Bahçelievler Katliamı

Türkiye'de yaşanmış bir katliam

Bahçelievler Katliamı, Türkiye tarihindeki bir katliamdır. 8 Ekim 1978 günü Ankara'nın Bahçelievler mahallesinde Türkiye İşçi Partisi üyesi Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten, Faruk Ersan ve Salih Gevence isimli gençler öldürülmüştür.[1]

Bahçelievler katliamı
Harita
BölgeAnkara
Tarih8 Ekim 1978
Saldırı türü
Silahlı saldırı
Ölü7
İşleyenlerHaluk Kırcı
Abdullah Çatlı
Ünal Osmanağaoğlu
Bünyamin Adanalı
Ercüment Gedikli
Mahmut Korkmaz
Kadri Kürşat Poyraz

Olayın failleri Abdullah Çatlı,[2] Haluk Kırcı,[3] Ünal Osmanağaoğlu,[1] Bünyamin Adanalı,[1] Ercüment Gedikli,[4] Mahmut Korkmaz[5] ve Kadri Kürşat Poyraz'dır.[1] Kurbanların biri havluyla boğularak, dördü kafa hizasından kurşuna dizilerek, diğer ikisi de Eskişehir yolunda öldürülmüştür.[1]

Olayların gelişimi değiştir

Mahkeme kayıtları ve görgü tanıklarının ifadelerine göre olay şu şekilde gerçekleşmişti:

Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Merkezinin bulunduğu Ankara'nın Bahçelievler semtinin ülkücüler açısından güvenli hale getirilmesi için MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’ten emir alan Ülkü Ocakları Derneği ikinci başkanı Abdullah Çatlı, kendisi tarafından sevk ve idare edilen bir grup Ülkücü militan ile bu dönemde bölgede çok sayıda silahlı eylem yapılmıştı. Nenehatun Öğrenci Yurdu, ülkücülerin bölgedeki merkezi konumuna geldi. Bir yandan sol görüşlü öğrencilerin ikamet ettiği Diyarbakır Öğrenci Yurdu’na yönelik eylemler sürdürülürken, bir yandan da solcuların gittiği kahvehaneler tarandı. İbrahim Bozkurt[6] ve Zafer Boz[7] isimli sol eğilimli öğrenciler birkaç gün arayla öldürüldüler. Solcuların elinde olan Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi gibi okullar bombalanarak süresiz tatil edilmeleri sağlandı.

Abdullah Çatlı liderliğindeki ülkücü militanlar Bahçelievler bölgesindeki en önemli eylemlerini 8 Ekim'i 9 Ekim'e bağlayan gece gerçekleştirdi. Çatlı ekibinde yer alan Duran Demirkıran Bahçelievler 15. Sokak'ta gözcü olarak bekliyordu. 56 numaralı apartmanın kapısında ise Ömer Özcan nöbet tutuyordu. Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kürşat Poyraz 2 numaralı dairenin kapısını çaldıkları sırada ekibin lideri Abdullah Çatlı, apartmanın dışında park halindeki araçta beklemekteydi.[8] Kırcı ve ülkücü militanlar önce kapıyı zorlar, ancak açamazlar. Bunun üzerine zili çalarlar ve kapı aralanınca yüklenerek içeri girerler.

2 numaralı daireye girdiklerinde içeride önceki gün Ankara'da yapılan Türkiye İşçi Partisi İl başkanları toplantısına katılmak için çeşitli şehirlerden gelen, TİP ve TİP'in gençlik örgütü Genç Öncü üyesi 5 üniversite öğrencisi vardı: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik Bölümü öğrencisi Serdar Alten, Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses, AİTİA Gazetecilik öğrencisi Efraim Ezgin, Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencisi Latif Can ve Osman Nuri Uzunlar.

