Meta fetişizmi (metâ fetişizmi), Marksist teorinin en özgün kavramlaştırmalarından birisidir. Bu kavram Kapital'de açık bir şekilde kullanılır ve belirgin olarak tanımlanır. "Metaların fetişizmi ve Bunun Sırrı" başlıklı bölümde, hem metanın fetişist karakterinin doğası, hem de bunun neden açıkça görünür olmadığı anlatılır. Bu bölüm, Kapital'in içinde çok uzun olmayan ama çarpıcı ve etkileyici olan bir bölüm olarak yer alır.

"İlk bakışta bir meta", der Marks bu bölümün başında, "çok önemsiz ve kolayca anlaşılır bir şey gibi gelir. Oysa metanın tahlili, aslında onun metafizik incelikler ve teolojik süslerle dolu pek garip bir şey olduğunu göstermiştir". Devamında konu, metanın niteliğindeki kullanım değeri ve değişim değeri şeklinde ortaya konulan ayrım temelinde irdelenir ve açıklanır. Çünkü ürünün kullanım değeri açısından bir sorun yoktur, sorun ya da fetisiştik nitelik değişim değeriyle birlikte belirmektedir. Şöyle belirtir Marks:

Öyleyse, emek ürününün anlaşılmaz özelliği, meta biçimine girer girmez, niçin ortaya çıkıyor? Kuşkusuz bu, biçimin kendisinden geliyor. Her türlü insan emeğinin eşitliği, bu emek ürünlerinin hepsinin eşit değerde olmaları ile nesnel olarak ifade edilir; harcanan emek-gücünün, bu harcanma süresi ile ölçümü, emek ürünlerinin değerinin niceliği biçimini alır; ve en sonu, üreticilerin içerisinde emeklerinin toplumsal niteliğinin kendini gösterdiği karşılıklı ilişkiler, ürünler arasında bir toplumsal ilişki biçimini alır.
Demek ki, metanın gizemli bir şey olmasının basit nedeni, onun içinde insan emeğinin toplumsal niteliği, insana, bu emeğin ürününe nesnel bir nitelik damgalamış olarak görünmesine dayanmaktadır; üreticilerin kendi toplam emek ürünleri ile ilişkileri, onlarla kendi aralarında bir ilişki olarak değil de, emek ürünleri arasında kurulan toplumsal bir ilişki olarak görünmesindedir. Emeğin ürünlerinin, metalar haline, niteliklerinin duyularla hem kavranabilir hem de kavranamaz toplumsal şeyler haline gelmelerinin nedeni budur. Bunun gibi, bir nesneden algılanan ışın, bize, görme sinirimizin öznel etkilenmesi olarak değil de, gözün dışında bir şeyin nesnel biçimi gibi geliyor. Oysa, görme olayında her zaman, ışının bir şeyden başka bir şeye, dıştaki bir nesneden göze fiilen geçmesi söz konusudur. Fiziksel şeyler arasında, fiziksel bir ilişki vardır. Ama metalarda, bu farklıdır. Şeylerin, quâ metaların varlığı, ve bunlara meta damgasını vuran emek ürünleri arasındaki değer-ilişkisi ile bunların fiziksel özellikleri ve bu özelliklerden doğan maddi ilişkiler arasında mutlak olarak bağ yoktur. Burada, insanlar arasındaki belirli toplumsal ilişki, onların gözünde, şeyler arasında düşsel bir ilişki biçimine bürünüyor. Bu nedenle, benzer bir örnek vermek için, din âleminin sislerle kaplı katlarını dolaşmamız gerekir. Bu âlemde, insan beyninin ürünleri, bağımsız canlı varlıklar gibi görünür, ve hem birbirleriyle, hem de insanoğlu ile ilişki içine girerler. İşte metalar âleminde de, insan elinin yarattığı ürünler için durum aynıdır. Emek ürünlerine, meta olarak üretildikleri anda yapışıveren ve bu, nedenle meta üretiminden ayrılması olanaksız olan şeye, ben, Fetişizm diyorum. (Vurgular eklendi)

Bu kavramın Marksist teori içinde de özgül bir yeri vardır. Birçok farklı Marksizm anlayışı Meta fetişizminden farklı değerlendirmeler ortaya koyar. Meta fetişizmi, en genel anlamda, kapitalist pazar sistemi içinde, toplumsal ilişkilerin maddi yapısal ögelerini gösterir. Belli bir şekilde ekonomik, sosyal ve düşünsel/kültürel içerimleri olan bir kavramdır bu. Öyle ki, metaların fetişist nitelikleri sonucunda, insanlar bir yanılsama ortamında yaşamakta, kendilerine ve kendi gerçekliklerine yabancılaşmaktadırlar. Böylece Meta fetişizmi kavramı İdeoloji teorisi, toplum teorisi, ekonomo-politik teorisi ve benzeri alanların merkezi bir kavramı durumundadır.