Kadıncılık: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Eşref (mesaj | katkılar)
k 88.224.83.125 tarafından yapılan değişiklikler geri alınarak, Lighterside tarafından değiştirilmiş önceki sürüm geri getirildi.
3. satır:
Walker ilkin terimi ``In Search of Our Mothers' Gardens: Womanist Prose`` adlı [[şiir]] külliyatında kullanmıştır. Bu terime duyulan ihtiyacın sebebi ev alanından çalışma alanına yönelmek gibi sosyal değişimleri savunan özellikle beyaz kadınlar tarafından yönlendirilen ilk feminist hareketlerden doğmuştur. Bu feminist gündem çoğu kadının ev hanımları olmadığı ve kendi ailelerini desteklemek için hayatları boyunca çalıştıkları gerçeğinin farkında değildi. Özellikle [[Afrika]] asıllı Amerikan kadınları çalışan kadınlardı fakat bu kendi seçimlerinden doğmamaktaydı. [[Sivil Haklar Hareketi]], Afrikalı Amerikan erkeklerine verilecek eşitlik üzerine yoğunlaşmıştı fakat kadınlar bilinçli olmaksızın arka planda kalmışlardı.
 
== Göz At ==
*[[Feminizm]]
 
Feminizmin Kökenleri
Muhafazakar bakış kadınlara karşı cinsel sömürünün, cinsel ayrımın ‘doğal’ olduğunu kabul ederek, ev,aile,toplum içindeki eş,anne gibi rollerinin biyolojik olduğunu kabul eder. Frued’un cümlesi ile 'Anatomi kaderdir' cümlesine inanırlar.
 
60’lardan sonra duyumsamaya başladığımız ve geldiğimiz tarihe kadar bir çok ivme kazanarak gelişimini sürdüren feminizmi ne kadar biliyoruz? Ya da toplumun Feminizm üzerindeki etiketleme çabalarını ne kadar tahlil edebiliyoruz ,sorusu ile başlar her şey. Özünde asırların ezilmişi olan ezilen cinslerin kurtuluşunu savunan, ve bu yolda mücadele eden feminizm kuramı,içeriksel olarak bir çok farklı kollara ayrılsa da merkezinde cins ayrımcılığına yönelik bir mücadele tarzını halen koruyabilmektedir. Egemen ideolojilerin ve patriarkanın ezici güçlerinin ,cinsler üzerindeki baskısını maskeler değiştirerek arttırması ile ortaya çıkan ve kökeni matriarkal(kadın merkezli-anaerkil) sistemin erkek merkezli, cins ayrımcılığına dayanan bir sistemin kuruluşunun dönüşme evrelerine bağlayabileceğimiz feminizm felsefesininin,kuramının ya da hareketinin biçim kazanması Lady Mary Wortley Montagu ve Marquis de Condorcet gibi özgür düşünürlerin de içinde yer aldığı aydınlanma dönemine rastlamaktadır. Kadın üzerine feminist kuramın etkisi ile yazılan ilk kelimelerin yazıldığı bu dönem ile birlikte 1785 yılında Hollanda Cumhuriyetinin Middelburg şehrinde kurulan ve kadın için ilk bilimsel topluluk olarak adlandırabileceğimiz kurumun kurulması ile kadın örgütlü bir mücadeleye adımı atmıştır.
 
