Yenikaş, Aydıncık: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Hayaller (mesaj | katkılar)
kDeğişiklik özeti yok
→‎Dil: Düzeltme
247. satır:
 
'''alan''' ''is.'' Arazinin düzlük kesimi, ova veya platonun küçüğü: "Bugün yakada çalıştık, yarın ise alanda çalışacağız."
 
'''hoyn''' ''ünl.'' Bir ünleme, haber verme sözcüğü: "Hoyn! Evde kimse yok mu?"
 
'''çalpak''' ''is.'' Denizin kıyıda karayı yaladığı kesim, kıyı: "Denizin çalpağında çıplak ayaklarla yürümek çok hoştur."
Satır 254 ⟶ 252:
'''çimmek''' ''f.'' Yıkanmak: "Köyde yazları hergün öğleden sonraları arakadaşlarla saatlerce denizde çimerdik."
 
'''çıkkın / gündüzyeli''' ''is.'' Deniz meltemi: "Çay bahçesine çıkın çıkınca gdeceklermiş."
'''esik''' ''is.'' Arazinin çevresine göre çukurda kalan kesimi: "Esikte bir kaç defne ile bir kaç keçiboynuzu ağacı vardı."
 
'''çalpakkaya''' ''is.'' Denizi kıyısında dalgaların ufalayamadığı büyükçe kaya parçası: "Çalpakkayaya oturmuş olta ile balık avlıyordu."
'''dökkün / geceyeli''' ''is.'' Kara meltemi: "Çayı dökkün çıkınca içeceğiz, dediler."
 
'''çalpakkum''' ''is.'' Drniz kıyısında dalga hareketleriyle oluşmuş kumsal bölge, plaj: "Çocukların çalpakukumda oynamasına gözkulak oluyordu."
'''çıkkın / gündüzyeli''' ''is.'' Deniz meltemi: "Çay bahçesine çıkın çıkınca gdeceklermiş."
 
'''dökkün / geceyeli''' ''is.'' Kara meltemi: "Çayı dökkün çıkınca içeceğiz, dediler."
'''meh''' Al, buyur anlamında bir davet sözcüğü: "Ev sahibesi misafire 'Meh, size ayran hazırladım.' dedi."
 
'''esik''' ''is.'' Arazinin çevresine göre çukurda kalan kesimi: "Esikte bir kaç defne ile bir kaç keçiboynuzu ağacı vardı."
'''yalıyar / yalıkaya''' ''is.'' Deniz kıyısında kıyıya paralel uzanan sarp kaya, falez: "Onlar yalıkayada oturmuş denizi seyrediyorlardı."
 
'''hoyn''' ''ünl.'' Bir ünleme, haber verme sözcüğü: "Hoyn! Evde kimse yok mu?"
 
'''kerey / kaşkaya''' ''is.'' Dağların zirvesine yakın kesimlerinde bulunan sarp kaya dizileri: "Toros Dağları'nın Akdeniz'e (güneye) bakan yamaçlarında çok sayıda kerey vardır."
 
'''meh''' Al, buyur anlamında bir davet sözcüğü: "Ev sahibesi misafire 'Meh, size ayran hazırladım.' dedi."
'''çalpakkaya''' ''is.'' Denizi kıyısında dalgaların ufalayamadığı büyükçe kaya parçası: "Çalpakkayaya oturmuş olta ile balık avlıyordu."
 
'''çalpakkum''' ''is.'' Drniz kıyısında dalga hareketleriyle oluşmuş kumsal bölge, plaj: "Çocukların çalpakukumda oynamasına gözkulak oluyordu."
 
'''keh''' ''is.'' 1. Uçurum bir yerin kenar, uç noktası: "Yalıyarın kehine oturup bir süre denizi seyrettiler." 2. Bir cismin ya da nesnenin kenarı. "Bardağı masanın kehine koydun. Eğer masa sallanırsa bardak oradan yere düşebilir."
 
'''suçuk''' is. Suçu üslenme hali: "Ali, yemekte okuldaki kavga konusu açılınca suçuklandı."
 
'''yaka''' ''is.'' Arazinin eğimli kesimi, yamaç: "Bugün yakada çalıştık, yarın ise alanda çalışacağız."
 
'''yalıyar / yalıkaya''' ''is.'' Deniz kıyısında kıyıya paralel uzanan sarp kaya, falez: "Onlar yalıkayada oturmuş denizi seyrediyorlardı."
 
 
* '''Kullanılan Birleşik sözcükler'''
Satır 291 ⟶ 294:
 
'''-den''' hali: Hangıraya (hangi + yer + -den) → Hangıraya: "'''Onu hangıradan getirmiş'''"
 
 
'''2. Hangi Şekilde / Nasıl ? → Hangöyle? → Hangöyle (hangi + öyle):'''
Satır 301 ⟶ 305:
 
"Aynayı duvara hangöyle asmalı"
 
 
'''3. Nasıl?''' → '''Nahal (Ne + hal):'''
Satır 307 ⟶ 312:
 
'''Örnek Kullanım:'''"Onlar nahılmışlar anlat bakayım?"
 
 
'''4. Ne ve Olmak''':