Vikipedi:Biçem el kitabı/Bağlantılar: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Théoden (mesaj | katkılar)
k 88.231.93.38 tarafından yapılan değişiklikler geri alınarak, Rapsar tarafından değiştirilmiş önceki sürüm geri getirildi.
Hunerdost (mesaj | katkılar)
75. satır:
[[pl:Wikipedia:Tworzenie linków na Wikipedii]]
[[zh:Wikipedia:格式手册 (链接)]]
Kürtçe konuşan polis !.. Hesen Şerif bana bunu ilk söylediğinde inanamamış, biraz sevinç biraz şaşkınlıkla karışık, enteresan hislere kapılmıştım. Sonradan öğrendiğim anadilimin uniformalı bir devlet görevlisinin, hatta neredeyse koca bir devletin resmi dili olduğu gerçeği bana daha önce hiç tanışmadığım, dolayısıyla adlandıramadığım hoş duygular hissettirmişti… Evet,Kürtçe konuşan polis,haliyle Kürtçe şarkı söyleyen polis… Hiç “devletimiz olmadı”… Üzerinde Kürdistan yazan bir kimlik ya da pasaportumuz olmadı belki… Ama o polis Kürtçe konuşuyor, Kürtçe düşünüyor ve Kürtçe şarkı söylüyordu…
 
Öyleyse bir müziğimiz de olmalıydı…. Bize ait bir müzik… Doğrusu uzun bir süre Kürt müziği ile Türk, Arap, Yunan, Hint vs müzikleri arasındaki teknik farkları ve benzerlikleri araştırmaya koyuldum kendi çapımda, gücüm yettiğince…. Evet, Kürtçe konuşan polisin söylediği şarkı ne Türk, ne Arap, ne Hint, ne de bir Fars şarkısıydı. Ve o şarkının, bir Kürt şarkısı yani, teorize edilmemiş Kürt müziğinin bir parçası olduğu gerçeğini anlamak için sadece dinlemek ve hissetmek gerektiğini idrak ettiğimde, yine adlandıramadığım duygularla kaplanmıştı içim…
 
Bir yandan bir cesaret belirirken benliğimde, diğer yandan yeni tanıştığım bu müziği anlayamayacağım, içselleştiremeyeceğim korkusuna kapılmıştım… Kürtler’e ait bir müziğin yaşadığı ve o müziğin gerçekten Kürtler’i anlattığı, Kürtler’i yansıttığı, etnik, hatta yer yer modernleşme temayülü ile büyük bir potansiyel içerdiği realitesi bir dağ gibi duruyordu karşımda. Ve bu müzik diğer müziklerden az anlatmıyordu sevdayı, gurbeti, vuslatı, vatanı ve acıyı… Ayrıca içerdiği sevda daha az değildi ne Türk ne Arap ne de Hintler’in müziğinin içerdiğinden … Bir de acı vardı ki dünyadaki tüm halk müziklerinin olmazsa olmazı, kaynağı hatta temeli.. Ve Kürt müziğine sirayet eden acı da daha az değildi Türk, Arap ya da Yunanlar’ın müziğinde kendini hissettiren acıdan…
 
Ve müzik… Hiç bir kavimin ya da devletin değildi aslında. Hatta hep halklar oluşturmuştu müziği, acısı, sevinci ya da hasretiyle… Benim bir halkım, bir ırkım ve neredeyse bir devletim bile varken ,nasıl olurdu da bana ait bir müzik olmazdı? Evet, Kürtçe şarkı söyleyen polisin bir halkı, bir devleti, bir kimliği, duyguları, acıları, sevdaları ve hasretleri vardı… Bir halkı vardı Kürtçe şarkı söyleyen polisin ve o halkın müziği vardı… Her türlü ırkçılıktan ve her türlü milliyetçilikten en büyük sanatçı olan ALLAH’a sığınırken bir o kadar ALLAH’a sığınmıştım SOYSUZLUKTAN. Ve SANATÇILARIN SANATÇISI EN BUYUKN SANATÇI OLAN ALLAH’a sığınırım sanatsal faşizmden ve sanatsal SOYSUZLUKTAN…
 
Daha önce sadece yaşlı akrabalarımın mırıldanmasından ve köy otobüslerinin kalktığı duraktaki üçüncü sınıf kasetçilerin bozuk sesli hoperlörlerinden dinlemek zorunda kaldığım bazı şarkılar ve sarkıcılar buranın ulusal yayın organlarının en çok izlenen saatlerinde yayınlanıyordu. Hatta yediden yetmişe herkes büyük bir içtenlikle bu şarkıları ve sarkıcıları dinliyordu. Bu şarkılar çok eski ve kısıtlı imkanlarla kaydedildiği belli olan bızık, ud bir darbuka ya da bir kaç enstrumanla beraber okunan kısıtlı ezgilerden oluşuyordu ama solistin yorumlama tarzı ve içtenliği teknik olarak çok kısıtlı olan bu ezgileri çok farklı kılıyor okuyanın akademik bir eğitiminin olmadığını da varsaydığımda bu yorum tarzı ve ezgilerdeki küçük ve ilk bakışta basit gibi görünen nüanslar….
 
