Paul Gauguin: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
kDeğişiklik özeti yok
Kibele (mesaj | katkılar)
telifli içerik
38. satır:
 
1903 yılında kilise ve hükümetle ile yaşadığı bir problem sebebiyle 3 ay hapse mahkûm olmuş, ancak hapse giremeden hastalanarak 54 yaşında ölmüştür. Paul Gauguin’in çalışmalarına olan rağbet ölümünün hemen ardından sonra olur. Çalışmalarının bir çoğu Rus koleksiyoncu Sergei Shchukin tarafından toplanır. Koleksiyonun bir kısmı Pushkin Müzesi’nde sergilenmektedir. Gauguin’in eserleri nadiren satılığa çıkarılmakta ve fiyatları 39,2 milyon dolara kadar ulaşmaktadır. Gauguin diğer birçok ressamı özellikle de Arthur Frank Mathews’u etkilemiştir. Tahiti’de bulunan Japon tarzındaki Gauguin Müzesi bazı fotoğrafları, belgeleri ve bazı tablolarını içermektedir.
 
Fransız izlenimci ressamı Paul Gauguin, kökleri İspanya ve Peru'ya dayanan bir ailenin oğlu olarak 7 Haziran 1848'de Paris'te doğdu. Babası Clovis Gauguin muhabir, annesi Aline Maria Chazal ise döneminin ünlü yazarlarından, sosyalist feminizmin kurucularından yaşamını kadınların ve işçilerin haklarını kazanmasına adamış Flora Tristan'ın kızıydı. Fransa'da Napoleon'un önderliğindeki darbe patlak verince aile 1851 yılında Peru'ya taşınmak üzere yola çıktı. Ancak baba Clovis Gauguin'in yolculuk esnasında zamansız ölümü aileyi oldukça güç bir durumda bıraktı. İki çocuğuyla yapayalnız kalan Aline Maria, Peru'nun başkenti Lima'ya sığındı.
 
1855 yılında annesiyle birlikte tekrar Fransa'ya dönen Paul, Orleans kentinde okula başladı. Hayatı boyunca sürdüreceği seyahat tutkusu kendini ilk bu yıllarda gösterdi. Daha on altı yaşındayken gizlice bir şilebe bindi ve deniz kuvvetlerine katılarak 6 yılını uzak denizlerde geçirdi. 1871 yılında tekrar karaya ayak basıp evine döndüğünde annesinin ölmüş olduğunu öğrendi. Artık düzenli bir hayat yaşaması gerektiğine karar vererek borsacı oldu. Hemen ardından Danimarka asıllı Mette Gad adında bir kızla evlendi. Çiftin beş çocukları oldu. Bu arada Parisli izlenimci ressamların resimlerini alıp satıyor, Paris'in bohem hayatını tanımaya başlıyordu. Kendisi de resme ilgi duyuyordu ama yoğun iş ve aile hayatından ancak hafta sonları resim yapacak zaman bulabiliyordu. Daha çok doğa resimleri ve çocuk portreleri yapan Gauguin bir resmini 1976 yılında düzenlenen 'Salon' sergisine gönderdi. Eseri oldukça beğeni toplayan Gauguin, aynı yıl izlenimci grubun başını çeken Pissarro ile tanıştı. Nihayet 1883 yılında büyük bir karar vererek 35 yaşında doğasına uygun olmayan bankacılığı bırakarak kendini tamamen resme verdi. Ancak işini bıraktığı için ciddi maddi sıkıntı çeken aile'de çok geçmeden sorunlar ve çatışmalar başladı. Kısa bir süre sonra ressamın yeni bohem hayatına ayak uyduramayan karısı, çocuklarını da alarak Kopenhag'da yaşayan ailesinin yanına taşındı. Gauguin de peşleri sıra gittiyse de orada yaşamayı beceremeyerek 9 yaşındaki oğlu Clavis'i yanına alıp Paris'e geri döndü. Ancak oğluna bakacak kadar para kazanamıyordu, sonunda onu da annesinin yanına göndermek zorunda kaldı.
Bu dönemde diğer izlenimci ressamlardan Monet, Sisley ve Pissarro'nun etkisinde kalarak birçok resim yaptı. 1880-1886 yılları arasında düzenlenen izlenimci sergilerin dördüne katıldı. 1886 yılında hem geçim sıkıntısı nedeniyle hem de büyük şehrin kalabalığından ve gürültüsünden kaçmak için Kuzey Fransa'nın Pont-Aven bölgesine yerleşti. Burada kendini tamamen resme vererek gibi birçok önemli eserini yarattı. Resimlerinde köylü portreleri ve köy yaşamını konu alan ressam Pont Aven'de genç sanatçı Emile Bernard ile birlikte sentetizm adını verdikleri yeni bir üslup geliştirdiler.
Ancak macera tutkusu yeniden alevlenen ressam 1887 yılında ani bir kararla Panama'ya gitti. O sırada yeni açılmakta olan Panama Kanalı'nın inşaatında çalıştı. Tek umudu gerekli parayı toplayıp yolculuğuna devam edebilmekti ama Martinique'de korkunç bir hummaya yakalanınca Fransa'ya geri dönmek zorunda kaldı.
 
Paris'te birkaç ay sefalet çekti. Ancak eski bir dostunun yardımıyla birkaç tablosunu satabildi ve tekrar Port-Aven'e gitti. Burada yarattığı eserler Gauguin'in sanat anlayışını ortaya koyar. Halk sanatı ve ilkel sanata olan ilgisi ve üslubunda geliştirdiği yeni yaklaşımlar onu izlenimcilikten uzaklaştırdı.
 
1888 yılında Arles'e giderek Paris'teyken tanıştığı Van Gogh yanında çalışmaya başladı. İkili uzun kır gezilerine çıkıyor burada bütün gün resim yaparak vakit geçiriyordu. Ancak aralarında çıkan tartışmalar son noktaya varınca buradan ayrıldı. Paris'te sanat çevrelerinde artık tanınan ve önemsenen biri olmuştu. Ancak uzak dünyalara yeniden karşı konulmaz bir özlem duyarak 1891'de Tahiti'ye gitmek üzere Fransa'dan ayrıldı.
 
Tahiti'de uygarlıktan uzakta yerlilerle içiçe yaşıyor onların resimlerini yapıyordu. Uslubunda da post-empresyonizme yaklaşan sanatçı en tanınan eserlerini burada yaptı. 1883 Temmuzunda Paris'e dönse de yeniden Tahiti'ye dönmek için büyük bir istek duyarak iki yıl sonra yeniden buraya geldi. Burada kaldığı sürede yaptığı ''Nereden Geliyoruz? Neyiz? Nereye Gidiyoruz?'' (1897) adlı resminde sanatçı yaşamın kökenini, aşkın ve ölümün anlamını sorguladı. Ayrıca buradaki ilkel sanattan etkilenerek birçok ahşap heykel de üretti. 20. yüzyıl sanatını derinden etkilemiş olan Paul Gauguin, ülkesine dönemeden 1903 yılında Tahiti'de frengi hastalığından hayatını kaybetti.
 
==Eserleri ==
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Paul_Gauguin" sayfasından alınmıştır