İlmiye: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
kaynak düzenleme
düzeltme AWB ile
15. satır:
[[Kur'an]], [[hadis]] ve [[Arapça]] öğretimi ilk zamanlardan itibaren [[cami]]lerde yapılmaktaydı. Kuruluşundan itibaren camilerde ders halkaları teşekkül etmeye başlamıştır. Bu manada [[cami]]lere ilk eğitim müesseseleri de denilebilir. [[Müslüman]]ların fethettikleri yerlerde inşa ettikleri camiler gerek ibadet merkezi gerekse eğitim kurumları olarak büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Zamanla [[fıkıh]] ve [[ilahiyat]] alanlarındaki gelişmeler neticesinde bu konularla ilgili dersler de camilerde okutulmaya başlanmıştır. Bu ilgi dallarının hepsinin bir arada okutulduğu camiler olduğu gibi birinin veya birkaçının bir arada okutulduğu camiler de vardı. Camilerde islamî ve lisanî bilimler dışında aklî bilimler de okutulurdu. Meselâ El-Ezher Camisi'nde [[tıp]] okutulduğundan bahsedilmektedir. Ancak [[felsefe]] camilere girememiştir. Bununla beraber [[İspanya]]'da okutulduğu ve yakalananların şiddetle cezalandırıldıkları bilinmektedir<ref name="Şanal">Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şanal. ''Osmanlı Devleti'nde Medreselere Ders Programları, Öğretim Metodu, Ölçme ve Değerlendirme, Öğretimde İhtisaslaşma Bakımından Genel Bir Bakış''. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 14 Yıl : 2003/1 (149-168 s.). [http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_14/14_sanal.pdf Tam metin]</ref>.
 
[[Şii]] mezhebine mensup olanlar ''Darü'l İlim''leri kurarken, [[sünni]]ler de ''medrese''leri kurmuştur. Sünniler, her dört sünni mezhebi için ayrı ayrı medreseler kurdukları gibi, bunlardan bir kaçının bir arada olduğu medreseler de kurmuşlardır. İslam Eğitim Tarihinde ilk [[medrese]]nin nerede, ne zaman ve hangi şartlarda ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak medreselerin esas ortaya çıkış yerinin miladi [[9. yüzyıl]]ın sonlarına doğru [[Horasan]] ve [[Türkistan]] bölgelerinin olduğu bilinmektedir. Bununla beraber şu ana kadar yapılan araştırmalar [[İslam]] dünyasındaki medreselerin her İslam ülkesinde farklı zamanlarda ve farklı şartlar altında doğduklarını da ortaya koymuştur. Medreseler, Türklerin İslam kültürüne kazandırmış oldukları genel öğretim müesseseleridir. [[Fıkıh]] okutmak için kurulmuşlardır<ref name="Şanal">Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şanal. ''Osmanlı Devleti'nde Medreselere Ders Programları, Öğretim Metodu, Ölçme ve Değerlendirme, Öğretimde İhtisaslaşma Bakımından Genel Bir Bakış''. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 14 Yıl : 2003/1 (149-168 s.). [http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_14/14_sanal.pdf Tam metin]</ref>.
 
Ortaçağ İslâm dünyasındaki medreselerde, eğitim iki kısma ayrılırdı. Birinci kısımda [[matematik]], [[Gökbilim|astronomi]], [[geometri]], [[fizik]], [[tıp]], [[dil bilgisi]] ve [[felsefe]] tahsil edilirken; ikincisinde [[Fıkıh usûlü|usûl]], [[fıkıh]], [[hadis]], [[tefsir]], [[kelam]] gibi dersler verilirdi. Medreselerdeki dersler konularına göre ihtisaslara ayrılırdı; Darül Hadis, Fıkıh, Tıp gibi. Bu medreselerden mezun olanlara, aldıkları eğitime göre meslek ruhsatı verilirdi. Hekimler ile cerrahların bu ruhsatı alabilmeleri için ayrı ayrı imtihanlardan geçmeleri gerekiyordu<ref>Dr. Abdullah Kaya. ''Selçuklular Dönemi Sivas'ta İlmi Hayat ve İlim Adamları'' (''The scientific life and scientists in the period of Seljukians in Sivas''.) Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi (The Journal Of International Social Research) Volume 1/2 Winter 2008. [http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt1/sayi2/sayi2pdf/kaya_abdullah.pdf Tam metin]</ref>.
29. satır:
==== Darül Hadis ====
 
