar Türk toprakları olduğundan, böyle bir tahliye işlemi, yani Birüssebi - Gazze hattını boşaltıp ikinci savunma hattına çekilme işlemi Türk askerleri üzerinde olumsuz hislerin doğmasına neden olacağı, iki defa kuşatıldığı halde İngilizler tarafından düşürülemeyen Gazze’nin mukavemetsiz tahliye edilmesi Türk kamu oyu tarafından reaksiyonlara sebebiyet vereceği düşünülmüştür. Bunlara ilâve olarak Muhammed’in dedesi olan Haşim’in Gazze’de defnedilmiş olması sebebiyle, şehrin dini yönden de kutsal olduğu zikredilebilir. Bu açıdan Gazze’yi muharebesiz tahliye etmek riskler içermektir. Denilebilir ki; Yıldırım Orduları Grubu takviye kıtaatları ile Almanların Asya Kolordusu kıtaatları, muharebe alanına gelmeden Birüssebi - Gazze hattını kesin muharebe hattı kabul etmek askerî açıdan büyük bir yanılgıdır. Üçüncü husus; Türkler, savunma hattında büyük direnişler göstermesine karşılık, cephe gerisini, yani bölge derinliğini adeta savunmasız bırakmışlardır. Yani savunma hattında belirli bir süre tutunabilme uğrunda cephe gerisini adeta boş bırakmışlardır. Geri hatlarda, cephe temas hattından çekilecek birliklerin toplanması, yeniden teşkillenmesii ve karşı taarruz icrası için hazırlık yapma mevkileri tespit edilmemiştir. Başlatılabilecek karşı taarruzların bölgesel veya genel bir hat üzerinde icra edilmesi planlanabilirdi. Ancak Türkleri bu hususta tenkit etmek haksızlık olur. Çünkü arazinin genişliği ve bu araziyi savunabilecek yeterli birliklerinin olamayışı Tühkleri bu yöntemi uygulamaya zorlamıştır. İngiliz kuvvetlerinin üstün ateş gücü ve süvarilerinin yan kanatlardan Türk ihtiyatlarına saldırmaları, Türk ihtiyat teşkillerinin erimesine neden olmuştur.

General Allenby’nin Taarruz Plânı

değiştir

Bazı askerî tarihçilerin, “İngiliz taarruzunun Türklerin sağ kanadına, yani Gazze mihverine yapılması ve savunma hattını sahilden yardıktan sonra denizden yapılacak çıkarmalarla takviye edilmesinin sağlanmasından sonra atlı kıtaatlarla Kasir’in kuşatım altına alınmasının daha isabetli olacağını” belirtmesine rağmen. General Allenby’nin taarruz plânının daha realiteci olduğu söylenebilir. Çünkü Türklerin böyle bir taarruz karşısında muntazam bir şekilde geriye çekilip, toparlandıktan sonra karşı taarruza geçmeleri, İngilizler için büyük zayiatlar getirecek ve Mısır’a doğru çekilmek zorunda kalacaklardır. İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Allenby’nin plânında; Türkleri az zayiatla mevzilerinden söküp atmak için taktika manevralar ve ateş gücü ile baskı altına alma prensipleri benimsminn|tî. Bu durumu da fiili olarak tahâkkuk ettirmiştir.

Ayrıca daha önce başarısızlıkla sonuçlanan bir mihverden tekrar taarruza geçmek için daha bidayetinde askerlerin moralleri üzerinde olumsuz etkiler yapacaktır.

Allenby, gerçek faktörleri nazarı itibara alarak, taarruz plânını sürekli olarak geliştirmiştir. Türk ihtiyat birliklerini sürekli se3^al bir halde, yani hareket halinde bulundurarak, yormak ve yıpratmak için muhtelif mihverlerden küçük birlik çapında sâldirılar düzenletmiş top- ^ bataryalarına tecrit ateşi açtırmıştır. İstediği mihverden istediği zaman istenildiği süre kadar taarruz inisiyatifini elinde tutmuştur. Gizlilik, kamufle ve aldatma hususlarına ağırlık vehilmiştû;. Ana hedefler daima kamufle edilmiş, Türklerin keşif müfrezeleri muhtelif taktiklerle aldatılmışlardır.

