1387: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
OSMANLILARIN SELANİK'İ FETHİ
6. satır:
==Olaylar==
===Dünya'da olup bitenler===
===Türkiye'de olup bitenler===
Osmanlıların Selanik'i fethi.Birinci Murad zamanında kuşatılıp alınamayan, fakat hicrî 791 (M. 1394) yılında Yıldırım Bayezid tarafından zapt edilen Selânik, Ankara Muharebesi'nden sonra Bizans İmparatoru ile uyuşmak isteyen Emir Süleyman tarafından Bizanslılara terk edilmişti. Selânik şehrinin, Osmanlılar tarafından ilk defa olarak fethi ve bilahare tekrar Rumların eline geçişine dair bilgiler, Yıldırım Bayezid dönemi hadiseleri arasında zikr edilmişti.
 
Osmanlılar’ın saltanat değişikliği ve buna bağlı olarak çıkan taht kavgaları fitnesi ortadan kalkıp tehlikeli durumlarının düzelmesinden sonra sıra daha önce ellerine geçmiş olan Selânik'in yeniden elde edilmesine gelmişti. Bunun için Sultan Murad, Evrenoszâdelerle Turahan Bey komutasındaki ordusuyla Selânik'i muhasara ettirmişti. Bu sırada Manuel'in oğlu Andronikos, Selânik valiliğinde bulunuyordu. Muhasara yüzünden sıkıntıya düsen halk, Andronikos'un muvafakati olsun olmasın, kendilerine yiyecek vermek ve şehri mamur hale getirmek şartıyla Venediklilere satmaya karar verir. Venedikliler, kendilerine sadik kalmak sertiyle Selaniklilerdin tekliflerini kabul ile elli bin duka altın karşılığında Selânik'i satın alırlar. Böylece Selânik halkı, para karşılığında kendilerini yabancı bir millete satarken, Venedikliler de kan yerine keselerinden para dökerek Ege kıyılarının en mühim şehirlerinden birine sahip olurlar. Bu esnada zaten hasta olan Andronikos da Venediklilerce Mora'ya gönderir (H. 826 / M. 1423).
 
Sultan II. Murad, Selânik'in Venediklilerdin eline geçmesini istememişti. Fakat o sırada daha pürüzlü ve önemli isler olduğundan ses çıkarmamış ve uygun bir zaman gözetlemeyi uygun görmüştü. Sultan Murad, 1426 yılında Ayasolug'a giderek orada bulunduğu sırada Midilli, Sakız ve Rodos ile eski antlaşmaları yenilediği zaman Venediklilerin Selânik'i almalarından dolayı bunlarla olan muahedeyi yenilemeyerek Venedik elçisini geri çevirmişti.
 
Padişah, buradaki islerci yoluna koyduktan sonra Edirne'ye döner. Venedikliler yeni bir heyet göndererek muahedeleri yenilemek istedilerse de padişah: "Selânik, babamdan kalma mülkümdür. Büyük babam Bayezid bazusunun kuvvetiyle burasını Rumlardan aldı, eğer oranın idaresi Rumların elinde bulunsaydı, bunlara haksizlik ettiğimi belki iddia edebilirlerdi. Siz ise İtalya’dan gelen Latinlersiniz. Buralara sokulmanıza sebep ne? Ya arzunuzla oradan. çekiliniz, ya da hemen gelirim" cevabini verir. Böylece elçiler bir is göremeden geriye dönerler. Osmanlılar’ın bu şekildeki kesin tutumu üzerine Venedikliler, ilk günlerden itibaren isi diplomatik yollarla ve gürültüsüz atlatmaya çalışırlar. Sultan Murad'a defalarca elçi gönderirler ama bu çabaların hiç birisi Sultan Murad’ı bu oldubitti karsısında yumuşatamaz. Bu arada Venedikliler, şehrin zaptı kadar garip ve tuhaf olan bir muameleye bas vurarak bizzat Bizanslıların tavassutunu temin ederler. Padişah, imparatorun bu tavassutunu çok garip bulmuştu. Ioannes’in göndermiş olduğu Nikolas de Gona ve Frangopulos adlarındaki elçilerine, şayet Selânik imparatora ait olsaydı orayı hiç bir zaman zapt etmek istemeyeceğini, fakat Venediklilerin, imparatorun arazisi ile kendi topraklan arasına yerleşmesine de müsaade edemeyeceğini söyleyerek anları da geri gönderir.
 
