Kentleşme: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
düzeltme AWB ile
Acar54 (mesaj | katkılar)
k düzenleme
1. satır:
'''Kentleşme''', kentsel yaşam biçimlerinin gelişimi olarak tarif edilmektedir. Başka bir deyişle, dar bir alana yerleşen büyük nüfus birikimi, yeni fiziksel ve sosyal oluşum, karmaşık ilişkiler ağı, iş dallarının farklılaşması ve kendine özgü bir kültürel sistemin ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Kentleşme, kente[[kent]]e [[İnsan göçleri|göç]] eden bireyin ya da kentte ikamet eden nüfusun değişim sürecini oluşturur ve sosyal, kültürel, ekonomik özellikleri ile ele alınır. Kentlileşme sosyal bakımdan, kente özgü tavır ve davranış biçimlerinin benimsenmesi ile gerçekleşirken kırsal alanlarda yaşayanlar daha farklı ekonomik ve sosyo-kültürel yaşam biçimine sahiptir.
{{Viki-bağlantısız|date=Mart 2018}}
 
'''Kentleşme''', kentsel yaşam biçimlerinin gelişimi olarak tarif edilmektedir. Başka bir deyişle, dar bir alana yerleşen büyük nüfus birikimi, yeni fiziksel ve sosyal oluşum, karmaşık ilişkiler ağı, iş dallarının farklılaşması ve kendine özgü bir kültürel sistemin ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Kentleşme, kente göç eden bireyin ya da kentte ikamet eden nüfusun değişim sürecini oluşturur ve sosyal, kültürel, ekonomik özellikleri ile ele alınır. Kentlileşme sosyal bakımdan, kente özgü tavır ve davranış biçimlerinin benimsenmesi ile gerçekleşirken kırsal alanlarda yaşayanlar daha farklı ekonomik ve sosyo-kültürel yaşam biçimine sahiptir.
 
Kentsel yaşam biçimleri ikiye ayrılır: Fiziksel kentleşme, işlevsel kentleşme.
Satır 9 ⟶ 7:
İşlevsel kentleşme; insanların değişen davranışlarını kapsar..
 
Yüzyıllardır görülen fiziksel kentleşme süreci, (özellikle 19. yüzyılda [[Avrupa]]'da) gelişmekte ve gelişmiş olan ülkelerde son yıllarda büyük oranda hızlanmıştır. Sanayileşmiş ülkelerde, kırsal alanlardaki kentsel yaşam biçimleriyle birlikte fiziksel kentleşme de gelişmeye başlamıştır. Tarihsel inceleme sonucunda kentsel nüfus oranında artış görülmüş, 2008 yılında dünyada ilk defa şehir nüfusunun, kırsal alanlara göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir. [[Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’naFonu]]’na göre ise 2030 yılında, 5 milyar insanın şehirde yaşayacağı tahmin edilmektedir.
 
Kentleşme olgusu nüfusun yer değiştirmesinin ötesinde ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal büyük çaplı dönüşümleri de gerektirir.
Satır 15 ⟶ 13:
Ülkemizde, kentleşme hareketlerinin gelişimi 1950 öncesi ve sonrası olmak üzere iki farklı dönemden oluşmaktadır. Kent nüfusu 1950’ye kadar çok yavaş artış gösterirken bu tarihten sonra özellikle kırsal alanlarda çok hızlı bir gelişme sürecine girilmiştir. Bunun nedeni ise, yapısal dönüşümlerin çözülmesi ve günümüzde hala devam eden kentlere yönelik yoğun göçlerdir.
 
Kentleşme süreci 1980’lerden sonra çeşitli toplumsal sorunlara bağlı olarak büyük kentlere göçü gerektirmiştir. Bunun sebebi ise hedeflenen ekonomik büyümenin sağlanamaması, yüksek oranda seyreden [[enflasyon]] ve [[milli geliringelir]]in artmamasıdır. Bu göçler özellikle gecekondulaşma olmak üzere önemli maddi ve kültürel sorunlar doğurmuştur.
 
