Eski Taş Çağı: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Büşra1 (mesaj | katkılar)
k düzeltme
Büşra1 (mesaj | katkılar)
k düzeltme
6. satır:
Doğanın sınırlayıcı ve belirleyici baskısı altında yaşayan Paleolitik Çağ insanları ekonomik açıdan, avcı ve toplayıcı toplulukları temsil ederler. Besin üretmeyi bilmeyen bu insanlar, yalnızca yaşadıkları ortamda bulunan yabani sebze, meyve ve kökler ile avlandıkları hayvanları yiyerek beslenmişlerdir. İklim ve çevre koşullarının değişkenliği nedeniyle, yeni besin kaynakları aramak ve av hayvanlarını izleyerek, küçük gruplar halinde konar-göçer tarzda yaşamışlardır. Kaya sığınaklarının bulunduğu yerlerde mağara ve kayaaltı sığınaklarında barınmışlar, kaya sığınaklarının bulunmadığı yerlerde ise açık havada kurdukları sığınaklarda yaşamışlardır.
[[Dosya:Apollo-11 stone slab.jpg|thumb|225px|Yontma Taş Devri'ne ait [[Namibya]]'da bir mağarada bulunan taşlar.]]
Paleolitik Çağ, karakteristik çizgileri ve kültürleriyle Alt, Orta ve Üst olmak üzere 3 evreye ayrılır. Alt Paleolitik devrin insanları olan '''''Homo Habilis ve Homo Erectus''''' beyin kapasiteleriyle orantılı olarak kendilerini vahşi hayvanlardan korumak, beslenmek, avlanmak için ve zaman zaman da kendi aralarındaki mücadelelerde kullanmak üzere birtakım basit taş aletler yapmaya başlamışlardır. '''Bu ilk taş alet endüstrisi olduğu bilinen Oldowan türü örneklerini (bu aletlere Türkçe çaytaşı/çakıltaşı aletleri veya yontuk çakıllarda adı verilmektedir.) oluşturmuşlardır. ''Bu aletlerin yapımında hammadde olarak taşı kullanmışlardır. Taşın kullanılması aşamasında, uygun türdeki bazı taş parçalarını kırmak ve onlardan yongalar çıkartmak suretiyle söz konusu örnekleri (ilkel de olsa) bıçak ve satır türünden kesici kenarlara sahip araçlara dönüştürülmüş ve böylece onlardan artık farklı bir şekilde yararlanılmıştır''''' <ref name="Uzak Geçmişimize Dair Okumalar">{{kitap kaynağı|soyadı=Arsebük|ad=G.|başlık=Uzak Geçmişimize Dair Okumalar|yıl=2012|yayıncı=Ege Yayınları|yer=istanbul|isbn=978-605-5607-79-1|sayfalar=25-26}} </ref> Genellikle doğanın kendilerine sunduğu taşları, ya daha sert olan başka taşlarla yontarak işlemişler ya da doğal halde çevrelerinde bulunan ve çok az bir rötuşla alet haline gelebilen parçaları kullanmışlardır. Hominid olarak adlandırılan ilk insanın yaklaşık olarak günümüzden 4 milyon yıl önce Afrika'da ortaya çıkması ile başlatabileceğimiz bu çağda, ilk insanın yaşantısı konusundaki bilgiler de çok kısıtlıdır. Ancak buluntular bize Afrika dışında hominidlerin yaşadığı yerlerin Kuzey Kafkaslarda 1,7 milyon yıl, Çin de 1,66 milyon yıl öncesine tarihlendirildiğini göstermektedir. Bunun yanında alt paleolitik dönemde yine hominidlerin Endonezya'nın batısında, Avrupa'da, Akdeniz çevresinde, İngiltere'de, Almanya'nın kuzeyinde ve Bulgaristan da yayılım alanı bulduğunu göstermektedir.