Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik tarihi: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Kafkasmurat (mesaj | katkılar)
Noyder (mesaj | katkılar)
Değişiklik özeti yok
1. satır:
[[Dosya:Osamli maliye.jpg|400px|thumb|right|'''Başçuhadar''' Sadrazamın Giyeceklerini Muhafaza Edip Taşıyan <br />'''Defterdar''' Maliye Bakanı<br /> '''Defter Emini '''Devlet Arazi Kayıt Defterlerinin Muhafızı <br />'''Nişancı''' Devlet Bakanı <br />'''Darbhane Emini '''Darbhanenin Amiri]]
 
[[Osmanlı Devleti]], beylik döneminden itibaren sistemli bir malî teşkilâta sahip olmuştu. Osmanlılardaki ilk [[maliye]] teşkilâtının Murat Hüdavendigâr ([[I. Murat]]) zamanında [[Çandarlı Kara Halil Paşa]] ile [[Karamanlı Kara Rüstem Paşa]] tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Bu bilgiler ışığında meseleye bakıldığı zaman Osmanlı maliyesinin daha ilk kuruluş dönemlerinde ortaya çıktığı ve devletin buna büyük bir itina gösterdiği anlaşılmaktadır.
 
Fâtih zamanında hazırlanan kanunnâmede "Bu kanunnâme atam ve dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur" ifadesi ile tarihî bilgilere göre ilk Osmanlı hükümdarlarının, bir araya getirilip tedvin edilmemiş kanunnâme hükümleri ile âmil oldukları anlaşılmaktadır. Fâtih kanunnâmesinde yer alan ''Ve yılda bir kerre rikâb-i Hümâyunuma defterdarlarım irad ve masrafım okuyalar hil'at-i fahire giysinler.'' ve ''Ve hazineme dahil ve hariç olan akça, defterdarlarım emri ile dahil-hariç olsun'' ifadeleri, Osmanlıların maliye teşkilâtına ne denli önem verdiklerini, bu anlayışa daha ilk zamanlardan beri nasıl sahip çıktıkları görülmektedir. Aslında bu gerekli idi. Çünkü gelir ve gider hesapları olmayan, neyin nereden ve ne zaman geleceği bilinmeyen ve bu konuda matematikî[[istatistik]]sel bir bilgiye sahip olmayan bir devlet düşünülemez.
 
 
== Mali Teşkilat ==
 
Osmanlı maliye teşkilâtının başında "[[Defterdar]]" adi verilen bir görevli bulunmaktadır. Bu görevli, günümüzdeki Maliye Bakanlarının yerine getirmekle yükümlü oldukları görevleri yapıyordu. Önceleri teşkilatın başında bir defterdarla, onun maiyeti vardı. Bütün malî işlerden bu Baş defterdar sorumlu idi. Ancak zamanla Osmanlı ülkesinin genişlemesi üzerine defterdar sayısı ikiye çıkarıldı. Kanunnâmede de belirtildiği gibi defterdar padişah malının vekili idi.
 
Kuruluş döneminde gelirler, daha fazla bir yekûn tutuyordu. Buna karşılık masraflar pek o kadar fazla değildi. Zira bu dönemde Osmanlı askerinin büyük bir kısmı [[tımarlı sipahi]] idi. Ayrıca devlet erkânından çoğunun has ve [[tımar]]larının geliri kendilerine yetiyordu. Devletin masrafı ise sadece Kapıkulu askerlerine verilen para (maaş) idi. Gelirlerin fazlası ise cami, medrese, köprü, han, hamam vs. gibi imar işlerinde kullanılıyordu.
 