== Kentleşme Tarihi ==
Kentlerin ortaya çıkışının ilk öncülleri, Neolitik Dönem’de Torosların[[Toroslar]]ın Güneydoğu eteklerinde bulunan “Bereketli“[[Bereketli Hilal”Hilal]]” adı verilen bölgede görülmüştür. Diyarbakır- [[Çayönü Höyük|Çayönü]], [[Körtik Tepe]], Batman- [[Hallan Çemi Höyüğü|Hallan Çemi]], Urfa- [[Nevali ÇöriÇori]], [[Göbekli Tepe]] ilk [[Neolitik]] yerleşkelerdir ve insanoğlunun toprağa yerleşip üretici duruma geçtiği dönemde kurulmuştur. İkinci öncülleri ise; Orta Anadolu’da MÖ 7000’lerde Konya- [[Çatalhöyük]] ve Kuzey Irak- [[Jarmo]] yerleşkeleridir. MÖ 4000’li yılların sonlarında ise, Güney Mezopotamya’da Sümerler tarafından [[Ur (antik kent)|Ur]], [[Uruk]], [[Eridu]] Site'leri kurulmuştur. Daha sonraları [[Nil]] Havzası’nda da buna benzer kentler kurulmuştur.
{| class="wikitable"
|+İlk Kentler<ref>Ivan Light, Cities in World Perspective (1983:13)</ref>
Satır 25 ⟶ 23:
!Yaklaşık Tarih
|-
|[[Mezopotamya]]
|Fırat ve Dicle Nehirleri
|MÖ 3900
Satır 34 ⟶ 32:
|-
|Hindistan
|[[İndus]] Nehri Vadisi
|MÖ 2400
|-
|Doğu Akdeniz
|[[Girit]]
|MÖ 1600
|-
|Çin
|[[Sarı Nehir]] Vadisi
|MÖ 1600
|-
|Meksika
|[[Yucatan]] Yarımadası
|MÖ 200
|}
Satır 53 ⟶ 51:
Ege Kıyılarında ise, tarıma elverişli arazilerin yokluğu nedeniyle maden çıkarma, çıkarılan madenlerden çeşitli aletlerin üretimi, denizcilik ve ticaretin gelişmesi kentlerin yapısını etkileyen etmenleri oluşturmuştur.
 
MÖ 2000'lerde kentleşme hızı artmıştır ancak MÖ 1200'lerde “Deniz Kavimleri Göçü” Ege'de Myken[[Miken]], Anadolu'da [[Hitit]] Uygarlığı'nın yıkılmasına neden olmuştur. Bu yıkım kentlere göçle gelen topluluklara ve dolayısıyla kentleşme olgusuna da büyük bir darbe olarak kabul edilmiştir.
 
MÖ 1000'li yıllarda, yeniden gelişmeye başlayan kentler önce Batı Anadolu Kıyılarında, 9. yüzyıl başlarından itibaren ise Anadolu'nun doğusu ve iç kısımlarında varlığını göstermiştir.
 
OrtaçağınOrta çağın ilk dönemlerinde, üretici işgücüiş gücü olarak toprağa bağlı bulunan serfler nedeniyle, toplumsal yapı kırsal alanda örgütlenmiştir. Onuncu yüzyıla gelindiğinde ise, ticaretin canlanmasıyla birlikte eski site devletleri ortadan kalkmış, “komün yönetimleri” ortaya çıkmıştır. Tüccar ve zanaatçılardanzanaatkarlardan oluşan komün yönetimleri, kırsal kesimden net bir şekilde ayrılmış ve büyümeye başlamıştır. On beşinci yüzyılda ticari rekabetler, aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle iç düzenlerinin bozulması ve sınıf çatışmaları komünlerin özerkliklerini kaybetmelerine yol açmıştır.
 