<ref>"On the earliest evidence for habitual use of fire in Europe", Wil Roebroeks et al, PNAS, 2011</ref> Avrupa Kıtası'nda ise insan tarafından en eski yerleşimin yaklaşık 1 milyon yıl öncesinde olduğu günümüz Fransa'sında Nice kenti yakınlarında yer alan Vallonet Mağarası'nda yontma taş aletlerle beraber ele geçen hayvan kemikleri uygulanan tarihleme yöntemi sonucunda elde edilen 950.000 tarihine dayanmaktadır.<ref>TAY – Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-1: Paleolitik/Epipaleolitik, Ege Yayınları, İstanbul, 1996</ref> Alt Paleolitik süresince oldukça ılımlı geçen iklim Orta Paleolitik'de kurumaya, sertleşmeye ve giderek bol kar yağışıyla belirgin yeni bir buzullaşmaya dönmesi, insanın yaşayışı ve teknolojisinde bir dizi değişiklikler meydana getirmiştir. Bu teknolojik değişikliğin en belirgin yanı, yonga endüstrisinde kendini gösterir. Alt Paleolitik'in kaba taş alet (2 yüzeyli) ve yongalarının yerini oldukça düzenli bir şekilde yontulmuş ve kenarlarda yapılan düzeltilerle (rötuş) ve uç kazıyıcı haline sokulmuş işlenik yonga aletler alır.
 
Türkiye'de Orta Paleolitik Çağ yerleşme ve konak yerlerinin Anadolu'nun hemen hemen tümüne yayıldığı gözlenmekte, Ankara yöresi gibi bazı bölgelerdeki bolluğu ise araştırma yoğunluğuna dayandığı anlaşılmaktadır. Özellikle Antakya Tıkalı Mağarası yalnızca bu çağı temsil eden buluntularıyla önem kazanmıştır. Yontma taş alet endüstrilerinin yanısıra kemik aletlerin bulunuşu günlük hayatında hammadde olarak sadece taşı kullanmadığını, kemik ve ahşabın da yaşamında önemli bir yer tuttuğunu bize göstermektedir<ref>TAY – Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-1: Paleolitik/Epipaleolitik, Ege Yayınları, İstanbul, 1996</ref>. Bu dönemin insanları olan Homo Neanderthal'lerin, eldeki kısıtlı alet teknolojisi ile mamut, gergedan, geyik gibi büyük hayvanları avlayabilmeleri bu insanların avcılıkta ne kadar ustalaştıklarını ve hayvanları avlayabilmek için birtakım av teknik ve yöntemlerini geliştirdiklerinin bir kanıtıdır.
12. satır:
[[Dosya:Le Moustier sup.jpg|thumb|225px|Yontma Taş Devri'ne ait bir mağara.]]
 
Ayrıca bu evrede, inançlarla ilgili birtakım belirtilerin ortaya çıktığı görülüyor. Örneğin tek ya da çift çukurlar şeklindeki mezarlar ve bunların yanındaki - belki de besin depoları olarak yorumlanabilecek - eklentiler, Neanderthal'lerin ölü gömme eylemleri hakkında bilgi veren izlerdir.'''Bu Neanderthallerin aralarındaki toplumsal dayanışmanın varlığını da sakat/hasta birey kalıntılarına rastlanılmasından ve bunların başkalarının yardım etmiş olduğundan anlaşılmaktadır. Ayrıca Slovenya’daki Divje Babe mağarasında bulunan kaval türü alet ilkel de olsa çalındığı zaman bazı seslerin(melodilerin) çıkartılması Neanderthallerin ulaşmış olduğu düşünsel düzeyin uygulamaya yönelik bir kanıtıdır''' <ref name="TarihÖncesi Dönemden Bazı Yansımalar">{{kitap kaynağı|soyadı=Arsebük|ad=G.