Robinson Crusoe: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
düzeltme AWB ile
176.218.12.144 tarafından yapılan 17072503 sayılı değişiklik geri alınıyor.
25. satır:
Kitabın yazıldığı tarihte dünya tarihini etkileten başlıca olaylara da yer yer değinilmiştir. Bunlar arasında Çin'de daha o zamanlar başlayıp sonradan Mao'nun kültür devrimine kadar sürecek olan ve Çin'i adeta İngilizlerin oyuncağı haline getiren, genç nüfüsu çürüten afyon bağımlılığının ilk izlerinden bahsedilir. Ayrıca o zamanlar açıkça dile getirilmeyen Amerika'daki İspanyol ve Portekiz'lilerce gerçekleştirilmiş katliamalardan söz edilir ve bu milletler barbar oldukları konusunda eleştirilir. Bu dönemde Osmanlı'nın 1699 Karlofça antlaşması ile duraklamadan gerilemeye geçtiğini düşünülürse, kitapta da Robinson'un buralardan hiç bahsetmemesi ilginç bir paralellik gösterir. Tıpkı Osmanlının gelişmesi zamanında olduğu gibi Rusların iç Asya eksenindeki hareketleri ve başarıları bu dönemde Avrupalılarca daha ilgi çekici bulunduğundan bu memleketle ilgili görüşler ve bilgiler kitapta çok sık paylaşılır. Kitapta Türklerle ilgili olarak iki ilginç cümle sarfedilmiştir. Birinde Robinson'un bıyığını "çok etkileyici" görünen Türkler gibi uzattığından bahsedilir. İkincisinde ise, Robinson bir İspanyol ile Türk arasında, iyi efendilik karşılaştırılması yapılsa, Türk'ün muhtemelen daha iyi olabileceğini düşündüğü anlaşılır.
 
== Hristiyanlık ve Robinson ==
n, Tatarların tapındığı bir putu arkadaşı ile yakması ve bunun sonucunda çıkan ayaklanmanın kendisi ve kervanındakilerin canını tehdit etmesi, bütün kitap boyunca her şeyden çok insan hayatına değer verdiğini ifade eden Robinson'un kişiliği ile çelişki yaratmıştır.
 
Robinson'un yaşamını kendi ifadesi ile cehenneme çeviren gezme ve macera tutkusu, adada ilk zamanlar kalbinde hiç duymadığı tanrı korkusunu da keşfettirmiştir. Başına gelen olayları ilk zamanlar babasının sözünden çıkmasına karşı verilen bir tanrı cezası olduğunu düşünse de, bir süre sonra büyük yalnızlığının aslında tanrıyı anlamak yolunda hayatındaki en büyük fırsatı yarattığını düşünmüştür.
 
nAdadaki ve sonraki hayatında önceleri düşüncelerinde yer bulmayan inançları, zamanla kararlarını alırken hayati ihtiyaçların da ötesine geçmiş ve adeta onu yönlendirmiştir. Özellikle Sibirya içlerini dolaşırken, Tatarların tapındığı bir putu arkadaşı ile yakması ve bunun sonucunda çıkan ayaklanmanın kendisi ve kervanındakilerin canını tehdit etmesi, bütün kitap boyunca her şeyden çok insan hayatına değer verdiğini ifade eden Robinson'un kişiliği ile çelişki yaratmıştır.
 
Sayfalar ilerledikçe, hümanist ve mücadelesini doğa ile sürdüren kişiliği, adeta bir sömürge valisi ya da herkesi kendi dinine inandırmaya çalışan bir misyoner kimliğine dönüşür. Cuma ile karşılaştığı ilk anda ona adını sormadan "Cuma" ismiyle hitap etmesi ve onun dininin özelliklerini ve bütünselliğini sorgulamadan hristiyan olmasına çabalaması aslında, sonradan ortaya çıkan kişiliğinin ipuçlarını vermiştir. Gittiği ülkelerin kültürlerini sorgulamadan onların yaptıklarını anlamaya çalışırken hep son noktada verdiği kararları "neticede bu insanlar putperestti" diyerek inanç tabanında sonuçlandırır. Bazen bu inançsız putperestlerin aşırı barbarlıklarına sebep olarak inançsızlıklarını görür. Ancak bir vahşinin dinini büsbütün terk ederek birey olabileceğini düşünür. Gerçekten de, Cuma o dönem edebiyatındaki hikâyelerde bir birey olarak anlatılan ilk yerlidir.
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Robinson_Crusoe" sayfasından alınmıştır