İbn Haldun: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
düzeltme AWB ile
düzeltme AWB ile
30. satır:
=== Eğitim ve öğrenim ===
[[Dosya:Bou Inania Madrasa 2011.jpg|thumb|200px|right|Fas'ta bir dönem çalışmalar yaptığı [[Ebu İnaniye medresesi]]]]
İbn-i Haldun'un dedesi, Tunus'ta Hafsî sarayında vezirdi.<ref name="Nasr2001" /> Babası Muhammed Vâbili kendini islami ilimler ve edebiyata adamış birisi idi. İlk öğretmeni babası oldu, öğrenimine ondan aldığı derslerle ve [[Kur'an]]'ı ezberleyerek başladı.<ref name="Süngü20091"/> Ailesinin konumu sayesinde Tunus'taki en iyi öğretmenlerden eğitim alma olanağına kavuştu.<ref name="Süngü20091"/> Kaliteli bir Arap eğitimi olan, Kur'an, Arap dilbilimi, Hadis ve Fıkıh eğitimi aldı.<ref name="Demirtaş2011">{{Web kaynağı | url = http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/191.pdf | başlık = İbn-i Haldun’dan Günümüze Örgütlerin Çöküşüne Dair Deterministik Bir Yaklaşım | son = Demirtaş | ilk = Zülfü | tarih = 2011 | yayımcı = National Education dergisi | sayfalar = 112 | dil = Türkçe | erişimtarihi = 21 Ağustos 2012 | arşivurl = http://web.archive.org/web/20151123062911/http://dhgm.meb.gov.tr:80/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/191.pdf | arşivtarihi = 23 Kasım 2015}}</ref> O dönemin tanınmış kıraat âlimi olan Şeyh Abdullah Muhammed bin Bezzal-i Ensari'den "Kur'an'ı Arapçanın yedi lehçesine göre yedi şekilde okumayı" ([[Kıraat|Kıraat-ı Seba]]) öğrendi. Şatibiyye ve Raiyye kasidelerini ezberledi. Kendi anlatımına göre Kur'an'ı 21 defa yedi kıraat üzerine [[hatim|hatmetti]].<ref name="Ugan1949I">{{Harvnb|Ugan|1949|p=I}}</ref> Arap dili ve edebiyatını babasının dışında Şeyh Muhammet el-Arabi el-Hasayidi, Şeyh Muhammed Şevvaş el-Mezazi ve Şeyh Ebu Abbas Ahmed bin Kassar'dan öğrendi.<ref name="Ugan1949I" /> Edebiyat ilmini Şeyh Ebu Abdullah bin Bahr'den okudu ve onun tavsiyesiyle [[Muallekat]]ı (İslamdan önce Kâbe duvarına asılı olan yedi kaside), [[Mütenebbi]]'nin şiirlerini ve 10. yüzyıl şiirlerinin büyük bir derlemesi olan [[Egani kitabı]]nı okudu ve bazılarını ezberledi.<ref name="Ugan1949II">{{Harvnb|Ugan|1949|p=II}}</ref> Fıkıh ve hadis ilmini Şeyh Şemsettin Ebi Abdullah Muhammed bin Cabir, Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Abdullah Ceyyani ve Şeyh Ebu Kasım Muhammed Kusayr'dan öğrendi. O dönemin ileri gelen aydınlarından olan Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Süleyman Satti, Şeyh Muhammed bin İbrahim Eyli ve Kadı Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Abdüsselam'ın meclislerine katılıp her birinden icazet aldı.<ref name="Ugan1949II" /> Böylece hem aklî hem naklî bilimlerde kendini geliştirdi. Ayrıca matematikçi ve filozof olan el-Âbilî'den (1282/3-1356) [[matematik]], [[mantık]] ve [[felsefe]] eğitimi aldı,<ref>A. M. Al-Araki, [http://home.online.no/~al-araki/arabase2/ibn/khald003.html From Ibn Khaldun: Discourse of the Method and Concepts of Economic Sociology], 18 Eylül 2012'de erişildi</ref> [[İbn-i Rüşt]], [[İbn-i Sina]], [[Fahreddin Razî]] ve [[Şerafeddin el-Tusî]]'nin eserlerini okudu. 17 yaşında iken üç kıtayı ve bu arada [[Tunus (şehir)|Tunus]] şehrini de etkisi altına alan [[Büyük Veba Salgını]]nda ailesini kaybetti.<ref name="Süngü20092">{{Harvnb|Süngü|2009|p=2}}</ref>
 