İçerideki öğrenciler, televizyon seyretmekteyken baskına uğrarlar. Saldırganlar, evde silah araması yapar ancak silah bulamadıkları için şaşırmış ve kızmışlardır. Kırcı “bu nasıl devrimcilik... evde silah bile yok” diye söylenirken, arkadaşları TİP üyesi 5 genci yüzükoyun yere yatırıp ellerini bağladılar.[9]

Evdekilerin sayısı ülkücü militanların beklediklerinden fazlaydı. Yapacaklarını danışmak için dışarıda arabada bekleyen Çatlı'nın yanına gittiler. Çatlı, Kürşat Poyraz’ı yanına alarak gittiği yerden bir şişe eter ve biraz pamuk ile geri geldi. Yerde yatan gençler eter ile bayıltıldıkları sırada kapı çaldı. Eve iki TİP’li daha gelmişti: Faruk Erzan ve Salih Gevence. Çatlı olaya tekrar müdahale etti. Son gelenler otomobile götürüldüler. Kürşat Poyraz şoför koltuğunda, Çatlı yanında, Kırcı ve iki TİP’li arabanın arkasında oturdu. Bahçelievler'den Eskişehir yoluna yönelen araç 13. kilometrede durdu. İki TİP’li yol kenarındaki tarlanın 600 metre içine kadar götürüldüler. Araç Bahçelievler’e dönerken Faruk Erzan’ın ve Salih Gevence’nin kafalarına üçer kurşun sıkılmıştı.[10]

Eskişehir yolundan dönen Çatlı, Bahçelievler'deki esirlerin Eskişehir yoluna götürülüp öldürülmelerini kararlaştırmıştı. Ancak bölgede gördükleri birkaç polis aracı bu planın değişmesine sebep oldu. Yine fikir değiştirildi. TİP'lilerin evde öldürülmesi kararlaştırıldı. Ama sessiz ve çabuk olması gerekiyordu. Kırcı‘nın “ben iple boğarım” teklifi hemen kabul edildi. Kırcı, Osman Nuri Uzunlar’ı evde bulduğu bir tel bir askı ile boğmaya başladı. Bir süre sonra askının işe yaramadığı ortaya çıkınca bulduğu bir havlu ile solcu gençleri boğmaya devam etti. Ancak Uzunlar’ın uzun bir süre can çekişmesi üzerine yorulan Kırcı, fikir değiştirerek TİP’lileri silahla öldürmeye karar verdi. Herkesi dışarı çıkaran Kırcı, Serdar Alten’in karnına üç, Hürcan Gürses’in göğsüne üç, Efraim Ezgin’in başına dört, Latif Can’ın göğsüne iki kurşun sıktı ve evden çıkıp uzaklaştı.

Aynı sırada karşı apartmanda oturan ve komiserlik sınavları için hazırlanan polis memuru Tuncay Özkul silah seslerini duydu ve ev arkadaşı Komiser Seyfi Eroğlu ile birlikte eve geldiler. Cesetleri bulan onlar oldu. Yerde yatan dört kişi ilk anda ölmüştü. Serdar Alten ise hala can çekişiyordu. Yerde yaralı olarak yatarken, saldırganları tarif etti ve çağırılan cankurtaran ile Hacettepe Hastanesine kaldırıldı.

Hastanede, vücudunda 9 kurşun çıkartılan ve bir akciğeri alınan Alten, buna rağmen savcı Mehmet Bağış’a ifadesini verebilmişti. Alten, saldırganları ayrıntılı şekilde tarif etmiş, kendisine saldıranların Ülkücüler olduğunu ve “Reis” diye hitap ettikleri birisinden söz ettiklerini anlatmış, evden çıkartılan arkadaşlarının 34 PD plakalı bir araca bindirildiğini söylemişti.

Ertesi gün haberlerden 1 kişinin ölmediğini öğrenen ülkücü militanlar Ankara’yı terk etmeye karar verirler: Çatlı Nevşehir’e, Kırcı da Erzurum’a gider.

Alten, 8 gün ölümle pençeleştikten sonra 17 Ekim 1978’de saat 11.30’da hayatını kaybetti.[11]

Katliamın çözülmesi değiştir

Nevşehir-Avanos yolundaki Kozaklı Petrol İstasyonunda mavi renkli ve Amerikan malı bir araç şüpheli olarak polise bildirilince, aracın 34 PD 137 olan plakasının, 34 yazan kısmının kartonla yazıldığı anlaşılır ve kartonun altında 06 sayısı görülür. 06 PD 137 plakalı araç araştırıldığında aracın Ülkücü Mustafa Mit’e ait olduğu ve örgüt adına bu kişi üzerine alındığı anlaşılır. Mustafa Mit gözaltına alınır ve Deniz Kuvvetleri Savcısı Yüzbaşı Enis Tunga, dava dosyasında Mustafa Mit ile yapılan görüşmeyi detaylı şekilde yazar:

