Adam Mickiewicz: Revizyonlar arasındaki fark
[kontrol edilmiş revizyon] | [kontrol edilmiş revizyon] |
İçerik silindi İçerik eklendi
Teacher0691 (mesaj | katkılar) düzeltme AWB ile |
|||
2. satır:
[[Dosya:Adam Mickiewicz by Joachim Lelewel.jpg|thumb|sağ|Adam Mickiewicz]]
'''Adam Bernard Mickiewicz''' (d. 24 Aralık
== Hayatı ==
Adam Mickiewicz [[Polonya]]'nın, komşu devletler tarafından parçalanmasından birkaç yıl sonra,
Adam Mickiewicz, milletine gerçeği anlattığı için, yaygın bir okuyucu kitlesi buldu ve çocuk yaşta iken meşhur oldu. Bu açıdan onun şiirleri, işgal altındaki Polonyalıların manevi gıdası gibi aranır ve gizliden gizliye okunurdu.
11. satır:
Ezilmiş milletin ıstıraplarını "Atalar" adlı millî destanında dile getirdiği zaman, 21 yaşındaydı. Bu manzum destan ile, diğer eserlerinden bazıları bugünün dünya klasikleri arasında yer almış ve yaygın olan batı dillerine çevrilmiştir.
Adam Mickiewicz delikanlılık çağındaki hareketli yaşantısını ölümüne kadar sürdürdü. Yalnız, herkesle anlaşamıyordu. Kendisi gibi, her gün vatanını düşünen onun bağımsızlığı çabası içerisinde bulunan kişilerle dostluk kurabiliyordu. Polonya'nın özgürlüğe kavuşturulması için
"Kutsal vatanı kurtarmak için gayretlerimizi - sonucu ölüm olabilecek korkunç ihtimallere karşı - birleştirmeliyiz. Hep birlikte, milletimiz ve vatanımız uğrunda enerjimizi harcamalıyız. Daha üstün bir şekilde, bütün engellere ve tehlikelere karşı koymak gücünü bulmalıyız. Despot bir hükümdarın yönetimine karşı, bu gibi örgütlerin havasında tatlı bir sihir vardır."
33. satır:
Bir halk çocuğu olan Adam Mickiewicz, Wereszczakowna ile evlenmesi yasaklanınca, bir müddet sarsıntı geçirir. Daha sonra Paris'te, profesörlük yaparken, Polonya'dan kendisi gibi kaçmayı başaran bir kızla evlenir. Bundan iki kızı bir oğlu olur. Eşi fedakâr bir kadındır. Kocasına hemfikir arkadaşlığı yapar, hem de çalışarak ev masraflarına katkıda bulunur.
Polonya'nın ünlü şairi Adam Mickiewicz
Adam Mickiewicz [[Paris]]'te ders verirken, oradaki Polonyalıların örgütlenmesi ile de meşgul oluyordu. Daha sonra bu amaçla [[İsviçre]]'ye, [[Roma]]'ya gitti ve orada profesörlük yaptı. Tekrar Paris'e dönerek "Ulusların Kürsüsü" adlı bir dergi çıkardı. Bu dergiyle, ezilmiş ulusların, kahra uğrayan halkların haklarını savundu.
Adam Mickiewicz
O sıralarda Osmanlı Devleti'nde, Polonyalı Kazaklardan bir askeri birlik kuruldu. Kumandanlığını Polonya asılı Michal Czajkowski adlı ve müslüman olunca Sadık Paşa olarak tanınan Kont Çayka tayin edildi. Sadık Paşa, Adam Mickiewicz'in eski bir dostuydu. Hatta onun gibi bir yazar ve şairdi.
