Vikipedi:Deneme tahtası: Revizyonlar arasındaki fark

İçerik silindi İçerik eklendi
Değişiklik özeti yok
Tarsen (mesaj | katkılar)
k anatolia film
1. satır:
ANATOLIA FİLM
{{/Bu satırı değiştirmeden bırakın}}
Anatolia film 2002 yılında kuruldu.Reklam, Tanıtım,Video klip, Post prodüksiyon hizmetlerinin yanında 50 civarında çizgi film yaptı Anatolia film ülkemizde en çok çizgi film üreten şirketlerin başında yer almaktadır. Habil ile Kabil ve Hz İsa ve Yol Arkadaşı, adlı uzun metrajlı çizgi filmlerin yapımını Türkiye’de ilk defa 3DMAX programında yaptı. Cell animasyon tekniği ile, Hz Mevlana, Nurdan Kalp, Üç Arkadaşın Duası, Çiçeklerin efendisi Merkez Efendi gibi çizgi filmlerin yanı sıra bir çok eğitsel çizgi filmin yapımını da gerçekleştirdi. Osmanlı Sultanları, İstanbul Camileri, Tasavvuf Medeniyeti ve Tekkeler, Gönül Sultanları, Kırk Hadis,Görüntülü Büyük İslam İlmihali, Mimar Sinan, Hak Dostları, Balkanlarda Osmanlı Medeniyeti, gibi Yüzlerce belgesel film yaparak unutulan değerlerimizi yeniden meraklısına hatırlattı. Anatolia Film,halen H. KÜBRA ABLAK ve MUSTAFA ABLAK yönetiminde Belgesel film yapımı ile birlikte çocuk filmleri ve çizgi film yapımlarına devam etmektedir.
a
[http://www.anatoliafilm.com www.anatoliafilm.com]
“Uykuda şu dört element çarmıhından kurtulurum;
şu daracık yerden can yaylasına sıçrarım.”
Mevlana, Mesnevi VI/222
Element, Grekçe’de “elementa” kelimesinden türemiştir ve bir merdivenin ilk basamaklarına tırmanmak anlamına gelir. Bir bilim veya metodun ilk unsurları anlamına gelen bu kelime, ayni zamanda kimyada farklı atom yapısına sahip 108 madde türlerine de denilir. Ancak simya, astroloji ve diğer kadim ökült bilimlerde söz edilen geçen elementler farklıdır. Gerçek bir ezoterik örgüt veya okulda, ezoterik açıdan elementleri tanımak bir okült eğitiminin ilk sırlarını, ilk basamaklarını, ilk inisiyasonlarını oluşturur. Bu açıdan aşağıda sunacağımız bu yazı bazı sırları açıklayacaktır. Bu sırların bazıları daha önce yayınlanmış olması önemli değildir. Biz ölümlü insanlar açısından birer halen birer sırdırlar, çünkü fizik ortamın idrak sınırlarının ötesindedirler ve tam anlaşılması için bazı içsel anahtarlara sahip olmamız gerekiyor. Bu anahtarlar para veya her hangi diğer bir fiziksel meta karşılığında verilmez, kendi liyakat ve içsel çabamızla kazanılır. Yine de belirmek isterim ki bu sitede sunduğumuz yazıların bazıların okunması belli bir sırayı takip etmesinde yarar vardır. Bu yazıyı okumadan önce Sayıların Erdemi yazımızı okumanızı öneriririz.
 
Kadimler dört, beş ve hatta bazen yedi elementten söz ederler. Ancak dördün üzerindeki elementler daha seyyal oldukları için genelde dikkate alınmaz. Bu elementler hava, ateş, su ve topraktır. Evrende her şeyin onlardan oluştuğu söylenir. Unutmamalı ki, kadimler bu unsurların kendileri değil, fakat içerdiği prensipleri kast etmişlerdir. 0 halde, ateş elementi denildiği zaman akla bir tutuşma değil de ateşi meydana getiren ve simgelediği öz nitelik gelmelidir. Burada yeni görme duyusu yerine zihinsel göz, veya sezgi geçerlidir.
 