Sadece [[hadis]] öğrenmek için kurulmuş kurumların ortaya çıkması ve ''Darül Hadis'' adıyla anılmaları miladi takvime göre [[12. yüzyıl]]da başlamıştır. Bundan önce hadis öğrenimi ''talebu'l ilm'' denilen seyyah alimler tarafından yapılmaktaydı. Önceleri tahsili camilerde yapılan [[hadis]] ilminin öğretimi için kurulan [[medrese]]lerin ilki [[Halep]] [[Atabey]]i [[Nureddin Zengi]] tarafından [[Şam]]'da inşa ettirilmiştir. [[Eyyubi]] sultanlarından [[Kamil Nasıruddin Muhammed]]'in [[1225]] yılında [[Kahire]]'de kurduğu ''Darül Hadis'' de ilk hadis enstitülerinden sayılmaktadır. Anadolu'da ilk defa [[Anadolu Selçuklu]]'ların veziri [[Sahip Ata]] tarafından [[13. yüzyıl]]ın ikinci yarısında [[Konya]]'da yaptırılmıştır<ref name="Hızlı">Mefail Hızlı. ''Kuruluşundan Osmanlılara kadar medreseler.'' T.C Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Sayı:2, Cilt:2, Yıl:2; 1987. s.273-281. [http://kutuphane.uludag.edu.tr/Univder/PDF/ilh/1987-2(2)/M28.pdf Tam metin]</ref>.
 
==== Darüt Tıb ====
{{Ana madde|Darüşşifa}}
[[Tıp]] eğitimi ile tedavinin birlikte yürütüldüğü bu kurumlara zaman içinde ''Darüt Tıb'', ''Darüş Şifa'', ''Darül Merza'', ''Darül Afiye'', ''Maristan'' ve ''Bimaristan'' gibi adlar da verilmiştir. Bu kurumların ilk olarak teşkilatlanması [[Emevi]] [[Halife]]si [[I. Velid]] tarafından [[707]]'de [[Şam]]'da gerçekleştirilmiştir<ref name="Hızlı">Mefail Hızlı. ''Kuruluşundan Osmanlılara kadar medreseler.'' T.C Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Sayı:2, Cilt:2, Yıl:2; 1987. s.273-281. [http://kutuphane.uludag.edu.tr/Univder/PDF/ilh/1987-2(2)/M28.pdf Tam metin]</ref>.
 
== Selçuklu dönemi ==
41. satır:
[[Selçuklu]]lar dönemine baktığımızda yükseköğretim kurumu olarak, bir Türk-İslam kurumu olarak ''medreseleri'' görmekteyiz. Bu medreseler içerisinde ''[[Nizamiye Medreseleri]]'' ayrı bir öneme sahiptir. [[Büyük Selçuklu İmparatorluğu]] Veziri [[Nizamülmülk]]'ün [[1068]] yılında [[Bağdat]]'ta açmış olduğu "''[[Nizamiye Medresesi]]''" Türk yükseköğretim tarihinde yükseköğretim kurumu olarak önemli bir kurumdur. [[Nizamülmülk]] daha sonra [[Belh]], [[Herat]], [[İsfahan]], [[Basra]], [[Merv]], [[Musul]], Amul, Harcird, Buçenc, [[Rey]] medreselerini yaptırmıştır. Nizamülmülk medreselerinin başlıca amaçları; din adamı yetiştirmek, yoksul ve yetenekli öğrencileri okutup topluma kazandırmak, imparatorluğun yönetimi için memur yetiştirmek ve devlet adamlarını eğitmektir. Nizamiye medreselerinin bir başka amacı da [[Nizamülmülk]]'ün de belirttiği gibi bilginleri bir görev ve maaşla medreselere bağlayıp denetim altında tutmak ve böylece devlete karşı gizli hareketlere katılmaları ihtimalini ortadan kaldırmaktır. [[Nizamiye Medreseleri]] esas olarak [[din]], [[hukuk]], [[dil]] ve müspet bilim öğretimi yapmışlardır<ref name="Erdem">Ali Rıza ERDEM. ''Üniversitelerimizin Bilim Tarihimizdeki Yeri.'' Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi. Ocak 2005, Cilt 5, Sayı 1. [http://www.universite-toplum.org/pdf/235.pdf Tam metin]</ref><ref name="Ergün">Prof. Dr. Mustafa ERGÜN. ''Türk Eğitim Tarihi:'' ''İslâmiyetten sonraki Türk eğitim tarihi.'' [http://www.egitim.aku.edu.tr/tet02.htm Tam metin]</ref>.
 
Bu dönemde medreseler devlet girişimi ve devlet parası ile yaptırılmıştır. "''[[Nizamiye Medreseleri]]''" adı genelde bu medreseleri anlatan bir ortak isimdir. [[Nizamülmülk]]'ün sağlığında kendinin kurdurduğu medreselerin hepsi ona bağlıydı, onun ölümünden sonra [[Sultan]] ve [[Halife]]'ye bağlanmıştır<ref name="Ergün">Prof. Dr. Mustafa ERGÜN. ''Türk Eğitim Tarihi:'' ''İslâmiyetten sonraki Türk eğitim tarihi.'' [http://www.egitim.aku.edu.tr/tet02.htm Tam metin]</ref>.
 
