Sümmânî: Revizyonlar arasındaki fark

[kontrol edilmemiş revizyon][kontrol edilmiş revizyon]
İçerik silindi İçerik eklendi
Abdullahyazici25 (mesaj | katkılar)
sümmani hayatı şiirleri ve karşılaşmaları
Abdullahyazici25 adlı kullanıcının son değişikliği reddedilerek Supermæn sürümüne (10938502) geri dönüldü: http://www.turkuler.com/ozan/summani.asp
10. satır:
}}
 
'''Narmanlı Sümmani''' veya '''Aşık Sümmani''' (1861; [[Samikale, Narman|Samikale]], [[Narman]], [[Erzurum (il)|Erzurum]] - 5 Ocak 1915; Samikale, Narman, Erzurum), Türk [[Halk ozanı|aşık]] asıl adı '''Hüseyin'''. Samikale köyünden Hasan Ağa'nın oğludur {{fact}}. Çobanlık yapmıştır, [[Koşma]]ları ve hayali sevgilisi Gülperi'yi bulmak için yaşadığı maceraları anlattığı ''[[Sümmani ile Gülperi]]'' hikâyesiyle ünlüdür. Kendi adıyla anılan türkü ağzının sahibidir.
Sümmani'nin gerçek adı Hüseyin olup, babası Kasımoğulları'ndan Hasan'dır. 1861 yılında Erzurum ili, Narman ilçesi, Samikale Köyü'nde doğmuştur. Kendileri bu köye Kafkaslar' dan gelmişlerdir. Babası köyde çobanlıkla geçimini sağlamakta idi Hüseyin 10-11 yaşlarına geldiğinde, babasıyla birlikte çobanlık yapmaya başladı. Hüseyin'in genellikle danalarını otlattığı yer Ablaktaş'tır: Bir gün Şekerli Düzü' ne hayvanlarını otlatmaya tek başına gider. Hüseyin, kendisine doğru bir atlının geldiğini görür. Atlı, Hüseyin'e selam verir ve adını öğrenmek ister. Çok aç olduğunu söyleyip ondan ekmek ister. Köylerinde nerede misafir olabileceğini sorar. Hüseyin üç arpa ekmeğinin yarısını atlıya verir. O' nun bu cömertliği hoşuna gider ve der ki:
 
-Oğul, sana bir dua öğreteyim. Bu duayı kırk gün okuyacaksın. Yalnız yüz tane taş say, cebine koy. Her okuyuşta bir taş atarsın. Duayı kırk gün okur ve son gün Ablaktaş'a gider. Babası ise Cuma namazını kılmak için köyde kalır. Ablaktaş'taki çeşmenin yanında hayvanlarını otlatmaya bırakır. O da namaz kılmaya niyetlenir. Daha önce babasıyla burada namaz kılarlarmış Namaz vaktini anlamak için de kendilerine bir taş tespit etmişler. Güneş taşa isabet ettiği zaman öğle vakti olduğunu anlarlarmış, O gün de babasıyla yaptığı gibi kendisine taşı nişan eder ve Güneş'e bakarken uykuya dalar.
 
Uykusunda, çeşmenin başında kırk yeşil güvercin görür. Güvercinler birden kaybolur ve karşısında üç derviş belirir. Dervişler Hüseyin'e abdest aldırırlar ve birlikte namaza dururlar. Hatta bir dörtlüğünde der ki:
 
Vardım saf saf olup durmuş divana
Ben de el bağlayıp geçtim bir yana
Meylimi bağladım gari sübhana
O güzel Allah'ı gözler gözlerim...........
 
Daha sonra Hüseyin'i ortalarına alıyorlar. Hüseyin bakıyor ki. dervişlerden birinin elinde bir tabla, üç dolu bardak var. Derviş, bunları Hüseyin' in önüne getiriyor ve
 
-Hüseyin, bu şerbetlerden bir tanesini iç bakalım.
 
diyor. Hüseyin bardakların içindekileri şerbete benzetemiyor. Kendisini kandırdıklarını. Ona içki içireceklerini sanıyor. Ne kadar zorluyorlarsa da içmiyor Bunun üzerine birisi Hüseyin'in ellerini tutuyor. birisi de parmağını bardağa batırıp Hüseyin'in ağzına sürüyor. Tam bu esnada Hüseyin uykudan uyanıyor. Bakıyor ki, ne derviş var ne de şerbet. Fakat ağzında İnanılmaz bir lezzet hissediyor.
 
- Öylece bir daha uykuya dalıyor. Uykuda yine karşısına dervişler çıkıyor Tam eline bardağı alıp içmeye hazırlanıyor ki, dervişler şôyle diyor:
 
-Oğul, buna aşk badesi derler. Sevdiğin kız aşkınadır. Kızın adı Gülperi'dir. Bedahşah kentinde Şah Abbas'ın kızıdır. Sen Onun. O da senindir. Birbirinize aşık maşuk'sunuz. Dervişlerden biri Gülperi'nin cemalini gösterir. Üç bardak Hüseyin'e. üç bardak ta Gülperi 'ye verirler. Yeşil mürekkeple yazılı bir kitap okuturlar.
 
Üç harf okuttular yeşil yapraktan
Okudum harfini noktasın tek tek.....
 
Hüseyin uykudan uyanır ki, ne Gülperi Han var ne de dervişler. Danaları da göremeyince köyün yolunu tutar. Köye varmaya yakın bir atlıyla karşılaşır,
 
-Hüseyin, korkma oğlum, sen ereceğine erdin. Bundan sonra senin mahlasın Sümman, dünyada kavuşmak senin için haram, der. Sümmani, anlam olarak "Sonuncu, sona ait" demektir.
 
Hüseyin köye varınca annesini,. babasını uyandırır. Babası da ertesi sabah. köylülere, çobanlığı bıraktıklarını söyler. Aradan otuz kırk gün geçer, günler geçtikçe aşkı da ziyadeleşir. Herkes. Onun hastalandığını, cin'e; peri'ye karıştığını sanır. O zamanlar sıra geceleri düzenlenirmiş. Bir akşam babasına yalvarır. gecelere katılmak İstediğini söyler. Babası da dayanamayıp götürür. Sıra Sümmani'ye gelince. bazı kimseler, O'nun çocuk olduğunu söyleyerek atlamak İsterler. Köylülerin teklifini kabul etmeyerek, türkü söylemek istediğini belirtir ve söze başlar:
 
Uyandım gafletten oldum perişan
Bir nur doğdu alemler oldu ürüşan
Selam verdi geldi üç-beş dervişan
Lisanları bir hoş sedasın tek tek
 
Lisanları bir hoş eyler avazı
Onlarda mevcuttur ilm-ü el fazı
Dediler: Vaktidir kılak namazı
Aldılar abdestin edasın tek tek
 
Aldılar abdesti uyandım habran
Aslımız yapılmış hak ü turabtan
Üç harf okuttular yeşil yapraktan
Okudum harfini noktasın tek tek
 