== Hazine ==
 
Osmanlı maliyesi, "Miri hazine" (veya dış hazine) ile [[Enderûn]] (veya iç hazine) hazinesi olmak üzere iki kısımdı. Dış hazinenin görev ve yetkisi, devletin genel gelirlerini toplamak ve gerekli masrafları yerli yerinde kullanmak şeklinde belirlenmişti. İç hazine ise padişaha aitti. Padişahlar, bu hazineyi istedikleri şekilde kullanıyorlardı. Şayet dış hazinenin parası yetişmez ise iç hazineden borçlanmak suretiyle ödünç para alınırdı. Dış hazine, vezirde bulunan hükümdar mührü ile açılıp kapanırdı. Bu hazine, defterdarın sorumluluğu ve vezirin denetimi altında idi.
 
Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanlı sikkesinin [[Orhan Gazi|Orhan Bey]]'e ait olduğu biliniyordu. Fakat [[Osman Gazi|Osman Bey]]'e ait sikkenin bulunmasıyla eski bilgi, geçerliliğini kaybetti. Buna göre ilk Osmanlı parasının Osman Gazi döneminde tedavüle çıktığı anlaşılmaktadır. Gümüşten mamul Osmanlı parasına "[[akça]]" deniyordu. Her padişah, hükümdarlık alameti olarak kendi adına para bastırırdı. Osmanlı hükümdarları Fâtih Sultan Mehmet dönemine kadar gümüş ve bakır para bastırdılar. [[Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi|Kuruluş döneminde]] ve daha sonraki dönemlerde paranın ayarına ve saf gümüş olmasına özen gösteriliyordu.
 
== Gelir Dağılımı ==
Osmanlı'da zengin sınıf gerek [[vakıf]] anlayışı, gerekse devletin [[iktidar]] kaygısı ile fazla büyümemiştir. Ancak devlet görevlilerinin imkanları çoktu ve genellikle zengindiler. [[Bürokrat]]lar Osmanlı toplumunun en zengin ve kudretli sınıfıdır. Prof. [[İnalcık]]'a göre; "1500'lerde bir sancak beyinin yıllık geliri 4 bin 12 bin [[düka]] al­tını arasında değişiyordu. Oysa aynı dönemde [[Bursa]]'nın zengin bir tüccarı dört bin altın servete nadiren sahipti" .<ref> H. İnalcık, Ottoman Empire s.115</ref> Çok küçük bir bürokratlar sınıfı padişah ailesinden sonra, en zengin kesimi oluşturuyordu. Ardından yabancı tüccarlar ve müslümanlar geliyordu. Örneğin: [[Lütfi Barkan]]'ın 1528'de [[Rumeli]]'deki dört [[sancak]]ta tespit ettiğine göre: toplam gelirin % 35'i padişahın [[has]]larına, % 54'ü [[tımar]] ve [[zeamet]]e, % 7'si [[sancak]] beyleri hassına ve ancak % l'i [[mülk]] ve vakıf araziye aittir. Merkezi devlet toplam gelirin ancak % 37'sine el koyabilmekte, artan kısmı eyaletlerde kalmaktadır. Bu da devletin [[militarist]] ve sürekli [[seferberlik]] halinde olmasından ileri gelmekteydi. <ref>İlber Ortaylı,Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi,s. 130</ref>
 
==Enflasyon==
 
{| class="wikitable sortable" align=right
|-
Satır 25 ⟶ 45:
| 1586 || 120
|}
 
== Mali Teşkilat ==
 
Osmanlı maliye teşkilâtının başında "[[Defterdar]]" adi verilen bir görevli bulunmaktadır. Bu görevli, günümüzdeki Maliye Bakanlarının yerine getirmekle yükümlü oldukları görevleri yapıyordu. Önceleri teşkilatın başında bir defterdarla, onun maiyeti vardı. Bütün malî işlerden bu Baş defterdar sorumlu idi. Ancak zamanla Osmanlı ülkesinin genişlemesi üzerine defterdar sayısı ikiye çıkarıldı. Kanunnâmede de belirtildiği gibi defterdar padişah malının vekili idi.
 