[[Nizamiye medreseleri]], "''eğitimde şans ve fırsat eşitliği''" gerçekleştirmeye çalışmıştır. O zamanlar yükseköğretim maddî problemi olmayan, kolayca kitap satın alabilen ve çeşitli yerlerde araştırma yapabilenlerin görebildiği bir eğitimdi. Devlet, medreseleri "''yatılı ve burslu''" bir eğitim kuruluşu haline getirmekle öğretimde imkân ve fırsat eşitliğini sağlama çalışmalarına girişmiş oluyordu. Selçuklu medreseleri müderris-öğrenci ilişkilerinde bir yenilik getirmemişti ama "öğrenci statüsü"nde bazı yenilikler getirmişti. Bu yenilikle, medrese öğrencilerinin büyük bir kısmının yatılı olması ve bu arada medrese vakfından burs alabilmeleridir<ref name="Erdem">Ali Rıza ERDEM. ''Üniversitelerimizin Bilim Tarihimizdeki Yeri.'' Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi. Ocak 2005, Cilt 5, Sayı 1. [http://www.universite-toplum.org/pdf/235.pdf Tam metin]</ref><ref name="Ergün">Prof. Dr. Mustafa ERGÜN. ''Türk Eğitim Tarihi:'' ''İslâmiyetten sonraki Türk eğitim tarihi.'' [http://www.egitim.aku.edu.tr/tet02.htm Tam metin]</ref>.
 
Gerek [[Selçuklu]]lar, gerekse bunun arkasından gelen [[Anadolu Beylikleri|Beylikler]] ve [[İlhanlı]]lar zamanında [[Anadolu]]'da; [[Zengiler]] ve [[Eyyubiler]] devrinde Suriye ve Irak'ta olmak üzere Selçuklu geleneğinde birçok medreseler kurulmuştur. Bu sadece [[Anadolu]]'da olmamış; ayrıca Selçukluların yıkılmasından sonra hakim oldukları topraklarda yeni kurulan devletlerin hepsi, egemen oldukları yörelerde Selçuklu medrese geleneğini devam ettirmişlerdir<ref name="Hızlı">Mefail Hızlı. ''Kuruluşundan Osmanlılara kadar medreseler.'' T.C Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Sayı:2, Cilt:2, Yıl:2; 1987. s.273-281. [http://kutuphane.uludag.edu.tr/Univder/PDF/ilh/1987-2(2)/M28.pdf Tam metin]</ref><ref name="Ergün">Prof. Dr. Mustafa ERGÜN. ''Türk Eğitim Tarihi:'' ''İslâmiyetten sonraki Türk eğitim tarihi.'' [http://www.egitim.aku.edu.tr/tet02.htm Tam metin]</ref>.
 
== Osmanlı dönemi ==
52. satır:
 
=== Kuruluşu ===
Osmanlılarda medrese eğitimi ilk olarak [[Orhan Gazi|Orhan Bey]] zamanında başlamıştır<ref name="Uzunçarşılı İH. Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt II. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. baskı.">İsmail Hakkı Uzunçarşılı. ''Büyük Osmanlı Tarihi'', Cilt II. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. baskı. s. 583-590. ISBN 975-6945-11-7 ISBN 975-6945-13-3</ref>. İhtisaslaşma ise ilk Dârül-Hadis medresesinin [[13. yüzyıl]]ın ikinci yarısında, [[I. Murat]] zamanında [[Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa|Çandarlı Hayrettin Paşa]] tarafından [[İznik]]'te kurulması ile başlamıştır. Diğer bir ihtisas medresesi olan ''Darüt Tıb'' kurumları ise ilk olarak [[I. Bayezid|Yıldırım Bayezid]] tarafından Bursa'da yapılmış olup inşası [[1389]] tarihinde tamamlanmıştır<ref name="Hızlı">Mefail Hızlı. ''Kuruluşundan Osmanlılara kadar medreseler.'' T.C Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Sayı:2, Cilt:2, Yıl:2; 1987. s.273-281. [http://kutuphane.uludag.edu.tr/Univder/PDF/ilh/1987-2(2)/M28.pdf Tam metin]</ref>. Zamanla sayıları artmış ve [[15. yüzyıl]]da Edirne'deki ''Darülhadis'' en önde gelen medrese konumuna gelmiştir.
 
