Nev'îzâde Atâyî: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Noumenon (mesaj | katkılar)
telifli ve düzensiz içerik çıktı...
1. satır:
'''Nev'îzâde Atâyî''' ([[1583]]-[[1635]]), [[Divan edebiyatı]] şairi.
 
Asıl ismi Atâullah olan Nev'îzâde Atâyî, [[Nev'î Yahyâ Efendi]]'nin oğlu olduğu ve [[şiir]]lerinde Atâyî mahlâsını kullandığı için böyle anılmıştır.
== I-HAYATI: ==
 
Öncelikle babasından daha sonra dönemin bazı önemli isimlerinden ders aldı. Eğitimi sonunda [[müderris]] oldu. Daha sonraları çeşitli beldelerde kadılık yaptı ve sonunda [[1635]]'te [[İstanbul]]'da vefat etti.
17. yüzyılın en tanınmış şairlerinden birisi olan Nev’î-zâde Atâyî, ünlü Divan şairi Nev’î Efendi’nin oğludur. Asıl adı Atâullah’tır. 1583/ 991 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babasının alim ve şair bir kişi olması nedeniyle küçük yaşta ilim ve edebiyat meclislerinin havasını teneffüs etmiş, babasının vefatından sonra da Kafzâde Feyzullah Efendi’den ilim öğrenmiştir. 22 yaşında Canbaziyye müderrisliğine ve Lofça kadılığına tayin edilmiştir. Daha sonra şair, Babaeski, Varna, Silistre, Tekfurdağı, Hezergrad, Tırhala, Tırnova, Mezistire ve Üsküp’te kadılık görevlerinde bulunmuştur. Atâyî, Üsküp’ten İstanbul’a döndükten sonra 1634/1044 tarihinde vefat etmiştir.
 
En önemli manzum eseri [[Hamse-i Atâyî]]'dir. Bu eser beş uzun manzumeden oluşmuştur. Birçok önemli divan şairinden övgü almıştır. Bunun dışında [[Heft-hân]] ve [[Nefhatü'l-Ezhâr]] isimli iki manzumesi vardır.
== II- ESERLERİ: ==
 
