Fatımiler devrinde Aleviler: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
→‎Orta Asya Alevîleri ile Pamir Bâtınîleri Dâî-i Â’zam-ı: Nâsır Hüsrev: ....tarikât üyesi gibi Ebû’l Hasan Kharakânî<ref>''Tarih Peçevî'', Cilt: 2, Sahife: 56.</ref> zâviyesinde, kimi zaman da İsfahan....
BAŞLIK: '''Fâtımîler devrinde Alevîler''' ve gerekli kısaltmalar yapıldı: {{Ayrıca bakınız|Veçh-î Dîn}}
1. satır:
'''Fâtımîler devrinde Alevîler''' Hicrî üçüncü asırda Afrika’da devam eden propagandalar neticesinde Fâtımîler’in yayılmaları da daha hızlı ilerlemekteydi. Doğudan batıya doğru durmadan akın eden Alevîler [[Ehl-i Beyt]]’in maruz kaldıkları haksızlıkları en feci bir tablo şeklinde tasvir ederek Afrika halkını şiddetli bir Alevîlik yandaşlığıyla Abbâsîler aleyhine teşkilâtlandırıyorlardı. İşte böyle bir ortamda ''“Mehdi bin Abd’ûl-Lâh”'' ''Rakkade'' kentinde hilâfet ilân ederek ''“Benî Merdar”, “Benî Rüstem” ve “Benî İdris”'' hükûmetlerini nihâyete erdirdi. Bu yoğun çalışmalar neticesinde istilâ hudutları da genişleyerek “Delta” kıt’asına kadar dayandı. Sonunda Mısır’ın “Mûiz’ed-Dîn Allâh” tarafından feth edilmesi üzerine ''[[Fâtımîler]]'', olanca güçleriyle Abbâsî Hâlifeliği’nin kaşısına çok kuvvetli bir ''“Alevî Devleti”'' olarak dikilmeyi başardılar.
Hicrî dördüncü asrın ortasında H. 358 / M. 969 tarihinde [[Kahire]] kenti inşa edilerek, sadece [[Şiî]]liğin eğitim ve öğrenimi maksadıyla meşhur “Ezher Medresesi” kuruldu. [[Sünnî]] Ulemâ tedrisattan men’edildiği gibi yeni şehir [[Kahire]] de ''[[Fâtımî]] Payitahtı'' olarak seçildi.
{{ana|Fâtımîler}}
== Abbâsîler ile Fâtımîler arasındaki Hilâfet mücadeleleri ==
O asırlarda, ''“Doğu İslâm Âlemi”'' [[Bağdat]]’taki [[Abbâsîler]] ve Mısır’daki [[Fâtımîler]] olmak üzere iki ayrı merkezin etrafında toplanmışlardı. Batıda ise [[Suriye]] [[Emevîler]]i’nin çöküşünden sonra hayatta kalmağa muvaffak olabilen “Endülüs Emevîleri” vardı. Bütün bu merkezlerin hepsi de Hilâfet makamını kendilerine mâletmek maksadıyla diğer muhasımlarıyla en kanlı çekişmelere girmekten asla geri kalmıyorlardı. [[Fâtımîler]], [[Ehl-i Beyt]]’e olan akrabalıklarından dolayı kendilerinin Hilâfet makamına lâyık olduklarını ileri sürmekteydiler. Abbâsîler’in Sünnî mezhebini redetmekte ve Hânedan-ı Âlevîyye’ye müntesip olduklarını hatırlatacak bir ad ile kendilerini tüm [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]]’nin mutlak temsilcisi ve Hilâfet makamının da vârisi olarak görmekteydiler. Sünnîliğe aykırı mezhepleri kabullenmiş olan hükûmetlerden [[Büveyhoğulları|Büveyhîler]], Rüstemdârlar, [[Bâvendîler]] ve tüm [[Alavîler|Taberistan Alevîleri]] [[Fâtımîler]]’i Hâlife olarak tanımakta, [[Samânîler]], [[Gazneliler]], [[Selçuklular]] da [[Abbâsîler]]’in Hâlifeliğini kabul etmekteydiler.