[[Fatih Sultan Mehmet]] tarafından, [[İstanbul'un fethi]]ni takiben, sekiz kilise medreseye çevrilmiş ve ilk defa bir fakültenin temeli atılmıştır. Bu sekiz medreseye ''[[Sahn-ı Seman]]'' adı verilmiştir. Ayrıca bu medreselere öğrenci yetiştirmek amacıyla, ''musıla-ı sahn'' veya ''tetimme'' medreseleri adıyla anılan lise hükmünde okullar da kurulmuştur.
[[Dosya:Mekke Kadisi.jpg|thumb|right|Soldan sağa: '''Baş Muhzir''', sadaret dairesi muhafızı; '''Mekke Kadısı''', mekke baş hakimi; '''Rumeli Kazaskeri''', rumelideki kadıların amiri; '''Nakib-ül-eşraf''', peygamber soyundan olanların başı; '''İstanbul Kadısı''', İstanbul baş hakimi|261x261px]]
''[[Sahn-ı Seman]]'''da [[Hukuk]], [[İlahiyat]] ve [[Edebiyat]] fakülteleri bulunmaktaydı. Bununla beraber öğrenciler önceki tahsillerinde fen ilimleri de gördüklerinden, öğrenciler fen bilgilerine de vakıftılar. [[Kanuni Sultan Süleyman]] zamanında fen bilimlerine mahsus adam yetiştirmek amacıyla yeni okullar yapılması öngörülmüş ve bunların inşası 1550 yılında başlayıp 1556 yılında tamamlanmıştır. Bu okullar; dört medrese, bir Darülhadis ve bir [[Tıp]] medresesidir. Dört medrese doğrudan doğruya [[matematik]] (riyaziye) eğitimi için yapılmıştır. Bu okullara girmek isteyenler ''musıla-ı süleymaniye'' adı verilen okullara gider, sonra ''sahn-ı süleymaniye'' adı verilen bu okullara girerdi. Böylece İstanbul'da ilk Dârü'l-Hadis medresesi kurulmuştur. Ayrıca Kanuni, kendisinin yaptırmış olduğu bu Dârü'l-Hadis medresesini, medrese sisteminin en üst derecesine yerleştirmiştir<ref name="Şanal">Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şanal. ''Osmanlı Devleti'nde Medreselere Ders Programları, Öğretim Metodu, Ölçme ve Değerlendirme, Öğretimde İhtisaslaşma Bakımından Genel Bir Bakış''. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 14 Yıl : 2003/1 (149-168 s.). [http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_14/14_sanal.pdf Tam metin]</ref><ref name="Uzunçarşılı İH. Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt II. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. baskı.">İsmail Hakkı Uzunçarşılı. ''Büyük Osmanlı Tarihi'', Cilt II. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. baskı. s. 583-590. ISBN 975-6945-11-7 ISBN 975-6945-13-3</ref>.
 
=== Hiyeraşik yapısı ===
70. satır:
Medreselerde soru-cevap metodu da kullanılmaktaydı. Hoca öğrencilere soru sorup cevabını beklediği gibi, öğrenciler de belirli bir nizama göre hocaya soru sorabilirlerdi. Yani derslerde takrir ve karşılıkla konuşmaya yer verilirdi. Belirli günlerde halka açık toplantılar da düzenlenirdi. Medreselerde her ne kadar kendi binalarında ders yapılıyorduysa da camilerde de sık sık ders yapılır ve bu dersi herkes izleyebilirdi. "''Ders-i âmm''" denen meşhur hocalar kent ve kasabaların büyük camilerinde ''cami dersleri'' adıyla herkese açık olarak dersler verirlerdi. Cemaat hocanın etrafında halka olur, anlatılanları dinlerdi. Bu derslerin düzenli izleyicileri bulunmaktaydı. İkindi namazından sonra daha sık yapıldıkları için ''ikindi dersleri'' de denilmekteydi. Osmanlı medreselerinde dersler kolaydan (''muhtasar''dan) zora (''mufassal''a) doğru bir seviyede okutulurdu.
 
Medreselerdeki öğretim metodu, daha sonraları müşahede, tecrübe, tetkîk ve tenkide yer vermeyen; sadece [[ayet]]lerin, [[hadis]]lerin veya diğer metinlerin [[Aristoteles|Aristo]] mantığına göre şerh ve tefsirine inhisar eden bir metot halini almıştır. Mânâdan ziyade lafza kıymet veren, yazı öğretimine yer vermeyen skolastik bir nitelik halini kazanmıştır. [[Müderris]]ler, [[felsefe|felsefî]] ve [[kelam]]î meselelere çözüm bulmak ve tartışmak yerine, bu konuları eski bilgilerle geçiştirmeyi tercih etmişlerdir. Böylece medreselerde amaç; düşünen, araştıran ve sorgulayan insan yetiştirmek olmaktan çıkmış, sadece mevcut bilgilerle yetinen, sorgulamayan hazırla yetinen insan modeli yetiştirmek şekline dönüşmüştür. Bu kısır döngü talebenin zihninin gereksiz bilgilerle dolmasına, dolayısıyla öğrenci boyutunda zaman kaybının oluşmasına yol açmıştır<ref name="Şanal">Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şanal. ''Osmanlı Devleti'nde Medreselere Ders Programları, Öğretim Metodu, Ölçme ve Değerlendirme, Öğretimde İhtisaslaşma Bakımından Genel Bir Bakış''. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 14 Yıl : 2003/1 (149-168 s.). [http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_14/14_sanal.pdf Tam metin]</ref>.
 
=== Özelliklerinin bozulması ===
[[Dosya:Kazaskier-Captan-Pacha-Tschokadar.jpg|thumb|right|180px|Soldan sağa: '''Kazasker''', kadıların amiri ve hükümet azası; '''Kaptan Paşa''', deniz kuvvetleri başkumandanı; '''Çuhadar''', vezir saraylarında dış hizmet erbabından]]
Özellikle [[İstanbul'un fethi|İstanbul'un alınışı]] ve devlet merkezi olarak seçilmesinden sonra açılan yüksek dereceli medreseler, zamanla gelişerek devletin yönetici ve aydın kitlesini yetiştirecek bir düzeye erişmişse de [[16. yüzyıl]]ın sonundan itibaren medrese öğretimi kuruluş ve yükseliş devrindeki dinamikliğini yitirmeye başlamıştır<ref name="Muşmal">Hüseyin Muşmal. ''XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Beyşehir Kenti'nde Bulunan Müesseseler ve Vakıfları'' (''Institutions and Vaqifs in Beysehir Town in the XVIII. And XIX Centuries''). Türkiyat Araştırmaları Dergisi [http://www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdfdergi/s19/huseyinmusmal.pdf Tam metin]</ref>.
 
