İspanya'daki Yahudi kültürünün altın çağı: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
düzeltme AWB ile
Furkan (mesaj | katkılar)
k Yazım yanlışı, değiştirildi: Hıristiyan → Hristiyan (11) AWB ile
5. satır:
== Altın Çağ’ın niteliği ==
[[Dosya:Spanishhaggadah.jpg|thumb|200px|sol| Endülüs’te [[Pesah]] hikâyesini okuyan [[kantor]] figürü, 14. yüzyıl [[Barselona]] [[Haggada]]’sından..]]
Endülüs Emevi Devleti’nin hakimiyeti altında yaşayan gayrımüslimlerin gördüğü muamele, başta modern dünyada bir arada yaşayan Müslümanlar ile gayrımüslimlerin durumu ile benzerlikler kurmakla ilgilenen akademisyenler ve yorumcular arasında ciddi tartışmalara konu olmuştur. Yahudilerin (ve diğer dini azınlıkların) Müslümanların kontrolü altındaki İberya’da [[HıristiyanHristiyan]] [[Batı Avrupa]]’da yaşayan dini azınlıklara kıyasla çok daha iyi muamele gördükleri, burada karşılıklı hoşgörü, saygı ve uyumun hakim olduğu, nadir görülen bir “altın çağ”ın yaşandığı ifade edilegelmiştir. Her ne kadar [[Orta Çağ]]’ın başlarında önemli alimler yetiştiren [[Endülüs]] en istikrarlı ve müreffeh Yahudi cemaatlerinden birine ev sahipliği yapan, Yahudi yaşamının önemli merkezlerinden biri olmuşsa da, Yahudiler ile Müslümanlar arasındaki ilişkinin dinler arası ilişkilerde bir kusursuzluk örneği olup olmadığı ya da Yahudilerin aynı dönemde diğer bölgelerde gördüklerine benzer bir muameleye maruz kalıp kalmadıkları konularında, uzmanlar arasında açık bir konsensüs de bulunmamaktadır.
 
Yale Üniversitesi’nde İber edebiyatı üzerine uzman olan María Rosa Menocal’e göre, “Hoşgörü Endülüs toplumunun tabiatında olan bir özellikti.” <ref>[http://www.twbookmark.com/books/52/0316566888/press_release.html The Ornament of the World by María Rosa Menocal] {{Webarşiv|url=https://web.archive.org/web/20051129142526/http://www.twbookmark.com/books/52/0316566888/press_release.html |tarih=29 Kasım 2005 }}, Accessed, 12 June, 2006.</ref> Menocal’in 2003 yılında yayımlanan, The Ornament of the World (Dünyanın Süsü) adlı kitabında, Endülüs Emevi Devleti içinde [[zimmi]] statüsünde yaşayan Yahudilerin kendilerine Müslümanlardan daha az hak tanınmasına rağmen yine de HıristiyanHristiyan Avrupa’nın diğer bölgelerine kıyasla çok daha iyi durumda olduğunu savunur. Gerek Yahudiler, gerekse çeşitli Avrupa ülkelerinde sapkın olarak görülen mezheplere üye olan HıristiyanlarHristiyanlar Avrupa’nın diğer bölgelerinden, hoşgörü gördükleri Endülüs’e göç etmişlerdir.
 
Bu görüşe itiraz eden tarihçi [[Bernard Lewis]], gerek HıristiyanlarHristiyanlar gerekse Müslümanlar için hoşgörünün erdem, hoşgörüsüzlüğün ise suç olarak görülmesinin çok yeni bir olgu olduğunu vurgular ve bu argümanın kullanılmasının tarihdışı bir çaba olduğunu savunur:
<blockquote>İslamı savunan kimilerinin toplumlarının geçmişte gayrımüslimlere eşit bir statü verdiğini iddia etmeye başlamaları oldukça yeni bir durumdur. Yeniden yükselişe geçen İslamcılığın sözcüleri tarafından bu tarz bir iddia dile getirilmemiştir ve tarihi açıdan haklı olduklarına da hiçbir şüphe yoktur. Geleneksel İslami toplumlar ne böyle bir eşitlik vermişler ne de bunu yaptıkları izlenimini yaratmaya gerek duymuşlardır. Nitekim, eski düzende, bu bir fazilet değil, vazifenin ihmali olarak görülürdü. Gerçek dini takip edenler ile bunu kendi rızasıyla reddedenlere aynı muamele nasıl gösterilebilirdi ki? Bu hem teolojik hem de mantıki açılardan saçma olurdu.<ref>In Chapter 1 on page 4 of his book ''The Jews in Islam''.</ref></blockquote>
 
