Kur'an mucizeleri: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
İslamda10 (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
Gerekçe: + telif hakkı ihlali
29. satır:
İddia edilen bilimsel Kur'an mucizelerinin bir kısmı, kelime veya ayetlere geleneksel anlayışın dışında yeni anlamlar yüklenmesiyle ilgilidir. Örneğin Tarık Suresi'ne ismini veren ''tarık'' kelimesi geleneksel anlamıyla göre halk arasında Zühre, çoban yıldızı, sabah veya akşam yıldızı olarak da bilinen [[Venüs]]'tür. Bazıları ise bu kelimeye [[mucize]]vi bir anlam yüklemiş ve onun radyoteleskopların icadı ile 1960'larda keşfedilen nötron yıldızlarını ([[pulsar]]) anlattığını ileri sürmüşler ve o şekilde tercüme etmişlerdir.<ref>http://www.kuranmeali.org/86/tarik_suresi/3.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx</ref>
 
<br />[[Dosya:Lightsmall-optimised.gif|thumb|200px|sol|[[Deniz feneri etkisi]]nin oluşumu. Elektromanyetik ışıma görüş eksenimizi kestiği zaman pulsarı gözlemleyebiliriz.]]
1)Göğü biz sağlam bir şekilde bina ettik.Şüphesiz onu genişleten biziz. (Zariyat suresi,47.ayet)
 
Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, on dört asır önce indirilen Kur’an-ı Kerim’de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir:
 
Bu ayette geçen “sema (gök)” kelimesi Kur’an’ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir.
 
Türkçeye “Şüphesiz Biz genişleticiyiz olarak çevrilen Arapça “innâ lemûsiûn” ifadesindeki “mûsiûn” kelimesi, “genişletmek” anlamına gelen “evsea” fiilinden türemiştir. “Le” ön-eki de takip ettiği isim ya da sıfata vurgu ekleyerek “çok fazla” anlamı katmaktadır.
 
Dolayısıyla bu ifade; “Biz göğü veya evreni çok fazla genişletiyoruz” anlamı taşımaktadır. Bilimin bugün varmış olduğu sonuç da Kur’an’da bize bildirilenle aynıdır.
 
20. yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hâkim olan tek görüş, “evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği” şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak “genişlediğini” ortaya koydu.
 
Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar.
 
Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır.
 
Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlar. Her şeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli “genişleyen” bir evren anlamına gelmektedir. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.
 
Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar.
 
Bu bilimsel gerçek, henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken, Kur’an’da asırlar önce açıklanmış ve evrenin genişlemekte olduğu açıkça bildirilmiştir.
 
Bu ise Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu çok parlak bir şekilde göstermektedir.
 
2)Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine darlık ve sıkıntı verir. Allah inanmayanları işte böyle cezalandırır. (En'âm suresi,125.ayet)
 
Âyette ikinci konumdaki kimselerin yaşadığı psikolojik durumun göğe doğru yükselenlerin hissettiği fizyolojik sıkıntıya benzetilmesi ilgi çekicidir. Zira bilindiği gibi, yükseğe çıkıldıkça hava basıncı düşer ve irtifaın artması oranında nefes almak da güçleşir. Böyle bir tabiat kanununun henüz bilinmediği bir dönemde Kur’an’ın bu kanunu açıkça ifade etmesi onun kesin bir mûcizesidir. Bunun kadar önemli olan diğer bir husus da menfi duyguların etkisinde kalan insanların yaşadığı psikolojik sıkıntıların ve açmazların bu âyette mükemmel bir şekilde teşhis ve veciz bir benzetmeyle tasvir edilmiş olmasıdır. Buna göre kötü niyet, kıskançlık, inatçılık, gurur ve kibir, zevk ve menfaat tutkusu gibi psikolojik âmillerin etkisine kapılan kâfirler akıllarını duygularına kurban ederler; bu tutumda ısrar ettikçe, tıpkı yükseldikçe nefes alma güçlüğü çekenler gibi, Müslümanlık ve müslümanlar karşısında giderek artan bir sıkıntı ve huzursuzluk hissederler; hak ve hidayet üzerine rahat ve sağlıklı düşünme imkânından gittikçe uzaklaşırlar; İslâm’ın anlatılması canlarını sıkar, inat ve inkârlarını arttırır, haksız davranışlara sevkeder; böylece ebedî hayat ve kurtuluş demek olan hidayete ulaşma imkânını da giderek kaybederler. Bütün bunlar, Allah’ın küllî kanunlarının zorunlu bir sonucu olarak, olumsuz duygu ve tutkularının, kötü niyetlerinin esiri olanlar için kaçınılmaz bir durumdur.
<br />[[Dosya:Lightsmall-optimised.gif|thumb|200px|sol|[[Deniz feneri etkisi]]nin oluşumu. Elektromanyetik ışıma görüş eksenimizi kestiği zaman pulsarı gözlemleyebiliriz.]]
 
==[[Batınilik|Batıni]]-[[Hurufilik|Hurufi]] yaklaşımlar==
Satır 66 ⟶ 39:
==Gaybdan haber verme==
{{Ana|Kehanet}}
 
Kur'an'ın gelecek olaylardan haber verdiği ve bunun açık bir mucize olduğu ile ilgili yazılar bulunmaktadır. Bazıları Muhammed'in ümmi oluşundan hareketle Kur'an'da anlatılan geçmiş ümmetlerin hikâyelerini de gaybdan haber verme mucizesi ile ilişkilendirmişlerdir. Bu konuda verilen en net örnek [[Rum Suresi]]'nin ilk ayetlerinde bahsedilen, Rumların yakın zamanda galip geleceği ile ilgili Kur'an ifadeleridir.
 
1)Rumlar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Fakat onlar bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde galip gelecekler. Önce olduğu gibi sonra da Allah’ın dediği olur. O gün müminler Allah’ın yardımı sebebiyle sevinecekler. O dilediğini muzaffer kılar. O çok güçlüdür, engin merhamet sahibidir.Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; ama insanların çoğu bunun bilincinde değildirler. (Rûm suresi,2-6.ayet)
 
Rum suresi 615 yılında inmiş,ve bu sure indiği vakitte Sasaniler Bizansı mağlup etmişti.Bizans artık tüm mallarını satacak halde iken Kuran Bizans'ın yeneceğinden bahs etmektedir.Ve üstünden 9 yıl geçtikten sonra,yine muharebe olur ve bu kez Bizans muharebeyi kazanır.Ve böylelikle Kur'anın gelecekle ilgili bu sözü doğru çıkar.
 
2) Ebû Leheb’in elleri kurusun! Kurudu zaten. Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı başka şeyler. O, alev alev yanan ateşe atılacak! (Tebbet suresi,1-3.ayet)
 
Kuran Ebu Leheb'in bu ayette iman etmeyeceğini,ve aleve düşeceğini vurgular.Ebu Leheb bu surenin gelişinden tam 7 yıl sonra ölür.
 
7 yıl içinde eğer münafık bile olsa,iman ettim deseydi o zaman Kuranın hükmü geçersiz kılınırdı.Ama Ebu Lehebin iman ettiğini söylediği hiç bir yerde geçmez.Aksine,onun imansız öldüğü yazar.
 
Buda Kuranı kanıtlayan mucizelerden biridir.
 
==Edebi mucizeler==