Helenistik Dönem: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Addbot (mesaj | katkılar)
k Bot: Artık Vikiveri tarafından d:q989940 sayfası üzerinden sağlanan 27 vikilerarası bağlantı taşınıyor
Peykbot (mesaj | katkılar)
k düzen
1. satır:
'''Helenistik Dönem''', [[Büyük İskender]]'in istilalarıyla başlayan Antik Dünya'da [[Antik Yunanistan|Grek]] etkisinin doruğa ulaştığı dönemdir. Helenistik Dönem, Klasik Grek Dönemini izlemiştir ve Helenistik Dönem'in ardından, Klasik Grek egemenliğindeki bölge [[Roma Cumhuriyeti]] hakimiyetine geçmiştir.<ref group=not> Bkz. [[Roma Yunanistanı]]</ref> Bu dönemde dahi Klasik Grek kültürü (din, sanat ve yazın olarak) halen Roma hakimiyetine sızmaktadır. Öyle ki [[Latince]]'nin yanı sıra [[Grekçe]] konuşulmaya ve yazılmaya devam edildi. Helenistik Dönem bazen, Klasik Grek Uygarlığı'nın gerileme ve çöküş dönemi olarak görülmektedir.<ref name="Green">P. Green, ''Alexander The Great and the Hellenistic Age''</ref> Bir başka açıdan da Klasik Grek Uygarlığı ile Roma Uygarlığı arasında bir geçiş dönemi olarak görülür. Dönemin başlangıcı çoğu kez Büyük İskender'in ölüm tarihi olan MÖ 323 olarak alınır. Dönemin sonu ise Yunanistan Yarımadası'nın Roma Cumhuriyeti tarafından işgal edildiği MÖ 146 olarak kabul edilir. Bazı tarihçiler ise Büyük İskender'in imparatorluğu'ndan kalan son devlet olan [[Ptolemaios Hanedanı|Ptolemaios Hanedanlığı]]'nın [[Aktium Savaşı]]'nda yenilgiye uğrayıp yıkıldığı tarih olan MÖ 31-30 tarihini Dönem'in sonu olarak kabul ederler.<ref name="ReferenceC">Alexander The Great and the Hellenistic Age, p. xiii. Green P. ISBN 978-0-7538-2413-9</ref>
 
[[Büyük İskender]]'in [[Pers İmparatorluğu]]'nu yenilgiye uğratmasından sonra [[Güneybatı Asya]]'da [[Makedonya (eski krallık)|Makedonya Krallığı]]'na bağlı yeni krallıklar kurulmaya başlanmıştır. Bu yeni krallıklar, Klasik Grek kültürünü ve dilini söz konusu topraklara taşımıştır. Aynı şekilde bu krallıklar da yerel kültürlerden etkilenmiş, yerel uygulamaları ve kurumları benimsemiştir.
7. satır:
== Terminoloji ==
 
Helenistik kavramı ilk olarak Alman tarihçi [[Johann Gustav Droysen]] tarafından, Greklerin baştan beri kendilerine verdikleri adlandırma olan Helen sözcüğünden türetilmiş ve 19. yüzyıl ortalarında kullanılmıştır. Droysen bu kavramla Büyük İskender’in MS. 4. Yüzyılda istila ettiği topraklarda Grek kolonileşmesi hareketinin ve Grek kültürünün yayılmasının anlatılmak istendiği bir kavram olarak kullanmıştır. Esasen Droysen’in bu tanımlaması pek çok tartışmaya yol açmıştır. Helenik tanımlamasına –en azından Droysen’in yüklediği anlamda- pek çok tarihçi karşı çıkmıştır. <ref>Green, Sh.: x, xiv.</ref> Bununla birlikte Helenistik tanımlaması halen kullanılagelmektedir. Dahası bu tarihsel dönemi tanımlayacak daha tercih edilir bir adlandırma yoktur.
 
