Merend Muharebesi (1548)


Merend Muharebesi 1548 yılının 22 temmuzu 23 temmuza bağlayan gecede gerçekleşmiş Osmanlı ve Safevi orduları arasında geçen bir muharebedir.[1]

Merend Muharebesi
Osmanlı-Safevî Savaşı (1548-1549)
Tarih22-23 Temmuz 1548
Bölge
Sonuç Osmanlı İmparatorluğu zaferi
Taraflar
Safevî Devleti Osmanlı İmparatorluğu
Komutanlar ve liderler
Ali Sultan Rüstem Paşa
Güçler
Bilimmiyor Bilinmiyor

Arka plan değiştir

Merkez ordusuyla birlikte 16 Haziran 1548’de Erzurum’a intikal eden Sultan Süleyman, buradan Safeviler üzerine yürümek için ordunun tamamlanmasını bekledi. Bu süre zarfında Safevî serhaddine geçmeden ordunun son hazırlıkları görüldü. 17 Haziran’da Anadolu ve Rumeli askerlerinin Erzurum’da orduya katılmasından sonra ordu tamamlandı. Bölük halkı ve yeniçerilere cebehaneden silah dağıtıldı. Erzurum sahrasına Sultan Süleyman’dan önce gelen Elkas Mirza, vakit kaybetmeden Tahmasb’ın üzerine gidilmesi gerektiğini, ağabeyinin alacağı her türlü tedbirin zafere mâni olmayacağını belirtti.[2] Safevîlerin Kağızman Beyi Haydar, Sa‘ad Çukuru (Revan) Beyi Hüseyin Can, Bayezid Kalesi Beyi Haydar ve Van Muhafızı Şah Ali gibi Osmanlı sınırlarında bulunan emirleri Osmanlı ordusunun hareketini Tahmasb’a bildirdi.[3] Osmanlı ordugahına gelen haberlerden de Şah Tahmasb’ın Tebriz’de olduğu öğrenildi.[4] 23 Haziran’da Erzurum’dan ayrılan Osmanlı ordusu Safevî serhaddi olan Eleşkird Ovası’na 2 Temmuz’da geldi.[5] Eleşkird Ovası’na gelindiğinde Anadolu ve Rumeli beyleri Safevî sınırını geçti. Ordu Safevî topraklarına girdikten sonra muhtemel bir tehlikeye karşı bitişik nizamda yürüyüşüne devam etti.[6] Bu sırada kalabalık Osmanlı ordusunun sınırı geçerek Safevî topraklarına girdiği haberi Şah Tahmasb’a ulaştı.[7] Eleşkirt’ten hareket eden ordu 9 Temmuz’da Erciş’e geldi. Ordu Erciş’te iken Elkas Mirza’nın geldiğini öğrenen bazı Safevi beyleri saf değiştirerek Osmanlı tarafına geçti. 10 Temmuz’da adamıyla birlikte Tahmasb’ın bir kurçisi, 11 Temmuz’da Ulama Paşa’nın adamıyla birlikte başka bir kurçi ordugaha geldi.