Bu müzakereler esnasında sefer hazırlıklarını da ihmal etmeyen Sultan Murad, 1430 senesi Şubatının ortalarında Edirne'den Serez'e gelir. Burada Anadolu Beylerbeyi olan Hamza Bey komutasındaki Anadolu kuvvetleri ile Sinan Bey komutasındaki Rumeli kuvvetlerini bir araya getirir. Kendisi Serez'de kalarak Hamza Bey'i ileriye gönderir. Bütün kuşatma hazırlıkları yapıldıktan sonra Venedik valisinden şehrin teslimini ister. Fakat Venedik valisi bunu red eder. Bunun üzerine Hamza Bey şehri topla dövmeye baslar. Selânikliler, Venediklilerden donanma ve yardim istedilerse de bu yardim gerçekleşmedi. Muhasara karargahına gelen Sultan Murad, şehrin bir an önce düşmesini istiyordu. Venedikliler Rumlara itimada edemediklerinden kendi askerlerini Rumların arasına dağıtmışlardı. Bu şekilde şehir müdafaa edilirken Rumların gevşekliğini ve icabında karsı tarafla anlaşmalarını önlemeyi düşünüyorlardı.
 
Umumi hücumla alındığı takdirde şehrin zarar ve tahribata uğrayacağını hesaplayan Hamza Bey, hem buna mani olmak, hem de fazla zahmet çekilmeden fethi mümkün kılmak için surlardan içeriye adamlar soktu. Şayet Venedikliler, Rumlardan gelebilecek bir hainliğin önünü almak üzere önceden gerekli tedbirleri almamış olsalardı belki de Hamza Bey'in adamları gayelerine ulaşacaklardı. Buna meydan vermemek düşüncesi ile Venedikliler, her Rum askerinin yanına değişik memleketlerden ücretle topladıkları adamlardan kurulu yağmacı (Butineur) denilen askerden birini koymuşlardı. Ayrıca Hamza’nın oklarının ucuna mektuplar sararak Rumları şehir kapılarını açmaya teşvik etmesi, buna karşılık kendilerine hürriyet ve himaye vaade etmesi de bir sonuç vermedi. Çünkü Venediklilerin çok siki tedbirler almaları üzerine şehre sokulan adamlarla içeriye fırlatılan mektupların, Rumlar üzerindeki tesirleri önlenmişti.
 
26 Şubat gecesi meydana gelen depremde halk büyük bir heyecan yasadı. Fakat Venediklilerin çabası sonucunda bu korku ve heyecan giderilerek müdafaa daha bir güç kazandı. Rumlar, Venediklilere mecburen itaat ediyorlardı. Hamza Bey'in tekliflerini kabul etmeyen Venediklilerce karsı padişah, hücuma karar verir. Bu, şehrin zapt edildiği zaman, âdet olduğu üzere yağmaya uğraması demekti. Hükümdar böyle bir karar almak zorunda kalmıştı. Çünkü daha önceki bütün barış ve teslim çağrıları cevapsız kalmıştı.
 
28 Şubat’ı 1 Mart'a bağlayan gece, Selânik halkı arasında genel hücumun ertesi gün yapılacağı söylentileri dolaşmaya baslar. Bunun üzerine halk, kalabalık topluluklar halinde kiliselerde toplanmaya başladı. En fazla kalabalık ise Aziz Dimitrios'un tabutu bulunan ve içinde devamlı olarak "kutsal yağ" akan kilisede toplanmıştı. O gün aksama doğru, Osmanlılar’ın, limandaki üç Venedik kadırgasını yakması, Venedikliler arasında büyük bir korkunun meydana gelmesine sebep oldu. Bu yüzden bütün askerlerini kaleden çekip gemilere bindirdiler. Venediklilerin, şehrin savunmasından ayrılmaları, Rumları büsbütün perişan etmişti. Bu yüzden onlardan da bulundukları mevzileri terk edenler oldu. Ertesi gün şafakla başlayan genel hücum sonunda Osmanlı askeri şehre girmeye başladı. Bu esnada Selânik halkından bazıları, gruplar halinde Venedik kadırgalarına binmek istedilerse de bunlar, Venedikliler tarafından gemilere alınmazlar. Selânik şehrini para karşılığı alan Venedikliler, sadece şehrin ticaretini düşünüyorlardı. Zira Selânik, Ege Denizi'nde ticarî mevkii parlak bir şehirdi. Fakat orada barınamayacaklarını anladıkları zaman dindaşları olan Rumları, Müslüman olan Osmanlılar’a terk etmekten çekinmemişlerdi.
 
Öyle anlaşılıyor ki şehrin umumî bir hücumla alınacağı söylentileri boşu boşuna çıkarılmış bir iddia değildi. Zira Mart ayinin ikinci günü şato tarafından yapılan şiddetli bir hücum ve merdivenlerle üzerlerine çıkılan surların işgali sonunda, kale kapılarının açılması ile şehir zapt edildi (27 Recebe 833/2 Mart 1430). Selânik'in düşmesi, Avrupa ve bilhassa Venedik'te büyük üzüntülere sebep olmuştu.
 