Okudum harfini zihnim bu!andı
Yalelerim göz göz oldu sulandı
Baktım çar etrafa kadeh dolandı
Nuş ettim kırkların mahlesin tek tek
 
Nuş ettim badesin gördüm rengini
Tam on sekiz saat sürdüm cengini
Yar yüzünde saydım üç beş bengini
Halhalın altında hırdasın tek tek
 
Dediler: Sümmani gel etme meram
Adamı çürütür dert ile verem
Sen içün dünyada kavuşmak haram
Hüdam böyle salmış kalemin tek tek
 
koşma bitince küçük sümmani'nin badeli aşık olduğu anlaşılır ama bu herkesçe tasdik edilmez. sümmani kendi kendini yiyor ne yediği lokmadan ne uyuduğu uykudan bir şey anlaşılıyordu.bu durum babasının dikkatini çekti babası bu duruma bir çare bulmak istedi ve babasının yakınlarında olanlar sümmani'nin halen cine periye karıştığını sanmaktaydılar .babası da sümmaniyi bir hocaya gösterip derdinin devasını belkı bir nuskadan belkı de hocanın dudaklarından çıkacak üç beş kelimeyeyle bulunabileceğini sanıp sümmaniyi amcasıyla beraber erzuruma yolladılar.sümmani ve amcası erzuruma geldiler ancak yol iz bilmezlerdi belkıde ilk defa erzuruma gelmişlerd ibir ara aynı caddeden 10 15 kere geçtiklerinin farkına varmışlardı bunun farkına varan sadece sümmani ve amcası değildi erzurumda yaşayan bir vatandaşında dikkatini çekmişti bu iki garibanın hali.adam sümmani ve amcasının yanına yanaştı kardeş sizin deminden beri burda dönüp dolaştığınız görüyorum derdiniz nedir hele bi anlatın bakalım bir çare bulabiliriyiz dedi.sümmani'nin amcasıda olanı biteni anlattı. adam da sümmani ve amcasını alıp dönemin erzurum müftüsü solakzade hazretlerinin yanına getirdi.solakzade hazretleri dönemin büyük ilim adamlarındandı. sümmani ve amcası solakzade hazretlerinin fetva hanesine girdiler solakzade hazretlerineolanı biteni anlattılar.ama daha anlatmaya başlamadan solakzade hazretleri sümmani'nin gözlerine dikkatlice bakıyordu.amcası sara hastalığından şüphelendiklerini söyledi.ama solakzade hazretleri amcası bunu soylerken dikkalıce sümmani'nin gözlerine bakarak buna mı sara hastalığı diyorlar keşke bende öyle sara hastalığına yakalansam dedi.ve sümmaniye dönerek gel oğlum gel nereye kadar okudun dedi,
sümmani;vemyeküne kadar okudum efendim
solakzade;bak oğlum sana bir soru soracağım bilirsen senin derdin anlaşılmış demektir ama bilemessen sırtına iki sopa çekerim babasının malını otlatmaktan kaçmak için senin gibi leylayım mecnunum diyen çok sorabilirmiyim
sümmani; buyrun sorun efendim
solakzade;kafs'ın mekanı nerededir
müftü böyle deyince sümmani gitti müftü efendinin elini öptü bir kenara çekildi elini yüzüne götürdü "yarab medet" dedi ve oracıkta yığılıp kaldı bu arada amcası soruyu bilemedi diye endişelenmeye başlayınca solakzade hazretleri korkma efendi o benim sorumu cevaplandırdı diyerek raftan bir fincan indirdi ve bir şerbet yaptı al oğlum bunu iç hasanın ahmetin okuttuğu çocuktan anca benim kadar olur keşke o yeşil yapraktan iki satırda ben okuyabilseydim dedi. daha sonra oğlum seni buraların büyük bir aşığı vardır ona yollayacağım o sana yolu erkanı öğretir diyerek bir kağıda bir şeyler yazdı ve sümmaniye uzattı ve onu döneminde erzurumun en usta aşığı olan erbabinin çalıp solediği aşıklar meclisine yolladı. sümmani ve amcası malum mekana vardılar orada aşık erbabi ve oğlu şahveri çalıp söyluyorlardı ama orası müthiş derecede kalabalıktı. sümmani elindeki kağıtla erbabi'nin sözünün bitmesini onu sormasını bekledi ama erbabi'nin sözü bitmiyordu sümmani dayanamadı ve kağıdı erbabiye uzattı. erbabi kağıdı aldı ve okudukağıtta şöyle yazmaktaydı "erbabi baba senin yanına bir çocuk gönderiyorum sanıyorum ki bir aşık ola bir şeyleri olduğu belli eğer aşıksa sen ona yeterli imkanı sun benimde gönlümü şad edersin" erbabi sümmani babayı bir kaç gün önce rüyasında görmüştü orada bulunanlar erbabiye dönerek erbabi baba o kağıdı çok inceledin ne yazıyor dediler erbabi de dostlar bizim solakzade iyidir hoştur ama onun da bazı noksan yönleri var. bizim yanımıza bir mozik(büyükbaş hayvan diyebiliriz)göndermiş güya bu küçücük çocuk aşıkmış.böyle bir çocuk nasıl bu irfan meclisinde bulunur ne yapalım bakalım ne var ne yok bu çocukta dedi.ve erbabi bu çocuğa bir çay verin dedi amaç orda çay içişinden bir şeyler anlamaktı sümmani çayını içti.erbabi oğlu şahveriye dönerek oğlum bu çocuk herhalde daha önce bir kaç mecliste bulunmuş çayını çok güzel içti sanıyorum ki o sazda çalar sen sazını akort etde ona ver dedi . sümmani'ye şahveri sazı uzattı sümmani sazı almadı orada bulunan yakacak odunlardan bir dal aldı ve kendisine saz edindi çünkü sümmani daha saz çalmayı bilmıyordu,ama bu durum erbabi'nin fazlasıyla canını sıkmış olacak ki bakın bu çocuk bizimle dalga geçiyor oğlum aşıklık odun dalıyla erbabi'nin karşısına çıkmak değildir birazdan sana aşıklığı öğreteceğim dedi.
 
 
sazını düzen etti ve bir divanla başladı. aşıklık edebiyatında söze divanla başlanır.erbabi "oğlum beni dinle beni takipet" diyerek söze başladı;
 
 
 
Ehl-i aşkın haznesinin sırrının madeniyem
Bu bezm-i esrara eriş ,bu fevgayı bilde gel
Gevheri şah vilayetin ihlasın hemdemiyem
Can verip,canana eriş ,bu kavgayı bilde gel
 
söz bitince herkes sümmani'ye döndü ya bu çocuk erbabi babaya karşı ne söyleyebilirki dediler. bakalım ne söylemiş;
 
Sümmani cevap verir;
 
Sen bir şehrin arifisin;bana vatan ,el cahil,
Ustaya hizmet etmeyen bu fevgayi ne bilir?
Lisanım rende görmemiş ,vücut cahil dil cahil,
Ustaya hizmet etmeyen bu kavgayı ne bilir.
 
