Klasik Türk müziği: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Kibele (mesaj | katkılar)
Gerekçe: + vandalizm amaçlı değişiklik
düzeltme AWB ile
8. satır:
Bu terimdeki "Türk" ve "klasik" kelimeleri, Cumhuriyet döneminde Osmanlı Devleti'nden süregelen müziğe karşı Batı müziği taraftarlarınca ileri sürülen bazı iddialara cevap vermek için türetilmiştir. Bu iddialardan en önemlisi Osmanlı müziğinin Türklerin değil, Bizans ve İran müziği kaynaklı olduğuna dair olan tezdir. [[Hüseyin Sadeddin Arel]] ve [[Rauf Yekta]] gibi Batılı müzik çevrelerince de saygın görülen kimi müzikologlar, bu iddiaları belge ve bilgilerle çürütmüşlerdi.{{fact}}
 
Cumhuriyet döneminde bu müzik geleneği genellikle göz ardı edilmiş, hatta 2 Kasım 1934-6 Eylül 1936 tarihleri arasında devlet radyosunda çalınması yasaklanmıştır. Bu ideolojik yaklaşımın bir sonucu olarak Klasik Türk müziğini modern yöntemlerle öğreten konservatuvarlar ancak 1970'lerde kurulabilmiştir.
 
Klasik Türk müziğinin adlandırılması konusunda görüş ayrılıkları vardır. Osmanlı döneminde bu müziğe sadece "musıkî" denmekteydi. Nitekim bu geleneksel müziği, [[Cinuçen Tanrıkorur]] gibi "Osmanlı müziği" olarak adlandıranlar{{fact}} olduğu gibi, ona "Geleneksel Türk müziği" adını verenler de vardır.
20. satır:
Bunu takiben, [[16. yüzyıl|16'ncı yüzyıl]]ın başından [[Yavuz Sultan Selim]]’in tahta çıktığı [[1512]]’ye değin; anlatılageldiği şekilde, Türk müziğinin ses perdeleri ve makamları üzerinde birtakım nazari değişiklikler yapılmıştır. Bu dönem, ''Diyar-ı Rum''<nowiki>'</nowiki>un ve Balkanlar’ın üzerinde Mevlevihanelerin yapıldığı, [[İstanbul]]’un fethedildiği, [[Bizans İmparatorluğu]] kalıntıları arasına [[Enderun]] saray okulunun kurulduğu, kökleştiği ve Orta Asya'dan [[Ali Şir Nevai]], [[Hüseyin Baykara]], [[Ali Kuşçu]], [[Şadi]] gibi ilim adamlarının İstanbul'a cezbedildiği bir ''dönüşüm dönemi'', keza bir nevi ''Rönesans'' olarak görülmektedir.
 
Klasik Türk müziği; Orta Asya, Selçuklu ve özellikle Osmanlı uygarlığının bir ürünü olarak, pek çok milletin müziklerini etkilemiş, onların müziğini de kendi potasında eritmiştir. Bunun bir sonucu olarak, klasik musıkî, gerek makam sayısı ve anlayışı, gerekse formlar ve usuller bakımından zengin bir müzik türü olmuştur.
 
Bunun ardından, [[15. yüzyıl|15'inci yüzyıl]]ın başından [[IV. Murat]]’ın öldüğü [[1640]]’a dek, doğuya düzenlenen seferler sayesinde, [[Osmanlı]] sarayında, Ortadoğu’dan getirilen müzik ve sanat adamlarının faaliyet gösterdiği bir dönem yaşanmıştır.
 
[[Itri]]’den (1640-1712) 1730'a kadarki zaman diliminde, Avrupai [[Barok]] ve [[Rokoko]] etkilerin Osmanlı sarayına nüfuz ederek, zamanının doğu kültürüyle apayrı bir sentez oluşturduğu ''klasik dönem'' süregelmiştir. [[1730]]’dan [[Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi|İsmail Dede Efendi]]’nin [[1846]]’daki ölümüne dek uzanan dönem ise ''son klasik dönem'' olarak adlandırılmaktadır.
 
[[Tanzimat Fermanı]]'nın ilan edildiği yıllardan (1839) [[II. Dünya Savaşı|2'nci Dünya Savaşı]]'nın sona erdiği [[1945]]’e kadar süren akım da ''romantik dönem'' olarak anılmaktadır.
32. satır:
Türk Sanat Müziği ile Klasik Türk Müziği birbirine yakın kavramlar olmakla birlikte; "Klasik Türk müziği", tarihî anlayış ve geleneği temsil ederken, Batı müzik terminolojisinden ödünç alınmış "sanat müziği" kavramı ise daha çok bu musıkînin Cumhuriyet döneminde aldığı modern bir biçimi ifade eder.
 
[[20. yüzyıl|20'nci yüzyıl]]ın ortalarından bugüne kadar gelen dönem ''çağdaş dönem''dir. Bu dönemin en önemli temsilcilerinden biri [[Münir Nurettin Selçuk]]'tur. Bu dönemde kâr, beste, ağır ve yürük semâi gibi formlar arka planda kalırken, modern müzik anlayışına uygun kısa süreli, kısa güfteli ve hareketli şarkı ve fantezi formları Türk Sanat Müziği'ne hakim duruma gelmiştir.
 
Bu anlayışın Batı müziğini model alması sonucunda, koro ve konser gibi uygulamalar yaygınlık kazanmış; keman, piyano, klarnet gibi Batılı sazlar da saz heyetlerine girmiştir.
48. satır:
Osmanlı klâsik ve halk mûsikîsinde kullanılan bütün [[telli]]/[[saplı]] çalgıların atası olan [[Kopuz]]'un ömrü 18'inci yüzyıla kadar devam edebilmiş, 10'uncu ila 16'ncı yüzyıllar arası çok revaçta olan ud yerini, l9'uncu yüzyılın sonunda yeniden almak üzere, 17'nci yüzyıldan itibaren tanbura bırakmış, tarihi Türk harpı [[çeng]]'le, Türk pan flütü [[miskal]] 19'uncu yüzyılda, santur ise 20'nci yüzyılda artık kullanılmaz olmuşlardır.
 
Önce viola d'amore şeklinde sinekemanı adı ile Batıdan gelen keman, daha sonra [[viyola]], [[viyolonsel]] ve [[kontrbas]] ile, önceleri [[köçekçe]] ve [[tavşanca]] adı verilen saray [[raks]]larının eşlik sazı olan kemençe ve lavta 20'nci yüzyılda klasik mûsikîye de girmiş; kaşıkla [[zilli maşa]]nın halk oyunlarında yaşamasına mukabil, [[çalpara]] da denen [[çengi çubuğu]], köçekçe ve tavşancalarla birlikte tarihe karışmıştır.
 
Mûsikî aletleri bilimi demek olan "[[Organoloji]]"de çalgılar, hangi müzik söz konusu olursa olsun, bu sanatın insanla birlikte doğuşundan bu yana geçirdiği merhaleler gözönüne alınarak, vurmalı çalgılar, nefesli çalgılar ve telli çalgılar sırası içinde incelenmektedir.
 
== Dış bağlantılar ==
 
* [http://www.turkmusikisi.com/makaleler/makaleler.htm Türk Mûsikîsi üzerine çeşitli makaleler]
* [http://www.umbc.edu/eol/wikipedia/Safiye.mp3 Safiye Ayla'dan bir gazel] mp3, 829 kB, 0:00:53 duration