Türk tiyatrosu: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Etiketler: potansiyel vandalizm Görsel Düzenleyici
38. satır:
 
=== Tanzimat Dönemi ===
Tanzimat'la birlikte batılı bir tiyatro anlayışını benimseyen Türk tiyatrosu, Cumhuriyet döneminde yurdun her yanında açılan halkevlerinde amatör tiyatro çalışmaları başlayıncayabaşlayınGüllü Agopcaya ve Ankara'da [[1940]]'ların sonunda devlet eliyle bir konservatuvar ve [[Devlet Tiyatrosu]] kuruluncaya kadar geçen sürede hemen hemen yalnız İstanbul'da bir gelişme alanı bulabilmiştir. Bu dönemde atılan adımlar ulusal bir tiyatronun kurulması doğrultusunda özgün yapıtların yazılmasını ve yerli bir duyarlılığın oluşmasını sağlayacak çabalardan çok, kendi toplum yapısına uymayan bir dünyanın tiyatro örneklerine öykünme gibi çelişik bir eğilimi yansıtır. Siyasal ve ekonomik baskılar sonunda batıya açılmaya karar veren [[III. Selim]], [[II. Mahmud]], [[Abdülmecid]] gibi yenilikçi padişahların ve bu görüşü benimseyen okuryazar çevrenin Türkiye'ye batı tiyatrosunun girmesinde büyük payı vardır. İstanbul'daki yabancı elçiliklerin aracılığı ve batıya daha kolay yaklaşabilen azınlıkların da girişimiyle çeşitli sanat dallarında batılı biçimler denenmeye başlanmış, tiyatro da bir kurum olarak saray ve halk tarafından büyük ilgi görmeye başlamıştır. Sarayın desteği İstanbul'a gelen yabancı topluluklara gösterdiği ilgiyle kalmamış, [[Çırağan Sarayı|Çırağan]], [[Dolmabahçe]] ve [[Yıldız Sarayı|Yıldız]] saraylarında tiyatro salonları yaptırılmıştır.
[[Dosya:Güllü Agop.jpg|küçükresim|[[Güllü Agop]]]]
Tanzimat'la birlikte batılı bir tiyatro anlayışını benimseyen Türk tiyatrosu, Cumhuriyet döneminde yurdun her yanında açılan halkevlerinde amatör tiyatro çalışmaları başlayıncaya ve Ankara'da [[1940]]'ların sonunda devlet eliyle bir konservatuvar ve [[Devlet Tiyatrosu]] kuruluncaya kadar geçen sürede hemen hemen yalnız İstanbul'da bir gelişme alanı bulabilmiştir. Bu dönemde atılan adımlar ulusal bir tiyatronun kurulması doğrultusunda özgün yapıtların yazılmasını ve yerli bir duyarlılığın oluşmasını sağlayacak çabalardan çok, kendi toplum yapısına uymayan bir dünyanın tiyatro örneklerine öykünme gibi çelişik bir eğilimi yansıtır. Siyasal ve ekonomik baskılar sonunda batıya açılmaya karar veren [[III. Selim]], [[II. Mahmud]], [[Abdülmecid]] gibi yenilikçi padişahların ve bu görüşü benimseyen okuryazar çevrenin Türkiye'ye batı tiyatrosunun girmesinde büyük payı vardır. İstanbul'daki yabancı elçiliklerin aracılığı ve batıya daha kolay yaklaşabilen azınlıkların da girişimiyle çeşitli sanat dallarında batılı biçimler denenmeye başlanmış, tiyatro da bir kurum olarak saray ve halk tarafından büyük ilgi görmeye başlamıştır. Sarayın desteği İstanbul'a gelen yabancı topluluklara gösterdiği ilgiyle kalmamış, [[Çırağan Sarayı|Çırağan]], [[Dolmabahçe]] ve [[Yıldız Sarayı|Yıldız]] saraylarında tiyatro salonları yaptırılmıştır.
 
Batılı anlamda ilk Türkçe oyun, [[Şinasi]]'nin ''Şair Evlenmesi'''dir (1860). Bu oyun [[Dolmabahçe Saray Tiyatrosu]]'nda oynamak üzere ısmarlanmıştır. Bu arada İtalyan, Fransız, Alman, Avusturyalı tiyatro, [[opera]] ve [[bale]] toplulukları, [[Adelaide Ristori]], [[Sarah Bernhardt]] gibi dünyaca ünlü sanatçılar İstanbul ve İzmir'de temsiller vererek bu kentleri önemli sanat merkezleri durumuna getirdiler.
Satır 60 ⟶ 59:
 
=== Çağdaş Türk Tiyatrosu Yazarları ===
1990'lı yılların sonlarından itibaren bakıldığında, uluslararası arenada da önde gelen yazarları arasında başlıca ismi geçenler, [[Tuncer Cücenoğlu]], Memet Baydur, Ferhan Şensoy, Uğur Uludağ'dır. Tuncer Cücenoğlu, daha geleneksel tarzda yaklaştığı, yazını ile özellikle Balkan ülkelerinde büyük ilgi ile karşılandı. [[Memet Baydur]] ise, evrensel temaları ele alan çalışmalarını, absurd tiyatronun potasında eritmiş ve Çağdaş Türk Tiyatrosunun en özgün eserlerinden bazılarını ortaya koydu. Özellikle "Kamyon" ve "Vladimir Komarof", Memet Baydur'un, dramatik yapı olarak en başarılı eserleridir. [[Ferhan Şensoy]], ustası kabul ettiği Haldun Taner'den aldığı Geleneksel Türk Tiyatrosu kalıplarını, daha çok dünya tiyatrosunun önemli yazarlarının oyunları ile devşirme yoluna giderek, söz esprisine dayalı diye tanımlanabilecek yenilikçi bir tiyatronun temellerini oluşturdu. "İçinden Tramvay Geçen Şarkı" ve "Güle Güle Godot" bunun başlıca örneklerindendir. Oyunlarını [[Ortaoyuncular]] ismini verdiği tiyatro ekibinde sahnelemektedir. Yüzünü daha fazla batıya dönmüş bir şekilde, kendi tarzını yaratmaya çalışan genç tiyatro ekipleri daha çok deneysel tarzlara yöneldiler. Bunların arasından farklılıkla öne çıkanlardan biri olan [[Uğur Uludağ]], özünü Geleneksel Türk tiyatrosundan alan ve biçimsel olarak ta, çizgi film estetiğinin karakter tanımlamalarında belirleyicilik gösterdiği yeni bir stil yarattı ve bu stile "cartoon" adını verdi. Bu tarzla öne çıkan başlıca eserleri "Godot'yu İzlerken" ve bir seri olarak devam eden "Üçüncü Türden Yakın İlişkiler" isimli eserlerdir. [[Espri Standartları Enstitüsü Kurumu]] isimli tiyatro ekibinde, oyunlarını aynı zamanda yönetmektedir.amıık
 
== Ayrıca bakınız ==
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Türk_tiyatrosu" sayfasından alınmıştır