Dağları Bekleyen Kız (roman)

Dağları Bekleyen Kız Esat Mahmut Karakurt tarafından 1934 yılında yazılmış bir romandır. Roman Ağrı'da gerçekleşen Kürt isyanını konu almakta ve bu isyanı hayali bir karakter olan isyanın lideri Şeyh Fuat'ın okumuş kızı Zeynep ile subay olan Mülazım Adnan arasındaki aşkı konu alarak anlatmaktadır. 1955 yılında Atif Yılmaz, 1968 yılında Süreyya Duru tarafından film uyarlaması yapılmıştır.

Dağları Bekleyen Kız
YazarEsat Mahmut Karakurt
ÜlkeTürkiye
DilTürkçe,
TürlerRoman, Tarihi Roman
Yayım2009
YayımcıBilgi Yayınevi
Sayfa184
ISBN9789752203211

Özet değiştir

Karakterler değiştir

Film uyarlamaları değiştir

Notlar ve eleştiriler değiştir

Mehmed Uzun, 2005 yılında roman hakkında yorumlar yapmıştır.

[...] Kimi kitaplarda da benden söz ediyordu ama bir alçak, hırsız, eşkiya, hain, mendebur, güvenilmez, cahil, vahşi, barbar, yalancı, acımasız vb. [...] Kürtten hiç söz edilmiyor ama söz gelimi anlatıda bir hırsız ya da cani varsa ona bir Kürt lakabı rahatlıkla yapıştırılıyordu. Kimi anlatılar da 1925-38 yılları arasındaki Kürt direnişlerini ve yıkımlarını konu alıyordu ama uygarların barbarlara karşı bir uygarlık mücadelesi olarak. [...]

