Türk okçuluğu: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
kDeğişiklik özeti yok
Peykbot (mesaj | katkılar)
k başlık düzenlemeleri
7. satır:
Arkeolojik araştırmalardan, yazılı ve sözlü kaynaklardan elde edilen veriler, okçuluk geleneğinin nesilden nesile aktarılan birikimlerini ve öğretilerini göstermiştir. Özellikle dönemin komşu halklarının yazılı kaynakları ve kültürel tarihin en erken kayıtları, bu birikim ve öğretilerin folklor formu içinde kullanıldığını göstermiştir. Bu verilere ek olarak sembollerle bağlantılı resimlerin olduğu bazı erken yazı sistemi formları da günümüze kadar ulaşmıştır.<ref name="b" />
 
=== Malzemeler ve Teknik ===
[[Dosya:Bow (composite), probably Ottoman Turkish, 1700s - Higgins Armory Museum - DSC05560.JPG|thumb|Bileşik (kompozit) [[Osmanlı]] yayı, 1700'ler]]
[[Divanü Lûgat-it-Türk]] gibi kaynaklar ve eski kitabelerde Türkler tarafından kullanılan savaş malzemeleri ve kavramlarından bazıları şunlardır: "At, ok, yay, kılıç, bükte, kıngırak (hançer, kama), keş, kurman, [[sadak]] (okluk), kın (kılıç ve bıçak kabı), kalkan, süngüg, kargı, cida, gönder (mızrak), çomak (topuz çeşidi), batrak (ucuna bez bağlanan süngü), tug (bazı birliklerde), ukruk (kement), kargu (ateş kulesi), köbrüge (davul), yarık, cevşen (zırh), yoşuk, tubulga (tolga, tulga, miğfer), küpe-yarık (vücudu kuşatan zırh), yelme eri (öncü, keşif kolu).<ref name="h">[http://www.tarihnotlari.com/eski-turk-ordusu/ Eski Türk Ordusu] Tarih Notları, erişim tarihi: 3.12.2011</ref>
13. satır:
[[Uygurlar]], yay kirişlerini at kılından yapmışlardır. Ayrıca kaya resimlerinde ve [[Orkun Vadisi]]’ndeki [[Bilge Kağan]] ve [[Kül Tigin]] anıt mezarlıklarında gerçekleştirilen kazılarda farklı ebat ve özelliklerde ok uçları bulunmuştur.<ref name="f" /> Türk tarihinde oklar sadece savaş aleti olarak değil, aynı zamanda sembolik anlamlarda da kullanılmıştır. Hakimiyet sembolü olduğu gibi aynı zamanda resmi evrakların bal mumuyla beraber damgalanmasında da kullanılmışlardır. Bunlar özellikle altın, gümüş, bakır, pirinç ve demir madenlerinden yapılmıştır. Yaya sarılan sırmaya "toz", okun ucundaki demir parçaya "temren", okun arkasındaki tüyeyse "yülek" ya da "yelek" denmiştir. Yayların taşınması için bir kap bulunmamış, genellikle kola veya omuza asılarak taşınmıştır; ancak okların taşınması için özel olarak tasarlanmış ve süslenmiş kılıflar üretilmiştir.<ref name="g">Gömeç, Saadettin. "Eski Türk Ordusunun Genel Mahiyeti" 12. Askeri Tarih Sempozyumu Tebliği, 20-22 Mayıs Ankara 2009.</ref>
 
=== Mete Han Dönemi ===
[[Mete]]'nin, düşmanın psikolojisini bozan ve yön tayininde de etkisi olan ıslıklı oklar kullandığı ifade edilmektedir. Daha sonra pek çok göçebe kavmin kullandığı bu "[[çavuş oku]]" adı verilen ıslıklı okun mucidinin Mete olduğu kabul edilir. Mete Han, babasının emrine verdiği 10.000 atlı savaşçıyı bu oklarla donatmış ve eğitmiştir. Çin kaynaklarına göre Mete Han eğer okunu bir yöne yöneltirse, emrindeki askerlerin hepsi aldıkları eğitimle o hedefe ok atarak hemen yok ederdi. Bir gün okunu en sevdiği atına çevirdi. Askerlerinden bazıları tereddüt etti. Bunun üzerine okunu sırayla tereddüt edenlerin üzerine çevirdi. Atına ok atmakta tereddüt eden askerlerinin hepsi atılan oklarla öldürüldü. Böylece küçüklükten beri oynadığı okunu hedefe çevirme oyunu emirlerinin tartışılmazlığını da perçinledi. Bir gün emrinde demir disiplini ile yetiştirdiği 10 bin askeri varken okunu ava çıkan babasının üzerine çevirdiğinde askerlerinden hiçbiri tereddüt etmemişti.<ref>[[s:zh:史記/卷110]] (6. paragrafı)</ref><ref name="i">[http://turkcutoplumcu.org/content/view/777/1/ Türk Ordusunun Kuruluşu] Türkçü Toplumcu, erişim tarihi: 3.12.2011</ref>
 