 
=== Fâtımîler’in Mısır’dan sevk ettikleri Alevî dâîler ===
{{İslam itikad mezhep}}
Fâtımîler’in Mısır’da hükûmet kurmaları üzerine Mısır dâîleri Suriye üzerinden uç Anadolu’ya, Horasan’a ve Türkistan’a gelmeye başladılar. Horasan’da oturan büyük dâî, [[Maveraünnehir|Maverâünnehre]] ve oradan daha esaslı bir teşkilât oluşturabilmek amacıyla Nesef ve Buhârâ’ya geçmişti. “Bâtınîler”, artık Abbâsîler’e karşı en önemli dâîlerini Kahire saraylarından ithâl etmeye başlamışlardı. "[[EbûʿAlî el-Mansûr el-Hâkim bi-EmrʿAllâh]]" ve "[[Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh]]" gibi [[Bâtınî]]liğin dâî a’zâmlık mertebesine ulaşmış olan hâlifeler, bu harekâtın idaresini tüm hassasiyetleriyle ellerinde tutmakta ve en ehliyetli dâîlerini Türkistan’a tayin etmekteydiler. [[Deylem]]’e Ebâ Hâtim, Nişabur’a Ahmed Nesefî ve Ebû Yakûb Sizcî, [[Maveraünnehir|Maverâünnehir]]’e Bendanî, Hindistan’a Ahmed bin Keyyal (H. 270, M. 884), Endülüs’e İbn-i Meserret (H. 310, M. 923) gibi çok iktidarlı dâîler “Bâtınîlik Teşkilâtını” oluşturmak üzere atanmışlardı.
{{Ayrıca bakınız|EbûʿAlî el-Mansûr el-Hâkim bi-EmrʿAllâh|Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh|İsmâilîlik|Mustâlîlik|Nizarîlik}}
Satır 11 ⟶ 14:
==== Orta Asya Alevîleri ile Pamir Bâtınîleri Dâî-i Â’zam-ı: Nâsır Hüsrev ====
Din ve felsefe ilimlerinde büyük şöhret sahibi olan “[[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]”, [[Tuğrul Bey|Tuğrul Selçukî]]’nin kardeşi [[Çağrı Bey]]’in Horasan valiliği esnasında önemli memuriyetlerde bulundu. H. 437, M. 1046 yılında Hicaz’a gitti. H. 440, M. 1049’da [[Fâtımî]] halifesi [[Ebû Tamîm Ma’add el-Mûstensir bil-Lâh]]’ın emrine girdi. “İmâm-ı Zaman” tarafından Horasan Dâî Â’zamlığına tâyin oldu. Tehame, Yemen, Lehsa [[Karmatîler]]’i ile ilişkiler kurdu. Oralarda bir hayli neşriyatta bulunduktan sonra Basra ve İsfahan’a uğrayarak kardeşi Ebû Said ile birlikte Belh’e geldi. Kendisine “Hüccet-î Mûstensir”, “Hüccet-î Horasan” ve “Sâhib-î Cezîre” ünvanları verildi. [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev|Nâsır Hüsrev]]’in fa’aliyetlerinden şüphelenen hükümet onu Horasan’dan çıkardı. Uzun seyahatlerden sonra [[Belh]]’e oradanda [[Mazenderan]]’a gitti. Vardığı yerlerde hep Bedmezheplik ile suçlandı. Bu sebeple kimliğini gizlemek ve deruhte ettiği görevi tehlikesiz ifa edebilmek amacıyla kimi zaman bir [[tarikât]] üyesi gibi [[Ebû’l Hasan Kharakânî]]<ref>''Tarih Peçevî'', Cilt: 2, Sahife: 56.</ref> zâviyesinde, kimi zaman da [[İsfahan]] ve Geylan âlimleriyle hikmet ve felsefeye dair münakaşalara giren bir hâkim olarak tanınmaktaydı. Bedehşan köylerinden Yemlekân’da öldü.<ref>''Tezkere-i Devlet Şâh-ı [[Semerkand]]î''.</ref>
“Orta Asya Alevîleri” üzerinde derin izler bırakmış olan [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev]]’in mezarı bütün Rusya, İran, Hindistan, Afganistan ve Çin’den akın eden ziyaretçilerle takdis edilmektedir. <ref>Profesör M. Şerafeddin, ''Pamir İsmâ‘ilîleri'', İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Sayı 71, Yıl 1928.</ref>
 
