Çanakkale Savaşı: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Ertly (mesaj | katkılar)
Gerekçe: "Bolşevik ayaklanma"dan kasıt Ekim Devrimi ise bu olay 7 Kasım 1917'da gerçekleşmiştir. Çanakkale Harekâtı daha öncedir
k imla AWB ile
61. satır:
Avrupa devletleri I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Osmanlı İmparatorluğu'nun tarafsız kalacağını varsayıyorlardı.<ref name="ys222"/> Nitekim Osmanlı İmparatorluğu savaşın ilk aylarında "savaş dışı" durum ilan etmiştir. Bu durum İtilaf Devletleri arasında olumlu karşılanmıştır. Bu sayede Boğazlar ticari deniz trafiğine açık kalacaktır.<ref name="os369">Oral Sander, Sh.: 369</ref> Osmanlı İmparatorluğu açısından da I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde en doğru politika tarafsız kalmak gibi görünüyordu. Ancak "bu yeterli bir çözüm müydü? Bir de mümkün müydü?".<ref name="ia18"/> Avrupalı devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki niyetleri biliniyordu. Rusya, yüzyıllardır sıcak denizlere inebilmek için Boğazlar'ı istiyordu. Birleşik Krallık, Hindistan yolunun güvenliği için [[Filistin]]'i, petrolü için de [[Irak]]'ı istiyordu. Fransa, [[Lübnan]], [[Suriye]] ve [[Kilikya]]'yı, İtalya ise Antalya'yı istemektedir.<ref name="ae318">Ahmet Eyicil, ''Çanakkale Savaşları] Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2009 8 – Sh.: 318</ref> Bunları bilen Osmanlı yöneticileri, söz konusu devletlerin bu emellerine ulaşmak için, savaş sırasında ya da savaştan hemen sonra Osmanlıyı rahat bırakmayacaklarını rahatlıkla seziyorlardı.<ref name="ia18"/> Gerçekten de Avrupa'nın büyük devletleri arasındaki gerginliklerin bir Avrupa savaşına varmasının nedenlerinden biri de Osmanlı toprakları üzerindeki emelleriydi ve İmparatorluğun parçalanması sorunuydu. Diğer deyişle her devlet, kendi ilgi alanının rakiplerinden önce kontrol altına almak istiyordu.<ref>Oral Sander, Sh.: 350</ref>
 
Fakat Osmanlı İmparatorluğu için en vahim tehlike Rusya'nın durumuydu. Çarlık, Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa katılması durumunda, savaş sonrasında İstanbul'u terk etmek zorunda kalacaklarını hesaplıyor, şimdiden durumu sağlama bağlamayı gerekli görüyordu. Bunun için dönemin Dışişleri Bakanı [[Sergey Dmitriyeviç Sazonov|Sergey Sazonov]], 1914 yılı ilkbaharında İngiliz ve Fransız hükümetleriylehükûmetleriyle görüşmeler yaptı. Birleşik Krallık Hükûmeti'nin yanıtı oldukça açıktır.<ref name="ys222">Yaşar Semiz, ''18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Savaşı: Sebepleri, Gelişimi ve Sonuçları] Sh.: 222</ref>
 
{{quote|Eğer savaş zaferle bitecek olursa İngiltere, kendilerinin Osmanlı İmparatorluğu arazisine ya da başka yerlerdeki arazilere (özellikle İran) yapacakları taleplerinin olumlu karşılanması kaydı ile İstanbul ve Boğazlar hakkındaki Rus taleplerini tasvip edecektir.}}
77. satır:
==== Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşa katılması ====
 