Feminizm üzerine ilk yazılı eser olarak kabul edilen A Vindication of the Rights of Woman (Kadın Haklarının Müdafaası) 1792 yılında İngiliz yazar Mary Wollstonecraft ile kazandırılmıştır. Mary Wollstonecraft'ın eseri bir çok kesim tarafından feminist kuramın ilk yazılı eseri olarak kabul edilmekte, aynı zamanda eylemsel olarak kadınların ürünlerini geliştirdiğine işaret etmektedir. Ancak feminist kuramın partiarka nedeniyle kendini geliştirememesi ve dönemin fundemantalist(koyu dini baskıcı) düzeni dolayısıyla kadın hareketi organize bir hal haline gelememiş;bilinç isimsiz olarak, sadece haklar ve talepler şeklinde geliştirilmeye çalışılmıştır. 19.yüzyıla kadar kadınlarda dinin,toplum kurallarının ve egemen zihniyetin adaletsizliği bilinci arttıkça ve reform hareketlerinin bir çok alanda yenilikçi tavrı ivme kazandıkça kadın hareketini etkilemiştir. Kadınların ilk organize yapılanması da bu evreye rast gelmektedir. Hareketin organize hale gelmesi ile birlikte ‘féminisme’ kavramı ortaya çıkmıştır. Féminisme kavramını ilk ortaya atan toplumsal ilerlemenin kadın haklarının genişletilmesi ile olacağını savunan sosyalist bir erkek olan Charles Fourier’dir. 1800’lü yıllarda ortaya atılan bu fikir bir çok erkek tarafından kabul edilmese de Charles Fourier’in ortaya koyduğu bu tahlil kadınlar ve bazı kesim erkekler tarafından kabul görmüş, kadın hareketi feminist felsefe etrafında gelişim sürecine girmiştir. 19.yy’ın başlarında feminist felsefenin gelişimi ve ivme kazanması ile 1848 yılında New York’ta Seneca Falls Konvensiyonunda ilk kadın hakları toplantısı yapılmış ve kadınların seslerinin yükselişe geçmesi sağlanmıştır. Bu toplantıdaki şiar 'Bütün kadınlar ve erkekler eşit yaratılmıştır' olmuştur. Bu yıllarda feminizm sadece kadın haklarının erkekler ile eşit olması yönünde gelişiyor ve şu an liberal feminizm diyebileceğimiz bir çerçevede ilerliyordu. Ancak 1869’lu yıllara gelindiğinde John Stuart Mill’in The Subjection of Women (Kadınların Köleleştirilmesi) adlı kitabının yayınlanması ile kadınların durumunun erkekler ile eşit haklara sahip olmasının haricinde, kadın köleleştirilmesinin nereden ve ne için olduğu sorusunun tahlili yapılmıştır. Bu süreç içerisinde matriarkal süreç araştırılmaya başlanmış ve eril iradenin eleştirisi verilmiştir. Bir erkek olan ve şu an pro-feminist(erkek feminist) olarak adlandırabileceğimiz Mill adı geçen kitabında 'bir cinsin diğer bir cinse hakimiyeti yanlış ve insanlığın gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biridir..' söylemi ile eril iradenin varlığının insanlığın gelişmesi önündeki en büyük engel olduğunu tanımlayabilmiştir.
 
Feminizmin Formları
 
-Birinci Dalga Feministleri
 
Feminist kuramın ilk yapılanması ile birlikte 60’lı yıllardan sonra cinsiyet,cins ayrımcılığı,hak talepleri, kadınların ezilmesinin kökenlerinin ve nedenlerin araştırılması ile feminist kuram bir çok kesim tarafından farklı yorumlanmış ve değişik formlara ayrılmıştır. İlk feminist kuramın yaratılmasının genellikle ‘haklar eşitliği’ prensibinde geliştiği göz önüne alınırsa daha sonrasında gelişen formlar bu hak eşitliğinden alıntılarla kendi düşünce tarzlarını genişletmişlerdir. İlk dönem feministleri genellikle eşitlikçi feminizm dediğimiz bu düşüncede birleşmiştir. Bunu dönemin dinsel ve kültürel sebeplerine bağlayabileceğimiz gibi feminist kuramın ilk gelişmesine de dayandırmamız mümkün olmaktadır. Buna göre Eşitlikçi Feminizm Hak Eşitlikçi,Bireyci ve Liberal feminizmi içerir. İlk dönem feministleri genelde Hak Eşitlikçi Feministleri olarak adlandırılırlar. Seneca Falls’da yapılan ilk kadın hakları toplantısı ile söylenen 'Bütün kadınlar ve erkekler eşit yaratılmıştır' söylemi Liberal feminizmin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Buna göre liberal feminizm liberal düşünce sistemine bağlanarak cinsler arasındaki eşitliği savunmuş, oy kullanma, eğitim hakkı gibi konularda mücadele etmişlerdir.Feminist kuramın gelişimine rast gelenler genelde birinci dalga feministleri olarak kabul edilmektedirler.
 
