Jacques Lacan: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
temel/yazım/ulam ind./şablon(cite web) çeviri dzn., değiştirildi: buradada → burada da AWB ile
32. satır:
 
== Lacan ve psikanaliz ==
20. yüzyılın en tartışmalı kuramsal alanlarından birisi psikanalizdir. Daha Freud’un ilk çalışmalarından itibaren psikanalizin kuramsal statüsü sürekli sorunsallaştırılmış; psikanalizin [[bilim]] olup olmadığı, bilimse bir bilim olarak nasıl temellendirilebileceği yani [[Epistemoloji|epistemolojikepistemoloji]]k düzlemde nasıl ortaya konulabileceği her zaman tartışmalı olmuştur. Oysa psikanalizin [[bilinç]] ve [[bilinç dışına]] dair açıklamaları tüm bir felsefi tartışmanın ve özellikle bilgi üzerine yapılan tartışmaların yönünü değiştirmiştir. Ama bu statü konusu yine de tartışmalı olaya devam etmiş ve Freud'un ardılları psikanalizi bu sorunlardan ziyade daha çok "Benlik Psikolojisi" yönünde geliştirmeye yönelmiştir.
 
Lacan'ın baslangıç noktası, öncelikle bu teorik statünün değerlendirilmesi ve epistemolojik temel noktaların yeniden değerlendirilmesidir. Freud, çalışmalarının genelinde bu kuramsal sorunları karşılamaya çalışır, özellikle başlangıç çalışmalarında bu yöntemsel arayışı görürüz. Ancak dönemin bilim anlayışı ve felsefe görüşü olarak [[pozitivizm]] - [[ampirizm]] düzleminden, önemli ayrımlar oluşturmasına rağmen tamamen çıkamaz. Yine de, özellikle epistemolojik anlamda Freud'un bilim olarak psikanalizi kuramsal olarak da temellendirmeye çalıştığını ve bunun için önemli adımlar attığı söylemek gerek. Lacan bu adımların takipçisi ve savunucusudur öncelikle. Lacan'ın, kendisini bir Freud savunucusu olarak ifade ettiği ve bunu özellikle Freud sonrası kuramsal adımlardan vazgeçen ya da onları yadsıyan ''psikiyatri'' eğilimine karşı ortaya koyduğu söylenebilir. "Benlik Psikolojisi" Lacan için kabul edilemez bir yöndür.
50. satır:
[[Özne]], Dil dolayımıyla böylece kendini simgesel düzende bir [[gösteren]] olarak işaret edilmiş olarak bulur ve öznelliğini de zaten bu şekilde kazanır. Bu andan itibaren birey-özne bir ''simge olarak'' simge düzenin bir parçası ya da ögesidir. ''Dil, bu bağlamda öznenin gerçeklikle, kendisiyle, ötekilerle ilişkisini düzenler''. Dil dolayımıyla [[Kültür]]'e giriş, bilinç dışının oluşumunu ve öznelliğin kuruluşunu ifade eder. Bu, Oidipus Karmaşası'dan geçerek mümkün olmaktadır. Lacan’a göre dil ile belirlenme, yani kültüre girişin simgesel kodlarının edinimi Oidipus evresiyle aynı sırada ve düzlemde gerçekleşir.
 
Bu geçişin gerçekleştiği yer ise [[aile]]'dir.Artık bu bağlamda ailenin bir ''aile'' olarak düşünülmesi anlamlı olmaz; kültürel yapının taşıyıcısı ve birey düzeyinde oluşturucusudur, yani simgesel düzenin gerçekleşmesi, somutlaşması, maddileşmesi zeminidir. ''Çocuk, aile aracılığıyla Dil dolayımından geçerek kültürel düzene girer''. Şu halde belli başlı kültürel söylemlerin, ideolojik yapıların salt birer düşünsel tasarım ya da projeler olarak değil, dil ile taşınan ve aile aracılığıyla uyarlanan, ''maddi yapılar'' olduğunu belirlemek mümkündür. Althusser’in oluşturmaya çalıştığı [[ideoloji teorisi]] Lacan’ın bu yönde ki açıklamalarından özellikle beslenir. Çünkü burada anlaşıldığı gibi, dil dolayımında bilinç dışının oluşumunun açıklanması hem bir özne teorisine kapı açmakta hem de bu zeminde ''ideolojinin yeniden düşünülmesine'' yeni bir olanak yaratmaktadır.
 