16. yüzyılda sanayileşme ile büyüyen kentlerin demokratik ve toplumsal hareketliliğin odağı olmaya başlaması, bu kentlerde hızlı nüfus artışı ve çağdaş anlamda kentleşmenin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
 
[[Sanayi Devrimi]] ile ulaşılan yeni teknik buluşlar, makineler ve beraberinde getirdiği toplumsal değişmelerin sonucu olarak “işçi” sınıfı ortaya çıkmış, işbölümüiş bölümü ve uzmanlaşma ile birlikte daha çok sayıda işçi ihtiyacı doğmuştur. Bunun sonucu olarak da, çalışmak için kente gelen insanların barınma ihtiyacını karşılayacak alanlar yetersiz kalmış, kent dışında kurulmuş olan fabrikalar çevresinde işçi mahalleleri oluşmuştur. Böylece, sanayi devrimi ile gelişen kent yaşamındaki değişimler; hem ekonomik alanda hem de sosyal, siyasi ve kültürel alanlarda meydana gelmiştir.
 
Türkiye’deki kentleşme, genel nitelikleri itibarıyla az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kentleşme süreçleriyle benzerlik göstermektedir.
 
Başta [[İngiltere]] olmak üzere, 19. asır başlarına kadar dünya genelinde sanayi imalatının üretim biçimi ve örgütlenme yapısı büyük ölçüde benzer özellikler sergilemiştir. Ancak 19. yüzyılın başlarından itibaren Sanayi Devrimi bütün geleneksel üretim merkezlerini darboğazadar boğaza sokmuştur. Osmanlı Devleti de 1840’lı yıllarda [[Tanzimat Fermanı’nınFermanı]]’nın ilanının ardından sanayileşme çabaları çerçevesinde yeni fabrikalar tesis etme faaliyetlerine girişmiştir. Fabrikalaşma yoluyla gerçekleşen bu sanayileşme çabaları kentleşme sürecine ivme kazandırmıştır.
 
1927’de Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımında, Türkiye’de kentlerde yaşayanların oranı %24'tür. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki şartlar, nüfusun ve özel olarak da kent nüfusunun artışını engellemiştir. 1950'li yıllara kadar, kentlerdeki nüfus artışındaki durgunluk süregelmiştir. Kırsaldan kentlere yönelen nüfus hareketleri, 1950'lerde [[Marshall Yardımı]]'ndan kaynaklı olarak kentleşmenin temel dinamiğini oluşturmuştur. Bu dönemde Türkiye'de özellikle orta ve büyük işletmelerde makineleşmenin artması, ortakçılık ve kiracılık sistemiyle çalışan köylülerin kitle halinde işsiz kalmasına neden olmuştur.
 
1950-1985 yılları arasını kapsayan dönemde, kentlerdeki nüfus artışında hareketli bir süreç yaşanmıştır. 1985-1997 yılları arası zaman diliminde ise, kırsal kesimden kentlere doğru yönelen büyük göç dalgaları olmuştur.
Satır 80 ⟶ 78:
Endüstri devriminin kentte yarattığı değişim, kentin fiziki planlamasını da etkilemiş olup kentin dışında veya uzağında yeni yerleşim alanlarını oluşturmuştur.
 
Türkiye İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük bir değişim sürecine girmiştir. 1940’lıyıllardan1940’lı yıllardan sonra kent ve kentlileşme problemleri sürekli olarak Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer işgal etmiştir. Kaynağını iç göçlerle kırsal nüfustan alan kentleşme hareketi, sadece demografik bir olay değil aynı zaman da bir değişim sürecidir.
 
