Büyük Selçuklu İmparatorluğu: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Sp1dey (mesaj | katkılar)
k Düzenleme, değiştirildi: Arapça'yı → Arapçayı, idarî → idari (2)
Sp1dey (mesaj | katkılar)
Düzenleme
138. satır:
Dandanakan’ın muzaffer başkumanlardan [[Çağrı Bey]], zafer sonrasında verilen toy yâni büyük ziyafette üstün idarecilik vasfı ve keskin siyâsî zekâsını takdir ettiği kardeşi [[Tuğrul|Tuğrul Bey]]’i Büyük Selçuklu Devleti [[Sultan|Sultân]]ı îlân etti. [[Merv]] başşehir yapıldı. Toplanan kurultayda feth edilecek yerlerle idareciler tespit edildi. Ceyhun ile Gazne arasındaki bölge Çağrı Bey’e, Bust-Sistan havalisi Mûsâ Yabgu’ya, Nişâbur’dan îtibâren bütün batı bölgeleri Tuğrul Bey’e verildi. Çağrı Bey’in oğlu Yâkutî ile [[İbrahim Yınal]], batı cephesinde vazife aldılar. Hanedandan Arslan Yabgu’nun oğlu [[Kutalmış]], Gürcan ve Damgan’a, Çağrı Bey’in oğlu Kara Arslan Kavurd ise, Kirman havalisine tâyin olundular. Vazife taksiminin ardından kısa zamanda; kuzeyde Hârezm dâhil, Mâverâünnehr, Sistân, Mekrân bölgesi, Kirman ve civarı, Hürmüz Emirliği hattâ Arabistan Yarımadası’nda Umman ve dolayları ile Gürcan, Bâdgis, Huttalân tamamen zabt edildi. Tuğrul Bey, Taberistân, Kazvin, Dehistân, İsfehan, Nihâvend, Rey ve Şehrezur’u alarak devletin sınırlarını genişletti. 1046’da [[Gence]], 1048’de Erzen, Karaz, Hasankale, Erzurum ve havalisindeki [[Gürcüler|Gürcü]], [[Ermeniler|Ermeni]] ve [[Bizans İmparatorluğu|Bizans]] orduları mağlûbiyete uğratıldı.
 
Henüz yeni kurulan devlet kısa zamanda, Büveyhîlerin işgalindeki Bağdâd hâriç, bölgedeki bütün [[İslam|İslâm]] topraklarına hâkim oldu. Sultan Tuğrul, [[Büveyhoğulları|Büveyhîlerin]] işgalindeki halifelik merkezi olan Bağdâd’ı kurtarmak için Abbasî halîfesi el-Kâim bi-Emrillah’ın daveti ile 17 Ocak 1055'te [[Bağdat]]'a girdi. Halîfenin, âlimlerin ve sünnî müslümanların büyük hüsn-i kabulüyle karşılanan Tuğrul Bey, Büveyhî hükümdarlığını yıkarak Abbasî halifeliğini yeniden ihya etti. İslâm âleminin takdirini kazanıp, büyük iltifatlara kavuştu. Halîfeliğe karşı yapılan [[Fatımi Devleti|Fatımî]] saldırılarını bertaraf etti. Halîfelik makamına ve Bağdâd şehrine hizmetinden dolayı 25 Ocak 1058’de Tuğrul Bey’e iki altın kılıç kuşatan halîfe, onu; doğunun ve batının hükümdarı îlân etti. Selçuklu sultânının, halîfe tarafından “Dünyâ hakanı” îlân edilmesi, Türklere büyük itibâr kazandırdığı gibi, Alplik ruhunu okşayarak islam dîninin cihâd emrine daha fazla sarılmalarına yol açtı. Aynı sene Tuğrul Bey, tahrikler sebebiyle isyan eden üvey kardeşi İbrahim Yınal’ı cezalandırdı. [[Çağrı Bey]], yetmiş yaşlarında 1060'ta, [[Tuğrul|Tuğrul Bey]] ise, 1063’de yetmiş yaşında vefat ettiöldü. Tuğrul Bey, devletini sağlam temeller üzeri ne oturtarak, sınırlarını Ceyhun’dan Fırat’a kadar genişletti. Anadolu üzerine yaptırdığı akınlarla, Bizans idaresinde bulunan bölgenin [[Türkler|Türk]] yurdu olması için ilk harcı koydu.