Eski bir inanca göre her bir element dört ayrı unsurdan ikisini içerir. Bu dört unsur, sıcaklık, kuruluk, ıslaklık ve soğukluktur. Ateş sıcak ve kurudur; hava sıcak ve ıslaktır; su soğuk ve ıslaktır ve toprak soğuk ve kurudur. Platon’a göre ateş parlak, ince ye hareketli; hava karanlık, ince ye hareketli; su karanlık, kalın ve hareketli ve toprak karanlık, kalın ve hareketsizdir.
 
 
Elementler ile ilgili Semboller
 
“Arayın, bulacaksınız. Kapıyı çalınız, size açılacaktır.”
Hz. İsa (2)
 
Jung’a göre hava ve ateş erkek unsuru ve toprak ve su da dişi ve pasif unsuru içerir, aslında bu sınıflandırma kadim öğretilerden alınmıştır. Batı tradisyonunda yukarı bakan üçgen ateşi ve aşağı bakan üçgen suyu simgeler. Bu sembollerin cinsel karşılığı evrenseldir ve kaynağı malumdur. Hava ve toprakta biri yukarı ve biri aşağı bakan üçgenlerle simgelenir fakat ortalarında çizgi vardır. Ateş suyun zıtıdır ve hava toprağın zıtıdır. ayrıca su ve toprak yer çekimine tabi olup aşağı düşer, hava ve ateş ise tam tersine uçucudur ve yükselir. Dolayısıyla, üçgenleri ok olarak ele alsak yukarı bakan hafif, aşağı bakan ağır elemandır.
 
 
İspanyol okültisti Cirlot sembollerle ilgili kitabında tıbbın sembolü ve Hermes’in asası olarak bilinen kadüse için elementlerle ilgili aşağıdaki yorumu yapmıştır:
 
 
 
"Ve Dil Ateştir.."
Yakub (3)
 
 
Ateş elemanı içeren esas yayılma ve genişlemem prensibidir. Diğer özelikleri de parlaklık, sıcaklık, hareketlilik ve canlılıktır. Temel faaliyeti dışa yöneliktir. Ateş tarih boyunca ilahi gücün simgesi olarak görülmüştür. Bu açıdan bazen ona tapılmıştır. Heraklitüs’e göre her şey ateşten meydana gelmiştir ve ateşe dönecektir. Ateş dönüşüm aracıdır. Dolayısıyla, diğer elemanlar arasında bir aracı görevi görür. Ateşin rengi kırmızı ve erkeklik unsuru içerir. Hint Tantrik sisteminde rajas gunasının içerdiği aktif ve pozitif doğa unsurunu içerir. Ateş ışık verdiği için aydınlığı simgeler. Titan Prometeos insanlara ateş verdiği için cezalandırılmıştı. Ateş yakıcı olduğu için azap verici rolü de olmuştur. Yıkıcı ve tahrip edici yanı da vardır. Dolayısıyla, sembolik olarak arınmak ve aydınlanma ile ifade edilen yüksek bir yanı olduğu gibi ayrıca ihtirasları, azabı ve yıkıcılığı simgeleyen aşağılık bir yanı da vardır. Yüksek unsurunu güneş simgeler ve aşağı unsurunu mars gezegeni simgeler. Ancak tabii ki marsın da yüksek yanları vardır. Ayrıca insanın ilahi pırıltısını veya cevherini simgeler. Bazı kadim mabetlerin sunaklarında daimi bir ateş bulunurdu. Sönmemesi için büyük çaba gösterilirdi. Çünkü o ilahi ilhamı simgelerdi. Majikal çalışmalarda ateş elemanın astral karşılığı ile çalışmanın daha çabuk sonuç vereceği söylenir. Ancak bu tür çalışmamaların daha tehlikeli olduğu ve daha fazla dikkat gerektiği ilave edilir. Ateş çekicidir ve hipnotik bir özelliği vardır. Astrolojik özellikleri, bağımsızlık, önderlik, yaratıcılık, girişkenlik ve enerjidir. Ateş astral alemi simgeler.
 