Erbabi;
 
Kenzül aşkın derununun,demiyim devranıyım,
müştaki arzu gönülün ihlasta hemdemiyim,
Okumuş mantık dersinin manada imamıyım,
Sende bu esrara er ol ,bu imlayı bilde gel.
 
 
Sümmani;
 
Sen aşıklar ser tacısın ,bana vatan vilayet,
Geldimki sen efendime edeyim güzel hizmet,
Görmedim ilm-i zahirde bilmenem nedir lügat,
Aşk ile kadim olmayan bu imlayı ne bilir?
 
Erbabi;
 
Erbabi ehl-i hünerdir, elifi rütbe ile,
Gönlü gözü şadumandır bir bayı nokta ile,
Meclisi şah cila bulmaz mecazi sevda ile,
Ehl-i aşktan hüner alıp bu sevdayı bilde gel,
 
sümmani etrafına bakıyordu orada iri yarı adamlar vardı hepsi erbabi'nin yandaşlarıydı kendi yanında sadece bir amcası vardı.11 yaşındaki bir çocuk bu durumda neler düşünür siz hesap edin,şöyle söze başlıyordu;
 
Sümmani bir bende kulum olmuştur sana mayıl,
Sen benimsin şah efendim ben sana olam sail,
Üstadım sırrı gaiptir hizmette yolum cahil,
Ustaya hizmet etmeyen bu sevdayı ne bilir?
 
 
erbabi bu sözün üzerine çok hiddetlendi ve kalabalığa dönerek bakın beni ustası olarak kabul etmiyor ta ki sırrı gaiblere el atıyor dur bakalım oğlum daha yolumuz var diyerek yeni bir ayak açtı;
 
 
Erbabi sözüne şöyle devam eder;
 
Ehl-i hakikatte ,ilm-i hikmette
Bu aşkın eseri bari dürdedür
Evvel şeriatta hak tarikatta
Sadıkın ikrarı çari dürdedür
 
dür cevher demektir dürdedür ise cevher içinde cevher demektir
 
 
Sümmani cevap verir;
 
Usta kurba olam eyleme serser,
bu aşkın eseri, bari dürdedür.
kadir mevlam kıldı bize müyesser,
sadıkın ikrarı, çari dürdedür.
 
Erbabi:
 
Dengimiz bulunmaz ta hilaflardan,
melekler el bağlar safi saflardan,
on ikinci hicap,yedi kaflardan,
ehlinin makamı yeri dürdedür.
 
Sümmani:
 
Ehl-i hakikatte ,ilm-i irfanda,
burc-u sedarette, taht-ı divanda,
keşf-i keramette, kutb-u sulatanda,
ayarı diyarı yeri dürdedür.
 
Erbabi:
 
Erbabi kamiller bilmez hileyi,
velakin çektirir kula çileyi,
istemezem şeme yanan şuleyi,
habibin envarı nur-i dürdedür.
 
Sümmani:
 
Sümmani sadıkdır zernişanlarda,
on iki ilimle alişanlarda,
hakk-a vasıl olan mürşid hanlarda,
ihzarı pazarı karı , dürdedür.
 
 
erbabi baktı ki böyle olmuyor. ben buna biraz gözdağı vereyim birazda muamma sorayım bakalım haberi varmı diyerek sözü değiştirdi
 
 
atışmanın bu kısmını muamma kısmını şu linkten nusret toruniden dinleyebilirsiniz;http://www.youtube.com/watch?v=Bx3pUaZJwe4 erbabi şöyle devam etti;
 
erbabi
 
Sana belleteyim yolu erkanı,
gel şu girdi çıkmaz yoldan haber ver.
serinde bitirem bitmez dikeni,
gel şu çıktı girmez yoldan haber ver.
 
 
Sümmani cevap verir;
Cennet-i alaya idris-i sultan,
o girdi cennete çıkmaz ,al haber
hakk-a asi oldu ol mel-un şeytan,
o cennetten çıktı girmez al haber.
 
Erbabi:
 
Çocuk senin can bedenin dağlarım,
çeşmin yaşın derya gibi çağlarım,
etrafın kestirip yolun bağlarım,
yine girdi çıkmaz yoldan haber ver.
 
Sümmani:
 
Usta kurban olam çektirme yası
layık mı giyeyim oddan libası (od =ateş)
ezazil boynuna lanet halkası(ezazil=şeytan)
asi oldu girdi çıkmaz al haber
 
Erbabi:
 
Erbabi aşk ile bi hal kalmadıi
htiyarlık serde mecal kalmadı
kestim etrafın bir yol kalmadı
yine girdi çıkmaz yoldan haber ver
 
Sümmani:
 
Sümmani ders aldı bir pürdaneden,
yanmayı öğrendi can pervaneden,
bunca mahlukatı rahm-i anadan,
vakt erişti çıktı girmez al haber.
 
 
erbabi bakar ki ben bu yolla da bu çocuğu durduramayacağım birazda onur meselesi yaptı çünkü erbabi yetmiş yaşlarındaydı ve şimdiye kadar kimse onun önüne geçememişti 11 yaşındaki bir çocuk muonun tekeline çomak sokacak düşüncesiyle gözdağı vererek sukut ettirmeye çalıştı . ve erbabi öyle ustaca bir ayak açtı ki naziresi çok zor olacak bir ayaktı bakalım erbabi söze nasıl başladı;
 
Erbabi:
 
Ben cism-i maralım iz belli etmem,
toz dumanlık günü toz belli etmem,
kenardan köşeden söz belli etmem,
ne kalabalığa girer ne sokuluram.
 
Sümmani:
 
Usta kurban olam eyleme savaş,
rahmeyle akıtma didelerden yaş,
Emr-i ilahiden olsam bir ataş,
ne yakaram eli ne yakılıram.
 
Erbabi:
 
Elimden zar ağlar bunca aşıkan,
müridler, mürşitler dengimde pünhan,
tarıkım kadiri,kendim pehlivan,
ne yıkaram ne yıkılıram.
 
Sümmani:
 
Şeriatta tarikatta bay olsam,
mevlam kuvvet verse sana tay olsam,
bahar seli gibi çoşkun çay olsam,
ne akaram ele, ne akılıram.
 
Erbabi:
 
Erbabi esrarın eyledi nihan,
lazımdır benimle bir şahı merdan,
açmışam kalbimde aynayı devran,
ne bakaram sana ne bakılıram.
 
Sümmani:
 
Sümmani söylesin cevabın gerçek,
birazda laf etme sözün geri çek,
şu sahra dağlarda olsam bir çiçek,
ne kokaram sana ne kokuluram
 
bunun üzerine erbabi bakarki bu inceliktende bu tuzakla da bunu durduramayacağım ona öyle bir gözdağı vereyimki kendisi çıksın gitsin sümmani'ye fırsat vermeden söze tekrar başlar,ama şunu hatırlatmak da yarar var erbabiilim dolu bir insan dı ama bu sözler nasıl da onun ağzından çıkıyor ama işte kul beşer şaşıyor. bakalım ne demiş
 
 
Erbabi:
 
Dizginsiz yularsız girdin meydana,
sen bu meydanları boş mu sanarsın,
semer vurup seni yollim ormana,
sen kendi cevabın hoş mu sanarsın.
 