-İkinci Dalga Feministler
A)Marksist-Sosyalist Feminizm
Kadınların ezilmesinin sınıfsal analizini birleştirerek bu sorunlarla ilgilenmeye çalışan feminizm formudur.Bu kuram, kadınların kendi hayat koşullarını özgürce belirleyebilmeleri için, hem sınıflı toplumun hem de toplumsal cinsiyet kurumunun ortadan kaldırılması gerektiğini savunur. ‘Ezilme, ataerkilliğin kapitalizm ile karşılıklı etkileşiminden kaynaklanır’ düşüncesini savunurlar.
Ev ile işyeri arasındaki ikiliği reddederler, ve sınıflı toplumun bir bütün olarak sömürüsünün devamlılığı için ev içi emeğin oynadığı rolü vurgularlar. Kadın üzerindeki baskının ve ezilmenin kapitalizmden kaynaklandığını savunarak cins analizine gitmeden sadece emek üzerinde tahliller yaparlar.
B)Kadın Merkezli (Gynocentric) Şekiller
 
GynoCentric(Jin-o-merkez) olarak algılanabilen bu kelime kökünden de anlaşılacağı gibi kadını merkez olarak görür ve kadının dişil özelliklerinden dolayı merkez olarak kadının üstün olduğunu savunur. İçeriğinde Kültürel,Cinsiyet,Pop ve Radikal Feminizmi barındırır. Marksist gelenek içindeki cinsiyet analizinin eksikliğine karşı oluşturulan kadın merkezli feminizm liberal feministlerin savundukları ;oy,eğitim vb gibi hakların ,kadınların ezilmesine engel olamayacağını savunmuşlardır. Kadınların sadece ekonomik sömürünün yarattığı işçi olarak ele alınması haricinde toplum içindeki konumlarını inceleyen Gynocentric Feminizm erkeklerin kadınların ezilmesine dolaylı ya da bilinçli olarak katıldıklarına ve bundan fayda sağladıklarına inanırlar. Sınıflı toplumların yıkılması ile eril iradenin yok edileceğine ve bu şekilde de kadın ezilmişliğinin yok olacağını ifade ederler.
 
C)Ataerkil Sorgulayıcı Feminizm
Sanıyorum bu feminizm formunu açıklayabilmek için bu form savunucularından Emma Goldman’dan bir alıntıyı yapmak yerinde olacaktır. 'Kadının gelişmesi, onun özgürlüğü, onun bağımsızlığı kendinden ve kendisi aracılığı ile olmalıdır. İlk önce, kendisini bir cinsel meta olarak değil, bir şahsiyet olarak değerlendirmesi ile. İkinci olarak, herhangi birisinin kendi vücudu üzerinde hak iddia etmesini reddederek; istemedikçe çocuk doğurmayı reddederek, Tanrı'ya, Devlet'e, topluma, kocaya, aileye vb. hizmetçi olmayı reddederek; yaşamını daha basit, ama daha derin ve zengin yaparak. Yani, yaşamın anlam ve özünü tüm karmaşıklığı ile anlamaya çalışarak; kendisini toplumun değer yargılarının ve sınırlamalarının korkusundan özgürleştirerek'
Bu feminizm formu Anarko feminizm(anarşist Feminizm), Fransız ve Seks Radikal Feminizm içermekte aynı zamanda ataerkil sorgulama nedeniyle Radikal Feminizmi de içermektedir. Kadın ezilmişliğini ataerkil sürece bağlamakta,erkeğin içinde barındırdığı erkek nedeniyle kadın ezilmişliğinden faydalandığını, sınıflı toplumların ve onu yaratan devletin ortadan kalmamasıyla kadın üzerindeki baskının sürekli olarak artacağını savunmaktadır.
 
Aynı zamanda '(b)iz feminist hiyerarşiyi erkeklerinkinin yerine geçirmek istemiyoruz' söylemi ile kadın özgürleşmesi ile kadın egemenliğinin kurulacağı söyleminin aksine egemenliksiz bir ortamın kadınlar için önemli olduğu kadar diğer cinsler için de önemli olduğunu vurgulamaktadırlar.
 