== Eserlerinden Örnek ==
Nev’î-zâde Atâyî’nin eserlerini manzum ve mensur olmak üzere iki şekilde inceleyebiliriz:
''Hâbda göz, kalb ise bîdâr idi''<br>
'''A- Manzum Eserleri:'''
''Şevki ile dilde veleh var idi''<br>
'''a) Divân:''' Atâyî’nin Divan’ında bir mensur dibâçe, 31 kaside, muaşşer, tahmis, 3 müseddes ve 299 gazel bulunmaktadır.
'''b) Hamse:''' Divan’ından daha çok hamsesi ile şöhrete kavuşan Nev’î-zâde Atâyî’nin hamsesini oluşturan mesneviler şunlardır:
'''1- Âlemnümâ / Sâkînâme:''' 1617/ 1026 yılında fe’ûlün fe’ûlün fe’ûlün fe’ûl ölçüsüyle Silistre’de yazılmıştır. Arkadaşlarının, efsanevi hikâyelerden bıktıklarını söylemeleri ve içkiden, içki meclisinden bahseden bir mesnevi yazmasını istemeleri üzerine kaleme almıştır. Sâkînâme / Âlemnümâ, besmele, tevhid, münâcât, na’t, II. Osman’ın methi, Sebeb-i Nazm-ı Sâkînâme ile başlar; Boğaz, Rumeli ve Anadoluhisarı’na ait tasvirlerden sonra asıl metni oluşturan bölüme geçilir. Asıl metni oluşturan bölümdeki konular özetle şöyledir:
Hitâb-ı Sâkî’de sâkîye seslenir ve ondan şarap ister. Sıfat-ı Mey’de şarabın özellikleri ve insanda bıraktığı etkileri anlatır. Sıfat-ı Tak bölümünde şarabın ham maddesi olan üzüm dolayısıyla asmadan bahseder. Sıfat-ı Hum’da şarap küpünün, Sıfat-ı Câm’da kadehin, Sıfat-ı Sürahi bölümünde sürahinin özelliklerini anlatır. Sıfat-ı Pîr-i Mugân, Sıfat-ı Meyhâne, Hitâb-ı Mugannî ve Envâ-ı Sâz bölümlerinden sonra Sıfat-ı Şem’de şarap meclislerini aydınlatan mumu ve sabah vaktini betimler. Şarap ile tabibin sunduğu şerbeti, tütün ve nargileyi karşılaştırarak şarabın hepsinden üstün olduğunu Ta’n-ı Tabîb ve Ta’n-ı Duhân u Gubâr bölümünde söyler. Erbâb-ı Keyf’te şarap içmeyi tavsiye ederek kahve ve afyon tiryakilerini ayıplar. Dört mevsimin özelliklerine değindikten sonra Sıfat-ı Dil bölümünde aşktan, aşkın gönül üzerindeki etkilerinden bahseder. Mesnevi, Hâtime ve Temeddüh bölümleri ile sona erer.
'''2- Nefhatü’l-Ezhâr:''' Nizâmî’nin Mahzenü’l-Esrâr mesnevisine nazire olarak 1624/ 1034 yılında Tırnova’da yazılan Nefhatü’l-Ezhâr müfte’ilün müfte’ilün fâ’ilün veznindedir.
'''3- Sohbetü’l-Ebkâr:''' Tırhala’da 1625-1626/1035 yılında fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün ölçüsüyle yazılmıştır. Atâyî, bir bahar günü arkadaşlarıyla kır gezisine çıkar. Bir yere otururlar; arkadaşlarından birisi Câmî’nin Sohbetü’l-Ebrâr adlı mesnevisini çıkarır ve okumaya başlar. Farsça bilmeyenler, okunanlardan bir şey anlamadıklarını ve birisinin bunu Türkçe’ye çevirmesini isterler. Bu sırada, yine mecliste bulunanlardan bir kişi Atâyî’ye, Sohbetü’l-Ebrâr’a karşılık olarak bir mesnevi yazmasını önerisinde bulunur. Diğerlerinin de öneriyi desteklemeleri üzerine şair, Sohbetü’l-Ebkâr’ı yazmaya karar verir.
Sohbetül’l-Ebkâr besmele, tahmid, münâcât, na’t, mi’râc, IV. Murad ve Şeyhülislam Yahyâ Efendi’nin methinde sonra asıl metni oluşturan bölümle devam eder; hâtime ile sona erer.
Asıl metni oluşturan bölümde kırk tane sohbet vardır. Bu sohbetlerin her birinin sonunda, sohbette değinilen konu ile ilgili olarak destan adı altında bir hikâye anlatılır. Sohbetü’l-Ebkâr’da yer alan bu kırk sohbetin konuları kısaca şu şekildedir:
1. sohbet: Bütün yönleriyle aşk.
2. sohbet: İbadetin önemi.
3. sohbet: İlim ve irfanın önemi.
4. sohbet: Alçakgönüllülük.
5. sohbet: İlim ve hikmet sahibi olmak için gayret göstermek.
6. sohbet: Tembelliğin ve çalışkanlığın farkları.
7. sohbet: Ölüm ve ölüm sonrası.
8. sohbet: Gençleri baştan çıkarmaya çalışanlar.
9. sohbet: İnsan, kendi hayat biçimini Tanrı’nın verdiği akıl ve an-layış yardımıyla seçmelidir.
10. sohbet: Talihin önemi.
11. sohbet: Rüşvet ve rüşvetin meydana getirdiği zararlar.
12. sohbet: Hükümdarların adaletli davranmaları.
13. sohbet: Feraset ve basiretin insanları değerlendirmedeki yeri.
14. sohbet: Erdemli bir insan olmanın önemi.
15. sohbet: İnsanlara ikramda bulunmak.
16. sohbet: Gerçek sevgi ve bağlılık.
17. sohbet: Yalan söylemenin kötülüğü.
18. sohbet: Güzel söz ve güzel sözün etkileri.
19. sohbet: Akıl ve aklın insan hayatındaki önemi.
20. sohbet: Yardımlaşma.
21. sohbet: Kadınlara düşkün olan kişiler.
22. sohbet: İçkinin zararları.
23. sohbet: Cimriliğin zararları.
24. sohbet: Sabırve sabrın önemi.
