Camillo Benso (Cavour kontu): Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Kumkum (mesaj | katkılar)
k Napoleon → Napolyon
26. satır:
== Ailesi ve gençlik dönemi ==
 
Köklü bir geçmişi olan Cavourlar [[16. yüzyıl]]dan başlayarak asker ve memur olarak Savoia hanedanına hizmet etmişlerdi. Camillo'nun [[Cenevre]] doğumlu ve [[Kalvenizm|Kalvenci]] olan annesi, dönemin bütün siyasal, dinsel ve toplumsal akımlarına açık bir kent olan Cenevre'nin havasını aileye taşırken, babası Michele de, eski rejimle yakın bağlarından dolayı [[Fransız Devrimi]]'yle birlikte saygınlığı tehlikeye giren ailenin [[NapoleonNapolyon]] döneminde yeniden seçkin bir konuma gelmesini sağlamıştı.
 
Cavour, on yaşında [[Torino]] Askeri Akademisi'ne girdi. Ailenin küçük oğlu olarak bir miras beklentisi olmadığından, önündeki tek seçenek Savoia ve Piemonte prensi Carlo Alberto'nun koruyuculuğu altında parlak bir makama ulaşmaktı. Daha öğrenciliği sırasında siyasal düşüncelere ilgi duymaya başladı. 1821'deki meşrutiyetçi Piemonte devriminin askeri öğrencilere kadar yansıyan özgürlükçü ve ulusal yankılarından etkilendi. Aile içindeki konuşmalardan [[Bourbon Hanedanı|Bourbon]]ların yeniden başa geçtiği [[Fransa]]'daki iç siyasal gelişmeler, [[Osmanlı]] yönetimine karşı [[Yunan isyanı|Yunan ayaklanması]], Rusya'daki özgürlükçü [[Aralıkçılar İsyanı|Dekabrist ayaklanması]] (1825) gibi güncel konuları yakından izledi. [[Benjamin Franklin]], Piemonte devriminin ünlü önderi ve uzak akrabası Santorre di Santarosa gibi kişilere ve liberallere duyduğu sempatiyi coşkulu bir biçimde açığa vurmaya başladı. Kendisinden üç yaş büyük bir askeri öğrenci olan Baron Severino Cassio'nun etkisiyle yurtsever düşüncelere yöneldi. Cumhuriyetçi olarak tanınan Cassio ile yakınlığından rahatsız olan ailesi bu ilişkiyi sona erdirmesini isteyince, büyük bir tepki gösterdi. Aileyi bu müdahaleye yönelten, Temmuz 1824'te kişisel hizmetine verildiği Prens Carlo Alberto'ya karşı takındığı ters tutumdu. Veliaht prensle arasının bozulmasına yol açan bu durum, saraydan uzaklaştırılmasına ve 20 yıl kadar hiçbir siyasal görev alamamasına neden oldu.
52. satır:
Cavour'un istemeden içine çekildiği Avrupa dramı ocak 1854'te Kırım Savaşına katılma kararı ile başladı. Fransa ve İngiltere'nin Akdeniz'e inebilmek için Çanakkale Boğazını denetim altına almak isteyen ve Osmanlı topraklarının bütünlüğünü tahdit eden Rusya'ya karşı birleşmesiyle patlak veren savaşın hemen başında III. Vittorio Emanuele Fransız ve İngiliz temsilcilerine yardım sözü vermişti. Bakanları Kırım macerasına karşı oy veren Cavour, ittifakı kabul etmezse kral tarafından görevden alınma, kabul ederse çalışma arkadaşları tarafından istifaya zorlanma seçenekleri arasında kaldı. Her zamanki cesareti ve özgüveniyle ittifakı kabul ederek, görevden alınmasını önledi ve savaşa girdi. İngiltere-Fransa-Sardinya ittifağının baskısıyla, Avusturya'nın tarafsızlıktan vazgeçerek bir ültimatomla Rusya'yı barış yapmaya zorlaması, savaşın dönüm noktası oldu.
 