[[Kanuni Sultan Süleyman]] döneminde, padişahın bazı kişileri alt kademelerde müderrislik yapmadan üst kademelere ataması, ilmiye mensupları arasındaki bozulmanın başlangıç noktaları olmuştur. [[Hocazadeler]], [[Fenarizadeler]] gibi bazı ulema soyları ortaya çıkmıştır. Bu durumu meşrulaştırmak için "''Hocazadeler Kanunu''" gibi resmî destekler sağlanmıştır. Bu tür bozulmalar daha sonra [[II. Selim]], [[III. Murad]] ve [[III. Mehmet]] dönemlerinde çoğalmış; [[16. yüzyıl]] sonlarında ise hem medrese öğretimi hem de ilmiye sınıfı tamamen bir kargaşanın içine düşmüştür. Birçok "''mevali gözdeler''" soylarının adından faydalanarak kısa zamanda üst rütbelere yükselmişlerdir. İltimas ve rüşvetle pek çok kişi [[kadı]]lık ve [[müderris]]lik görevlerine atanmışlardır. Bu şekilde müderris olanlar [[medrese]]de ders vermemeye başlamışlardır. Ayda bir kere bile medreseye varmayan müderrisler türemiştir. Bunlar medreseye varsalar ders dinleyecek öğrenci bulamamışlar; öğrenci bulsalar ders verecek bilgiden yoksun olmuşlardır. [[Hocazadeler]]e, büluğ çağına geldiğinde "''Dâhil elli''" derecesinde medreselerde [[müderris]]likler, [[Müftüzadeler]]e "''Hariç''", [[Kadıasker]] oğullarına "''ibtidai kırklı''", İstanbul [[kadı]]larının oğullarına da "''yirmibeşli''", "''otuzlu''" derecesindeki medreselerde [[müderris]]lik verilmesi adet olmuştur<ref name="Ergün">Prof. Dr. Mustafa ERGÜN. ''Türk Eğitim Tarihi:'' ''İslâmiyetten sonraki Türk eğitim tarihi.'' [http://www.egitim.aku.edu.tr/tet02.htm Tam metin]</ref>.
 
Bu sistem içinde [[17. yüzyıl]] ortalarına kadar pek çok değerli kadılar, hâkimler ve hukuk bilginleri yetişmiş ise de; [[medrese]]de uygulanan öğretim yöntemlerinin gelişmelere uyum sağlayamaması, bilakis gerilemesi ve devletin gücünün günden güne azalması nedeniyle, tüm kurumlarda olduğu gibi bu alanda da çöküş başlamıştır. [[Kadı]] atamalarında, [[müderris]]lik unvanı ve mülâzımlık belgesi verilmesinde uyulması gereken kurallara uyulmamaya başlanmış; daha çok aile üyeleri atanmaya başlanmıştır<ref name="Arslan">Prof. Dr. Ramazan Arslan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı. 70. yıldönümü açılış konuşması. http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-1995-44-01-04/AUHF-1995-44-01-04-Arslan.pdf</ref>. Bu uygulamanın ilk örneklerinden biri; [[16. yüzyıl]]'da [[Hoca Sadettin Efendi]]'nin yaptığı atamalardır. Hoca Sadettin Efendi'nin büyük oğlu Mehmed Efendi henüz oldukça gençken [[Mekke]] [[Kadı]]sı ve hemen ardından [[İstanbul]] [[Kadı]]sı tayin edildi. İki ay kadar sonra da Anadolu [[Kazasker]]i oldu; bu tarihte 29 yaşında idi. Diğer oğlu Esad Efendi medreseden birden bire Edirne Kadılığına geçti ve arkasında İstanbul'a [[kadı]] oldu, henüz 25 yaşında idi<ref name="Uzunçarşılı İH. Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt II. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. baskı.">İsmail Hakkı Uzunçarşılı. ''Büyük Osmanlı Tarihi'', Cilt II. Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. baskı. s. 583-590. ISBN 975-6945-11-7 ISBN 975-6945-13-3</ref>. Medreselerde bu tarihten sonra ilmi hürriyet kalkmış, iltimas ve siyaset karışmaya başlamıştır. Önceleri medresede yükselmek için gerekli bilimsel yeterlilik aranırken, [[16. yüzyıl]]dan sonra, bilimsel yetki arka plana düşürülerek, kayırmacılık ön plana geçmiştir<ref name="Vahap Sağ"/>.
 