Kent nüfusu 1950’lere kadar çok yavaş biçimde artmıştır. Tarımdaki büyüme, nüfus artış hızıyla aynı oranda olmadığı için ekonomik nedenlerle kırsaldan kente göç son derece önem kazanmıştır. Bu yüzden o yıllarda bir nüfus patlaması ortaya çıkmıştır. Kırdan kopan bu nüfusun kente göçü, 1950’li yıllarla birlikte ülkenin kırsal alanlarında görülen ekonomik ve toplumsal değişimle başlamıştır. Genelde dünya sistemiyle birlikte hızlanan Türkiye’deki toplumsal oluşum içinde tarımın makineleşmesi ve modernleşmesi, geleneksel toprak sahipliği rejiminin değişmesi, tarımda verim düşüklüğü, tarımsal gelirin yetersizliği, topraksızlaşma ya da toprağın belirli ellerde toplanması, ulaşım koşullarındaki gelişmeler gibi faktörlerle kırsal alanlarda yaşayan nüfus kentsel alanlara doğru hızla harekelenmiştirhareketlenmiştir.
 
1960 ile 1980 yılları arasında kır-kent gelir farklarının artışı, kentlerin ekonomik ve toplumsal yükselişi, ulaşım ve haberleşmenin gelişimi ve artan iç göç hareketleri gibi etkenler kent nüfusunu arttırmıştır.
 
1980’ler de Türkiye’de, başta büyük kentlerde olmak üzere ekonomik, sosyal ve fiziksel problemleri de beraberinde getirmiştir. Türkiye’ninTürkiye'nin ekonomik ve sosyal yapısı bu göçü kaldıramadığı için bu kentleşme süreci “aşırı kentleşme”, “sağlıksız kentleşme”, “çarpık kentleşme” gibi kavramlarla ifade edilir. Göçle gelen insanlar da kent merkezlerinin etraflarında [[gecekondu]] mahalleleri oluşturmuşlar ve bu gecekondularda ekonomik, konut, sağlık, eğitim, sosyal refah gibi konularda önemli sorunlarla yaşamaya başlamıştır.
 
1980 sonrası dönemde genel nüfusun giderek artmış olduğu ve nüfusun kentlerdeki oranının daha önceki dönemlerin aksine kırdaki oranından fazla olduğu anlaşılmıştır. İç göçlerin bu dönemden itibaren kent merkezli bir yapıya dönüşmesinin nedenleri arasında; eğitim örgütlenmesinin kentsel alanlarda ağırlıklı olarak yer alması, kamu kesiminin ekonomik politikalar ve yatırımı özendirici politikalar nedeniyle köyle kent arasında ara engellerin oluşmasını ve aşamalı göçün başlamasına neden olmuştur. 1980 yılından sonraki dönemde Türkiye'deki iç göçü büyük ölçüde etkileyen nedenlerden bir diğeri ise, bu yıllardan sonra Türk tarımında görülen gerilemedir. Türkiye 1980 yılına kadar hayvancılıkta Avrupa ülkeleri arasında birinci, dünyada ise ikinci sıradaydı.
Satır 99 ⟶ 97:
Böyle bölgelerde yüksek maliyetler ve az kar marjı nedeniyle alt yapı çalışmaları şehirlerde olduğu gibi hızlı ilerleme kaydedemez.
 
Köyden şehre göçün aksine bir de şehirden köye ya da kırsala yerleşim söz konusudur. Bu tür göçte, iyi kazanan orta gelire mensup aileler [[banliyö]] ya da çevresine yerleşmek adına şehri terk eder.
 