25. sohbet: Zinanın kötülüğü.
26. sohbet: Güler yüzlü olmanın faydaları.
27. sohbet: Karşılık beklemeden cömert olmak.
28. sohbet: İnsanın diline hakim olması gerektiği.
29. sohbet: Cömertlik ve cömertliğin faydaları.
30. sohbet: Şehvetin kölesi olmamak.
31. sohbet: Yapılacak işlerde samimi olmak.
32. sohbet: Güvenilir bir kişi olmanın insana kazandırdıkları.
33. sohbet: Cesur yürekli olmak.
34. sohbet: Şiir ve şairler.
35. sohbet: Kazaya rıza göstermek.
36. sohbet: Edepli olmak.
37. sohbet: Verdiği sözde durmak.
38. sohbet: Doğruluk.
39. sohbet: Gençlerin nefislerine uymaları sonucunda başlarına ge-lebilecek kötülükler.
40. sohbet: Düzenbaz kadınlara karşı uyanık olmak.
'''4- Heft-hân:''' 1626/1036 tarihinde fâ’ilâtün mefâ’ilün fâ’ilün ölçüsüyle Nizâmî’nin Heft-Peyker adlı mesnevisine nazire olarak yazılmıştır. Şair, bir gün arkadaşları ile kır gezintisine çıkar. Gezide Heft-Peyker’i okurlar. Arkadaşları Heft-Peyker’i beğendiklerini söyleyince şair, Heft-Peyker’i eleştirmeye başlar ve Heft-Peyker’den daha iyi bir mesnevi yazabileceğini öne sürer. Bu konuyla ilgili derin düşüncelere dalan şair, bir gece rüyasında babasını görür. Rüyasında, babası, evlerinde yaptırdığı süt akan çeşmenin akmasını istemektedir. Atâyî, babasının bu sözünden şiir yazması gerektiği sonucunu çıkararak Heft-hân’ı yazmaya başlar.
Heft-hân mesnevisi, besmele, münâcât, na’t, Sultan Murad’ın methi, Âhizâde Hüseyin Efendi’nin methi ve Sebeb-i Te’lîf-i Kitâb ile başlar. Bu bölümlerden sonra Agâz-ı Kitâb-ı Heft-hân başlığı altında yedi meclis halinde yedi hikâye anlatılır. Heft-hân, o yüzyılda moda olarak nitelendirilen mahbublar üzerine yazılmış bir mesnevidir. Konu tasavvufa bağlanır.
Birinci hikâyede, Şam kadısı Merhaba’nın sevdiği kızla mutlu bir hayata kavuşması uğrunda karşılaştığı engeller anlatılır.
İkinci hikâye, Mâhân padişahı Hurşid Şah’ın oğlu Behzad ile, oğluna âşık olan veziri arasında geçen mücadeleleri ele alır.
Üçüncü hikâye, Gazneli Mahmud’un, Ayaz adında bir gençle tanışması ve Ayaz’ın Gazneli Mahmud’a vezir olmasından söz eder.
Dördüncü hikâye, Bağdat Şâh’ının oğlu Ferruh-zad’ın hocası ile arasında oluşan sevginin Şâh tarafından hoş karşılanmaması üzerine Bağdat’tan uzaklaşması ve Şâh’ın ölümünden sonra Bağdat’a dönüp Şâh olmasını anlatır.
Beşinci hikâye, Rey’de geçer. Abdullah adında bir gencin Şâh’ın yanında bulunan Şatır’la geçen aşk macerasından söz edilir.
Altıncı hikâyede, Belh emiri Seyfeddin’in Şâdân adındaki oğlunun maceraları anlatılır.
Yedinci hikâye ise Tayyip ile Tahir’in başlarından geçen olaylardan söz eder.
'''5- Hilyetü’l-Efkâr:''' Hamsenin son mesnevisi olan Hilyetü’l-Efkâr son zamanlara kadar bilinmemekteydi. Hilyetü’l-Efkâr’ın elimizde 110 beyitlik bir bölümü vardır. Mesnevinin tamamı henüz ele geçmemiştir. Elimizdeki bölümde münâcât, hamd, iki beyitlik bir na’t, mi’râc, mahbûb ve ceng başlıklı iki küçük parça vardır.
'''B- Mensur Eserleri:'''
'''1- Hadâikü’l-Hakâik Fî Tekmileti’ş-Şakâik:''' Arapça olarak yazılan bu eser, Atâyî’nin mensur eserleri arasında en önemlisi kabul edilir ve kısaca Şakâyık Zeyli de denir. Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşamış olan alim ve şeyhlerden bahseder.
'''2- El-Kavlü’l-Hasen Fî Cevâbi’l-Kavli Limen:''' Fıkıh alanında Arapça olarak kaleme alınan bu eser, Atâyî’nin bu konularda da bilgisi olduğunun göstergesidir.
'''3- Münşeât:''' 8 mektuptan oluşur.
'''4- Zeyl-i Siyer-i Veysî:''' Veysi’nin tamamlayamadığı bu Türkçe eseri Nev’î-zâde Atâyî tamamlamaya çalışmış, fakat o da tamamlayamamıştır.
 
''Gâfil olunca beden-i hâksâr''<br>
''Perdeyi ref'itdi dil-i perde-dâr''<br>
 
''Kıldı bizi kâfile-bend-i hayâl''<br>
''Dâhil-i ma'mûre-i şehr-i misâl''
 
 
*Hamse-i Atâyî Mukaddimesi'nden.
 
== Kaynakça ==
* [[Muallim Nâci]], [[Osmanlı Şairleri]], s. 81-86. (1890)
* Tunca Kortantamer, Atayi ve Hamsesi (Yayımyılı: 1998)
*Muhammet Yelten, Sohbetü'l-Ebkâr Mesnevisi (Yyım yılı 1994)
*[[Muhammet Kuzubaş]], Atâî'nin Nefhatü'l_Ezhâr Mesnevisi (Yayım yılı: 2005)
*[[Muhammet Kuzubaş]], Mahzen-i Esrar ile Nefhatü'l-Ezhar Mukayesesi (Yayım yılı: 2005)
* [[Muallim Nâci]], [[Osmanlı Şairleri]], s. 81-86. (1890)
*[[Muallim Nâci]], [[Esâmî]], s. 410-11 (1891)