[[Dosya:Persian - Standing Warrior Holding a Sword - Walters 241.jpg|küçükresim|İran'da bulunan bir Büyük Selçuklu Devleti askeri Figürü. (Metropolitan Müzesi)]]
Tuğrul Bey’in oğlu olmadığından, Çağrı Bey’in oğlu [[Alp Arslan]] Selçuklu Devleti sultânı oldu. Başa geçer geçmez amcasının veziri [[Kündürî|Amîd-ül-mülk]]’ü görevden alarak, yerine [[Nizâmülmülk|Nizâm-ül-mülk]]’ü tâyin etti. Sultan Alp Arslan, tahta geçmek iddiasında bulunan diğer rakiplerini bertaraf ettikten sonra, batıya yönelerek fetihlere başladı. Kafkaslardan dolaşıp mahallî küçük krallıkları itaati altına aldi. Doğu Anadolu’nun Kuzeydoğu ucundaki meşhûr [[Ani kalesi]]ni 1064'te feth ederek, 16 Ağustos 1064'te [[Kars]]’a girdi. [[Ani (antik kent)|Ani]], Hristiyan âleminin kutsal yerlerinden biri idi. Bu fetihler İslâm âleminde büyük sevinç kaynağı oldu ve Halîfe Kâim bil-Emrillah, Sultan’a, fetihler babası yâni çok feth eden mânâsına gelen Ebü’l-Feth lakabını verdi. Sultan, 1065 senesi sonlarında doğuya yönelerek Üstyurd ve Mangışlak taraflarına yürüdü. Başarı ile biten seferin sonunda; ticâret yollarını vuran Kıpçak ve Türkmenler itaat altına alındı.
144. satır:
Alp Arslan, 1067 senesinde Kirman melîki olan kardeşi [[Kavurd]]’un isyanı ile karşılaştı. Bu isyanı kısa sürede bastırdı (Bkz. [[Kirman Selçuklu Devleti|Kirman Selçukluları]]). Öncelikle [[müslümanlar]] arasında birliğin te’minini arzu eden Sultan Alp Arslan, Bahreyn taraflarındaki Karmatî sapıkları ve önasya’daki Şiî-Fâtımî kalıntılarını temizlemek için harekete geçti. Şiî-Fâtımî sultasının İslâm ülkeleri üzerinden kalkmakta olduğunu gören Mekke şerîfi, Alp Arslan’a itaatini arz ederek, [[hutbe]]yi Abbasî halîfesi ve Sultan Alp Arslan adına okumaya başladı. Doğu ve Batıda sistemli bir şekilde yapılan fetih hareketleri; 1067 senesinde [[Anadolu]]’da başlatılan yıpratma ve yıldırma akınları, 26 Ağustos 1071’deki [[Malazgirt Meydan Muharebesi|Malazgirt muharebes]]ine kadar devam etti. Malazgirt zaferiyle Büyük Selçuklulara kapıları açılan Anadolu, [[Türkiye Türkleri|Türkiye Türkler]]inin istikbâldeki yurdu durumuna girdi. Malazgirt Zaferi sonrasında, Bizans imparatoru Diogenes ile yapılan andlaşma, tahttan indirildiği için tatbik edilemedi. Sultan Alp Arslan, andlaşmanın silah zoruyla tatbikini kumandan ve beylerine emrederek, bütün Anadolu’nun fethini istedi. Selçuklu emrindeki Türkmen boyları, [[Orta Asya]]’dan batıya sevk edilerek, Doğu Anadolu’daki Bizans hududuna gönderildi. Selçukluların gaza akınlarına mukavemet edemiyen Bizans kale ve garnizonları Türklerin eline geçti. Türk akınları Marmara Denizi sahillerine kadar uzandı ve fethedilen Anadolu, iskân edildi. Anadolu’nun Türkleşip, İslâmlaşması için gerekli bütün tedbirler alındı. Sultan Alb Arslan, çıktığı Mâverâünnehr seferinde, esir alınan bir kale kumandanı tarafından şehîd edildi. [[Türk tarihi|Türk târihi]]nin büyük sultanlarından olan [[Alp Arslan]], enerjisi, disiplini, yiğitliği ve adaleti ile temayüz etmişti (Bkz. Alb Arslan).