Aracın örgüt için alındığını ve Ali Şerit tarafından sürüldüğünü, Muhsin Yazıcıoğlu ve Abdullah Çatlı’nın günlük kullanımında olduğu belirtilir. Mustafa Mit ayrıca Bahçelievler Katliamının yapıldığı gün aracı, Abdullah Çatlı’nın kullandığını söyler. Mustafa Mit, ülkücü camianın bilinen isimlerinden olduğu için Cebeci’de Acem Çayevinde yine örgüt üyesi Şefkat Çetin ile yaptığı konuşmada Bahçelievler olaylarıyla ilgili soru sorduğunda, cevap olarak Şevkat Çetin’den “Bizim Çatlı’nın işi” cevabını aldığını açıklar.[8]

Abdullah Çatlı, 8 Kasım 1978 günü Adapazarı’nda yakalandığında aracı kullandığını kabul edecek, katliamın gerçekleştiği gün Sivas’ta cezaevinden salıverilen Muhsin Yazıcıoğlu’nu almak için kullanıldığını söyleyecektir. Bu açıklamanın ardından Çatlı, arandığı Ankara Emniyeti yerine İstanbul Emniyetine gönderilecek ve kısa süre sonra serbest kalacaktı. Aracı Sivas’a götüren şoför Selahattin Sarı ise aracı Sivas’tan getirdikten sonra anahtarları 9 Kasım 1978 akşamı Ülkücülerin derneğine bıraktığını söylemiştir.[8]

Olayın aydınlanmasında etken olan diğer bir olay ise tamamen şanstır. Bahçelievler Katliamından 2 ay sonra Semiha Üstündağ adlı bir ev kadını dostlarıyla konuşurken ortaya çıkacaktır. Bahçelievler semtinde oturan ve alışverişe giden kadın iki kişiyi konuşurken duyduğunu ve birbirlerine 5-6-2 sayılarını söyleyip onaylaştıklarını söyler. Ertesi gün Bahçelievler Katliamının yapıldığı dairenin numarasının 56/2 olduğunu görünce olayla bağlantısını anladığını bildirir. O grup içerisindeki polis memuru Recep Oktay durumu meslektaşı Selami Ünal’a aktaracak, o da polis komiseri Dürüst Oktay’a bildirince saldırganlar teşhis edilebilecektir. Teşhis edilen kişi ünlü ülkücü Duran Demirkıran’dır. Demirkıran, 18 Aralık 1978 günü yakalanacak ve Bahçelievler Katliamı çözülecektir. Ayrıca Numune Hastanesi Başhekimi Dr. Turhan Temuçin yaptığı açıklamayla olayda kullanılan eterin ülkücü İbrahim Çiftçi’nin talimatıyla hastanede çalışan bir sempatizan tarafından çalındığını belirtecektir.[12]

Yargı süreci değiştir

Bahçelievler Katliamı ile ilgili yargılamalar, 1986 yılında tamamlandı. Ankara 1 no’lu Sıkıyönetim Mahkemesi kararıyla Haluk Kırcı ve Ahmet Ercüment Gedikli yedişer kez ölüm cezasına; Duran Demirkıran ve Ömer Özcan 28’er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Kürşat Poyraz, Mahmut Korkmaz, Abdullah Çatlı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı hakkında, kararın verildiği tarihte yurt dışında oldukları için gıyabi tutuklama kararı verildi.