|başlık=TarihÖncesi Dönemden Bazı Yansımalar|yıl=2012|yayıncı=Ege Yayınları|yer=istanbul|isbn=978-605-4701-04-9|sayfalar=30-46}} </ref> İklimin tekrar hissedilir derecede soğuduğu ve kuru hale geldiği Üst Paleolitik Çağ'da, Homo Neanderthal'lerin yerini modern insanın atası sayılan Homo Sapiens'ler alır.'''Amerika’nın ilk iskanı, Homo Sapiens aşamasına ulaşmış Asya kökenli insanlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu insanların Amerika kıtasına kuzeybatıdan, o dönemdeki Bering Kara Köprüsünü (daha geç dönemin Bering Boğazı’nı ) yaya olarak aşmak suretiyle ayak basmış oldukları da genelde kabul edilmektedir. Amerika kıtasına varan bu grupların av sırasında kullandıkları uzun menzilli silahlara ait özel bir yapım gösteren taş uçları ‘’clovis uçları’’ adıyla bilinir. Bu clovis halkı/iri hayvan avcıları olan insanlar kıtaya yayılımları sırasında karşılaştıkları deve, at,mamut,yakalı tembel hayvan gibi büyükbaş hayvanları avlamışlardır. Kuzey Amerika’dan Güney Amerika’ya ulaşılması da Şili’deki Santiago kentinin 700 km. kadar güneyinde Monte Verde bulgulardan da anlaşılmaktadır. Amerika kıtası bir kere Homo Sapiens tarafından iskan edildikten sonra burada karşılaşılan kültürel ortamın bütünüyle kendine özgü bir çizgi izlemiştir. Amerika’daki bu kültürel değişimin ‘hız’ının somut kanıtlarından biri bu kıtada bağımsız olarak başlayan ve gelişen besi üretimi ile bunu izleyen büyük uygarlıklardır'''<ref name="Uzak Geçmişimize Dair Okumalar">{{kitap kaynağı|soyadı=Arsebük|ad=G.|başlık=Uzak Geçmişimize Dair Okumalar|yıl=2012|yayıncı=Ege Yayınları|yer=istanbul|isbn=978-605-5607-79-1|sayfalar=95-100}} </ref> Homo Sapiensler becerili ve aktüel insana daha yakın olan insanlardır. Üst Paleolitik'de yontma teknolojisindeki gelişme dikkat çekecek bir düzeyde olup, taş işçiliği en büyük gelişmesine ulaşmıştır. Alt Paleolitik'te kısmen de olsa Orta Paleolitik'de görülen klasik 2 yüzeylilerin (el baltası) yerini çakmak taşı yonga ve dilgilerin üzerine yapılmış, çeşitli tipteki aletler almıştır. Ön kazıyıcılar taş delgiler, taş kalemler, yaprak biçimli uçlar, mekik aletler bunlardan bazılarıdır. Üst Paleolitik'in son evrelerinde ise sırtı devrik dilgiciklerin ortaya çıktığı görülüyor. Taş aletlerin yanı sıra kemik ve boynuzdan yapılmış aletlerde de büyük bir artış gözlenmektedir. Esasen bu evrede taş aletler, büyük bir çoğunlukla kemik aletleri şekillendirmek için yapılmışlardır. Bu ise Üst Paleolitik'te artık alet yapan aletlerin üretildiğini göstermektedir.
 
[[Dosya:Bâton perforé.JPG|thumb|130px|left|Yontma Taş Devri'ne ait bir boynuz.]]
