Han Mahmud 19. yüzyılda yaşamış bir Kürt Emiridir. Müküs Beylerinin Eyyubhanbegi koluna mensuptur. Cizreli Bedirhan Bey ve Hakkârili Nurullah Bey gibi isimlerle çağdaştır. Van'ın Müküs (günümüzde Bahçesaray) Sancağında doğmuş ve genç yaşta Sancak Beyi olmuştur. 1847 yılında sürgün olarak gittiği Silistre Eyaletine bağlı Rusçuk kentinde, 19 senelik sürgün hayatından sonra 22 Teşrin-i sani 1282 (04 Aralık 1866) günü ölmüştür. Han Mahmud, Müküs sancak beyi olduktan sonra bu küçük beyliği kısa sayılabilecek bir sürede genişleterek, bir nevi kardeş federasyonu kurarak Van Gölü havzasından İran sınırına kadar büyük bir bölgeyi denetimi altına almıştır. Bölge tarihi açısından gerçekleştirdiği en önemli olay 1830’lu yıllarda ünlü Hoşap Kalesini alarak kadim Mahmudi Emaretine son vermesi olmuştur. Bu onu Kürdistan coğrafyasının en güçlü Mirlerinden biri hâline getirmiş, ayrıca İran ile hemhudud olması hasebiyle İran canibinde de üne kavuşmasına vesile olmuştur. Han Mahmud bu genişleme hareketini hem Osmanlı Devletinin bölge paşalarına hem de büyük nüfuz sahibi olan Botan ve Hakkâri Emirlerine rağmen başarabilmiştir. Müküs Emiri Han Mahmud, 1838 ve 1847 yıllarında Osmanlı Devleti ile karşı karşıya gelmiş, sürgünle sonuçlanan bu isyanlarda, ilk sürgününde Dersaadet’te (İstanbul) bir yıla yakın kalmış, son sürgününde ise Tuna Nehri kenarındaki Rusçuk kentinden memleketine bir daha geri dönememiştir.

Ünlü Şerefname’de de detaylıca anlatıldığı üzere Müküs, Hizan ve Spayert Beyleri akraba olup, Hınıs’a bağlı Bilican kalesine gelmiş, oradan da Selçukluların da yardımıyla Van Gölünün Güneyindeki bölgelere yerleşmişlerdir. Bu aile muhtemelen 1207’de Ahlât Bölgesine yerleşen ve 1229’da Harzemşah istilası ile bölgeden ayrılan Eyyubi Hanedanının bir koludur.

Diğer Kürt Emaretlerine nazaran küçük sayılabilecek Müküs sancağı, Yavuz ve Kanuni dönemlerine bölgedeki pek çok Emaret gibi özerk bir yapıya sahipken, Hakkârili İbrahim Han döneminde Hakkâri egemenliğine girmiştir. Müküs’ün bilinen ilk Emiri Abdal Beydir. İlk özerk dönemin bilinen son Emiri ise Seyyid Mehmed Beydir. Van Eyaletinden Dersaadet’e (İstanbul’a) gönderilen 05 R 1088 (06.06.1677) tarihli rapora göre Seyyidhan Bey’den sonra Müküs Sancağının başına oğlu Seyyid Mehmed Bey geçmişse de, hariçten Mahmud adında birinin Müküs’e ani bir saldırıda bulunarak kendisini katlettiği ve Müküs’ü zaptı altına aldığı ifade edilmektedir. Bu dönemden sonra Müküs Cizre ve Hakkâri Emaretleri tarafından paylaştırılmış, Müküs sancak merkezi Hakkâri Beyinin yönetimine girmiştir. Müküs’teki yüz yılı aşkın Hakkâri yönetimi o kadar etkili olmuştur ki çoğu tarihçi Müküs’ü Hakkâri toprağından, Müküs Mirlerini de Hakkâri Mirlerinden saymıştır. Hatta 1830’daki Vanlı İshak Paşa isyanında Osmanlı Erzurum yetkilileri Müküs’ü Hakkâri Sancaklarından biri olarak zikretmektedirler.