Selânik zapt edilince Sultan Murad, Vardır Yenicesi ile diğer şehirlerden Türk aileler getirterek buraya iskân ettirir. Bu politikası ile o, şehrin Müslüman Türk hüviyeti kazanmasına çalışıyordu. O, sadece iskân ile yetinmeyerek buraya yerleştirilenler için bazı imkânlar da sağlıyordu. Bu sebeple Aya Dimitri (Sen Dimitrios) kilisesi hariç olmak üzere diğer bütün kiliseleri camiye tahvil ettirir. Hammer'in ifadesine göre bazı kiliseleri de yıktırıp onların malzemesinden şehrin ortasında bir Türk hamamı yaptırır.
 
Böylece Müslümanların rahat ibadet etmeleri ve diğer sosyal tesislerden istifade etmelerini sağlamıştı.
 
Osmanlı kaynaklan, Selânik'in kırk günlük bir kuşatma sonunda zapt edildiğini yazarlarsa da yabancı kaynaklarda buranın daha kısa bir sürede zaptedildigi bildirilmektedir. Şubat ortalarında başlayan kuşatma, 2 Mart'ta sona erdiğine göre bu sürenin çok daha az olduğu anlaşılmaktadır.
 
Selânik muhasarası devam ederken, Amiral Andrea Moceniko komutasındaki Venedik donanması, Gelibolu'yu zapt etmek için uğraştıysa da bunda basarili olamadığı gibi gemi bakımından da zayiata uğradı. Zira henüz emekleme durumunda bulunmasına rağmen Osmanlı donanması, onların basarili olmasına ve Gelibolu'yu ele geçirmelerine engel olmuştu.
 
Amiral Moceniko'nun yerine geçen Silvestr Morisini Selânik'in intikamını almak için 1431 yılında Çanakkale boğazının Anadolu yakasındaki istihkamlara ani bir baskında bulunarak ele geçirdiği muhafızları öldürmüş, surlarını da tahribe etmişti. Bundan sonra Sultan Murad ile Venedikliler arasında Gelibolu'da bir muahede imzalanır. Bu muahede ile Selânik'in Osmanlılar’a terk edildiği belgelendirilip kabul ediliyordu. Dukas'in ifadesine göre Venedikliler, Eğriboz adasının Osmanlılar tarafından zapt edilmesinden korktukları için böyle bir barış teklifinde bulunmuşlardı.
 
Selânik'in zaptından takriben bir buçuk sene sonra 13 Safer 835 (9 Ekim 1431)'de Yanya Osmanlı topraklarına katildi. Yıldırım Bayezid zamanından beri Yunanistan’ın Eper bölgesinde Latin kökenli despotlar vardı. Osmanlıların yüksek hâkimiyeti altında bulunan ve merkezi Yanya olan Eper despotu Karlotoçi (Carlo Tocco) ölünce oğulları arasında hâkimiyet mücadelesi bas göstermişti. Bunlardan Memnon adındaki oğul, Osmanlılardan yardim ister. Bunun üzerine Sultan Murad, Karaca Pasa komutasında gönderdiği kuvvetler ile Memnon’a yardim edip onu arzusuna kavuşturur. Bununla beraber yerli Ruro halkı, oğullar arasında meydana gelen bu mücadele ile Latinlerden memnun değildir. Bu yüzden aradan fazla bir zaman geçmeden Yanya halkının ileri gelenlerinin meydana getirdiği bir heyet, o sıralarda Selânik civarında bulunan Sultan Murad’ı ziyaret eder. Heyet, halkın hürriyetine, örf, âdet ve ibadetlerine dokunmayacağına dair Sultan Murad’san bir ferman aldıktan sonra şehrin anahtarlarını kendisine teslim eder. Sultan Murad, Yanya'yi teslim almak için Karaca Paşa’yı görevlendirir. Karaca Paşa’nın şehri teslim almasından sonra buraya da Türkler iskân edilir.
 
Yanya'nin barış (sulh) yolu ile alınması ve özellikle halkın isteğiyle Osmanlı idaresinin kabul edilmesi, Osmanlı idare ve adaletinin, Balkan halkları üzerinde nasıl iyi bir tesir meydana getirdiğinin göstergesidir. Kendi dindaşları olan Latinlerin zulüm ve çekişmesinden bıkan halk, adalet ve hakşinaslıklarına güvendikleri Osmanlıya bağlanmayı tercih etmişti.
YAZAN:ELİF ŞEN
 
==Doğumlar==
"https://tr.wikipedia.org/wiki/1387" sayfasından alınmıştır