Haşhaşîler: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Aybeg (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
düzeltme AWB ile
24. satır:
"Haşhaş" kelimesi [[Arapça]]da "kuru ot" ve "hayvan yemi" anlamına gelir. Sonraları kelimenin anlamı uyuşturucu etkisiyle bilinen [[hint keneviri]] ile özdeşleştirilmiştir. Silvestre de Sacy, Haşhaşiler'e bu adın haşhaş kullanma alışkanlıkları yüzünden verildiği kanısını benimsememekle beraber bu adın, şeyhin fedailerine vadettiği cenneti tattırabilmek için onlara gizlice haşhaş içirmesiyle ilgili olabileceğini düşünmüştür. Bunu da özellikle [[Marco Polo]]'nun seyahatnâmelerinde geçen cennet bahçeleri hikâyesiyle temellendirmiştir. 1273 yılında İran'dan geçmiş olan Marco Polo'nun seyahatnâmesindeki hikâye kısaca şöyledir:
 
{{CquoteAlıntı|Kendi dillerinde şeyhlerine "dinin büyüğü" anlamına gelen Alaeddin diyorlardı. Şeyh iki dağ arasındaki vadiyi kapatmış ve burayı sütten, baldan ve şaraptan akan sular, güzel [[huri]]ler ve çeşitli meyve bahçeleriyle donatmıştı. Dağın şeyhi müridlerinin gerçekten cennette olduklarını zannetmeleri için burayı [[Muhammed]]'in [[cennet]] tasvirine benzetmişti. Bizim yaşlı adam dediğimiz bu efendi fedailerine iksirinden içirerek onları dörderli, altışarlı gruplar halinde bahçeye taşıtıyordu. Gerçekten cennete gittiklerini zanneden müridlerini bir göreve göndereceği zaman şeyh "Gidip şunu şunu öldüresin. Meleklerim seni cennete götürecektir." diyordu. Şeyh'in cennetine geri dönebilme arzusuyla fedailerin göze almayacağı hiçbir tehlike yoktu.}}
 
Alamut'tan günümüze ulaşan metinlere göre Hasan müritlerine dinin esaslarına bağlı kalanlar manasında, "esasiyim" demekten hoşlanırdı ve yabancı seyyahların yanlış anladıkları bu terim "haşhaş", afyon kuşkularının ortaya çıkmasına neden oldu.<ref>Maalouf, Amin, ''Semerkant'', Çeviren: Ali Berktay, Mayıs 2009, İstanbul.</ref>
55. satır:
[[Hasan Sabbah]] buraya vardığında kale onu [[Selçuklu]] sultanından almış olan [[Zeydî-Alevîler Hanedanlığı]] soyundan gelen [[Alevi Mehdi]] adındaki bir hükümdarın elindeydi.<ref name="Eagle's Nest">{{cite book |last=Willey |first=Peter |title=Eagle's Nest: Ismaili Castles in Iran and Syria |year=2005 |publisher=I.B. Tauris |location=London |isbn=978-1-85043-464-1}}</ref>{{rp|23}} Önce bölgeye [[dâî]]lerini yollayan Hasan, bölge halkını ve Alamut'ta yaşayanları kendi tarafına çekmiştir. Hasan Sabbah bu olayları şöyle anlatmaktadır:
 
{{CquoteAlıntı|Ve sonra [[Kazvin]]'den Alamut Kalesi'ne bir [[dâî]] gönderdim. Alamut insanlarından bazıları dâînin telkinlerine uyup mezhep değiştirdiler ve [[Aleviler]]i de buna teşvik ettiler. Dâî yenilgiye uğramış gibi göründü ancak bir yolunu bulup dönmelerin tümünü kale dışına çıkardı ve bütün kapıları kapatarak kalenin sultanın malı olduğunu ilan etti. Uzun münakaşalardan sonra onları yeniden içeri aldı ve insanlar da daha kötüsüyle karşılaşmamak için onun himayesi altına girdiler.<ref name="Hasan"/>}}
 
Bundan sonra 4 Eylül 1090 günü gizlice kaleye alınmış, kalenin önceki sahibi elinden bir şey gelmediği için kaleyi terk etmiştir. İranlı tarihçilere göre Hasan Sabbah, Mehdi'ye üç bin altın dinar değerinde bir senet vermiştir. Böylece Hasan Sabbah ve Haşhaşiler örgütlerini resmen kurmuş ve faaliyetlerine başlamışlardır.<ref name="Hasan"/>
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Haşhaşîler" sayfasından alınmıştır