19. yüzyıla doğru Müküs Beylerinden Eyyubhan Bey bu iki beyliğe karşı bağımsızlık savaşımına girmiş, oğlu Abdi Bey zamanında bu mücadele devam etmiştir. Müküs’ün Abdi Beyin en büyük oğlu Şeyhi Bey zamanında yerel bağımsızlığına kavuştuğu kabul edilir. Müküs’te Mir Muhammedi, Kelehi ve Zeynalbegi gibi aileler de mevcut olmakla beraber, Eyyubhan Bey ile başlayan bu hareket Eyyubhanbegileri zamanla Müküs Beylerinin tek varisi hâline getirmiştir. Şeyhi Beyin Çataklı Hakkâri yöneticisi Saadet Hanım tarafından komployla öldürülmesi üzerine kardeşi Han Mahmud Müküs Miri olmuş ve Kürdistanın en kudretli Mirlerinden biri hâline gelmiştir.

Hoşap Kalesini merkez hâline getiren Han Mahmud'un özellikle İran canibindeki şöhreti Erzurum Müşiri Osman Nuri Paşanın raporlarında çokça zikredilmiştir. Konu ile ilgili pek çok Osmanlı Arşiv Belgesine ulaşmak kabildir. Han Mahmud, Osmanlı Devletinin bölgede yönetimi merkezileştirme politikasına direndiğinden 1838 yılında isyan hareketlerine girişmiş, kardeşi Han Abdal vasıtasıyla Osman Nuri Paşa ile müzakere hâlindeyken, Hakkâri Beyi Nurullah Bey ve Cizre Beyi Bedirhan Beyin amcası oğlu Mir Seyfeddin'in eski düşmanlıklardan dolayı kendisine savaş açmaları üzerine Osmanlı Devletine teslim olmak zorunda kalmıştır. Han Mahmud, kardeşleri Han Abdal, Abdurrezzak Bey ve Mir Sêvdin ile birlikte Vanlı İshak Paşa aracılığıyla Erzurum'a Osman Nuri Paşaya oradan da Dersaadet'e (İstanbul'a) getirtilmiştir.

Han Mahmud'un 1. sürgünü bir seneden az sürmüş, İran tehlikesi ve güneyde büyük bir gaile hâline gelen Kavalalı Mehmed Ali Paşa isyanının da etkisiyle, Müşir Osman Paşanın, devlete bağlılığı hâlinde muhtemel İran saldırılarına karşı yararlı olacağı düşüncesi ve Sivas Müşiri Hafız Paşanın da talebiyle, yaklaşık bir sene sonra aff-ı Aliye mazhar olarak bölgesine tekrar dönmüştür.

1842 yılına gelindiğinde Van Gölü havzasından İran'a kadar büyük bir bölgeyi denetimi altına alan Han Mahmud'un Osmanlı yönetimi ile ilişkileri tekrar bozulduğu görülmektedir. Han Mahmud bu dönemde Kisan Beyi Halit Bey, Muşlu Şerif Paşa, Ahlat Beyi Mustafa Bey ile de ittifak hareketine girişmiş, bu ittifak daha sonra Cizre Beyi Bedirhan Bey de katılarak, Hakkâri Miri Nurullah Beyin de katılımını sağlamıştır. Bölgedeki bu Mir ittifakı zamanla bir isyan hareketine dönüşmüştür. Han Mahmud-Bedirhan Bey isyanı 1847 yılında bastırılmış, Bedirhan Bey Girit adasına Han Mahmud ise Silistre Eyaletine bağlı Rusçuk (günümüzde Bulgaristan’ın Rousse kenti) kentine sürgün edilmiştir. Han Mahmud 22 Teşrin-i sani 1282 (04 Aralık 1866) günü Rusçuk’ta ölmüştür.