 
Sultan Alp Arslan vefat ettiğindeöldüğünde, devlet toprakları, doğuda Yaşgar’dan, batıda Ege kıyıları ve İstanbul boğazına, kuzeyde [[Hazar Denizi|Hazar]]-[[Aral Gölü|Aral]] arasından, güneyde Yemen’e kadar olan bir bölgeye yayılmıştı.
 
Alp Arslan’ın yerine oğlu ve veliahdı [[Melikşah|Melikşâh]], Büyük Selçuklu Devleti sultânı oldu. Sultanlığını tanımayan amcası [[Kavurd]] ile Kerez’de yapılan savaşı kazanan Melikşâh birkaç gün sonra Kavurd’un ölümü ile devet içinda asayişi kısa sürede sağladı. İç işlerini hâlleden Melikşâh, taht mücâdelesinden faydalanarak Selçuklu hududlarına hücûm eden [[Gazne Devleti|Gazneliler]] ile [[Karahanlılar]]a karşı sefere çıktı. Bu sırada Karahanlı [[Şemsülmülk Nâsır]]’ın mektubunu aldı ve elçisini kabul etti ise de, hareketinden vazgeçmedi. [[Tirmiz]]’i muhasaraya başladı. Emir Savtiğin’in ikmâl yollarını kesmesi, şehrin düşerek Sultan’ın başarıya ulaşmasına ve Şemsülmülk’ün sulhu kabul etmesine sebeb oldu. Gaznelilere karşı, Emîr Gümüştiğin ve Anuştiğin’i gönderdi. Gazneli hükümdarı İbrahim bin Mes’ûd, Melikşâh’ın başarılarının artması üzerine itaate mecbur oldu. Gönderdiği elçilik hey’eti ve hediyelerle iyi münâsebetler te’sis edildi. Sultan’ın kızı Gevher Hâtun’un, Gazneli veliahdı Mes’ûd bin İbrahim ile evlendirilmesi, iki devlet arasında çıkması muhtemel anlaşmazlığı önledi.
166. satır:
Bu arada Gence meliki ve kardeşi Muhammed Tapar, Berkyaruk’a saltanat iddiasıyla isyan etti. Berkyaruk, 1100 senesinde Sefîdrûd’da mağlûb olmasına rağmen, Muhammed Tapar’ı arka arkaya dört defa bozguna uğrattı. Ahlat’a sığınan [[Muhammed Tapar]], buranın hükümdarı Sülemen’i ve Ani emîri Menuçehr’i hizmetine alarak yeniden savaşa hazırlandı ise de, Sultan Berkyaruk çok kan aktığını, memleketin harap, emir ve askerlerin yorgun olduğunu, hazînenin boş kaldığını, vergilerin tahsil edilemez bir hâle geldiğini ve nihayet İslâm düşmanlarına fırsat verildiğini beyân ederek, gönderdiği bir elçi ile, kardeşini barışa ikna etti. Böylece 1104'te Azerbaycan’da Sefîdrûd hudud olmak üzere Kafkasya’dan Suriye’ye kadar bütün vilâyetlerde Muhammed Tapar sultan tanındı. Bağdâd, Rey, Cibâl, Taberistan, Fars, Huzistan, Azerbaycan, Mekke ve Medîne’nin idaresi de Berkyaruk’da kaldı.