İngilizler, çoğunluk, İdarî, lojistik idamesi ve imkânların bolluğu nedeniyle başarılı bir askerî üstünlük kurabilmişlerdir.

Onlara karşı savaşan Türk kıtaatları, Türk ordusunun Sina, Gelibolu ve Kafkasya’da çarpışan en seçkin kıtaatları olup, daha önce hatır- İnacağı üzere Gazze’ye yapılan iki İngiliz taarruzunu tamamen püskürtmüşlerdi.

Türk Tarafının Geriye Çekilmesi

değiştir

Açıkça görülmektedir ki Türk kıtaatlarının 6-7 Kasım günlerinde savundukları hattı boşaltıp geriye doğru çekilme işlemleri, daha önce hazırlanmış, kıtaatlar arasında koordine, çekilecek ikinci hattın tespiti gibi hususları içeren genel bir çekilme plânı çerçevesinde olmamıştır. Kıta komutanları koordine yetersizliğinden kontrolü tamamen kaybetmişlerdir. Özellikle 7'nci ila 8'nci Ordu kıtaatları arasında yok denecek kadar zayıf bir koordine mevcuttu. Yıldırım Orduları Grubu karargâhm- dan gelen emirlerin uygulanması çoğu kez mümkün olamamıştır. İngilizlerin sürekli olarak icra ettikleri baskılar ve harekâtı başlatma inisiyatifinin ellerinde olması, Türk kıtaatlarının hareketlerinin arzuladıkları şekilde ve istikamette olmasını sağlamıştır. 9 Kasım günü, İngilizlerin çekilmekte olan Tübk kıtaatlarının arkasına sızdıkları şayialarının çıkartılması, çekilmelerin çok dağınık ve intizamsız bir şekle bürünmesine neden olmuştur. Türk Kıtaatları Komutam Alman General von Cris, Sina adlı kitabında bu hususa şöyle değinmektedir:

“9 Kasım günü öğleden sonra, cephanelik üssü olan El Tina’da ve 8 nci Ordu’nun lojistik ikmal depolarının bulunduğu demir yolu istasyonunda bulunan ve muhtelif sınıflardan oluşan erler arasında bu bölgelere yapılan İngiliz hava akınları neticesinde bir panik, korku ve heyecan hisleri oluşmuştur. Cephane depolarında meydana gelen şiddetli patlamalar ve İngilizlerin geri hatlara sızdıkları şeklinde uydurulan şayi- 1ar Türk kıtaatları arasında panik yaratmıştır. İngiliz Hava Kuvvetleri’nin bombardımanının sebebiyet verdiği telefon-telsiz irtibatının kesilmesi bu paniği doruk noktasına getirmiştir. İngiliz süvarilerinin 8'nci Ordu karargâhının bulunduğu El Tina’ya doğru ilerledikleri şayiaları 8 nci Ordu kıtaatları arasında büyük bir panik yaratmıştır. Birçok teşkil, üst makamlardan emir almadan intizamsız bir şekilde geriye doğru çekilmeye başlamıştır. Bu dağınık çekilmeler hezimeti hazırlamıştır. Sayısal olarak hayli yüksek bir kısım subay ve erler Kudüs veya Şam’a kadar gelmişlerdir. Kıtaatların kendi nakliye gruplarıyla irtibatı kaybetmeleri ve dahili nakliye teşkilâtının dağılması 8'nci Ordu’nun durumuna ileri düzeyde olumsuz etkiler yaratmıştır” demektedir.