=== İslamiyet Sonrası ===
[[Dosya:Cavalerie mongole.JPG|right|thumb|300px|Moğol atlı okçusu]]
İslam'ın ilk yıllarında okçuluğun diğer silahlardan farklı olarak önemli bir yeri vardır. Bu sebeple Türklerin İslam'ı benimsemesinden sonra Türk okçuluğuna verilen önem dini bir anlam da kazanmıştır. İslam'da okçulukla ilgili 40 üzerinde hadis olduğu ifade edilmektedir.<ref name="a">[http://www.turkokculugu.com/v2/?p=giris Türk Okçuluğuna Genel Bakış] Kemankeş, erişim tarihi: 2.12.2011</ref> Bizanslı tarihçi [[Genesios]] ve [[Kedrenos]]'a göre Orta Asya'dan [[Anadolu]]'ya gelen Türk okçularının başarıları şu şekilde ifade edilmektedir: 22 Temmuz 837'de [[Halife Mutasım]]'ın emrinde Orta Asya'dan gelen Türklerden oluşan birlikle [[Bizans İmparatorluğu|Bizans]] birlikleri Anadolu'da, [[Dazimon]] kasabasında karşı karşıya gelirler. Sabah vakti başlayan savaşta Bizans [[süvari]]leri halifenin birliklerini dağıtır, yalnızca Türk okçuları dayanırlar. Türk okçularının ok yağmurları sebebiyle Bizans süvarileri göğüs göğüse çarpışma fırsatı bulamaz; ancak aniden başlayan sağanak yağış sebebiyle okçuların yay kirişleri gevşer ve Bizans birlikleri kaçmayı başarır. Yorgo Kedrenos şu ifadeyi kullanmaktadır: "Eğer yağmur (gündüz değil de) gece yağsaydı, imparator ve askerler ölecekti." Bizanslılar da usta okçular olmalarına rağmen (İmparator Iustinianos zamanında bu özellikleriyle ünlenmişlerdir.) 9. yüzyılda zamanla bu özelliklerini kaybetmişlerdir. "Bilge" lakaplı İmparator VI. Leo (866-912), Tactica isimli askeri taktikler kitabında şu ifadeyi kullanmıştır: "Okçuluğun tamamen ihmal edilip Romalılar tarafından bir kenara bırakılmasından itibaren bugünkü başarısızlıklar alışılmış hale geldi."<ref name="d" />
26. satır:
[[Dosya:Sueleymanname Akinci-Beys.png|thumb|[[Mohaç Muharebesi (1526)|Mohaç Muharebesi]]'nde iki [[Akıncı]] Beyi]]
 
=== Osmanlı Dönemi ===
[[Dosya:Imperial Armoury Topkapi Istanbul (12).JPG|left|thumb|200px|II. Bayezid'in kullanmış olduğu ok ve yay-Topkapı Sarayı,İstanbul]]
Ortaçağ'dan 19. yüzyıla kadar Türk okçuluğu atış tekniği ve silah olarak büyük gelişim göstermiştir. 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren okçuluk Osmanlı'da planlı ve düzenli bir spor faaliyeti olarak yapılmıştır, bu amaçla da "ok meydanı" isminde 34 büyük meydan tahsis edilmiştir. Ok meydanlarının kendilerine ait ödenekleri, idarecileri, hizmetlileri vardı ve buralarda sporcular ikamet etmekte, antrenmanlar ve yarışmalar düzenlenmekteydi. Ok meydanları arasında en bilineni İstanbul'daki Okmeydanı'dır. Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethinden sonra, alan sahiplerinden alınıp resmî olarak okçuluk sporu hizmetine verilmiştir. Sultan fermanı ile ananın sınırları belirlenerek alana tırnaklı hayvan sokulması, ölü gömülmesi, ev yapılması ve alanda kuş uçurtulması yasaklanmıştır. Tesis açılışı Hıdırellez'de (6 Mayıs), kapanışı Ruz-ı Kasım'da (Kasım) yapılırdı. Pazartesi ve perşembe günleri de müsabakalar ve atışlar yapılmaktaydı. Müsabaka ve çalışmalar dışındaki günlerde de sporcular meşk (serbest çalışma) yaparlardı.<ref name="a" />
 
== Kaynaklar ==
{{Kaynakça}}