George Berkeley: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Budapeşte (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Pinar (mesaj | katkılar)
KamikazeBot tarafından yapılan 2011-05-02 05:41:47 tarihli değişiklik geri getirildi.
27. satır:
 
Yeni Dünya’da yüksek eğitimi geliştirmek için çok uğraştı; bu amaçla üç yılını Amerikan kolonilerinde geçirdi. [[Rhode Island]]’daki çiftliğini ve kütüphanesini, [[1701]]’de kurulan [[Yale Üniversitesi]]’ne bıraktı. Yale’in fakültelerinden birine onun adı verildi. California’daki Berkeley kenti de onun adını taşımaktadır. Berkeley 67 yaşında [[Oxford]]’da öldü.
 
== DIŞ DÜNYANIN VARLIĞI ==
 
Berkeley’e göre, iki şeyin mevcudiyeti kesindir: Tanrı’nın ve beşeri varlıkların, Tanrı ile iletişim kurma becerisine sahip olan halis [pur] akıllı ruhların mevcudiyeti. Buna karşılık, bir üçüncü şeyin mevcudiyeti hiçbir kesinlik ve bilhassa da hiçbir zorunluluk arz etmeyecektir.
Sahiden de Berkeley için dış dünya, algılanan dünya olarak, özü itibariyle muhtemel/kabil (zorunlu olmayan) bir dünyadır: mevcut olduğuna dair, öyle olmadığına ilişkin olanlarından daha fazla mantıksal gerekçe yoktur. Dünyadaki her obje (bedenin kendisi de dahil) muhtemel bir objedir. Dünyanın mevcudiyeti zorunlu değildir ki, bu da onun var olmadığı hipotezinin, var olduğu hipotezi kadar geçerli olduğu anlamına gelir.
Belirli bir yerde duran bir vazoyu algıladığımda, şöyle tasdik ederim: bir vazo var! Bir vazo görmediğim esnada ise şöyle: vazo yok! Her iki durumda da Berkeley’e göre bu tasdik [affirmation], algıladığım şeyle, yani benim dışımdaki bir cevherle, bir objeyle doğrudan mütekabil olsa da olmasa da bir anlam taşır. Berkeley, bundan, dış dünyanın mevcudiyetinin gayrı-mecburî olduğu sonucunu çıkarır. Dış dünya sadece (sınırsız miktarda ve görülmemiş zenginlikle karmaşıklıkta olan ideaların meydana getirdiği) bir idealar kümesi olabilir; bu idealar da Tanrı’nın, bizlerin müdrikesine tohumlarını attığı idealardan başka bir şey değildir.
Maddeye, cevhere ya da yer kaplamaya dair öyle zorlu problemlerle (şayet böyle söylenebilirse) mevcudiyeti karmaşık hale getirmenin bir manâsı yoktur. Bir halis akıllı ruh, diğer halis akıllı ruhlarla iletişim kurmaya tam olarak muktedirdir: idealar, iletişim gereçleri olacaktır.
Descartes, çağımızda hipofiz olarak adlandırılan kozalaksı bezde birbiriyle temas kuran biri ruhsal, diğeri de maddî cevher olmak üzere insanda iki farklı cevherin bulunduğu ilkesinden hareket ettiği halde, Berkeley bu düalitenin meydana getirdiği problemi -ve bu yapay ilişkilendirmeyi- aralarında bir birlik bulunduğuna, yani akıllı ruha geri dönüş yaparak çözer.
Gördüğümüz haliyle dünya, ancak bir illüzyon olacaktır, zira “eğer dışımızdaki cisimler var ise, onlara asla vâkıf olamayacağımız düşüncesi imkânsızdır; eğer onlar yoksa, var olduklarını düşündüğümüzdeki gerekçelerin aynısına katiyetle sahip olabilecek durumdayız.”1
0 halde Berkeley’in ortaya koyduğu problem, dış dünya problemi, yani mekânı dolduracak ve bize kendisini farklı hallerde ifşa edecek bir kendilik (cevher) problemidir. Bu problem üzerine derinlemesine düşünmüş olan Berkeley’e göre, bizim asla algılamadığımız, ama algılarımızın dayanağı olarak mevcut olması gereken bu esrarengiz kendiliğin gerçekten mevcut olduğu hipotezi, çözdüğünden daha fazla sayıda problem ortaya çıkartır.
“İdeaların birçoğunun birbirine eşlik ettiği gözlemlendiğinde, bunlar tek bir ad altında belirtilmeye ve böylece de tek bir şey olarak değerlendirilmeye başlanır. Böylece, örneğin kendisini gözleme bir arada sunan renk, lezzet, koku, şekil, sertlik gibi veriler, elma adıyla işaret edilen tek bir şey olarak alınır [...] Fakat ideaların veya bilginin bu sonsuz çeşitliliğinin ötesinde, bilen, algılayan ve arzulamak, hayâl etmek, hatırlamak gibi çeşitli işlemleri uygulayan bir şey daha bulunur. Bu algılayan faal varlık, benim akıllı ruh, akletme yetisi veya ben adlarıyla andığım şeydir. Bu kelimelerle, idealarımdan hiçbirine referansta bulunmuyor, onlardan tümüyle farklı bir şeye, ideaların, onun içinde mevcut olduğu veya aynı anlamda, ideaların onun vasıtasıyla algılandığı şeye referansta bulunuyorum; zira, bir ideanın mevcudiyeti, onun algılanmış olmasından ibarettir.”2
Bu son cümleyi tekrar edelim: “Var olmak, algılanmış olmaktır” cümlesi, felsefede “düşünüyorum, o halde varım” kadar, yahut edebiyat alanında Shakespear’in “olmak ya da olmamak” cümlesinin edindiği kadar önemli bir yer edinmiştir.
 
Kaynak: Nayla Farouki, İDEA NEDİR?, Say yay.
 
== Linkler ==
"https://tr.wikipedia.org/wiki/George_Berkeley" sayfasından alınmıştır