Sadrazam (Başbakan) ve Hariciye Nazırı [[Sait Halim Paşa]] Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun Sırbistan'a savaş ilanından bir gün önce 27 Temmuz akşamı geç saatlerde Alman Büyükelçisi'ni çağırtmış, iki devlet arasında Rusya'ya karşı bir savunma antlaşması yapma teklifinde bulunmuştur. Yirmi dört saate kalmadan Almanya bu teklife olumlu yanıt vermiştir.<ref>Oglander, Cilt 1, Sh.: 24-25</ref> Bu mutabakat üzerine Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan etmesinden bir gün sonra, 2 Ağustos 1914 günü Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır.<ref name="1,6"/><ref>İ. Artuç, Sh.: 15</ref><ref group=not>Bazı kaynaklarda ([http://acasam.comu.edu.tr/savasoncesi.html Açasam]) Osmanlı İmparatorluğu'nun bu tarihten itibaren seferberlik ilan ettiği kaydedilmektedir.</ref> Eylül sonları ve Ağustos başlarında İstanbul'daki Birleşik Krallık Büyükelçisi izin kullanmaktaydı. Dolayısıyla Britanya'nın bu olaylar üzerine müdahalesi oldukça sınırlı kalmış olmalıdır.<ref>Oglander, Sh.: 24</ref> Antlaşmadan sadece Sadrazam (Başbakan) ve Hariciye Nazırı [[Sait Halim Paşa]]'nın, Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın, Dahiliye Nazırı [[Talat Paşa]]'nın ve [[1912 Nisan-Ağustos Osmanlı Meclis-i Mebusanı|Meclis-i Mebusan]] Başkanı [[Halil Bey]] haberdardır. Diğer meclis ve hükümethükûmet üyelerinin, dahası Sultan [[Mehmet Reşat]]'ın dahi haberi yoktur.<ref>İ. Artuç, Sh.: 19</ref>
 
Antlaşmanın imzalanmasında Osmanlı İmparatorluğu'nun savaş hazırlıkları tamamlanana kadar tarafsız görünmesine karar verilmiştir. Diğer deyişle antlaşma gizli tutuldu, Osmanlı "silahlı tarafsızlık" ilan etti. Ertesi gün ise seferberlik hazırlıklarına başlanmıştır.<ref>İ. Artuç, Sh.: 20</ref>
125. satır:
Çanakkale Boğazı'nın geçilerek istanbul'un zorlanması fikrinin Birleşik Krallık Parlamentosu'nda ilk olarak 25 Kasım 1914 tarihindeki Birleşik Krallık Başbakanlık Toplantı Salonu'ndaki olağan toplantıda Churchill tarafından ortaya sürüldüğü kabul edilmektedir.<ref name="ia10">İ. Artuç, Sh.: 10</ref> Mısır'ın savunulması konusunda alınacak ek önlemlerin konuşulmasının hemen ardından söz alan Deniz Bakanı (Denizcilik Birinci Lordu) Churchill,<ref name="ia10"/> Mısır ve Süveyş Kanalı'nı yerinde savunmanın pasif bir tutum olacağını öne sürerek konuşmasına başlamıştır. Bu bölgedeki kuvvetlerin büyük bölümünü, Avrupa'dan bir kısım kuvvetle takviye ederek Osmanlı İmparatorluğu'nun en zayıf noktasında saldırmanın daha uygun olacağını belirtmiş ve bu noktayı, başkent İstanbul olarak işaret etmiş,<ref name="ia10"/> Böylesi bir harekattan Churchill'in beklediği amaçlar, Rusya'ya yardım edilmesi, Bulgaristan ve Romanya gibi tarafsız ülkeleri, hatta Almanya yanında savaşa girmeye yaklaşan İtalya'yı ve taraf konusunda kararsız Yunanistan'ı etkilemek, Fransa ve Rusya cephelerinde kilitlenmiş görülen savaşa, Balkanlar üzerinden bir kuşatma ile çözüm bulmaktı.<ref name="ia10"/> Diğer yandan Churchill, bol silah ve mühimmatla desteklenecek Rus Çarı'nın, milyonluk nüfusunu savaşa sürerek, Almanya'yı bu insan seli karşısında yıkacağını belirtmektedir.<ref>İ. Artuç, Sh.: 10-11</ref> Bu ifadelere karşın o günkü toplantıda bu konu üzerinde bir görüşme açılmamıştır.<ref>İ. Artuç, Sh.: 12</ref> Sonraki toplantılarda Savaş Bakanı Lord Kitchener, Fransa Cephesi'nin durumu nedeniyle Çanakkale için asker veremeyeceğini kesin olarak ifade etmiştir. Fransız orduları Başkomutanlığı da Batı Cephesi'nden başka bir yer için asker alınmasına şiddetle karşıdır.<ref name="ia40"/>
 