Tarihsel süreç içersinde [[müderris]]liğe tayin olunacak ''mülazimler'', mülazim olduktan 7 yıl sonra "''Rüus''" sınavına girer, başarılı olanlara "''Ders-i Âmlık''" payesi ve ''İptidâ-i Hâriç'' medreselerde öğretim yapma yetkisini verecek olan "''İstanbul Rüûsu''" denilen bir diploma verilirdi. Göreve en düşük seviyedeki [[medrese]]den başlayan müderrisler, zamanla kademe kademe yükselerek daha üst dereceli medreselere kadar çıkabilirlerdi. Oysa 1592 yılından itibaren müderrislik görevi bir rütbe haline getirilmiş; müderrislik payesi, yüksek dereceli ulemanın çocuklarına daha küçük yaşlardan itibaren verilmeye başlanmıştır. Böylece, ilmî hiyerarşiye uyulmaksızın terfi, ilerleme, ölçme ve değerlendirme yapılması gibi olaylara sıkça rastlanır olunmuştur<ref name="Şanal">Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şanal. ''Osmanlı Devleti'nde Medreselere Ders Programları, Öğretim Metodu, Ölçme ve Değerlendirme, Öğretimde İhtisaslaşma Bakımından Genel Bir Bakış''. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 14 Yıl : 2003/1 (149-168 s.). [http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_14/14_sanal.pdf Tam metin]</ref>.
 
Rüşvet ve iltimasın alabildiğine arttığı bir toplumda, bilginin ve faziletin hiçbir ayırıcı ve üstün özelliği kalmamıştır. Bu ortamda [[medrese]]lerin öğretim programları alabildiğine karışmış; [[16. yüzyıl]]ın ilk yarısında 2-3 yıl olarak belirlenen öğretim süreleri, aynı yüzyılın ikinci yarısında bir yıl, altı ay, üç ay gibi giderek azalmıştır. Doğal olarak bu kısalan süre içinde uygulanması öngörülen ders programı da giderek küçültülmüştür. Üstelik bazı dersler hakkındaki tutum da değişmiş; [[Fatih Sultan Mehmed]] zamanında "''kânün üzre şugl oluna''" diye okutulması yasalaştırılan bazı kitaplar ("''Şerh-i Mevâkıf''", "''Haşiye-i Tecrîd''"), "''bu dersler felsefiyattır''" denilerek daha sonraki dönemlerde "''Hidaye''", "''Ekmel''" gibi biraz daha az felsefî olan kitaplarla değiştirilmiş, daha sonra bunlar da ortadan kaldırılmış; medrese [[felsefe|felsefî]] ve müspet ilimlere düşman bir kurum haline getirilmiştir<ref name="Ergün">Prof. Dr. Mustafa ERGÜN. ''Türk Eğitim Tarihi:'' ''İslâmiyetten sonraki Türk eğitim tarihi.'' [http://www.egitim.aku.edu.tr/tet02.htm Tam metin]</ref>. Bu atamalarla hakiki alimler geri planda kalmış; [[şeyhülislam]], [[kazasker]], [[padişah]] hocası gibi önde gelenlerin çocukları iyi mevkiilere gelir olmuştur. [[18. yüzyıl]]daki bazı büyük ilmiye ailelerinin hakimiyeti, ilmiye teşkilatının niteliklerinden meydana gelmiştir. Niteliklerine bakılmaksızın aile üyelerinin atanması sonucunda, [[18. yüzyıl]]da artık ilmiye sınıfı tüm reformlara karşı çıkan, kendini yenilemekten uzak, gelişen bilim ve hukuk konusunda çağının gerisinde bir konuma gelmiştir.
 
[[15. yüzyıl|15.]] ve [[16. yüzyıl]]larda Batı, bilimde yeni dallar ve yöntemlerle büyük gelişmeler gösterirken; [[17. yüzyıl]] başlarından itibaren [[Osmanlı]]'da müsbet ve deneysel bilimlerin öğretim programlarından çıkarıldığı görülmektedir. [[Kâtip Çelebi]]'nin "''Keşfü'z-zünun''" adlı eseri, [[Osmanlı]]lar döneminde yazılan eserlerin açıklamalı bir dökümünü vermektedir. [[17. yüzyıl]]da yazılan bu esere göre, eserlerin %95'i [[tasavvuf]], [[din]], [[tarih]] ve [[edebiyat]]a; sadece %5'i müsbet bilimlere aittir. [[16. yüzyıl]] sonlarına kadar [[Gökbilim|astronomide]] [[Kadızâde Rümî]] ve [[Takiyeddin Efendi]] gibi büyük alimler sayesinde bilgi düzeyi çok düşmese de [[17. yüzyıl]]da böyle bilimadamları da bulunmadığından büyük bir gerileme olmuştur. [[Coğrafya]] alanında da denizciler dolayısıyla önceleri çağdaş bir bilgi görülse de [[17. yüzyıl]]da bu bilimin de yüzüstü bırakılmıştır. Bu gerileme bütün alanlarda görülmüştür. Öyle ki, 17. yüzyılda [[mimari]] bile yabancıların eline geçmiştir<ref name="Ergün">Prof. Dr. Mustafa ERGÜN. ''Türk Eğitim Tarihi:'' ''İslâmiyetten sonraki Türk eğitim tarihi.'' [http://www.egitim.aku.edu.tr/tet02.htm Tam metin]</ref>.
 