Gerçekten de Helenistik Dönem'in en belirgin gelişmelerinden biri de Asya ve Afrika'da hızla yeni Grek kolonilerinin kurulmasıydı.<ref>[http://mars.wnec.edu/~grempel/courses/wc1/lectures/10hellenism.html Professor Gerhard Rempel, ''Hellenistic Civilization'' (Western New England College)].</ref><ref name=wilcken>Ulrich Wilcken, ''Griechische Geschichte im Rahmen der Alterumsgeschichte''.</ref> Bu gelişme esasen çok geniş bölgelerin tek bir siyasi otoritenin kontrolüne geçmesiyle ticaretin gelişmesinden kaynaklanıyordu. Bu yeni yerleşimler Grek dünyasının değişik yerlerinden gelen kolonicileri bir araya getirmişti. Eskiden olduğu gibi, tek bir "ana kent"den kaynaklanan bir yayılma değildi.<ref name=wilcken/> Bu gelişmenin bir sonucu olarak esas kültürel merkezler, Yunanistan'dan [[Pergamon]] ve [[Rodos]]'a yayıldı ve [[Seleucia]], [[Antioch]], [[İskenderiye]] gibi kentler kuruldu. Değişik kentlerden gelen bu Grekce konuşan insanlar [[Attika]]'nın ''saygın'' lehçesini kullanıyorlardı. Ancak bu kentlerde zaman içinde ''Helenistik Grekce'' olarak da bilinen [[Koini]] lehçesi, bir bakıma ortak dil “[[lungua franca]]” olarak gelişmiştir.<ref>[http://ancienthistory.about.com/cs/greecehellas1/a/greecehellenist.htm ancidenthistory.about.com]</ref>
13. satır:
Helenistik Dönem'in bir diğer karekteristiği ise gelişen ticaretin, onun teşvik ettiği üretim artışının yol açtığı bir gelişmeydi. Bu dönemde edebiyat, mimari, süsleme, plastik sanatlar ve bilimsel araştırmalarda son derece parlak ürünler ortaya çıktığı görülmektedir.
 
Kuşkusuz Helenleştirme, Antik Grek kültürünün Helenistik dünyaya yayılmasıydı. Ancak bu yayılmanın genişliği, etkinliği ve ne ölçüde bilinçli bir politikanın sonucu olduğu ciddi biçimde tartışmaya açıktır. Büyük İskender’in bilinçli bir Helenleştirme politikası izlemiş olduğunu düşünmek mantıklıdır. Ancak bu politikanın gerisinde yatan nedenleri bilmeye olanak yoktur. Antik Grek kültürünü geniş bir coğrafyaya yaymayı da amaçlamış olabilir. Ancak, genişleyen devasa bir imparatorluk toprakları üzerinde hakimiyet kurmayı sağlayacak etkin önlemler almayı amaçlamış olması daha yüksek bir olasılıktır. <ref name="Green, Sh.: 21">Green, Sh.: 21.</ref>
 
== Öncesi ==
29. satır:
Ancak doğuya doğru seferine devam ederken istila ettiği toprakların yönetimi için bazı generallerini, bir çeşit bölge valisi olarak atamıştır. Bu bölge valileri yer yer yerel halkın direncinyle karşılaştılar ve değiştirilmek zorunda kalındı. Örneğin [[Kapadokya]] Bölgesi için Aleksandros'un atadığı yönetici generalllerinden Sabiktas’dı. Fakat yerel halkın direnişi neticesinde bir Pers soylusu olan [[I. Ariarathes]]'i atamak zorunda kalınmıştır.<ref>[http://aksaray.turizm.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFB0694A5E22DB335507F5342A0B9FE138Aksaray Kültür ve Turim Müdürlüğü - Kapadokya Krallığı]</ref>
 
Fethettiği çok geniş topraklar, İskender'in ölümünden sonra birkaç yüzyıl boyunca güçlü bir Grek etkisi altında kaldı. Grek kültürünün bu toprakları etkileme süreci, batıda Roma'nın ve doğuda Pers İmparatorluğu'nun yükselişine değin sürmüştür. Grek kültürüyle doğu kültürünün karışmasıyla melez Helenistik kültürü gelişmeye başladı. Bu gelişme, Yunanistan'la bağları koptuğunda bile, [[Grek - Bakrtliya Krallığı]]'nda görüldüğü gibi sürdürdü. Bu melez Helenistik kültürünün İskender'in istilalarından sonra Makedonya İmparatorluğu'nda meydana gelen değişimlere karşın ve Diadochi hakimiyeti boyunca, Grek etkisi olmaksızın ortaya çıktığı ileri sürülebilir. İskender üzerine çalışmalarıyla bilinen İngiliz tarihçi Peter Green tarafından belirtildiği gibi, İskender'in istilalarının ortaya çıkardığı pek çok unsur, Helenistik Dönem kavramı altında birleştirilmiştir. İskender'in istilacı ordusu tarafından feth edilen Mısır, Anadolu ve Mezopotamya bir bakıma isteyerek "düşmüştü". Bu bölgelerde İskender, bir fatihden çok bir kurtarıcı olarak görüldü. <ref>Green, Peter. The Hellenistic Age (A Short History). New York: Modern Library Chronicles, 2007.</ref>
 