 
 
 
Su elemanı içeren temel esas içe çekilmedir. Özellikleri ateşe zıttır. Dişi unsuru içerir. Kadim cağlarda hayatın denizden başladığı inanılırdı. Deniz ayı da hükmeden bir ana tanrıçanın rahmi olarak görülürdü. Suyun yansıma gücünden dolayı kadimler onu bilgeliğin simgesi olarak görmüşlerdir. Onun diğer özellikleri soğukluk, gizlilik ve uykudur. Ateş elemanı şuuru ve su elemanı şuur-altını simgeler. Ateş gündüzün hakimi güneşi içerir, su ise gecenin hakimi ayı içerir. Alevler göğe doğru yükselir, su ise yere doğru düşer. Su bünyesinde her türlü maddeyi eritip barındırır. Su değişkendir ve etraftaki tesirlerin özelliklerini özümseyerek sergiler. Dolaysıyla hayat verici de olabilir, zehirleyici de olabilir. Temizleyici de olabilir, kirletici de. Ancak saf hali ile sadece hayat verici ve arındırıcıdır. Astrolojik özellikleri duygusallık, duyarlılık ve sezgidir. Su eterik alemi simgeler.
 
 
 
 
Hava elemanın prensibi ateş elemanı ve su elemanı birleşiminden meydana geldiği kadimler tarafından inanılır. Dolaysıyla bu iki elemanın unsurlarını içerir. Bu sebeple havanın gezegeni merkür hermafrodittir. Bu sembolünden de anlaşılır. Bu ikili unsuru da burçlarında da görmekteyiz ve ikizlerde ifade edilir, terazide dengelenir ve kovada birlikte faaliyet eder. Ayrıca havanın sembolünde de bu ifade edilmiştir. Hava sembolün: ortasından ayıran çizgi bu ikili özelliğin bir ifadesidir. Ancak gerçek anlamda hava kendi başına bir elemandır ve nötr prensibi içerir. Gücü yine de erkeksidir. Kadimlere göre hayat nefesini içerir. fikir ye muhakeme unsurunu simgeler. Hava ses, düşünce ve radyo dalgaları taşıdığı için iletişim elemanıdır. Bu yüzden Hermes veya Merkür tanrıların habercisiydi. Hava hareketli ve incedir. Genel olarak zihni temsil eder ve mental alemi simgeler.
 
 
 
Bazı görüşlere göre toprak gerçek bir eleman değildir ve diğer üç elemanın karışımından meydana gelmiştir. Diğer üç elemanları üç ana renge tekabül ederler. Ayrıca, onlar üç Hint gunaya uymakta ve İbraniler onları üç ana harfin karşılığı olarak kabul ederler, bu durumda toprak elementi ortada kalmaktadır. Ancak, birleşken özelliğine rağmen tradisyona uygun olarak elementlere dahil edilmektedir. Toprak aslında Tantrik sisteminde tamas gunaya yakın özelliği vardır. Sabitlik, ağırlık ve kısıtlama özelliklerini arz eder. Özelliğini değiştirmek çok güçtür. Toprak maddi varlığın temelidir ve pratiktir. Hava elementine zıt özellik gösterir. Fizik planını içerir. mağaralar, mineraller ve bitkiler onun direkt etkisi altındadır. Bereket ve kazancı da simgeler.
 
 
“Gövdesi , uçan bir aslanın gövdesine benzeyen, kadın göğüslü, kadın yüzlü Sphinks adı korkunç bir canavar, ortalığı kasıp kavuruyordu... Eline geçirdiğine bir bilmece soruyor... “Söyle bakalım” dedi Sphinks , “sabahleyin dört, öğleyin iki, akşamleyin de üç ayaklı olan yaratık kimdir?”
 
Oidipus, “İnsan” diye karşılık verdi. “Çocukken elleriyle, ayaklarıyla emekler, büyüdüğü zaman dimdik yürürü, ihtiyarlayınca da bir değneğe dayanır.” Dedi
 