[[17. yüzyıl]]daki din yorumlaması da [[medrese]] programları üzerinde etkileyici olmuştur. [[16. yüzyıl]] sonlarında [[Birgivî Mehmet Efendi]], toplumdaki [[din]] ve [[mezhep]] sürtüşmelerini kaldırmak için "''Tarikat-ı Muhammediye''" adlı bir eser yazmıştır. Bu eser, geniş düşüncenin yerine şüphe ve tereddütün geçmesinde etkili olmuştur. Bu kitap dinen yasak olan bir sürü hareket belirlemiştir. Bu eserde bilimler de "''[[mubah]]''" ve "''[[wikt:merdûd|merdûd]]''" (redd) ilimler diye ikiye ayrılmış; [[kelam]], [[astroloji]] ve birçok tabiat bilimleri ikinci sınıfa sokulmuştur. Birgivî'nin bu görüşü, daha sonraki yıllarda "[[Kadızâdeler]]" tarafından savunulmuştur. Dini konularda yorumlara açık görüşü savunanlara da "[[Sivasizâdeler]]" denmiştir. Daha sonra [[Ayasofya Camii]]nde vaazlar veren [[Üstüvanî Mehmed|Üstüvanî Mehmet Efendi]] de bir Risale yazarak, dinen yasak hareketler çerçevesini daha da genişletmiştir. Bunların açtıkları çığırda medrese programları giderek kısırlaşmıştır<ref name="Ergün">Prof. Dr. Mustafa ERGÜN. ''Türk Eğitim Tarihi:'' ''İslâmiyetten sonraki Türk eğitim tarihi.'' [http://www.egitim.aku.edu.tr/tet02.htm Tam metin]</ref>.
 
=== Reformlar ===
 
Geleneksel medrese eğitiminden "ilk kopuş" [[Osmanlı donanması]]nın Ege kıyısında Çeşme'de Rus donanması'nca yok edilmesinin ardından Sultan [[III. Mustafa]]'nın 1773'te İstanbul'da "''[[Mühendishane-i Berri-i Hümayun]]''"'un kurulmasıyla gerçekleşti. Bu yükseköğretim kurumlarında çok önemli bir değişimin başlangıcıdır. Ayrıca [[III. Selim]]'in 1795'teki [[ferman]]ı, öğretim elemanlarının atanmaları için tam zamanlı çalışma, akademik ilerlemelerde yayın ve sınav gereklerini de içine alan usul ve esasları ayrıntılı olarak belirtiyordu<ref name="Erdem">Ali Rıza ERDEM. ''Üniversitelerimizin Bilim Tarihimizdeki Yeri.'' Bilim, Eğitim ve Düşünce Dergisi. Ocak 2005, Cilt 5, Sayı 1. [http://www.universite-toplum.org/pdf/235.pdf Tam metin]</ref>. Medresenin yanında yeni eğitim kurumları kurulması sonucunda eğitimde ikilik olmuş; bu durum Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiştir.
 
Yeniliklerin gerisinde kalan medreselerin reformuna ise ilk olarak [[1826]] yılında başlanmıştır. Bu yıl ''Eski Ağa Kapısı'', [[Şeyhülislam]] dairesine ''(Bab-i Fetva)'' çevrilmiştir. Böylece, daha önce kendi konaklarında görev yapan [[Şeyhülislam]], [[Kazasker]] ve İstanbul [[Kadı]]sı, bu yıldan itibaren resmi ofiste çalışmaya başlamıştır. Resmi ofislerin kuruluşundan sonra buralarda hizmet eden kâtipler, resmi memur sıfatını almıştır. [[1855]] yılında ''Tevcihat-i Menasib-i Kaza Nizamnamesi'' ve ''Nuvvab hakkında Nizamname'' ilan edilmiştir. Böylece [[kadı]]lık ünvanının verilmesinde bir düzen kurulmuştur. Ancak yine aynı düzenlemeler ile [[kadı]]lık mevkisinin eski yetkisi kalmamıştır. [[Naib]]lik ise kadılığın yerine fiili şer'i hakimliğe çevrilmiştir. [[1854]] yılında ''Mu'allimhane-i Nuvvab (Mekteb-i Nuvvab)'' ve sonra ''Meclis-i Intihab-i Hukkamu's-şer' (Şer'i Hakimler Seçim Meclisi)'' kurulup [[naib]]lerin seçim usulu düzenlenmiştir. Şer'i mahkemenin yargı usulu de çeşitli talimatnameler ile düzenlenmiştir. Naiblik teşkilatının yanında yeni yargı sistemi ''(Mahakim-i nizamiye teşkilatı)'' kurulduğundan [[naib]]in yetkisi azalmıştır. [[1888]] tarihli ''İrade-i Seniye'''de; şer'i ve nizami mahkemelerin görevlerinin ayrılması belirlenmiştir. Bu yasa ile, şer'i mahkemelere sadece evlenme, miras ve vakıfla ilgili idare ve yargılama yetkileri bırakılmıştır<ref name="Akiba">Akiba Jun. ''Son Devir Osmanlı İlmiye Teşkilatında Reform, 1826-1914'' Annals of Japan Association for Middle East Studies, No.13(19980331) pp. 185-214. [http://ci.nii.ac.jp/naid/110004854283/]</ref>.
98. satır:
Osmanlı'da [[üniversite]]nin karşılığı sayılabilecek kurum olan [[darülfünun]]dur. Darülfünun açılmasına 1845 yılında açılmasına karar verildiyse de buna artık bozulan medrese tarafından karşı çıkılmıştır. Bu nedenle açılış 18 yıl gecikmiştir. 1863, 1870 ve 1874'te açılan darülfünunlar kısa süre sonra kapanmışlardır. Kapanmanın arkasında hep medrese baskısı olmuştur. Kesintisiz darülfünun ancak 1900 yılında kurulabilmiştir<ref name="Hatipoğlu">Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu. ''İstanbul Üniversitesi'nin Kuruluşu'' Üniversite ve Toplum 9.2003 [http://www.universite-toplum.org/pdf/pdf.php?id=144 Tam metin]</ref>.
 