Ayrıca feth edilen birçok bölge, [[Diadoki]] olarak bilinen İskender'in generalleri ve ardılları tarafından yönetilmeye devam edildi. İskender'in ölümünün hemen ardından imparatorluk aralarında bölündü. Ancak bazı bölgeler nispeten kısa sürede elden çıktı ya da sadece görünüşte Makedon kontrolü altında kaldı. İki yüz yıl sonra imparatorluktan kalan yönetimler giderek azalmış ve farklılaşmıştı. Son olarak Ptolemaic Mısır da Roma tarafından yıkıldı.
72. satır:
Doğu Selevkos İmparatorluğu'nun hakim olduğu toprakların genişliği, bölgesel yöneticiler olan satrapların imparatorluk merkezinden önemli ölçüde bağımsız olmasına yol açmışdı. Sonunda MÖ 250 dolaylarında [[Baktriya]], [[Soğdiana]] ve Margiana (Margu) Valisi [[I. Diodotus]] Selevkos hakimiyetine baş kaldırarak bölgesinin bağımsızlığını kazandı ve kendisini kral ilan etti. Bu sıralarda [[I. Arşak]]'la yerli Pers hanedanlığının yeniden ortaya çıkışı, Grek - Baktriya Krallığı ile Selevkos İmparatorluğu'nun temasını kesmiştir. Bu durum Krallığı'ın orta dönemde bağımsız kalmasını sağladı, fakat uzun dönemde zayıflamasına ve çökmesinde katkısı oldu. Çünkü diğer Helenistik bölgelerden yeteri kadar insangücü ve diğer şekillerde destek sağlayamadı.
 
Diodotus'un oğlu II. Diodotus, MÖ 230 yılında Sogdiana Satrapı [[I. Euthydemus]] tarafından tahtdan indirildi ve Euthydemus kendi hanedanlığını kurdu. MÖ 210 dolaylarında ise [[3. Antiochus]] yönetiminde yeniden canlanan Seleucid İmparatorluğu Grek - Baktriya Krallığı'nı istila etmiştir. Kısa süre sonra Krallık, muhtemelen [[Part]] Kralı Arsaces'in Antiochus tarafından yenilgiye uğtatılmasından da yararlanarak güç kazanmıştır. Arius Nehri (günümüzdeki [[Hari Nehri]]) kıyılarındaki savaşı kaybeden I. Euthydemus, başkente çekilerek tahkim ettiği kenti üç yıl süresince başarıyla savunmuştur. <ref>[http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Plb.+11.34&redirect=true Histories, Polybius.] </ref> Görüşmelerin son aşamalarını I. Euthydemus'un oğlu [[I. Demetrius]]'la sürdüren Antiochus, genç prensten fazlasıyla etkilenmiş onu kızlarından biriyle evlendirmiştir. Bu tutumda muhtemelen Baktriya'yı Suriye'den yönetmeye çalışmanın getireceği güçlükler de hesaba katılmıştır.
 
Kral Euthydemus'un yerine tahta geçen oğlu Demetrius, Mauryan İmparatorluğu çöktükten sonra MÖ 180 yılında kuzeybatı Hindistan'ı istila etti. Maurya, büyük olasılıkla Selevkos İmparatorluğu'nun ve Baktirya'nın müttefikiydi. İstilaya yol açan nedenler kesin olarak bilinmiyor. Kesin olan, MÖ 175 yılında kuzeybatı Hisdistan'da Grek hakimiyetinin kurulmuş olmasıdır. Kral Demetrius muhtemelen MÖ 180 yılında öldü. Arkeolojik kazılarda ele geçen madeni paralar, kendisinden sonra birkaç kralın daha hüküm sürdüğünü göstermektedir.
88. satır:
I. Menander'in MÖ 130 yılında ölümünden sonra, aynı tarihlerde farklı birkaç krallığın varlığı, Krallık'ın parçalanmış olduğunu göstermektedir. Bu parçalanma bölgedeki Grek hakimiyetini giderek zayıflattı. MÖ 70 civarında bir kısım toprak, muhtemelen Baktriya Krallığı'nın sonunu getiren kabileler tarafından işgal edildi. [[Hint - Saka Krallığı]] etkisiyle Grek - Hint Krallığı'nın giderek batıya itildiği görülmektedir. Grek - Hint Krallığı, sonunda MS 10 dolaylarında Hint - Saka Krallığı tarafından ortadan kaldırılana dek varlığını sürdürmüştür.
 
Grek - Hint Krallığı'nın yıkılmasından sonra yüzyıllar boyunca Grek kültürü, sanatı ve dili, Hint toplumunu etkilemeye devam etmiştir. Hatta [[Buda]] tasfirlerinde dahi Grek kültüründen izler bulmak mümkündür. Örneğin [[Gandhara]] döneminde yapılan bazı Buda tasfirlerinde Buda, [[Herakles]]'in himayesinde gösterilmektedir. <ref name="sanujit">Ghose, Sanujit (2011). [http://www.ancient.eu.com/article/208/ "Cultural links between India and the Greco-Roman world"]. Ancient History Encyclopedia.</ref>
 