1856'da Cavour, bazı güçlüklere karşın Avrupa'nın en büyük devletlerinin temsil edildiği Paris Kongresi'ndeki barış görüşmelerine küçük Piemonte'nin de katılmasını sağladı. Paris Kongresi'nde İtalyan sorununu ortaya atma olanağı buldu. III. NapoleonNapolyon'un yakın gelecekte İtalya'ya askeri müdahale tasarısını destekleyerek ve ittifaka ancak Rusya'nın yenilmesi keşinleştiğinde katılan Avusturya'ya karşı duyulan genel hoşnutsuzluktan yararlanarak, kongrede İtalya sorununun da Avrupa barışını tehdit eden bir konu olarak tartışılmasını sağladı. Avusturya böylece Avrupa kamuoyunda yalnız kaldı. Cavour'a göre, barışı tehdit eden etkenler Avusturya'nın İtalya topraklarına göz dikmesi, Orta İtalya'da papalığın kötü yönetimi ve Güney İtalya'da İspanyol Bourbonlarının otokratik egemenliğiydi. Böylece İtalya sorununu diplomatik düzeyde ilk kez yarımadanın bağımsızlığını öne çıkaran bir tutumla ortaya koydu, sorun Fransa ve İngiltere'nin Avusturya karşıtı siyasete kararlı bir destek vermelerini sağlama noktasında yoğunlaşıyordu.
 
Cavour, Paris'te bulunduğu sırada Avrupa'nın en yetenekli diplomatlarıyla tanışarak onların tutumlarını değerlendirme ve büyük devletlerin izledikleri politikaların ardında yatan nedenleri inceleme fırsatı bulmuştu. Bu yüzden, Avrupa'nın İtalyan davasına çıkar gözetmeksizin destek olmasını ummanın hayal olacağını çok iyi biliyordu. Sonunda, tükenmek bilmeyen enerjisi ve en elverişsiz durumlardan bile yararlanmada gösterdiği sınırsız yeteneğiyle III. NapoleonNapolyon'u kendi tarafına çekmeyi başardı. Bunun için kullandığı koz Fransa'nın İtalya'ya yapılacak bir seferle Avusturya'nın yerini alması ve böylece yeniden Avrupa'nın en büyük devleti konumuna gelmesiydi.
 
20 ve 21 Temmuz 1858 günlerinde, Plombieres görüşmesinde Cavour ve III. NapoleonNapolyon, Avusturya'nın İtalyan topraklarından çekilmesini amaçlayan bir antlaşmanın temelleri üzerinde görüş birliğine vardılar. Buna göre III. NapoleonNapolyon Adriyatik denizi'ne ulaşan bir Kuzey İtalya krallığı'nın kurulmasını onaylıyor, buna karşılık, Savoia ve Nice kontluğu Fransa'ya geri veriliyordu. Plombieres'de yaptıkları gizli bir toplantıda, ertesi yıl Avrupa ülkelerini Avusturya ile savaşa kışkırtma konusunda anlaştılar. Cavour o zaman bütün ustalığını, III. NapoleonNapolyon'un Fransa'nın müdahalesi için gerekli gördüğü koşulu sağlamak, yani Avusturya'yı Piemonte'ye bir ültimatom göndermeye ve savaş ilan etmeye zorlamak için kullandı. Gizli bir anlaşma yapıldığına ilişkin ilk kuşkular belirdiğinde, Avrupa devletleri ve özellikle İngiltere, Fransızların ve Piemontelilerin bu tasarıyı gerçekleştirmelerini engellemek için bir kampanya başlattı. Bu yoğun kampanya Cavour'u kişisel ve ulusal bir yıkımın eşiğine kadar getirdi. Ama Avusturya'nın 23 Nisan 1859'da Piemonte'ye bir ültimatom göndererek derhal silahsızlanmaması durumunda savaş açma tehdidinde bulunması, çıkmazdan kurtulmasını sağladı. Tehdit üzerine Fransa-Piemonte ittifakı yürürlüğe girdi ve Avusturya'nın üstün askeri gücüne karşı Fransa'nın desteğiyle denge sağlandı. 4 Haziran'daki Magenta zaferi Lombardiya'yı Piemonte-Fransa güçlerine kazandırdı. Zafer haberi üzerine Orta İtalya'da geniş bir devrimci ayaklanma başladı. 24 Haziran'da Fransa-Piemonte ordularının Solferino'daki zaferinden sonra devrimci ayaklanmanın boyutlarından ürken III. NapoleonNapolyon, Vittorio Emanuele'nin haberi olmadan Avusturya imparatoruyla, Lombardiya'nın Piemonte'ye bırakılması temeline dayanan bir mütareke imzaladı. Art arda gelen Fransa-Piemonte zaferlerinin ardından III. NapoleonNapolyon Temmuz 1859'da Villafranca'da Avusturya İmparatoru I. Franz Joseph'le barış antlaşması imzaladı.<ref>[http://www.italyaonline.net/Italya/hakkinda/tarih/risorgimento_s.htm/]</ref>
 
