Goeben ve Breslau'nun takibi: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Khutuck (mesaj | katkılar)
→‎Almanya: Stratejik konumlanmalar
Khutuck (mesaj | katkılar)
→‎Almanya: Kronolojik ayar
35. satır:
Ekim 1912'de başlayan [[Birinci Balkan Savaşı]]'nın ardından Kasım ayında Alman Genelkurmay Başkanlığı, Almanya'ya Akdeniz'de güç yansıtma yeteneği kazandırmak için bir Akdeniz filosuna ihtiyaç duyulduğunu belirlemişti. Bu esnada Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul'a yaklaşan Bulgar ordusunun şehri ele geçirmesi ve Bulgarlarla dost olan Rusların İstanbul'a gelmesine yol açması riskine karşı [[Berlin Antlaşması (1878)|1878 Berlin Kongresi]]'nde yer alan devletlerin gemilerinden oluşan uluslararası bir filonun yardımını istedi. Rusya dahil dokuz devlet bu istek üzerine kendi çıkatlarını korumak üzere gemilerini göndereceğini açıkladı. [[Alfred von Tirpitz|Amiral Tirpitz]] Almanya'nın en yeni gemileri olan ve deniz denemelerinde bulunan zırhlı muharebe kruvazörü ''Goeben'' ile deneme seferlerini yeni bitiren hafif kruvazör ''Breslau''{{'}}nun İstanbul'a gönderilmesini, bu sayede hem gemilerin tecrübe seferlerinin tamamlanmasını hem de Almanya'nın güç gösterisinde bulunmasını önerdi. Öneriyi kabul eden [[II. Wilhelm|Kayzer Wilhelm]]'in emriyle ''Breslau'' 5 Kasım'da [[Kiel]]'den, ''Goeben'' ise 6 Kasım'da [[Wilhelmshaven]]'den İstanbul'a doğru yola çıktı. Gemiler 15 Kasım 1912’de İstanbul'a vardı. Bulgar kuvvetlerinin [[Çatalca]]'ya dek gelmesine rağmen Osmanlı ordusu İstanbul'u korumayı başardı. Uluslararası filo yeni yıla dek İstanbul'da kaldı.{{sfn|Staff|2006|s=18}}{{sfn|Van Der Vat|2000|ss=31-33}}
 
Alman donanması, Uzak Doğu'daki kolonilerini koruyan filosu ve çeşitli görevlerde yer alan birkaç hafif kruvazör dışında genel olarak Alman sularında konuşlanmıştı. Almanların Akdeniz'de küçük bir deniz gücü bulundurmaları Britanya ve Fransa için çok kayda değer bir durum değildi; bu devletlerin Akdeniz'deki odak noktası İtalya ve Avusturya-Macaristan donanmalarıydı. Britanya ile Fransa'nın 10 Şubat 1913'teki anlaşmalarına göre Akdeniz'i koruma sorumluluğu ağırlıklı olarak Fransızlara düşerken, Britanyalılar Manş Denizi ve Fransa'nın Atlas Okyanusu kıyılarını Alman güçlerine karşı koruyacaktı.{{sfn|Van Der Vat|2000|ss=33-34}} Nisan 1913'ten itibaren ''Goeben'', [[Arnavutluk]] sularına yelken açmadan önce [[Venedik]], [[Pula]] ve [[Napoli]] de dahil olmak üzere birçok Akdeniz limanını ziyaret ederken, Akdeniz Filosu hafif kruvazörler ''Strassburg'' ve ''Dresden'' ile takviye edildi. Bu seferin ardından ''Goeben'' Pola'ya geri döndü ve 21 Ağustos - 16 Ekim arasında bakım için orada kaldı.{{sfn|Staff|2006|s=18}}{{sfn|Van Der Vat|2000|ss=31-33}}
 
Alman donanması, Uzak Doğu'daki kolonilerini koruyan filosu ve çeşitli görevlerde yer alan birkaç hafif kruvazör dışında genel olarak Alman sularında konuşlanmıştı. Almanların Akdeniz'de küçük bir deniz gücü bulundurmaları Britanya ve Fransa için çok kayda değer bir durum değildi; bu devletlerin Akdeniz'deki odak noktası İtalya ve Avusturya-Macaristan donanmalarıydı. Britanya ile Fransa'nın 10 Şubat 1913'teki anlaşmalarına göre Akdeniz'i koruma sorumluluğu ağırlıklı olarak Fransızlara düşerken, Britanyalılar Manş Denizi ve Fransa'nın Atlas Okyanusu kıyılarını Alman güçlerine karşı koruyacaktı.{{sfn|Van Der Vat|2000|ss=33-34}}
 
29 Haziran 1913'te [[İkinci Balkan Savaşı]]'nın başlaması ile Alman Akdeniz Filosu'nun bölgede kalmaya devam etmesi gerekti. Savaşın bitişinin ardından ''Strassburg'' ve ''Dresden'' Almanya'ya geri döndü, 23 Ekim 1913'te Koramiral [[Wilhelm Souchon]] filo komutasını devraldı. ''Goeben'' ve ''Breslau'', Akdeniz'deki faaliyetlerini sürdürdüler ve Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından önce yaklaşık 80 liman ziyaret ettiler.{{sfn|Staff|2006|s=18}} Deniz Kuvvetleri, ''Goeben''{{'}}in yerine Haziran 1914'te kardeş gemi ''[[SMS Moltke (1910)|Moltke]]''{{'}}yi geçirmeyi amaçladı, ancak 28 Haziran 1914’te [[Bosna-Hersek|Bosna]]'daki Veliaht Prens [[Franz Ferdinand]] suikastı ve ardından Büyük Güçler arasındaki gerilimlerin artması bunu imkansız hale getirdi.