=== Pontus Krallığı ===
 
[[Pontus#Pontus Krallığı| Pontus Krallığı]], [[Karadeniz]]'in güney sahillerine hakim bir Helenistik krallıktır. [[I. Mithridates| I. Mitridat Ktistes]] tarafından MÖ 291 yılında kurulmuştur. Krallık bölgede [[Roma Cumhuriyeti]] tarafından işgal edildiği MÖ 63 yılına kadar hüküm sürmüştür. Her ne kadar Pers [[Ahameniş İmparatorluğu|Ahameniş Hanedanlığı]] soyundan gelen krallar tarafından yönetilmiş olsa da Karadeniz'deki Grek kolonileri ve komşu krallıkların etkisiyle Helenleşmiştir. Krallık en geniş sınırlarına [[VI. Mitridat]] zamanında ulaştı. O'nun hükümdarlığı sırasında [[Kolhis]], [[Kapadokya]], [[Bitinya]], [[Aşağı Ermenistan]], [[Chersonesos Taurica]]'nın Grek kolonileri ile kısa bir süreliğine Asya'daki Roma toprakları Pontus Krallığı yönetimi altına girmiştir. Roma Cumhuriyeti ile girişilen uzun süreli savaşların ([[Mithridatik Savaşları]]) ardından Pontus Krallığı yenilgiye uğradı ve topraklarının büyük bir bölümü Roma yönetimine girdi, doğu kesimi ise bağımlı bir krallık olarak varlığını sürdürdü.
 
== Roma'nın doğuya genişlemesi ==
100. satır:
Güney İtalya'daki [[Magna Graecia]]'nın bağımsız Grek kolonileri Helenistik dünyanın bir parçası sayılmazlar ve doğudaki Helenistik krallıkların gölgesinde kalmışlardır. Bu şehir devletleri, Akdeniz "büyük güçler"in hakimiyeti altına girene kadar da bağımsız kalmayı başardılar. Öte yandan Roma'ya yakınlık bu şehir devletlerini kolay ve açık birer hedef haline getirmişti. Tersine Helenistik dünya, Roma yayılma hattının hemen önünde değildi ve Roma saldırganlığını caydıracak kadar güçlüydü. Roma Cumhuriyeti ile bir çatışma eninde sonunda kaçınılmaz olsa da, Helenistik krallıklar için sonun başlangıcı sayılan gelişmeler önlenebilirdi.
 
[[Balkanlar]]'a Roma sızması, tarihte çoğu kez olduğu gibi ticaretle başladı. [[İlirya|İlliryalı]] korsan faaliyetleri, Roma kuvvetlerinin İllirya'ya iki kez saldırmalarına yol açmıştır, I. II. [[İlirya Savaşlarıİllerya Savaşı]] Korsan şeflerinde biri olan [[Pharoslu Demetrius]], genç Makedon kralı [[V. Philip]] tarafından himaye edildiğinde Roma ile Makedonya arasında gerginlik arttı. <ref>Alexander The Great and the Hellenistic Age, Sh. 98-99. Green, P. ISBN 978-0-7538-2413-9</ref> [[Hannibal]]'in Roma ordusunu İtalya'da ağır bir yenilgiye uğratmasıyla sonuçlanan [[Cannae Muharebesi]] (MÖ. 216) V. Philip [[Kartaca]] ile ittifaka gitmiştir. Bu ittifaktan beklentisi Balkanlar'daki Roma etkisini kırmaktı. Roma'yı bu yenilgiyle uğradığı kayıplar dolayısıyla zayıf olduğu bir anda, ikinci cephede savaşmak zorunda bırakan Philip, sonuçta Roma'nın kalıcı düşmanlığını kazanmış oldu.
 
[[II. Pön Savaşı]] sonunda Kartaca'yı dize getiren Roma Cumhuriyeti bu kez Balkanlar'a dönmüş, kuvvetlerini burada toplayarak bölgedeki nüfusunu yeniden güçlendirmeye ve V. Philip'in yayılmasını durdurmaya yönelmiştir. V. Philip'in, Roma müttefiki olan [[Pergamon]] ve [[Rodos]]'la savaşını sona erdirmeye yanaşmaması, Roma Cumhuriyeti'nin bölgede savaşa girmesine bir bahane teşkil etti. <ref>Alexander The Great and the Hellenistic Age, Sh. 102-103. Green, P. ISBN 978-0-7538-2413-9</ref> V. Philip için bir tehdit olan Yunanistan'daki [[Aetolia-Acarnania|Aetolia]] şehir devletleri ile Roma Cumhuriyeti'nin ittifak kurması MÖ. 200 yılında [[II. Makedonya Savaşı]]'nı başlatmış oldu. Savaş, MÖ 197'de Roma kuvvetlerinin kesin bir zafer kazandığı muharebeyle sona erdi. Dönemin Roma barış antlaşmalarının çoğunda olduğu gibi bu kez de yapılan barış karşı tarafın savaş gücünü bütün bütün kırmayı amaçlamaktadır. Makedonya Krallığı büyük bir savaş tazminatı ödemenin yanı sıra donanmasını da Roma'ya teslim etti, eski sınırlarına çekildi ve Güney Yunanistan, Trakya ve Önasya üzerindeki etkisini yitirdi. Savaşı bir diğer önemli sonucu da Makedonya'nın Akdeniz'de önemli bir güç olmaktan çıkmasıydı.
 
