Dîn-i İlâhî: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Khutuck Bot (mesaj | katkılar)
k Tarih bağlantısı düzenleme
k →‎Kuruluşu: düzenleme, değiştirildi: Hıristiyan → Hristiyan (2) AWB ile
5. satır:
[[Ekber Şah]], farklı dinlere sahip olan tebaasını ortak tek bir din çatısı altında birleştirme projesiyle kendine mahsus ve birlik içinde bir imparatorluk kurmaya çalışmış, bu amaçla [[Senkretik]] bir din kurmayı plânlamıştır.
 
Tebaasının manevî liderliğini üstlenmeyi amaçlayan Ekber Şah, farklı dinlerin âlimlerini kendisine bağlamaya çalıştı. 1580'lere doğru Zerdüştlüğe meyleden Ekber Şah, bir süre bir Zerdüşt gibi yaşayarak sarayda gece gündüz ateş yakılmasını emredip bu ateşin söndürülmemesi görevini Ebu-l Fadl'a verdi. Ekber Şah, aynı dönemde Caynizm ve Sih inançlarının temsilcilerini de sarayında bulundurdu. 1579 yılından itibaren, Portekizli işgalcilerle birlikte gelen [[Cizvit]] papazlarını da sarayında uzun süre misafir etti. HıristiyanlığıHristiyanlığı öğrenmeye heves edip Cizvitlere [[İncil]]'i tercüme ettirdi, kilise kurmalarına müsaade edip çocuklarının eğitimiyle onları görevlendirdi. Fakat teslis inancını kabullenemedi.
 
Ekber Şah, ''sulh-i küllî'' düşüncesini Müslümanlara kabul ettirmek için onlar üzerinde manevî otorite kurmanın yollarını aradı ve halk arasında o zamanlar yaygın olan mehdiyet düşüncesini kullandı. Bu düşünceye karşı en büyük engel olarak ulemâyı gördü. 1575'te başkent [[Fetihpur Sikri]]'de ''Divanhane'' adı verilen bir ibadethane yaptırıp burada [[Sünnîlik|Sünnî]] ve [[Şiîlik|Şiî]] Müslüman âlim, edip ve mutasavvıfları bir araya getirerek dinî konularda münâzaralar tertip etti. Bu toplantılara katılan ulemâ arasındaki şahsî çekişmeler, ulemanın zaafları ve şer'î meselelerdeki anlaşmazlıkları öne çıkarılıp ulemâ ve hocaların Müslümanlar üzerindeki itibarları ve güvenilirliklerini yıprattı. Bu toplantılara daha sonra Hindu, HıristiyanHristiyan ve Mecûsî âlimleri de davet eden Ekber Şah, onlara İslâm aleyhine konuşmaya müsaade etti. Bu toplantılarda İslâm'ın bedevî bir millete geldiği, Babür halkı gibi yüksek bir millete uygun olmadığı, vahyin akla aykırı olduğu, Kur'ân'ın Allah kelamı olmadığı görüşleri dile getirildi.
 
1579 yılında Fetihpur Sikri Ulu Camii'nde minbere çıkan Feyzi en-Nagori, Ekber Şah'ın ilâhî mertebeye yüceltildiğini ifâde eden manzûm bir hutbeyi okuyarak onu ''müctehid-i zaman'' ilan etti. Ebu'l-Fadl'a göre de Ekber Şah zamanın imamıydı, insanların Allah'ın rızasını kazanabilmeleri için o hangi yolu, hangi mezhebi seçerse, ona tâbi olmaları şarttı. ''Tâcü l-ârifîn'' lakâbıyla şöhret bulmuş Şeyh Zekeriya, ''[[insan-ı kâmil]]'' sözüyle kastedilenin Ekber Şah olduğunu ve ona mutlak itâatin dinin emirlerinden olduğunu iddia ederek ona ''kıble-i murâdât'' (ona yönelince muratların gerçekleşeceği kıble) adını vermiş, bu iddialarını delillendirmek için hadis uydurmaktan çekinmemişti. Öte yandan Ekber Şah, Taceddin Ayodhanî ile de dostluk kurmuş, bu zat vasıtasıyla Abdülkerim Cilî'nin ''[[insan-ı kâmil]]'' öğretisini kendisine uyarlamış ve kendi inancına mensup takipçilerinden huzurunda secdeye kapanmalarını istemiştir. Bâzı Brahmanlar da Ekber Şah'ın [[Vişnu]]'nun [[avatar]]ı olduğunu söyleyerek onu Hinduların mabudu konumuna getirmiş, ona bağlılığın dört mertebesi olarak mal, can, namus ve dinin feda edilmesi gerektiğini, buna karşılık hikmet, şecaat, iffet ve adâletin elde edileceğini ilân etmişlerdi.<ref name=Wikipedia>{{Web kaynağı
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Dîn-i_İlâhî" sayfasından alınmıştır