E. Hamilton, Mitologya
 
Tetramorf
 
Tetramorf (tetramorph, Latince dört beden) dört varlığın birleşiminden meydana gelen bir sembolü ifade eder. Bu varlıklar genelde boğa, kartal, aslan ve insandır. Kadim orta doğu uygarlıkları, örneğin Mısır Mezopotamya İran ve Anadolu, Uzak Doğu’da Orta ve Güney Amerika mitolojisinde yaygın olarak işlenmiştir. Bunların en iyi tanınanı Mısır’da Kufu (Cheops) piramitin önünde doğuya bakan ve 20 metre yükseklikte sfenks (sphinks) yapıtıdır. Sfenks, Grekçe’de birleşken anlamına gelir. Büyük Sfenksin gövdesi aslan başı insan şeklinde. Genelde firavun Khufu yüzü olduğu kabul edilmekle beraber, son zamanlarda bu sanıya karşı muhalif görüşler otaya atılmıştır. Bazı görüşlere göre Sfenks kelimesinin kökeni “yaşayan simge” anlamına gelen, eski Mısır dilinden “Shesep-ankh”den türemiştir. Çoğu kez sfenksler kanıtlı gösterildiği halde, büyük sfenks muhtemelen her zamana kanatsızdı. Bir görüşe göre büyük sfenksin yapım tarihi ilk bahar solstisin Aslan burcunda bulunduğu M.Ö. 10.000.000 yıllarına tekabül ediyor, yani Aslan çağının bulunduğu Atlantis’in batışı sıralarında. Şu zamanlarda da 180° bir açı yapılarak insan başının simgelendiği Kova çağına gelmiş bulunuyoruz. Eski Mısırlılar aslanları kutsal yapıtların koruyucusu olarak kabul ettikleri söylenir. Ancak, bunun dışında sfenks konusunda bir şey bilinmemektedir. Ezoterik açıdan sfenks insan başı, kartal kanatları, gövde üstü aslan ve altı boğa olan dört bedenden oluşmuş bir tetramorftur. Bu dört varlık dört sabit burcu karşılayan kerubilerin bedenleridir.
 
 
Sfenksin önünde durduğu Khufu( Cheops ) piramit ile bir ilişkisi olduğu sanılmakta. Mısır piramitleri tetrahedron denilen ve kristallerin girebileceği yedi simetrik şekilden biri görüntüsündedir. Altı bir kare ve üstü dört üçgenden meydana gelmiştir. Üçgen ile dörtgenin kutsal yediyi oluştururular. Dört üçgen dört istikamete bakıp dört rüzgarı ve dört elementi simgeler. Bu dört üçgen üst üste katlanıp iki boyutlu bir şekil yaratır. Bu da 12 köşeli bir yıldızdır. Bu da bize zodiakı, burçlar kuşağını verir
 
 
Yukarıdaki şekil piramidin dört üçgenin ve bir karenin düz bir yüzey üzerinde iki boyutlu şeklidir. Dört üçgenin her biri bir elementi ve her bir kenarı elementlerden üçer burca bakmaktadır. Bunun üzerinde bir kare yerleştirilince. Görülür ki o karenin her bir ucu dört ayrı elementten dört burca bakmaktadır. Yukarıdaki şekilde kare dört sabit veya değişmez burca bakmaktadır. Bunlar Kova, Aslan, Akrep ve Boğadır. İşte kadimlerin efsane, sanat ve kutsal metinlerinde geçen ve bir kaç değişik hayvan türünün birleşimden oluşan fantastik mahluklar, ister Sfenks, Garuda veya Kerubim olsun, genellikle bu dört sabit burçlardaki sembollerin birleşimlerinden oluşmuşlardır.
 
 
 
Odipus efsanedeki sfenksi ele aldığımızda (bakınız bölüm başındaki alıntı), bilmecenin çözümü insan olarak ortaya çıkıyor, fakat aynı zamanda bilmecenin içinde başka bir bilmece olabilir ve cevap piramit olarak da çıkabilir. Piramidin tabanı dört ayaklı, sonu veya üstü üç ayaklıdır ve öğleyin güneş dik olarak piramide yukardan baktığı zaman iki ucuyla kesin bir çizgi yaratır. Biri en tepede ve biri tabanın tam ortasında. Bu çizgi arzın merkezine kadar iner. Piramit ayrıca tek bir noktada uçlanır, orada sanki başka bir boyutta girerek kaybolur.
 
Hint mitolojisinde Garuda yarı insan ve yarı kartal bir varlıktır. Yılanların düşman ve tanrı Vishnunun taşıyıcısı. Ayrıca, Rama’yı da cennete taşımış. Kartal kanatları motifler orta doğuda yaygın. Mezopotamya medeniyetlerinde, Sümer, Babil, Asur ye Keldanilerde kanatlı ve insan yüzlü boğalar görülür. Eski İran medeniyetlerinde de görülür. Hititlerde ve büyün civardaki medeniyetlerde dört mahlukun çeşitli birleşimleri görülmekte. Genellikle hayvan başlı ve insan gövdeli tanrılardan oluşmuş Mısır panteonunda sfenks de bunun tersine görmek ilginç.
 