Yıldırım Orduları Grubu Kurmay Başkanı Yardımcısı Albay Hüseyin Hüsnü Emir, Yıldırım adlı kitabında bu hususu şöyle dile getirmektedir:

“Birliklerini kaybeden ve dağınık bir şekilde çekilenlerden ele geçenlerin sayısı 10.000’i geçmiştir. Bu askerler bölükler düzeyinde yeniden teşkilâtlandırılarak 10 Kasım günü tümenlerine sevk edilmişlerdir.

Yıldırım Ordulan Grubu Komutanlığı, Ali Fuat Bey komutasındaki 20. Kolordu karargâhıyla 8. ve 7. Ordular arasındaki boşluğu doldurmaya büyük gayret sarf etmiştir.’'

Türk kıtaatlarının geriye çekilmesi iki nedenden dolayı büyük felâketlerle sonuçlanmamıştır:

  • İngiliz kuvvetlerinin geriye çekilen Türk kıtaatlarını takip ederken, kendilerine sağlanması gereken İdarî ihtiyaçların yetersiz kalması,
  • Türk artçı birliklerinin olağanüstü meşakkatlere tahammül edişleri ve kahramanca savaşmayı tüm imkânsızlıklara rağmen sürdürmeleridir. Türk askerlerinin bu şecaatti durumları, düşman İngilizler tarafından övgü ile dile getirilmiştir.

Bunun en bariz misali, 8 nci Ordu’nun en büyük kısımları Hus vadisinin kuzeyine çekilirken Atwana mevkiinde Türk artçı birliklerinin gösterdikleri metanetlerdir. Bu kıtaatların sağladıkları ateş örtüsüyle 8'nci Ordu kıtaatları emniyetli bir şekilde intikallerini tamamlamışlardır.

Bu artçı birliğin durumu çok kritikti. Gazze’yi ele geçiren İngiliz kıtaatları kendisini batıdan, Birüssebi’ye girenler ise doğudan kuşatmaktaydı. Bu iki İngiliz kuvvetinin kanatlarının birleşmesi durumunda adı geçen Türk artçı birliğinin tüm ikmal ve geriye çekilme hatlarının kesilmesine ve birliğin imhasına neden olacağı açıktı. Ancak Ali Fuat (Cebesoy) Bey komutasında olan bu birlik, yani 20'nci Kolordu hiçbir vakit kontrolü-elinden kaçırmamış ve İngilizlerin kendi geri çekilme hattını kesmelerine fırsat vermemiştir. Bu çarpışmalarda, Türk subaylarının özellikle yüksek rütbeli subayların gösterdikleri kahramanlıklar ve askerlerine aşılamaya çalıştıkları metanet ve azim ruhunu örnek nitelikli davranışlar olarak zikretmek yerinde olacaktır.

22. Kolordu Komutanı Refet Bey için General von Kressenstein şöyle demektedir: Refet (Bele) Bey Gazze’den çekilirken olağanüstü bir gayret ile Türk cephesinin muhtelif yerlerden yarıldığı bir anda, geri hatlarda emin bir mevkide toplanma ve toparlanma yerleri ihdas etmiş, birliklerinin dağınık bir şekilde geriye çekilmesini önlemiştir. İngiliz süvarilerinin üerlemelerini, yeniden teşkillendirdiği birlikleriyle durdurmuştur. Muharebe esnasında en ön mevzilerde askerleriyle omuz omuza çarpışmıştır.

İngiliz tarihçileri Refet Bey’in bu kahramanca tutumlarını zikretmekten hiçbir zaman imtina etmemişlerdir.