[[Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanı|Cumhuriyetin kuruluşundan]] sonra İsviçre'den [[Albert Malche|Prof. Albert Malche]] [[Türkiye]]'ye davet edilerek mevcut Darülfünun ile ilgili incelemeler yapması istenmiştir. Prof. Malche, [[Darülfünun]]da incelemeler yapmış ve sonunda 95 sayfalık "''İstanbul Darülfünunu Hakkında Rapor''"unu hazırlamıştır. Darülfünunun genel eleştirisini yaparken temelde şunu söylemiştir: "''Esas sorun şudur; bilim nakil yolu ile değil, yaratıcı düşünceyi ortaya çıkarıcı şekilde olmalıdır. Darülfünun bilimsel zihniyeti yaratmaktan sorumludur ve bunun dışında kurtuluş yoktur.''" Malche'nin raporunda Darülfünuna ait temel sorunların bazıları şunlardır; "''Öğretim üyeleri ders kitabı yazmıyor. Konusunda yenilikleri izlemiyor ve ders içerikleri değişmiyor. Zamanlarının çoğunu akçalı işleri nedeni ile darülfünun dışında geçiriyorlar. Bilimsel araştırma yapılmıyor. Sonraki kuşaklar için bilimsel kadro oluşturacak ortam yaratılmıyor. Toplumdan soyutlanmış ve ülkenin doğal ve toplumsal sorunlarına karşı ilgisiz.''"<ref name="Ertekin">Cumhur Ertekin. ''Cumhuriyet Döneminde Üniversite, Bilim ve Etik.'' Anadolu Kardiyol Derg 2008; 8: 236-40. [http://www.anakarder.com/eng/sayilar/44/236-240.pdf Tam metin]</ref>. En sonunda bu eksiklikleri giderebilmek amacıyla ''1933 Darülfünun devrimi'' yapılmıştır. Bu yasayla [[darülfünun]] lağvedilmiş ve yerine aynı gün [[üniversite]] kurulmuştur<ref name="Hatipoğlu">Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu. ''İstanbul Üniversitesi'nin Kuruluşu'' Üniversite ve Toplum 9.2003 [http://www.universite-toplum.org/pdf/pdf.php?id=144 Tam metin]</ref><ref name="Ertekin">Cumhur Ertekin. ''Cumhuriyet Döneminde Üniversite, Bilim ve Etik.'' Anadolu Kardiyol Derg 2008; 8: 236-40. [http://www.anakarder.com/eng/sayilar/44/236-240.pdf Tam metin]</ref>.
 
== Türkiye Cumhuriyeti dönemi ==
 
[[Medrese]]ler çağın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kaldığından, [[3 Mart]] [[1924]] tarih ve 430 sayılı ''[[Tevhid-i Tedrisat Kanunu]]'''nun birinci maddesi olan "''Türkiye dahilindeki bütün müessesât-ı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekâleti'ne merbuttur''" ifadesi ile [[Milli Eğitim Bakanlığı]]'na bağlanmış ve zamanın Milli Eğitim Bakanı Vasıf Bey de [[13 Mart]] [[1924]] tarihli genelgesiyle medreseler üzerindeki tasarruf hakkını kullanarak medreseleri kapatmıştır<ref name="Şanal">Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şanal. ''Osmanlı Devleti'nde Medreselere Ders Programları, Öğretim Metodu, Ölçme ve Değerlendirme, Öğretimde İhtisaslaşma Bakımından Genel Bir Bakış''. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 14 Yıl : 2003/1 (149-168 s.). [http://sbe.erciyes.edu.tr/dergi/sayi_14/14_sanal.pdf Tam metin]</ref>.
 
== Kaynaklar ==
"https://tr.wikipedia.org/wiki/İlmiye" sayfasından alınmıştır