O kitaplar içinde, "ötekileri" durmadan aşağlayan ırkçı, ultra-milliyetçi edebiyatın en usta örneği, Karakurt'un Dağları Bekleyen Kız isimli romanıydı. Karaosmanoğlu kadar usta bir yazar olmayan, savrukça daha basit ve popüler serüvenler yazan ama Karaosmanoğlu gibi resmi ideolojik edebiyatın en önemli isimlerinden ve yine onun gibi, iyi edebiyatın felaketi iktidar koridorlarıyla edebiyat dünyasının yollarını muhkem biçimde birleştiren, rejimin tek partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin şuurlu bir avangardı olan [...] Karakurt, tam da Yaban'ın yazıldığı tarihlerde, 1928-30 yılları arasında Ağrı Dağı çevresindeki Kürt direnişini ve kırılışını konu alan romanını yazmıştı. Bir romanın asgari niteliklerinden dahi yoksun olan bu roman, "isyanın liderlerinden Şeyh Fuat'ın kızı Zeynep" ile isyanı bastırmak için bölgeye askeri yığınak yapmış Türk ordusundaki subay "Mülazım Adnan'ın" aşkını anlatıyor, isyan bir eşkiya hareketi, isyancılar ise "acayip sesler çıkaran, acayip kıyafetli birtakım insanlar... hainler... kudurmuş şakiler... eşkiyalar ... haydutlar... Sırtları çuvallı çapulcu alayı... vahşilerdir." Askeri harekatı yöneten bir binbaşının deyimiyle, " buranın yanlız insanlar değil, havası da vahşi" romanın erkek kahramanı Mülazım Adnan, "kestane renkli gözlerinin üzerine düşen kestane renkli saçlı... ince esmer bıyıklı... atletik yapılı,cesaretli... kudretli,damarlarında Türk kanı dolaşan... kahraman genç bir subaydır." Kadın kahraman Zeynep ise isyanın elebaşlarından olan yobaz Şeyh Fuat'ın okumuş kızı, kafası çelinmiş, mitralyözüyle üstlerine gelen Türk uçaklarına karşı mücadele eden "vahşi bir kahpedir... Kahpelerin kahpesidir." Bir başka subayın sevgilisi olan Nerime'nin Zeynep'le ilgili Mülazım Adnan'a dediği gibi: " Ah Adnan Bey, bu kadın beni o kadar alâkadar ediyor ki... Öyle Amerika'da tahsil eden, İstanbul'da büyüyen, genç, güzel bir kız, yarı vahşi bir aşiretin içinde ve kendi vatanında, kendi vatandaşına nasıl silah çekiyor. Anlayamıyorum bir türlü, ne vahşi şeymiş bu!..." [...]Mülazım Adnan, "hakikaten vahşi bir adama benzemek" için şakiler gibi giyinir ve yola çıkmadan önce son bir kez harekatı yöneten paşanın huzuruna çıkar. "Aç bakayım şu kaputunu, hakikaten şakilere benzedin mi, bir görelim!" diye emreder Paşa. "Adnan kaputunu çıkardı," diye anlatıyı sürdürür Karakurt, "herkes gayriihtiyari gülmeye başladı. Erkanıharp Reisi: -Aman paşam, bu adeta Afrika vahşilerine benzemiş. Kumandan da kahkaha ile gülüyordu." Göz yaşartıcı kahramanlıklardan sonra Mülazım Adnan hedeflenen yere iner ve bir süre sonra "karşısına zebellâ gibi bir Kürt dikiliverir." Adnan bozuntuya vermez, lakayt bir sesle merhaba, der. Zebellâ Kürt de "dana gibi iri gözlerini" açarak merhaba dedikten sonra nedense Kürtçe değil de bozuk bir Türkçeyle "yüzünü çevreleyen iri bıyıklarını göbeğine kadar uzanan kirli ve siyah sakalına karıştırarak... Sen İraklisan?" diye sorar.[...] Adnan gibi bir kahramanın başaracağı biçimde tekrar karargaha döner ve gördüklerimi gururla üstlerine anlatır:"Kumandanım, hunhar ne demek? İnsan bunlarım arasında insanlığından nefret ediyor. Vahşetin, insafsızlığın, alçaklığın bu derecesi görülmemiştir. [...] Ne din var, ne iman var, ne Allah... Hiçbir şeye inandıkları yok. İşte görüyorsunuz; ayaklarında bir don, kafalarında bir keçe külah, Allah'ın dağlarında sabahtan akşama kadar öldürecek adam arayıp duruyorlar... Hepsinin beş, on karısı var. Hâlâ içlerinde kız çocuklarını boğan mevcut. Ne ev, ne yer, ne de vicdan tanırlar. Toprağın dibinde kazdıkları oyuklarda, mağaralarda, kaya diplerinde yaşarlar. Ne askerlik bilirler, ne de vatan. Yalnız bir şey! Taptıkları, tanıdıkları her şeyleri şeyhtir... dedim ya bunlar insan değildir. Bunlar öyle bir nevi mahluklardır ki, isim vermek bile müşkül..." [...] ama sonunds Adnan, sabrı, metaneti, vakarı ve haysiyetiyle tüm o olayların da üstesinden gelerek artık evlendiği Zeynep'i o vahşi topraklardan ve insanlardan uzaklaştırarak, layık olduğu yere, İstanbul'un Kalamış koyundaki bahçeli evin, gecenin mehtabıyla aydınlanmış terasına götürür; roman, gönülleri ferahlatacak biçimde mutlu bir sonla biter.

Kurgusuna, diline, üslubuna hiç özen gösterilmeden çalakalem yazdığı belli olam Karakurt'un Dağları Bekleyen Kız romanı, tam bir harika ; kirli edebiyat diye isimlendirdiğim edebiyat türünün herked tarafından mutlaka okunması gereken muhteşem bir örneği. Avrupadaki kolonyalist edebiyatın kolonilere bakışıyla yazılmış ama bir anlatıdan çok, hezeyanlı bir küfürname, anlatıya yapıştırılmış gülünç bir ideolojik yama olan zoraki edebiyat. Amaç yine aynı ; yaşanan olayları, resmi gerçeklere uygun anlatı haline getirmek, sesleri kısılmış mağlupları, ehlileştirilmesi gereken barbarlar gibi anlatarak, yapılanları gerekçelendirmek.[...][3]

Kaynakça değiştir

  1. ^ "Dağları Bekleyen Kız (film), 1955". 23 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^ "Dağları Bekleyen Kız (film), 1968". 14 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  3. ^ Uzun, Mehmed (2005). "Zehir ver bana ölmek için ya da düşler ver yaşamak için". Ruhun Gökkuşağı (9. bas.). İthaki Yayınları. ss. 260-264. ISBN 9786053758570.