General Allenby'nin Zaferi

değiştir

Tüm şartların İngilizlerin lehinde, kesin bir zafer elde edilmesine ve Türklere nihai darbenin indirilebilirliğine rağmen, General Allenby ancak mahdut bir zafer elde edebilmiştir. Her ne kadar Türk cephesinin yarılması, 8. Ordu ile 7. Ordu’nun birbirleriyle bağlantılarının kesilmesi ve 8 nci Ordu’nun sahile paralel bir rota ile geriye çekilmesinin sağlanması başarılmışsa da, Türk kıtaatlarının içinde bulundukları kötü şartlar, îngilizlere daha büyük bir zaferin elde edilmesini sağlayabilirdi. 7. Ordu Kudüs’ü çevreleyen Yahude dağlarına kadar çekilirken, Nablus veya Amman kara yoluna güven duymaktaydı. İki ordu arasında Nablus-Tul Kerim hattının güneyinde herhangi bir ulaşım irtibatı yoktu, Yafa’nın İngilizlerin eline geçmesiyle, çok canlı bir liman ve cephe ile irtibatı asfaltlı yollarla sağlayan bir levazım ikmal noktası ele geçirilmişti.

İngilizlerin resmî tarihlerinin belirttiklerine göre; “Gazze, Birüssebi’nin ele geçirilmesinden sonra İngiliz kuvvetleri 10 gün zarfında 50 mil kadar, süvarilerin büyük bir kısmı ise 170 mil ilerlemişlerdir. 52 nci Tümen 9 gün zarfında 69 mil yol katetmiştir. Türkler 10.000 esir, 100 top zayiatı vermişlerdir. Türk artçı birliklerinin kahramanca çarpışmaları sonucunda İngilizler 6000 ölü vermişler ve zaman zaman yerlerinde çakılı kalmışlardır” denilmektedir.. Yukarıda sıralanan başarılara rağmen General Edmund Allenby’nin tahayyül ettiği zaferi elde edemediği söylenebilir. "Ancak bir yıl sonra tahakkuk ettireceği nihai zaferin altyapısını oluşturdu demek yerinde olur denilebilmektedir.

Türk Karşı Taarruzu

değiştir

Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Mareşal Falkenhayn, 12 Kasım günü Ali Fuat Paşa komutasında oluşturulacak atlı bir kuvvetin karşı taarruza geçmesini emretmişti. Bu emir “en iyi savunma taarruzdur” prensibinden hareketle alınmıştır.

Bu kararın alımına tekaddüm eden günlerde Mareşal Falkenhein durumu incelemiş ve şu hakikatleri görmüştür.

Türk kıtaatları, ulaşım ve İdarî fonksiyonlarının dağılması nedeniyle İngilizlerin ilerlemelerini durdurabilecek ve tutunulabilir ikinci bir savunma hattı oluşturmaya müsait değillerdir. Bu nedenle, İngilizlerin teşkillerini zayıflatacak ve ilerlemelerini durduracak bir karşı taarruzun başlatılması uygun görülmüştür. Bu durumda, kazanılacak süre içerisinde Türk kıtaatları kendilerini yeniden teşkil edecek ve kıtalara komuta kontrol mekanizmasının kurulması ile denetimin oluşturulması mümkün olunabilecektir.

Türk 20. Kolordusu; 53. ve 26. Tümenlerle ön hatlardan, 16. Tümen geri hatlarda olmak üzere karşı taarruza geçmiştir. Ancak bu kuvvetin hacmi 5000 kişiyi geçmemekteydi. Kolorduya, batı taraftan 8. Ordu’nun sol kanadını teşkil eden 54. Tümen destek sağlamıştır.

19. Tümen ile süvari tümeni 20. Kolordu’nun sol kanadına yerleştirilmiş olup, düşmanın Beyt Cibrin ve Irak El Menşiye istikametine doğru çekilecek teşkillerini imha etmekle görevlendirilmişlerdir.

Ancak başlatılan karşı taarruz gelişememiştir ve 4 mil kadar ilerledikten sonra Avusturalya Süvari Tümenince durdurulmuştur.

Karşı taarruzun mantığı etüt edildiğinde görülecektir ki, amaç, sevk ve idare stratejisi cesurane ve yerinde bir durum arz ederken, kıtaatların, taarruz icrası için hazırlıkları kifayetsiz ve imkânları mahdut kalmıştır. Birliklerin yığılması noksan kalmış, görevler arasında koordine yetersizliği hasıl olmuştur. 'Tüm kuvvetler toplanıp Ali Fuat Paşa Komutasına verilseydi, netice daha başarılı olabilirdi.