İbranilerde tetramorflar Kerubim olarak adlandırır (Kerubim veya Kerubiler çoğul, Kerub tekil). Okült açıdan Kerubimler dört elementin idarecileridir. Sembolik karşılıkları şöyledir:
 
KERUBİM
 
Görünüş
 
Burç
 
Sembol
 
Hava Kerubu
 
İnsan
 
Kova
 
 
Ateş Kerubu
 
Aslan
 
Aslan
 
 
Su Kerubu
 
Kartal
 
Akrep
 
 
Toprak Kerubu
 
Boğa
 
Boğa
 
 
Golden Dawn Cemiyetine öğretilerine ait yukarıdaki tablo şöyle açıklayalım. Kova burcunun insan şekli ile simgelenmesi onun burçlar arasında en insani olmasından kaynaklanıyor. Aslan ve boğanın şekilleri burçlarının tam olduğundan yorum gerektirmez. Burada en itilaflı tekabül Su Kerub için kartal sembolü gelebilir, çünkü kartal uçtuğu için hava elementi çağrışımı yapar. Ayrıca güneşle ilgisinden dolayı ateş çağrışımı yapar. Ancak, görülür ki akrep burcun sembolleri arasında bulunmakta. Kanatları açıldığında hilal şeklini andırmaktadır.
 
Eski Ahitte Kerubim hakkında yazılanlar şöyledir,
 
“Ye baktım, ve işte, kerubilerin yanında dört tekerlek vardı, her kerubinin yanında bir tekerlek, ve tekerleklerin görünüşü gök zümrüt taşı gibi idi. Ve onların görünüşüne gelince, dördünün de benzeyişi birdi, sanki tekerlek içinde tekerlek varmış gibi. Yürüdükleri zaman dört yanlarına gidiyorlardı, yürürken dönmüyorlardı, ancak baş nereye yönelirse onun ardınca gidiyorlardı, yürürken dönmüyorlardı. Ve bütün bedenleri ve sırtları, ve elleri, ve kanatları, ve tekerlekler, dördünün de tekerlekleri, çepçevre gözlerle dolu idi. Tekerlekler ise, ben işitirken onlara dönen tekerlekler, diye çağrılırdı. Ve her birinin dört yüzü vardı, birinci yüz kerubi idi, ve ikinci yüz insani idi, ve üçüncü yüz aslan yüzü idi ve dördüncü yüz kartal yüzü.”
 
Hezekiel Bap 10 /9—10
 
Eski Ahitte ayrıca Süleyman‘ın yaptığı mabette iki dev Kerubim heykelini altınla kaplayarak yerleştiğini anlatmakta.
 
Tetramorflardan oluşmuş Sfenks ayrıca insani simgeler, çünkü insanda dört element vardır. Bundan sonraki konuda göreceğimiz gibi elemental varlıklar veya doğa ruhları okült felsefesinde sadece bir elementten oluşmuştur.
 
 
 
 
“Işıklar içinde doğarsın Agni ( ateş tanrısı)
Dünyaya ışıklar saçarsın.
Göklerde, sularda, toprakta Sen varsın”
Vedalar (4)
 
 
Dini Sembollerde Elementler
 
Bir sonraki sayfada önde gelen dinlerin amblemleri verilmiştir. Dinlerde elementlere ait semboller pek çok olduğundan sadece bunlarla yetinmiştir. Aşağıda bu amblemlerdeki element sembolizmi ile ilgili açıklamalar verilmiştir.
 
 
1) Ay ve yıldız, bir çok insan için İslam’ın sembolü olarak görülür. Aslında kökeni kadim ay kültlerine dayanır, daha sonra Bizanslılar tarafından kullanıldı ve son olarak Türkler tarafından Müslüman ülkelere yayıldı. Resimde görülen sekiz köşeli yıldız da bu kaynaklardandır. Onun yerinde güneş veya dolunay olabilir. Türk bayrağındaki beş köşeli yıldız Mars çağrışımı yapıyor. Yukarı bakan hilal boynuzlar olarak da telakki ediliyor. Güneşe yakınlığından dolayi Venüs de hilal şeklini alır, ancak bazı sembollerde yıldız Venüs’tür. Genel olarak bu sembolü ateş ye su birleşkeni olarak görebiliriz. Ay suyun simgesidir.
 
