Köprülü Fazıl Ahmed Paşa: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmemiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
EmausBot (mesaj | katkılar)
k Bot: Artık Vikiveri tarafından d:Q510679 sayfası üzerinden sağlanan 2 vikilerarası bağlantı taşınıyor
27. satır:
24 yaşındayken 1658'de Erzurum'a 1660'da da Şam'a vali tayin edilmiş, bu iki şehirde halka karşı tutumu ve özellikle halkın yükünü hafifleten vergi indirimleriyle takdir kazanmıştır. Şam'da Dürziler'in otoriteye karşı tutumları ve isyanlarından dolayı, ordusuyla bir takım seferler düzenlemiştir. Sayda, Beyrut, Safed bölgesindeki eşkiyaları temizleyerek bölgeyi bir beylerbeyliği statüsüne getirip merkeze bağlamıştır. Kazandığı başarılarla padişah [[IV. Mehmed]] ve Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa'nın takdirlerini kazanmıştır. 1660'da babasının rahatsızlığından dolayı merkeze çağrılmış, Edirne'ye giderek 25 yaşında Sadaret Kaymakamlığı (Başbakan Vekili) görevine getirilmiştir. Bu göreve getirilen en genç diplomat olarak tarihe geçmiştir.
 
Köprülü Mehmet Paşa'nın son yılları yaşlılığa bağlı rahatsızlıklarla dolu geçecektir. Hastalığı artınca padişah [[IV. Mehmed]] ona sadrazamlığından duyduğu memnuniyeti dile getirmiş, ölümünden sonra kendisi gibi ikinci bir sadrazam bulamayacağından dolayı endişeli olduğunu söylemiştirmemnunisöylemiştir. Mehmet Paşa ise yaptığı icraatlerin ve sağladığı huzur ortamının zor şartlarda sağlandığınısağladsağlandığını, kalıcı olabilmesi için kendisi gibi çalışkan ve güvenilir birisinin göreve getirilmesini bu işi de ancak oğlu Fazıl Ahmet Paşa'nın yapabileceğini söylemiştir. Padişah yaşlı sadrazamın bu önerisini kabul ederek ölümüyle birlikte Fazıl Ahmet Paşa'yı sadrazam yapmıştır. Babasının baskıcı ve infazlarla dolu sadrazamlığı ölümüyle son bulunca büyük bir üzüntü ve memnuniyet aynı anda yaşanmıştı. Fazıl Ahmet Paşa, muhtemel bir rehavetin doğmaması için otoriter bir sadrazam profili çizmiştir.
 
Babası Köprülü Mehmet Paşa'nın vasiyeti üzerine, Sultan tarafından sadrazamlığa getirilen 15 yıl bu görevde kalan Fazıl Ahmet Paşa Osmanlı tarihinin en önemli sadrazamlarından ve devlet adamlarından biridir. <ref>"The New Cambridge Modern History / V. Ascendancy of France 1648-88", Cambridge University Press, Londra, 1961 ISBN 0-521-04544-4</ref> 26 yaşında sadrazam olmasıyla da yine Türk tarihinin bu göreve getirilen en genç sadrazamı (Başbakan) olmuştur.