===== Nâsır Hüsrev’in savunduğu ve yaydığı akideler =====
==== Türkistan Bâtınîliği’nin kurucusu Nâsır Hüsrev’in eserleri ====
Nâsır-ı Hüsrev’in yaydığı ve telkin ettiği [[bâtınî]] akideler içerdiği onca te’vilâta rağmen nass’ın zâhir hükümlerinin göz ardı edilmesine kesinlikle karşı çıkması ve şer’in amelî tekliflerini kabul etmesi nedeniyle [[Bâtıni]] Suriye [[Nusayrîler]]’i ile [[Alamut|Elemût]] [[Sabbahiyye|Bâtınîliği]]’nden ayrılmaktadır. Nâsır Hüsrev, yalnız bâtının “tek göz” ve yalnız zâhirin de “tek göz” olduğunu söylemekte ve hakikâti kavrayabilmek için “çift göze” gereksinim olduğunu savunmaktadır. “Zâd-ûl Müsâfirîn” adlı eserinin girişinde bu konudaki görüşlerini anlatmaktadır. [[Bâtınî]]liğe kendi şahsi kanaatlerini ekleyerek bir hususiyet kazandırmağa çalışan [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]], bilumum [[Bâtınî]]lerce esas olan te’vil yolunu daha ziyâde tevsi’ ederek o zamana kadar gidilmiş olan yoldan farklılaşan yeni bir çığır açmıştır.
* Veçh-î Dîn: [[Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev|Nâsır Hüsrev]]’in bütün Bâtınîler tarafından mezhepte “Düstur-û Amel” olarak kabul edilen eseri olan Veçh-î Dîn’dir. Fıkıh kitabına benzeyen bu kitap “Orta Asya ve Pamir Alevîleri” arasında Nâsır Hüsrev’in en muteber eseri olarak tanınmaktadır. Nasıl ki Anadolu Bektâşileri için “Makalât-ı Hacı Bektâş-ı Veli” ve “[[Hurûfîlik|Hurûfîler]]” için de Fadl’ûl-Lâh-î Ester-Âbâdî’nin meşhur Câvidan-ı Kebîr’i vazgeçilemez bir önem taşımaktaysa, Pamir Alevîleri için de “Veçh-î Dîn” aynı ehemmiyete sahiptir. Pîrler, hâlife ve Bâtınî sâlikleri için en muteber âmel bu kitâbın On Birinci bâbını öğrenmektir.<ref>Not 2: Veçh-î Dîn’nin birinci babı Orta Asya Dar-ül Fünûnu Şark Fakültesi Profesörlerinden A. Semenoff tarafından tercüme edilmiştir. </ref>
Doğu Hurûfîliği’nin bir atlama basamağı konumunda bulunan hurûfun anlamları Nâsır’ın[[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır]]’ın öğretilerinde çok önemli bir yer tutmaktadır. [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]]’nin [[Kur'an-ı Kerîm]] hakkında çıkardığı hükümlerle Hurûf-u Mukattaa’nın izahatına yönelik yapmış olduğu te’vil ve tevcihler hususundaki üstün zekâsını ustaca kullanabilme yeteneği [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’i diğer “Âba-i Bâtınî’yye” arasında çok farklı bir üst seviyeye taşımaktadır. Nâsır’a göre “Lâ ilâhe il-l’Allâh” cümlesinin ihtivâ ettiği harfler hıfz’edildikten sonra geriye “İ – L – H” harflerinden ibaret olan üç harf kalır. Bu üç harf din âleminde “Ced–Feth–Hayâl” ifâde eden “Eb’âd-ı Selâse’yi iş’ar” eder. Diğer Hurûfîler tarafından kullanılan çeşitli “taklib” şekilleri ise [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’de gittikçe inceleşmektedir.