2) Heksagram, Musevilerin sembolü olarak bilinir ve Davut yıldızı olarak anılır. Ancak, bu sembolü pek çok başka din ve kültürlerde de görmek mümkündür, özellikle Hindularda. Resimde görülen ve bir üçgeni siyah ve diğer üçgeni beyaz iç içe heksagram ateş ve suyun birleşimini simgeleyen okült bir semboldür. Ancak genelde kırmızı ve mavi renkleri kullanılır.
 
3) Haç semnbolü Hıristiyanlıktan daha eskidir ve Mısırlılarda Ankh haçı olarak görülmektedir. Bu sembol dişi ve erkek organlar olarak da yorumlanır. Resimde görülen eşit kolu haç okült bir semboldür ve dört elementi veya dört istikameti ve rüzgarı simgeler. Bunun ayrıca ortası gülü olan gülü haç vardır. Haç iki tarafa kollarını açmış bir insan şekli olarak tasavvur etsek gül kalbe rastlar. Bu sembol dört elementin insanda dengelenip kalp merkezinin açılmasını ifade eder.
 
4) Zerdüst dininin amblemi olarak gözüken ve içinde ateşin yandığı kadeh de, hem ateş, hem de su sembolleri malumdur. Mecusilerin direkt olarak ateşe taptıkları doğru değildir. Ateş onlarda ilahi ışığın bir sembolüdür. Onlar ayrıca diğer elementlere de saygı gösterirler.
 
5) Taoizmin klasik sembolü Yin ve Yang bulunduğu Ta Ki’dir. Dişi (yın) ve Erkek ( yang ) güçlerini simgeler. Doğada da bütün tezatlı güçleri ve onların ahenkli birleşimi simgeler. Bu tabi özellikle ateş ve su, toprak ve hava için geçerlidir.
 
6) Budizmin sembolü Dharma tekerleği. Budha hava elementin hakim olduğu orta yolunun takip edilmesini önermiştir.
 
7) En alta Hinduizmin sembolü ve AUM mantranın karşılığı. Hindulardaki element bilimi (Tatva yoga ) Doğu Ezoterizmi: Çakra ve Kundalini sayfamızda bulabilirsiniz. Bu sembolün her bölümü beş elementten birine tekabül eder.
 
Görüyoruz ki din amblemleri arasında Batı dinlerinde elementlere dönük sembolizm daha yaygın ve doğu dinlerde daha kozmik ve ruhsal prensipler simgelemekte. Taoculukta Yin ve Yang, Hindularda puruşa ve prakiti ikilisine benzetebiliriz. Budizm’de ve Hinduizmde kullanılan semboller genelde kozmik siklüsleri göstermektedir (bakınız Kozmik ve Beşeri Devinimler). Dharma tekerleği veya doğa kanunların ve maddenin çarkı büyük zaman siklüslerde dönmekte ve reenkarne olan ruhların aydınlanıncaya dek sürmektedir. Ruhlar hayat çarkın içinde sürekli doğup ölmekte ve yeniden doğmakta. Hindu amblemde OM veya AUM mantrasında her harfı kozmik bütünün başka bir safhasını ele almakta. Manvantara. olarak adlandırılan Kozmosun doğuşu, var olma süresi ve yok oluşu üçlüsünün siklüsüdür. Brahma yaratıcı (A harfı), Vishnu koruyucu (U harfı ) ve Şiva yok edicidir (M harfı).
 
 
“Yedi Sema, Dünya alemindedir. Semaların bekası (ebediliği) ile baki kalır ve (dünyanın) sureti onların fenası ile fani olur...”
İbn’ül Arabi, (14)
 
Prana ve Akaşa
 
Gerek Hindu tradisyonunda ve gerekse de Tibet Trantrik Budizminde evrende iki prensiple tezahür eder. Hareket prensibi ve mekan veya uzay prensibi. Hareket prensibini taşıyan enerjiye prana denilir. Prana evrende en ufak atomdan güneş sistemleri ve yıldız kümelerine dek bütün hareketleri, oluşumlar ve siklüsleri faaliyete geçiren enerjidir. Prana hayat enerjisidir ve solunumda, damarlardı, sinirlerde, kaslarda ve zihinde devreler yapıp insan mekanizmasını canlandırır. İki prensibi arasında yakın bir bağ var.
 