 
 
[[Sadrazam]] olduktan sonra ilk iş olarak Avusturya üzerine sefere çıktı. Avusturya'nın Osmanlıların elindeki Erdel'e akınlar düzenlemesi ve Macaristan'ın Osmanlılar'a bağlı bu bölgesinde çıkarılan iç karışıklıklar nedeniyle Zitvatorok Anlaşması ihlal edilmiş oluyordu. Kısa sürede hazırlanan ve Kırım kuvvetlerinin de desteklediği 120 bin kişilik bir kuvvet, 200 kadar top ve "Serdar-ı Ekrem" ünvanıyla yola çıkan Fazıl Ahmet Paşa, Belgrad'a vardığında Avusturya'nın barış isteği ile karşılaştı.Elçiye, Avusturya'nın işgal ettiği kaleleri boşaltması, sınırdaki bazı kalelerin yıkılması, Müslüman esirlerin tamamının serbest bırakılması ve Kanuni dönemindeki gibi Avusturya'nın Osmanlı üstünlüğünü kabul ederek yılda 30 bin altın vergi ödemesi şartını getirdi. Şartları ağır bulan elçi geri dönecek, ordu Budin'e vardığında ikinci bir görüşme gerçekleşecektir. Burada da Fazıl Ahmet Paşa isteklerini yenilediği gibi yapılmakta olan seferin masrafları karşılığında bir defaya mahsus Avusturya'nın 200 bin kuruş ödeme yapması şartını ekleyecektir. Elçiler, Avusturya imparatorunun bu şartları kabul edemeyeceğini bildirmesi üzerine ordu Ağustos ortalarında Avusturya - Macaristan sınırında bulunan, İtalyan mühendislerce türk ilerleyişine karşı özel olarak geliştirip tahkim ettikleri, Kanuni Sultan Süleyman'ın kuşatıp alamadığı Uyvar kalesini kuşattı. Kırım Kuvvetleri'nin Viyana önlerine kadar düzenledikleri akınlar ve kalenin aldığı yardımlara rağmen direnemeyecek duruma gelmesi üzerine kale komutanı Forgacs kaleyi bazı şartlarla boşaltmayı kabul etmiştir. Uyvar kuşatması esnasında yağan yağmurlar sonucu nölgenin bataklığa dönüşmüş olması Osmanlı ordularını zorlamıştı, buna rağmen Fazıl Ahmet Paşa'nın askerlerine karşı tutumu ve ihsanları, şehri ele geçirdikten sonra Hristiyan halka tanıdığı can, mal ve yaşama güvencesi, centilmenliği ile ona Avrupa'da büyük bir ün kazandırdı. Avrupa'da adından çokça söz ettiren Fazıl Ahmet Paşa, Fransızca "Fort Comme Un Turc" yani "Türk gibi güçlü" deyiminin doğmasına neden oldu. Bugün hala Fransızcada kullanılan bu deyim, güçlü ve dayanıklı anlamlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Uyvar'ın fethinden sonra Viyana'ya yürüyen Fazıl Ahmet Paşa, Avrupa'da büyük bir paniğe sebep oldu. Avusturya bunun üzerine Avrupa'dan yardım istemiş Papalık, İspanya, Saksonya ve Brandenburg askeri ve nakdi yardımlarda bulunmuştur. Fransa kralı 14. Louis'in bile 5000 kişilik bir kuvvetle Avusturya'ya yardım göndermesi Fazıl Ahmet Paşa'yı rahatsız etmiş ve Osmanlı - Fransız dostluğuna zarar verdiği gerekçesiyle Fransız elçisine huzurunda ciddi bir tepki göstermiştir. Avusturya'nın ünlü İtalyan kumandanı [[Raimondo Montecuccoli]]'nin komutasında toplanan ordu 1664'te hazır hale gelir. Osmanlı orduları kışı hazırlık yaparak geçirdikten sonra ilkbaharla beraber "Alman Seferi"ne çıkar. İrili ufaklı bir çok kale fethedilerek Tuna'nın bir kolu olan Raab nehri kıyısına ulaşılır. Temmuz sonlarında [[Saint Gotthard Muharebesi (1664)|St. Gotthard]]'da karşı karşıya gelen birlikler birbirlerine üstünlük sağlayamazlar, Raab nehri üzerindeki köprülerin yıkılmasıyla Osmanlı ordusu geri çekilmiş ve taraflar masaya oturmak zorunda kalmıştır. [[Vasvar Anlaşması]] adıyla bilinen 10 Ağustos 1664 tarihli anlaşmada Osmanlılar, Avusturya'ya üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Fazıl Ahmet Paşa, Erdel'deki Osmanlı hakimiyetini pekiştirdikten sonra kendi payına düşen ganimeti burda bir vakıf kurarak buraya hayır amaçlı bağışlar. Viyana üzerine yürümek isteyen Fazıl Ahmet Paşa, dağılmayan Avusturya ordusuna ikinci kez saldırmış ve taraflar karşılıklı olarak bir takım kayıplar vermiştir. Ulaşımdaki eksikliklerden ve kışın yaklaşmasından dolayı vazgeçen ama Vasvar Anlaşmasının geçerliliğini koruyan Fazıl Ahmet Paşa İstanbul'a dönmüştür.