II. Makedonya Savaşı'nın sonucunda Balkanlar'da ve güneyi Yunanistan'da dengelerin bu şekilde değişmesi ve böylece bölgede Roma egemenliğinin oturması sonucunda [[Selevkos İmparatorluğu]] ile Roma Cumhuriyeti karşı karşıya gelmiş oldu. Selevkos İmparatoru [[III. Antiochus]], MÖ 203 yılında V. Philip'le bir ittifak kurdu ve Mısır'daki [[Ptolemaios Hanedanı]]'nın 5 yaşında tahta geçen kralı [[III. Ptolemy]] egemenliğindeki bazı toprakların, Roma Cumhuriyeti'ne karşı girişilecek savaşta gereken mali kaynakları sağlamak amacıyla işgal edilmesi üzerinde anlaştılar. Özellikle Ptolemaios kontrolündeki deniz aşırı toprakları bölüşeceklerdi. Makedonya Krallığı [[Karya]]'da ve [[Trakya]]'da bir kısım toprak işgal etti. Öte yandan [[Selevkos İmparatorluğu]] da [[III. Antiochus]] yönetiminde Güney Suriye'yi [[Ptolemaios Hanedanı|Ptolemaios Krallığı]] kontrolünden aldı. [[Panyum Savaşı]]'yla (MÖ 198) [[Judea]] Ptolemaios hakimiyetinden çıkmış oldu. Ptolemaios Krallığı [[Suriye Savaşları]]'nda yenilgiye uğradıktan sonra III. Antiochus [[Anadolu]]'daki Ptolemaios topraklarını işgal için hazırlıklara başlamıştır. Ancak bu gelişmeler, III. Antiochus'la birer Roma müttefiki olan Rodos ve Pergamun'la çatışma durumuna getirmiştir. Sonuç, Roma Cumhuriyeti ile Selevkos İmparatorluğu arasında bir gerginlik oldu. Hannibal ordusunun halen İtalya'da bulunmasının Selevkos İmparatorluğu'na da bir yararı olmamıştır.<ref name="Green"/> Bu arada Yunanistan'da Roma yanlısı [[Aetolyan Birliği]], bölgede belirli bir rahatsızlık başlamasına yol açmaktadır. Bu durum, III. Antiochus'a Yunanistan'ı işgal etmek ve böylece bölgeyi Roma etkisinden kurtarmak için bir bahane sunmuş oldu. Sonuç olarak MÖ 192 - 188 yıllarını kapsayacak olan [[Roma - Suriye Savaşı]] başladı. Ard arda dört muharebenin sonuncusu olan [[Magnezya Muharebesi]]'nde de (MÖ 190) Selevkos kuvvetleri kesin bir yenilgiye uğramıştır. Bu yenilgiler [[Apamea Antlaşması]] ile sonuçlandı. Antlaşma III. Antiochus için oldukça ağır şartlar getirmiştir, savaş tazminatı olarak 15 bin [[talent (ağırlık)|talent]] gümüş (yaklaşık 405 ton) ödemek, donanmasını küçültmek, Anadolu'daki topraklarını büyük bir kısmını Pergamon ve Rodos'a bırakmak gibi. <ref>*[[Polybius|Polybius of Megalopolis]], ''[http://penelope.uchicago.edu/Thayer/E/Roman/Texts/Polybius/home.html World History]'', [http://penelope.uchicago.edu/Thayer/E/Roman/Texts/Polybius/21*.html#42 21.42]</ref>
 
Roma Cumhuriyeti böylece, yirmi yıldan kısa bir sürede Helenistik hükümdarlıklardan birini gücünü kırmış, diğerini epeyce yıpratmış ve Yunanistan üzerindeki etkisini bütün bütün emniyete almıştır.
110. satır:
Bütün bu sonuçlar görünüşte, ama sadece görünüşte Makedon krallarının aşırı hırsına ve Roma Senatosu'nun bu hırsı kullanmaktaki girişkenliğinin doğrudan sonucuydu. Gerçekte çatışmalar Roma tacirlerinin Makedonya'ya sızmasıyla, bu topraklarda iş yapmaya girişmesiyle başlamıştı. Her ne olursa olsun Roma, durumunu hızla güçlendirmiş oldu. Bir sonraki yirmi yıl içinde Makedonya Krallığı tarihe karıştı. Makedonya'nın gücünü yeniden kurmak ve Yunanistan üzerinde hakim olmak isteyen V. Philip'in oğlu [[Makedonyalı Perseus|Perseus]], [[III. Makedonya Savaşı]]'ndaki yenilgilerle krallığın sonunu getirdi. Roma Cumhuriyeti bu zaferiyle Makedonya Krallığı'nı ortadan kaldırdı ve bölgede dört kukla krallık kuruldu. Daha sonra, yirmi yıl geçtiğinde, bu krallıklar da ortadan kaldırıldı ve MÖ 146'da Makedonya Roma Cumhuriyeti'nin bir eyaleti yapıldı. Bu tarih Helenistik Dönemin sonu olarak görülebileceği gibi aynı zamanda Roma Cumhuriyeti’nin Akdeniz’de siyasi olarak mutlak hakimiyetini kurduğu tarihtir. Bu bağlamda “Roma Dönemi”’nin başlangıcı olarak da görülebilir.
 