=== Kentleşmeye etki eden faktörler ===
Satır 130 ⟶ 128:
== Gelişmiş Ülkeler ve Gelişmekte Olan Ülkeler Arasındaki Kentleşme Farklılıkları ==
Gelişmiş ülkelerde meydana gelen kentleşme sürecinde, toprağa bağlı geleneksel toplumdan-yoğun iş gücüne dayalı şehir toplumuna doğru gerçekleşen bir dönüşüm söz konusu olmuştur. Kentleşme ve endüstrileşme süreçleri ya tarım reformu ile derinlemesine bir gelişim içerisinde ya da birbirleriyle eş zamanlı gerçekleşmişlerdir.
Günümüz gelişmekte olan ülkelerinde meydana gelen kentleşme süreci, 1920li1920'li yıllarda Latin Amerika’da başlamış olup, II. Dünya Savaşı sonrasında ise diğer ülkelere yayılma göstermiştir. Ancak bununla birlikte bilindiği gibi, gelişmiş ülkelerin kentleşme süreci temelinde bazı farklılıklar yatar:
* 19. yüzyılda, endüstrileşmekte olan ülkelerde şehirlerin hızlı büyümesine neden olan en önemli etken sanayileşmeye bağlı olarak gerçekleşen göç olmuştur. Her ne kadar etkisi daha az olsa da, doğal yoldan nüfus artışı ve gelişen hukuki yapı ile yönetim şeklinin son zamanlarda birbiriyle uyumlu oluşu şehir nüfusunun artışına neden olmaktadırlar
* Gelişmiş ülkelerdeki şehir nüfusu, endüstrileşmiş Avrupa ülkelerinin birçoğunda ve üstelik ([[Max Weber’inWeber]]’in ifadesiyle) “Batı Şehrinin” yerel politika gelenekleri olmaksızın hızla gelişmektedir. Gelişmiş ülkelerde birbiri ile uyumlu ve birbirine bağlı olarak işleyen toplumsal yaşam biçimleri, istisnalar olsa de yakın dönemde endüstrileşmiş ülkeler ile henüz endüstrileşmekte olan ülkelerde mevcut değildir. Gelişmiş ülkelerin megakentlerinde[[megakent]]lerinde meydana gelen yıllık nüfus artışının %40-50 oranında müsebbibi olan &nbsp;yoğun göçler ve buna eşlik eden doğal nüfus artışı bu kentlerde katlanan sorunlara yol açmaktadırlar. Ancak altyapı gelişme çalışmaları şehirlerin hızlı büyümesine paralel hızda gelişmemiştir. Moritanya’nın başkenti Nuakşot’un[[Nuakşot]]’un nüfusu 1958 yılından 500 kişi iken 2008 yılında 800.000 kişiye ulaşmıştır. Bu sayının, çadırda ve kenar mahallelerde yaşayan nüfusun sürekli artışı ile, &nbsp; % 160.000 oranında artarak iki milyona da ulaşma olasılığı bulunmaktadır. Hint bir ekonomist ve aynı zamanda 2010 yılında [[Uluslararası Çalışma Örgütü]] (ILO) araştırma ödeneği alan Yayati Gosh, birçok ülkede, neoliberal reformun etkisi altında gerçekleşen şehir planlamasının çöküşünü eleştirmiş ve bunu “kalabalıkların, güvensizliklerin ve eşitsizliklerinin canavar kentlerini yaratma &nbsp;eğilimi olarak tanımlamıştır".
 
== Kentleşme Türleri ==
Satır 147 ⟶ 145:
 
==== Demografik Kentleşme ====
Bir alanda, şehirde ya da ülkede yaşayan nüfusun artmakta olan oranı buna işaret eder. Kentleşme oranı demografik duruma ve sürece göre değerlendirilir. Kentlerde her şey resmi açıdan &nbsp; o ülkenin kendi yasal düzenine göre yönlendirilir.
 