Savaş, Toscana'da, Modena ve Parma düklüklerinde ve Po Irmağı ile Apennin Dağları arasında, Bologna'dan Cattolica'ya kadar uzanan Papalık Devletleri'nde devrimci hareketlere yol açtıştı. Düklük yöneticileri ve papanın elçileri kovuldu. Ateşkes, Cavour'un Alpler'den Adriyatik'e kadar bütün İtalya'yı kurtarma hayallerinin yanında önemsiz bir başarı olarak kalan Lombardiya'nın ele geçirilmesi dışında, her şeyi belirsiz bırakıyordu. Cavour, Villafranca'da, hayal kırıklığının acısını ve öfkesini kraldan çıkartarak istifa etti. Ancak Ocak 1860'ta yeniden iktidara geldi.
65. satır:
Nice'in Fransa'ya bırakılması, halk kahramanı Giuseppe Garibaldi ile Cavour arasındaki anlaşmazlığı daha da keskinleştirdi. Piemonte'nin Alpler duvarının elden çıkarılmasının yol açtığı kayıp ancak İtalya'nın içlerine ve İki Sicilye Krallığı'na doğru genişlemeyle giderilebilirdi. Ama kıtanın huzurunu sık sık bozduğu için Avrupa diplomasisinin sevilmeyen adamı durumuna gelmiş olan Cavour, İngiltere'den destek görmesine karşın inisiyatifi ele alacak durumda değildi.
 
Cavour'un manevra yeteneğinin kısıtlanmasından doğan tıkanıklığı gideren Garibaldi oldu. Ünlü Binler Seferi'yle Sicilya'ya çıkan Garibaldi adadaki ve güneydeki Bourbon egemenliğine son verdi. Garibaldi'nin askeri başarıları Piemonte'nin ve Cavour'un cesur diplomasisini bir süre ikinci plana düşürdü. Daha da önemlisi, ılımlı ve kralcı bir İtalya'yla devrimci ve cumhuriyetçi bir İtalya arasındaki çatışmanın ilk belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Birliğin bozulması tehlikesi Garibaldi'nin sağduyusu ve Cavour'un diplomatik manevralarıyla atlatıldı. Avrupa'nın gözünde devrimci aşırılıklar karşısında hukukun ve düzenin; NapoleonNapolyon'un gözünde ise Garibaldi'nin saldırılarına karşı papalık topraklarının son parçasının savunucusu konumunu kazanan Cavour, Garibaldi'yi durdurmak ve iki İtalya'yı tek birleşik krallığa dönüştürmek için Vittorio Emanuele komutasında bir orduyu Marche ve Umbria'nın ötesine gönderdi.
 
Bu sırada yeni devletin başkentinin belirlenmesi sorunu henüz çözülmemişti. Cavour başkentin ancak Roma olabileceğini düşünüyordu; ama bu durum papanın konumunun ne olacağı sorununu da gündeme getiriyordu. Kilise ile devletin ayrılması görüşünü içtenlikle benimseyen Cavour, papalıkla yaptığı görüşmelerde bunu ateşli bir biçimde savundu. Kilisenin dünyevi iktidardan vazgeçerek ve Roma'yı İtalyan devletine bırakarak özgürleşeceğini ve yeni bir dünyanın kurulmasına destek vererek insanlığa canlılık getireceğini belirtti. IX. Pius'tan olumlu bir karşılık alamadı. ''Özgür bir devlette özgür bir kilise'' formülünü benimsetme yönündeki çabalarını sürdürürken ağır biçimde hastalandı ve öldü.