-Üçüncü Dalga Feminizm
 
68 hareketlenmeleri ile paralel gelişen üçüncü dalga feminizm formları bir çok yönüyle değişik kollara ayrılmıştır. Bu formlar, içeriklerini başlıklarından da ifade ettiklerinden ilgili yerlerde birkaç açıklama yaparak üçüncü dalga feministleri hakkında da kısa bir açıklamanın gerekli olduğunu düşünüyorum.
 
A)Segregationalist Feminizm
 
Segregationalist feminizm cinsel yönelimlerin araştırılması ve eşcinselliğin sapkınlık olarak görülmekten çok varoluşsal özellikler olarak kabul edilmesiyle başlamıştır. Fundemantalist,kapitalist,faşist ve çoğu zaman Marksist teorinin eşcinselleri yok sayması ardından eşcinselliğin araştırılması ve kimlik kazanmasıyla ortaya çıkan bu feminizm formu eşcinsel kadınların hem kadın hem de eşcinsel olmaları nedeniyle ezildiklerini savunarak bunun sebebini cinsi analizinin yapılmamasına, sistemin Heteroseksüelliği normal sayıp eşcinselliği sapıklık olarak görmesine bağlamaktadırlar. Aynı zamanda bir çok kadının da egemen zihniyetin etkisinde kalarak eşcinsel kadınları ötekileştirdiğini belirtmekte bunun sebebini eril iradenin tabulaştırma ve zorunlu heteroseksizm kurallarına bağlamaktadırlar.
 
B)Afrikan-Amerikan Feminizm
 
Amerika’da ırçı hareketlenmeden etkilenen Afrika kökenli kadınlar tarafından oluşturulmuş bir feminizm formudur. Beyaz Amerikan anlayışın halen sürdüğü Amerikada 68’li yıllarda başlayan Siyah Hakları ile ortaya çıkan bu feminizm zenci kadınların cinsel,ırksal,kültürel bir çok sömürüye uğradıklarını savunmakta genel olarak liberal feminizm kuramı çerçevesinde gelişmektedirler. Bir yanıyla köle düzenini sorgulayarak ikinci dalga feminist formlardan etkilendikleri görülmektedir.
 
C) Batı-Dışı Feminizm
Genellikle üçüncü dünya ülkeleri dediğimiz ve de sömürgecilikten kurtulmuş, kurtulma çabasında olan ülkelerde görülen feminizm formudur. Yıkılan rejimler sonrası kadının sosyal statüsündeki değişimden yola çıkarak , genelle zorunlu cinsel sömürüye maruz bırakılan kadının durumunu analiz edip,bunun sebebini eril üretgenlere bağlarlar ve bu çerçevede mücadele verirler.
 
****
 
Çağımızın en kitlesel felsefi hareketi olan feminizm elbette birkaç satır ile ele alınabilecek bir kavram değildir. Buna bağlı olarak genişletemediğim bir çok formda bulunuyor. Bunların arasında önemli bir yeri olan Eko-Feminizm(Ekolojik Feminizm) bunlardan biridir. Doğaya hükmünü ve egemenliğini geliştiren erkeğin, kadın ve doğa üzerindeki hegemonyasından yola çıkarak kendini nitelendiren eko-feminizmi diliyorum ki bir başka zaman tekil olarak anlatma çabalarım olur. Sonuç olarak dünya üzerinde en büyük kitleye ulaşmış olan feminizm kavramı ne yeni oluşan ne de yoktan var edilen bir mücadele tarzıdır. Tarihsel incelemelerden de anlayabileceğimiz gibi matriarkanın yıkılışı ile tohumlarını atan feminizm bundan beş bin yıl öncesinde de vardı, bundan beş bin yıl sonrasında da olacak..
 
 
 
Kaynaklar:
Kadın Haklarının Müdafaası- Mary Wollstonecraft-1792
Seneca Falls Konvensiyonu Notları 1848
Kadınların Köleleştirilmesi -John Stuart Mill-1869
WSM notları-Kathleen O’Kelly
Anarşizm ve Diğer Makaleler-Emma Goldman
 
== Kaynakça ==
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Kadıncılık" sayfasından alınmıştır