İngiliz ihata (kuşatım) kanadını sahile doğru atmayı amaçlayan karşı taarruz mihveri tenkit edilebilir. Karşı taarruz, İngiliz cephesini orta yerden yarıp Şellal ve Karm’daki su kaynaklarına doğru yapılsaydı ve bu mihver seçilseydi, İngilizlerin bir dizi mukabil tedbir almalarına sebep olacaktı. Bu durum ise Türk kıtaatlarına zaman kazandırırdı.

Buna rağmen “Türk tarafının icra ettiği karşı taarruz, başarısızlığına rağmen, İngilizlerin başlattığı takip harekâtını olumsuz yönde etkilemiş ve çekilen Türk kıtaatlarını toplu imhadan kurtarmıştır” denilebilir.

Hedefin Belirlenmesi

değiştir

İngiliz Kuvvetleri Komutanı (General Allenby, plânını hazırlayıp hedeflerini belirledikten sonra, akılcı savaş prensiplerinin gerektirdiği “şartlara göre hedef değişimine” itibar etmemiştir. Kendisine, 9 Kasım günü, Türk kıtaatlarının, sağ kanatlarına karşı El Halil istikametinden bir karşı taarruz başlatacaklarına dair dinlenilmiş bir mesaj getirildiğinde bile, plânını değiştirmemiş ve sadece Avusturalya Süvari Tümeni’nin karşı taarruzu durdurması için görev vermekle iktifa etmiştir. Kıtaatlarını, Sarrar vadisindeki istasyonu ele geçirmek amacıyla sahü kesimine yığmaya devam etmiştir.

General Allenby, Türk karşı taarruzu ve ügüi olarak yaptığı bir mütalâasında “Türk tarafı, kıtaatlarımızı zayıflatmayı ve bir kısmını karşı taarruz mihverine doğru çekmeyi amaçlamaktadır. Ancak plân ve hedeflerimizde herhangi bir değişiklik yapılmayacaktır” demek suretiyle esnek ve değişken bir plânlamadan yana olmadığını göstermiştir.

İş Birliği

değiştir

Yardımlaşma ve iş birliği prensibi muharebelerin en önemli prensiplerinden biridir. Bu prensip; kıtaatların gerek kara, hava, deniz; gerek kendi aralarında sağladıkları iş birliğiyle kendini göstermiştir. İngiliz Hava Kuvvetleri nitelik ve nicelik bakımından daha üstün vasıflara haiz olduğundan, Türk tarafının keşif, istihbarat ve intikal faaliyetlerini sınırlandırmıştır.

İngiliz donanması denizden kendi kıtaatlarına hem lojistik idamesi sağlamış, hem de Gazze muhasarasında Türk mevzilerini yoğun topçu ateşiyle sürekli bombalamıştır. Donanmanın bu faaliyetleri, atka hatlara denizden indirme yapabilir diye Türkler için kaygı ve korku kaynağı olmuştur.

Kara kıtaatları ise piyade ve süvarilerin iş birliği ile Türklerin birçok mukavemet noktalarını izale etmeye muvaffak olmuşlardır.

Süvarilerle Sağlanan Üstünlükten Yararlanılması

değiştir

General Edmund Allenby süvari kıtaatlarının üstünlüğünden en iyi şekilde istifade etmesini bilmiştir. İngiliz süvarilerinin Türk süvarilerine üstünlük oranı 1/12’dir. General Edmund Allenby kendisi süvari subayı olduğu için, bu sınıfın nerede, nasıl ve niçin kullanılacağını çok iyi biliyordu. İngiliz Kuvvetleri Komutanlığı’na getirildiğinde tümenler halinde teşkilâtlanan süvari kıtaatları, kolordu haline getirilmiştir.

