İstanbul Şehir Tiyatroları: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Küçük Örümcek (mesaj | katkılar)
Kırık linkler düzeltildi, yeni dış bağlantı eklendi.
Peykbot (mesaj | katkılar)
20. satır:
Önce İstanbul Belediyesi'nin hayır kurumlarına ayırdığı ödenekten yardım görerek çalışmalarını sürdüren Dârülbedayi, 1926'da, Vali Muhiddin Üstündağ zamanında belediyenin yakın ilgisini gördü; tiyatronun yönetimi Celal Esat (Arseven) Bey'e verildi. Sanat yönetmenliği için de S.S.C.B.'de tiyatro eğitimi görerek yurda dönen Muhsin Ertuğrul seçildi. Sanatçılar da aylığa bağlandı. 1930'da tiyatronun belediye bütçesinden belli bir ödenek alması öngörüldü, 1934'te kurum resmen İstanbul Şehir Tiyatrosu olarak anılmaya başlandı. Tiyatronun başında bulunan Muhsin Ertuğrul, ilk zamanlarda seyirci ve her oyun için temsil sayısını artırma yolunda bir kampanyaya girişti. "3 defadan 100 defaya" sloganı gerçekleştirildi. 1926'da "Hamlet" en çok 7 defa arka arkaya temsil edildi; bu sayı 1959'da, aynı oyunun sahneye konuşunda 170'e çıktı. Bu başarıyı hızlandıran sebeplerden biri de Tepebaşı Sahnesi'nde yeni bir sanat dalı olan operetler oynanmasıdır. İlk yıllarda, Ekrem Reşid Rey ve Cemal Reşid Rey'in yazıp bestelediği operetler, ilgiyi ve seyirci sayısını artırdı.
 
1971-1972 mevsiminde, İstanbul Şehir Tiyatroları'nın beş sahnesinde seyirci sayısı 310.000'di ve temsil başına ortalama 270 seyirci düşüyordu. 1935'te, İstanbul Şehir Tiyatrosu üç ayrı sahnede temsil veriyordu: Tepebaşı Tiyatrosu'nda dram ve komedi, Fransız Tiyatrosu'nda operet, yine Tepebaşı'nda, Asri Sinema'da çocuk tiyatrosu. Bu sıralarda, Tepebaşı Tiyatrosu'nun her mevsim bir Shakespeare temsiliyle açılma geleneği kuruluyordu. Molière, Goldoni, Schiller gibi klasiklerin yanısırayanı sıra Pirandello, Chekhov, Shaw, Dostoyevski, Tolstoy, Ibsen, Gorki'den çağdaş yazarlara kadar batı dünyasının birçok eseri de halka tanıtılıyordu. Bir süre sonra, operetlere ve müzikli eserlere son verildi; bunların yerini hafif komediler ve vodviller aldı. 1952'de, sanat işlerini yürütmek üzere, Avusturya'dan Max Meinecke getirildi. Bu yıllarda, İstanbul yakasındaki Eminönü Halkevi Salonu'nda da temsiller veriliyordu. 1959'da, Muhsin Ertuğrul kuruluşun başına tekrar getirildi ve yeni çalışma dönemi 1966'ya kadar sürdü. Muhsin Ertuğrul tiyatroyu halkın ayağına kadar götürmek amacıyla Kadıköy, Üsküdar, Fatih ve Zeytinburnu tiyatrolarını kurdu. Bunlardan Saraçhane başındaki Fatih (Reşat Nuri) Tiyatrosu [1960] ve Doğancılar semtindeki Üsküdar (Musahipzade Celal) Tiyatrosu [1961] bugüne kadar gösterilerine devam etti; Zeytinburnu temsillerinden birkaç mevsim sonra vazgeçildi. Beyoğlu'ndaki İpek Sineması, Yeni Komedi Tiyatrosu adıyla Şehir Tiyatroları emrinde çalışmaya başladı. Kadıköy Tiyatrosu da yer değiştirerek Halk Eğitim Merkezi'nin geniş salonuna yerleşti. Tarihî bir değer taşıyan Tepebaşı Tiyatrosu, yanmadan (1970) birkaç yıl önce, eskiliği dolayısıyla fazla seyirci yükünü taşıyamayacağı görülerek temsillere kapatıldı. Bunun üzerine, Harbiye'de İstanbul sergisi sırasında inşa edilmiş bir pavyondan büyük bir tiyatro yapıldı ve idare kısmı da buraya taşındı (1970).
 
[[Reşat Nuri Güntekin]]'in 1943-1944 sezonunda sahnelenen [[Yaprak Dökümü]] oyunu, 100. temsili aşan ilk yerli oyun olmuştur. 1945-1946 sezonunda ise, [[Edmond Rostand]]'ın [[Cyrano de Bergerac]]'ı 105 temsile ulaşan ilk çeviri oyun olmuştur.