Bu durumda Churchill Çanakkale Boğazı'nı kendi komutasında olan donanmayla geçmenin yollarını aramıştır.<ref name="ia41"/> Bunun üzerine 3 Ocak 1915'te Akdeniz'deki Amiral [[Sackville Carden]]'e "Boğazları sadece deniz kuvvetleriyle zorlama" konusunda görüş soran bir mesaj göndermiştir. Mesajda, mayın hatlarına kömür gemileri sürerek durumun değerlendirilebileceği notu vardır. Ancak Amiral Carden bunu mümkün görmediğini, bunun için büyük bir kuvvet gerekeceğini bildirmiştir. Churchill, bu kez "Tasarladığınız harekatın niteliğini, istediğiniz kuvvetin miktarını ve bunu nasıl kullanmayı düşündüğünüzü lütfen bildiriniz" içeriğinden bir mesaj göndermiştir. Amiral'in 11 Ocak'taki yanıtı ile bir görev kuvveti şekillenmeye başlamıştır.<ref>i. Artuç, Sh.: 42</ref> İki gün sonraki, 13 Ocak'taki Yüksek Savunma Konseyi toplantısında, Çanakkale Boğazı'nın sadece donanmayla zorlanması konusunda Deniz Bakanlığı'na ön yetki verilmiştir.<ref name="İ. Artuç, Sh.: 45-46">İ. Artuç, Sh.: 45-46</ref> Churchill hazırlıklarını sürdürürken Fransız HükümetiHükûmeti tarafından, harekat için Amiral [[Émile Paul Amable Guépratte|Guépratte]] komutasında dördü zırhlı, dördü denizaltı olmak üzere 26 parçalık bir filo tahsis edileceği bildirildi. Churchill de Britanya gemilerini Amiral Carden komutası altına girmek üzere bölgeye hareket ettirmiştir.<ref name="İ. Artuç, Sh.: 45-46"/> Harekat için kesin karar ise Konsey'in 28 Ocak 1915 tarihli toplantısında alınmıştır.<ref name="ia47"/>
 
== Harekat planı ve Amaçlananlar ==
395. satır:
Tarihin eski dönemlerinden beri ön planda, [[Avrupa ülkeleri]] ve [[Asya ülkeleri]] arasında başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle, askeri hareketler, sürekli olarak Boğazlar bölgesinde cereyan etmiştir. Başka bir deyişle boğazlar, dünyanın diğer parçalarında pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur. Boğazların tarihin akışı içindeki stratejik durumu ve jeopolitik konumuyla ilgili yukarıdaki kısa açıklamaların ışığı altında, [[Çanakkale Muharebeleri]]nin sonuçları üzerindeki değerlendirmeler, kuşkusuz daha bir önem ve anlam taşıyacaktır. Böylesine bir değerlendirmenin daha gerçekçi ve sağlıklı olabilmesi ise, büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki ulusal emellerine kısaca da olsa, bir göz atılmasını gerektirir Yine [[Birinci Dünya Harbi]] öncesinin başlıca büyük devletlerinden Almanya’nın, "Drang Nach Osten" (doğuya doğru) politikası, Rusya’nın ılık denizlere ulaşma emelleri; Birleşik Krallık'ın, “denizlere egemen olan dünyaya hakim olur” teorisine dayanarak, özellikle XIX. yüzyıldan bu yana güttüğü Rusya’nın Akdeniz’e çıkmasını engelleme siyaseti, hep Türk boğazlarında düğümlenmektedir.
 