[[Pergamon]]'un [[Attalos Hanedanı]]'nın son kralı [[III. Attalos]], tahta bir varis bırakmadan MÖ 133 yılında öldü. Bununla birlikte Pergamon Krallığı'nın Roma Cumhuriyeti'ne katılmasını vasiyet etmişti. Bu vasiyet zoraki uygulamaya konuldu ve Pergamon Roma topraklarına katıldı. <ref name="ReferenceB">Rubicon: Triumph and Tragedy in the Roman Republic. Holland, T. ISBN 978-0-349-11563-4</ref>
 
Sonuçta Selevkos İmparatorluğu'nun dağılmasının yarattığı güç boşluğunun Yakındooğu'da doğurduğu istikrarsızlıktan da yararlanan [[prokonsül]] [[Gnaeus Pompeius Magnus |Pompey]], Selevkos'dan geriye kalan kalıntıları da yıktı ve [[Suriye]]'nin büyük bir bölümü Roma topraklarına katıldı. Mısır'ın Ptolemaios Hanedanı ise iki Romalı, [[Marcus Antonius]]'la [[Augustus]] arasındaki bir iç çatışmanın sonucunda yıkılacaktır. Marcus Antonius ve sevgilisi [[VII. Kleopatra]] ittifakının [[Aktium Savaşı]]'nda Augustus Mısır'ı ele geçirdi. Böylece son Helenistik krallık da yıkıldı ve Helenistik Dönem kapandı.
 
== Helenleştirme politikası ==
120. satır:
İkinci olarak Büyük İskender evlilik bağlarıyla bağlı Pers ve Grek seçkinlerden oluşan bir egemen sınıf oluşturmak çabası içinde olmuştur. Esasen Grek unsurların ülke tarihinde kökleri yoktu. Pers kökenlilerle karma bir egemen sınıf bu handikabı giderecekti. Bununla birlikte kritik mevkiler için daha çok Greklere dayanmıştır. Hindistan’dan döndükten sonra birçok Pers satrap tasfiye edilmiştir. Diğer yandan Pers hükümdarlık geleneklerini kısmen de olsa benimseyerek iki kültür arasında bir melezleme yapmaya çalışıldı. Örnek olarak Pers saray giyimi, tören uygulamaları, saygı sunma tarzları benimsendi ve bazı saray görevlileri işlerine devam ettiler. Bu girişimler muhtemelen “Büyük Kral” olarak İskender’e karşı iki tarafın tutumunu birleştirmeyi amaçlıyordu. Ancak bütün bunlar Makedonyalılar tarafından için için olumsuz karşılandı. İskender, Pers soylularının bağlılığına Makedon subaylarınınkinden daha fazla ihtiyaç duyuyordu. Bu şekilde Persleri dışlamamak için melez bir saray kültürü yaratılmış olmalı. Diğer taraftan İskender’in bir Baktriya prensesi ile evlenmesi ve ondan bir çocuk sahibi olması, hem Asyalıların hem de Greklerin boyun eğeceği bir hanedanlık yaratma girişimi olarak görülebilir.
 
Ayrıca Makedon ordusuna bir kısım Pers askeri katıldı, böylece karma bir askeri güç oluşturuldu. Bu Pers askerlerin bazıları Makedon tarzı savaş, bazıları da geleneksel Pers tarzı savaş konusunda eğitim göreceklerdir. Ancak bu uygulama, Makedon ordusunda –anayurttan uzak olmak dolayısıyla- var olan insan gücü eksikliğine kestirme bir çözüm olarak düşünülmüş de olabilir. İskender’in bu çabaları, Asyalı ve Avrupalı toplumları, geniş kapsamlı bir iskanla karma toplumlar haline getirme girişimi olarak görülebilir. <ref>P. Green, Sh.: 23</ref>
 