Susurluk kazasından sonra Bahçelievler katliamı ile ilgili dava yeniden açıldı. 1987 yılında Mahmut Korkmaz’ın İstanbul’a sahte pasaportla giriş yaparken yakalandığı ancak serbest bırakıldığı ortaya çıktı. Mahkeme halen aranmakta olan sanıkların bulunması için kırmızı bülten çıkarılmasına karar verdi. 10 Ocak 1999’da Bünyamin Adanalı, yanlışlıkla serbest bırakıldığı için aranan Haluk Kırcı ile birlikte yakalandı. Yine Nisan 1999’da Ünal Osmanağaoğlu yakalandı. 1 Kasım 1999’da Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi Adanalı ve Osmanağaoğlu’nu 7’şer kez idam cezasına çarptırdı. Mahkeme ayrıca Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı’nın davasını düşürdü. 12 Temmuz 2000 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi temyiz incelemesi sonucunda Adanalı ve Osmanağaoğlu’nun cezalarında suçun asli failleri olmadığı gerekçesi ile indirim yapılması gerektiğini kararlaştırdı. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15 Şubat 2001 tarihinde eski kararında direnmesinin ardından Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 21 Haziran 2001 tarihinde 5’e karşı 18 üyenin onayı ile Adanalı ve Osmanağaoğlu hakkında verilen 7’şer kez idam kararını onayladı.[13]

Sonrası değiştir

Aynı silahlı grupların katıldığı katliamlarda 16 Mart 1978 günü Beyazıt Meydanında devrimci öğrenciler katledilmiş, 23-24 Aralık 1978 tarihinde Kahramanmaraş Katliamında 111 Alevi katledilecektir. Abdullah Çatlı, 1976-80 yılları arasındaki terör eylemlerinden sorumlu olarak ülkenin 12 Eylül Darbesine yaklaşmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca Eylül 1982’de Miami’de ünlü neo-faşist lider Stefano Delle Chiaie ile beraber görüştüğü belirtilmektedir. Çatlı 1996 yılında Susurluk Skandalı’nın ortaya çıktığı trafik kazasında ölecektir.

Yankıları değiştir

Haluk Kırcı, 23 Temmuz 2020 tarihinde Haber Global isimli televizyon kanalında Jülide Ateş'in sunduğu "40 Soruda" programında, Bahçelievler katliamının katliam değil "intikam" olduğunu ileri sürmüş ve şunları söylemiştir: "Katliam katliam denilip geçiliyor. Sanki başka katliam olmadı Türkiye’de. Hep Bahçelievler ön plana çıkarıldı. İstanbul’da 1 Mayıs Mahallesi’nde 5 işçi ülkücü diye öldürüldü. Adana’da 5 tane ülkücü öğretmen öldürüldü. Bahçelievler katliam değildir, biz öldürülen arkadaşlarımızın intikamı için oraya gittik.”[14]

Programın yayımlanması sonrasında Kemal Türkler Eğitim ve Kültür Vakfı ve Türkiye İşçi Partisi tarafından Kırcı hakkında suç duyurusunda bulunulmuş; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu'nca yürütülen soruşturmada şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadeler dışında, devletin veya toplumun bir kesiminin hoşuna gitmeyen incitici, rahatsız edici, ürkütücü, bilgi ve düşüncelerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu belirtilip, "Şüphelinin işlenen bir suçu ya da işlediği suç nedeniyle bir kişiyi övücü, yüceltici, sempatikleştirici nitelikte bulunmayıp kendi değer yargısını açıkladığı" ileri sürüldü ve Kırcı hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildi.[15]

Faillerin akıbeti değiştir

  • Abdullah Çatlı: Yakalanamadı. 1996 yılında Susurluk kazasında öldü.
  • Haluk Kırcı: Yedi kez idama mahkûm edildi. 1996'da yakalandığı gün emniyetten kaçtı. 1999'da yeniden yakalandı. 18 Mart 2004 tarihinde tahliye edildi. Ekim 2004'te Ukrayna'da yakalandı. 27 Mayıs 2010'da tekrar tahliye edildi.[16] 8 Şubat 2011 tarihinde tekrar tutuklandı ve 4 Şubat 2015 tarihinde tahliye oldu.[17]
  • Ünal Osmanağaoğlu: 1999 yılında Kuşadası'nda yakalandı ve yedi kez idam cezasına çarptırıldı. Kemal Türkler'in öldürülmesiyle ilgili sanık olarak yargılandığı dava 1 Aralık 2010 tarihinde zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırıldı. "3. Yargı Paketi" olarak bilinen yasal düzenleme doğrultusunda 10 Temmuz 2012'de tahliye edildi.[2] Osmanoğlu, 30 Haziran 2014 tarihinde ölmüştür.[18]
  • Bünyamin Adanalı: 1999 yılında Pendik'de yakalandı ve yedi kez idam cezasına çarptırıldı. "3. Yargı Paketi" olarak bilinen yasal düzenleme doğrultusunda 10 Temmuz 2012'de tahliye edildi.[1]
  • Ercüment Gedikli: 1980 yılında yakalandı. Aldığı idam cezası müebbete çevrildi ve 1991 yılındaki afla salıverildi.
  • Mahmut Korkmaz: Yakalanamadı.
  • Kadri Kürşat Poyraz: Yakalanamadı.
  • İbrahim Çiftçi: Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün öldürülmesi olayından, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi’nde dört kez ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra beraat etti, bu karara paralel olarak Bahçelievler Katliamı davasında da beraat etti.[13]
  • Osman Engin: 15 Nisan 2013 tarihinde Adana'da yakalandı.[19]