 
 
sümmani neye uğradığını şaşırdı babamın dedemin yaşındaki adam bana bunları nasıl söyluyor ben buna nediyeyim. sümmani saygı çerçevesinde cevap vermeye çalışıyordu ama iş onun kontrolunden çıkıyordu erbabi zorla onu saygısızlığa yönlendiriyordu sümmani söze şöyle başladı;
 
Sümmani:
 
Usta kurban olam eyleme benlik,
bu benliği kenden peş mi sanarsın,
ne kadar ustaysan gel etme kemlik
sen kendin alemden baş mı sanarsın.
 
Erbabi:
 
Çocuk sen bilmezsin perdeyi sazı,
failatün bezmi olan avazı,
derununda bir mecazi pervazı,
gökten tayyar eden kuş mu sanarsın.
 
Sümmani:
 
Usta terk eyledik özvilayeti,
ustam diye geldim kılam hizmeti,
hele yoktur bizim malın kıymeti,
sen kendin mücevher taş mı sanarsın.
 
Erbabi:
 
Ben aşığım aşıkları fend etmek,
çok gedalar huzurumda bend etmek,
senin gibi çocukları alt etmek,
baba erbabiye işmi sanarsın.
 
Erbabi çok ağır laflar ediyordu sümmaninin cevabını herkes merak ediyordu; Aldı sümmani:
 
Sümman alsın sana gelen gadayı,
ustam nolur sıkma ben tek gedayı,
kırklar bana verdiceği badeyi,
sizin evde pişen aş mı sanarsın.
 
 
erbabi bunun iyice kızmıştı yetmiş yaşında sahip olduğu bu şöhreti kaybetmek istemiyordu,gereksiz bazı şeyler düşünmeye başladı .bu bölümleri daha önceki yazımda özellikle yazmak istemedim ama tamamını istek üzerine paylaşıyorum ,
 
 
erbabi söze şöyle başladı,
 
 
böyle geda ile eylemek ülfet
düşer mi şanıma olan malamat,
şükrolsun geçtin elime bir devlet
bu devletten hazineler tutarım.
 
sümmani çok şaşırdı ve sözüne başladı
 
 
sümmani;
 
 
etme usta şeref şanan yazıktır,
çağı geçkin müşgül halen yazıktır,
muşta görmüş dilli sanan yazıktır
darıldıysan mülkü senden beterim.
 
 
erbabi;
 
 
çocuk senin dem bedenin dağladim
göz yaşını derya gibi çağladim
sabah olsun bir eteklik bağladim
zillerin sesine bir ses katarım.
 
 
işte tam bu sırada içlerinden bir mert söze atılır bu kişi trabzonlu mataracıoğullarından deli hasandır "beyler bana bir iki dakika zaman verin içimdekileri dökeyim biz buraya gelirken aşık dinlemeye mi geldik yoksa kız oynatmaya mı geldik der"erbabi hiddetlenir sen nasıl böyle bir şey söylersin der çocuk sana ustam dedi olmadı ne dediyse olmadı hiç mi utanmazsın bana bakın bu çocuğun ben arkasındayım dedi ve kamasını çekerek masanın üzerine vurdu ve sümmaniye dönerek "bak oğlum onun söylediğinden beş fazlasını söylemessen bu kamayı görüyormusun bu kamadan 99 kişi gitti seninle yüze tamamlarım. dersen kı bu meydanda yenıleyım sonra onu alt ederim bana göre sen bu meydanda yenilikten sonra ahu gaf olsan da benım için değişen bir şey olmaz çok iyi dinle çok iyi cevap ver haydi oğlum " dedi bu okuduklarınıza lütfen dikkatlice kanaat getirin çünkü bu sözler sümmani'nin ağzından çıkacak düzeyde kelimeler değildi ama ne yapsın bir kere bu yola düşmüştü ve dönemezdi. erbabi söz sırasını vermeden devam etti;
 
 
 
 
erbabi,
 
 
ezazil mollası gayretlidensin
okuttu oğluna yolu ebesin
elma yanakların içki mezesi
hanı alır vezir hanan yeterim,
 
 
deli hasan ayağı kalkarak oğlum sümmani hokkası geldi batman isterim der ve sümmani söze başlar,
 
 
sümmani;
 
 
usta gel güvenme kemeni saza
on bağ yonca ile çıkmazsın yaza
ayağın nallıyıp yolliyim tuza
gider seni kömürcüye katarım,
 
 
erbabi;
 
 
yeni değdin erbabi'nin teline
şahinler keklik oldu çölüme
şükrolsun bir taze geçtin elime
geceliğin beş liraya satarım.
 
 
sümmani;
 
 
sümmaniyem kaldım ne divanlarda
arzumuz vardı kahramanlarda
hele yeter yattım kahvelerde hanlarda
gece gelir sırdaşınla yatarım,
 
 
söz biter bitmez erbabi'nin oğlu elindeki sazı sümmani'nin kafasına vurmak istedi ama deli hasan kamasını uzatınca saz paramparça oldu orda bir dolap vardı sümmani'yi o dolaba kapatıp oradakılere dönerek;
 
 
"içinizde çoluğundan çocuğundan vazgeçen varsa geçsin karşıma dedi ama kimse karşı çıkamadı"o arada asayiş den sorumlu olan devlet görevlileri geldi herkesi dağıttı sümmani dolapta deli hasanda başında nöbet tutuyordu, erbabi'nin bir çocukla atıştığı ve alt edildiği haberi bütün erzuruma hızlıca yayılıyordu zira erbabi çok büyükbir aşıktı kimse buna inanamıyordu buna inanamayanlardan birisi de erzurum valisinin karısıydı .valinin karısı erbabiyi yakından tanıyordu ve inanamıyordu onun şanıyla şöhretiyle oynandığını sanıyordu herkesi konağa topladı ve bir fayton hazırlattı sümmani'yi alması için . bu arada sümmaninin erbabiyi mat edip etmediğini anlamak için muamma hazırlamak istediler. vali'nin 2 tane kızı vardı. valinin karısı büyük kızına dönerek sen git kahve pişir kahveye göz yaşını kat ve parmağınlada karıştır dedi küçük kızına dönerek sen de bir tepsi içine sigara koyacaksın üzerini örteceksin yüzünü de örteceksin dedi muammalar bunlardı yani sümmani gözyaşıyla kahve yapıldığını ve örtünün altında sigara olduğunu anlarsa erbabi mat olmuş demektir.bu arada faytoncu sümmani'yi almaya malum yere gitti ama deli hasan başta sümmaniyi vermek istemedi ama sonra izin verdi ve sümmani valinin konağına gitti,oradakiler 11 yaşındaki çocuğu görünce çok şaşırdılar ve sevdiler ve onu baş köşeye oturttular .ve valinin karısı kızlarına işaret etti ve büyük kızı kahveyi küçük kızı üstü kapalı sigarayı getirip önüne bıraktılar. valinin hanımı sümmaniye dönerek önce meth et sonra ikramımızı al dedi,
 