Süvarilerin takip harekâtı esnasında Türklerin çekilme batlarım kesememe başarısızlığına rağmen, Türklerin karşı taarruzlarının durdurulmasında ve Birüssebi, Hoc, Mağar ve bu Şoş muharebelerinde Türklerin cesurane taarruzlarını püskürtebilmişlerdir.

Bu muharebelerden süvari kıtaatları ile ilgili olarak çıkarılan dersler, bilâhare geliştirilen zırhlı silâhların kullanımı ile ilgili nazariyelere platform teşkil etmiştir.

Teferruatlı Hazırlıklar

değiştir

İngilizlerin başarılarını hazırlayan faktörlerin başında her şeyin çok teferruatlı bir şekilde düşünülüp hazırlanması gelmektedir. Alman İdarî tedbirler, uzun vadede başarıyı hazırlayacak altyapı niteliğinde olmuştur. Binaenaleyh taarruza takaddüm eden aylarda ileri boyutlarda hazırlıklar yapılmıştır. Tüm cihetlere giden bir demir yolu şebekesi döşenmiştir. Birliklerin geçiş güzergâhları üzerinde su depoları ve dağıtım şebekesi inşa edilmiştir. Nakliye teşkilleri yeniden gözden geçirilmiştir. Birliklerin harekât kabiliyetlerini artırmak amacıyla İdarî teşkilde görev ve sorumlulukları tespit edilmiş yeni kadrolar ihdas edilmiştir.

Bu arada İngiliz Hükümeti, bölgenin coğrafî ve siyasî yapısı ile ilgili yoğun faaliyetler sürdürmüştür. Filistin harekâtı başlamadan 40 yıl önce, kendi politik amaçları doğrultusunda haritalar talep etmiş ve dağıtmıştır. Bu amaçla, Filistin’deki tarihi şehirlerin restorasyonunu yapma ve tarihi niteliklerini canlı tutabilme gerekçesiyle bölgeye heyetler göndermiştir. Bu heyetler, gerek Avrupa’da ikamet eden, gerek bölgeye daha önce gelmiş ve yerleşmiş Siyonist Yahudi örgütlerinden bölge ve ilgili teferruatlı istihbarat bilgileri toplamışlardır.

Harekât esnasında İngiliz Hava Kuvvetleri’nin çektiği fotoğraflardan azami şekilde istifade edilmiştir. Ayrıca balonlardan, zırhlı araçlardan ve tanklardan yararlanılmıştır.

Türklerde mevcut olmayan bu imkânlar ve ileri düzeyde teferruatlı olarak yapılan hazırlıklar, İngilizlerin kaçınılmaz başarılarını hazırlamıştır denilebilmektedir.

Kaynakça

değiştir

Dipnot

  1. ^ Hosch p 175
  2. ^ a b c Şükrü M. Nedim 51.
  3. ^ a b c d Şükrü M. Nedim 52.
  4. ^ a b c d e f Şükrü M. Nedim 53.
  5. ^ a b c d e f Şükrü M. Nedim 54.
  6. ^ a b c d e f Şükrü M. Nedim 55.
  7. ^ a b c d e f g Şükrü M. Nedim 56.
  8. ^ a b c d e f g Şükrü M. Nedim 57.
  9. ^ a b c d e f g Şükrü M. Nedim 58.
  10. ^ a b Şükrü M. Nedim 59.
  11. ^ a b c d Şükrü M. Nedim 62.
  12. ^ a b c d e f g Şükrü M. Nedim 63.
  13. ^ a b c Şükrü M. Nedim 64.
  14. ^ a b c d e Şükrü M. Nedim 65.
  15. ^ a b c d e f Şükrü M. Nedim 66.
  16. ^ a b c d e f g Şükrü M. Nedim 67.
  17. ^ a b c d e Şükrü M. Nedim 68.
  18. ^ a b c d e f Şükrü M. Nedim 69.
  19. ^ Şükrü M. Nedim 70.

Alıntı