Princeton Üniversitesi’nde Yakın Doğu Etüdleri Profesörü olan Marc Cohen, konu üzerine bir dönem noktası olan 1995 tarihli Haç ve Hilal Altında: Ortaçağ’da Yahudiler adlı kitabında, “dinler arası ütopya efsanesi”nin ilk olarak Hainrich Graetz gibi Yahudi tarihçiler tarafından, bilhassa [[Doğu Avrupa]]’daki HıristiyanHristiyan ülkelerin Yahudilere yönelik muamelelerine karşı bir sitem vesilesi olarak, 19. yüzyılda ortaya atıldığını iddia eder. Araplar tarafından “[[Siyonizm]]e karşı bir propaganda silahı” <ref>Cohen, ''Under Crescent and Cross'', 1995, p. 6.</ref> olarak kullanılmaya başlamasına kadar bu görüşe karşı çıkan olmamıştır; buna göre, söz konusu “propaganda silahı”na başvuran kesim, daha önceden [[Osmanlı İmparatorluğu]] hakimiyeti altında, [[Filistin]]’de Yahudiler ile Araplar arasında var olduğunu iddia ettikleri uyumun modern [[İsrail]] Devleti’nin kuruluşu ile yok edildiğini göstermeye çalışmakta, geçmişteki uyumlu ilişkilere örnek olarak da bu var olduğu iddia edilen “altın çağ” ütopyasına işaret etmektedirler. “Arapların bu tartışmalı istismarı” karşısında Bat Ye’or <ref>Cohen, ''Under Crescent and Cross'', 1995, p. 9.</ref> gibi tarihçiler tarafından ortaya atılan “Yahudi-Arap tarihinin neo-göz yaşartıcı kavrayışı” şeklindeki “karşı mit” de “tarihi gerçekler ışığında sürdürülemezdir.” <ref>
* Daniel J. Lasker, Review of Under Crescent and Cross. The Jews in the Middle Ages by Mark R. Cohen, The Jewish Quarterly Review, New Ser., Vol. 88, No. 1/2 (Jul., 1997), pp. 76-78
* Ayrıca bakınız Cohen (1995) p.xvii: Cohen’e göre, her iki görüş de aynı ölçüde geçmişi çarpıtır.</ref>
19. satır:
 
== Altın Çağ’ın doğuşu ==
681 yılından itibaren, Hispanialı HıristiyanHristiyan Vizigotlar Yahudilere karşı yoğun bir baskı uygulamışlar, dolayısıyla da 8. yüzyılda Müslüman Arap ve Berberi fatihlerin gelişi Yahudiler tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Fethedilen [[Córdoba, İspanya|Córdoba]] (Cordoba), [[Malaga]], Gırnata (Granada), [[Sevilla]] ve [[Toledo]] şehirleri, [[Kuzey Afrikalı]] işgalciler tarafından silahlandırılan Yahudi sakinlerinin kontrolü altına verilmiştir. Müslümanlar, HıristiyanHristiyan Vizigotların baskıcı kısıtlamalarını kaldırmış ve Yahudilere tam dini hürriyet vermiş, sadece kişi başına bir altın dinar vergi ([[cizye]]) ödemelerini şart koşmuşlardır.
[[Dosya:Manuscript page by Maimonides Arabic in Hebrew letters.jpg|thumb|150px|Endülüslü en büyük Yahudi alimlerinden, [[Córdoba, İspanya|Córdoba]] doğumlu [[Musa ibn Meymun]] tarafından kaleme alınmış bir el yazması sayfası. [[İbranice|İbrani alfabesi]] ile [[Arapça]] metin.]]
 