 
sümmani söze başladı;
 
 
ben gariben benim dilden azım yok,
dilim perde tutmaz elde sazım yok,
senin badonların layık sözüm yok,
geldi bu divana bir çift şahzedan,
 
 
valinin karısını suratını astı sümmanide içinden eyvah beceremedim diyerek tekrar söze başladı,
 
 
kebir cebellerin karı siz misiz
taze ser bahçenin barı siz misiz
şu cennetten çıkan huri siz misiz
şeydadan değerli bir çift şahzedan
 
 
valının karısı yine memnun değildi,sümmani devam etti
 
 
erir zarbab atlas kara bürünür
dile budun senfelin yerden sürünür
likabına altından şavkın görünür
benzer mehtaphana bir çift şeyzedan
 
 
valının karısı yine memnun değildi,sümmani devam etti
 
 
küçük badon gayet pek nazik gezer
lali leblerinden sükkarlar ezer
destinde sigara kendine benzer
getirdi bu yana bir çift şahzedan
 
 
valinin hanımı iyice yüzünü asarak sümmaniye aşık senin aşık olduğun maşuğun mu güzel yoksa benim kızlarım mı dedisazını düzen etti sümmani devam eti bu sözün üzerine
 
 
senin badonların canlarda candır
vecinin ziyası mahı tabandır
herkesin sevdiği böyle civandır
canı ali sol can şeyzedan
 
 
hanım memnun değildi ve devam etti sümmani
 
 
büyük badon yüz likabın kaldırmış
nazik parmakların suya daldırmış
gözyaşıyla bana kahve doldurmuş
kerem kıl sümmana canım şeyzedan
 
 
bunun üzerine hanım aferin oğlum muammayı çözdün ama hep kızlarımı meth ettin bana methin ne ola dedi
 
 
sümmani söze başlar
 
 
ben bir bab ı geda sen benim şahım
sana layık meclishandan bulunmaz
tütünü eflake dayandı ahım
senin tayın tahtı handa bulunmaz
 
 
hanımın koltukları kabardı
 
 
eflatün ilacı leblerin çarı
felek nasıl kıyıp koya doktura
mısr elinde yusuf zalhadan sonra
menendin yok bu dünya da bulunmaz
 
 
hükmü addaletin tahtı divanın
mest eder alemi şerefin şanın
gametin izzetin boyun gerdanın
ta alplerde gürcistanda bulunmaz
 
 
hükmün anadolu tahtın aliosman
ecel vilayeti tebriz horasan
prusya nem se gelse meclisten
varsan tayın badeşhanda bulunmaz
 
 
sümmani efendisini eyledi meth
methine şayendir mevcut i cinnet
hak valiye vermiş böyle bir devlet
böyle devlet hiçbir canda bulunmaz
 
bunun üzerine hanım aferin oğlum benimde gönlümü hoş ettin ama benim bir muammam daha var onu bilirsen sana istirahat ettirip yoluna yollarım bilemessin işin yaş .benim içimde bir istek var nedir bunu da bilmeni istiyorum sümmani şaşırmıştı içinden büyük insanlar merhametli olurlar ben yalvarıp yakarayım belkı benı bırakır dıye geçirdive söze başladı;
 
 
lütfeyle efendim efendim şahım
bir kulun azad etsen nolur efendim
tütünü eflake dayandı ahım
herkes ettiğini bulur efendim
 
 
bunca sefa nedir vademhanedir
babında biçare kul divanedir
benim derdim bana mapushanedir
hasretle bir kulun ölür efendim
 
 
kulundur sümmani koyma zahmete
sakavet kanısın gel merhamete
yamandır sultanım söyletmehata
gıybını ilallah bilir efendim
 
 
allah bilir ben nerden bileyim diyordu sümmani ama hanım olmaz dedi bunun üzerine sümmani ben bir istira(dilekçe şimdiki manası) yazacağım der eğer kabuledilirse dilimize de gelirse biliriz bilemessek istersen kellemi vurdur demekki ömürümüz bitmiş dedi ve söze başladı.
 
 
 
yüz bin rica ettim yok bir imkanı
yalvarayım kimler dara gelsinler
sitem hakinesi sıktı bu canı
şad etmek elde çare gelsinler
 
 
bize zindan oldu aydın geceler
herkes oturmuştur dersin heceler
ledünnü ilminden bilen hocalar
bir el çalıp günahkara gelsinler
 
 
orada bulunanlardan bazıları bilir bazıları bilmez deyip gülüyor dalga geçiyorlardı
 
 
kimin bilir bilmez dediler
kimin maytap alıp bana güldüler
recelül gaibler üçler yediler
himmet edip bu kemtara gelsinler
 
 
ben zayıf bendeyim amiri vezir
mahbubun aşkına hak etme rezil
dar güne yetişisin ilyasa hızır
medet alıp bu civara gelsinler
 
 
ebubekir sıddık hazreti ömer
damadın şehriyar eynil nuri muhtar
kulundur sümmani ey ismi gaffar
medet alıp bu meskana gelsinler
 
 
 
oğlum bilemedin ben ne yapayım sümmani o zaman şöyle dedi hanımım ben şimdi bir kaç kıta bir şey söyleyeceğim bilirsem bana bildiğimi soyle .bakalım hanımın içinde tuttuğu isteği neymiş sümmani söze başladı,
 
 
sen bir şahzedasın ben babı geda
maksudun alemden pac almak mı var
elimden ne gelir can ede feda
buna tahtı vezir yücelmek mi var
 
 
hanım bu değil dedi ve sümmani devam etti
 
 
ehli sıra esrarın verir mi yada
elbet biri sahip var erişir dara
mevlam sana vermiş bir çift şahzedan
gönül devranında gencelmek mi var
 
 
hanım yok değil dedi sümmani devam etti
 
 
sende noksan değil mal ile devlet
hepsini kem benzir yok noksaniyet
muradın meramın matlubun cennet
yoksa beytullahta hac olmak mı var
 
 
 
hanım yok değil dedi sümmani devam etti
 
 
ne dedim yok dedin kalmadı takat
halimden bilirsin şahı vilayet
vali paşamıza terfi hizmet
hükmü alosmanda yücelmek mi var
 
 
 
hanım yok değil dedi sümmani devam etti
 
 
her ne dedim se dedin nafile
ne yapsın sümmani gelmiyor dile
sever sevdiğinle efendim bile
kalıp bir yastıkta kocalmak mı var
 
 
 
hanım aferin buldun der ve sümmaniyi yoluna brakırlar harçlığını yolluğunu yaparak amcasına teslim ederler ve sümmani de köyüne gelir
 
 
 