Boğazların bu tartışma götürmez önemi konusunda [[Napolyon Bonapart|Napolyon]] "İstanbul bir anahtardır. İstanbul'a egemen olan dünyaya hükmedecektir. Eğer Rusya, Çanakkale Boğazı’nı ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapılarına dayanmış olacaktır" demekle, Fransa’nın Boğazlar üzerindeki duyarlılığını açık seçik ortaya koymuş olmaktadır. Rusya’nın görüşüyse, Genelkurmay Başkanı [[Pyotr Kropotkin]]'in bir raporunda; XX. yüzyılda Rusya’nın en önemli işinin, [[İstanbul Boğazı]]’nı ele geçirmek olduğuna işaretle, [[Osmanlı İmparatorluğu|Osmanlı Devleti]]’ni, boğazı Rusya’ya bırakmaya hazırlamalı ve Almanya ile anlaşma yapmalıdır” şeklinde ifadesini bulmaktadır. Büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki kısaca açıklanan bu emelleri, onları kendi aralarında da gizli birtakım mücadelelere yöneltmiştir. Nitekim, Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, [[Çar]] tarafından da onaylanan bir raporunda; “Boğazların güçlü bir devletin eline geçmesi, tüm Güney Rusya’nın ekonomik hayatının, o devletin egemenliği altına girmesidir” demekte ve bu durumun önlenmesi için, İstanbul’un alınmasını önermektedir. Öte yandan Kasım 1911’de Rusya’nın, Osmanlı Hükümeti’neHükûmeti’ne Boğazlar üzerindeki istekleriyle ilgili bir notasından haberdar edilen İngiltere ve Fransa, Rus isteklerini reddetmişlerdir. Keza Rusya’nın bu ve buna benzer çeşitli tarihlerdeki yinelenen daha birçok istek ve baskılarının birbirini izlemesi, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda Merkez Devletleri safına kaymasında büyük bir etken olmuştu. İşte Boğazlar üzerindeki bu gizli çıkar çatışmalarıdır ki, İngiliz ve Fransızlar’ı İstanbul’u almaya ve Ruslar’dan önce Karadeniz Boğazı’na el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesi’nin açılmasında başlıca etken olmuştur. Ruslara silah ve malzeme yardımı sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur.
 
Böylece büyük devletlerin Türk Boğazları üzerindeki tarihi emellerini ortaya koyarken, bu devletlerden İngiltere’nin bu cephenin açılmasında birinci derecede aktif rol aldığını da belirtmek doğru olur. Nitekim İngiliz Donanma Bakanı Churchill, cephenin açılmasında büyük çaba göstermiş ve etkili olmuştur.Gerçekten o, bu cephenin açılmasının baş mimari olmuş, Türklerin askeri gücünü ciddiye almamış, olayı basit ve sadece “sınırlı bir cezalandırma hareketi” olarak görmüştü. En güçlü ve modern silahlarla donatılmış zırhlılarının Boğaz’da görünüvermesiyle, Türklerin direnmekten vazgeçeceğini sanmıştı. Kuşkusuz bu büyük bir yanılgıydı. İngilizler, Çanakkale’deki Türk savunmasını ve askerini sadece matematiksel ölçülere vurup, onun yüksek manevi gücünü görmezlikten gelerek, büyük bir hesap hatasına düştüler ve sonunda, önce denizde, sonra da karada hiç de beklemedikleri amansız cevabı aldılar.Böylece onlar, zaferi Boğaz’da, Türk top ve mayınlarına, karada Türk süngüsüne bırakarak çekilip gittiler. Anlaşma Devletleri’nin Çanakkale serüveni bu suretle noktalandıktan sonra, yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, Türkiye ve uluslararası politika ve diplomasi tarihi açısından ortaya koyduğu önemli sonuçları da şöylece özetlemek mümkün olur.