 
Selçuklu İmparatorluğu iki devlete ayrılmak suretiyle Türkiye ile birlikte üç Selçuklu sultânı ortaya çıktı. Lâkin bu durum çok sürmedi. Çünkü, Berkyaruk hastalıklı olduğu için 1104 senesinde yirmi altı yaşında iken vefat ettiöldüi. Sultan Berkyaruk, ülkesini düşünen ve milletinin refahı için çalışan bir kimse idi. Ancak kardeş kavgalarının, memleketin birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğu bir döneme rastlaması Berkyaruk’u çok üzdü. Buna rağmen fırsat buldukça haçlı kuvvetleri üzerine asker sevk etmekten ve darbeler vurmaktan geri kalmadı.
 
Berkyaruk’un vefatıyla oğlu Melikşâh ile Muhammed Tapar saltanat mücâdelesine başladılar. Muhammed Tapar, Bağdâd üzerine yürüyerek fazla zorluk çekmeden 1105'te tek başına sultan oldu. Önce kendisine karşı isyan eden amcasının oğlu Mengübars hâdisesini bastırdı. Daha sonra ülkede uzun zamandır karışıklık çıkaran, anarşiyi tahrik eden bâtınîlere karşı mücâdele etti. 1107’de bâtınîlerin merkezi olan Alamut kalesi kuşatıldı ve çok sayıda bâtınî öldürüldü. Selçuklular arasındaki karışıklıklardan istifâde eden haçlılar, Birinci Haçlı Seferi sonunda Suriye’de haçlı devletleri kurmaya başladılar. Sultan Muhammed Tapar, bunların üzerine ordular gönderdi ise de, kumandanlar arasında tam anlaşma sağlanamadığından kesin sonuca gidilemedi. Sefer kumandanı Emir Mevdud, Şam [[Emevî Camii]]'nde bir bâtınî tarafından öldürüldü. Sultan, haçlılara karşı [[Aksungur el-Porsuki|Aksungur]]'u kumandanlığa getirdi. Bu arada kardeşi Sencer’i Suriye ve Horasan’daki bâtınîlere karşı mücâdele etmekle vazifelendirdi. Alamut üzerine de bir ordu gönderdi. Sultan Muhammed Tapar’ın 1118’de vefatı sebebiyle bu fesad ocağı ortadan kaldırılamadı. Sultan Muhammed Tapar, ilim ve îmar işleri ile de uğraşma fırsatı buldu. İsfehan’da yaptırdığı medresenin bahçesine defn edildi. İleri gelen devlet adamları, Muhammed Tapar’ın henüz küçük yaştaki oğlu Mahmûd’u tahta geçirdilerse de, Melikşâh’ın oğlu ve Horasan meliki olan Sencer, yeğeni Mahmûd’un sultanlığını kabul etmeyerek, saltanat iddiasında bulundu. 14 Ağustos 1119 târihinde yapılan Save savaşını kazanarak sultanlığını îlân eden Sencer, yeğenine evlâd muamelesi yaptı ve kendi hâkimiyetini tanımak şartı ile Rey hâriç, batı ülkelerinin hâkimiyetini ona bıraktı (Bkz. [[Irak Selçuklu Devleti|Irak Selçukluları]]). Sultan Sencer, batı işlerinden çok doğu ile uğraştı. Gaznelilerle savaştı. Karahanlıları kendisine bağladı. Zamanı, Selçukluların son parlak devri idi. Bu arada Selçuklu Devleti’ni iki büyük tehlike tehdid ediyordu. Bunlardan birisi batıdan Anadolu ve Suriye’ye saldırmakta olan haçlılar, diğeri doğudan gelen ve devletin doğu sınırlarını zorlayan Karahitaylar idi. Sultan yalnız bu ikinci tehlike ile uğraştı. Doğu Karahanlılar Devleti’ni yıkarak Seyhun boylarını zorlayan [[Karahitaylar]]la çarpışan [[Ahmed Sencer|Sencer]], onlarla 10 Eylül 1141 senesinde yaptığı Katvan meydan muharebesini kaybetti. Bu muharebeden sonra Seyhun nehrine kadar olan topraklar Karahitayların eline geçti. Katvan meydan muhârebesiyle Büyük Selçuklu Devleti târihinde yeni bir devir başladı ve Selçuklu ülkesi müslüman olmayan Türk ve Moğol birliklerinin istilâsına uğradı.