 
Aşık sümmani ve aşık şenlik dönemlerinde aşıklık geleneğinin doğudaki en önemli aşıklarıdır .aşık sümmani’nin hakk aşığı olduğu konusunda ne kadar tereddütlerimiz yoksa aynı şekilde aşık şenlikte hakk aşığıdır geçmişte bu iki aşık arasında geçen karşılaşmalar dosthane tavırlar aşıklık dünyasında çok önemli bir yere sahiptir.
Aşık şenlik çıldırın suhara köyünde 1850 yılında doğmuştur.aşık sümmani ile rüyalarında dost oldukları söylenir .kısacası aşık sümmaniyle kader arkadaşıdır .çok sert yapısıyla dikkat çeken aşık şenlik'e karşılık sümmani ise nasihat ehli olarak bilinir.
Aşık sümmani’nin çıraklarından biri ,aşık sefili çıldırdayken kendini sümmani olarak tanıtır ve bir konağa ardahanın ur köyünde hamşioğlullarını beyi celal beye kendisini aşık sümmani diye tanıtır .amacı; aşık sümmani'nin adını kullanarak aşık şenlik'i mat etmektir.kendisi farkında değildir ama aşık şenlik kendisinden kat kat büyük bir aşıktır.celal beyde sümmani senın adını çok duydum ama görmek bu güne nasipmiş ,şenliğe haber edelimde gelsin insalar sizin karşı karşıya gelmenizi beklıyor der.şenliğe haber edilir şenlik bu haberi alınca inanmaz sümmani olduğuna babası ne oldu oğlum neden inanmıyorsun der baba ben sümmaniyi rüyamda gördüm bu gelen sümmani olamaz ama celal beyin sözü yere düşmez gideceğim der ve yola çıkar bu arada sümmani ile şenliğin atışacağını duyan halk celal beyin konağını hınca hınç doldurmaktadır .şenlik konağa gelir celal beye selam verır ama sefiliye selam vermez ve söyleşiye başlarlar fakat atışma beklenmedik bir şekilde kısa sürer sefili sümmani'nin adını yere düşürür sazını da şenliğe bırakır samikaleye doğru yola çıkar . o zaman ki atışmalarda mat olan aşık sazını bırakır gidermiş sefilinin sazı bırakması da ondan dır.
aşık sümmani tarlada ekin biçerken bir de bakarki sefili başı önde geliyor ,sümmani hayırdır sefili derdin ne senin der.sefili , sümmani baba durum böyle böyle sazım celal beyın konağında git adını kurtar der . duyduklarına inanmakta zorlanan sümmani atını düzen eder ardahana doğru yola çıkar şenkaya nın bir köyünde mola verir o köydede yakın bir arkadaşı vardır bu arkadaşı çok bilge birisidir sümmani 'nin şenliğe mat olduğu söylentisini duymuştur sümmani bir şeyle duydum doğrumudur ben inanmadım ama ? sümmani, de olanları anlatır sümmani baba sonraki gün yoluna devam eder ve konağa ulaşır .selam verir ama kendsinin sümmani olduğunu söylemez bir de duvara bakarkı sefilinin sazı duvarda asılı ,celal bey ısrar eder ama kimliğini söylemez aşık sümmani. sofra kurulur sümmani baba sofraya davet edilir sümmani tam somuna elini attığında celal bey birden sümmani 'nin elinden tutar sen kimsin nerden gelirsin nereye gidersin önce bi kendini tanıt der.sümmani baba sofradan geri çekilir sazını elıne alır ve şu dizeleri söyler:
 
Ben bu aşkın cenunuyam, pirişan derler bize
Aşk ile sermest olmuşum, zernişan derler bize,
Ervah-ı ezelde Hakk'a ikrar edenlerdeniz
Saye-i Resulüllah'dan ehl-i iman derler bize
 
Ta ezelden Lebbeyk kelamı söyledi lisanımız
Cemala müşerref etsin halk eden Hallakımız
Es-Seyyidü'l-Ahmedi Bedevi sultanımız
Bezm-i tarikat içinde dervişan derler bize
 
Elestü bezminde Hakk'a ikrar eyledi ervahımız
Hamdolsun hamdu senalar, Hakk'a doğru rahımız
Halife-i ruy-i zemin mülki padişahımız
Tabiatı, vilayeti Ali Osman derler bize
 
Adem Safiyullah'dır bizim aslımız, ecdadımız
hazreti pir i mügandır ta ezel üstadımız
Sebavetten sorarsan bil Hüseyin adımız
Aşıkanlar zümresinde kul Sümman derler bize
 
bu şiiri dinleyen celal bey nasıl olur 2 gün önce sümmani geldi şenliğe mat oldu gitti sümmani durumu anlatınca celal bey şenliği davet edeyım gelsin der bu isteği sümmani geri çevirir ve kendisini hayvan tüccarı olarak şenliğin köyüne gider.şenliğin babası kadir ağa sümmani ağırlar ve bir yandan da şenliğe haber edilir köye bir hayvan tüccarı geldi babanda misafir diye .şenlik sümmani'nin geldiğini anlamıştır ve hemen babasının evine gelmiştir kapıdan içeri girince rüyasında gördüğü sümmaniyi tanır ve boynuna sarılır bir kaç kelam muhabbetten sonra söze başlarlar;
 
ŞENLİK
 
Merhaba aşık Sümmani cevher saçan merhaba
kelamı kadim içinde harfi seçen merhaba
hasret kaldık bu dünyada mah-i tap ziyasına
dünyanın müzeyyen keyfin koyup geçen merhaba
 
namert odu ehli dilde hasiyet görse dana
mağrib-i maşrık-a katsam tenzil edersin ona
çıkıpsan arşu alaya ismi ayandır sana
melekler safında durup arşta uçan merhaba
 
kerametin zuhur etti ehli diller başısın
şenlik'in gözünün nuru huluskar gardaşısın
cenneti bihişt bağında müminler yoldaşısın
hazreti kırklar yediden bade içen merhaba
 
 
SÜMMANİ;
 
ibret lisanı ile mücevher saçan
ehli dil şenlik'im sen misin gardaş
mağripten maşrika ayan ve beyan
alemde ürüşan gün müsün gardaş
 
mücevher yığınağı cevher dükkanı
sinen müzeyyendir gevherder kanı
bir gören bir daha arzeder seni
can içinde şirin can mısın gardaş
 
sümmani meftundur cevher satana
işte bende geldim sizin vatana
lütfun hana benzer hükmün sultana
bu çıldır elinde han mısın gardaş
 
ŞENLİK;
 
derdim ondur dokuzunu demenem ağyara ben
sekize arzumanım var yediye avara ben
beş benim kisp-i karımdır dörde kıldım temenna
ikiye muhabbetim var yalvarırım bire ben
 
SÜMMANİ;
 
el üztü bezminde geldim hakkı hak ikrara ben
hamd olsun hamdu senalar düşmedim inkara ben
adamı kamil eyleyen arifi irfan imiş
ya niçin can feda etmem öyle bir hünkara ben
 
ŞENLİK;
 
otuz iki derdim vardır kırk sekiz dava ile
üç yüz altmış altı burcu on iki sahra ile
Çardır mezhep, çardır kitap, çar gönül sevda ile
Tastik-i ikrar eyledim varmadım kenara ben
 