* Zâd-ûl Misafirîn: Nâsır Hüsrev’in felsefî görüşlerini içeren en değerli eseridir. Bu kitap Yunan feylesoflarının meslekleri ve İslâm hükemâsının, özellikle de Muhammed bin Zekerriya’nın kuramlarına karşı şiddetli eleştiri ve tartışmaları ihtiva eder. Nâsır Hüsrev’in bu eserinde, felsefî mes’eleler ile [[Kur'an-ı Kerîm]]’in ayetleri arasında karşılıklı ilişkiler kurulması hususunda Nâsır’ın konulara olan hâkimiyeti şaşırtıcı derecede kuvvetlidir.
{{Ayrıca bakınız|NasırMuin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev}}
* Diğer eserlerinden Havan-ûl İhvân<ref>Ayasofya kütüphanesinde tek el yazma nüshası mevcut olan bu eser İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi profesörlerinden M. Şerafeddin tarafından bulunmuştur.</ref> adlı bir divânı ile Rüşenâ-î Nâme, Saâdet Nâme ve Sefer Nâme adındaki kitapları zamanımıza kadar gelmiştir.
===== Pamir Alevî–Bâtınîliği’nin i’tikadî ilkeleri =====
* Ayrıca Nâsır-ı Hüsrev’in bâtınîlerin mezheplerinin ana ilkelerini içeren önemli bir tefsiri ile, “Kitâb-ı Musbah”, “Botan-ûl Ukûl”, “Eksir-î Â’zâm”, “Kanûn-û Â’zâm”, “El-Müstevfî”, “Düstur-û Â’zâm” ve “Kenz-ül Hâkayık” isimlerindeki eserlerinin de tercümeleri mevcuttur.<ref>Profesör M. Şerafeddin, ''Nâsır-ı Hüsrev'', İlâhiyat Fakültesi Mecmuası, Sayı: 5 ve 6, Yıl: 1927.</ref>
 
==== Nâsır Hüsrev’in savunduğu ve yaydığı akideler ====
Nâsır-ı Hüsrev’in yaydığı ve telkin ettiği [[bâtınî]] akideler içerdiği onca te’vilâta rağmen nass’ın zâhir hükümlerinin göz ardı edilmesine kesinlikle karşı çıkması ve şer’in amelî tekliflerini kabul etmesi nedeniyle [[Bâtıni]] Suriye [[Nusayrîler]]’i ile [[Alamut|Elemût]] [[Sabbahiyye|Bâtınîliği]]’nden ayrılmaktadır. Nâsır Hüsrev, yalnız bâtının “tek göz” ve yalnız zâhirin de “tek göz” olduğunu söylemekte ve hakikâti kavrayabilmek için “çift göze” gereksinim olduğunu savunmaktadır. “Zâd-ûl Müsâfirîn” adlı eserinin girişinde bu konudaki görüşlerini anlatmaktadır. [[Bâtınî]]liğe kendi şahsi kanaatlerini ekleyerek bir hususiyet kazandırmağa çalışan [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]], bilumum [[Bâtınî]]lerce esas olan te’vil yolunu daha ziyâde tevsi’ ederek o zamana kadar gidilmiş olan yoldan farklılaşan yeni bir çığır açmıştır.
Doğu Hurûfîliği’nin bir atlama basamağı konumunda bulunan hurûfun anlamları Nâsır’ın öğretilerinde çok önemli bir yer tutmaktadır. [[Şia|Şîʿa]]-i [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]]’nin [[Kur'an-ı Kerîm]] hakkında çıkardığı hükümlerle Hurûf-u Mukattaa’nın izahatına yönelik yapmış olduğu te’vil ve tevcihler hususundaki üstün zekâsını ustaca kullanabilme yeteneği [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’i diğer “Âba-i Bâtınî’yye” arasında çok farklı bir üst seviyeye taşımaktadır. Nâsır’a göre “Lâ ilâhe il-l’Allâh” cümlesinin ihtivâ ettiği harfler hıfz’edildikten sonra geriye “İ – L – H” harflerinden ibaret olan üç harf kalır. Bu üç harf din âleminde “Ced–Feth–Hayâl” ifâde eden “Eb’âd-ı Selâse’yi iş’ar” eder. Diğer Hurûfîler tarafından kullanılan çeşitli “taklib” şekilleri ise [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’de gittikçe inceleşmektedir.