33. satır:
Fas’tan gelen bağnaz bir İslami mezhebe mensup olan Murabıtların işgali ile, 1090 yılının başından itibaren durum daha da kötüye gitmiştir. Ancak, Murabıtların yönetimi altında, özellikle de III. Ali ve babası Yusuf ibn Teşfin’in hükümdarlıkları döneminde, dahi kimi Yahudiler müreffeh bir yaşam sürdürmüştür. Murabıtlar döneminde, şair ve hekim Ebu Eyyub Solomon ibn el-Muallim, Abraham ibn Meir ibn Kamnial, Ebu İzak ibn Muhajir ve Solomon ibn Farusal (her ne kadar sonuncusu 2 Mayıs 1108 tarihinde öldürülmüşse de) “[[vezir]]” veya “nasi” titrini taşımıştır. Murabıtlar, 1148 yılında yarımadadan çıkarılmışsa da, bunu daha da bağnaz olan Muvahhitler’in işgali izlemiştir. Muvahhitlerin yönetimi altında, birçok Yahudi İslam inanışını kabul etmeye zorlanmış, mallarına işgalciler tarafından el konmuş, eşleri ve çocukları alınmış ve birçoğu [[köle]] pazarlarında satılmıştır. En ünlü Yahudi eğitim kurumları kapatılmış, her yerde [[sinagog]]lar yıkılmıştır.
 
Bu [[Berberiler|Berberi]] hanedanların hakimiyeti sırasında, birçok Yahudi, hatta Müslüman alim İberya’da Müslümanların kontrolü altndaki bölgeleri terk ederek, 1085 yılında HıristiyanHristiyan güçleri tarafından yeniden fethedilmiş olan Toledo şehrine gitmiştir.
 
Birçok Yahudi alim, Toledo Okulu olarak bilinen ve Arap dünyasından önemli eserlerin, özellikle de [[ibn Rüşd]] ile İberya’da Avicebrón olarak tanınan Yahudi şair ve filozof Solomon ibn Gabirol’un çalışmalarının ilk Latince çevirilerini üretmiştir. Yahudiler, [[Kastilya]]lı VI. Alfonso’nun ordularına katılmış, yine ordularında çok sayıda Yahudi asker bulunduran Muvahhitlere karşı savaşta 40.000’e yakın Yahudi savaşmıştır.
 
Müslümanların yönetiminin sona ermesinden sonra dahi, İberya’daki Yahudi cemaati, bilhassa da [[Babil Akademileri]]’nin düşüşe geçişi ile birlikte, dünyadaki en önemli cemaat olmayı sürdürmüştür. 1135 yılında doğan, Musa ibn Meymun gibi akademisyenler —her ne kadar ibn Meymun’un kendisi Müslümanların hakimiyeti altında Yahudilerin maruz kaldığı muameleden şikayetçi olmuşsa da— Yahudiliğin önemli şahsiyetleri arasında yer almışlardır. İber Yarımadası’ndaki büyük Yahudi varlığı, Yahudilerin 1492 tarihli [[Elhamra Kararnamesi]] ile HıristiyanHristiyan İspanya’dan, ardından yine benzer bir emir ile 1497 yılında da HıristiyanHristiyan [[Portekiz]]’den toplu olarak göçe zorlanmasına kadar sürmüştür.
 
== Önemli şahsiyetler ==
44. satır:
* [[Amram ben İzak ibn Şalbib]], Kastilya Kralı [[VI. Alfonso]]’ya hizmet vermiş alim ve diplomat
* [[Bahya ibn Pakuda]], filozof ve Şovot ha-Levavot adlı eserin yazarı
* Piskopos [[Bodo-Eleazar]]; Yahudi Ansiklopedisi’ne göre, “İspanyol HıristiyanlarHristiyanlar arasından Yahudiliği yaymak için Kurtuba’ya gittiği söylenen... sonradan Yahudiliğe geçen şahsiyet.”
* [[Dunaş ben Labrat]], şair
* [[İzak ibn Albalya]], Gırnatalı astronom ve haham