Abdülkadir el-Cezâirî: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Evrifaessa Bot (mesaj | katkılar)
k Bot: Kozmetik değişiklikler
Furkan (mesaj | katkılar)
k →‎Fransız işgali ve direniş: Yazım yanlışı (Not: Bu değişiklik ana maddenin Hristiyan olması sebebiyle yapılmaktadır.), değiştirildi: Hıristiyan → Hristiyan (2) AWB ile
26. satır:
[[Cezayir]], Fransız ordusunun 1830'da ülkeyi işgaline değin, [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlı]] devletine bağlı bir eyaletti. Ülkenin yönetimi [[Türkler|Türk]] [[yeniçeri]]ler ve onların seçtiği bir ''Dayı'' 'nın (''vali'') elinde bulunuyordu. Türk-Cezayirli karışımı bir kökene sahip olan Kuloğlu topluluğu ile belirli ayrıcalıklı kabilelerden destek gören bu yöneticiler, aynı dinden gelmenin kendilerine sağladığı üstünlükle Cezayir'i çok sıkı bir denetim altında tutuyorlardı.
 
Bununla birlikte bu yöneticilerden nefret eden Cezayirliler, 19. yüzyıl başlarında sürekli ayaklanma halindeydiler. Ülke halkı, bu nedenle [[HıristiyanHristiyan]] istilacılara karşı koyamayacak kadar bölünmüş durumdaydı. Ülkenin batısında yaşayan kabileler [[Vahran]]'ı kuşatma altına aldılar. Okul öğretmenlerinin ve özellikle dinsel tarikat üyelerinin besleyip güçlendirdiği ortak İslam dindaşlık duyguları çevresinde birleşen bu kabileler, örgütsel bir yapı kurmaya çalıştılar.Bir tarikat önderi ve [[Maskura]] yakınlarındaki bir zaviyenin yöneticisi olan Muhyiddin, Oran ve [[Mostaganem]]'deki Fransız birliklerine karşı yapılacak yıpratma savaşının başına geçmeye çağrıldı.
 
Yaşı bir hayli ilerlemiş olan Muhyiddin, Kasım 1832'de kendi yerine genç oğlu Abdülkadir'in seçilmesini sağladı. Dine bağlılığı ve askeri alandaki gözüpekliğiyle ün salmış olan Abdülkadir, yıpratma savaşının komutanlığını üstlendi. Bu savaş sonunda 1834'te imzalanan Desmichels Antlaşması ile ''müminlerin komutanı'' unvanı altında Oran'ın iç kesiminin yönetimini tümüyle ele geçirdi. Sahip olduğu yeni toprakları birleştirmeye yönelen Emir Abdülkadir, antlaşmanın sağladığı olanaklardan yararlanarak [[Selif]]'te yaşayan bütün kabilelere yönetimini kabul ettirdi. [[Miliana]]'yı ve ardından [[Médéa]]'yı işgal etti. [[Makta]]'da General [[Camille Trézel]]'i yenilgiye uğrattı. [[Bertrand Clauzel]] ve [[T.R. Bugeaud]] adlı generaller tarafından sıkıştırılmasına karşın, Fransızların başvurduğu şiddete tepki duyan Cezayirlilerin deteğini kazanmayı başardı. Görüşmeler sonunda General Bugeaud'u Tafna Antlaşması'nı (1837) imzalamaya ikna etti.Fransızları birkaç limanla yetinmek zorunda bırakan bu antlaşmayla topraklarını daha da genişleterek Vahran ve [[Titteri]]'nin bütün iç kesimlerinin yöneticisi oldu.
32. satır:
Emir Abdülkadir iki yıl içinde gerçek anlamda bir devlet kurdu.Başkent olarak bazen [[Maskura]]'yı, bazen de Tihert Kalesini (bugün [[Tagdempt]]) kullandı.Mahzen denen savaşçı kabilelerin ayrıcalıklarını kaldırarak ve bütün uyruklara eşit vergi yükü getirerek halk toplulukları arasında tüzel bir eşitlik kurdu. Güneydeki vahaları hakimiyeti altında tutan et-Tijini ile savaşıp çöl kavimlerini ona karşı birleştirerek , nüfuzunu [[Büyük Sahra Çölü]] yönünde genişletti. Ardından Selif Vadisi ile Titteri'ye, [[Konstantin]] Beyi Hac Ahmed'in direnişiyle karşılaştığı doğu eyaleti sınırlarına kadar uzandı. Ayrıca Fransızlara katılmış olan Zuatna Kuloğullarını ağır cezalara çarptırdı. 1838 kışına gelindiğinde etki alanı [[Berberiler|Berberi]] Kıbayl kabilesinin sınırlarını aşmış ve güneyde Biskra Vahasından [[Fas]] sınırına kadar uzanmış bulunuyordu. Et-Tijini'nin gücünü kırmak amacıyla başkenti Ayn Mehdi'yi altı ay süren bir kuşatma altında tutarak yyıktı. Bu arada bütün Sahra kabileleri de kendisine bağlılık yemini etti.
 