[8] Tahmasb’a yakın kişilerin bu şekilde Osmanlı ordugahına intikal etmesinden sonra ordunun nasıl hareket edeceğine dair yapılan planlama muhtemelen taraf değiştiren beylerin verdikleri bilgilere göre revize edildi. Burada iken Erzurum Beylerbeyi Ulama Paşa ve Karaman Beylerbeyi Mehmed Paşa, Van kuşatması için görevlendirilerek ordudan ayrıldılar.[9] Erciş’te dört gün kaldıktan sonra 14 Temmuz’da Tebriz yönüne hareket edildi. Asker sonraki menzil yeri olan Bendimahi yöresinde tozlu havadan oldukça zahmet çekti.[10] 16 Temmuz’da Karagüç dere ağzında iken Bitlis Sancakbeyi Kubad Bey ve Safevîlerden iltica eden Bekri Bey, Kurçi Hüseyin ve oğlu ordugaha geldi.[11] 17 Temmuz’da ise Karadere Derbendi’nin aşarak Sökmenâbâd’a ilerleyen Osmanlı ordusunda çok sayıda at ve deve arazi şartlarından dolayı telef oldu.[12] Sultan Süleyman, Tebriz’e yaklaştığı esnada Şah Tahmasb’ı savaşa davet eden bir mektup gönderdi.[13] Sultan mektubunda doğuda saltanat, hilafet ve mertlik iddiasıyla hareket eden Tahmasb’a kendisinde gayret ve hamiyetten birazcık eser varsa karınca gibi gizlenmemesini, cesurca davranarak karşısına çıkmasını ve kadın gibi kaçarak nâmahrem haremine sığınmaması yönünde kışkırtıcı sözler sarfetti. Casuslar devamlı olarak Şah’ın hareketlerini bildirseler de Osmanlı ordusunun karşısına çıkmayacağı muhakkaktı. Sultan Süleyman ise gönderdiği mektuplarla Tahmasb’ın ordusuyla karşısına çıkmasını sağlayarak Doğu meselesinde nihai bir sonuç almak istiyordu. Ancak bu teşebbüslerden herhangi bir netice çıkmadı. Osmanlı ordusu Tebriz yönüne ilerlemeye devam etti. 21 Temmuz’da Hoy çayırına geldi ve burada 1 gün istirahat etti.[14] Şah Tahmasb, Osmanlı ordusunun Hoy’a geldiği haberini aldığında öncü birlikleri Osmanlı ordusunun sefer güzergahındaki tahıl ve erzak alanlarını yakmakla vazifelendirdi. Yine Tezkire’sinde Osmanlı ordusunun karşısına doğrudan çıkmayacağını, Irakeyn Seferi’nde olduğu gibi bu kez de asıl niyetinin, Hünkâr hazretleri olarak zikrettiği Sultan Süleyman’la savaşmak değil nankör olarak tavsif ettiği Ulama Paşa’yı ele geçirmek olduğunu yazar. Osmanlı ordusunun hareketini yakından takip eden Tahmasb sonraki adımlarını ise ordunun durumuna göre tayin etti.[15]

