Yeşil sermaye

28 Şubat sürecinden sonra "islami" holdingleri tanımlamak için kullanılan terim

Yeşil sermaye, yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere iki farklı şekilde değerlendirilen bir kavramdır. Terimi kullananlara göre Türkiye'de ise bu kavram, İslamcılık ideolojisi altında ekonomik çıkarlarını gerçekleştiren ve bu çıkarları elde ettikten sonra İslamcılık yapmaya devam eden, ayrıca toplumun hassas olduğu konulara rahatça fetva verebilen ve İslam'ı yaşamak gibi bir amaca sahip görünerek aslında İslam dini üzerinden para kazanan insanların kazandığı paralara verilen isim olarak nitelendirilmektedir.

Türk tarihinde pek çok olay yaşanmıştır ve bunlardan biri, 28 Şubat 1997 ve sonrasında gerçekleşen olaylarda bu dönemde siyasi ve dini açıdan tartışmalar yaşanmıştır. Bu olayların ardından, İslam dinine uygun bir şekilde işleyen şirketleri tanımlamak amacıyla "yeşil sermaye" terimi kullanılmıştır. 28 Şubat dönemindeki siyasi ve dini olaylar, ekonomik açıdan bu şirketlere zarar vermiştir. Bu konuda AK Parti Genel Başkanı ve 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sermayeleri kızıl veya yeşil diye ayırmak ve bunun ekonomik açıdan zararlı olduğunu topluma aktarmıştır.

Ekonomik açıdan önemi değiştir

Yeşil sermayenin ekonomik açıdan önemi, 1990'lı yıllarda Türkiye'de uygulanan sabit kur politikasıyla bağlantılıdır. Merkez Bankası, döviz kuru ve faiz arasındaki ilişkiyi faiz lehine çevirerek Türk vatandaşlarının ellerindeki sermayeyi Türk bankalarına yatırmalarını teşvik etmek amacıyla bu politikayı uygulamıştır.

Ancak birçok muhafazakâr insanın faize karşı hassasiyeti nedeniyle bu fırsattan farklı yollarla yararlanma arayışına girmişlerdir. İslami firmalar, bu hassasiyeti bilerek insanlara faiz yerine kar üzerinden pay vereceklerini vadetmiştir. Bu firmalar yurtdışından birçok insandan sermaye toplayarak gerekli gördükleri yerlere arz yönlü yatırımlar yapmışlardır. Bu tür firmaların en yoğun olduğu bölge genellikle Konya'dır.

Bu İslami firmalardan biri Kombassan Holding'dir. Bu firma dönemin koşullarında önemli bir sermaye toplamış ve yatırımlarını gerçekleştirmiştir, bu da diğer insanlar için bir güven ortamı oluşturarak birçok insanı yatırım yapmaya teşvik etmiştir. Ancak sisteme zarar vermek amacıyla kurulan birçok firma, yurtdışındaki insanları dolandırarak güveni sarsmıştır.

Bu olaylar, dürüst firmaları da zor durumda bırakan Kombassan gibi holdingleri etkilemiştir. Ayrıca dönemin hükûmetinin bu tür firmalara olumsuz bakış açısı, sürekli engellemeler ve diğer faktörler büyüme oranlarını minimize etmiş ve yatırım yapma imkanı bulamadıklarından büyüme sağlayamamışlardır. Ayrıca Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), 2007 yılında tespit ettiği 76 İslami firmadan çoğunluğunun sadece kağıt üzerinde var olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, İslami firmaların iyi niyetlerinin istismar edildiği söylentilerini ortaya çıkarmıştır.

Dış bağlantılar değiştir