İskender’in MÖ. 323 yılında ölümü üzerine İmparatorluk generalleri tarafından satraplıklara bölünerek yönetilmeye başlandı. İskender tarafından başlatılan tüm kültürel değişmeler ve düzenlemeler, yerel soylulardan yapılan evlilikler de dahil olmak üzere ardılları tarafından bir kenara bırakılmıştır.<ref name="Green, Sh.: 21"/> Yine de Grek yerleşimcilerin ele geçirilen topraklara olan akını, Grek kültürünün Asya içlerine yayılması dolaylı olarak sürmüştür. Yeni kentlerin kurulması, İskender’in ardıllarının belirli bölgelerin kontrolünü sağlama girişimleri olarak devam etti. Bu kentler, Grek kültürünün Doğu’ya doğru yayılmasının merkez üsleri olmaktaydı. İskende de yaşadığı dönemde [[Antik Yakın Doğu|Yakın Doğu]]'dan Hindistan'a kadar, [[Arap Yarımadası]] da dahil olmak üzere "stratejik amaçlı" olarak çok sayıda kent kurulmasını sağlamıştır. Bunlar dışında ticari amaçla pek çok kent ve liman kurulmuştur. Bu sayede Güney Asya'dan Doğu Akdeniz'e kadar uzanan bir ticaret yolu şebekesi ortaya çıkmıştır.<ref>[http://www.kulturvarliklari.gov.tr/sempozyum_pdf/arastirmalar/27_arastirma_3.pdf Enver Akın, ''Adıyaman Gaziantep ve Şanlıurda Müzeleri'nde Yer Alan Roma Dönemi Ticaret Malları] Sh.: 289</ref>
 
Ama İskender sonrasında Helenleştirme politikası, zaman zaman "zor"a da başvuran bir yönetim politikası olmuştur. Synokisis<ref group=not>Synokisis, Grekçe bir sözcük olup, farklı yerleşmelerden insanların, belirli bir yerde yeni bir yerleşme kurmak için göç etmeleri olgusudur. Ayşe Gül Akalın, Sh.: 1</ref> Grek dünyasının erken dönemlerinde farklı amaçlarla ve yönelimlerle ortaya çıkmış olsa da<ref>Ayşe Gül Akalın, [http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/29/204.pdf ''Troas Synoecism'i in the Troad''] Sh.: 1</ref> Helenistik Dönem'de istila edilen toprakların Helenleştirilmesi politikası için kullanılan bir iskan politikası olarak, "egemen güç" yani devlet tarafınan, çoğu kez zora başvurularak uygulanan bir yöntem olmuştur.<ref>Ayşe Gül Akalın, Sh.:2, 13</ref> Esasen amaç yine de Helenleştirmek değildir. Sözde yeni Grek kentleri kuruluyor olsa da, esas amaç, yakın gelecekte egemen güç karşısında sorun yaratabilecek yerel unsurların sulandırılmasıydı. Bu "Grek kentleri"nin kurulmasıyla birlikte geleneksek kent devleti kavramı da ortadan kalmış oldu. Bu kentler, imparatorluk yönetiminin yönetsel birimleri olarak kurulmuş ve yaşamıştır. Sonuç olarak bu Grek kentleri, Helenleştirme politikasının etkin birer aracı olarak kuruldular. Bu bağlamda ''Grek kültürünü yayma'' çabası, siyasa jargonuyla ''Helenleştirme politikası'', yer yer dikte edilmek istendiği gibi "hümanist" bir girişimden çok egemenlik kurmanın bir yöntemi olarak uygulanmıştır.<ref>Ayşe Gül Akalın, Sh.:13</ref>
 