20. satır:
Homo Erectus'un Anadolu'da bırakmış olduğu belgelerden yontma taş endüstrilerin Türkiye'de var olduğu çeşitli buluntu yerleri ile belirlenmiştir. Tunceli Eşkinisefine, Erzincan/Malatya Aktaş, Adıyaman Şehremuz yakını, Ankara Çeçtepe ve İlhan Köyü buluntularına dayanarak Türkiye'de kaba yongaları da içeren bir çakıltaşı/ çaytaşı endüstrilerinin varlığının ortaya konmasına karşın burada ele geçen buluntuların gerçekten Yakındoğu'ya paralel Acheuléen öncesi mi yoksa Acheuléen ile yaşıt endüstrilere mi ait oldukları konusunda şimdilik bir şey söylemek olanaksızdır. <ref>TAY – Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-1: Paleolitik / Epipaleolitik, Ege Yayınları, İstanbul, 1996</ref>
 
Karain Mağarası, buluntularıyla, yalnız Anadolu'da değil, aynı zamanda Yakın Doğu Paleolitiği için de büyük önem taşımaktadır. Anadolu Paleolitik'indeki en büyük boşluk, salt yaşlandırmanın henüz yapılamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, son yıllarda Aşağı Fırat Havzasında yapılmış olan kazı ve sistemli yüzey araştırmaları ile Karain ve [[Yarımburgaz Mağarası|Yarımburgaz mağaraları]]nda yeniden başlatılan kazılarda elde edilen buluntular üzerinde sürdürülmekte olan incelemeler, Anadolu Paleolitik'inin henüz çözümlenmemiş olan stratigrafik ve kronolojik sorunlarına çözüm aramaya yöneltilmiş bulunmaktadır. Yontma Taş Çağı eserlerinin en güzel örnekleri Güney Anadolu sahillerinde, Antalya civarında yer alan Karain Mağarası buluntularıdır. Burada yaklaşık 10,5 metre kalınlığındaki dolgu malzemesi içinde Yontma Taş Çağı'nın bütün evrelerine ait kültür tabakaları ortaya çıkarılmıştır. Bu tabakalar içerisinde çeşitli taşlardan yapılmış aletler arasında el baltaları, kazıyıcılar, uçlar ele geçirilmiştir. Kemikten yapılmış aletlerden cımbızlar, iğneler, süs eşyası gibi kalıntılar da bulunan eserler arasındadır. İstanbul'un 22 km batısında yer alan Yarımburgaz mağaralarında elde edilen veriler ise, burada büyük bir olasılıkla Homo erectusların yaşamış olduğunu ve burasını bir barınak olarak kullandıklarını kanıtlamaktadır. Elde edilen Alt Paleolitik Çağ taş endüstrisi çakmaktaşı, kuartz ve kuartzitten oluşur; yonga türü aletler belirgin bir şekilde egemendir. Geriye kalan az sayıdaki çekirdek aletleri ile satır, kıyıcı satır örnekleri oluşturur.<ref>Güven Arsebük, "Trakya'da Eski Bir Yerleşim Yeri: Yarımburgaz Mağarası Alt Paleolitik Çağ Bulguları", 1998</ref>''' Yarımburgaz Mağarası, Aşağı Mağara ve Yukarı Mağara olarak ağza yakın bir yerde birbirlerine bir geçitle bağlanan iki bölümden oluşur. Alt Paleolitik Çağ insan kültürüyle uyumlu bol ve değişik fauna kalıntılarının yanında mağarada Ursus deningeri adı ile bilinen ayı türü kalıntısına da rastlanılmıştır. Buradaki taş işleyimi ise gereksiz ayrıntılarla zaman ve emek harcanmamış yalnızca gerekeni yapmıştır. Ayrıca bu mağarada Levallois tekniği ve iki yüzeylilere de rastlanılmamıştır. Yarımburgaz işleyimi, Anadolu ve Yakındoğu’dakilerden çok Balkanlar ve Doğu Avrupa’daki Orta Pleistosen kültürleriyle benzerlik gösterir'''.<ref name="Trakya'nın Paleolitik Çağ Kültürleri">{{Makale kaynağı|soyadı=Dinçer|ad=B ve soyadı=Slimak|ad=.L.|başlık=Trakya'nın Paleolitik Çağ Kültürleri|yıl=2007|yayıncı=Arkeoloji ve Sanat|124:1-12}} </ref>
 
Paleolitik döneminin iklim