Kuruluş döneminde gelirler, daha fazla bir yekûn tutuyordu. Buna karşılık masraflar pek o kadar fazla değildi. Zira bu dönemde Osmanlı askerinin büyük bir kısmı [[tımarlı sipahi]] idi. Ayrıca devlet erkânından çoğunun has ve [[tımar]]larının geliri kendilerine yetiyordu. Devletin masrafı ise sadece Kapıkulu askerlerine verilen para (maaş) idi. Gelirlerin fazlası ise cami, medrese, köprü, han, hamam vs. gibi imar işlerinde kullanılıyordu.
 
== Hazine ==
 
Osmanlı maliyesi, "Miri hazine" (veya dış hazine) ile [[Enderûn]] (veya iç hazine) hazinesi olmak üzere iki kısımdı. Dış hazinenin görev ve yetkisi, devletin genel gelirlerini toplamak ve gerekli masrafları yerli yerinde kullanmak şeklinde belirlenmişti. İç hazine ise padişaha aitti. Padişahlar, bu hazineyi istedikleri şekilde kullanıyorlardı. Şayet dış hazinenin parası yetişmez ise iç hazineden borçlanmak suretiyle ödünç para alınırdı. Dış hazine, vezirde bulunan hükümdar mührü ile açılıp kapanırdı. Bu hazine, defterdarın sorumluluğu ve vezirin denetimi altında idi.
 
Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanlı sikkesinin [[Orhan Gazi|Orhan Bey]]'e ait olduğu biliniyordu. Fakat [[Osman Gazi|Osman Bey]]'e ait sikkenin bulunmasıyla eski bilgi, geçerliliğini kaybetti. Buna göre ilk Osmanlı parasının Osman Gazi döneminde tedavüle çıktığı anlaşılmaktadır. Gümüşten mamul Osmanlı parasına "[[akça]]" deniyordu. Her padişah, hükümdarlık alameti olarak kendi adına para bastırırdı. Osmanlı hükümdarları Fâtih Sultan Mehmet dönemine kadar gümüş ve bakır para bastırdılar. [[Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi|Kuruluş döneminde]] ve daha sonraki dönemlerde paranın ayarına ve saf gümüş olmasına özen gösteriliyordu.
 
== Gelir Dağılımı ==
Osmanlı'da zengin sınıf gerek [[vakıf]] anlayışı, gerekse devletin [[iktidar]] kaygısı ile fazla büyümemiştir. Ancak devlet görevlilerinin imkanları çoktu ve genellikle zengindiler. [[Bürokrat]]lar Osmanlı toplumunun en zengin ve kudretli sınıfıdır. Prof. [[İnalcık]]'a göre; "1500'lerde bir sancak beyinin yıllık geliri 4 bin 12 bin [[düka]] al­tını arasında değişiyordu. Oysa aynı dönemde [[Bursa]]'nın zengin bir tüccarı dört bin altın servete nadiren sahipti" .<ref> H. İnalcık, Ottoman Empire s.115</ref> Çok küçük bir bürokratlar sınıfı padişah ailesinden sonra, en zengin kesimi oluşturuyordu. Ardından yabancı tüccarlar ve müslümanlar geliyordu. Örneğin: [[Lütfi Barkan]]'ın 1528'de [[Rumeli]]'deki dört [[sancak]]ta tespit ettiğine göre: toplam gelirin % 35'i padişahın [[has]]larına, % 54'ü [[tımar]] ve [[zeamet]]e, % 7'si [[sancak]] beyleri hassına ve ancak % l'i [[mülk]] ve vakıf araziye aittir. Merkezi devlet toplam gelirin ancak % 37'sine el koyabilmekte, artan kısmı eyaletlerde kalmaktadır. Bu da devletin [[militarist]] ve sürekli [[seferberlik]] halinde olmasından ileri gelmekteydi. <ref>İlber Ortaylı,Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi,s. 130</ref>
 