Başlardaki tereddütlere rağmen İskender’in ardılları da hükmettikleri bölgelerdeki yerli halklarla bir ölçüde özdeşleşmeyi başardılar.<ref>Green, Sh.: 22.</ref> Örneğin [[Helenistik Mısır]]’ın ilk kralı olan [[Ptolemaios I Soter|I. Ptolemaios]], Mısır’da bir [[firavun]] olarak görülmüştür. Yine Grek - Hint Krallığı kralları [[Budizm]]i benimsemişti. Dönemin başlarında yaşanan ayaklanmalar da yeni hükümdarları din değiştirmeye zorlamıştır. Kuşkusuz ki eski hükümdarlığın taraf değiştiren danışmanları, yüzyılların geleneğiyle bildikleri bir gerçeği, dinin toplumu yönetmek için kusursuz bir araç olduğunu yeni hükümdarlarına anlatmışlardı.
140. satır:
Bütün bunlara karşın Helenistik dünyadaki Antik Grek kültürünün varlığı, sık sık abartılmaktadır. Gerçekte sadece [[İskenderiye]] gibi yoğun biçimde Antik Grek kültürünün etkisinde kalmış birkaç kent, daha sonraki kuşaklar üzerinde göze çarpacak kadar bir etki yaratmıştır. İskender'in istilaları esas itibariyle günümüzde de sürdürülen ''Batılı'' bakış açısından Avrupalı bir gücün ''Doğu''yu istila etmesi olarak görülse de gerçekte Yunan Klasik Çağı'nın kent ekonomilerinin iç çelişkilerinin bir çözümü, kurtarıcısı, bir bakıma antitezi olmuştur.<ref name="g239">G. Childe, Sh.: 239</ref> Süre gelen savaşlar Antik Yunanistan'da, kentli özgür nüfusu temsil eden mülk sahiplerini, ya savaşlarda kırıp geçirmiş, ya da bu savaşların kaçınılmaz sonucu olarak borçlanmalarına yol açmıştı. Bu borçlanma bir çoğunun toprağını kaybetmesine neden oldu.<ref name="g239"/> Kent nüfusunun büyüyen bir kısmı ''proleter''leşti, yani mülsüzleşti. Ancak kent devleti (polis) ekonomisinin doğurabileceği endüstrileşme bu insanlara geçim yolu yaratamamıştır. Köle emeğine dayanan işletmelerin karşısında ücretli işgücü çalıştıran hiçbir işletme rekabet yapamazdı.<ref name="g239"/> Diğer yandan gelir dağılımı bozan başka bir gelişme de tefeci-bezirganın ve köle sahiplerinin mali yönden güçlenmesiydi.<ref>G. Childe, Sh.: 239 - 240</ref> Yunan kent devletleri ekonomilerini çöküşe götüren iç çelişkilerden bir diğeri de esasen tekel olanaklarından yararlandıkları ticari yapılarıydı. Fakat bu zaman içinde değişmiştir. Çok geniş bir dış pazarda, yüksek fiyatlarla herzaman alıcı bulan ürünler, örneğin Attika Vazoları, bu işi yapan zanaatkarların kolonilere göç öderek aynı malların başarılı taklitlerini buralarda üretmeleriyle sıkıntıya girdi. Artık Atina gibi kent devletleri bu malların ihracı konusundaki talebin hızla düşmesiyle karşı karşıyaydılar. Gerileyen ihracat, endüstriyi geriletti. Gerileyen ihracat gelirleri, buğday ithalatı için kullanılabilecek gelirleri düşürdü ve buğday ithalatı geriledi. Bir yandan reel ücretler düşerken, diğer yandan gıda maddeleri fiyatları yükseldi.<ref>G. Childe, Sh.:240</ref> Fakat İskender'in fetihleri, Yunan kent ekonomilerine çok geniş bir ihracat pazarına açarken, nüfus fazlasını atabilecek alanlar yaratmıştır.
 
Ancak Helenistik kültür, özellikle geçmişinin korunmasında bazı bölgelerde başarılı olmuştur. Helenistik Dönemin devletleri geçmişe ve geçmişte kalan ihtişamlarına fazlasıyla bağlı kaldılar. <ref>Green, pps. xx, 68-69.</ref>
 
[[Atina]], özellikle hitabet ve felsefe alanındaki yüksek eğitim kurumları ve ünlü kütüphanesiyle seçkin konumunu sürdürdü. <ref name=mcleod>Roy M. MacLeod, ''The Library Of Alexandria: Centre Of Learning In The Ancient World''. I.B. Tauris, 2004, ISBN 1850435944.</ref> [[İskenderiye]] Grekçe eğitimde muhtemelen en önemli ikinci merkezdi. İskenderiye Kütüphanesi 700 bin kitap ve belge barındırıyordu.<ref name=mcleod/> Pergamon, büyük bir kitap yazım merkezi haline gelmesinin yanı sıra yaklaşık 200 bin kitapla İskenderiye Kütüphanesi’nden sonra dünyanın ikinci büyük kütüphaneye sahipti.<ref name=mcleod/> [[Rodos Adası]], siyaset bilimi (politika ve diplomasi) üzerine yüksek derecede eğitim veren okuluyla ünlüydü. [[Marcus Tullius Cicero|Cicero]] Atina’da, [[Markus Antonius]] ise Rodos’ta eğitim almıştır.<ref name=mcleod/> [[Antiokheia]] [[Selevkos İmparatorluğu]]’nun başkenti olarak büyük bir metropoldü ve Grekçe eğitim merkezlerinden biriydi.<ref name=mcleod/> Daha sonraki dönemlerde Hıristiyanlığın da önemli bir merkezi haline gelmiştir.
 
Grek kültürü Yakın Doğu ve Asya içlerine ticaret yolları üzerinde yer alan başlıca şehirler sayesinde yayılmış ve işlemiştir. Sonuç itibariyle bu kentlerde pek çok Grek mimari tarzlar, kitabeler ve heykeller yer almıştır. Seramik konusunda bu etki çok belirgindir. Helenistik Dünya'nın birçok yerinde benzer bir seramik üretimi görülür ve Grek seramik geleneğinin izlerini taşır. Bu nedenle arkeolojik bir kazıda Helenistik Dönem seramiği tanınabilir fakat bölgesel kültürel, tarz farlılığını saptamak oldukça zordur.<ref>[http://www.bilkent.edu.tr/~arkeo/kinettr.html ''Kinet Höyük Excavations: Ancient Issos (Yesil-Dörtyol, Hatay): 1991-2000'']</ref>