== Kentsel Sistemin yoğunlaşması ==
Satır 165 ⟶ 163:
=== Dezavantajları ===
# İklim Üzerindeki Etkiler: Kentleşme sonucu ortaya çıkan yapılanma aşırı ısınmaya neden olmaktadır. Örneğin; yollar, binalar, kaldırımlar gün boyu depoladıkları enerjisi geceleyin serbest bırakarak iklimin aşırı ısınmasına neden olmaktadır.
# [[Hava Kirliliğikirliliği]]: Hava kirliliği kentlerin temel sorunlarından birisidir.
# Su Kaynakları Üzerindeki Etkiler: Kentleşme sonucunda ortaya çıkan en önemli problemlerden biri de su kaynaklarının kirlenmesi ve azalmasıdır. Özellikle büyük kentlerde yaşanan aşırı su tüketimi su kaynaklarını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Kentlerde yaşanan çarpık yapılanma suyun hidrolojik döngüsünü de bozmaktadır. Suyun kirlenmesine neden olan en büyük etken ise lağım sularıdır.
# Topraklar ve Kır Arazileri: Günümüzde, dünyadaki toplam arazinin yaklaşık %1’ini kentler kaplamaktadır. Kentsel genişlemenin bugünkü hızıyla devam etmesi dünya üzerindeki yaşanabilir yerlerin azalmasına neden olacaktır.
# Maliyetlerin Artışı: Kentlerin ölçüsüz ve aşırı bir şekilde büyümesinin bir diğer olumsuz etkisi de artan maliyetler nedeniyle ekonomik ve mali açıdan ek yük getirmesidir. Şöyle ki; belirli bir büyüklüğü aşan mahalli idarelerdeki iletişim güçlükleri, yoğun bürokrasi ve politik baskılar sonucu artan personel sayısı verimliliği düşürürken, maliyetlerin giderek artmasına neden olmaktadır.
# Kentleşmenin neden olduğu bu sorunların çözümünde çok sayıda yöntem önerilmektedir. Bunların bir kısmı kentlerdeki yoğun nüfusun azaltılması ve genişlemenin önlenmesi hareketi (Kentlerin Amenajmanı) olarak isimlendirilirken, bir kısım çalışmalar ise yeni kentler kurulmasını önermektedir.
# Çarpık Yapılaşma: Kentlerin hızlı büyümesi, kentte yapılara olan talebin artması ve buna paralel olarak da rantın yükselmesi beraberinde imara aykırı, kaçak yapılaşmayı beraberinde getirmektedir. Özellikle kent yönetimlerinin yetersiz kalması durumunda bu gelişme kent yaşamını ciddi tehdit eder boyutlara çıkmaktadır. Çarpık yapılaşma çeşitli şekillerde gerçekleşmektedir.
# 1950’lerde nüfusun yüzde 70’i kırsal bölgelerde yaşarken, 2008 yılından beri dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşamaktadır. Birleşmiş milletlerin tahminlerine göre, kent nüfusunun oranı 2030’da yüzde 60 artacak ve 2050 yıllarında bu oran kesin yüzde 70’leri bulacaktır.
# Ülkemizde ise kentleşme hareketlerinin gelişimi incelendiğinde, 1950 öncesi ve sonrası olmak üzere iki farklı dönemden söz etmek mümkündür. Nitekim, 1950’ye kadar çok yavaş artış kaydeden (kendi iç dinamikleriyle) ülke kent nüfusu, bu tarihten sonra özellikle kırsal alanlardaki yapısal dönüşümlerden kaynaklanan çözülmenin, kentlere yönelik yoğun göçlere neden olması sonucunda, çok hızlı bir artış sürecine girmiştir. 1950’den sonra artan ve kırdan kente yönelik göçlerin şekillendirdiği bu hızlı kentleşme, günümüzde de devam etmektedir. Başlangıçta daha çok sanayi faaliyetlerinin geliştiği [[İstanbul]], [[İzmir]], [[Ankara]], [[Adana]] gibi geleneksel merkezlere yönelik olan göçler, bugün farklı nedenlerle daha geniş bir alana yayılmış görünmektedir.
# Nüfus artışı oranıyla bağlantılı olarak, gelişmiş ülkelerdeki kentleşme; ekolojik, ekonomik ve sosyal durumlarıyla değerlendirilemez. Mega şehirlerin oluşumunda görülen sorunların yanı sıra, son yıllarda artan tartışmalar, bu gelişmiş ülkelerdeki kalkınmayı sağlayan nedenleri araştırmaya yöneltmiştir.
# Kentleşmenin bir diğer sonucu da doğum oranlarının düşüşüdür. Özellikle gelişmiş ülkelerde kırsal bölgelere nazaran doğum oranları daha düşüktür, endüstrileşmiş ülkelerde ise hemen hemen hiçbir fark yoktur. Türkiye' de bu oran son yıllarda azalma göstermiştir.
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Kentleşme" sayfasından alınmıştır