Abdülkadir Cezayiri çevresindeki ileri gelenlerin öğütlerine pek seyrek olarak başvuran ve yetkiyi bütünüyle elinde tutan bir önderdi. Başlıca dayanağı, yurttaşlarını bir araya toplayıp istilacıya karşı birleştirebilecek biricik güç olan din duygusuydu. Ama bu, çağdaş bir devlet kurma çalışmalarında kendisine yardımcı olabilecek çeşitli uluslardan yetenekli kişileri [[Yahudi|Musevi]] ye da [[HıristiyanHristiyan]] olmalarına bakmaksızın çevresinde toplanmasına engel olmadı. Bu Avrupalı uzmanların en tanınmışı sonradan diplomatlık da yapan [[Léon Roches]]'tur; geçirdiği serüvenleri ''Trente deux ans a travers l'Islam'' (İslam Dünyasında 32 Yıl) adlı kitapta anlatmıştır. Abdülkadir, kabilelerin donatımını sağladığı askerler ya da gönüllüler tarafından desteklenen ve yaklaşık 2,000 kişiden oluşan düzenli bir ordu kurdu. Fransız işgali altındaki topraklara yakın kasabalar saldırılara çok açık olacağından iç kesimdeki [[Sebdou]], [[Saida]], [[Tihert]], [[Taza]] ve [[Boghar]] gibi yerleşim birimlerini tahkim etti.Buralarda askeri donatım fabrikaları, ambarlar ve atölyeler açtı, başta [[İngiltere]]'den olmak üzere dışarıdan yapılan silah alımlarını karşılamak üzere satılacak fazla ürünleri buralarda depoladı. Belirlenmiş ücret alan görevlilere dayalı yeni bir yönetim sistemi oluşturdu. Eğitimi yaygınlaştırarak, bağımsızlık ve milliyet kavramlarının halk arasında güçlenmesini sağladı.
 
Orléans dükünün öncü kolları Demir Geçidini aşınca, Emir Abdülkadir bunu Tafna Antlaşması ile kendisine verilen topraklara yönelik bir saldırı saydı. Örgütlenme çalışmalarını henüz tamamlamamış olmasına karşın, beklenmedik bir saldırıya geçerek Mitica Ovasındaki Fransız koloni birimlerini yok etti. Bu olay üzerine savaş şiddetini yitirdi. Bu durum, bütün [[Cezayir]]'i ele geçirmek için gerekli donanım ve silahı alma konusunda Fransız hükümetini ikna eden General Bugeaud'un 1840'ta genel vali olarak atanmasına değin sürdü. Bu atamayla birlikte yedi yıllık sert ve acımasız bir savaş başladı. Büyük çaplı çarpışmalardan kaçınan Abdülkadir, gerekli darbeyi indirir indirmez geri çekilebilen tüfekli süvariler kullandığı ardı arkası kesilmeyen küçük çarpışmaları tercih etti. Ancak, karşısında Bugeaud tarafından son derece haraketli kollar halinde düzenlenmiş piyadelerden oluşan bir Fransız ordusu bulunuyordu. Ayrıca, Bugeaud ve yardımcılarının, açlık çeken insanları önderlerini terke zorlamak amacıyla uyguladıkları yıkımla baş etmek zorunda kalmıştı.