Akaşa kelimesi Sanskritçe’ten parlamak anlamına gelen “kas” kökünden gelir. Anlam olarak bizim bildiğimiz üç boyutlu mekan haricinde her türlü bilmediğimiz mekanları da içerir. 0 halde, zihin veya şuur mekanından da söz edilmekte ve buna Sanskritçe’de cittakaşa denilmekte. Prana nasıl ruhsal prensibi içermektese akaşa mekan olarak maddi unsuru içermekte ve ondan dört element doğmakta. Hindu sıralamsına göre bunlar en yüksekten aşağı doğru şöyledir: Vayu tatvası (hava elementi), Tejas tatvası (ateş elementi), Apas tatvası (su elementi) ve Prithivi tatvası (toprak elementi) Akaşa tatvası eterik element olarak dört elemanı meydana getiren beşinci element olarak görülmekte.
 
 
 
 
 
Elementler ve Kozmik Planlar
 
Okültizmde kullanılan elementlerin fizikte gördüğümüz madde şekilleri ve işlemlerinin kendilerin değil de onların prensipleri olduğunu söylemiştik. İlerde göreceğimiz bazı uygulamalarda bu elementler ya enerji ya da ayrı bir fizik üstü mekan olarak gözükmekte. Bunları nasıl izah ederiz? Ayrıca bazı uygulamalarda fizikteki ateş, su ve diğer elementlerin fizik üstü bağları olduğu gibi bunları kullanarak çağrışımlar yapılmakta. Hermes’e göre “Yukarıdaki aşağıdaki gibidir ve aşağıdaki yukarıdaki gibidir.” 0 halde, bizim fizik dünyamızdaki madde biçimleri ile astral alemdekilerle bir benzerlik veya paralellik olmalıdır. Aynı şeylerin kalıbı orada olmalı. Dolayısıyla, Majide kullanılan elementler bizim bildiğimiz karı, sıvı, gaz ve ateşin astral kopyasıdır. Bunlar daha ince söz edilen planların ayrıca yediye bölünmeleridir, ve planları mecazi olarak yatay düzeyler olarak düşünsek, bunlar dikey olarak birbiri ile direk ilişkilidir. Dolayısıyla, örneğin astral ateşe bir çağrışım yapılması isteniyorsa fiziksel bir ateşi kullanmak mümkündür. Bu ilkeyi resmeden aşağıdaki çizim mecazidir. Aslında planlar iç içedir.
 
 
 
“Ebu-Kasım El-Ensari, El- İrsad’ın şerhinde Kadı Ebu Bekir’den naklen şöyle yazmaktadır. ‘Biz diyeriz ki, onları gören görür (cinleri). çünkü Allah ona görme hissini vermiştir. Onlar terkip edilmiş cisimlerden ibaret oldukları için görülebilirler. Mutezileden bir çoğu cinlerin ince ve basık cisimlerden teşekkül ettiklerini iddia eder” (5)
 