SÜMMANİ;
 
otuz iki farzın beyan kırk sekiz Cuma ile
üç yüz altmış altı gündür mahi bir sene ile
Okuyup ezber eyledim ilm ile imla ile
Ta ezelden bend olmuşum öyle bir tüccara ben
 
ŞENLİK;
 
Elli dört babın içinde demim var devranım var
yetmiş bin hicab içinde bir şahi hübanım var
altı bin altı yüz altmış altı derdimin dermanı var
Şenlik'em şeş hesabı ile yar oldum o yare ben
 
SÜMMANİ;
 
Elli dört farzı beyan ettin sen gayet be gayet
yetmiş bin hicab içinde habibi nuri ahmet
altı bin altı yüz altmış altı ayet beyyinat
sümmaniyem gulam oldum öyle bir haznedara ben
şenlik devamla sorar ;
 
ŞENLİK;
 
osmanlı elinden azmirah ettin
ey ki ihvan sen bu yana gelipsin
firkati ah ile menzile yettin
sebep neki bizim kana gelipsin
 
SÜMMANİ;
 
azmirah ettirdi ol abı dane
nasip kısmet için nana gelmişem
ondört yıldır oldum şem-i pervane
Ateş alıp yana yana gelmişem
 
ŞENLİK;
 
Ben bilirim aşk elinin halini
Aradan kaldırak kıl-ü kalini
Gördün bizim yerin kalma kalini
Candan geçip kızıl kana gelipsen
 
atışmaları dinleyen köy halkı içerisinde hasım olanlar,kalabalıktan istifade ederek,kapıda biri birisini tabancayla vurur.şenlik sümmani'yi uyarmak ister.
 
SÜMMANİ;
 
Ezel hizmetim var elif'e ba'ya
Hak kulun emeğin verir mi zaya
Bir can borçlusuyum gani mevlaya
Vermek için can kurbana gelmişem
 
ŞENLİK;
 
Kem kelam çıkarmam dahi dilinden
Yad ettin gönlümü gayri felimden
Çok aşıklar geldi geçti elimden
Sen galiba alişana gelipsin
 
SÜMMANİ;
 
Dost eline varmak araf dediler
Dostla görüşmek müşerref dediler
Seni aşk ehline sarraf dediler
Gevher için kıymet kana gelmişem
 
ŞENLİK;
 
Sefil şenlik evvel duyuptur adın
Kaçıncı babdan kalbi küşadın
Benen ülfet etmek midir muradın
Söyle yoksa imtihana gelipsin
 
SÜMMANİ;
 
Sümmani paç ummaz şöhreti şandan
Lütfü kerem gözler sırrı yezdandan
Lakin davet etsen çıkmam meydandan
Vahdet içre bir pühnane gelmişem
 
bu arada dinleyenler müdehale ederek , biraz da sümmani'nin önce söylemesini isterler sonra sen nazire yaparsın derler.bunu üzerine şenlik der ki küftayi aşığın ismini duymuşsunuz kendini tanımazsınız onadan bana bir kaç soru geldi cevabını istediği için bende yazıp gönderemedim fırsatım olmadı.şimdi küftahinin sözlerini ben söyleyeyim sümmani de mana etsin bir taşla iki kuş vurmuş oluruz ondan sonra da elbette bir şeyler düşünürüz.sümmani baba söylenenlerden şüphe etti , küftahının bahane olduğunu beyanla bizzat kendi sözünü söylemek istedi.bende kısmen noksan cevap vereyim bakalım şenlik bunu fark edecek mi veya farkında olmadan geçecek mi ? farkında olursa kendi malı olmassa elin malıdır siye sümmani düşünerek cevap vermeye hazırlandı
 
ŞENLİK;
 
Çar enasırdandır ademin bendi
İnsanda bulunan haller nedendir
Bu çar enasırınn aslı ne ola
Cesetler balçıktan kanlar nedendir
 
SÜMMANİ;
 
Çar demek dört şeydir kılam aşikar
Ayan olsun böyle haller biz için
Ateş ile abdır haktır rüzigar
Eser türlü tevür yeller biz için
 
(damardaki kanlar ın neden olduğunu söylemedi sümmani de şenliği denıyordu)
 
ŞENLİK;
 
Aşıklar cehr ile bu bahre daldı
Meyli muhabbetin canana saldı
Açtın rivayetin birisi kaldı
Cesetler balçıktan kanlar nedendir
 
SÜMMANİ;
 
Aşık olan çıkmaz doğru erkandan
Lütfu kerem gözler sırrı yezdandan
Bir rivayet ruhtan yediği nandan
Dağıldı damara kanlar biz için
 
ŞENLİK;
 
Seninle yeniden kuralım bir cenk
Asla bir aşıkta koymamışım renk
Ne sebep bıçaksız bismildir semek
Bunda olan hikmet yollar nedendir
 
SÜMMANİ;
 
Garip yerde garip gönlüm olmaz şad
Elimden ne gelir mevladan imdat
Nemrudun okundan balığı azat
Hak helal buyurdu mallar biz için
 
ŞENLİK;
 
Sefil şenlik sana verdi azabı
Kühtahının budur bana hitabı
Ahiri kim ola ölüm kasabı
Bize baki kalan eller nedendir
 
SÜMMANİ;
 
sümmanım değilem gönlü münevver
şadlık taksiminden yok bende eser
ölümü boğazlar yahya peygamber
hak lütfundan cennet eller biz için
 
bu ara sümmani şenlik için şöyle der :"şenlik eli bahane ederek ,kendi sınırından bana ham toprak söktürdün şimdi de kara kotanı bozmadan bizim sınıra atalım, birazda bizim sınırdan ham toptak sökelim. "merakla izleyen,dinleyen cemaatte buna karar vererek söze sümmaniyi başlatırlar;
 
SÜMMANİ;
 
eylen aşık şenlik bir cevabım var
dinle ben fakirin muhabbetinden
bu cümle ruhların mayası neden
bir gözesin söyle bidayetinden
 
ŞENLİK;
 
saye-i pirimden olmazam mahzun
söyle anlayalım kemaletinden
bu cümle ruhlara maya kef-i nun
var etti resulun yüz hürmetinden
 
SÜMMANİ;
 
anladım ermişsin sende bu hale
düşelim seninle bir kalma kale
cebellerden hangisidir evvela
tarif eyle bana bir cihetinden
 
ŞENLİK;
 
sen bir derya isen bizde bir deniz
zannetmeki o ahvali bilmeyiz
evvel olan ol cebeli kubbeys
dilersen vasfeden alametinden
 
SÜMMANİ;
 
semavatta bir merdiven durağı
o merdiven hangi çamın budağı
söyle bana onun kaçtır ayağı
ustası kim haber ver ziynetinden
 
ŞENLİK;
 
semavatta o merdiven durağı
altın gümüş değil o çam budağı
on sekiz bin tekmil vardır ayağı
Yaradan halk etmiş kuduretinden
 
(sümmani şenliği denemek için çam budağı dedi altın olduğunu biliyordu)
 
SÜMMANİ;
 
Berek allah şenlik metahın tamdır
Muradın eliftin maksudun mimdir
Merdiven başının memuru kimdir
Söyle anlayalım alametinden
 
ŞENLİK;
 
Pirini bilmeyen bu yolda tordur(tor =toy)
Aşıklık dediğin polattan zordur
Adem peygamberin. Ruhu memurdur
Sorulmaz mevlanın sır hikmetinden
 
aşık şenliğin annesi döneminin kadınlarına göre çok bilge bir kadındır ve bu atışmayı baştan beri bir köşede dinlemektedir duyduklarından sonra bu iki aşığın yanına gelir oğul siz yenişemessiniz günlercede atışsanız yenişemessiniz boşuna kendinizi helak etmeyın ben sümmani'yi manevi oğlum ilan ediyorum sizde sarılın birbirinize ve muhanneti burda bitirin der.sümmani de ana sen bizi evlat kabul ettınğin gibi bizde seni çoktan ana kabul ettik izin verirsen son kıtaları söyleyıp bitiririz. bundan sonra sümmani son sözlerini söyler...
 