=== Tunus, Fas ve Gırnata'da ilk yılları ===
47. satır:
İbn-i Haldun, Afrika'ya geri döndüğünde [[Hafsiler]] karışıklık içindeydi, Ebu İshak Tunus’ta, Ebu Abdullah [[Becaye|Bicâye]]’de, Ebu Abbas ise [[Konstantin (şehir)|Konsantine]]’de saltanat sürüyorlardı<ref>İslam Tarihi Ansiklopedisi, [http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Islam-Tarihi-D-HAFSILER-292.aspx Hafsiler maddesi]</ref> Bicâye'deki Hafsî sultanı Ebu Abdullah'ın veziri olma davetini severek kabul etti. Kendisine verilen görev, o dönem için oldukça maceralı bir iş olan, Berberi kabilelerden vergi toplamaktı. 1366'da Ebu Abdullah'ın ölümünden sonra, bu kez [[Tilimsan]] hâkimi Ebu Abbas'a yanaştı. Birkaç yıl sonra Tilimsan sultanını yenen ve tahtı ele geçiren Abdulaziz tarafından tutsak edildi. Ardından bir keşiş hayatına girdi, inzivaya çekildi ve 1370 yılında yeni bir sultan tarafından Tilimsan'a çağrılana kadar dinî çalışmalarla meşgul oldu.
 
İbn-i Haldun, politik yönelimlerini ve tarafını sürekli değiştiren biri olmasına karşın, göçebe Berberi kabileleri ile ilişki kurma konusundaki politik yetenekleri dolayısıyla Kuzey Afrika'daki iktidarlar tarafından aranan biriydi. Steplerde ve dağlarda yaşayan Arap ve Berberi aşiret reislerinin, hizmet ettiği hükümdarlara siyasal olarak bağlanmalarında önemli rol oynadı. Aşiret reisleriyle ilişkilerinde kazandığı itibar, hükümdarın gözünden düştüğü zamanlarda bile ona faydalı oldu.<ref name="Süngü20094">{{Harvnb|Süngü|2009|p=4}}</ref> 1375'de Tilimsan'daki [[Abdülvadiler|Abdülvadi]] Sultanı [[II. Ebu Hammu|Ebu Hammu]] tarafından bir görev için [[Biskra]]'daki Davadid Berberilerine gönderildi. Bundan sonra İbn-i Haldun Tilimsan ile Biskra arasında, Bicâye'nin güneyinde bulunan [[Kal'atu ibn Seleme]] adlı kalede Beni Arif kabilesinin himayesinde yaşadı.<ref name="Nasr2001" /> Burada tarih ve Berberi toplumları hakkındaki düşüncelerini geliştirmeye başladı ve geniş bir dünya tarihi olarak planladığı Kitâbu'l-İber'inin ilk bölümü olan Mukaddime'sini yazdı. Bu kalede dört yıla yakın süre inzivaya çekilip kitabını yazma olanağı bulmasına karşın, kitabının tamamlanabilmesi için daha fazla kaynağa ihtiyacı olduğunu görünce kaleden ayrıldı ve 1378'de tekrar Tunus'a döndü.<ref name="Süngü20094"/> Doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği bu topraklardan 20'li yaşlarında ayrılmış ve Fas, Gırnata ve Cezayir'de birçok yerde dolaştıktan sonra geri dönmüştü. Tunus'ta Kitâbu'l-İber'i üzerinde çalışmaya devam etti. Bu arada Tunus'u tekrar fetheden Ebu Abbas onu tekrar hizmetine aldı. İbn-i Haldun kendisini çalışmalarına ve eserini tamamlamaya verdi. Ebu Abbas İbn-i Haldun'un sadakatinden kuşkulu olduğu için ilişkileri gergindi. Eserini tamamlayıp sultana sunduğunda bu gerginlik iyice keskinleşti. Bunun nedeni eserinde alışılageldik şekilde sultana [[medhiye]]ler düzmeyi atlaması idi. Bunun üzerine [[Hac]]ca gitme bahanesiyle sultandan izin istedi, ki hiçbir Müslüman sultan buna hayır diyemezdi. Ortaçağda hac, çoğu kez bir çıkmaza girdiklerini hisseden Müslümanlar için nihai bir çözüm yolu sayılıyordu. Hacca gitmek aylar sürdüğü için, böylelikle iç politik sorunlardan ve baskılardan da uzak kalmış olunuyordu.<ref name="Stowasser1984">{{Web kaynağı | url = http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/448/5036.pdf | başlık = İbn-i Haldun'un Tarih Felsefesi: Devletlerin ve Uygarlıkların Yükselişi ve Çöküşü | son = Stowasser | ilk = Barbara | tarih = 5 Ocak 1984 | yayımcı = Ankara Üniversitesi | dil = Türkçe | erişimtarihi = 21 Ağustos 2012 | yer = Ankara | arşivengelli = evet}}</ref> Böylece İbn-i Haldun Tunus'tan ayrıldı ve Mısır'a yelken açtı.
 
İbn-i Haldun, çeyrek asır boyunca Müslüman Batı'nın yaşadığı siyasal kargaşaya tanıklık etmişti. Saray entrikalarını, hapisliği, güç, itibar ve şerefli iktidar sahiplerini ve çöllerde yaşayan kabileleri gözlemlemiş, hepsini deneyimlemişti. Mısır'a yolculuğu ile hayatındaki ilk evre sona eriyor, ikinci ve yeni bir evre başlıyordu.
"https://tr.wikipedia.org/wiki/İbn_Haldun" sayfasından alınmıştır