Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Yazım hatası düzeltildi, Bağlantı eklendi
Etiketler: Mobil değişiklik mobil uygulama değişikliği
Nanahuatl (mesaj | katkılar)
Gerekçe: + vandalizm amaçlı değişiklik
1. satır:
{{Yönlendirme|Mevlânâ||Mevlânâ (anlam ayrımı)}}
{{Yazar bilgi kutusu
| adı = Mevlânâ Celâleddîn-i BelhiRûmî
| resim = Dosya:İzmir_Buca_Mevlana_heykeli_ve_mesire_alanı_5.jpg
| resim_boyutu =
34. satır:
| Dini = İslam
}}
'''Mevlânâ Celâleddîn-i BelhiRûmî''' ({{dil-fa|مولانا جلال الدين بلخیرومي}}/Mevlânâ Celâleddîn-i BelhiRûmî; 30 Eylül 1207Afghanistan 1207, [[Belh]] - 17 Aralık 1273, [[Konya]]), [[şâir]] müslüman düşünce adamı ve [[mutasavvıf]]. [[Tasavvuf]]ta [[Mevlevî]] yolunun öncüsüdür. Mevlana portresini ve Mevlana Türbesini ilk defa yaptıran Prenses [[Gürcü Hatun]] ile yakın dosttur. Bilinen tek Mevlânâ portresinin ve Mevlânâ türbelerinin ortaya çıkışı bu şekilde olmuştur.
 
==Kimliği==
Mevlânâ 30 Eylül 1207 tarihinde [[Horasan]]'ın [[Belh]] bölgesinde, [[AfganistandaAfganistan]] sınırları içinde kalan [[Vahş]] kasabasında doğmuştur. Annesi, Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun; babaannesi, [[Harezmşahlar]] hanedanından [[Fars]] [[Prenses]]i, Melîke-i Cihan Emetullah Sultan'dır.<ref>Hazreti Mevlânâ Muhammed Celâleddin-i Rûmî Hayatı ve Şahsiyeti, Yrd.Doç.Dr. A. Selâhaddin Hidâyetoğlu, S.Ü. İlahiyat Fakültesi Türk-İslâm Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi, 1996</ref>
 
Babası, "alimlerin sultânı" unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled; büyükbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Hüseyin Hatîbî'dir. Babasına Sultânü'l-Ulemâ unvanının verilmesini kaynaklar Türk gelenekleri ile açıklamaktadır.<ref>Midhat Bahari BEYTUR, Divan-ı Kebir'den Seçme Şiirler, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1965, C.l/s.17</ref> Etnik kökeni tartışmalı olup; [[Fars]]<ref>[[Annemarie Schimmel]], ''The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalaloddin Rumi'', SUNY Press, 1993, S. 193: ''“Rumi’s mother tongue was Persian, but he had learned during his stay in Konya, enough Turkish and Greek to use it, now and then, in his verse”''