{{Ayrıca bakınız|Nasır-ı Hüsrev}}
==== Pamir Alevî–Bâtınîliği’nin i’tikadî ilkeleri ====
"“[[Türkistan]] [[Bâtınî]]leri”" ve "“Pamir Alevîleri”" tarafından mezhepte “Düstur-û Amel” olarak bilinen [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’in fıkıh kitabını andıran eseri “Veçh-î Dîn,” günümüzde "[[Bâtınî]] Pamir–Alevîliği" i’tikadının ana hatlarını kayıt altında tutabilmiş olan en ciddî belge niteliğindedir.
{{Ayrıca bakınız|Veçh-î Dîn}}
* Veçh-î Dîn’in öğretisinde “Allah’ın insanlara karşı hücceti olan imân mevcuttur.” Cinnet akıldan ibârettir. “Resûller,” “Hüdâvend-i Tenzil,” onların vasileri olan “İmâm-ı Zamân” da “Hüdâvend-i Te’vil”dir. Cehennem, “Cehl ve Hamakât” demektir.<ref>Tahir Harimi, ''Naklî İlimler Tarihi – Kelâm Tarihi: [[Dürzî]] mezhebi''. <small>([[Dürzîler]]’de “Ûkkal” ve “Cühhal” diye bir nev’i taksimât yaparlar. [[Nasır-ı Hüsrev|Nâsır-ı Hüsrev]]’in te’villeriyle kuvvetli bir benzerlik gösteren bu akidelerin kaynaklarının hep ortak olduğu ve mezhepler tarihinin çeşitli safhalarında rastgeldiğimiz benzer i’tikatların zamanımıza dek hep ufak farklılıklarla birbirlerinden aktarılarak geldikleri anlaşılmaktadır.)</small></ref>
=== Mısır Fâtımîleri’nin Türkler’i iltizamı ===
* İnsanda altı cihetin mevcudiyetinden ötürü Allah insanlara “Nâtık” adı verilen [[Âdem]], [[Nuh|Nûh]], [[İbrahim]], [[Musa|Mûsâ]], [[İsa|İsâ]] ve [[Muhammed]] gibi altı büyük peygamber göndermiştir. Her peygamberin ardından da altı tane büyük imâm gelmiştir. Altıncı büyük imâmdan sonra ise tekrar yeni bir Nâtık – Peygamber gönderilir.<ref name="Öz">Öz, Mustafa, ''Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü,'' Ensar Yayıncılık, İstanbul, 2011.<small> [Muhammed bin İsmâ‘il bin Câ’fer’in eğitmeni olan kişinin adıdır. Daha sonra oluşan [[Bâtınîlik]] Mezhebi’nin i’tikadî ilkelerini tesbit etmiştir.]</small></ref> İnsanlar ise Sünnâ’ûl-Hilkât’tir.
* Şer’iâtin zâhiri olduğu gibi bâtını da vardır. Her peygamber “Sâmit İmâm” diye bilinen ve Nâtığa gelen vahyin [[bâtınî]] mânasını izahâtla görevlendirilen bir “Esâs” ya da “Susan” tarafından tâkip edilir.
* Yedinci “Nâtık” [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]] Mezhebi’nin müjdecisi olan Muhammed bin İsmâ‘il’dir. Onun Esâs’ı da [[Bâtınîlik|Bâtın’îyye]] i’tikadının müessisi olan “Meymûn’ûl-Kaddâh’ın oğlu Abd’Allâh bin Meymûn” ile oğullarıdır.
* Dinî teklifler birer mahiyeti te’vil ile örtülüdür. Örneğin, [[abdest]] bâtınen Hüdâvend-i Zamân’ın ahdini iltizâm eder ve düşmanlarından inkıtâ’dır.
* [[Namaz|Nâmaz]]’ın hakikâtiyse Hüdâvend’in dostlarına ittisâldir.
* İnsanların yememekten ve içmemekten kurtulmalarından dolayı “[[Ramazan Bayramı]]” “Esâs”ın dilidir. İşte [[Mü'min (din)|Mü’min]]ler de bu “Esâs” sayesinde ilîm zâ’fından sıyrılıp otuz gün süresince sukûn’un dili olan [[oruç]]’tan sonra ilîm ile tekemmül ederler.