İşte bunlar gösteriyordu ki bu şarkıcılar, babalarından, dedelerinden yani atalarından dinledikleri ezgileri belki de genlerine sinmiş yorum tarzı ve üslubuyla okuyor ve bu da onların popularitelerini gençler arasında bile korumayı sağlıyordu…. Basit bir org ritimi üzerine elektro bağlama ya da bızıq denen enstrümanla çalınan benim sadece bizim oralardaki düğünlerde duyduğum tarzda bir müzik furyası hakidi buralara ve bu furyanın başını Said Gabbari denen biri çekiyordu… yer yer derin edebi manalar içeren, yer yer basit halk hikayeleri ve güncel öykülere değinen, bazen komik, bazen de dinlerken yüzümü kızartacak belden aşağı şarkı sözleriyle bahsettiğim ezgilerin birleşmesinden oluşan bir müzik tarzıydı bu….
 
Bir tarz, adı bile konulmamış ama köklü. Bir stildi bu, bilgisiz ama asil. Kim bilir belki, dededen torununa, torunun da torununa kadar ulaşmış, ulaşabilmiş bir üslup, bir tavır hatta bir yasam bicimi… İcracılarının bile farkında olmadığı, nesilden nesile aktarılan, melodilerde gizli bir yasam bicimi… Şimdilerde buralarda çok popüler olan bu “müzik tarzı”, beraberinde koca bir ulusun tarihini barındırıyor. Geçen zamanın tüm acımasızlığına rağmen, kendini küçük ezgi aralıklarında, günümüze kadar ulaştırabilmiş bir “müzik tarzı”…
 
Bu müziğin, günümüzdeki en önemli temsilcilerinden biri olarak Said GABBARİ, bu noktada daha da önem kazanıyor aslında. Hatta muhtemelen, kendisinin bile çok farkında ve idrakinda olmadığı bir misyon … Elbette sadece Kürtler değildi dünyada, tarihlerini müzikle ulaştıran çağlara ve nesillere.. Dünyadaki tüm halklar böyle taşıdılar kültür ve medeniyetlerini günümüze. Üstelik kimi uluslar, müzikle taşıdılar anılarını, müzikle ilettiler mesajlarını ve müzikle gösterdiler varlıklarını, globalleşmeyle cedelleşen “acımasız Dünya” ya… Popüler Kültürden ve pop müziğinden bıkmış dünyanın neredeyse tamamı, büyük bir zevkle dinliyordu bu melodileri. İnsanlar, anlamını dahi bilmediği bu şarkı sözlerini, harfi harfine ve bir ağızdan söylüyordu, Avrupa’nın parlak ışıklı diskolarında, barlarında ve tüm eğlence mekanlarında…..
 
Lüx dekorlu Avrupa barlarında icra edilen Jazz müzik, en çarpıcı örnektir buna. Jazz müzik, zenci kölelerin çağımıza taşıdıkları isyan bayrağıydı aslında.. Bugün dünyanın egemen sanat kalelerinin her bir burcunda, inadına dalgalanan isyan bayrağı….
 
Modern altyapılarla aranje edilmiş ama koca bir medeniyetin tınılarını taşıyan Hint etnik müziğine ne demeli ?.. Tüm popüler ve egemen müzik tarzları arasından sıyrılıp, dünyayı esip kavuran, Hint şarkıları ve Hint şarkıcılar… Latin kültürüyle özdeşleşmiş bir isim, Ricky Martin. Şırnak’ın ara sokaklarında bile, latin müziğini popüler kılan Latin şarkıcı Ricky Martin…… “Cezair ve müzik” kelimelerinin , aynı cümlede zikredilebilmesi için yegane şart , Xalit cezairi…. Ne “Abd” nede “qadir” i bilmeyen milyonlara, “abdulqadir” şarkısını ezbere soyleten, Xalid değil de kimdi? Kürtçe konuşan polisin, dedesinden duyup mırıldandığı, Said Gabbari’nin ,düğünlerde söylediği şarkıların esip kavurduğu bir dünya çok mu hayal?