Bu bağlamlarda [[yapısalcı antropoloji]]'nin yerine de işaret edilebilir: [[Levi-Strauss]]'un, en basit biçimleri akrabalık ilişkileri olan kültürel yapıları açıklarken göstermiş oldugu gibi, kültürel ögelerin, dilsel ögelerin birbirleriyle ilişkileri çerçevesinde belirlenmesine tam anlamıyla uyan bir yapısı vardır. Ayrıca, bu kültürel ögeler de dilin düzeninde (Dil'de) tanımlanmıştır ve bir kültür eski kuşaklardan yenilerine bu yolla taşınır. Demek ki, simgenin düzenine girmekle birey kendi kültürel konumunu, her şeyden önce kültürel bir kurum olan ailenin yapısı içindeki konumunu da kazanmış olur. Böylece birey kültürün düzeni içinde ayrımlaşmış bir özne hâlini alır. Söylemin belirleyici boyutu buradan ileri gelmektedir. Su halde ''dil<nowiki>'</nowiki>e giriş'' ''kültüre giriştir'' ve aynı zamanda, bu süreç, Lacan'ın analizinde, bilinç dışının oluşumunun ve işlevinin açıklanmasını verir.
 
== Oidipus karmaşası ya da Baba'nın Adı ==
Lacan'ın Freud'un çalışmasından ısrarla aldığı ve kendi kuramında merkezi bir yere koyduğu formülasyonlardan birisidir [[Oidipus Karmaşası]] ya da başka bir isimle [[Oidipus Kompleksi]]. Bu [[Lacanci psikanaliz]] teorisinde [[Oidipus Yasası]] olarak belirir.
 
Oidipus karmaşası, kültüre ve dolayısıyla insan olmaya giden [[zorunlu]] bir süreçtir; ''Oidipus’suz kültür ya da uygarlık olamaz'' Lacan’a göre. Ancak bu ''doğal bir karmaşa'' değil, simgesel bir karmaşadır. Simgesel yapının devreye girmesiyle insan yavrusunun simgesel sisteme geçişini ve bu geçişte oluşan evreleri açıklar.Örnegin; buradadaburada da ''gerçek bir babadan'' söz edilip edilmediği önemli değildir, önemli olan Oidipus yasasını geçerli kılmak üzere [[simgesel baba]] işlevidir, ki bunun tanımı [[Babanın Adı]] olarak belirtilir. Böylece simgesel düzene giren çocuk, kendi kültürel konumunu bu ''simgesel adı'' tanımakla edinmeye başlar. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ''Oidipal Yasa'nın özünde simgesel bir yasa'' olmasıdır.
 
Oidipus aracılığıyla simgesel sisteme geçiş öznenin kuruluş sürecidir. İnsan yavrusu, böylece ''kendi bütünsel gerçekliğinden'' koparılarak ''simgesel gerçekliğin'' alanı içinde insan olma yoluna girer. Bu sırada, Oidipus yasası [[gerçek gerçek]]lik ile kişinin kendi arasında ve daha da öte ''kişinin kendi gerçekliği ile gerceklik düşüncesi arasında'' bir yarılmaya / bölünmeye yolaçar. Çünkü kendini [[Kültürel Düzen]]in simgeleriyle düşünen özne, bu anda kendine yabancılaşmakta, kendine ve çevresine dair bakışı ''dolayımlanarak'' mesafelenmektedir. [[Simge]]nin anlamı burada açıktır; ''dolayımsız ikili ilişkinin (anne-çcocuk) arasına giren üçüncü bir ögedir'' burada ''simge''.
63. satır:
İnsan yavrusu, bu simgeyi kullanmakla kendini ötekinden ayırma imkânı edinir, ancak bu imkânın kendisi kendini bir zorunluluk olarak kabul ettirir. Yani bir [[Yasa]] olarak. İşte, bu noktada simgesel düzenin başlıca yasasını ''Babanın Adı'' olarak ortaya çıkar. ''Baba'', burada simgesel olarak [[Fallus]]’a sahip olan yetkeyi temsil eder. Fallus, cinsel organ anlamında değil simgesel yasanın yetkesini temsil etme anamındadır.Fallus’a sahip olan Babanın Adı’dır ve çocuk bu adı ''tanıyarak'' kültürün ve dilin dünyasına girer ve özne olarak o dünyaya tâbi olur. Açıktır ki [[Hadım Edilme Korkusu]] denilen süreçte aynı şekilde simgesel bir süreçtir.
 
Lacan’a göre, Oidipus karmaşasıyla simgesel düzene dâhil olmak, daha önce, Dil dolayımıyla belirtilmiş olan iki temel noktanın geçekleştirilmesi anlamına gelir.
 
:* Bilinç dışının kuruluşu,
:* ve böylece birey-öznenin kuruluşu.
 
Oidipus karmaşası olarak belirtilen karmaşa ya da Yasa, anne ile çocuğun doğal ilişkisinin yasaklanması ve bu yasakla doğan bilinç dışı arzunun Babanın Adı'yla yeni imgesel biçimlerle ikame edilmesiyle çözülür. İnsan yavrusu böylece toplumsal biçimleri edinir ve birey-özne olur.Özetle, kültürel düzene girişin anahtarı bu kökensel bastırmayla söz konusu olmaktadır.
99. satır:
[[Kategori:1981 yılında ölenler]]
[[Kategori:Jacques Lacan| ]]
 
 
{{Link KM|de}}
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Jacques_Lacan" sayfasından alınmıştır