* Yedi “Nâtık ''([[Âdem]], [[Nuh|Nûh]], [[İbrahim]], [[Musa|Mûsâ]], [[İsa|İsâ]], [[Muhammed Mustafa]] ve Muhammed bin İsmâ‘il)''”, “Yedi Esâs ya da Sâmit İmâm ''([[Şit]], [[Sam]], [[İsmail|İsmâ‘il]], [[Harun (peygamber)|Hârun]], [[Şimon (Beni İsrail)|Şem’ûn]], [[Ali|Ali el-Mûrtezâ]], Abd’Allâh bin Meymûn ve Oğulları),''” “Altı İmâm ''([[Hasan bin Ali|Hasan el-Mûctebâ]], [[Hüseyin bin Ali|Hüseyin eş-Şühedâ]], [[Zeynel Abidin|Ali Zeyn el-Âb-ı Dîn]], [[Muhammed el-Bakır]], [[Cafer es-Sadık|Câʿfer es-Sadık]], İsmâ‘il bin Câʿfer el-Mûbarek)''”, birer ''Bâb-ı Hüccet'', ''Dâî-i Belâğ ve Mutlâk'', ''Me’zûn Mutlak ve Mahdût'', beş haddi ulvî olan, “[[akıl]],” “[[nefs]],” “[[vecd]],” “feth,” “hayâl” – ki hepsi otuz eder – gibi kavramları anlayıp haklarında malumât edindikten sonra bayram ederler.
* [[Ramazan Bayramı]]’nın te’vili “Esâs”ın ilmiyle anlaşıldığından onun delili de “[[Fıtır sadakası|Fıtır]]” gibi “Esâs”ın ismi olan [[Ali]]’nin üç harfinden meydana gelmiş olmasıdır.
* “[[Zekât]]” da “Esâs”a dâhildir. Çünkü [[Zekât]] [[Arapça]]’da “[[Taharet|Tahâret]]” anlamını taşımaktadır. Şek ve şüpheden temizlenmekte “Esâs”ın ilmi olan te’vil ile oluşur.
* “[[Hac (İslam)|Hac]]” da “[[Namaz|Nâmaz]]” gibi [[Mü'min (din)|Mü’min]]leri Hüdâ’nın dostlarına yakınlaştırmaktadır.<ref>Balcıoğlu, Tahir Harimi, ''Mezhep cereyanları – Mısır Fâtımîleri ve Alevîler’in Pamir Teşkilâtı: Dâî-i Â’zâm: Nâsır Hüsrev,'' Sayfa 142, Ahmed Said tab’ı, Hilmi Ziya neşriyâtı, 1940.</ref>
{{Ayrıca bakınız|Karmatîyye|İsmâilîyye|Mustâlîlik|Nizarîlik|Dürzîler}}
 
=== Mısır Fâtımîleri’nin Türkler’i iltizamı ===
[[Abbâsîler]] ordularını [[Türkler]]’den oluşturdukları gibi bilâhare [[Türkler]]’in üzerinde zalimane bir baskı oluşturmanın olanaksızlığını kabul ettiler. Bundan başka Horasan, Yemen, Mısır, Suriye vilâyetlerine hep Türk valiler atadılar. Bu ülkeler ise, şiîliğin en fazla revaçta olduğu yörelerdi. Fâtımîler’in Mısır’da yerleşmeleri üzerine bu ailenin yanında [[Türkler]], [[Abbâsîler]]’den gördükleri ayrıcalıktan çok daha fazlasına mazhar oldular. H. 465 / M. 1073 tarihlerine doğru Fâtımîler’in en önemli memuriyetlerini [[Türkler]] işgal ediyordu. [[Fâtımî]] Bâtın’îyye dâîlerinin çoğu bu [[Turancılık|Tûrân]]îler’in yardımları sayesinde [[Orta Asya]] ile kalıcı münasebetler kurabilmekteydiler.
{{Ayrıca bakınız|Türklerin İslamiyet'e girişi}}