Ayrıca bakınız değiştir

Konuyla ilgili eserlerden bazıları değiştir

Kaynakça değiştir

  1. ^ a b c d e f ""Katliamı unutmayın"". Radikal. 20 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ekim 2007. 
  2. ^ a b "Katliam sanığı elde", 27 Şubat 2002 6 Şubat 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 4 Ekim 2007
  3. ^ "Kırcı 2059'da özgür!", Radikal, 12 Ocak 1999 6 Ağustos 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 4 Ekim 2007
  4. ^ "Yargılamayı devlet engelledi", Radikal, 25 Ocak 1999 9 Kasım 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 4 Ekim 2007
  5. ^ "Bahçelievler katliamı sanığı Korkmaz'a 36 yıl hapis", Radikal, 14 Mayıs 2002 27 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 4 Ekim 2007
  6. ^ Cumhuriyet Araştırma Servisi (15 Eylül 1979). "1968-1978 Kanlı Bir Bilanço...". Cumhuriyet Gazetesi. s. 9. 
  7. ^ Cumhuriyet Araştırma Servisi (16 Eylül 1978). "1968-1978 Kanlı Bir Bilanço...". Cumhuriyet Gazetesi. s. 7. 
  8. ^ a b c Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul (1997). Reis: Gladio’nun Türk Tetikçisi. Su Yayınları. ss. 69-78. ISBN 9789756828120. 
  9. ^ Ekmekçi, Mustafa (11 Ekim 1978). "Bizi faşistler vurdu...". Cumhuriyet Gazetesi. s. 4. 
  10. ^ Cüneyt Özdemir (2009). Önemli İşler Dairesi. Doğan Kitap. s. 90. ISBN 978-605-111-119-3. 
  11. ^ "Ankara Katliamının Tek Görgü Tanığı Alten Öldü". Cumhuriyet Gazetesi. 17 Ekim 1978. s. 1. 
  12. ^ Saygı Öztürk (2008). Kırcı / 5 - 6 - 2 Tamam Reis. Doğan Kitap. ISBN 9789752935297. 
  13. ^ a b BİA Haber Merkezi (2014). "Türkler Suikasti Sanığı ve Bahçelievler Katliamı Hükümlüsü Osmanağaoğlu Öldü". Bianet. 15 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Temmuz 2020. 
  14. ^ "Bahçelievler katliamı: Kırcı'nın sözleriyle yeniden gündeme gelen olayla ilgili neler biliniyor?". BBC News Türkçe. 24 Temmuz 2020. 25 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2020. 
  15. ^ Gazete Duvar (28 Eylül 2020). "Bahçelievler Katliamı'nı meşrulaştırmaya çalışan Haluk Kırcı hakkında takipsizlik kararı verildi". Gazete Duvar. 4 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Eylül 2020. 
  16. ^ Katliam hükümlüsü Haluk Kırcı'ya tahliye 4 Temmuz 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Radikal, 28 Mayıs 2010. 12 Temmuz 2012 tarihinde erişildi.
  17. ^ "Haluk Kırcı tahliye oldu !". 4 Şubat 2015. 3 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Şubat 2015. 
  18. ^ 30 Haziran 2014 tarihli odatv haberi 5 Temmuz 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 30 Haziran 2014 tarihinde erişilmiştir
  19. ^ 15 Nisan 2013 tarihli 18 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. SoL (haber portalı) haberi 15 Nisan 2013 tarihinde erişilmiştir