Polonya'nın millî şairi Mickiewicz cebinde, [[II. Napolyon]]'un bir mektubu ile seyahate çıkmıştı. Bu açık mektupta, Fransa imparatoru şaire her yerde saygı gösterilmesini, rica ediyordu. Adam Mickiewicz
== İstanbul'daki yaşantısı ==
"Gemi sabah saat beşte, güneş doğmadan Istanbul Limanı'na girmek için yavaşlıyordu. Saat altıda şehri değil, adeta bir mucizeyi gördük (...) Doğan güneş bütün pencereleri ve minareleri altın ışınlarıyla parlatıyordu. Gerçekten büyüleyici bir şehir". Mickiewicz'in Doğu seyahatinin yoldaşı Henryk Sluzalskı Istanbul'dan ilk izlenimlerini böyle anlatıyordu. Anlatılan sabah
Levy, Mickiewicz'ın oğluna yazdığı mektupta Şairin Istanbul'daki ilk dairesinin bulunuşu şöyle anlatıyordu: "Galata iskelesine bir sandalla götürüldük. Ondan sonra, babanı kendisine davet etmek için güverteye gelmiş olan bir Polonyalı tabibin evine gittik; oraya eşyalarımızı bıraktık. Sonra aynı binadaki dairelerden birinin boş olduğu anlaşıldı. Oraya yerleştik. Henryk buna gerçekten sevindi, çünkü çadırının kurulabilmesine elverişli bir avlu bulamayacağını düşünüyordu".
54. satır:
Paris'ten Türkiye'ye yapılan çok pahalı yolculuktan sonra içine düştükleri maddi sıkıntılar, Şairin ve arkadaşlarının bu kadar mütevazı yaşamalarına sebep oldu. Istanbul'da ikamet eden Polonyalılar birkaç defa yardım teklif ettiler, fakat Mickiewicz bu yardımları kabul etmek istemedi. Bu ilkel göçebe hayatının bir ölçüde Şairin düşgücünü cezbettiği görülmektedir. Henryk Sluzalski 23 Eylülde şöyle yazıyordu: " Iki gündür Türk usulü yaşıyoruz. Burada ucuz olan tavuklu pilavı kendimiz pişirip yiyoruz. Herkes bize tuhaf tuhaf bakıyor".
Mickiewicz bir mektubunda: "Evde yemeği kendimiz pişiriyoruz. Şu anda benim yoldaşım kamasıyla pilici kesiyor, sonra üstüne pilav koyacağız. Işte nefis bir öğle yemeği olacak. Bu akşam yaşantısı devamlı olarak iştah açıyor" şeklinde yazıyordu.
72. satır:
== Ölümü ==
"İstanbul'da, koleradan öleceğimi bilseydim, yine buraya gelirdim. Çünkü bu benim görevimdi. Ben, Fransa'da bir ilim akademisinin umumi katibi olmaktansa, bir Türk taburunun katibi olmayı tercih ederim."
84. satır:
"Beyoğlu'nun çamurlu yolları arasında, bir çift öküzün çektiği, sade bir tabut vardı. Polonyalılar'dan başka, kimse yok sanıyordum. Yanılmış olduğumuzu biraz sonra anladık. Arkamızda, sokağı kaplamış, başlarına siyahlar sarmış, sel gibi bir kalabalık akıyordu. Cenaze alayında, her ulusu temsil eden kişiler vardı. Sırplar, Dalmaçyalılar, Karadağlılar, Arnavutlar, Italyanlar, özellikle Bulgarlar çoğunluktaydı. Ölenin şahsında, Slav şairin dehasına duydukları saygıyı böylece gösterdiler".
Adam Mickiewicz'in çıkartılan iç organları, bugün sessiz bir ev olarak duran, binanın bodrumuna gömüldü. O zamanki usule göre, tahnit edilen cesedi, Fransa'nın Türkiye'deki elçiliği vasıtasıyla Paris'e gönderildi. Çünkü şair, her yerde [[III. Napolyon]]'un misafiri sayılıyordu. Mickiewicz'in cesedi Paris'teki [[Madlen Kilisesi]]'nde yapılan hüzünlü bir merasimden sonra, oracıkta toprağa verildi.
Adam Mickiewicz'in ölümünden sonra Kalenci Kulluk sokağındaki bu bina Istanbul'a gelenler veya Istanbul'da devamlı oturan Polonyalılar tarafından sık sık ziyaret edilmektedir.
== Müzesi ==
|