SÜMMANİ;
 
Sümmani der size verdim zahmeti
Demek sakin edek bu muhabbeti
Neye memur nedir orda hizmeti
Bari anlayalım tamametinden
 
ŞENLİK;
 
Sefil şenlik bu müşgülün halleder
Ruhlar ondan gelir hep ona gider
Cümle ruhu sur'e o taksim eder
Ne sorarsın bana sır hikmetinden
 
ve karşılaşma burada sona erer aşık sümmani aşık şenlik yenişemezler ebedi dost olarak hayatlarına devam ederler ....
 
. Birkaç gün sonra köyüne geri döner. Fakat zaman Gülperi'yi unutturamamıştır. Köylüleri ona rastlayıp konuşturdukları zaman, O, şu şiirini söyler:
 
Ervah-ı ezelde levh-i kalemde
Bu benim bahtımı kara yazdılar
gönül perişandır devri alemde
Bir günümü yüz bin zara yazdılar
 
Bulmadık şadlığın iradesini
Çekerim bu gamın ziyadesini
Herkes dosta verdi ifadesini
Bizimkini rüzigara yazdılar
 
 
Aşk benimle eyler daim kıl ü kal
Daha sabretmeye kalmadı mecal
Derdim taksimdara kıldım arzuhal
Dedi ki öz bahtın kara yazdılar
 
 
Gönül gülşenimde har oldu deyi
Hasretlik cismimde var oldu deyi
Sevdiğim sevdiğin pir oldu deyi
Erbabı garezler yare yazdılar
 
Dünyayı sevenler veli değildir
Canı terkedenler deli değildir
İnsanoğlu gamdan hali değildir
Her birini bir efkara yazdılar
 
 
Nedir bu sevdanın nihayetinde
Yadlar gezer yarin vilayetinde
Herkes diyarında muhabbetinde
Bilmem bizi ne civara yazdılar
 
Kadrimi bilmeze eyledim minnet
Derdimi artıran görmesin cennet
Sarraflar verdiler yari bin kıymet
Benim kıymetimi nere yazdılar
 
Döner mi kavlinden sıktı sadıklar
Dost ile dost olur bağrı yanıklar
Aşk kaydına geçti bunca aşıklar
Sümmani’yi derkenara yazdılar
 
Aşık artık gerileme dönemine girmiştir. Bir gece rüyasında Gülperi. işaret almadan gurbete çıkmaması yolunda tembih eder. Bu duruma çok üzülür. Zaman zaman Erzurum'a gidip gelmektedir. Erzurum da bulunduğu günler kahvede otururken arkadaş ve dostları sözü eski günlerden açıp. Sümmani'ye Gülperi ile olan aşkını anlattırmak isterler. Artık ihtiyardır. Sazını eline alıp şu şiirini söyler.
 
Tarih seksen dokuz on bir yaşımda
Cem başımda iş birer birer
On sekiz yıl sürdü yarin peşinde
Akıttım gözümden yaş birer birer
 
Görmedim dünyada bir şadlık demi
Geçti civan ömrüm, gülmem encamı
Her boyun sistemi, feleğin kahrı
Vurdu her taraftan taş birer birer
 
Sümmani'yim hani benim otağım?
Gün be gün, bulandı dalım, budağım
Devroldu devranım, çevrildi çağım
Döküldü dihenden diş birer birer
 
Bir gün gençliğini hatırlayıp aşk badesini içtiği Ablaktaş'a gider. Çobanlığı bıraktığından beri buraya hiç gitmemiştir. Orada oturur, uzun uzun düşünür, çalar, söyler. Artık, sadece kahvelerde çalıp söylemektedir. Bu sıralarda, Gülperi de Sümmani'den haber alamadığına üzülmektedir. Bir gün Bedahşah 'tan tellal çağırttırır. Sümmani'yi aratmak için iki kardeş görevlendirir Sümmani'yi bunlara iyice tarif eder. Aradan günler, ay!ar geçer İki kardeş Kafkas taraflarına gelirler. Birden gözlerine bir adam ilişir. Adamlara Sümmani adında birisi aradıklarını söylerler. Adamlar:
 
-Biz Onun akrabalarındanız. Sümmani yakında öldü. Gülperi adında bir kızı sevmişti. Bu kızın aşkı için pir elinden bade verilmişti. İşte o vakitten beri. Sümmani Gülperi'nin aşığı olmuştur. Daha ölmeden bir kaç gün evvel rüyasını görmüştü. Günlerce ağladı, son dakikasına kadar Gülperi'nin acılarını çekti. Sonunda Ona hasret gitti.
 
İki kardeş, Sümmani'nin ölümüne çok üzülürler. Köye dönerler ve doğruyu Gülperi'ye söylemeye karar verirler. Şah'ın sarayına yaklaşırlar, bakarlar ki bir cenaze kalkmaktadır. Bu Gülperi'nin cenazesidir. Sümmani, Samikale Köyü'nde, 5 Şubat 1915 tarihinde vefat etmiştir.
 
Der Sümmani tamam oldu muhabbet
Biz varalım, siz olasız selamet
Kalktı bu karyeden çekildi kısmet
Göründü gözüme yol yavaş yavaş--abdullahyazici 23:21, 25 Mart 2012 (UTC)--abdullahyazici 23:21, 25 Mart 2012 (UTC)
==
<gallery>
Başlık metni
</gallery>
<gallery>
Dosya:Örnek.jpg|Altyazı 1
{| class="wikitable"
[[Dosya:|-
! Başlık metni !! Başlık metni !! Başlık metni
|-
 
 
| Örnek tablo: || Örnek tablo: || Örnek tablo:
|-</ref>http://www.facebook.com/sairsummani~~~~
| Örnek tablo: || Örnek tablo: || Örnek tablo:
]]--~~~~--~~~~--~~~~--~~~~--~~~~--~~~~--~~~~--~~~~--~~~~--~~~~--~~~~|}
Dosya:Örnek.jpg|Altyazı 2
</gallery>
==
 
{{Halk edebiyatı}}
"https://tr.wikipedia.org/wiki/Sümmânî" sayfasından alınmıştır