== Vergiler ==
Satır 94 ⟶ 99:
Devletin, idaresinde bulunan gayr-i Müslimlerin haklarım korumak, onlara gelebilecek zararları ortadan kaldırmak ve askerlik hizmeti karşılığında aldığı bu vergi, önemsiz denebilecek kadar az bir şeydir. O kadar ki bunu, Müslüman vatandaş ile Müslüman olmayan vatandaş arasında mühim ve farklı bir muamele olarak görmek mümkün değildir. Gerçekten devlet, tebeasi olan zimmîlerin bütün haklarını koruduğu gibi onlara gelebilecek zararları da ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Hatta, onlara yapılan bir haksizlik veya onlara karsı islenen bir suç, anında en ağır bir şekilde cezalandırılırdı. Nitekim [[26 Kasım]] [[1567]] tarihli ve [[Alacahisar Beyi]]'ne gönderilen bir hükümde, dağda üç nefer zimmîyi katleden dört sipahinin suçlarının sabit görülmesi üzerine idam edilmeleri gerektiği bildirilmektedir. Bu belge, suç isleyenlerin din, irk ve milliyetlerine bakılmaksızın, suçlarının gerektirdiği cezaların verildiğini göstermektedir. Günümüzde çok normal görünen bu olay, o asırların dünyasında bu kadar rahatlıkla uygulanamazdı.
 
Osmanlılarda, padişahların cizye ile ilgili bütün resmî tahrirleri şeriatın cizyeye ait kararlarına dayanıyordu. Nitekim daha [[I. Murat|Sultan I. Murat Han]] zamanında bu verginin İslâm hukukuna uygun olarak iki şekilde toplandığı görülmektedir. Bu şekillerden biri, Köstendil Tekfuru Konstantin ile anlaşılarak alınan ''Maktu Cizey'', diğeri de [[Bosna ve Hersek]] ile sair tebeadan alınan ''Ale'r-Ruûs Cizye''dir.
 
Osmanlı Devleti'nde bu vergiyi vermekle yükümlü tutulan kimseler, sadece ergenlik (bulûğ) çağına gelmiş akil ve vücutça sağlam olan erkeklerdir. Ayrıca sadaka ile geçinen rahipler, çalışamayacak derecede bir rahatsızlığı olup fakir düsenlerdüşsenler, 14-75 yaslarından küçük veya büyük olanlar ile kadınlar cizyeden muaf idiler. Bundan da anlaşılacağı üzere Osmanlılarda cizye, tamamen İslâm hukukunun esaslarına göre uygulanıyordu.
 
Başlangıçta, devletin bütün bölgelerinde ayni miktarda cizye alınmıyordu. Zira bu dönemde, tedavülde bulunan paranın kıymet ve değeri de ayni değildi. Bu sebeple cizye miktarı, verilen fetvalara ve bölgelere göre azalıp çoğalabiliyordu. Bu konuda dikkatimizi çeken en önemli fetva Seyhülislâm [[Ebussuud Efendi]] (1545-1574)'nin fetvasıdır. Bu fetvaya göre biz, o dönemin fakirlik ve zenginlik ölçüleri gibi toplumun sosyal yapısı hakkında da bilgi sahibi oluyoruz. Nitekim o, "amele kadir olan kâfir ki, ikiyüz dirhem-i ser'iyeye kadir olmaya, ol makule ednâdir, on iki dirhem-i ser'î alınır. İkiyüz dirhem-i ser'iyyeye kadir olup amele kadir olan evsat makulesidir, yirmi dirhem-i ser'î alınır. On bin dirhem-i ser'iyyeye malik olan 'a'la makulesidir, onlarin cizye-i ser'iyeleri kırk dirhem-i ser'idir" demektedir.
Satır 113 ⟶ 118:
 
=== Örfi vergiler ===
 
Osmanlılarda ser'î vergilerin yanında, temeli ihtiyaçlardan doğan ve örfe dayanan bir vergi daha bulunmaktadır. Bu, örfî vergiler veya '''tekâlif-i örfiyye''' denilen ayrı bir kategoride mütalaa edilir.