Elementallar veya Elemental Varlıklar
 
Bu bölümde yazacaklarımız deli saçması gibi gelebilir, ancak konu çok farklı kaynaklardan, farklı kültürlerden oldukça geniş bir şekilde belgelenmiştir. Okült bilimlerde elemental diye adlandırılan varlıklardan söz edilmektedir. Bunların tek bir elementten oluştukları inanıldığı için elemental adını almışlardır. Bunlar insan evriminden ayrı bir evrimden, insan zincirinden ayrı bir zincire bağlı olan doğa unsuruna (şakti, prakiti) bağlı maddi varlıklar oldukları ve insandaki ölümsüz ilahi pırıltıdan yoksun olduklar kabul edilir. Dolayısıyla, ölümlüdürler, ancak ömürleri insanlardan genellikle oldukça daha uzun olduğu kabul edilir. Bunlara ayrıca doğa ruhları da denilmekte. Asıl yapıları astral olmakla beraber bir eterik bedenine de sahip oldukları inanılır, zira yeryüzündeki doğal olayları ile irtibatlıdır. Bu yüzden doğanın insanoğlu karşısında gördüğü yenilgi ve tahribat, teknolojinin gürültüsü, kiri ve doğal dengeyi bozmasına karşılık elementallerin ısız yerlere çekildiğini kabul eden görüşler vardır. Elementallerin çocuksu davranışları olduğu ve iç güdülerine göre hareket ettikleri söylenir. Ancak edebiyatta göre aralarında çok farklı çeşitleri vardır, dolayısıyla genelemeye gitmek doğru olmaz. Aralarında öğüt veren, çeşitli konularda ayrıntılı bilgi verenlere de rastlamak mümkündür. Arahlarında insanlara dost olanlar, bulmak kabil olduğu gibi insanları sevmeyen ve uzak duranlarda, hatta saldırmak için fırsat arayanları da bulmak mümkündür. Bazen insanların zararına çocukça şakalar yapanlara rastlamak mümkündür. Bazı kültürlerde elemental varlıklar günlük yaşamın bir parçasıdır. Tibetliler elemental yakalamak için çanak antenleri andıran garip biçimde tuzaklar kurmaktadırlar. Irlanda’da’ küçük insanlar (Leprecaun) için akşam kapı dışında süt halen bırakılır.
 
Majisyenler ve büyücüler (sorcerer) tarafından elementallerin hizmete bağlandığı söylenir. Bunun adı hüdamcılıktır. Ayrıca, majide elemental yaratmak için yöntemler de bulunmaktadır. Elementalleri hüdam gayesi ile şişelere konulup hapsedildiği veya tılsımlara bağlandığı sadece “Bin Bir Gece Masalları”nda yazılmaz. Tibet’te Tulkuların, yane insan şeklinde düşünce formlarının yaratılması elemental yaratmaktan başka bir şey değildir.
 
İster adına elemental de, ister cin, doğa ruhu veya peri de, bu insan dışı seyyal varlıklarla ilgili edebiyat oldukça geniştir. Bu edebiyat dünyanın dört köşesinde yaygındır ve her yerde aynı şeyler anılmaktadır. Bu edebiyat efsane, destan, fler, şiirler ve bilimsel araştırmaları da içerir. Kuranda ‘Cinler Süresi’ vardır ve cinlere inanmamak Kuranı inkar etmek anlamına gelir. Orada cinlerin “dumansız ateşten” yaratıldığını yazan. Müslümanlığı kabul etmek üzere cinlerden bir kavimin peygamberi görmeye gittiklerini yazar. Türkçe’de cinler konusunda en kapsamlı İslami kaynak İman-ı Sibli’nin ‘Cinlerin Esrar’dır(6). Son zamanlarda elementaller konusunda Türkçe ilginç bir kitap, Prof. Jorge Angel Livraga’nın “Elemental Doğa Ruhları”(7), Yeni Yüksek Tepe tarafından yayınlanmıştır. Konumuz açısından bu kitap daha ayrıntılı bilgi isteyenler için bir kaynak eserdir. Bu konu ile ilgili pek çok yabancı eserler bulunmaktadır. Katharine Briggs 480 sayfalık İngiliz-Kelt edebiyatında konu olan bir cin-peri sözlüğü bile yazmıştır(8). İnsanlar ve elementaller arasındaki ilişki ile ilgili ‘The Magic of Findhorn’ adında(9) ilginç bir kitap yazılmıştır. Bu İskoçya’nın en kuzey bir köşesinde kurulan Findhorn topluluğu ile ilgili olayları içermektedir. Teosofik açıdan Geoffrey Hodson, ’The Kingdom of the Gods’(10) başlıklı bol resimli bir kitapta Avustralyalı yazar bir duru görür olduğunu iddia ederek ayrıntılı bilgi ve incelemelerini sunmuştur. Maji açısında Franz Bardon adında Çekoslovakyalı majisyen 700’e yakın elemental varlıkların kral ve şeflerinin sicil, ad, görev, alan ve çağırma yöntemlerini kitaplarında vermiştir (11). Son olarak cincilik ve büyü ile ilgili İsmet Zeki Eyuboğlu çeşitli kitaplar yazmıştır, örneğin “Anadolu Büyüleri”,“ Cinci Büyüleri ve Yıldızname’, “Cinsel Büyüler” vs.(12).