Muharebe değiştir

Osmanlı ordusu 22 Temmuz’da Hoy çayırında bulunurken Safevîlerden Ali Gazi Osmanlı ordugahına iltica etti.[14] Aynı gün ne yapılacağı burada kurulan divanda görüşüldü. Osmanlı ordusu Safevlerin merkezi olan Tebriz’e yürüyüşünde şu ana kadar coğrafya haricinde herhangi bir zorlukla karşılaşmamıştı. Bu sırada bir süredir kendisinden haber alınamayan Tahmasb ve ordusunun durumu hususunda gönderilen askerler ele geçirdikleri dil oğlanlarıyla ordugaha döndüler. Sorgulamada Kızılbaş emirlerinden Abdullah Han, Bedir Han ve Ali Sultan’ın maiyetindeki askerlerle Merend mevkiinde bulundukları anlaşıldı. Tahmasb’ın ise ordusuyla birlikte Tebriz’den çekilmete olduğu öğrenildi.[16] Tahmasb, Merend’e gönderdiği emirlerine Osmanlı ordusu geldiğinde savaşmalarını şayet mağlup olurlarsa arkalarında karavul bırakarak Tebriz’e doğru çekilmelerini tembihledi.[17] Sultan Süleyman, Merend’de oldukları öğrenilen Safevî karavulunu imha etmek niyetinde idi. Ancak Merend’e gidiş güzergahındaki su kaynakları Kızılbaşlar tarafından zehirlenmişti ve kullanılmaları mümkün değildi. Bununla birlikte Temmuz ayının ortası ve eyyâm-ı bahûrun vakti olması hasebiyle de orduda susuzluk sıkıntısı baş gösterdi. Bu yüzden Merend’den havanın serinleyeceği zaman yani akşama yakın hareket edilip bölgeden geceleyin geçilmesi düşünüldü. 22 Temmuz gecesi Osmanlı ordusu nizâmî bir şekilde Hoy/Gültepe Çayırı’ndan Tebriz güzergahındaki Merend’e doğru hareket etti. Bu sıra Merend’de bulunan Safevî emirleri, içlerinden Şah Ali Sultan’ı birkaç bin kişilik maiyetiyle Osmanlı ordusuna saldırması için görevlendirildiler. Ali Sultan, ordunun yürüyüşte olduğu sırada Merend’den bir menzil mesafe gerisindeki Kızılkale adlı mahalde tayin edilen Osmanlı öncü birliklerine saldırdı. Söz konusu saldırının Osmanlı ordusunda kargaşaya sebep olduğu açıktır. Zira kaynaklarda Safevî karavulunun saldırdığı Osmanlı askerlerinin kendilerine saldıran[18] Safevî karavulu değil asıl ordu olduğunu zannettikleri belirtilir. Ortaya çıkan karışıklık Tevârih-i Âli Osman’da “hiç sorma ki, baba oğlun yavu kıldı. Ve kul efendisin ve efendi oğlanın yavu kılub nice kişinin mal ü menâli ortaya zayi‘ oldu” şeklinde ifade edilir. Saldırı üzerine Şah Tahmasb’ın yakınlarda olabileceği dolayısıyla ordunun her an savaşa girebilecek nizamda yürümesine dikkat edildiği ifade edilir.[19] Hadiseyi ihtiva eden diğer önemli bir kaynak Câmiül-Cevâhir’de ise Safevî karavulunun saldırısından hiç bahsedilmez. Hoy’dan hareket edildiği esnada gece yarısına doğru Diyarbakır, Rum ve Dulkadirli beylerinin Merend’de oldukları haber alınan Safevî karavuluna saldırdığı ifade edilir. Yine kaynağa göre böyle bir saldırı beklemeyen Safevî karavulunun hemen harp nizamı alarak Osmanlı askerinin saldırısına mukabele gösterir. Muharebe gün doğumuna kadar kadar devam eder. Muharebenin devam ettiği esnada sonradan gelen Osmanlı ordusunun da muharebeye dahil olmasıyla mukavemete kudreti kalmayan Safevî karavulu dağılır. Muharebede Diyarbekir gönüllüler ağası ve kethüdasının maiyetiyle büyük bir cesaret gösterdikleri ifade edilir. Muharebeye şahit olan ya da sıcağı sıcağına haber alan iki müellifin hadisenin başlangıcına dair farklı bilgiler verdikleri görülür. Esasen Câmiü’l-Cevâhir’de anlatılan hadise yukarıda zikredilen Safevî emirlerinden Ali Sultan’ın Osmanlı karavuluna saldırısından sonra yaşanan hadiselerdir. Bu anlamda iki kaynak birbirini tamamlar niteliktedir. İkinci İran seferinin ilk muharebesi olan bu hadisede muharebenin muhatabı Kızılbaş emirlerinden Ali Sultan’ın sancağı ele geçirilerek Osmanlı ordugahına gönderildi.[20] Hadisenin hemen sonrası Osmanlı ordusu 23 Temmuz’da Köşksaray’a geldi. Muharebede Safevî karavullarının mağlubiyet haberini alan Şah Tahmasb ise Tebriz’i terk etti.[21]