 
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa daha sonra 21 yıldır alınamayan Girit'in fethine yöneldi. 15 Mayıs 1666'da Edirne'den ayrılan Sadrazamın padişah'a Girit'i almadan dönmeyeceğine ve Girit'in fethini haber veren mektubuna kadar da kendisine bir mektup yazmayacağına dair yemin ettiği söylenir.Fazıl Ahmet Paşa 3 yıl sadaretten ayrı Girit'te bulunmuş, makam ve mansıp düşkünü olmadığını göstermiştir. Sadaretten ayrı geçen bu 3 yıl Osmanlı tarihinde bir sadrazamın aralıksız en uzun süre seferde geçirdiği zamandır. Ege adalarından ve Yunanistan kıyılarından toplanan birliklerle ve Mısır'daki Osmanlı donanmasıyla desteklenen kuşatma 25 Mayıs 1666'da Fazıl Ahmet Paşa komutasında tekrar başlar. Girit'teki 70 bin kişilik Osmanlı kuşatmasına karşılık adadaki Venediklilere Papalık, Floransa ve Malta'dan destek gelir. kale komutanlığını Venedik başkomutanı Morosoni üstlenir. Yapılan görüşmelerde Kandiye kalesinin Osmanlılara teslimi gerçekleşmedikçe barış yapmayacağını bildiren Fazıl Ahmet Paşa, lağım ve tünel faaliyetlerine ağırlık verdi. Lağım savaşları şehrin iki katı büyüklüğünde yer altında sayısız tünelde cereyan etmiş, Fazıl Ahmet Paşa da gazilerine destek vermek için yer altında açtırdığı 2 küçük hücrede aylarca kalmıştır. 1668'de zor duruma düşen kale komutanı Morosini Venedik'e haber vermeden Fazıl Ahmet Paşa'ya barış teklifinde bulunmuş, paşa da bu görüşme talebini "Kendisi gibi kale alıp vermeye yetkili biri tarafından görüşebileceğini" bildirerek ret etmiştir. Kandiye önlerinde yeni toplar döktürerek kuşatmaya devam eden Fazıl Ahmet Paşa'ya Venedik'ten yılda 20 bin altın vergi verme şartıyla kuşatmayı kaldırması teklif edilmiş ama Fazıl Ahmet Paşa sadece Kandiye'nin teslimi şartıyla barış yapacaklarını yenilemiştir. Kuşatmasının uzaması üzerine Padişah 4. Mehmet, sadrazamına bir mektup göndererek "Kuşatmanın uzaması halinde gelecek seneye kendilerini askeri ve ekonomik olarak desteklemek de zorlanacağını" bildirmiş bu mektup üzerine Fazıl Ahmet Paşa çok büyük bir üzüntü yaşamış ve padişaha "Fetih gerçekleşmeden kendisinin Girit'ten geri dönmeyeceğini" bildirmiştir. Fazıl Ahmet Paşa ayrıca İstanbul'dan kendisine destek vermek için gelen annesi Ayşe Hanım'dan, mektuplar göndererek İstanbul'daki Şeyhülislam Yahya Efendi ve Vani Mehmet Efendi'den başarısı için dua istemiştir. 1668'de padişahla görüşen Venedik elçileri yıllık 24 bin altın vergi ve Adriyatik kıyılarındaki bazı kaleleri vermeyi vaat etmiş isteği sadrazamına ileten Padişah'a Fazıl Ahmet Paşa'dan yine ret cevabı gelmiştir. Kışı siperlerde geçirerek kararlılığını gösteren Fazıl Ahmet Paşa, 5 Eylül 1669'da Kandiye başta olmak üzere Girit'i teslim almayı başarmıştır. İmzalanan 18 maddelik anlaşmaya göre Venedikliler haraç ödemeye şartı getirilmiş, kale içerisindeki gayrimüslimlere adayı mallarıyla birlikte terk etme ve yaşama hakkı verilmiştir. Bu fetihle birlikte Girit fatihi ünvanını alan Fazıl Ahmet Paşa, Türk tarihinin Akdeniz'deki en büyük fetihlerinden birini gerçekleştirerek İstanbul'a dönmüştür.