Kaynakça değiştir

  1. ^ Yapıcı, Hasan (1 Ocak 2023). "Kanûnî Sultan Süleyman'ın İkinci İran Seferi (1548-1549)". Doktora Tezi. 
  2. ^ Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 95-96; Câmiü’l-Cevâhir, s. 45-46; Celâlzâde, Sultan Süleyman’ın asıl niyetinin Van Kalesi’ni fethetmek olduğunu ancak Elkas Mirza’nın türlü tahrik ve hilesi ile Van’a değil Tebriz’e hareket edildiğini ifade eder (Tabakâtü’l-Memâlik ve Derecâtü’l-Mesâlik, s. 530). 
  3. ^ Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 96. 
  4. ^ Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 97. 
  5. ^ Samet Balta, İstanbul-Tebriz Hattı ve Anlamı, s. 152-154. 
  6. ^ Celâl-zâde, Tabakâtü’l-Memâlik ve Derecâtü’l-Mesâlik, s. 530. 
  7. ^ Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 98. 
  8. ^ BOA, D.BRZ.d, nr. 20615/A, s. 82. 
  9. ^ Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 99; Câmi‘ü’l-Cevâhir, s. 54; Celâl-zâde, Tabakâtü’lMemâlik ve Derecâtü’l-Mesâlik 531. 
  10. ^ Samet Balta, İstanbul-Tebriz Hattı ve Anlamı, s. 156. 
  11. ^ BOA, D.BRZ.d, nr. 20615/A, s. 87. 
  12. ^ Samet Balta, İstanbul-Tebriz Hattı ve Anlamı, s. 156. 
  13. ^ “Sen ki mülk-i maşrıkda şân-ı habâse-ünvânında fî’l-cümle hamiyyet ü gayret eseri var ise haşmet-i bî girân-ı Süleymânî mehâbetin görüp zerrece kuvvet ve salâbet-güheri var ise hamle-i cân-sitân-ı kahramânî celâletin bilüp zen-vâr kaçup nâ-mahrem haremine mihman olmayasın” (Câmi‘ü’l-Cevâhir, s. 49). 
  14. ^ a b BOA, D.BRZ.d, nr. 20615/A, s. 90. 
  15. ^ Şah Tahmasb-ı Safevî, Tezkire, s. 63. 
  16. ^ Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 100; Câmi‘ü’l-Cevâhir, s. 55. 
  17. ^ “Rum leşkeri gelürse göz göze yenilirlerse elleşlin viruşun ve şöyle kim, sizden yeğin olacak olursa önlerin karavullayu bana toğru gelin” (Lütfi Paşa, Tevârih-i Âli Osmân, s. 302). 
  18. ^ Lütfi Paşa, Tevârih-i Âli Osmân, s. 302. 
  19. ^ Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 100. Hadiseyi ihtiva eden diğer önemli bir kaynak Câmiül-Cevâhir’de ise Safevî karavulunun saldırısından hiç bahsedilmez. Hoy’dan hareket edildiği esnada gece yarısına doğru Diyarbakır, Rum ve Dulkadirli beylerinin Merend’de oldukları haber alınan Safevî karavuluna saldırdığı ifade edilir. Yine kaynağa göre böyle bir saldırı beklemeyen Safevî karavulunun hemen harp nizamı alarak Osmanlı askerinin saldırısına mukabele gösterir. Muharebe gün doğumuna kadar kadar devam eder. Muharebenin devam ettiği esnada sonradan gelen Osmanlı ordusunun da muharebeye dahil olmasıyla mukavemete kudreti kalmayan Safevî karavulu dağılır. Muharebede Diyarbekir gönüllüler ağası ve kethüdasının maiyetiyle büyük bir cesaret gösterdikleri ifade edilir. Muharebeye şahit olan ya da sıcağı sıcağına haber alan iki müellifin hadisenin başlangıcına dair farklı bilgiler verdikleri görülür. Esasen Câmiü’l-Cevâhir’de anlatılan hadise yukarıda zikredilen Safevî emirlerinden Ali Sultan’ın Osmanlı karavuluna saldırısından sonra yaşanan hadiselerdir. Bu anlamda iki kaynak birbirini tamamlar niteliktedir. İkinci İran seferinin ilk muharebesi olan bu hadisede muharebenin muhatabı Kızılbaş emirlerinden Ali Sultan’ın sancağı ele geçirilerek Osmanlı ordugahına gönderildi (Câmi‘ü’l-Cevâhir, s.55-56; Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 100-101). 
  20. ^ Câmi‘ü’l-Cevâhir, s.55-56; Matrakçı Nasuh Süleymannâme (1a-95b), s. 100-101. 
  21. ^ Matrakçı Nasuh Süleymannâme (96a-185b), s. 1; Matrakçı Nasuh, Köşksaray menziline dair şöyle bilgi verir: “Mezkûr konak iki konagdı. Su olmamagın asıl konak olan Gerdemişe konulmadı. Gayet uzak ve susuşuz konaktır. Ol gice Kızılbaş hanları karavul tarikiyle gice ile askerin uğrayup hayli ceng eylediler. Sancaklariyle yırakları alınup hayli başlar kesilüp kaçtılar. Tozdan ve uzak konakdan ve susuzluktan ol gice asker hayli zebun oldu. Arpa yetmişere alındı. Ol gice nice kimesnenin esbâbı yağma olunup hayli ziyan oldu” (Samet Balta, İstanbul-Tebriz Hattı ve Anlamı, s. 157).